🎄 Esma Nın Yanına Yakışan Isimler

Allah’ın isimleri (Esma-i hüsna) – Dinimiz İslam. Yani az da olsa, Allahü teâlâya yakışan başka isimlerle çağırmanın da caiz olduğunu söyleyen âlimler var demektir. Esma-i hüsnâ dan olmadığı halde, Mevla, Rab, Nasır, Galip, Ekrem, Allahü teâlânın ismi olarak Kur’an-ı kerimde kullanılmıştır. C2 “ذو”nun harflerle irab olmasının şartı sahiplik manasına gelmesidir. Mal sahibi bana geldi. Not: “الذي” manasındaki “ذو” raf, nasb ve cerr hallerinde daima “الواو” üzerine mebnidir. Cerr hali. Not: “فو” nun harflerle irab olmasının şartı “الميم” harfinin kendisine eklenmemiş En güzel isimler” anlamındaki esmâ-yi hüsnâ, Kur’ân-ı Kerim ve hadislerde Allah hakkında kullanılan bütün isimleri ifade etmektedir. Her türlü yetkinliğe sahip en yüce varlık olan Allah Teâlâ’nın isimlerinin de en güzel isimler olduğu âyetlerde dile getirilmiştir: “Allah, kendisinden başka ilah olmayandır. ESMA: İsimler,adlar. Çok yüksek olan. ESNA: Yüksek, yüce. Bir işin yapıldığı an. ESRA: En çabuk, çok çabuk EVİN: Bir şeyin içindeki öz; Buğday tanesinin olgunlaşmış içi, özü EZGİ: Melodi, şarkı, türkü F FATMA: Çocuğunu sütten kesen kadın. FERAH: Aydınlık, iç açıcı FERDA: Gelecek zaman, yarın; Kıyamet Rabbimizin ayetleri düşünen ve hidayet isteyenler için temamlanmiş. Bu ayetlere inanmayan ve onlara kulak tıkayan kimse ona hiçbir şey fayda vermez. Peygamber kalkar ona davet etse de hakki kabul etmez. İsa’nın ve Musa’nın ve İbrahim ve son peygamber’in zamanında yaşasaydı yine muannit olacaktı. Esmâi Husnâ, Allah'ın güzel isimleri demektir. Bir âyet-i kerîmede: "En güzel isimler O'nundur (Allah'ındır)" (Haşr: 24) buyurulmaktadır. Diğer bir âyette de; en güzel isimlerin Allah'a ait olduğu belirtildikten sonra, bu isimlerle dua edilmesi tavsiye olunmaktadır (A'râf: 180). Allah'ın isimleri tevkifîdir. ESMA İsimler,adlar. Çok yüksek olan. Avrupa ve Asya'nın ılıman bölgelerinde yaşayan kısa ve çatallı boynuzlu bir memeli hayvan yakışan - Yetkili fEcGmh. RAHMAN TEMEL ANLAMI * Her an bütün yaratılmışlar için hayır ve rahmet irade buyuran. Sonsuz şefkat ve merhamet sahibi olan. * “Sonsuz merhametiyle lütuf ve ihsanda bulunan.” Ragıb el-İsfehani; Akt Bekir Topaloğlu, DİA-34, 415 * “Rahmetim ise her şeyi kaplamıştır.” 7/A’raf156 TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * “Bütün yaratılmışlara, rızıkları, yaşama vesileleri ve her türlü faydaları konusunda rahmeti yayılmış olan rahmet sahibi. Rahmeti, iyi olsun kötü olsun, Mü’min olsun, kâfir olsun herkesi kapsamış olan.” Hattabi; Akt Suat Yıldırım, Kur’an’da Uluhiyyet, 111 * İnsan, hayvan; kâfir, Mü’min diye ayırmadan bütün yarattıklarına, rızıklarını ve bütün iyilikleri bağışlayan, onları koruyup, gözeten. “Rahman! Öğretti Kur’an’ı! Yarattı insanı! Belletti ona, o güzel beyanı konuşma, maksadını anlatma” 55/Rahman1-3 * Dünyada ve ahirette, kâfir ve Mü’min bütün kullarının ve bütün yaratılmışların maddi ve manevi, özellikle büyük, önemli ihtiyaçlarını, isteklerini karşılayan. * “Kulları üzerinden belaları uzaklaştıran, takvası nedeniyle takva sahibinin ya da facirliği yüzünden kötülerin rızıklarını artırıp eksiltmeyen, aksine herkese rızkını veren.” İsmail Hakkı Bursevi * “Hastalıkları ve sebepleri ortadan kaldıran.” Halimi * “Her şeyin batınında iç dünyasında merhametiyle hazır ve nazır olan.” A. Yüksel Özemre, Vahye Göre Akıl, 257 * Varlıkların kasıt ve iradeleri olmaksızın da onların ihtiyaçlarını karşılayan. * “Kudret ve iradesiyle daha önce kendisine bile merhamet etmeyen kimselere merhamet etme özelliği veren.” İbn Kayyim el-Cevziyye, İbn Kayyim Tefsiri, 1, 12 TAMAMLAYICI BİLGİLER ALLAH İsmine En Yakın İsim Rahman’dır * “O’nun İsimleri içinde ALLAH ismi yerine de kullanılan tek isimdir ve ALLAH ismine en yakın olan isimdir. En kapsamlı olandır. O nedenle başka varlıklara isim olarak verilemez, başka bir dile çevrilemez, tıpkı ALLAH’ ismi gibi.” Gazali Rahman İsmi Sadece ALLAH’a Mahsustur * “Rahman kelimesinin yaratılmışlara isim olarak verilemeyeceği noktasında alimler arasında görüş birliği bulunmaktadır. Bu amaca yönelik olarak Kur’an’da “İster ALLAH deyin, ister Rahman deyin. Hangisini deseniz hepsi O’nundur! O, en güzel isimler.” 17/İsra110 denmiştir. Taberi Rahman İsminin Kapsamı * ALLAH ismi bütün Esma-i Hüsna’yı kapsadığı gibi, Rahman ismi de bütün Cemali isimleri kapsar. Bu nedenle de ALLAH isminden sonra en önemli isimdir. * “Rahman, sadece Cemal manasına değildir, Celal sıfatlarını da yansıtır.” Fahrüddin er-Razi * “Meryem suresinde ALLAH lafzının sadece iki yerde geçmesine karşılık, Rahman’ın on altı yerde geçmesi dikkat çekicidir. Bunun sebebi, muhtemelen kelimenin ortak bir kavram konumunda bulunması ve insan gönlünü ALLAH’a yaklaştıran bir içeriğe sahip olmasıdır.” Bekir Topaloğlu, DİA-34, 416 * Rahman, Kur’an’ın bazı yerlerinde “Rahman ve Rahim Olan ALLAH’ın Adıyla” gibi, ALLAH’ın sıfatı, bazı yerlerinde ise “Rahman Arş’a İstiva Etti” gibi, ALLAH’ın ismi olarak kullanılmıştır. * Besmelede ALLAH, Kendisini ilk önce bu isimle ifade etmiştir. Rahman İsminin Anlam İçeriği * “Rahman ismi şu dört şeyi içerir ALLAH, insanları önce yaratmıştır. Sonra Mü’minleri imana ve mutluluk sebeplerine hidayet etmiştir. Daha sonra da onları ahirette mutlu kılmıştır. Ve onları, Kendi Cemalini görmek şerefine erdirmiştir.” Gazali Bela ve Musibetler de Rahman’dandır * “Merhametlilerin en merhametlisi olan ALLAH’ın kullarına çeşitli bela ve musibetler vermesi, O’nun rahmetinin bir gereğidir. Çünkü kullarına yarar sağlayacak ve onlardan kötülükleri defedecek şeyleri en iyi bilen O’dur. Dolayısıyla ALLAH’ın kullarına musibetler vermesi, onları çeşitli felaketlerle sınaması, onları birçok arzu ve isteklerinden engellemesi, O’nun kullarına olan merhametinin bir göstergesidir. Ancak insanlar bilgisizlik ve haksızlıklarından Rablerini bela vermesi nedeniyle itham etmekte, O’nun bela ve musibet vermekle kendilerine iyilik ettiğini görememekte ve bilememektedirler. … Bu ALLAH’ın merhametinin tam oluşundandır; yoksa O’nun cimriliğinden değildir. … ALLAH’ın dünyada Mü’minleri sıkıntıya sokması, onlara bela ve musibetler vermesi, kulların bu dünyaya bağlanmalarına ve burayı daimi mekân edinmelerine engel olmak, asıl daimi mekân olan ve sonu olmayan ahiret hayatına yönelmelerini sağlamak içindir. ALLAH, ahirette vermek için bu dünyada vermemekte, esenliğe kavuşturmak için musibetler vermekte, diriltmek için öldürmektedir. ALLAH, merhametinin bir gereği olarak kullarını, merhametine güvenerek Kendisine karşı gelmekten ve güzel olmayan davranışlarda bulunmaktan sakındırmaktadır. O, şöyle buyurmaktadır ALLAH, sizi Kendisine karşı gelmekten sakındırır. ALLAH, Rauf’tur şefkati sonsuz.’ 3/Al-i İmran30 … Eğer bu varlık alemine basiretle bakacak olursan, denizin suyla, havanın havayla dolu olduğu gibi yeryüzünün de rahmetle dolu olduğunu ve bu rahmetin dışında bir şey olmadığını görürsün. Bu, Rahmetim gazabımı geçmiştir’ Buhari sözünün bir gereğidir.” İbn Kayyım; Akt Edisyon, Esmaü’l-Hüsna, 168 Rahman-Rahim Farkı * “Rahman ve Rahim, şefkat ve merhamet ifade eden ALLAH’ın iki ismi olup, her biri ötekinden daha rakiktir.” Abdullah b. Abbas; Akt Bekir Topaloğlu, DİA-34, 416 * “Rahman ve Rahim isimlerinin Kur’an’daki kullanılışlarından hareketle, Rahman’ın, ALLAH lafzı gibi zati isim yerinde, Rahim’in ise sıfat konumunda olduğunu söylemek mümkündür. Bekir Topaloğlu, DİA-34, 415 * “Rahman isminde, Rahim isminde bulunmayan daha mübalağalı bir ifade vardır. Çünkü Arap gramerine göre, kelime yapısındaki fazlalık anlamın fazlalığına delil olur. Bu bakımdan ALLAH’tan başkası Rahman olmakla nitelendirilemez ama, Rahim ile nitelendirilebilir. Bu nedenle bazı alimler, er-Rahman’ ismindeki rahmet, kafiri de mü’mini de kapsamakta, er-Rahim’ ismindeki rahmet ise yalnızca mü’min ile ilgili bulunmaktadır, demişlerdir.” Said Havva, el-Esas fi’t-Tefsir, 1, 41 * Bu isim “Rahim” isminden farklı olarak, ilk yaratılışa bakar ve ALLAH’ın yarattıklarına, onların iradelerinden bağımsız olarak verdiği nimetleri ifade eder. Bunu dile getirmek üzere “ALLAH, dünyanın Rahman’ı, ahiretin Rahim’idir” denir. Dolayısıyla Rahman ismi Cebbar ismiyle yakın ilişki içindedir. * “Rahman ve Rahim’in ilahi isimler olarak anlam farkları üzerinde durulmuştur. Yaygın kanaate göre Rahman, dünya hayatında herkesi, Rahim ise ahirette sadece Mü’minleri kapsayan ilahi rahmeti ifade eder. Nitekim Kur’an’da ALLAH, rahmetinin her şeyi kuşattığını beyan ettikten sonra onu son peygambere iman edip belli niteliklere sahip olan kimselere ileride ayrıca lütfedeceğini belirtmiştir Bize bu dünyada da iyilik yaz, ahirette de. Biz Sana yöneldik!’ ALLAH buyurdu ki Kimi dilersem, onu azabıma uğratırım. Rahmetim ise her şeyi kaplamıştır. Onu, Bana karşı saygılı olup, günahtan sakınanlara müttakiler, zekâtı verenlere, ayetlerimize inananlara yazacağım!’ 7/A’raf156 Bekir Topaloğlu, DİA-34, 416 * “Rahim’, Rahman’ın, rahmete muhtaç olanlara acımak, esirgemek, merhamet etmek ve görüp gözetmek şeklinde yansıyan fiili sıfatıdır. Sabuni, Revai’l-Beyan,1, 39-40 * Rahman’, şu ayetlerde görüleceği üzere Kur’an’da ALLAH’ ismine denk tutulan yegane sıfattır De ki İster ALLAH diye dua edin, ister Rahman’ diye dua edin!’ 17/İsra110 Rahman, okumayı öğretti…’ 55/Rahman1 Buna göre Rahman’, ALLAH’ın, ALLAH’ ismine denk tuttuğu; gazap anında bile Zatından kesilmeyen, ayrılmayan, yenilenmeyen; Yüce Zatı ile varlığı devam eden, Zatına özdeş tek sıfatıdır; aynen ateşteki sıcaklık, buzdaki soğukluk gibi rahman’ da ALLAH’ın Zatından ayrı düşünülmesi caiz olmayan zati sıfatıdır. Rahim’ ise, merhamet edilenlerle ilgili olan, onlara Rahman’ vasfının merhamet olarak yansıyan; gerektiğinde kesilen, yenilenen ve ALLAH’tan başka insanlar ve diğer varlıklar için de kullanılan ortak sıfatlarındandır. Bkz. 9/Tevbe128 M. Zeki Duman, Beyanu’l-Hak, 1, 31 İlk Tecelli Eden İsim Rahmandır * “Ezelde henüz mahlûkat yaratılmamışken Yüce ALLAH yaratacağı bu mahlûkat hakkında önünden sonuna kadar, rahmet veya gazabından herhangi biri ile davranmaya eşit biçimde güç sahibi bulunduğu ve bunlardan herhangi birinin tercihinde Niçin onu tercih ettin?’ diye O’na soru soracak üstün bir kuvvet bulunmadığı halde, doğrudan Kendisi –lütuf ve ihsan yolu ile- bütün yaratılmışlar hakkında rahmeti tercih edip, onu Kendi Kutsal Varlığına Kendi iradesiyle gerekli kıldı; rahmeti ahlak davranış biçimi edindi. Bundan dolayı Yüce ALLAH tarafından yaratılmışlara ilk tecelli eden hüküm ve etki rahmetten ibaret olmuştur.” A. Osman Tatlısu, Esmaü’l-Hüsna Şerhi, 31 Rahman, Öncelikle Rezzak’tır * “Rahman’ın en görünen manası Rezzak’tır. Rızka muhtaç yaratılmışlarına rızk vererek merhametini gösterir. … İnsan ise rahmetin en parlak bir aynasıdır. ALLAH, sınırsız merhameti sebebiyle bütün yaratılmışları insanın imdadına koşturur. Bu sebeple Efendimiz OnaBinlerSelam, bir hadisinde İnsan, Rahman suretindedir’ buyurur. Yani rahmeti en güzel gösteren aynadır insan.” Ömer Sevinçgül, ALLAH, 20 İnsanların Gelişimi ve Rahman İsmi * “Varlıkların, doğal yaşam süreçlerinin gereği olarak gösterdikleri gelişim ve mükemmelleşme Rahman’ın tecellisidir.” Nusret Tura, O’nun Güzel İsimleri, 59 ALLAH’ın Rahmaniyeti ile İnsanların Merhameti Arasındaki Fark * “ALLAH’ın merhameti rahmaniyeti, bir kalp duygusu, psikolojik meyil manasında bir iyilik duygusu değildir. İyiliği kastetmek veya sonsuz nimet verme anlamındadır.” Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır; Akt Soyalan, Elmalı Tefsirinde Kur’ani Terimler ve Deyimler, 264 Rahman, “Esirgeyen” Olarak Çevrilemez * “Bazılarının Rahman’ı esirgeyici’ diye tercüme ettiklerine şahit oluyoruz; hâlbuki esirgemek’ kıskanmak ve yazık etmek manasınadır. Benden onu esirgedin’ denilir. Sonra kıskanılanın korunması, sakınılması tabii olduğundan, esirgemek onun bir gereği olan kıskanmak anlamında da kullanılır. Esirgeyici aynı zamanda kıskanç’ da olduğundan yapılan şey bir tefsir de olmaz. Acıyıcı’ anlamı da hem tatsız hem de kusurlu bir kullanımdır. Kuru bir acıma merhamet değildir. Merhamet, acıyı ortadan kaldıran ve onun yerine sevinç ve iyiliği getirmeye yönelik bir iyilik duygusudur. Dilimizde tamamen bilinen bir kelimedir. Biz merhametli’ sıfatından aldığımız tadı öbür kullanımlardan tam olarak alamayız. Bu nedenle pek merhametli’ yerine, acıyıcı, esirgeyici’ demeyiz. Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır; Akt M. Yaşar Soyalan, Elmalı Tefsirinde Kur’ani Terimler ve Deyimler, 264 Din, Kitap ve Peygamber Gönderilmesi Rahman İsminin Tecellisidir * “Rahman ismini hakkıyla anlayan bilir ki, o isim, yağmuru yağdırmaktan, bitkileri bitirmekten ve taneleri çıkarmaktan çok peygamberleri göndermeyi ve kitapları indirmeyi kapsamaktadır. Çünkü rahmetin, kalplerin ve ruhların canlılığını sağlayan şeyleri gerekli kılması cisim ve bedenlerin diriliğini sağlayan şeyleri gerekli kılmasından daha önemlidir. Ancak bunu idrak etmekten mahrum bırakılan nasipsizler, bu isimden sadece hayvanların alabileceği payı aldılar ve sadece maddi yönleri anlayabildiler. Hâlbuki gerçekten akıl sahibi olan kimseler bunun ötesine geçerek Rahman isminin asıl anlamını kavradılar.” İbn Kayyim el-Cevziyye, İbn Kayyim Tefsiri, 1, 14 Rahmeti ve Azabı Birbirine Karıştırma Tehlikesi * “Olaylar iki bölümdür. Rahmet olmadığı halde rahmet sanılan, fakat gerçekte bir azap ve bela olan olaylar ve gerçekte bir lütuf, ihsan ve rahmet olduğu halde, bir azap ve ceza olduğu sanılan olaylar. Birinci bölüme şu örneği verebiliriz Baba çocuğunu ihmal edip, dilediğini yapacak şekilde, onu terbiye etmez, öğrenmeye teşvik etmezse… İşte bu durum görünürde bir merhamet, gerçekte ise bir cezadır. İkinci bölümün örneği ise; çocuğunu okula hapsedip, onu öğrenim görmeye zorlayan baba gibidir. Bir görünüşte bir ceza sanılsa da, gerçekte bir rahmet ve merhamettir. İnsan da böyledir… Bir insanın elinde kangren hastalığı olsa… Bu adamın eli kesilse, bu, görünüşte bir azap, gerçekte ise bir rahmet ve acımadır. Bundan dolayı aklı az olanlar, işlerin görünüşüne aldanırlar. Gerçek akıllılar ise, işin aslına ve hikmetine bakarlar. Bunu iyice anladığında, alemde bulunan çile, bela, elem ve bütün meşakkatler, her ne kadar görünürde böyle olsalar da gerçekte onların bir hikmet ve rahmet olduğunu anlarsın. Bunun özü hikmet konusunda söylenen şu sözdür Küçücük bir şerden dolayı, çok hayırları terk etmek, büyük şerdir.’ Buna göre, yaşanan sınavlardan maksadın, ruhları bedene ait ilgilerden temizlemek olduğunu anlarsın. Nitekim Cenab-ı Hak İyilik ederseniz, kendinize iyilik etmiş olursunuz.’ 17/İsra7 buyurmuştur. Ateşin yaratılmasından maksat, kötü olanları iyilerin yoluna çevirmek ve o kötüleri dünyadan, ahiret yurduna çekmektir. Nitekim Cenab-ı Hakk ALLAH’a kaçın’ 51/Zariyat50 buyurmuştur.” Fahruddin er-Razi, Tefsir-i Kebir, 1, 326 PRATİK BOYUT * Bu ismin gereği olarak Mü’minler bütün insanlara ve varlıklara şefkatle, merhametle davranmalı, özellikle İslam’ı başka insanlara anlatırken sertlik ve kabalıktan uzak durmalıdır. * Başka insanların işlemiş oldukları günahları, sanki kendisi işlemiş gibi hissetmeli ve buna yakışan bir çabayla onları ortadan kaldırmaya çalışmalıdır. * “Rahman isminden elde edilecek feyiz, kalp gözü kapalı, perdeli olan kulları, şefkat ve nezaketle uyarmak; günahkârlara hakaret nazarıyla değil merhamet nazarıyla bakmak; dünyada işlenen her günahı bir musibet kabul edip onu ortadan kaldırmaya çalışmaktır. Çünkü her masiyet onu işleyeni ALLAH’tan uzaklaştırır, böylesi en çok acınmaya layık olan kimsedir.” Gazali; Akt Bekir Topaloğlu, DİA-34, 416 * Ruhunda merhamet yoksunluğu, kalbinde katılık hisseden “Ya Rahman ya ALLAH” zikrine devam etmelidir. * “Rahman’ın sendeki nurunu, kendine ve başkalarına daima hayır yapmaya çalışarak bul. … Abdurrahman Rahman’ın kulu o kuldur ki, ALLAH kendisinde bütün kainata karşı olan merhametini ortaya çıkarır.” Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 47 * “Eğer ihsan sahibi kimselerden olmak istiyorsan, ALLAH’ı görüyormuş gibi O’na ibadet et. Bu, seni daha çok O’nun merhametine yaklaştıracaktır.” Kurtubi; Edisyon, Esmaü’l-Hüsna, 172 * Ve bu dünyadaki, açlık, hastalık, fakirlik gibi maddi nitelikli sıkıntıları ortadan kaldırma gayretleri Rahman isminin tecellileridir. * Rahman, ALLAH’ın merhamet sahibi olduğunu, Rahim ise sahip olduğu bu merhametle varlıklara merhamet ettiğini göstermektedir. Bu durumda, Rahman ve Rahim isimlerini, besmelede olduğu gibi, bir arada zikretmenin faydası ALLAH’ın genel ve özel merhametinden; bu dünyadaki ve ahiretteki nimetlerinden yararlanmaktır. İLGİLİ HADİSLER * “Şüphesiz ki ALLAH gökleri ve yeri yarattığı gün yüz rahmet yaratmıştır. Her bir rahmet yer ile gök arasındaki mesafeyi kaplayacak büyüklüktedir. ALLAH, bu yüz rahmetten bir tanesini yere indirdi. İşte bu tek rahmet sebebiyle anne çocuğuna ilgi ve şefkat gösterir. Vahşi hayvanlar ve kuşlar da yine bu rahmet nedeniyle birbirlerine şefkat gösterirler. ALLAH, kıyamet gününde geride bıraktığı o doksan dokuz rahmetiyle kullarına merhamet edecektir.” Müslim * “Güçsüzlere merhamet edenlere, Rahman olan ALLAH da merhamet eder.” Ebu Davud * “Siz yerdekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin.” Tirmizi * “ALLAH, insanlardan ancak merhametli olanları bağışlar.” Buhari * “ Şüphesiz acıma, merhamet duygusu Rahman’dan bir parçadır.” Buhari RAHİM TEMEL ANLAMI * Dünyada bütün varlıkların maddi ya da manevi küçük, yaşamsal olmayan ihtiyaç ve isteklerini karşılayan, ahirette ise bütünüyle ve sadece Mü’minler için tecelli edip, onlara ALLAH’ın her çeşit nimetlerini ulaştıracak olan. * Çok çok acıyan ve merhamet eden. * “O, Mü’minlere karşı çok merhametlidir.” 33/Ahzab43 TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * Günahları bağışlayan. * Verdiği nimetleri iyi kullananlara daha büyük ve ebedi nimetler veren. * “Yarattıklarını, rızıklandırmakla şefkatini gösteren.” Abdullah b. Abbas * Mazlumun hakkını zalimden alan. * Zarara uğramış, hasta, işkenceye maruz kalmış, çeşitli bela ve musibetlerle karşı karşıya gelmiş kişilerin imdadına koşan. TAMAMLAYICI BİLGİLER Rahim-Mürid İlişkisi * Bu isim ikinci yaratılışa bakar ve “Rahman” isminden farklı olarak, kendi iradeleriyle Cennet’i kazandıracak işler yapmış, İslam’ı yaşamış olan kullara verilecek ahiret nimetlerini ifade eder. Dolayısıyla Rahim ismi Mürid ismiyle yakın ilişki içindedir. * “Yaratılmışlar içinde irade sahibi tek varlık insandır. Bu özelliği nedeniyle Rahim isminin ondaki tezahürü, diğerlerinden kat kat fazladır.” Nureddin Ünal; Esma’ül Hüsna, 16 İnsan İçin En Özel İsim * Ve bu isme dayalı yetenekler de irade, bilinç gibi sadece insana verilerek, onun yaratılmışların en üstünü olması sağlanmıştır ki bu açıdan Rahim ismi insan için “en özel” isim haline gelmiştir. Rahim-Rahman İlişkisi, Farkı * Rahimiyet, ALLAH’ın izniyle, başkalarının da sahip olabileceği bir sıfat olduğu için ALLAH, Kur’an’da birçok yerde Kendini “Hayru’r-rahimin merhamet edenlerin en hayırlısı; Erhamu’r-rahimin merhamet edenlerin en merhametlisi olarak adlandırmıştır. Ve ilginçtir ki aynı durum, Rahman ismi için söz konusu edilmemiştir. * “Yüce ALLAH’ın Rahman oluşu ezele’ başlangıcı olmayışa, Rahim oluşu la yezale’ ölümsüz oluşa ve sonu bulunmayışa göredir. Bundan dolayı yaratılmışlar Yüce ALLAH’ın Rahman olmasıyla başlangıçtaki rahmetinden, Rahim olmasıyla da sonuçtaki rahmetinden doğan nimetler içinde gelişirler. Rahman’ın rahmeti bir şarta bağlı değilken, Rahim’in rahmeti bir şarta bağlıdır.” Elmalılı * “Her şeyde ve kendimizde gizlenmiş olan bu sayısız nimetleri bizim dışımızda, doğaya yerleştirilmiş olan nimetler ile yeteneklerimizi meydana çıkarmak ve onlardan faydalanmak için çalışacağız. Bütün yeteneklerimizi işleteceğiz. Bu takdirde gayretlerimizin boşa gitmeyeceğini bize müjdeleyen, Rahim ismidir. Çünkü bu isme göre her gayret bir mükâfatla karşılanacaktır. Rahman ve Rahim isimleri iki türlü rahmet ifade eder. Rahman isminin ifade ettiği rahmet, hiçbir türlü şarta, hiçbir türlü kesb ve iradeye bağlı olmayarak bağışlanan rahmettir. Bu, tam kapsamlı bir rahmettir ki, bütün yaratılmışları kaplar. Bunda çalışan-çalışmayan, suçlu-itaatli, imanlı-imansız ayırt edilmez. Rahim isminin ifade ettiği rahmet ise, Rahman’ın lütfu olan rahmeti iyiye kullanarak çalışanlara bir mükâfat olmak üzere verilen rahmettir ki en az bire ondur.” Elmalılı * “İşte dinin, takvanın, çalışmanın, gayretin önemi bu açıdandır. Bunun içindir ki dünyanın Rahman’ı ahiretin Rahim’i’ denilmiştir. Demek ki Rahim sıfatı iman ile imansızı, iyi ile kötüyü, korunanlarla korunmayanları ayırt ederek iyileri sonunda ecir ve mükâfatla murada erdirmek manasını ifade ettiği için, ona karşı Rahman sıfatından kaynaklanan rahmeti kötüye kullanmış, kötülerin de mahrumiyet ve cezalandırma ile sorumluluklarını içerir.” Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili-8, 214 * “Denebilir ki, ALLAH’ın rahmetinin, dünyada tecelli eden bölümü Rahman isminden kaynaklanırken; ahirette tecelli den kısmı da Rahim isminden kaynaklanmaktadır.” Mehmet Dikmen; Esmaü’l Hüsna,21 * Rahman bütün kullarına ve yarattıklarına merhamet eden anlamında idi, Rahim ise, Kendisine itaat ve ibadet edenlere rahmet eden anlamındadır. Bu nedenle Efendimiz, bir duasında ALLAH’a “Ey dünyanın Rahmanı, ey ahiretin Rahim’i…” şeklinde hitap etmiştir. Dolayısıyla, Rahman’ın tecellisi açısından muhtaç olmak, Rahim’in tecellisi açısından da layık olmak esastır. * Rahim ismi, Rahman ismine göre daha özeldir. Sadece iman edip, İslam’ı yaşayanlara, takva ve ihsan sahiplerine yöneliktir. Dünyada, sadece Mü’minlerin güzel amellerine sevap verir, ahiret nimetlerinden onları yararlandırır, onlardan razı olur ve onları Cennet’ine koyar. Mü’min olmayanlar, ALLAH’ın dünyadaki nimetlerinden yararlanırlarsa da ahiretteki nimetlerinden yoksun kalırlar. Bu fark nedeniyle ALLAH için, dünyada ve ahirette Mü’min ve kâfir herkesin Rahman’ı, ahiretin ve Mü’minlerin de Rahim’i denilmiştir. “Rahman, dünya ile Rahim ise ahiret ile ilgilidir’ denilmiştir. Buna göre Rahim sıfatı, imanlı imansızı, iyi ile kötüyü, korunanla korunmayanları ayırd ederek iyileri sonuçta mükâfat ile murada erdirmek manasını ifade ettiği için, ona karşılık Rahman’ın rahmetini kötüye kullanmış kişilerin de mahrumiyet ve ceza göreceklerini ihtiva eder.” Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır * “Bazı alimlere göre de, ALLAH’ın Rahim ismi Rahman isminden daha geniş kapsamlıdır. Zira Mü’min için hem dünya, hem de ahiret nimeti vardır. ALLAH, Mü’min kullarına hem dünyada hem de ahirette rahmeti ile lütfeder. İnanmayanlara da ALLAH’ın sadece dünya nimetleri vardır. Onların ahiret nimetinden nasipleri yoktur. Bir kısım tefsircilere göre ise bazı yönden ALLAH’ın Rahman ismi, bazı yönden de Rahim ismi daha geniş kapsamlıdır.” Ebu’l-Leys Semerkandi, Tefsiru’l Kur’an, 1, 48 * Rahmaniyet uygun oluş, Rahimiyet ise tahkik ve inceleme makamıdır. * “Rahmet kaynağı oluşunu Rahman ismiyle dile getiren ALLAH, merhamet ediyor oluşunu da Rahim ismiyle bildirmiştir.” Ömer Sevinçgül; ALLAH, 21 * “Rahman, muhtaç olanlara, Rahim ise, iftihar ehline özeldir.” Sadreddin Konevi; Esma-i Hüsna Şerhi, 39 Rahim-Gafur İlişkisi * ALLAH, Rahimiyeti nedeniyle günahkâr kullarını bile Kur’an’da, Kendi adına izafe etmiş ve onları affedeceği müjdesini vermiştir “Ey kendi canları aleyhine haddi aşan kullarım! ALLAH’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü ALLAH bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, Gafur’dur, Rahim’dir.” 39/Zümer53 * Kur’an’da Rahim ismi genellikle “Gafur” ismiyle bir arada kullanılarak, en büyük ve önemli Rahimiyet’in, günahların bağışlanıp örtülmesi olduğuna dikkat çekilmiştir. * “şeytan, insana ALLAH Rahim’dir, affeder’ diyerek insanı günah işlemeye sürükler. Hâlbuki Kıyamet Günü düşmanlara merhamet olunmayacaktır.” İmam Rabbani Rahim’in Ahirete Bakan Yönü * Ahirette, ALLAH’ın, Mü’minlere olan bütün lütufları ve bu bağlamda Cennet’te Mü’minlerin birbirlerine, bütün Cennet halkına karşı duyacakları her çeşit sevgi ve dünyadan getirdikleri birbirlerine karşı kin, düşmanlık, kıskançlık vb. çirkin duyguların ortadan kalkması gibi hayır ve lütuflar hep Rahim isminin tecellisi ile olacaktır. * ALLAH, Rahimiyeti’ni, ahirette, sadece peygamberlerinin izinden gidenler ve Kendisine karşı takva sahibi olanlar için tecelli ettirmiştir. Mutlak manada Rahimiyet sadece bunlar içindir. Bunların dışında kalanlar ise, O’nun Rahimiyeti’nden sadece bir pay alanlardır. * “ALLAH’ın Rahim sıfat-ismi O’nun, daha ziyade kullarının gelecekte elde etmek üzere hak ettikleri, layık oldukları sınırsız rahmetini, lütuf ve merhametini ifade etmektedir. Esirgemek’ ve bağışlamak’ bu sonsuz, engin ve etkisi çeşitli rahmetin ancak bir parçası, etkilerinin yalnızca bir çeşididir.” Heyet; Kur’an Yolu, 1, 59 * Kur’an’da Rahim ismi yüz on dört yerde ALLAH’a ait olarak geçmektedir. Yani Rahman isminin tam iki katı… Bu oran, dünya nimetleri ile ahiret nimetlerinin hem nitelikleri hem de nicelikleri açısından fikir vermektedir. Kur’an’da Rahim ile Çift Oluşturan İsimler * “Rahim ismi, Mekke’de Rabb, Aziz, Vedud; Berr isimleriyle; Medine’de Tevvab ismiyle; Hem Mekke, hem Medine’de ise Rahman, Gafur, Rauf isimleriyle birlikte kullanılmış, çok nadir olarak yalnız başına gelmiştir.” Suat Yıldırım; Kur’an’da Uluhiyyet, 125 Rahim’in A’zam Tecellisi Efendimiz’dir O’na Binler Selam * Rahim isminin A’zam seviyede tecelli ettiği varlık Efendimiz Hz. Muhammed’dir O’na Binler Selam. Çünkü Kur’an ondan söz ederken rahim ifadesini bir sıfat olarak kullanmıştır “Şanım hakkı için, size içinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. Çünkü o, size çok düşkün, Mü’minlere de rauf ve rahimdir çok şefkatli, çok merhametli.” 9/Tevbe128 PRATİK BOYUT * Rahman ismi daha çok, insanın maddi tehlikelerden korunmasına, Rahim ismi ise manevi tehlikelerden korunmasına dönüktür. * Bu ismin gereği olarak Mü’minler, çevrelerindeki muhtaç insanların sıkıntılarını gidermek için kendilerini sorumlu hissederler. Rahim’in tecellisine aracı olmaya çalışırlar. Özellikle İslam dışı yanlış yollara saplanmış olanlara acıyıp, onların İslam’a yönelmeleri için gayret gösterirler. Bu, büyük bir şereftir. * Şefkatli olmak bir insanı ALLAH’ın Rahim ismine ulaştıran en etkin ve en hızlı vesiledir. * “Rahim isminden alınabilecek nasip, fakirlerin ihtiyacını gidermeye gayret etmektir. Serveti ve nüfuzuyla bunu gerçekleştiremeyen kimse sıkıntıya düşenlere dua etmeli ve üzüntülerine ortak olmalıdır.” Gazali; Esma’ül Hüsna Şerhi, 78 İLGİLİ HADİSLER * Abdullah b. Ömer anlatıyor ALLAH Ondan Razı Olsun “ALLAH’ın Rasulü ile beraber bir seferdeydik. Bir topluluğun yanına uğradık. ALLAH Rasulü Bu hangi topluluktur?’ diye sordu. Biz, onların Müslüman olduklarını söyledik. Bu sırada bir kadın tandırını yakmaya çalışıyordu, yanında da küçük bir kız vardı. Tandır, iyice alevlenip, kızışınca, kadın olduğu yerden kalkıp, ALLAH Rasulü’nün huzuruna geldi ve ona sordu Siz ALLAH’ın Rasulü müsünüz?’ O Evet’ dedi. Kadın, sevinçle tekrar sordu Anam, babam size feda olsun. ALLAH, merhamet edenlerin en merhametlisi değil midir?’ O Evet, öyledir’ buyurdu. Kadın, tekrar sordu O halde ALLAH’ın kullarına karşı merhameti, annelerin evlatlarına karşı merhametinden daha üstün değil midir?’ ALLAH’ın Rasulü, bir kez daha Evet, öyledir’ buyurdu. Kadın, bunun üzerine dedi ki Ey ALLAH’ın Rasulü! Bir anne hiçbir zaman evladını ateşe atmaz.’ Bu söze karşılık ALLAH Rasulü secdeye kapandı, uzun bir süre öylece kaldı. Secdeden başını kaldırdığında da şöyle buyurdu ALLAH, kullarından, ancak kötülüğü huy edinmiş, fesad çıkaran, inatçı, bile bile Hakk’ı inkâr eden, asi ve La ilahe illALLAH’ demeyen kimseye azab eder.” İbn Mace MELİK TEMEL ANLAMI * Görünen ve görünmeyen bütün alemlere, dünya ve ahiret hayatındaki her şeye gerçek anlamda ve hiçbir şartla sınırlı olmayarak hakim ve kadir olup, dilediği gibi tasarrufta bulunan. * “Gerçek hükümdar hak Melik olan ALLAH yüce… çok yücedir.” 20/Taha114 * “De ki Ey mülkün sahibi olan ALLAH’ım! Sen mülkü dilediğine verir, dilediğinden çekip alırsın. Dilediğini aziz kılar, dilediğini zelil edersin. Hayır mal Senin elindedir. Senin her şeye gücün yeter! Geceyi gündüze katarsın, gündüzü de geceye katarsın. Ölüden diri çıkarırsın, diriden ölü çıkarırsın. Dilediğine sayısız nimetler verirsin.” 3/Al-i İmran26-27 TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * “Akıl sahibi canlılara emir ve yasaklarıyla hükmeden. Bu nedenle insanların meliki’ denebilir fakat eşyanın meliki’ denemez. Onun yerine, eşyanın maliki’ denebilir.” Ragıb el-İsfahani * “Yoktan var ettiği her şey hakkında tasarrufta bulunan.” Halimi * “Var etmeğe kadir olan.” Kadızade * “Kendisine ibadet edilmeyi hak eden.” Matüridi * “ALLAH, kullarından vergi almayan mülk sahibidir.” M. Nusret Tura; O’nun Güzel İsimleri, 60 * İbadet edenlerin ve O’nu Şanı En Yüce bilenlerin kalplerine sahip olup, onları egemenliği altına alan. TAMAMLAYICI BİLGİLER Rab-Melik-İlah İlişkisi * “ALLAH, gerçek Rab, gerçek Melik ve gerçek İlah’tır. O, Rab oluşu ile bütün varlıkları yaratmış, Melik oluşu ile hepsine üstün gelmiş, İlah oluşu ile de onlara, Kendisine ibadet etmelerini emretmiştir. Bu üç sözcüğün içerdiği derin anlamları, yüceliği iyi düşün. ALLAH, bu üç sözcüğü en güzel bir ifade ve üslup ile Nas suresinde birlikte zikretmiştir İnsanların Rabbi, insanların Meliki ve insanların İlahı.’ Bu üç tamlama, imanın bütün temellerini ve ALLAH’ın güzel isim ve sıfatlarının anlamlarını kapsamaktadır.” İbn Kayyım; AktEdisyon, Esmaü’l-Hüsna, 315 Melik İsmi ve Kur’an * Kur’an, “mülk” kavramını kırk ayetinde ALLAH’a dayandırmıştır. Bu ifade ediş, genellikle, göklerin ve yerin mülkü ALLAH’ındır’ şeklinde olmuştur. “Melik” ismi ise Kur’an’da beş kez doğrudan ALLAH’ın bir sıfatı olarak zikredilmiştir. Melik-Gani İlişkisi * “Melik ve Gani isimleri birbirleriyle bağlantılıdır. Gani, hiçbir şeye muhtaç olmayan’; Melik ise her şey Kendisine muhtaç bulunan’ anlamındadır.” Gazali Melik-Zahir-Batın İlişkisi * “Melik, göklerin ve yerin mülk ve melekütünün Kendisine dayandırıldığı Kimsedir. Buna göre mülk maddi alem, “Zahir” ismine; meleküt madde dışı alem ise “Batın” ismine özeldir. Zahir ve Batın isimleri, Melik isminin iki veziridir. Buna göre, tasarrufunun görünür aleme şehadet nüfuz etmesi itibariyle Hak, Melikü’l-Mülk; tasarrufunun görünmeyen aleme gayb nüfuz etmesi itibariyle de, Malikü’l-Meleküt’tür.” Sadreddin Konevi; Esma-i Hüsna Şerhi, 42 Melikiyet’in ALLAH’a Özel Boyutu * “Yüce ALLAH’ın Melik olmasının hükümlerinden ikincisi şudur. O’nun Melik olması, diğer meliklerinkine benzemez. Çünkü diğer melikler herhangi bir şey verdiklerinde mülkleri noksanlaşır, hazineleri eksilir. Ama Cenab-ı Hakk’ın mülkü vermekle, ihsan etmekle eksilmez, aksine artar.” Fahrüddin er-Razi, Tefsir-i Kebir, 1, 333 O yüzden de mecazi bir melikiyete sahip olan insan melikler, mülkü vermeye değil toplamaya eğilimlidirler ki, bu eğilim onları zalim ve baskıcı hale getiren en önemli sebeptir. Bu durum, ALLAH açısından tam tersinedir. O’nun verdikçe mülkü artar ve o nedenle de Kendisinden istenilmesine sevinir. “Vermek istemeseydi, istemek vermezdi” nüktesinde denildiği gibi… Ve sonuç olarak vermeye eğilimli olan Melikiyet, ALLAH’ın rahmetinin en önemli kapılarından birini oluşturur. İnsanların ve mecazi meliklerin tam tersine… * “Melik ismi, gerçek anlamda her yönüyle yalnız ALLAH içindir. Bu sıfat, ALLAH’ın diğer bütün kemal sıfatlarının var olmasını zorunlu kılar. Çünkü gerçek bir melik olan varlığın hayat, kudret, irade, görme, işitme, konuşma gibi sıfatlara sahip olmaması düşünülemez. Emretmeyen ve yasaklamayan, ödüllendirmeyen ve cezalandırmayan, veren veya vermeyen, aziz veya zelil kılmayan, ikram ve ihsanda bulunmayan, intikam alan veya affeden, alçaltan veya yükselten, emir ve yasaklarını kullarına tebliğ edecek peygamberler göndermeyen bir varlık nasıl melik olarak nitelenebilir ki? Gerçek melik olan bir varlıkta, bu sıfatlardan hangisi bulunmaz ki?” İbn Kayyım; AktEdisyon; Esmaü’l-Hüsna,314 Melikiyet’in İnsanlar İçin Taşıdığı Anlam * İnsanlar arasında Melik isminin tecellisine ayna olanların bir kısmı da hükümdarlar, krallar ve günümüzde siyasi egemenliğe sahip olan kişilerdir. Bu durumları, ALLAH’ın onlara tanıdığı süre ve güç ile sınırlıdır. Ve bu şekilde Melik ismine ayna olarak bir dünya sınavına tabi tutulmak, bir insanın bu dünyada başına gelebilecek sınavların en ağırlarından biridir. Çünkü bu durumun insanı şımartıp, yoldan çıkarma potansiyeli çok fazladır. Bu gerçeği ifade eden bir örnek olarak ünlü Abbasi Halifesi Harun Reşid ile o dönemin ünlü ALLAH dostu Behlül Dana arasında geçen konuşmayı düşünebiliriz. Halife ve ALLAH dostu birlikte hacca gitmiştir. Arafat’ta vakfeye durdukları saatlerde, Behlül Dana, Harun Reşid’in kolundan tutar ve çevrelerini sarmış bulunan üç yüz bin hacıyı göstererek “Harun!” der, “Hiç düşündün mü? Bu insanların her biri yarın Kıyamet Günü’nde kendisinin hesabını verecek, sen ise hepsinin!” Harun Reşid, verecek cevap bulamaz, olduğu yerde dona kalır. Kısacası bu dünyada melik olmak, zor zenaattır. ALLAH, bütün Müslüman meliklerin yardımcısı ola!.. İnsanların Melik İsmi ile Sınanması * “Sapıklığa düşenler ALLAH’ın dışında rabler edinip, ALLAH’ın değil de meliklerin helal ve haram kıldığı şeyleri yapmışlar ve böylece o melikler onların ayaklarını doğru yoldan kaydırmışlardır.” Matüridi; AktMusa Koçar, Matüridi’de Esma-i Hüsna, 50 * “Bu isim, dünya makamlarının en büyüğü bile olsa hükümdarlığı gözlerde fazla büyütmemeyi, bunların geçici birer mazhariyet olduğunu, hakiki hükümdarın daima payidar olan ALLAH olduğu gerçeğini zihinlere yerleştirir. Böylece Kur’an, şirkin insanlara bir giriş kapısını daha kapatmış olmaktadır.” Süleyman Bosnalı; O’nun Adıyla, 78 * “Yüce ALLAH’ın Rabbim! Bana hükümranlıktan bir pay verdin.” 12/Yusuf101 buyruğu hakkında Hazret-i Yusuf’un ASÜ kendi nefsine hakim çıkmasını murat ettiğini söylenilmiştir.” Kuşeyri; O’nun Güzel İsimleri, 32 * Mürid, şeyhinden nasihat ister. Kendisine “Dünyada da, ahirette de melik ol!” denir. Şaşırır “Nasıl olabilirim?” diye sorar. Cevap, insan için gerçekten melik olmanın yolunu ve niteliğini gösteren ince bir sırdır “Dünyaya karşı olan hırs ve şehvetini kalbinden çıkartabilirsen, hem dünyada hem ahirette sultan ya da melik olursun. Çünkü sultanlık hür olmak ve ALLAH’tan başkasına muhtaç bulunmamaktır.” * İnsan, kendi bedeni üzerinde bile melik değil mutasarrıftır. Yani gerçek ve tek Melik olan ALLAH’ın koyduğu kurallar ve sınırlar içinde hareket etme izni olan bir kullanıcı, adeta bir tür kiracıdır. O nedenle hiçbir konuda ve hiçbir varlık üzerinde ALLAH’ın emir ve yasaklarına rağmen hareket etme hakkına sahip değildir. * “Melik’ten haberi olan bir kimse, kral bile olsa, en fazla, kendisine ait olmayan bir sürüyü gütmek üzere bir süreliğine tutulmuş bulunan bir çoban olduğunu bilir. İnsafı, gayreti ve sadakati ölçüsünde efendisi tarafından mükâfatlandırılmayı umabilir. Kuzuları kesip pişiren, bütün sütlerini içen ve kurtların sürüde terör estirmesine izin veren habis bir çoban olursa kesinlikle cezalandırılacaktır. Bir çoban olarak görevi bittiğinde hesap vermek zorunda kalacaktır. Teslim edilmeleri gereken günden evvel hesabı kitabı hal yoluna koymak çok daha iyidir. Abdülmelik Melik’in kulu o kuldur ki Rabbi kendisine yeter. Rabbi hariç kimseden bir ihtiyacı yoktur onun. Bu halle hallenenlere kendi hayat ve davranışları üzerinde tasarruf gücü verilir. ALLAH, onları halifeleri olarak tayin eder ve onlar kendi memleketlerinde hükümran olurlar. İnsanın memleketi kendi bedenidir. Uyruklarımız da dilimiz, gözlerimiz, ellerimiz ve diğer organlarımızdır. Ordularımız; hırslarımız, arzularımız, şehvetimiz ve öfkemizdir. Eğer onları tasarrufumuz altına alırsak ve onlar da bize uyarlarsa ALLAH, başkalarının hayatlarına tasarruf etmemize de müsaade eder. Bu yüzden Abdülmelik olmuş bir kula kendi hayat ve davranışları üzerinde, ayrıca ALLAH’ın emirleri dahilinde ve izin verdiği ölçüde başkalarının da hayatları üzerinde tasarruf etme yetkisi verilmiştir.” Tosun Bayrak; Esmaü’l-Hüsna, 50 * İnsanlar içerisinde Melik isminin tecellisine en fazla sahip olan kişi, ALLAH’tan başka hiçbir varlığa muhtaç bulunmayan, ALLAH’tan başka kimsesi olmayandır. Bu gerçeğin daha da derin boyutuna inildiğinde ise karşımıza şöyle bir görünüm çıkar Melik isminin tecellisine tam olarak ayna olanlar, kendi iç varlıkları ve bedenleri üzerinde, İslam’ın ölçüleri doğrultusunda tam bir hâkimiyet kurmuş bulunanlardır. Böyleleri nefislerini, kibirlerini, ego ve kaprislerini tam olarak hâkimiyetleri altına almış olurlar. Bunlar da öncelikle peygamberler, sonra da bütün hidayet önderleri, alim ve velilerdir. Arafat, Mahşer ve Melikiyet * Mü’minlerin, mahşerin provası olan Arafat’taki duaları “Buyur ey ALLAH’ım! Buyur ey eşi ve benzeri olmayan ALLAH’ım! Bütün hamd, her türlü nimet, yegane hükümranlık Melikiyet Senindir. Senin hiçbir ortak ve benzerin yoktur” şeklindedir. Ahirette Melikiyet * ALLAH’ın Melikiyeti’ni kabul edip, dünyada bu kabule uygun bir biçimde yani O’nun emirleri doğrultusunda yaşayanlar, ahirette Cennet’in nimetleri üzerinde, dünyadakinden çok farklı ikinci bir izafi melikiyete sahip olacaktır. Dünyada bunun tersine davrananlar ise, ahiretin Cehennem’inde bir tür memlukiyetle kölelik yüzyüze gelecek ve hiçbir şey üzerinde hiçbir biçimde bir hakimiyetleri olmayacaktır. Bu fark aynı zamanda Cennet ve Cehennem’in niteliklerini anlamaya yardımcı olan çok derin bir noktaya da işaret etmektedir. Esma İçerisinde Tecellisi En Şiddetli Olan Meliktir * “Melik isminin tecellisi ALLAH’ın yarattıkları üzerindeki en şiddetli tecellisidir.” A. Ziyaüddin Gümüşhanevi * “Kâinatın mutlak hükümdarı’ anlamındaki Melik isminin kul üstündeki tecellisi, taşıması en zor olandır ve insanda zuhur eden sıfatların en kuvvetlisidir.” Tosun Bayrak; Esmaü’l-Hüsna, 51 Mâlik ve Melik Arasındaki Anlam Farkı “Ödül ve ceza din gününün hakimi’ diye çevirdiğimiz tamlamada geçen Mâlik’, malın, mülkün sahibi’ demektir. Kıraat alimlerince hükümdar, iktidar sahibi’ anlamında melik’ şeklinde de okunmuştur. İnsanlar için kullanıldığında mâlik ile melik arasında güç, yetki ve tasarruf hakkı bakımlarından önemli farklar vardır. Mal ve mülkün sahibi mâlik kişinin başkalarına hükmü geçmez, başkalarına hükmü geçen hükümdar melik ise her malın ve mülkün sahibi değildir. Yüce ALLAH hakkında mâlik ve melik sıfatları kullanıldığı zaman anlam çerçevesinde bir eksiklik olamaz; çünkü O hem alemlerin sahibidir hem de herkese ve her şeye hükmü geçer; O’nun iktidarı üstünde bir iktidar tasavvur bile edilemez. Melik, O’nun Zat’ına, Mâlik ise fiiline ait sıfatlardır.” Heyet, Kur’an Yolu, 1, 61 PRATİK BOYUT * Efendimiz Hz. Muhammed, özellikle teheccüd namazlarında Melik isminin geçtiği dua ve zikirleri okumuştur. * Melik ismini, bu ismin irfanına ererek, zikrine devam etmek, Mü’mini ALLAH’a isyan edip, günaha girmekten alıkoyar. O nedenle, içinde herhangi bir günaha karşı şiddetli bir eğilim duyanlara “Ya Melik ya ALLAH” zikri tavsiye edilebilir. * “Bir kimse hakikaten Rabbinin kendisine yeterli olduğu bir dereceye gelir ve daima bu ismi zikrederse herkese heybetli görünüp, kendisine herkes tarafından hürmet edilir.” Tosun Bayrak; Esmaü’l-Hüsna, 51 İLGİLİ HADİSLER * “Kıyamet Günü ALLAH, yeryüzünü kabzeder ve kudretiyle gökleri dürer, sonra da Ben, yegane hükümdarım Melik yeryüzünün hükümdarları nerede?’ der.” Buhari * “ALLAH katında en rezil isim melikülemlak’ mülklerin sahibidir. ALLAH’tan başka mülk sahibi yoktur.” Buhari, 4812 KUDDÜS TEMEL ANLAMI * İnsan zihninin üretebileceği her şeyden, her çeşit nitelik ve nicelikten, her tür tanım, şekil ve anlamdan, anlatımdan münezzeh sonsuz derecede uzak olan. * Her tür ayıp, noksan ve eksiklikten münezzeh olan. * Maddi ve manevi her türlü temizlik O’nun sayesinde olan. TEMEL ANLAMIN AÇILIMI İKİNCİL ANLAMLARI * “Kendisiyle nitelendiği her şeyden temiz ve nezih olan.” Sadreddin Konevi; Esma-i Hüsna Şerhi, 44 * “Sevdiği kullarının nefislerini günah kirlerinden temizleyen.” Halimi * Bütün mükemmeliyetlerin kaynağı bulunan. Güzel sıfatları nedeniyle övülen. “Mükemmeliyeti, dile getirilen bütün niteliklerinin de ötesinde olan.” A. Yüksel Özemre; Vahye Göre Akıl, 256 * Zatında, sıfatında, fiillerinde, isimlerinde, hükümlerinde her tür hatadan, gafletten, acizlikten ve eksiklikten sonsuz ölçüde uzak. Tertemiz. Her bakımdan mutlak mükemmellik sahibi. Kâfirlerin, Kendisi hakkındaki her türlü yakışıksız düşüncelerinden uzak olan. * “Güzel ve yetkin. Görülmeyen her türlü nitelikten münezzeh. Mübarek.” Taberi * “Duyu organlarının algılayabileceği, hayalin canlandıracağı, zihnin tasavvur edeceği, düşüncenin şekillendireceği veya gönülde doğabilecek her türlü nitelikten, yaratılmışlara benzemekten, insanların kemal zannettiği göreceli üstünlüklere sahip bulunmaktan münezzeh olan.” Gazali; Esma’ül Hüsna Şerhi, 84 TAMAMLAYICI BİLGİLER Kuddüs İsmi ve Kur’an * Kuddüs ismi, Kur’an’da iki ayette ALLAH’ın ismi olarak zikredilir 59/Haşr23; 62/Cum’a1 Kuddüs İsmi ve İsm-i A’zam * “Kuddüs ismi, bir İsm-i Azam veyahut İsm-i Azam’ın altı nurundan bir nurudur.” Bediüzzaman Cebrail ALLAH’ın Selamı Üzerine ve Kuddüsiyet * “İlahi emir ve yasakları meleklere ve peygamberlere ulaştırmakla görevli, vahiy meleği Cebrail, insanları manevi açıdan temizleyen vahyi getirmesi ve hiç günah işlememesi sebebiyle Ruhu’l-Kudüs’ diye isimlendirilmiştir.” Ebu İshak ez-Zeccac * Kuddüs ismi kulluğun ve Mü’minin kendisini ALLAH’a sevdirebilmesinin en önemli vesilelerindendir “Şüphesiz ki ALLAH tevbe edenleri de sever, temizlenenleri de.” 2/Bakara222 * ALLAH’ın Kuddüs oluşu karşısında insanın görevi, takdis yani O’nu “ALLAHu Ekber” gibi mükemmeliyetini dile getiren ifadelerle övmek ve “SübhanALLAH” gibi ifadelerle de tesbih etmektir. Yani her çeşit kusur ve eksiklikten sonsuz ölçüde uzak bulunduğunu ilan etmektir. * “Kuddüs isminin içeriğini tam anlamıyla kavrayan kimse, ALLAH rızası uğruna nefsini aşağı arzulara uymaktan, servetini haram şüphesinden, zamanını O’na muhalefet etme kirinden, kalbini dünya ilgilerinin sebep olacağı lekelerden, ruhunu fani mekanlarda barınmaktan ve içindeki gücü yabancı ilgilerden uzak tutar. Böyle bir kişi, ALLAH’a taptığı manevi içeriğiyle hiçbir yaratığa kul olma zilletine düşmez; O’nu müşahede ettiği kalbiyle hiçbir yaratılmışı büyük görmez; elinde bulunan bir dünya nimetini yitirmekten etkilenmez ve tuttuğu yoldan ALLAH’a ulaşmadan geri dönmez.” Kuşeyri * “Bu isme karşı kulun görevi takdis’ ve tesbih’tir. Takdis, ALLAH’ı kemal sıfatlarla tavsif etmek’; tesbih ise noksan sıfatlardan tenzih etmek’tir. Mesela ALLAH her şeye kadirdir’ demek takdis; ALLAH acizlikten münezzehtir’ demek tesbihtir.” Alaaddin Başar; Esma-i Hüsna, 39 * “Kuddüs isminin azami bir tecellisi de Cehennemde gerçekleşecektir. Mizanda günahları ağır basan Mü’minler, bu günahlardan temizlenmek üzere Cehennem’e gidecekler ve ondan sonra tertemiz olarak Cennet’e varacaklardır.” Alaaddin Başar; Esma-i Hüsna, 40 * Evren’deki ekolojik denge ve insan eli müdahale etmeyip te doğa kendi işleyişi içinde kaldığı zaman hiçbir pislik, artık ve kokuşmuşluk oluşmaması Kuddüs isminin tecellisi sayesindedir. * Bütün yaratılmışların bütün tesbihleri Kuddüs ismi ile irtibatlıdır. Çünkü bütün tesbihler birer manevi temizlenme işlemidir. PRATİK BOYUTU * İnsanlar kendilerini günahlardan arındırmak gibi manevi temizliklere de, bedenlerinde ve çevrelerinde yapacakları maddi temizliklere de ALLAH’ın Kuddüs ismini zikrederek ve O’na sığınarak başlamalıdır. Çünkü bu temizliklerin hepsi Kuddüs isminin tecellisi sayesinde olacaktır. * Bir günah işlendikten hemen sonra Kuddüs ismi hatıra getirilip, zikredilmelidir. * “Ya Kuddüs ya ALLAH” zikri insanı, başta şehvetten kaynaklananlar olmak üzere her türlü günah ve manevi pislikten koruyup, temizler. Ruhi bunalımlara, akıl ve sinir hastalıklarına şifa olur. * “Bu kerim ismin zikri, ALLAH hakkında şüphesi bulunanlarda ve O’nu yaratılmışlardan birine benzetenlerde yararlı olacağından bu gibilere tavsiye edilir. Çünkü bu isimle birlikte Karib, Rakib ve Vedud gibi ALLAH’ın güzel isimlerini zikretmek hasta kalplere bir ilaç olur.” Tilmsani; Esmaü’l-Hüsna, 181 * Bir Mü’minin Kuddüs isminden alacağı feyz, maddi ve manevi temizliğine göstereceği özenle orantılıdır. İLGİLİ HADİSLER * Efendimiz Hz. Muhammed O’na Binler Selam zaman zaman namazlarının rükû ve secdelerinde “Sübbühun kuddüs rabbü’l-melaiketi ve’r ruh münezzeh ve yüce, meleklerin ve Cebrail’in Rabbi” şeklinde tespihte bulunmuştur. Müsned, Ahmed b. Hanbel * Efendimiz Hz. Muhammed O’na Binler Selam yataktan kalkınca on defa “SübhanALLAHi ve bi-hamdih sübhane’l-meliki’l-kuddüs ALLAH’ı yüceltip, övgüyle anarım. Görünen ve görünmeyen alemlerin sahibinin, O’nun münezzeh Zatının her türlü eksiklik ve kusurdan uzak olduğunu kabul ederim” şeklinde tespihte bulunmuştur. Ebu Davud SELAM TEMEL ANLAMI * Başkalarının Kendisine kusur, noksanlık ve zarar vermesinden sonsuz derecede uzak bulunan. * Yarattıklarını, yaşadıkları her çeşit musibet ve sıkıntıdan kurtuluşa çıkartan. Onları her türlü tehlikeden koruyan. Esenlik veren. * “ALLAH gerçek ilahtır. O’ndan başka ilah yoktur. O… Selam’dır…” 59/Haşr23 “Selam” kelimesi Kur’an’da sadece bu ayette ALLAH’ın bir ismi olarak geçer. TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * “Her türlü eksiklik, acz ve kusurdan, yaratılmışlara özgü değişikliklerden ve yok oluştan münezzeh olan, selametin kaynağı olup esenlik veren.” Ragıb el-İsfehani * “Zatı kusurdan, sıfatları noksanlıktan ve fiilleri şerden salim olan.” Gazali; Esma’ül Hüsna Şerhi, 86 * “Acı ve zararlı görülen işlerin sonunda bile hayırlar yaratan.” M. Nusret Tura; O’nun Güzel İsimleri, 63 * “Ebede kadar fasılasız, hatasız bir şekilde ve asla zayıflamadan varlığı devam eden.” Tosun Bayrak; Esmaü’l-Hüsna, 53 * Kullarına Cennet’te selam veren. Onları, her türlü Cennet nimeti ile donatıp, şenlendiren, orada sonsuz bir mutluluk, huzur ve esenlik veren “Onlara Rahim olan Rabbin söylediği selam vardır.” 36/Yasin58 Bu durum kulun Cennet’te sahip olacağı en büyük mutluluk ve müjdeye işaret etmektedir “İşte onlar, sabretmelerine karşılık Cennet’in en yüksek makamıyla mükafatlandırılacaklar, orada hürmet ve selamla karşılanacaklardır.” 25/Furkan75 TAMAMLAYICI BİLGİLER ALLAH’a Bakan Yönü * O’nun fiilleri arasında, Selam ismi nedeniyle mutlak kötülük yoktur. Ancak içinde hayır saklı olan ve kötülük gibi algılanan bir takım şeyler vardır ki, bunlar da doğrudan ve tamamen kötülük olmayıp, terbiye etme veya adaleti gerçekleştirme amaçlı fiillerdir. * ALLAH’ın münezzeh olduğu her şey Selam isminin kapsamındadır. Selam-Kuddüs İlişkisi * “Kuddüs ve Selam isimleri arasında çok ince bir anlam farkı bulunmaktadır. Şöyle ki; Yüce ALLAH’ı, mükemmeliyetine aykırı olan her çeşit sıfattan tenzih eden isim Kuddüs; O’nun yetkinliğiyle çelişen her tür eylemden O’nu tenzih eden isim ise Selam’dır.” Fahrüddin Razi Manevi Lütuflar Selam İsmindendir * Din, Kitab ve Peygamber gönderilmesi ALLAH’ın Selam isminin tecellisiyledir. Ahirette Selam İsmi * Ahiretin başlangıcında, muhakeme-i kübrada salih Mü’minlerin günahlarının bağışlanması, şefaat edicilerin şefaatleri ve adaletin gereği olarak Cehennem’e gönderilmeleri yerine sonsuz rahmetin tecellisiyle doğrudan Cennet’lik olmaları Selam ismi sayesindedir. Nitekim Mü’min kulların Sırat’tan geçişlerini anlatan bir hadiste Efendimiz OBS bu sırada onların sürekli olarak “ALLAH’ım! Selamet ver! ALLAH’ım Selamet ver!” diyeceklerini anlatmaktadır. * Alaaddin Başar “Canlı cansız her şeyi yokluktan varlığa salimen çıkaran ALLAH, Kendisine iman ederek istikamet üzere ömür süren kullarını da kabir ve mahşer safhalarından salimen geçirerek Darü’s-Selam’ olan Cennet’ine ulaştıracak ve orada bu bahtiyar kullarına Selam’ diye hitap etmekle, bütün dert ve çilelerden, hastalık ve musibetlerden salim bir hayat süreceklerini müjdeleyecektir. Bu müjdeye mazhar olmak isteyen bir kul, kalbini her türlü şüphelerden, aklını sapık fikirlerden, dilini yanlış sözlerden, midesini haram lokmadan, kısacası hem ruhunu hem de bedenini sonu azap olacak şeylerden uzak tutmaya çalışacaktır. Zaten Müslüman denilince, ALLAH’a tam teslim olmakla bu selamete erişmiş bahtiyar kul’ anlaşılır.” Alaaddin Başar; Esma-i Hüsna, 42 * Hile, kin, hased, kötülüğü istemek gibi şeylerden uzak, günah ve yasaklardan temizlenmiş bulunan her insan, ALLAH’a selamet sahibi olmuş bir kalple kavuşacaktır. İnsanın bu gibi manevi kirlerden arınmış olması ALLAH’ın Selam isminin tecellisine sahip olması şartına bağlıdır. Ve sonuçta ALLAH katında değer taşıyacak olan da böyle bir kalbe sahip olabilmektir. Tıpkı Kur’an’ın dediği gibi “Kıyamet günü Ancak ALLAH’a kalb-i selim temiz bir kalp ile gelenler kurtuluşa erer.” 26/Şuara89 Koruma ve Güvencenin Kaynağı Olarak Selam İsmi * “Selam ismi, varlıkları tehdit eden her türlü zararlı ve tehlikeli durumlara karşı güvencenin ve esenliğin teminatıdır. ALLAH’ın Selam isminin güvencesi ve koruması altına girenlere hiçbir varlık zarar veremez. ALLAH’ın Selam ismi, Mü’minlerin toplum hayatına selamlaşma adeti olarak yansır.” Mehmet Dikmen; Esmaü’l Hüsna, 35 Kalbin Selim Hale Getirilmesi * “Bu ismin manasını bilen kimsenin Mevla’sına selim bir kalple dönmesi edeplerdendir. Selim kalp; hile, aldatma, kin ve kıskançlık gibi şeylerden kurtulmuş olan kalptir. Bütün Müslümanlara karşı gönlünde; ancak saflık ve halis niyet, doğruluk ve katışıksız arı duygular besler. Müslümanlar hakkında hüsn-ü zanda, kendi nefsi hakkında ise su-i zanda bulunur. Kendi eylemlerine hakir bir gözle bakar. Kendi sözlerini iftiravari bir gözle ele alıp inceler. Kendisi yaratılmışların en şerlisi olduğuna inanır. Bundan dolayı yaşça büyük bir insanı kendisinden daha hayırlı görür. Çünkü o, Yüce ALLAH’ı kendisinden daha önce tanımış ve O’na daha çok ibadet etmiştir. Küçük bir insanı da kendisinden daha hayırlı görür. Çünkü -o, kendisinden daha az günah işlemiştir. Sufiler derler ki Mü’min kardeşinin bir ayıbını gördüğünde onu yetmiş çeşit mazeret bularak temize çıkarmaya çalış. Ve eğer bu mazeretlerden hiçbiri senin nefsini ikna etmeye yeterli olmazsa o zaman da Yetmiş mazerete bile ikna olmadın’ diye kendini ayıpla.’ Müslümanlar için kalbi selim olan kişinin, kalbinde Mü’minlere karşı kötülük barındırmaması, onlara dua etmesi, kendisine kötülük edilmesine karşılık onlara güzellikle mukabelede bulunması, zulüm görmesi halinde onlara kendi nefsinden insaflı davranması, selim kişinin özelliklerindendir.” Abdülkerim Kuşeyri; O’nun Güzel İsimleri, 38 * “Kişinin selim bir kalp ile Rabbine kavuşabilmesi için, fikri yeteneklerinin ters yüz olmaması şarttır. Bu da ancak, aklın daima nefse galip kılınmasıyla gerçekleşebilir.” Gazali; Esma’ül Hüsna Şerhi, 87 * “Bütün yaratıklar arasında bu ismin kutsiyetine sadece nefsini şehvetlerden salim kılan, kalbini şüphelerden arındıran kimseler ulaşabilir. Şu halde selamet Haktan Hakkadır. Ehl-i Hakkın selameti, kuşku kirlerinden ve gizli ya da açık şirk karanlığından temizlenmeleridir. Bu ismin gerçekleriyle donanan kimsenin belirtisi, vakur, ağırbaşlı, mütevazi ve inatçıların neden olduğu sıkıntılara karşı sabırlı olmaktır. Onlar, gafil insanlarla tartışmazlar, cahillerle çatışmazlar; onlar, Hakkın bu özelliğine sahip insanların nitelediği gibi olurlar. Hak şöyle buyurmuştur Kendini bilmez kimseler onlara laf attığında Selam!’ derler.” 25/Furkan63 Bu ifade, bazen söz ile olabileceği gibi bazen de hal ile olabilir. Bu makam sahibi, selam’ ifadesine bir şey eklemek isteseydi bile, buna gücü yetmezdi. Bunun nedeni iradesinin olmayışı ve Hakkın kendisini korumasıdır, çünkü Hakk, bu kişinin işitmesi, görmesi ve bütün azaları olmuştur.” Sadreddin Konevi; Esma-i Hüsna Şerhi, 46 PRATİK BOYUT * Selam isminin tecelli ve feyzinden yararlanmak isteyen kullar, bu ismin gereğine uygun olarak Ya ALLAH ya Selam’ zikrine devam etmenin yanı sıra insanlar arasında hem söz hem de fiil ile Selam’ın yayılması için gayret göstermelidir. Yani bol bol selam vermeli ve insanlar arasında barışın, huzurun, güvenliğin kurulmasına çalışmalıdırlar. Mü’minlere gerekli olan bu tavır sadece Selam için geçerli değildir. ALLAH’ın rahmet ve cemalini ifade eden her bir isim aynı şekilde zikredilmeli ve en önemlisi olarak, o ismin ifade ettiği anlamın yeryüzünde daha güçlü ve yaygın bir şekilde yaşanması için iradi bir çaba içine girilmelidir. Böyle bir anlayış derinliği ve tavır, Mü’min’i, İslam’ı sadece yüzeysel bir biçimde anlayıp yaşamaktan kurtaracak, kulluğun derin ve asıl değerli boyutlarına taşıyacaktır. Ancak böyle bir bilinç, niyet ve tavır sayesinde “Bir zamanlar Rabbin meleklere Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım’ demişti.” 2/Bakara30 ayetinin haber verdiği o şerefli rütbe kazanılmış olacaktır. ALLAH’ın halifesi olma rütbesi… * “Haşr suresinin 23. ayetinde ALLAH’ın özel kullarının çokça selam vermeleri işaret edilmektedir. Selam vermekle ALLAH’ın selamını elde edenler kendilerini her türlü sakıncadan korumuş olurlar.” Afüfiddin Tilmsani; Esmaü’l-Hüsna, 181 * ALLAH’ın Selam ismi hastalara şifa niyetiyle zikredilebilir. İLGİLİ HADİSLER * Efendimiz Hz. Muhammed O’na Binler Selam, namazdan ayrılmak istediği zaman üç kez istiğfar ettikten sonra “ALLAHümme ente’s-selam ve minke’s-selam ya ze’l-celal-i ve’l-ikram ALLAH’ım! Sen Selam’sın ve selamet de Senden’dir. Sen, celal ve ikram sahibi yücesin!” diye dua ederdi. Müslim * Efendimiz Hz. Muhammed O’na Binler Selam “Cennet ehli nimetler içinde iken aniden üzerlerinde bir nur belirir. Başlarını kaldırıp baktıklarında görürler ki Cebbar olan ALLAH onları üzerlerinden kuşatmıştır. Ve onlara şöyle seslenir Ey Cennet ehli! Selamün aleyküm selam üzerinize olsun’ sonra onlara şu ayet-i kerimesini okur Onlara Rahim olan Rabbin söylediği selam vardır.’ 36/Yasin58, sonra onlardan gizlenir. Ve onların diyarında, onların üzerlerinde, O’nun rahmeti ve bereketi kalır.” İbn Mace * Efendimiz Hz. Muhammed “ALLAH’a selam olsun’ demeyin. Çünkü ALLAH’ın Kendisi Selam’dır.” Buhari MÜ'MİN TEMEL ANLAMI * Kullarını iman sahibi kılan. * Yarattıklarını güvende kılan, onları her çeşit korkudan, şüphe ve tereddütten uzaklaştıran. TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * “İman, sözlükte tasdik etmek, doğrulamak anlamına gelir. Buna göre, Mü’min, tasdik eden, doğrulayan anlamındadır. Buna göre ALLAH’ın Mü’min ismi iki anlama gelebilir Birincisi, kullarına vaat ettiğini ki bu, dünyada paylarına düşen rızkı vermek ve iyi amellerine karşılık ahirette onlara sevap vermektir yerine getirerek onları doğrulayandır. İkincisi, Mü’minlerin Kendisi hakkındaki zanlarını doğru çıkarmak, onların ümitlerini boşa çıkarmamaktır. Hz. Peygamber kutsi bir hadiste Yüce ALLAH’ın şöyle buyurduğunu nakleder Ben, kullarımın Beni zannettikleri gibiyim. Artık Benim için diledikleri zanda bulunsunlar.” Müsned, Ahmed b. Hanbel Hattabi; AktEdisyon, Esmaü’l-Hüsna, 332 * Kullarının imanını ve samimiyetini tasdik eden, sıdkını onaylayan, ayrıca mucize vermek suretiyle peygamberlerin doğruluğunu tasdik eden. * “Zatına yönelenlere emniyet ve itminan bahşeden.” A. Yüksel Özemre; Vahye Göre Akıl, 257 * “Sözünün doğru olduğunu ispatlayan.” Katade; AktEdisyon, Esmaü’l-Hüsna, 332 * “Kendisinin tek ve eşsiz olduğunu doğrulayan, Kendi varlığını yarattığı delillerle ve indirdiği Kitaplarla tasdik eden ALLAH, adaleti ayakta tutarak, Kendisinden başka ilah olmadığına şahitlik etti.” 3/Al-i İmran18 Mücahid; AktEdisyon, Esmaü’l-Hüsna, 332 * İbn Zeyd “Mü’min kullarını imanlarında yanıltmayan, onları doğru yola çıkaran.” İbn Zeyd; AktEdisyon, Esmaü’l-Hüsna,332 * Kıyamet Günü’nde, Mü’minlerin öteki insanlar hakkındaki tanıklıklarını tasdik eden. TAMAMLAYICI BİLGİLER ALLAH’a Bakan Yönüyle * “ALLAH’ın Mü’min şeklinde bir ismi olmasına rağmen, Muhavvif Korkutan şeklinde bir ismi olmaması, O’nun Rahmaniyeti’nin göstergelerindendir. Yani asıl olan Mü’min oluştur, korkutuculuk ise ancak ona bağlı ve ikincil bir durumdur. Başka bir anlatımla Korkutuculuk’ Mü’min’in eksik olması ya da bulunmaması durumudur. Başlı başına bir varlığı yoktur.” Gazali Kur’an’da Mü’min İsmi * Mü’min ifadesi, Kur’an’da bir ayette ALLAH’ın ismi olarak zikredilmiştir 59/Haşr23 Ahirette Mü’min İsmi * “Mü’min ismi, ALLAH dostları’ demek olan 3/Al-i İmran68 Müminlerin ahiret hayatındaki güvencesinin sağlanması anlamını da içermektedir.” “Haberiniz olsun ki, Rabbimiz ALLAH’tır!’ deyip de, doğru yolda gidenler yok mu! Onların üzerine melekler inerler de şöyle derler Korkmayın! Mahzun olmayın! Size söz verilen Cennet’le sevinin!” 41/Fussilet30; “İyi bilin ki, ALLAH’ın dostlarına korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.” 10/Yunus62 Bekir Topaloğlu; DİA-31, 557 * Bu gibi ayetlerin örneklediği üzere Kur’an’ın genel yaklaşımından anlaşılan, Mü’min isminin A’zam seviyesindeki tecellisi ahirette ve salih Müminler hakkında olacaktır. Bu dünya ise bir sınav meydanı olarak yaratıldığından ötürü burada hiç korkusuz bir hayat sürebilmek mümkün olmadığı gibi doğru da değildir. Fakat Mü’minin korkuları kendi gibi olmayan, sıradan bir insanın korkularından önemli farklılıklara sahiptir. Nicelik olarak çok daha az oldukları gibi, nitelik olarak ta nefsi/dünyevi olmaktan çok uhrevidirler. Bu durum da bir Mü’min’i, maddi şartları ne olursa olsun bu dünyada çok daha rahat ve güven içinde yaşatan önemli bir farktır. Mü’min İsmi Üzerinden İman-İbadet-Emniyet İlişkisi * İman veren ile güvenlik veren anlamlarının aynı isimde birleşmiş olmaları çok ince ve hoş bir hikmeti ifade etmektedir ki bu sayede insan iman ile güvenlik arasındaki yakın ilişkiyi anlayabilir. Ya da Bediüzzaman’ın deyimiyle “Hakiki imanı elde eden bir insan bütün kâinata meydan okuyabilir.” * “ALLAH, güven ve huzur içinde olan bir şehri örnek verir O şehrin rızkı her taraftan bol bol geliyordu. Fakat ALLAH’ın nimetlerine nankörlük ettiler, bunun üzerine yaptıklarından dolayı ALLAH onlara açlık ve korku sıkıntısını tattırdı.” 16/Nahl112; “Bu Ev’in Kâbe Rabbine kulluk etsinler. O, kendilerini açlıktan doyuran ve korkudan emniyette kılandır.” 106/Kureyş3-4 Görüldüğü gibi Kur’an bir Sünnetullah olmak üzere, Mü’min isminin tecelli edip te insanların korkularından emin olmaları ile onların ALLAH’a ibadet etmeleri arasında doğrudan bir ilişki olduğunu haber vermektedir. * Gerçek ve tam güvenliğin tek kaynağı ALLAH olduğu için Kur’an’da “O halde ALLAH’a kaçın!” 51/Zariyat50 denilmiştir. Hidayet Önderleri İçin Mü’min İsminin İfade Ettiği Özel Anlam * “Dolayısıyla ALLAH’ın Mü’min isminin tecellisinin en büyük sebep ve aracıları, insanları en büyük korku kaynağı olması gereken ALLAH’ın azabından korumaya çalışan hidayet önderleridir. Başta peygamberler ve alimler olmak üzere… Efendimiz’in diliyle Şüphesiz siz ateşe pervaneler gibi üşüşeceksiniz ve ben gelip sizi bir tarafınızdan tutarak kurtaracağım.” Gazali Mü’min İsmi ve Sekine İnmesi * Bu dünyada Mü’min isminin belirgin bir biçimde tecelli etmesine “sekine” denir. Savaş ve benzeri şiddetli korku anlarında, görünür bir sebep olmaksızın, ALLAH’ın kulunun kalbine indirdiği güçlü bir huzur, sükûnet ve güven duygusudur. Kısa süreli bir uyku hali de bu duyguya eşlik edebilir. Kur’an bu durumdan Efendimiz O’na Binler Selam ile Hz. Ebubekir’in Mekke’den Medine’ye hicretleri bağlamında söz eder “Hani kâfirler onu yurdundan çıkardıklarında, mağaradaki iki kişiden biri olarak arkadaşına Üzülme! ALLAH bizimle beraberdir!’ diyordu. Bunun üzerine ALLAH ona Hz. Ebubekir’e sekinetini indirdi. Onu da Hz. Muhammed sizin göremeyeceğiniz bir ordu ile destekledi.” 9/Tevbe40 Mü’min İsmi ve Bütün Yaratılmışlar * “Kâinatın teşekkülünden kıyametin kopmasına, güneşin doğup batmasından, canlıların dünyaya gelip göçmelerine kadar bütün hadiseleri, ilahi isimlerin tecellisi olarak seyreden bir Mü’min, her türlü elemden emin olarak, dünyada Cennet hayatı yaşar. Bu ismin tecellisiyle emniyet içinde yaşamak, sadece Mü’min kullara mahsus değildir. Yuvasından çıkıp uçan bir kuş, rızk hususunda hiçbir endişe taşımaz. Nereye gidip neler yapacağını önceden planlamaksızın, bir ilahi ilham ile ve tam bir emniyet içinde rızkını arar ve bulur. Bu hakikat bütün hayvanlar alemi için de geçerlidir.” Alaaddin Başar; Esma-i Hüsna, 44 PRATİK BOYUT * Herhangi bir nedenle korku duyan kullar, “Ya Mü’min ya ALLAH” diye zikretmelidir. * İnsan en büyük korku sebebi olarak, kendi günahları karşısında adaletin gereği olarak, ALLAH’ın azabını ve cehennemi düşünmeli ve bundan korunma çaresi olarak da şu hadis-i kudsinin gereğini yerine getirmelidir “La ilahe illALLAH Benim kalemdir. Kim Benim kaleme girerse azabımdan emin olur.” * Mü’min isminin tecellisi sayesinde insanlar, “hastalanıp, ölür müyüm; ya da dünyaya bir meteor çarpar mı?” gibi anlamsız ve anormal korkulardan güvende olup, her zaman ki yaşam düzenlerini sürdürebilirler. Ve üzerinden bu ismin tecellisi kalkmış ya da en azından zayıflamış kişiler psikiyatride “Paranoya” olarak isimlendirilen bir akıl hastalığına yakalanırlar. * “Kâinatta, sebeplerin gereğini yerine getirmeden güvenlik düşünülemez.” Gazali * Dolayısıyla ıztırar durumları hariç hiç kimse bir korkudan kurtulmak için sadece “Ya Mü’min ya ALLAH” diye zikretmeyi yeterli görmemeli ve beklediği sonuç gerçekleşmedi diye de ALLAH hakkında su-i zanna düşmemelidir. İdeal durum, o korkudan kurtulmanın sebeplerini mükemmelen yerine getirmeye çalışmak, bununla birlikte “Ya Mü’min ya ALLAH” zikrine dört elle sarılmak ve istenilen sonuç gerçekleşmiş ise bunu da sebeplerden değil, ALLAH’tan ve özellikle “Ya Mü’min ya ALLAH” zikrinden bilmek. * “İnsanlar, Mü’min isminin tecellisine aracı olabilme şerefini kazanmak için çevrelerinde bir güven kaynağı olabilmeli, hiç kimse onlardan maddi-manevi bir korku duymamalıdır. Efendimiz bu konuda “ALLAH’a ve ahiret gününe iman eden, komşusunu kendinden gelebilecek kötülüklerden güvende kılsın.” buyurmuştur.” Gazali * Ve daha da ötesinde insanları korkularından özgürleştirip tam bir güven duygusu içinde yaşamalarından kendilerini sorumlu saymalı, kendi çevrelerinden başlayarak bütün yeryüzünde eksiksiz bir güvenliğin yerleşmesi için çalışmalıdırlar. Ki bu hedef, Mü’minlerin ve ALLAH’ın dini olan İslam’ın dünyadaki varoluş sebeplerinden biridir. * Mü’min isminin tecellisine tam olarak ayna olanlar, ALLAH’tan başka hiçbir varlık, sebep ve olaydan korkmazlar. Çünkü ALLAH korkusu tek başına bütün kalplerini doldurmuş, başka bir korkuya yer bırakmamıştır. Bu yüce mertebeye, çok isteyip dua etmek, “Ya Mü’min ya ALLAH” zikrine sürekli devam etmek ve bu yolda karşılaşılacak sınavları başarıyla vermek sayesinde ulaşılır. İLGİLİ HADİSLER * Efendimiz Hz. Muhammed O’na Binler Selam bir gün ashabına sorar “Hangi Mü’minin imanı daha üstündür?” “Meleklerin.” “Meleklerin imanı nasıl üstün olabilir ki? Onlar sürekli olarak Rablerinin katındadırlar…” “Peygamberlerin.” “Peygamberlerin imanı nasıl en üstün olabilir ki? Onlar sürekli olarak Rablerinden vahiy almaktadırlar…” “Öyleyse bizim yani senin ashabının.” “Sizin imanınız nasıl en üstün olabilir ki? Aranızda ben varım…” “Öyleyse doğrusunu ALLAH ve O’nun Elçisi bilir.” “İmanı en üstün olanlar, onlardır ki, sizden sonra gelirler, sadece bir takım sahifeler Kitaplar görürler. Ve o sahifelerdeki gerçeklere iman ederler.” Buhari MÜHEYMİN TEMEL ANLAMI * Sonsuz gücü ve kudretiyle, Kâinatın bütün işlerini idare eden. Yarattıklarını koruyan, gözeten, onların her şeylerini takip edip, kayda alan ve Kıyamet Günü için hazırlayan. * “Yaratıklarının amellerini, rızıklarını ve ömürlerinin idaresini elinde bulunduran.” Gazali * “Ne durumda olursan ol, Kur’an’dan ne okursan oku, siz ne yaparsanız yapın, onu yapmaya giriştiğinizde, Biz mutlaka ona şahit oluruz. Çünkü ne yerde ne gökte zerre ağırlığınca bir şey Rabbinden gizli kalmaz. Ne bundan küçük, ne de büyük hiçbir şey yoktur ki hepsi apaçık bir Kitap’ta Levh-i Mahfuz olmasın.” 10/Yunus61 * “ALLAH’ın onların sırlarını da fısıltılarını da bildiğini ve gaybları da çok iyi bildiğini hala bilmediler mi?” 9/Tevbe78 TEMEL ANLAMININ AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * “İbadetlerin sevabını eksiksiz veren.” Halimi; AktEdisyon, Esmaü’l-Hüsna, 333 * “Şükür ve şikâyeti işiten, zarar ve sıkıntıyı gideren.” Sadreddin Konevi, Esmaüi Hüsna Şerhi, 50 * “Yarattıklarının dönüşüm ve gelişimini mümkün kılarak onları varmaları mukadder olan menzillerine yönlendiren.” Tosun Bayrak; Esmaü’l-Hüsna, 55 TAMAMLAYICI BİLGİLER Kur’an’da Müheymin İsmi * Müheymin ismi, Kur’an’da bir ayette ALLAH’ın isimlerinden biri olarak geçmektedir 59/Haşr23 * “Müheymin ismi semavi kitapların hepsinde ALLAH’ın isimlerinden olarak zikredilmiştir.” Bursevi * “Peygamberlerden sonra insanların en hayırlısı iyilik ve kötülükte ALLAH’ın yolunu koruyanlardır.” Beyhaki PRATİK BOYUT * Kendi içinden geçen duygu, istek ve düşünceleri gözlemleyip, ALLAH’ın razı olmayacaklarını ayıklamaya çalışan, davranış ve eylemlerine de aynı şekilde takvayı yedirmeye uğraşan insanlar Müheymin ismine ayna olmuştur. * Müheymin isminin tecellisine araç olabilmek için ise, insanları ALLAH’ın rızasına daha yakın hale getirebilmek için onların iç ve dış dünyalarına vakıf olan hidayet önderlerinden biri olmak gerekir. * “İnsanlara yöneticilik yapan, toplumun asayiş ve güvenliğini sağlamakla görevli olan kimseler, ALLAH’ın Müheymin ismine mazhar olan kişilerdir.” Mehmet Dikmen, Esmaü’l Hüsna, 40 * “ALLAH, gözetip koruduğu bu alemi mükemmel bir düzen içinde nasıl sevk ediyorsa; insan da işlerini dikkatli, dürüst, düzgün, itinalı ve kaliteli, başkalarının haklarını gözetip koruyarak yapmalı ki, Müheymin isminin nurundan istifade edebilsin ve O’na layıkıyla mazhar olabilsin.” Nurettin Ünal, Esma’ül Hüsna, 27 * “Müheymin isminin kulda görülebilecek tecellileri şunlardır Kişi, iç gözlem yoluyla gönül hayatının sırlarına vakıf olduğu, bunun yanında kendi gidişinin doğruluk üzerinde seyretmesini sağlayabildiği ve buna süreklilik kazandırdığı takdirde kendi kalbine hakim olma durumuna ulaşır. Eğer kalbinin derinliklerine vukuf ve hakimiyetinin sınırları genişler de bu sayede ALLAH’ın bazı kullarını istikamet halinde tutmayı başarırsa Müheymin isminin tecellilerine daha çok mazhar olabilir. Bu husus, ancak sezgi sahibi olmak ve dış görünümlerle istidlalde bulunmak suretiyle insanların deruni birikimlerine muttali olduktan sonra gerçekleşebilir.” Gazali * ALLAH’ın Müheymin olduğunun bilincine varan kişi, her an O’nun gözetimi altında olduğunu bilir. Düşünce, söz ve hareketlerinde O’dan utanarak ve O’na saygı duyarak yaşar. İhlas ve onun da ötesinde İhsan sırrını yakalamaya çalışır. Günahın her çeşidinden uzak durur. Salih bir Mü’min olur ve bu hali sayesinde Müheymin isminin feyzine kavuşarak, insanların da kendisine saygı duyacakları bir kişiliğe sahip olur. * “Müheymin isminin gereği olarak, sana fayda veya zarar versin, sevindirsin veya kızdırsın daima doğru şahitlik yapmalısın. Senin anne ve babanın ve yakın akrabalarının aleyhinde bile olsa doğru şahitlik yapmaktan kaçınmamalısın.” İzz b. Abdüsselam; AktEdisyon, Esmaü’l-Hüsna, 335 * Müheymin isminin bilincine varmış olan Mü’mine ALLAH için katlandığı her zorluk kolay gelir. İLGİLİ HADİSLER * Abdullah b. Ömer’in, babası Hz. Ömer’den naklettiği hadis şöyledir “Bir gün Rasûlullah yanında bulunduğumuz sırada aniden yanımıza, elbisesi bembeyaz, saçı simsiyah bir zat çıkageldi. Üzerinde yolculuk eseri görülmüyor, bizden de kendisini kimse tanımıyordu. Doğru peygamber yanına oturdu ve dizlerini onun dizlerine dayadı. Ellerini de uylukları üzerine koydu. Ve “Ya Muhammed! Bana İslâm’ın ne olduğunu söyle” dedi. Rasûlullah “İslâm; ALLAH’tan başka ilâh olmadığına, Muhammed’in de ALLAH’ın Rasulü olduğuna şehadet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman ve gücün yeterse Beyt’i hac etmendir.” buyurdu. O zat “Doğru söyledin!” dedi. Babam dedi ki “Biz buna hayret ettik. Zira hem soruyor, hem de tasdik ediyordu.” “Bana imandan haber ver.” dedi. Rasûlullah “ALLAH’a, ALLAH’ın meleklerine kitaplarına, peygamberlerine ve ahiret gününe inanman, bir de kadere, hayrına şerrine inanmandır.” buyurdu. O zât yine “Doğru söyledin!” dedi. Bu sefer “Bana ihsandan haber ver.” dedi. Rasûlullah “Allah’a O’nu görüyormuşsun gibi ibadet etmendir. Çünkü her ne kadar sen onu görmüyorsan da, o seni muhakkak görür.” buyurdu.” Buhari AZİZ TEMEL ANLAMI * Benzeri bulunmayan. Her şey Kendisine muhtaç olan. Ve Kendisine tam olarak ulaşılması imkânsız bulunan. Bu özelliklere topluca sahip olan. * Mağlup edilmesi mümkün olmayan gerçek galip. Hüküm ve kararlarında mutlak galip olan. * Her çeşit değer ve onurun tek gerçek sahibi ve kaynağı bulunan. * “Kim izzet ve şeref istiyorsa bilsin ki, izzet ve şerefin hepsi ALLAH’ındır.” 35/Fatır10 TEMEL ANLAMININI AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * “İrade ettiği hiçbir şey Kendisine kayıtsız kalamayan, cezalandıracağı ve intikam alacağı hiçbir kimsenin elinden kurtulamadığı.” Taberi; Akt Suat Yıldırım, Kur’an’da Uluhiyyet, 149 * “Bütün varlıkları acizlik, zayıflık ve zillet içerisinde Kendisine boyun eğdiren.” İsmail Mutlu, İman Esasları, 88 * “Kullarını fakirlikten, acizlikten, azgınlıktan, korkudan, borçtan, zulüm ve baskıdan kurtarıp üstünlük ve onur sahibi eden.” Mehmet Dikmen, Esmaü’l Hüsna, 42 * “Kadri ve kıymeti her türlü algının ötesinde kalan.” A. Yüksel Özemre, Vahye Göre Akıl, 254 TAMAMLAYICI BİLGİLER ALLAH’a Bakan Yönü * “Aziz, ALLAH’ın zati isimlerindendir. ALLAH’ın “Aziz” oluşu, yaratılmışların aziz oluşuna benzemez. Kendilerine aziz denilen krallar veya büyük makam sahibi kimseler izzetlerini yönettikleri insanlardan alırlar. Sahip oldukları malların ve emirleri altındaki insanların eksilmesi veya yok olması, onların izzetlerine halel getirir veya izzetlerini tamamen yok eder. Bu sebeple onların izzetleri kendi güçleri ile değil, yönetimleri altında bulunan halk dolayısıyladır. Hâlbuki ALLAH, bizatihi “Aziz”dir. O’nun fiilinde kınanacak bir husus, yönetiminde bir hata ve eksiklik yoktur. Yaratılmış varlıkların ALLAH’ı inkâr etmesi ve gönderdiği mesajlara muhalif olması hiçbir zaman O’na bir zayıflık ve zarar getiremez. İnsanların ölmesi ve tabiattaki diğer varlıkların yok olması ALLAH’ın izzetinden hiçbir şey eksiltmez.” Matüridi; AktMusa Koçar, Matüridi’de Esma-i Hüsna, 53 * “Zayıf ve güçsüz’ manasındaki zelilin karşısında olan Aziz, ALLAH’ın kudret ve kuvvetinin sonsuz geçmişten beri var olduğunu ve yaratıklardaki gibi değişikliğe uğramadığını da ifade eder.” Suat Yıldırım, DİA-4, 331 Kur’an’da Müheymin İsmi ve Diğer İsimlerle İlişkisi * Aziz kelimesi Kur’an’da 91 kez ALLAH’ın ismi olarak geçmektedir. Başka bir Esma-i Hüsna ile en fazla olmak üzere, kırk yedi kez “Hakîm” ismiyle beraber geçer. Bu durum ALLAH’ın kudret ve şerefinin hikmetiyle bir arada bulunduğunu gösterir. “ALLAH’ın ahlakı ile ahlaklanın” hadisinden yola çıkıldığı zaman da biz Mü’minlere güç ve onur yetilerinin tek başlarına değil, hikmet çerçevesi içerisinde tutulmaları gerektiğini işaret eder. Aksi takdirde tek başına kalan güç kolaylıkla zulme, tek başına kalan onur ise kolaylıkla kibre dönüşebilir. * “Bu ism-i şerifin yine birçok defa “Hakîm” ism-i şerifi ile birleştiği görülür. Bunun manası, Yüce ALLAH’ın kudreti galiptir; fakat hikmeti ile kötülerin cezasını erteler, kötülük edip durmakta olan insanları cezalandırmakta acele etmez demektir.” A. Osman Tatlısu, Esmaü’l-Hüsna Şerhi, 56 * “Aziz ismi, Esma-yı Hüsna’dan değişik on isimle terkib edilerek geniş bir alana yayılmıştır. Bu isimler bazan biri birini teyit eder Kavi-Aziz, Aziz-Muktedir, Aziz-Zu’ntikam, birçok hallerde biri birini dengeler Aziz-Hakîm, Aziz-Rahim, Aziz-Gafur, Aziz-Gaffar veya ayetin özünü belirtmek gibi başka özellikler ortaya koyarlar.” Suat Yıldırım, Kur’an’da Uluhiyyet, 151 * Aziz ismi, Kur’an’da 13 yerde Celali isimlerle, 78 yerde ise Cemali isimlerle bir arada geçmektedir. Bu durum ALLAH’ın sonsuz güç ve izzetini bile Cemaliyle yani rahmetiyle sarmaladığının ilginç bir göstergesidir. * “Aziz ile birlikte izzet de birçok ayet ve hadiste Yüce ALLAH’a dayandırılmıştır. Doksan kadar ayette geçen Aziz, daima esma-i hünsadan Hakîm, Kavi, Muktedir, Rahim, Gafur gibi başka bir isimle beraber kullanılmıştır. Aziz ile bu isimler arasında birbirini teyit etme ve dengeleme münasebeti vardır. Aziz ismi Alim, Hamid ve Rahim isimleriyle birlikte ALLAH isminin yerine doğrudan O’nun adı olarak ta kullanılmıştır. Bu husus ulûhiyetin başlıca özelliklerinden birinin izzet olduğunu gösterir.” Suat Yıldırım, DİA-4, 431 Aziz İsminin Temel Nitelikleri * “Aziz, öyle şereflidir ki benzeri az bulunur. Kendisine olan ihtiyaç şiddetlidir. Ulaşmak güçtür. Kendisinde bu üç anlam toplanmayan birisine “Aziz” ismi verilemez. Çünkü benzeri az bulunan nice şeyler vardır ki, kadri büyük olduğu halde faydası azdır. Bunun için ona “Aziz” ismi verilemez. Yine kadri büyük, faydası çok ve benzeri de bulunmayan nice şeyler vardır ki kendisine ulaşılması güç olmadığından “Aziz” ismini alamazlar.” Gazali; AktŞahver Çelikoğlu, el-Esmaü’l-Hüsna Şerhi-1, 453 * “Aziz, dilediğine karar veren ve uygulayandır. O, izzetinin eksiksiz ve mükemmel oluşuyla kullarına hükmeden ve bu hükmü onlar üzerinde icra edendir. ALLAH kullarının kalplerini ve iradelerini dilediği yöne çevirendir. O dilerse kul ile kalbi arasına da girer. ALLAH dilediği şekilde kulunu istek ve irade sahibi yapar. Bu, O’nun üstünlük ve izzetinin mükemmel oluşunu gösterir. Zira ALLAH’tan başka hiç kimsenin böyle bir şey yapmaya gücü yetmez. Bir insan ancak kişinin bedeni ve dış görünümü üzerinde etkili olabilir. Onu kendi iradesi doğrultusunda istek ve irade sahibi yapması mümkün değildir. Bunu ancak karşı konulamayan mutlak üstünlük sahibi olan ALLAH yapabilir.” İbn Kayyım; AktEdisyon, Esmaü’l-Hüsna, 238 Yaratılmışlar Açısından Aziz İsminin Özel Anlamı * “Varlıklara orijinal niteliklerini kazandıran “Aziz” ismidir. Diğer bir ifadeyle, bir şeyi başka bir şeye dönüşmekten alıkoyup kendisi olarak tutan “Aziz” ismidir. Sadreddin Konevi, Esma-i Hüsna Şerhi, 54 * İnsanlar, diğer yaratılmışlar karşısında üstün ve hakim konumdadır. Örneğin çobanlık yapan küçük bir çocuk bile yüzlerce hayvanı önüne katıp, güder. Bu durum ALLAH’ın Aziz isminin tecellisi sayesindedir. Ve aynı şekilde, hayvanlar da bitkiler karşısında aziz konumundadır. Bu durumu Bediüzzaman “Hem Sen Aziz’sin. İzzet ve azamet Sahibi’sin. Biz zilletimize bakıyoruz, üstümüzde izzet cilveleri var. Demek Senin izzetinin ayinesiyiz.” Mektubat saptamasıyla dile getirir. * İnsan kendi dışındaki varlıklar karşısında aziz olduğu gibi, ALLAH’ın da insanlarla beraber bütün yaratılmışlar karşısında Aziz olduğunun bilincinde olmalı ve kendini O’nun karşısında, İslam vasıtasıyla bizden istediği yaşama biçimine uyarak zelil kılmalıdır. Ama sadece O’nun karşısında… Aziz İsmiyle Yapılan Bir Dua * “Sen bütün bir kâinatı izzetinle yaratırken, her bir zerreyi cemalinle şenlendiriyorsun. Sen bütün denizleri izzetinle yaratırken, her bir damlayı rahmetine boğuyorsun. Sen bütün fiillerini izzetinle perdelerken, her bir zerrede hikmetine perdeler açıyorsun. İzzetin benden saklıyor Seni; hikmetinle görünür eyle Kendini. İzzetin beni uzak tutuyor Senden; rahmetinle yakın eyle Kendini. İzzetin bana anlaşılmaz kılıyor Seni; cemalinle aşina eyle Kendini. Kalbim yalnız Sana kanar; yakınlığınla aziz eyle kalbimi. Ruhum yalnız Seni arar; huzurunla aziz eyle ruhumu. Halim yalnız Sana aşikâr; başkalarının yanında rezil etme beni.” Senai Demirci,99 Esma 99 Dua, 33 PRATİK BOYUT * “… Bunlardan hisse, kişi kendini aziz edip, dünyaya ait ve maddi değerler ile zelil etmemesidir. İslami ilimler ve marifetullah ALLAH’ı bilmek ile aziz olmalıdır ki, diğer insanlar ona İslam dininde muhtaç olsun.” Kadızade Ahmed b. Muhammed Emin Efendi, Büyük Amentü Şerhi, 80 * “Hakkın izzetini ve saltanatını düşünen kimsenin gözünde yaratıklar küçülür ve başkasının egemenliği o kişinin üzerinde işlemez. Yüce ALLAH şöyle buyurmuştur Üstünlük ancak ALLAH’ın, Rasulü’nün ve Mü’minler’indir.’ 63/Münafikun8 Buna göre izzet ALLAH’a zati olarak, peygamberine ALLAH vasıtasıyla, Mü’minlere ise ALLAH ve peygamberi sayesinde aittir.” Sadreddin Konevi, Esma-i Hüsna Şerhi, 52 * İnsanlardan benzeri az olan, çevresindekiler kendisine maddi ya da manevi anlamda ya da her iki anlamda da muhtaç bulunan ve kendisi gibi olunamayan ya da tam olarak anlaşılamayan kişiler, Aziz isminin tecellisine ayna olmuştur. Bunlar da başta peygamberler olmak üzere derece derece hidayet önderleridir. * ALLAH’ın “Aziz” isminin tecellisine ayna kıldığı takva sahibi Mü’minleri, M. Nusret Tura özlü bir biçimde anlatmaktadır “Bu izzet sıfatından bir miktar verdiği seçmeler, diğerlerinin hürmetle baş tacı ettiği kimselerdir.” O’nun Güzel İsimleri, 65 * Aziz isminin tecellisine araç olanlar ise insanların yukarıda sayılan özelliklere sahip olabilmeleri için, ihlâsla çaba gösteren İslam ve ALLAH erleridir. Aziz isminin tecellisine araç olabilmek, bir insanın bu dünyada kazanabileceği şereflerin en büyüğüdür. Ve yine hidayet önderlerini işaret etmektedir. * “Bu ismin gölgesi altına sığınabilenler sadece dünyevi hayatta değil uhrevi hayatta da kendilerine ihtiyaç duyulan kişilerdir. Bu makamı elde edenler şüphesiz ki ilk önce peygamberler olmuştur. Onları takip ederek yollarında gidenler de ancak bu şekilde “Aziz” ismine mazhar olabilirler.” Nurettin Ünal, Esma’ül Hüsna, 29 * Aziz isminin zikrini vird haline getiren ve bu ismin tecellisine ıhlas ve gayretle ayna/araç olmaya çalışan takva sahibi Mü’minler, ALLAH’ın izniyle, insanlar karşısında daima onurlu ve saygın kalırlar. * “Aziz ism-i şerifi Kur’an-ı Kerim’de ceza ayetleriyle ilgili olarak sıkça geçer. ALLAH’ın kudreti her şeyin üstündedir. O, mutlak galiptir. Buna rağmen gerçek muzaffer olarak cezayı erteler. İsyan ve günahta ısrar edenleri helak etmekte acele etmez. Kuvvetli ve yenilmez olmak için hayatını, ALLAH’ın emirlerine itaat ederek yaşayan, fakat kuvvetini uygulamaktan kaçınıp intikamcı olmayan bir kimse “Aziz” ism-i şerifini yansıtır.” Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 57 * “Bazı insanlar büyüktür, güçlüdür, kuvvetlidir. Fakat bu özelliklerini ulu orta her yerde ve her fırsatta açığa vurmazlar. Onların bu hali, “Aziz” isminin bir tezahürüdür. Yani ALLAH’ın ahlakından nasiplenmiş olmalarının bir göstergesidir.” Nurettin Ünal, Esma’ül Hüsna, 28 * Bazı salih Mü’minlerin güçlü, üstün ve zengin olmalarına rağmen bu özelliklerini uluorta açığa vurmayıp örtmeleri “Aziz” isminin tecellisiyledir. Diğer bir ifadeyle tevazu ve güç bir Mü’minde biraraya gelmişse onda “Aziz” ismi tecelli etmiş demektir. * Mü’minin nefsinin yersiz ve haram isteklerine karşı koyup, onlarla mücadele etmesi, izzetli onurlu olmasına, yani “Aziz” isminin üzerinde tecelli etmesine bağlıdır. * “Süluk ALLAH’ı bilme, O’nun rızasını kazanma doğrultusundaki manevi/tasavvufi yolculuk sahibinin bu makam ile tahakkuk ettiğinin Aziz isminin makamından kendi nasibine düşen şeyi algılamaya başladığının belirtilerinden birisi, başkasının tesirinin kendisinde hiçbir şekilde etkin olmamasıdır.” Sadreddin Konevi, Esma-i Hüsna Şerhi, 54 * “Yüce ALLAH, emrini işiterek ve yerine getirerek durumunu yücelten kişiyi aziz olarak tanıtmaktadır. Emrini küçük görmeye çalışan kişi için izzetinin gerçekleşmesi imkânsızdır. O’nun izzetini tanıyan kimse engellenince şükreder. Sınanınca sabreder. Zilletin hikmetlerinin lezzetini tadar. Engellenmekten tatlılık duyar. Zira kalpler büyüklerden ve azizlerden gelen meşakkatli durumları yüklenmeye, onların hükümlerine boyun eğmeye uygun bir şekilde yaratılmıştır.” Abdülkerim Kuşeyri, O’nun Güzel İsimleri, 46 CEBBAR TEMEL ANLAMI * İstediği şeyi gerçekleştirmek için insanların ve yarattıklarının rızasına muhtaç bulunmayan. Hiçbir varlığın ve sebebin Kendisi üzerinde hiçbir zorlamada bulunması mümkün olmayan. TEMEL ANLAMININI AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * Ulaşılamayacak derecede büyüklük sahibi olan. * “Yaratıklarını emir ve yasaklarına uymaları için zorlayan, onları ihtiyaç yerlerine yönlendiren, geçim ve rızık sebeplerine yaratan.” Hattabi; Akt Veli Ulutürk, Kur’an-ı Kerim ALLAH’ı Nasıl Tanıtıyor?, 145 * “Bozulan, düzeninden çıkan her şeyi yerine göre zor kullanarak düzelten.” Ragıb el-İsfehani; Akt Bekir Topaloğlu, DİA-7, 182 * “Cebbar, varlıkları herhangi bir araca başvurmadan da düzeltip, yola koyan; böyle bir şeye ihtiyacı olmaksızın Kendisine itaat edilmesini emredendir.” Sadreddin Konevi; Esma-i Hüsna Şerhi, 55 * “Yaratılmışların halini iyileştiren, hakkı galip getiren, her güçlüğü kolaylaştıran, her kırığı onaran.” Fahrüddin er-Razi; Akt Bekir Topaloğlu, DİA-7, 182 * “Cebbar, musibete uğrayana yardım eden ve yardımıyla onlara sabır ve direnç veren. Uğradıkları musibet karşısında kulluğun gereği olan doğru tavrı takındıkları zaman onlara, karşılaştıkları musibetten daha büyük ecir ve mükafat veren. Büyüklüğü ve yüceliği nedeniyle Kendisine boyun eğen ve seven kalplere çeşit çeşit kerametler, marifetler ve imani hakikatler ihsan edendir.” Said el-Kahtani * “Her şeyi ezeldeki hükmüne göre tecelli ettiren.” A. Yüksel Özemre, Vahye Göre Akıl, 254 TAMAMLAYICI BİLGİLER Kur’an’da Cebbar * Cebbar, Kur’an’da bir ayette 59/Haşr 23 ALLAH’ın ismi olarak geçmektedir. Cebbar’ın Diğer İsimler ile İlişkisi * “ALLAH’ın Cebbar sıfatı üç temel manaya dayanır Hükümranlık, üstünlük ve yücelik. Hurma ağacı boyu uzayıp yükselince, eller yetişemez olunca cebbare’ olarak adlandırılır. Bu yüzden yüce ALLAH da ulu Mütekebbir ve yüce-üstün Aziz, anlamlarına yakın Cebbar adıyla isimlendirilmişlerdir. Bu üç ismin her biri diğer ikisinin anlamını kapsar. Bu üç isim Aziz, Mütekebbir ve Cebbar şu üç ismin Halık, Bari, Musavvir benzeridir. Cebbar ve Mütekebbir isimleri Aziz isminin açıklaması olduğu gibi, Bari ve Musavvir isimleri de Halik isminin birer açıklaması ve ayrıntısıdır. Buna göre Cebbar’, güç ve kuvvetin, izzet ve üstünlüğün, hükümranlığın en üst noktasıdır.” İbn Kayyım; Akt Edisyon, Esmaü’l-Hüsna, 75 * “Bu ismin anlamı bizlerin anladığı gibi kırıcılığın karşılığı olan hayırla yorumlanacak olursa o zaman bu isim Rahmet isminden olur. Eğer ceberrut, yani ululuk ve büyüklük anlamında yorumlanacak olursa o zaman bu isim intikam isimlerinden olur.” Afifüddin Süleyman et-Tilmsani, Esmaü’l-Hüsna, 183 Cebbar İsminin Gerçek Anlamı * ALLAH’ın Cebbar isminin her tecellisinin altında genellikle rahmeti saklıdır. O’nun Cebbar oluşu, zulme ve kullarının kötülüğüne yönelik değildir. Tam aksine bazen bir babanın çocuğuna ya da doktorun hastasına uyguladığı zorlamalar gibidir. * “Bu kâinat ve içindeki yaratıklar, yokluktan varlığa kendi iradeleri ile değil, bir cebir ile yönlendirilmişlerdir. Güneşin güneş olması gibi ayın ay, dağın dağ, denizin deniz olmaları da icbar yoluyla, yani bir zorlama ile gerçekleşmiştir. Şu var ki, Alim’ ve Hakîm’ olan ALLAH’ın icbarı da ilim ve hikmet iledir. Rahim ve Kerim olan ALLAH’ın cebir ile yaptığı her tasarrufun altında rahmet ve kerem saklıdır. … Cebir kelimesinin hem kırıkları onarmak’, hem de zorla iş yaptırmak’, manasına gelmesi enteresandır. Demek oluyor ki, ALLAH’ın cebri, ya bir hekimin hastasına uyguladığı bir cebir yahut adil bir hükümdarın zalimleri zorla hapse sokmasındaki cebir gibidir. … Cennet ve Cehennemin yolları cebir ile tayin edilmiştir. Yani neyin helal neyin haram olduğunu ALLAH bizzat tayin ve tespit etmiştir. Ama doğru ve yanlıştan, Cennet ve Cehennem’den dilediğini seçmekte insanı serbest bırakmıştır.” Alaaddin Başar, Esma-i Hüsna, 48 Cebbar’a Yapılan Bir Dua * “Bazı kimseler şöyle söylemişlerdir Ey Cebbar olan ALLAH’ım! Seni tanıyan birini, herhangi bir iş için başkasından yardım dilemesine şaşarım. Seni tanıyan birinin, başka birine umut bağlamasına şaşarım. Seni tanıyan birinin, Senden başka birisine yönelmesine şaşarım.” Fahrüddin er-Razi; Akt Edisyon, Esmaü’l-Hüsna, 77 Ahirette Cebbar * Kâfirler ve bilinçli olarak O’na başkaldırıp bu durumlarında ısrar edenler, Cebbar isminin tecellisiyle dünyada kendilerini bekleyen çeşitli cezalara ve ahirette de Cehenneme sürülürler. PRATİK BOYUT * “İnsanlardan bu isme layık olan, başkalarına uymaktan, başkalarının kendisine uyduğu insan olma derecesine yükselen; rütbe itibarıyla herkesten yüksek olan; insanları gerektiğinde zor kullanarak da öğretisine uymak mecburiyetinde bırakan; insanlara yararı dokunan fakat onlardan yararlanmaya ihtiyaç duymayan; insanlara etki eden fakat onların etkisinde kalmayan; kendisini gerçek niteliğiyle tanıyan herkes tarafından delicesine sevilen; insanların kendisini gördüklerinde bir daha görmek isteyecekleri fakat onun gibi olma temennisinde bulunmayacakları kimsedir ki bütün bu özellikler ancak Kâinatın Önderi Hz. Muhammed’de O’na Binler Selam tam olarak bir araya gelmiştir. Bu gerçek onun diliyle şöyle ifade edilmiştir “Musa sağ olsaydı bana uymaktan başka çaresi bulunmazdı.” Gazali, Esma’ül Hüsna Şerhi, 93 * İnsanlardan Cebbar ismine ayna olanlar yukarıda sayılan özellikleri kendi nefislerine karşı gerçekleştirenlerdir. Araç olanlar ise başka insanlar üzerinde ve bütün dünyada İslam’ın hâkimiyeti için gerektiğinde, Kur’an ve Sünnet sınırları içinde kalmak kaydıyla, zora başvurmaktan çekinmeyenlerdir. * “ALLAH’ın Cebbar’ ismini, kırıkları tedavi eden, kulların işlerini düzelten’ olarak bilen kimse, ALLAH’la arasını düzeltmeye çalışır. O’na ulaşmak ve hoşnutluğunu kazanmak için Rabb’ine yönelir. Zira Rabb’inin iyilik, merhamet ve şefkat sahibi olduğunu ve kırık kalpleri iyileştirdiğini bilir.” Kurtubi; Akt Edisyon, Esmaü’l-Hüsna, 77 * “Bu ismi; mağlup eden, üstün ve güçlü’ anlamında anlayan kimse ise, nefsinin arzu ve isteklerini yerine getirmeyerek onu mağlub etmeye ve düşmanına üstün gelmeye çalışır. Ahiretini imar etmeye, Mevla’sına itaat etmeye mani olan her şeyi ortadan kaldırır. Bu da kalpte ALLAH’a karşı etkili bir korku ve tam bir ürpertinin oluşmasını sağlar.” İzz b. Abdüsselam; Akt Edisyon, Esmaü’l-Hüsna, 77 * Cebbar ismi insanlar için sadece olumsuz anlamlar ifade eder; zorba, zalim gibi “İşte ALLAH, her kibirli zorbanın cebbarın kalbini böyle mühürler.” 40/Mü’min35 Dolayısıyla Cebbar isminin olumlu anlam boyutu ALLAH’a, olumsuz boyutu ise insana aittir. Efendimiz OBS bu noktayı vurgularken “Yeryüzünde büyüklenen ve zorbalık yapanlar cebbarlar kıyamet gününde insanların, üzerlerine bastığı karıncalar gibi diriltilirler.” Tirmizi buyurmuştur. Sonuç olarak, Cebbar’ın kulu olmaya çalışmalı, O’nun “Cebbar” ismine ayna ve araç olmaya çalışmalı fakat yine O’ndan, O’nun Cebbar ve Kahhar oluşundan korkup, insanlar arasında cebbar biri olmaktan uzak durulmalıdır. * Hz. Ali’nin bir duası “Ey bütün kırıkları birleştiren ve her güçlüğe kolaylık ihsan eden Cebbar! Ya Cebbara külli kesirin ve ya Müsehhile külli asirin” Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 58 * “Ya ALLAH ya Cebbar” zikri, ihlaslı bir şekilde, kişinin iradesiyle mağlub etmekte zorlandığı kötü huylar ve terkedilemeyen haram alışkanlıklar için yapılırsa o türlü kötülüklerden kişinin yetersiz iradesine rağmen kurtulacağı ümit edilir. * Zalimlerin zulmüne ve baskısına uğrayanlar bu ismin zikrini vird edinerek ve tek gerçek “Cebbar”ın ancak ALLAH olabileceğini düşünerek O’nun yardımına sığınmalıdır. İLGİLİ HADİSLER * İnsanların eylemlerinde genellikle ALLAH’ın cebri zorlaması değil, insanın özgür iradesi ile istemesine karşılık ALLAH’ın da iyiyi ya da kötüyü yaratması esas olmakla beraber, ALLAH dilediği zaman “Cebbar” ismiyle devreye girip, kulun iradesini etkisiz bırakarak Kendi dilediğini doğrudan yaratabilir, gerçekleştirebilir. Fakat bu cebren devreye girme keyfiyeti, ALLAH’ın haşa kuluna tuzak kurması türünden, kulun zararına olacak şekilde gerçekleşmez. Bu durum ya kulun kendisine rağmen ona verilecek bir lütuf ya da hak edilmiş bir cezanın gerçekleştirilmesi şeklinde olur. Bu durumu Efendimiz şöyle ifade etmiştir “Yüce ALLAH, kaza ve kaderini yerine getirmek istediği zaman, akıl sahiplerinin akıllarını gideriverir de, kaza ve kaderi onlarda yerine gelsin. Emri yerine gelince de akıllarını onlara geri verir. Böylece de pişmanlık başlar.” Feyzü’l-Kadir MÜTEKEBBİR TEMEL ANLAMI * Gerçekte büyük olan ve yücelik sahibi bulunan tek varlık. Bu açıdan bakıldığında “ALLAHu Ekber”in tam karşılığı, “En büyük ALLAH’tır” değil, “Büyük, ALLAH’tır!” olur. * “Her şey, katında hakir bulunan.” Gazali * Zatının ve sıfatlarının niteliği bilinemeyecek kadar ulu olan. * “ALLAHu ekber. Sen, akılların künh-ü azametine büyüklüğünün bütününe erişemediği bir Zat-ı Zülcelalsin Yüce bir Zatsın, ey Kebir!” Bediüzzaman TEMEL ANLAMININ AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * Büyüklüğünü her şeyde ve her olayda gösteren. * Büyüklüğünün sonsuzluğunu eserleriyle gösteren. * Yarattıklarından, kibirlenerek, Kendisiyle yücelik yarışına kalkanlara büyüklüğünü gösteren, onlara haddini bildiren. * Kullarına zulmetmekten yüce olan. * Kimsenin mülkü konusunda Kendisini zorlayamadığı. * Kimsenin kendisine ihsanda bulunamadığı. * “İhtiyaç ve noksanlık ifade eden her şeyden münezzeh olan.” Beydavi * “Mütekebbir, büyüklük ve hükümranlıkta eşsiz, yücelik ve ululukta tek, mutlak iyilik, ihsan ve bağışlama sahibi olan, mülkü hiç yok olmayan ve yüceliği asla değişmeyendir.” Fahrüddin er-Razi; AktEdisyon, Esmaü’l-Hüsna, 288 * “Kulları ile vahiy ve peygamberlerinin sünneti yoluyla konuşandır ALLAH, bir insanla ancak vahiy yoluyla ya da perde arkasından konuşur ya da bir elçi gönderip izniyle ona dilediğini vahyeder.” 42/Şura51 Halimi TAMAMLAYICI BİLGİLER ALLAH’a Bakan Yönü * ALLAH’ın Mütekebbir oluşu büyüklenmek değil büyük olmaktır. O, insanların anladığı anlamda büyüklenmekten münezzehtir. O’nun için Mütekebbir olmak büyüklüğünü ilan etmek anlamındadır. * Kebir vasfı, ALLAH’ın Zatının yüceliğini işaret ettiği gibi, nimet ve cezasının büyüklüğünü, çokluğunu da ifade eder. Namaz ve Mütekebbir * Namazın rükû ve secdesinin hikmeti, Mütekebbir’in sadece ALLAH olduğunun ilanıdır. İnsan ve Kibir * Mütekebbir ismine başkaldıran ilk varlık şeytan olmuştur. Ve bütün kibirli insanlar şeytanın yoldaşlarıdır. * Kibir, her çeşit manevi duygu, feyz ve bereketin insan ruhunda yerleşip maya tutmasının önündeki en büyük engeldir “İşte ALLAH, her kibirli zorbanın kalbini böyle mühürler.” 40/Mü’min35 ALLAH’ın cisimleşmiş rahmeti sayılan yağmur suyunun dağların doruklarında değil de en çukur yerlerde toplanıp birikmesi ve tüm canlılar için yararlı bir nitelik üstlenmesi bu sırrın işaretlerindendir. * Kibir vasıtasıyla Cehennem’e girenlere Kur’an’da özel bir yer ayrılmıştır “ALLAH, Cehennem melekleri olan zebanilere emreder Tutun onu, Cehennemin ta ortasına sürükleyin. Sonra başına azap olarak kaynar su dökün! Tat bakalım!’ deyin. Hani üstündün, seçkindin!” 44/Duhan47-49 PRATİK BOYUT * İnsanların Mütekebbir ismine ayna olmaları, zahid ve arif olmaları demektir. Yani, ALLAH’ı bilip, bu sayede kalbini ALLAH’tan başka her şeyden boşaltması, dünyayı hatta nefse ait nimetleri yönüyle ahireti bile küçümsemesi demektir. Yemek ve cinsellik başta olmak üzere nefsin hayvani istek ve kaprislerine köle olan kimselerin Mütekebbir isminin tecellisinden hiçbir hisseleri yok demektir. Tam aksine onlar hakirdir. Çünkü gerçek anlamda Mütekebbir isminin tecellisine ayna olanlar, her şehveti aşağılık ve değersiz gören, hayvanların bile nasibi olan zevklere sırt çevirenlerdir. * Nefsi üzerinde bu anlamda bir hâkimiyet kurmak isteyen Mü’minler, bu bilinç ve niyetle “Ya ALLAH, ya Mütekebbir” zikrine dört elle yapışmalıdır. * İnsanların Mütekebbir isminin tecellisine aracı olmaları ise insanlığın ALLAH’tan başka büyük tanıdığı gizli ve açık bütün putları devirerek, ALLAH kelimesini yükseltmeleri demektir. Yani maddi ya da manevi biçimleriyle cihad… * İnsan, ALLAH’ın büyüklüğünü başkalarına ilan etmekle bu isimden ayrı bir feyze sahip olur. * Kibirli insanlar karşısında büyüklüğün sadece ALLAH’a özgü olabileceği düşüncesiyle onurlu ve dik bir duruş sergilemek Mütekebbir isminin tecellisine ayna olmak ve O’nun rızasını kazanmaktır. * “Bu ismin hükümlerinin eserlerinin kulun iç dünyasında yerleşmiş olduğunun bir belirtisi de şudur Kul, bu ismin hükmü altında bulunduğu tecellisine ayna olduğu, sürece, bu sıfat kendisine hakim olduğu için, hiçbir zaman Hakka karşı itaatsizlik yapmaz. Dolayısıyla, kuldan Hakka karşı herhangi bir muhalif davranış görülürse, bu durum, o kişide Mütekebbir isminin iradi olarak tecelli etmediğini gösterir. Şu halde, Mütekebbir olan Hakkın tecellilerinin hükümleri, sadece itaatkâr ve Hakka uyan kimselerde ortaya çıkabilir.” Sadreddin Konevi, Esma-i Hüsna Şerhi, 59 * Abdülkerim Kuşeyri “Sübhan ve Yüce olan ALLAH’ın ululuğunu ve büyüklüğünü kibriyasını bilen bir kişinin tevazu yolunu tutması, tezellül kendini ALLAH karşısında küçük görme ve sürekli olarak O’na muhtaç bulunduğu bilincine sahip olma yoluna girmesi gerekmektedir. Bundan dolayı şöyle denilmiştir Kadrini aşan kimse sırrını çiğnetmiştir.’ Yine şöyle denilmiştir Fakir olan bir kişi kendi yaratılışı fıtratı üzeredir.” Abdülkerim Kuşeyri, O’nun Güzel İsimleri, 51 * Mütekebbir isminin bilincine varmış olan Mü’min, ALLAH’a, Cennet arzusu ya da Cehennem korkusundan ötürü değil sadece O, sonsuz büyüklüğe sahip olduğu ve bu haliyle de doğrudan doğruya ibadet edilmeyi hak ettiği için ibadet eder. Bu yönüyle Mütekebbir ismi kulun takva, ihsan ve ihlas sahibi olmasında önemli bir işleve sahiptir. İLGİLİ HADİSLER *Mütekebbir olmak ancak ALLAH’a özgü bir şereftir. İnsanlar, mecazen bile olsa, bu sıfatı taşıyamaz. Gerçek ve tek Mütekebbir olan ALLAH, bütün tekebbür edenlerin hasmıdır. Şu kudsi hadis bu anlamı vurgulamaktadır “İzzet Aziz olma gömleğim, Kibriya Mütekebbir olma da elbisemdir. Kim ki bunlardan birini Benden çıkarmaya kendi üstüne almaya kalkışırsa onun belini kırarım.” Müslim * Kim ALLAH’tan başkasına güvenerek kendini güçlü görürse ALLAH onu zelil kılar. Ve böylelerini Kıyamet günü bekleyen sonucu Efendimiz O’na Binler Selam şöyle anlatır “Zorba ve kibirli olanlar, Kıyamet gününde insanların üstüne basarak çiğnediği karıncalar şeklinde diriltilir.” Tirmizi HALIK / HALLAK TEMEL ANLAMI * “Varlıkları, ana maddesi ve modeli olmadan yaratan.”Ragıb el-İsfahani * Her şeyin varlığını ve varlığı süresince görüp geçireceği bütün halleri, olayları tayin ve tespit eden ve ona göre yaratan. “Her şeyi yaratan O’dur.” 6/En’am102 * Her şeyi bir şeyden yaratan. TEMEL ANLAMININ AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * Yaratırken hiçbir zorlama ve yorgunluk duymayan. * “Halık, varlıkları sınıflandıran, her sınıfa bir ölçü koyan ve buna göre büyük, küçük; uzun, kısa; insan, hayvan; yerde sürünen, gökte uçan her şeyi; ölümü ve hayatı, özetle bütün varlıkları var edendir. Şüphesiz yoktan ve örneksiz var etmeyi kabul etmek, yaratmayı kabul etmektir. Çünkü yaratma örneksiz var etmenin bir şeklidir. Bu yüzden birbirinden ayrılmazlar.”Halimi * Yarattıklarını takdir edip, planlayan, yaratmaya karar veren ve onların ilmi suretlerini ve gerekli şartlarını yaratan. Kur’an, bu gerçeğe işaret olarak “Haberiniz olsun ki Biz her şeyi bir kaderle ölçü, düzen, plan yarattık.” 54/Kamer49 der. İmam Gazali’ye göre “Sadece yaratmak ile bir takdire göre yaratmak ayrı ayrı şeylerdir.” Bir mimarın yapacağı binayı önce zihninde tasarlayıp sonra da kâğıda geçirerek ona ilmi-zihni-teorik bir varlık vermesi gibi. Bu durum yaratılış süreci açısından, kâinatın yaratılması yani Big Bang öncesine işaret etmektedir. * Yaratılışın diğer aşamaları Bari ve Musavvir isimlerinin tecellileriyle gerçekleştirilir. Bu üç isme yaratılış sürecinin bütünü içinde baktığımızda Halık, yaratılacak şeyin bütün ayrıntılarını bilip takdir eden; Bari, o şeyi fiili olarak meydana getiren; Musavvir de, ona son şeklini, kendine özgü özelliklerini kazandırıp yaratılışı tamamlayan anlamlarını kazanırlar. Yokluktan varlığa çıkan her şey önce bir takdire/planlamaya muhtaçtır. İkinci olarak o takdire/planlamaya uygun şekilde yaratmaya, sonra da kendisine bir şekil verilmeye muhtaçtır. ALLAH takdir edici/planlayıcı olması açısından Halık’tır. Yoktan var etmesi açısından Bari’dir. Yoktan ve benzersiz bir biçimde yarattıklarını en güzel şekilde donatıp, tamamlaması açısından da Musavvir’dir. Kur’an’da bu yaklaşım “O, Halik’tir, Bari’dir, Musavvir’dir. En güzel isimler O’nundur.” 59/Haşr24 ayetiyle ortaya konmuştur. George Gamow, Kainatın Yaradılışı The Creation of The Universe kitabının 1952’deki ikinci baskısının önsözünde bu durumu “Yazarın bu tabirden Yaradılış anladığı Yoktan bir şeyler var etme’ anlamından çok Şekilsizden şekilli bir şeyler yapmadır” diyerek anlatmaktadır. * Elma çekirdeğinde elma ağacının, portakal çekirdeğinde de portakal ağacının planını kodlamak üstün bir takdir ve bilginin göstergesidir. Ve tüm çekirdeklerin bu niteliği Halık isminin göstergesidir. “Herhangi bir elma tohumu kendi içinde bir minyatür elma ağacı ve o da kendi içinde bir minyatür elma tohumu taşır ve bu silsile sonsuza dek böyle devam eder.” Werner Heisenberg, Einstein’la Yüzleşmek, 81 * “ALLAH her şeyi bir miktar ile yaratmış, eşyanın nerede başlayıp nerede son bulacağını tayin etmiştir. Hiçbir mahluk ALLAH’ın yaratmasının niteliğini anlayamaz. ALLAH, her canlıyı sudan yaratmıştır. Bu, ALLAH’ın kudretini, hükmünü, ilmini ve tedbirini gösterir. Çünkü bütün yaratılmışları, tabiatları, cevherleri ve cinsleri farklı olmasına rağmen tek bir özden yaratmak, sonradan kazanılmış bir ilim ve tedbir ile değil, kendinden kaynaklanan bir ilim ve tek bir tedbir ile mümkün olur. Bu sebepten dolayı insanoğlu bu alemin yaratılmasının niteliğini algılayamaz.”Maturidi * “Halik’de yaratılanın her yönüyle özel kaderini yoktan var eden ve takdir eden öncü bir kapsayıcı ilim ve ona göre, gerek maddesiz gerek bir maddeden yapma ve düzen verme manası vardır.”Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır * Yaratma bazen belli bir ilk unsur kullanılarak ta gerçekleştirilebilir. Nitekim Kur’an’da “O, insanı, pişmiş çamur gibi kuru balçıktan yarattı. Cinleri de öz dumansız ateşten yarattı.” 55/Rahman14-15 denmiştir. * “Halik ismi, ilahi fiilleri büyük ölçüde kendi içeriğinde özetleyen bir kavramdır.” Bekir Topaloğlu TAMAMLAYICI BİLGİLER İnsan için “Yaratıcı” Denebilir mi? * İnsanlar yaratıcı olamaz ancak icat eden olabilirler. Çünkü yaratma eylemi önceden hiçbir benzeri olmayan bir şeyi hiç yoktan ve bir anda oluşturmayı gerektirir. İnsanların yaptıklarının ise bu niteliklere sahip olmadığı açıktır. Onlar, benzerleri olan şeyleri. Belli bir süreç içerisinde ve çeşitli unsurları/sebepleri kullanarak oluştururlar ki bunun adı da yaratma değil icattır. Kur’an, bu gerçeğe, “ALLAH’tan başka size gökten ve yerden rızık verecek bir yaratıcı var mı?” 35/Fatır3 ayetiyle dikkat çeker. Hiçbir Şey Yaratılmadan Önce Ne Vardı? * Halık isminin tecellisinden yani yaratıkların varlık alanına çıkmalarından önce ALLAH’tan başka bir varlık yoktu. Efendimiz bu duruma, “Başlangıçta sadece ALLAH vardı ve ALLAH ile beraber var olan bir şey yoktu” Buhari hadisi ile işaret eder. Bu durumu daha iyi anlamak için kainatın yaratılışını somut bir örnek olarak kabul edebiliriz. David Darling, “Deep Time” kitabında kainatın yaratılışı öncesiyle ilgili şunları söylemektedir “Zaman yoktu, uzay yoktu. Madde ve enerji de yoktu. Hiçbir şey yoktu. En küçük bir nokta, boşluk bile yoktu. Bu yokluktan küçücük, olağanüstü küçücük bir kıpırtı belirdi. Ufacık bir titreme, hafif bir dalgalanma, belli belirsiz bir girdap… Bu kozmik kutunun kapağı açıldı ve altından yaratılış mucizesinin filizleri belirdi.” Benzer bir anlatımı Newsweek’in 13 Haziran 1988 tarihli nüshasında da görebiliriz “Güneşin etrafında dönen gezegenler daha yokken, gökyüzünde henüz yıldızlar mevcut değilken, uzayın sonsuz derinliklerinde galaksiler yerlerini almamışken, Evren’de hiçbir şey ama hiçbir şey yoktu. Sonra yokluktan ve hiçlikten bir yaradılış başladı. Zamanın en kısa birimi olan saniyenin on üzeri eksi kırk üçte biri içerisinde madde şekilleniyordu.” ALLAH Varlıkları İhtiyaç Duyduğu İçin mi Yarattı? * ALLAH’ın herhangi bir şeyi yaratmaya ihtiyacı yoktu. Dolayısıyla yaratılmışların varlığı O’nun varlığına bir şey katmaz. Bu durumu, bir ressamın resim yapmaya ihtiyacı olmamasına rağmen kendi sanatının eserlerini görmek ve başkalarına da göstermek istemesine ve bu nedenle resim yapmasına benzetebiliriz. ALLAH’ın Yaratıcılığı Tamamlanıp Bitmiş midir? * ALLAH’ın yaratıcılığı belli bir zamanda gerçekleşip tamamlanmış bir şey değildir. O’nun yarattıktan sonra kainatla ilgisi sadece “varlıkta tutma” değildir. Sürekli devam etmektedir. Kur’an, bu durumu “Hallak” yani hiç durmadan sürekli ve mükemmel bir biçimde yaratmaya devam eden, ismiyle anlatır. Şu ayetler de bu gerçeğe işaret eder “O her an yaratma halindedir.” 55/Rahman29, “Ve daha sizin bilmediğiniz nice şeyler yaratmaktadır.” 16/Nahl8; PRATİK BOYUT * Herhangi bir şeyi ilk olarak tasarlayıp, ona ilmi-zihni-teorik bir biçim vermek Halik isminin tecellisine ayna ve araç olmaktır. Mesleği ve/veya misyonu bu duruma uygun olan insanlar yeteneklerini bir an önce son haddine kadar geliştirebilmek için kendilerine bu bilinç ve niyet ile “Ya Halik ya ALLAH” zikrini vird edinmelidir. * Çocuğu olmayanlar bu ismin zikrini vird edinmelidir. BARİ TEMEL ANLAMI * Hiç yoktan varlıkları yaratma işini gerçekleştiren. * Yaratmayı takdir/plan aşamasından eylem aşamasına geçiren. * “Bari, varlıkları yoktan varlığa çıkaran, takdir ettiğini ve kararlaştırdığını varlık sahasında ortaya koyan demektir. Zira bir şeyi takdir eden ve düzenleyenin, bunu gerçekleştirmeye ve varlık sahasına koymaya gücü yetmeyebilir. Ancak ALLAH böyle değildir. O, karar veren ve bu kararı uygulayıp, hayata geçirendir.” Hafız er-Rakmi TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * “Kuşkusuz ALLAH’ın bir şeyi var etmesi, ALLAH’ın o varlığı aniden ve daha önce bilgisi olmadan yarattığı anlamına gelmez. O, herhangi bir varlığı var etmeden önce bilgi sahibidir. Yaratma anında O’na Bedi’ adı verildiği gibi Bari adı da verilmektedir.”Halimi * Yaratılmışları, ilmi-zihni-teorik birer varlık halinden çıkartıp onlara harici dış, somut ve bazıları için maddi bir şekil veren. Bu durum yaratılış süreci açısından kâinatın yaratılması demek olan Big Bang’ın kendisine işaret etmektedir. Çünkü varlıklar son şekillerini henüz almamıştır. Bir tür hammadde halindedir. Kozmolojide bu duruma “kozmik çorba” denilmektedir. Kur’an’ın anlatımına da uygun düşecek biçimde, henüz madde ile radyasyonun birbiriyle karışık olduğu bu durum altı aşama şeklinde kabul edilmektedir Birinci dönem İlk saniyenin yüzde biridir. Evren’in boyutları, sıfırdan dört ışık yılı büyüklüğüne otuz sekiz katrilyon km. ulaşmıştır. İkinci dönem İlk saniyenin onda biridir. Sıcaklık otuz milyar dereceye düşmüştür. Proton ve nötronlar yavaş yavaş oluşmaya başlamıştır. Üçüncü dönem Sıcaklık on milyar derecedir. Maddenin yoğunluğu sudan üç yüz seksen bin kez daha fazladır. Atomun oluşumu için yeterli soğukluk henüz sağlanamamıştır. Dördüncü dönem Evren on dört saniye yaşındadır. Sıcaklık üç milyar dereceye inmiştir. Helyum çekirdekleri gibi kararlı atomlar artık oluşmaktadır. Beşinci dönem Sıcaklık bir milyar derecedir yani Güneş’in çekirdek sıcaklığının elli-altmış katı… Evren’in yaşı ise üç dakika iki saniyedir. Altıncı dönem Evren, otuz dört dakika kırk saniyeliktir. Sıcaklık üç yüz milyon dereceye düşmüştür. Yaratılış tamamlanmış, atomlar oluşmuş ve artık galaksiler belirmeye başlamıştır. * Hastalık, kusur ve ayıp türünden olup insana hoş gelmeyen şeylerden uzak olan. * Sıfatlarında yaratılmışlara benzemekten uzak olan. * Hiçbir borç ve zimmet altında bulunmayan. * Yaratılmışları sağlıklı ve dengeli hale koyan “O ki, seni yarattı, düzenledi ve sana ölçülü bir biçim verdi.” 82/İnfitar7 * Bir çok farklılıklarına rağmen evrenin bütün parçalarını uyumlu ve düzenli olarak meydana getiren “Kainatı yaratan Kim ise, İslamiyeti gönderen de O’dur. Kainat ile İslamiyeti ruh ile ceset gibi yapan, Bari olan ALLAH’tır.” Nurettin Ünal * Yaratmasında hür olan. Hiçbir etki altına alınamayan. * Bütün nimetleri bir lütuf olarak veren. * Varlıkları yeni bir iş yapmaya muktedir kılan. * “Bari ismi daha çok canlıların yaratılması için kullanılır. Örneğin, gökler ile yerin yaratılması için ber’ değil de halk’ lafzı daha uygun düşer.” İbn Manzur * “Embriyolarda insanın bütün organlarının şekilleri, yerleri, büyüklükleri ve sayıları genetik program halinde yazılıdır. Bununla birlikte, ALLAH, her insana da diğerinden bir farklılık, bir başkalık lütfetmiştir. Bu başkalıkla, insanlar birbirlerinden fark edilir, ayrılırlar. O halde, bir insan, yaratılışı ile Halik ismini, diğer insanlardan farklı olmasıyla da Bari ismini gösterir.”Alaaddin Başar PRATİK BOYUT * “AbdülBari Bari’nin kulu o kuldur ki, tutarsızlıktan, hatadan ve karmaşadan azad olmuştur. Böyle bir kimse, tabiatta işleyen ilahi kanunlarla mükemmel bir birlik içinde yaşamaya başlamış ve diğer insanlara da aynısını yapmaları için yardım ve ilham verebilir hale gelmiştir. Mükemmel bir uyum ile yaratmak manasındaki el-Bari sıfatı aslen ALLAH’ın Rahman sıfatının bir parçasıdır. Mülk suresinde buyrulduğu gibi Rahman’ın yaratmasında hiçbir uygunsuzluk bulamazsın; gözünü çevir de bir bak, bir bozukluk görebiliyor musun?’ Netice itibariyle AbdülBari kendi uyumluluğu içinde muhakkak hayırlı, faydalı olan kuldur.”Tosun Bayrak * Bari isminin tecellisine ayna olanlar, yaratılıştan kendilerine verilmiş olan organ, duygu, eğilim ve yetenekleri yaratılış amaçlarına uygun olarak, yerli yerinde kullanır. Dengeli ve amaca yönelik bir kişilik geliştirirler “İman edip salih amel işleyenler İslam’ı yaşayanlar var ya, işte onlar, yaratıkların en hayırlılarıdır.” 98/Beyine7 ayeti öylelerini anlatmaktadır. * Herhangi bir manevi-sosyal-maddi oluşumun, teoriden pratiğe geçiş aşamalarından sorumlu olanlar, bu ismin tecellisine ayna ve araç demektir. Bu konuyla ilgili yeteneklerini son haddine kadar geliştirip, sorumluluklarının gereğini tam olarak yerine getirebilmeleri için bu niyet ve bilinç ile “Ya Bari ya ALLAH” zikrini vird edinmeleri gerekir. * Bu ismin zikrini vird edinenlerin tehlikeli hastalıklardan korunacakları, işlerinden ayrılmış iseler tekrar geri dönecekleri ALLAH’ın sonsuz rahmetinden ümid edilir. * Bari ismiyle bela, musibet ve afetlerden kurtulmak için dua edilir. MUSAVVİR TEMEL ANLAMI * Hiç yoktan yaratılmış varlıkları hammadde halinden çıkartıp, her birine kendine özel bir biçim veren. “Andolsun ki sizi yarattık, sonra size şekil verdik.” 7/A’raf11, “O ki, seni yarattı, düzenledi ve sana ölçülü bir biçim verdi.” 82/İnfitar7 * Musavvir isminin tecellisi Evren’in yaratılışının son aşamasını ifade etmektedir. Yani Halık-Bari-Musavvir sürecinin 3. ve son aşamasını. * Yarattığı bütün varlıklara, Kendi sanatının sonsuz güzelliğini göstermek üzere mükemmel bir biçim veren “Size şekil verip de şekillerinizi güzel yapan ALLAH’ tır.” 40/Mü’min64 * “Kim bu yüzü çizen sanatkar ressam / Geçip de aynaya soran olmaz mı?” Necip Fazıl Kısakürek * “Herhangi bir şeyin olmasını istediği zaman istediği sıfatta ve seçtiği surette var eden.”İbn Kesir * Dilerse her şeyi yeni bir şekle büründürmeye gücü yeten. TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * “Birbirleri ile tanışmaları için varlıkları değişik suretlerde yaratan.”Hattabi * “İnsanların dış görünümlerini süsleyen ve sırlarını aydınlatan.” Fahrüddin er-Razi * “Yaratma kavramı çerçevesi içine giren manaların ilki Halik’ kelimesine ait olup,sözü edilen eylemin konusunu oluşturan şeyin mahluk var olma zamanını ve alabileceği sayısız şekillerden birini planlayıp belirleme takdir biçiminde tecelli eder. Bari’, yarattığı şeye maddi açıdan şekil verip hacim kazandıran, manasına gelir. Yaratmanın nihai kademesini teşkil eden Musavvir ise mahlukun fiziki ve ruhi portresini belirleyip, halk yaratma eylemini sona erdiren anlamını ifade eder.”Bekir Topaloğlu * Her şekli diğerinden farklı kılan. * Örnek olarak, her kaplanın postundaki ve yanaklarındaki çizgiler ile kaşları diğerlerinden farklıdır. Tıpkı insanların parmak izleri gibi… TAMAMLAYICI BİLGİLER * İnsanda Musavvir isminin tecellisi zigot, ana rahminde kırk iki ya da kırk günlük olduğunda gerçekleşmeye başlar, ruh üfürülür. “Zigotun oluşumunun üzerinden kırk iki gece geçtikten sonra ALLAH bir melek gönderir ve onu şekillendirerek, kulağını, gözünü, cildini, etlerini ve kemiklerini yaratır. Sonra da melek Ya Rabbi! Bu erkek mi olsun yoksa dişi mi?’ diye sorar.” Müslim * “Mahluklar henüz yaratılmamışken, her şeyin mahiyeti ALLAH’ın ilmindeydi. Bu mahiyetlerin her birinin de kendine has bir manevi siması’ vardı. Bunlar dünya sahnesine çıkarıldıklarında her birisine ona özel bir maddi suret takıldı. Görünmez suretler, görünür hale geldiler. Ete kemiğe büründüm/Yunus diye göründüm’ beytinde bu mana enfes bir şekilde dile getirilmiştir. … Musavvir ismi tefekkür edilirken, bu başkalıkların aynı zamanda büyük bir rahmet olduğu da düşünülmeli. Mesela bütün insanlar aynı simaya sahip olsalardı, toplum hayatı bir keşmekeş içine girerdi.”Alaaddin Başar, Esma-i Hüsna, 56-57 * “Kul, Musavvir isminden istifade ederek, kendi ruhuna şekillendiricilik vasfını kazandırmış olur.” İmam Gazali “Bir toplum kendi iç durumlarını değiştirmedikçe, ALLAH onların dış durumlarını değiştirmez.” 13/Ra’d11 * Musavvir ismi Efendimiz’in Ona Binler Selam duaları içinde özel bir yere sahiptir. Hz. Ali’nin rivayet ettiğine göre, Hz. Muhammed secde halindeyken şu şekilde dua ederdi “ALLAH’ım! Senin rızan için secdeye kapandım. Sana iman edip, bütün varlığımla teslim oldum. Benim yüzüm, kendisini en başta yaratan, sonra insana has şekle büründüren, kulak ve gözle donatan yüce Zatına secde etmektedir. Yaratıp, düzenleyenlerin Musavvir en güzeli olan ALLAH’ın kudret ve sanatı çok yücedir.” Müslim * Herhangi bir manevi-sosyal-maddi oluşumun tamamlanıp, mükemmel halini almasından sorumlu olanlar için gerekli olan vird, “Ya ALLAH ya Musavvir” zikridir. GAFFAR TEMEL ANLAMI * Ne kadar çok ve sürekli olursa olsun bütün günahları affeden. Onların üzerlerini örten. “Rabbinizden bağışlanma dileyin, çünkü O Gaffar’dır” 71/Nuh10; “Şüphesiz ki ALLAH, Kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bundan başka günahları, dilediğine bağışlar.” 4/Nisa48 TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * “Güzel olanı gösterip, çirkin olanı gizleyen.”İmam Gazali * Sadece günahlarla sınırlı kalmayıp, insan için utanma nedeni olabilecek her şeyi gizli kalmaya yatkın bir biçimde planlayıp yaratmış olan. İnsanın bazı doğal-bedensel fonksiyonları ve bunlarla ilgili vücut organları ve bu fonksiyonlarla sinir sistemi arasındaki ilişki bu açıdan düşünülebilir. * “Gaffar isminin tecellisi sayesinde, setr’ örtme/gizleme şeklinde kula yönelen ilahi lütuflar şunlardır a Bedenin çirkin görülen organlarının içte gizlenmesi, güzelleriyle örtülüp süslenmesi. b İnsanın kötü düşünce ve duygularının kimsenin vakıf olamayacağı iç dünyasında gizlenmesi. Öyle ki içinden geçen vesvese, hile, hıyanet ve kötü zanlara başkaları vakıf olsa ondan nefret eder, hatta onu öldürüp ortadan kaldırmaya çalışırlardı. c Kişiyi başkalarının yanında mahcup duruma düşürecek günahların bağışlanması ve imanını koruduğu takdirde bunlardan doğacak çirkinliklerin sevaplarla örtüleceğinin vaat edilmesi. Kulun Gaffar isminden nasibi, ifşa edilmesini istemediği kusurlarının benzerlerini başkalarında gördüğü takdirde onları yaymayıp örtmesidir. Şüphe yok ki insanların gizli taraflarını araştıran, kötülüğe kötülükle karşılık veren kimse Gaffar isminin tecellilerinden faydalanamaz.”İmam Gazali * “Gaffar isminin tecelli ettikleri örtünenler iki tabakada bulunurlar a Günah işledikten sonra cezalandırılmaktan korunanlar. Bu kısım, mağfiret edilenlerdir. b Günaha arzu duymadığı için günah işlemekten korunanlardır. Bu grup, korunan’ kimselerdir.” SadreddinKonevi, Esma-i Hüsna Şerhi, 67 * Gafir ismi hata ve günahlarımızı insanlardan, Gafur ismi ruhlardan ve meleklerden gizliyordu. ALLAH’ın bağışlayıcılığı silsilesinin son basamağı olan Gaffar ismi ise her çeşit hata ve günahımızı bizim kendimizden bile gizler. Onun tecellisi sayesinde bir süre sonra o hata ve günahı unutur, artık daha fazla utanç hissetmez ve vicdan azabı çekmez hale geliriz. Düşünün, ya Gaffar tecelli etmeseydi ve her günah ölünceye kadar aklımızda ve vicdanımızda hep taze kalsaydı? * “Kulun üç menfi ismi vardır Zalim, zalum, zallam. Zalim, onlardan kimi kendine zulmeder’ 35/Fatır32 ayetinde; zalum, Doğrusu o insan çok zalim, çok cahildir.’ 33/Ahzab72 ayetinde geçer. Bu anlamda, insan çok zulüm işlerse ona zallam’ denilir. Yüce ALLAH’ın bu isimlerin her birine karşılık bir ismi vardır. Buna göre Cenab-ı Hak sanki kula Eğer zalim olursan, Ben Gafir’im; eğer zalum olursan, Ben Gafur’um, eğer zallam olursan, Ben Gaffar’ım’ demek istemiştir.”Fahrüddin er-Razi * “Gafr’ kökünden türeyen isimlerdeki ortak temel muhtevanın günahkarın teşhir ve ilan edilmemesi’ olduğuna Gaffar’ ismiyle ilgili açıklamalar sırasında da değinilmişti. Abdullah b. Ömer’den rivayet edilen ve birçok kaynakta yer alan bir hadis, bu setr’ keyfiyetini açıklığa kavuşturmaktadır. Söz konusu hadise göre, ahiret gününde ALLAH, Mü’min kuluna dünyada yapmış olduğu bütün günahları kimsenin görüp duyamayacağı bir şekilde teker teker hatırlatıp ikrar ettirecektir. Bu durum karşısında mahvolduğuna hükmedecek olan bu kula ALLAH Ben senin yaptıklarını dünyada gizlemiştim, bu gün de bağışlıyorum’ Buhari, Mezalim,2 buyuracak ve bu kula sadece sevap defteri verilecektir.” Metin Yurdagür, Esma-i Hüsna, 143 PRATİK BOYUT * Kendisine yapılan bir kötülüğü yıllarca unutamayıp, Mü’min kardeşini bağışlamaya yanaşmayan bir insanın Gaffar ismine ayna olması da, araç olması da o ismi anlaması da çok zordur. * Gaffar isminin tecellisine ayna olan kişinin günahları ne kadar çok olursa olsun affedilir. Fakat bu, onların pişmanlık duyma, samimi olarak tevbe istiğfarda bulunmaları ve kendilerine kötülük yapmış başka Mü’minleri bağışlamaları şartına bağlıdır. Bu niteliklere sahip olanlar sadece affedilmekle de kalmaz, günahlarının üzerleri örtülerek başka bilinçli varlıkların da insanlar, cinler ve melekler gibi onlardan haberdar olmaları engellenir. Böylelikle kişi, o günahları nedeniyle mahcubiyet yaşamaktan da korunmuş olur. * Gaffar isminin tecellisine araç olan Mü’minler; insanların, onlara günah işlettiren eğilim ve yeteneklerinin sevap ve hayır üretir hale gelmeleri için gayret gösterir ve o günahların başkaları tarafından öğrenilip, sahiplerini mahcup etmemesi için çaba sarf eder. Onların üzerlerini örtmeye çalışır. Özellikle kimsenin ayıp ve günahını onun yüzüne vurmaz. Efendimiz Ona Binler Selam buna işaret ederek “Her kim bir Mü’minin ayıbını örterse, ALLAH da Kıyamet Günü’nde onun bir ayıbını örter.” buyurmuştur. * “Bu adın zikrinin özellikle ALLAH’ın cezasından korkan korku ehline faydası vardır.”Afifüddin et-Tilmsani, Esmaü’l-Hüsna, 161 * “Bir kişinin kalbinde öfke ateşi parladığında hemen Ya Gaffar’ı hatırlayıp zikrederse bu ateş, ALLAH’ın izniyle, sönebilir.”Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 65 İLGİLİ HADİSLER * “Kim bir Müslümanın ayıbını örter, kusurunu bağışlarsa ALLAH da Kıyamet gününde onun kusurunu bağışlar.” Buhari * “Sizler, günahlarınız göklerle yer arasını dolduruncaya kadar günah işleseniz ve sonra ALLAH’tan bağışlanma dileseniz, şüphesiz ALLAH sizi bağışlar. Muhammed’in nefsi kudret elinde olan ALLAH’a yemin ederim ki, eğer sizler hiç günah işlemiyor olsaydınız, ALLAH, günah işleyen bir topluluk getirirdi de onlar ALLAH’tan bağışlanma dilerlerdi ve O da onları bağışlardı.” Müsned, Ahmed b. Hanbel * Efendimiz Hz. Muhammed Ona Binler Selam Gaffar isminin ahiretteki bir tecellisini şöyle anlatır “Bir adamın Cehennem ateşine atılması emrolundu. Adam, Cehennem’e giden yolun üçte birlik kısmına ulaştığında ardına döndü. Yolun yarısına ulaştığında tekrar ümitle ardına baktı. Yolun üçte ikilik kısmına ulaştığında tekrar ümitle arkasına döndü. Bunun üzerine ALLAH şöyle buyurdu Onu geri çevirin ve ona niçin üç defa ardına dönüp baktığını sorun.’ O da cevaben Ben yolun üçte birlik kısmına ulaştığımda Senin Rabbin Gafur ve Rahim’dir’ 18/Kehf58 sözünü hatırladım. Bunun üzerine bağışlanma ve rahmet ümidine yöneldim. Yolun yarısına ulaşınca Senin Zira ALLAH’tan başka günahları kim bağışlayabilir ki?’ sözünü hatırladım. Umudum kuvvetlendi. Yolun üçte ikilik kısmına ulaşınca Senin De ki Ey kendi canları aleyhine haddi aşan kullarım! ALLAH’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü ALLAH bütün günahları bağışlar!’ 39/Zümer53 ayetini hatırladım. Senin mağfiretini ve rahmetini umarak umudum daha da arttı’ dedi. Bunun üzerine yüce ALLAH Git! Hiç kuşkusuz seni bağışladım’ buyurdu.” Müsned, Ahmed b. Hanbel KAHİR/KAHHAR TEMEL ANLAMI * Gücü, bütün güç sahiplerinin üzerinde ve onlara baskın, galip olan, hiç yenilmeyen. “O, kullarının üstünde kahredici bir güce sahiptir.” 6/En’am18 * Bütün varlıkları emir ve iradesi altında bulunduran. Onları kuvvet ve kudretiyle içten ve dıştan kuşatmış bulunan. Hiçbir şey Kendisinin hükmünden dışarı çıkamayan. “O gün onlar mezarlarından meydana çıkarlar. Onların hiçbir şeyi ALLAH’a gizli kalmaz. Bu gün hükümranlık kimindir?’ denir. Hepsi Vahid ve Kahhar olan ALLAH’ındır.’ derler.” 40/Mü’min16 * Bütün güç sahiplerine o gücü veren. TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * Dilediğinde her şeyi kahreden fakat bu ismin öncelikli ve temel anlamı olarak, yok eden, ezen, perişan eden gibi tanımlar yapmak doğru değildir. Bu tür anlamlar ancak ikincil olmak üzere doğru kabul edilebilir. * Yaratılışa ait zahiri tecellileri ezeldeki takdirine uygun olarak değiştiren. * “Zor kullanmak ve mecrasından çıkarmak suretiyle bir şeye boyun eğdiren. Başkasını, Kendi iradesinin dışında iş yapmaktan alıkoyan.”Fahrüddin er-Razi * “İlahi hakimiyete karşı direniş gösterenlerin önce akıllarına ve duyularına seslenen belgeler sunan, bu yarar sağlamadığı takdirde çeşitli afet ve belalarla onları uyaran ve en sonunda da onları yok ederek ortadan kaldıran.”Zeccac * “Yarattıklarını istediği şeyle ve istediği şekilde yöneten. Bu yönetime, yaratılmışlara gam ve üzüntü veren şeyler de dahildir. Örneğin, hayatı çekip almak gibi. Bu isim, ALLAH’ın bazen yarattıklarına ağır, sıkıntılı ve üzücü haller de vereceğini ifade eder.”Halimi * “Yarattıkları içindeki zorba ve azgınları cezalandıran ve bütün yarattıklarına onları öldürmekle galebe eden.”Hattabi * “ALLAH, Zatını Kahhar olarak isimlendirmekle yarattıklarına benzemeyen bir yücelik ve büyüklüğe sahip olduğunu bildirmek istemiştir.” Matüridi TAMAMLAYICI BİLGİLER * Evrendeki bütün değişim ve dönüşümler, Kahhar isminin tecellisiyledir. Örneğin, gündüzün gelişi gecenin kahredilmesiyle, yazın gelişi kışın kahredilmesiyle olur. Su ateşi kahreder. Her varlığın zıddı ve kendisini mağlup eden başka bir varlık vardır. * Her çeşit cihadın temeli bu isimdir “Fitne ortadan kalkıp, din yalnız ALLAH’ın oluncaya kadar onlarla savaşın.” 2/Bakara193; “Kafirlerle savaşta karşılaştığınız zaman hemen boyunlarını vurun. Sonunda onları iyice vurup sindirince, bağı sıkıca bağlayın onları esir alın.” 47/Muhammed4 PRATİK BOYUT * “İlahi ahlakla ahlaklanmanın bir gereği de, ALLAH’ın kahrına hedef olanları kahretmektir. Bu noktada hatırımıza hemen şeytan gelir. İnsan, şeytanı kahrettiği nispette ALLAH’ın lütfuna mazhar olur. şeytanı en çok kahreden şeyler ise, iman, salih amel ve güzel ahlaktır’ Kahhar isminin tecellisi, bütün azametiyle Cehennemde kendini gösterecek ve böylece kâfir ve müşrikler, kahır ve perişan olacaklardır. Kahhar ismi, insanı isyan ve günahtan men ederek Cehennem azabından uzaklaştırır.”Alaaddin Başar, Esma-i Hüsna, 61 * Nefsinin haram arzuları ve eğilimleri ile şeytanının oyunlarını etkisiz hale getirmiş olan Mü’min, Kahhar isminin tecellisine ayna olmuştur. Bu niyet ve bilinç ile “Ya Kahhar ya ALLAH” zikrinin vird haline getirilmesi gerekir. * “Bu isimleri bilen Müslüman ALLAH’a karşı derin bir korku duyar. Nefsine, şeytana ve düşmanlara galip gelir. Onların isteklerine boyun eğmez. Mevlasına itaati tercih eder. Ahiret için çalışmasına mani olan her şeyden uzaklaşır.” İzz b. Abdisselam * Dünya üzerinde İslam ve ALLAH düşmanlarını maddi ya da manevi fakat sonuç sağlayacak bütün vasıtaları kullanarak etkisiz hale getirmeye çalışan Mü’minler Kahhar isminin tecellisine araç olmuştur. Bu büyük bir sorumluluk ve şeref kaynağıdır. * Mü’min’lere zulm etmek isteyenlere karşı Kahhar isminin zikrini vird edinmek gerekir. * “Bu ismin zikri, özellikle, zorbalarla, zalimlere yarar. Bu ismi andıkları takdirde tümü Hakk’a dönmüş olur.”Afifüddin et-Tilmsani, Esmaü’l-Hüsna, 147 İLGİLİ HADİSLER Efendimiz Ona Binler Selam gece uykudan uyandığı zaman Kahhar ismini de zikrederek şöyle dua ederdi “Gaffar çok bağışlayan, Galip hükmünde galip olan, yerin göklerin ve ikisi arasındakilerin Rabbi olan, Kahhar yenilmeyen ve daima galip olan bir tek ALLAH’tan başka ilah yoktur.” Nesai VEHHAB TEMEL ANLAMI * Rızk, mal-mülk, hidayet, sağlık, afiyet, şöhret, makam, saygınlık, ilim, basiret, hikmet maddi ve manevi nimetlerin her ikisini birden ve sınırsız olarak ve hiçbir karşılık beklemeden sürekli olarak veren. “Ve katından bize bir rahmet ver. Şüphesiz Vehhab Sensin, Sen!” 3/Al-i İmran8 * Kullarının çalışıp kazanmakla elde edemeyeceklerini, onlara vermeye kadir olan. TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * Verdiğinin karşılığını beklemeyen ve sitem etmeyen. Kendisine isyan edildiği ve günah işlendiği için ikram ve nimetlerini kesmeyen. * “Hak etmeyenlere de lütuf ve ihsanda bulunan.”Halimi Örneğin yok olan bir şeyin yaratılıp, varlık meydanına çıkartılması gibi. * “Vehhab isminin tecelli ederek ALLAH’ın kuluna bağışta bulunması, bir babanın hiçbir karşılık beklemeden evladına, sadece o, kendisinin evladı olduğu için bağışta bulunması gibidir.”Gazali * “Kulunu hayırlı amellerde başarılı kılan.”Matüridi * “Hibe ettiği şeyler çok çeşitli olmadıkça, daima fazla fazla vermedikçe ve bağışı devam etmedikçe Vehhab adı hak edilmez. İnsanlar ancak sahip olabildikleri mal ve maddi değerleri hibe olarak verebilirler. Dolayısıyla onların hibe etme güçleri sınırlıdır. Bu yüzden hastaya şifa, kısır olana çocuk, sapıklıkta olana hidayet, sıkıntı ve belada olana esenlik ve afiyet veremezler. Oysa ALLAH, bütün bunları vermeye ve hibe etmeye kadirdir.” Hattabi * “Gerçek şu ki ALLAH’ın dışında karşılıksız bir şey veren hiçbir mülk sahibi yoktur.”İzzeddin Cemel TAMAMLAYICI BİLGİLER * “ALLAH’ın hibe ve lütfu, herhangi bir nimet ve iyiliğe bağlı olmaksızın gelendir. O’nun hibe ve lütfunda hiçbir acı ve zarar bulunmaz. İçinde acı, zarar ve zorluk bulunan nimet ve iyilikler hibe sayılmaz. Ve katından bize bir rahmet ver. Şüphesiz Vehhab Sensin, Sen!’ 3/Al-i İmran8 ayetinin anlamı budur. ALLAH bu ayetle salih kullarına nasıl ibadet ve dua etmeleri gerektiğini, içinde bir zorluk ve zararın bulunmadığı nimet ve ihsanının nasıl isteneceğini, inkarcıların sapıklığını arttırmak için ALLAH’ın kendilerine üst üste verdiği lütuflardan istidraç nasıl korunmak gerektiğini öğretmektedir.”Ebu Bekir b. El-Arabi PRATİK BOYUT * Kendisine peygamberlikle birlikte o güne kadar hiç kimseye verilmemiş ölçüde dünya nimeti de verilmiş olan Hz. Süleyman, ALLAH’ın bu çift boyutlu ve eşsiz lütfunu O’nun Vehhab ismini zikrederek istemiştir “Rabbim! Beni bağışla! Ve bana, benden sonra hiç kimseye nasip olmayacak bir hükümranlık ver! Çünkü Sensin o Vehhab olan Sen!” 38/Sad35 Bu Kur’an sırrından anlaşılıyor ki, ALLAH’ın maddi ve manevi nimetlerini çok geniş ölçüde ve bir arada isteyen kullar bu dileklerine Vehhab ismini aracı ve şefaatçi yapmalıdır. * Bu ismin tecellisine ayna olan insanlar, ALLAH’ın hem maddi hem de manevi nimetlerini bol bol vererek, her iki anlamda da zengin kıldığı kişilerdir. * Vehhab isminin tecellisine araç olanlar ise insanları maddi ve manevi olarak donatıp, hem refah içinde hem de müttaki bir kul olmaları için uğraşan ve bu uğraşıları karşılığında da onlardan bir şey beklemeyen kişilerdir. Bunlar genellikle Mü’min devlet adamları arasında bulunur. Ünlü halife Ömer b. Abdülaziz gibi. * Vehhab isminin bilincine ermiş olan Mü’minler, maddi ya da manevi hiçbir lütuf için ALLAH’tan başka hiçbir varlık karşısında beklentiye girmezler. Malını ALLAH yolunda sarf eder, rahatını ALLAH için terk eder ve bu fedakarlıkları nedeniyle de mükafatını sadece ALLAH’tan beklerler. Bu konudaki ihlas ve azimleri sayesinde de istediklerine kavuşurlar. * Her şey ALLAH’ın mülkü olduğundan ve O dilemedikçe hiç kimse hiç kimseye hiçbir şey veremeyeceğinden, sebepler kim ve ne olursa olsun gerçekte veren tek başına ALLAH’tan başkası değildir. Sebepleri aşarak bütün lütufların sadece O’ndan geldiğini bilenler ise Vehhab isminin tecellisinden nasibi olanlardır. * Gazali “Mü’min kul, ALLAH’tan Cennet’te dahil olmak üzere hiçbir karşılık beklemeden, kullukta bulunursa bu durum o kişide Vehhab isminin güçlü bir biçimde tecelli ettiğini gösterir.” REZZAK TEMEL ANLAMI * Yarattıklarına nerede olurlarsa olsunlar son nefeslerine kadar muhtaç oldukları maddi ve manevi her şeyi, bedenlerinin ve ruhlarının gıdalarını, kesintisiz biçimde ve çok çok veren “Yeryüzünde yaşayan bütün canlıların rızkı ALLAH’â aittir.” 11/Hud6 * “Şuayb Dedi ki Ey halkım! Eğer ben Rabbimden gelen açık bir delile dayanıyorsam ve O Kendi katından bana güzel bir rızk peygamberlik lütfetmişse?” 11/Hud88 * “Tekrar tekrar rızk veren, onu çoğaltıp genişleten.”Halimi * “Rızka kefil olan, her canlıyı yaşatacak zaruri gıdayı üzerine alan.”Hattabi “O, doyurur, Kendisi doyurulmaz.” 6/En’am14; “ALLAH size verdiği rızkı kesiverse, size rızk verebilecek olan kimdir?” 67/Mülk21 TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * “Rızk ise, ihtiyaca cevap olarak sürekli verilen azık demektir. Maddi de olur, manevi de. Mesela, manalar, aklın rızkıdır, görünen varlıklar gözün rızkıdır, yiyecekler dilin rızkıdır, sevilenler kalbin rızkıdır, kokular burnun rızkıdır. İnsanın her hissine göre bir sofra vardır. Evet, her rızkı ALLAH yaratır. … Mideyi yaratan ALLAH, ona münasip rızıkları da yaratıyor.”Ömer Sevinçgül, ALLAH, 31 * “Genellikle rızk denildiğinde, öncelikle, bedenin ihtiyacını karşılayan, ona güç ve kuvvet kazandıran maddi nimetler hatıra gelir. … Manevi rızk denilince, öncelikle, ruh ve kalbi rahat ettirerek huzura kavuşturan şeyler hatıra gelir. Aklın rızkı, nimetin kendisi değil, onu tefekkür etmektir. Kalbin rızkı, çiçeğin kokusu ve rengi değil onu sevmek, onda tecelli eden ilahi isimleri sevmek ve o isimlerin sahibi olan ALLAH’ı sevmektir.”Alaaddin Başar, Esma-i Hüsna, 64 * “Rızk, Cenab-ı ALLAH’ın canlıya zevk ve faydalanma nasip ettiği şey’ diye tarif edilir. Şu halde mülk olsun olmasın, yenilen içilen ve başka şekillerde kullanılan ve bilfiil faydalanılan mallara uygun olduğu gibi evladı, eşi, gayret ve işi, ilim ve bilgileri de içine alır. Ancak hepsinden de yararlanılması gerekir. Bu yararlanma dünya ve ahiret yararlanmasından daha geneldir. Buna göre bilfiil yararlanılmayan din ve dünyevi mal, mülk, evler, aile, ilim ve bilgi rızk değildir. Bir şey çeşitli yararlanma biçimlerine ve farklı kimselere göre rızk olabilir. Malından, gücünden, ilminden yararlanmayanlar rızıklanmış değildir.”Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır TAMAMLAYICI BİLGİLER * “Rızk fiiline muhatab olanlar ise, çeşitli hayat tabakalarından bütün canlılar, bütün insanlar, bütün şehidler ve Cennet ehlidir. Kaydetmek gerekir ki, takdir ettiği yaşama sürelerince, her canlının rızkını üstlenen ALLAH, bu rızkı istediği kimse hakkında genişletir veya daraltır. Ve bunun israfla heder edilmesine razı olmaz” Suat Yıldırım ALLAH, kullarına rızkı bol bol verseydi, yeryüzünde azarlardı. Fakat O, rızkı dilediği ölçüde indirir. Şüphesiz O, kullarına karşı Habir’dir, Basir’dir her şeyden haberdar, her şeyi gören” 42/Şura27 * “ALLAH, Kendi takdirine göre rızk verir. ALLAH’ın rızkı vermesi akıl ve zekaya göre değildir. Aptala ve cahile de rızkını veren O’dur. ALLAH’ın takdiri gereği, rızkı elde etmenin ve zengin olmanın yollarını çok iyi bilen kimselerin bol rızka ve servete kavuşamayıp fakir düşmeleri çok görülen olaylardandır. Rızkı elde etmek, rızkı aşırı isteyip hırs göstermekle mümkün değildir. ALLAH Kendi takdiri, tedbiri ve kudreti gereği bir sebebe bağlı ya da bir sebebe bağlı olmayarak veya harici bir sebeple yarattıklarının rızkını azaltır veya çoğaltır.”Matüridi, İmam Matüridi’de Esma-i Hüsna, Musa Koçar,61 * “Rezzak’ın yarattıklarını rızıklandırmasında onların iman veya küfür içinde bulunmaları önemli değildir.”SadreddinKonevi, Esma-i Hüsna Şerhi, 73 * “Kur’an’da bu fiil insana dayandırılmamış, gerek doğrudan doğruya ve gerekse bir takım sebeplere bağlı olarak rızk vermenin Cenab-ı Hakka ait olduğu vurgulanmıştır.”İzzeddin Cemel * “Kim Rezzak’ın sadece ALLAH olduğunu bilirse O’na yönelen gerçek bir ferd olmuş olur.”Kuşeyri, * Bir adam ALLAH Dostu Hatim el-Esamm’a sorar “Nereden yiyorsun?” “O’nun hazinesinden” “Sana gökten ekmek mi yağıyor?” “Eğer yeryüzü O’nun olmasaydı gökten yağdırırdı.” * Rezzak isminin tecellisine ayna olanlar, ALLAH’ın maddi ve manevi olarak rızıklandırdığı bütün varlıklar; araç olanlar ise o varlıklara ALLAH’ın verdiği rızıklara vasıta olanlardır. Bu nedenle “kulların elleri ALLAH’ın rahmet hazineleridir” denmiştir. * “Eli, bedenlerin rızkının hazinesi, dili de kalplerin rızkının hazinesi kılınan kişi yüce lütfa mazhar olmuştur.”İsmail Bursevi * “Rezzak’ı görmekle nimete ulaşan kimseye kaybettiği rızıklar zarar veremez.”SadreddinKonevi, Esma-i Hüsna Şerhi, 73 * “O, rızıkları ve rızıklandırdıklarını yaratan, onlara rızıklarını ulaştıran ve rızık elde etme sebeplerini meydana getirendir. Rızıklar ikiye ayrılır 1- Bedenin muhtaç oldukları rızıklar. Bunlar her türlü maddi yiyecek ve içeceklerdir. 2- Kalbin muhtaç olduğu rızıklar. Bunlar her türlü ilimler ve ilhamlardır. Batıni rızıklar, yani kalbin gıdası olan ilimlerle, mükaşefeler kalbe ait manevi açılımlar, keşifler, rızıkların en üstünüdür. Çünkü Batıni rızıkların ürünleri ebedi hayattır. Zahiri rızıkların, yani bedenin ihtiyacı olan gıdaların ürünü ise kısa bir süre için bedenin kuvvetli kalmasıdır.” Gazali *“Manevi rızıklar kutsal kitaplardadır, fakat bazıları esasen ter ü taze olmalarına rağmen insan eliyle kirletilmişlerdir. Ancak en son kitap olan Kur’an-ı Hakim hariç; onunla oynanmadığı gibi bir noktası dahi değiştirilmemiştir. Maddi rızkımızı kazanmak için gayret göstermemiz gerektiği gibi Kur’an’dan alacağımız manevi rızkımız da gayretlerimizin miktarına göre bir derecede olacaktır.”Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 69 Maddi rızıklar da yeryüzüne büyük bir hikmet, adalet ve rahmet ile dağıtılmıştır. İnsanlık tarihi boyunca yeryüzünün enerji kaynaklarındaki sıralanış bu durumun en net göstergelerinden biridir “Enerji kaynakları arza öyle dengeli yerleştirilmiş ki medeniyet farkına varmadan kaderini yaşamaktadır. Önce kömürü keşfetti. Arkasından petrole geçti. Oradan da nükleer enerjiyi buldu. Enerji kullanım tarihine bir nazar edelim. Dünya nüfusu 200 milyon olana kadar orman fazlası odun insanların ihtiyacına kafi geliyordu. Nüfusun milyarı bulduğu son yüz yıllarda ise, toprağın altında kömür depoları bulunmasa idi hiç de iç açıcı neticeler ortaya çıkmayacaktı. 19. asırda tüm ormanlar bitirilecek, 20. Yüzyıla çıplak bir yeryüzü miras kalacaktı. Arzın petrol depoları olmasa 5 milyara ulşan bugünün dünyasına kömür de kafi gelmeyecek, kömürlü tren ve vapur dışında hiçbir motorlu taşıt kullanamayacaktık. Demek ilk çağlarda canlıların iri olmasında son çağlardaki insanların ihtiyacının görülüp planlanması var. Çünkü kömür ve petrol o zaman ki olağanüstü irilikteki bitki ve hayvanların yer altında kalıp, dönüşümler geçirmesi sonucu oluştuğu kabul ediliyor. Şu halde bu kadar bol petrol ve kömür için herbiri onlarca hatta yüzlerce tom ağırlığındaki hayvanlar ve olağanüstü irilikte bitkiler fgerekiyor olmalıydı. İlahi hikmetin bu fevkalade ince hesapları düşünen kafaları hayret ve tefekküre sevketmektedir.” Osman Çakmak, Soyut Dünyalar ve Gerçek Uzaylılar, 89 PRATİK BOYUT * Kur’an, Rezzak isminin tecelli ederek, insanın maddi ya da manevi ihtiyacının giderilmesini kulun iradesine düşen, sırlı ve önemli bir sebebe bağlamıştır “Kim ALLAH’a karşı gelmekten sakınırsa takva sahibi olursa, ALLAH ona bir çıkış yolu yaratır. Ve onu hiç ummadığı yerden rızıklandırır.” 65/Talak2-3 Yani kuldan takva, ALLAH’tan da rızk… Hem de hiç beklenilmeyen bir yerden ve sürpriz olarak… * ALLAH’tan rızkımızı isteme konusunda Kur’an’ın öğrettiği bir diğer dua da Hz. Musa’ya ait olan “Rabbim! Doğrusu bana indireceğin her hayra muhtacım!” 28/Kasas24 yakarışıdır. Bu dua, özellikle, kullardan hiçbir yarar gelmeyecek gibi görünen durumlarda yapılmalıdır. * “Karnı tok olduğu halde sanki açlıktan kansız kalmış gibi açgözlülük eden ve daha fazlasını isteyen kimsenin durumu ne kötüdür. Oysa sen, muhtaç olduğun halde, aşırı düşkünlük göstererek rızk arama. Bil ki düşkünlükle rızk araman sana takdir edilen rızkı kesinlikle arttırmaz. Sana ancak takdir edilen rızk ulaşır, fazlası değil. O halde kendini küçük düşürerek rızk aramaktan vazgeç, onurunu koru. Hz. Peygamber şöyle buyurmaktadır Ruhulkudüs kalbime ilham etti ki, hiçbir nefis, rızkını tamamlamadıkça ölmeyecek. O halde ALLAH’tan korkun ve güzellikle isteyin. Helal olanı alın, haram olanı bırakın.”Kurtubi * “Kulun Rezzak isminden nasibi iki noktadadır. Bunlardan biri gerçek anlamda rızk verenin ALLAH olduğunu bilmesi, O’ndan talepte bulunması ve O’na güvenmesidir. İkincisi O’nun kullara, hakka klavuzluk eden bir ilim, irşat eden bir dil veren bir el lütfetmesidir. Böylece kul, sözleri ve fiillerinin yardımıyla, değerli rızıkların kalplere ulaşmasına aracı olur. ALLAH, bir kulu sevdiğinde yaratılmışların ona olan ihtiyacını arttırır ve onu ilahi nimetlerin ihtiyaç sahiplerine ulaşmasına aracı kılar.”Gazali * “Her Müslüman, ALLAH’tan başka rızk veren bir mutlak Rezzak’ın olmadığını bilmelidir. Eğer başkası, geçinmesi için rızk veriyor görünse de gerçekte o, kendisine verileni vermektedir. O halde sen de ALLAH’ın sana rızk olarak verdiklerinden başkalarına ver ki, ALLAH sana daha fazlasını versin. Yüce ALLAH bu gerçeği bize şöyle bildirmektedir” Kurtubi De ki Rabbim dilediğine bol rızk verir ve dilediğinden kısar. Siz ALLAH için ne verirseniz, ALLAH da onun yerine size başkasını verir. O, rızk verenlerin en hayırlısıdır.” 34/Sebe39 İLGİLİ HADİSLER * Hz. Muhammed Ona Binler Selamözellikle İslam’ı yeni kabul etmiş olanlardan şu duayı yapmalarını istemiştir “ALLAH’ım! Günahlarımı bağışla, bana merhamet et. Daima doğru yolu izlememi nasip et. Bana beden sağlığı lutfet ve beni rızıklandır.” Müslim * “Eğer siz, ALLAH’a hakkıyla tevekkül edebilmiş olsaydınız, kuşları rızıklandırdığı gibi sizi de rızıklandırırdı. Kuşlar, sabah erkenden aç giderler, akşam tok olarak dönerler.” Tirmizi * “Şüphesiz ki rızk, kulu, ecelinin kendisini aradığı gibi arar.” İbn-i Hibban * “Zikrin en hayırlısı gizli olanı, rızkın en hayırlısı da ihtiyacı karşılayacak kadar olanıdır.” Münziri * “Kızı Hz. Fatıma’ya seslenerek Ey kızım kalk! Rabbinin rızkını taksim etmesine şahit ol. Gafillerden olma! Şüphesiz ki ALLAH Azze ve Celle insanların rızıklarını tan yerinin ağarması ile güneşin doğması arasındaki zamanda taksim eder.” Beyhaki * “Rızka seni araması emredildi, sana da Cennet’i araman emredildi.”Hz. Ali FETTAH TEMEL ANLAMI * Her çeşit kapalılığı ve sıkıntıyı açıp, rahatlık ve genişlik veren. * “Kullarına rızk ve rahmet kapılarını açan, onların iş ve girişimlerinin önündeki bütün engelleri kaldıran, insanların gerçeği görebilmeleri için kalp ve basiretlerini örten perdeleri kaldıran.”Hattabi * “Yardımıyla her kapalı şeyin açıldığı ve hidayetiyle her sorunun çözüldüğü isimdir. Bazen ülkeleri düşmanların ellerinden çıkarıp peygamberleri için fetheder ve Doğrusu Biz sana apaçık bir fetih verdik’ 48/Fetih1 der. Bazen de velilerin kalplerinden perdeyi kaldırıp, yüceliğinin iklimine ve azametinin güzelliğine giden kapıları onlar için açar ve ALLAH, insanlara bir rahmet açtı mı, onu engelleyecek olmaz. O’nun engellediğini de salacak yoktur.” 35/Fatır2 der. Gayb ve rızk anahtarlarını elinde bulunduran ALLAH, elbette Fettah olmaya layıktır.”Gazali TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * “İyilik kapılarını açan, bütün anlaşmazlıkların nihai hakemliğini yapmak suretiyle mutlak adaleti gerçekleştiren, hak ile batılı birbirinden ayırıp durumu açıklığa kavuşturan, mazlumlara yardım edip Mü’min kullarına zafer veren” Ragıb el-İsfahani Onlara kafirlere gökten bir kapı açsak da oraya çıkacak olsalardı Herhalde gözlerimiz bağlandı, belki de büyüye tutulduk!’ derlerdi.” 15/Hicr14-15 * “Fettah, hüküm verendir. ALLAH, verdiği hükümlerle kulları arasında kilitlenen sorunları ve hak ile batılın arasını açan, haklıyı yüceltip, haksızı alçaltandır. Bu, dünyada olabileceği gibi ahirette de olabilir.”Halimi * “Gizli, açık her meselede hükmeden.”Alusi * “Kapalı meselelerde Hakim olan.”Beydavi * “İşlerin hakikatlerini bilen adil hakim De ki Rabbim hepimizi bir araya toplayacak, sonra aramızda adaletle hükmedecektir. O, Fettah’tır, Alim’dir.”İbn Kesir * “Yaratılmışlardaki gizlilikleri ortaya çıkaran. Gizli olanı açık hale getiren. Hakkı batıldan, hidayeti sapıklıktan ayıran.”Matüridi, Matüridi’de Esma-i Hüsna, 62 * “Nimet ve azap kapılarını açan.”SadreddinKonevi, Esma-i Hüsna Şerhi, 76 * “Fettah’ın ilgi alanları üçtür. 1. Yokluk kilidini açıp, nesne ve olaylara varlık kazandırmak. 2. Bilinmeyeni, kelamı Kur’an ile açıklamak ve her müşkülü çözmek. 3. Rızık ve nasip kilitlerini açmak. Bu sonuncu tecelli, kıtlıktan sonra yağmur, fakirlikten sonra zenginlik vermek suretiyle maddi alanda olabileceği gibi üzüntüyü sevince, sapıklığı hidayete, isyanı itaate, günahkarlığı tevbeye, mağlubiyeti zafere ve cehaleti ilme çevirmek suretiyle manevi alanda da gerçekleşebilir.”Ebu Bekir İbnü’l-Arabi * “Rabbimiz, Fettah ismiyle her şeye layık bir şekil açar. Fetih fiilinin tesiriyle sayısız tohumlar açılır bitki olur, yumurtalar kuş biçimi kazanır. İnsanı karanlık ana rahminde tek hücreden yaratır, ona kendine özgü bir şekil verir … Galaksiler, yıldızlar, gezegenler bir fetih’ ile açılıp şimdiki şeklini almıştır.”Ömer Sevinçgül, ALLAH, 75 * “Manevi fethin çok önemli bir yönü de Nur Külliyatında şöyle nazara verilir Kainatın miftahı, anahtarı insanın elindedir. Alemin kapıları açık ise de manen kapalıdır. Cenab-ı Hak bütün o kapıları ve kenz-i mahfiyi gizli hazine=ALLAH’ın İsimleri açan ene’ benlik bilinci namında bir miftahı insanın eline vermiştir.’ Bediüzzaman Said Nursi, Mesnevi-i Nuriye Buna göre insan ruhu Fettah isminin en büyük tecellisine mazhardır. O ruha konulan ene, yani benlik, bir anahtar vazifesi görüyor. ALLAH, bu anahtarı kullanmasını bilen kullarına nice fenni keşiflerin yolunu açtığı gibi, esma-i ilahiyenin hazinelerini de açıyor. İnsan, kendi ruhuna takılan ilim, irade, kudret gibi sıfatların her birini bir anahtar yaparak, kıyas yoluyla, ilahi isimlere ve sıfatlara ulaşır … Mesela Ben şu evi nasıl yaptım ve düzenledim. Öyle de şu dünya hanesini birisi yapmış ve düzenlemiştir’ der.” Sözler Alaaddin Başar, Esma-i Hüsna, 67 TAMAMLAYICI BİLGİLER * Maddi ya da manevi bütün fetihler bu ismin tecellileridir. Örneğin İstanbul’un fethi… PRATİK BOYUT * “ALLAH’ın Fettah olduğunu bilen bir insana yakışan, O’nun lütuf ve kereminin mutlaka geleceğini ummak, acele etmeyip ilahi hükmün yerini bulmasına hazır olarak beklemek ve O’nun hükmünde zaman açısından herhangi bir değişikliğin olmayacağını bilmektir.”Kuşeyri, O’nun Güzel İsimleri, 74 * İnsanların iç sıkıntılarının ruh bunalımlarının da açılıp yerini ferahlığın alması “Fettah” isminin tecellisi sayesindedir. Bu tür şikayetleri olanların “Ya Fettah ya ALLAH” zikrine devam etmeleri gerekir. * Fettah isminin bilincine varmış olan Mü’min kul, ALLAH’ın hakkındaki hükmünü, ister lehinde, ister aleyhinde olsun kabul edebilmeli ve o hükmün gereğine boyun eğebilmelidir. * Fettah isminin kendi üzerinde de tecelli edip ona ayna olmak isteyen ve maddi, manevi tıkanmalarını açmasını bekleyen Mü’min kul, zor durumda olan ve bir şekilde tıkanıp kalmış bulunan diğer Mü’minlere de el uzatıp, öncelikle Fettah isminin onlarda tecelli etmesi için araç olmalıdır. * “Kendi rahmet ve cömertlik kapılarını sen kendine açacaksın! Senden daha zayıf olanlara yardım et ki senden daha güçlü olanların zulmünden güvende olasın. Düşmüşlere el uzat ki sen de düştüğün zaman sana yardım edilsin. Hepsinden önemlisi de kimseyi incitme, çünkü bir can incitmek rahmet ve ihsan kapılarını kilitleyen bir anahtardır.” Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 70 * “Fettah isminin insanlar üzerindeki tecellisi ise şudur Derler ya; ALLAH bir kapıyı kaparsa diğerini açar. İnsan, kendi hatasından veya içtimai anormalliklerden, bazı felaketlere düştüğünde ALLAH, bu kulunun karşısına yeni imkanlar ve fırsatlar çıkarabilir. Birçok yetimin hayatı babalı çocuklarınkinden daha iyi duruma gelmiştir.”Nureddin Ünal, Esma’ül Hüsna, 49 * Kur’an, Fettah isminin tecelli edip, maddi ya da manevi her türlü sıkıntı ve zorluğun kaldırılmasını, kulların iman ve takva sahibi olmaları şartına bağlamaktadır “O ülkelerin halkları iman edip, günahtan sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereket ve bolluk kapıları açardık.” 7/A’raf96 İLGİLİ HADİSLER * Hz. Muhammed Ona Binler Selam camiden içeri girerken “ALLAH’ım! Bana rahmet kapılarını aç!” diye dua edilmesini tavsiye ederdi. Müslim ALİM/ALLAM TEMEL ANLAMI * İlmi bilgisi sonsuz olan. * Zaman ve mekan kaydı olmaksızın, küçük büyük, gizli açık her şeyi, her olayı ve oluşumu hakkıyla tam olarak bilen. * İlmi, isteyene de, istediği kadar veren ve öğreten. TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * “Yaratılmışların bilemedikleri sırları ve gizlilikleri bilen.”Hattabi * “Allam, farklı türdeki bütün bilgi çeşitlerini bilendir. Buna göre ALLAH, şu an var olanı, var olmakta olanları, var olduklarında nasıl olacaklarını, var olmayanları ve eğer var olsalardı nasıl olacaklarını bilendir.” Halimi * “Kulun ilmi, ALLAH’ın ilminden üç noktada ayrılır 1- Kulun bildiği şeyler sınırlıdır, ALLAH’ın ki sınırsızdır. 2- İnsanın bilgisi açık ve net değildir, ALLAH’ın ilmi ise hiçbir belirsizlik içermez tam ve nettir. 3- ALLAH’ın ilmi herhangi bir şeyin varlığı sayesinde değildir, kulun bir şeyi bilmesi ise o şeyin varlığına bağlıdır.”Gazali * “Bilmiş olun ki göklerde ve yerde ne varsa ALLAH’ındır. O, sizin ne yolda olduğunuzu iyi bilir. İnsanlar, O’nun huzuruna döndürüldükleri gün, yapmış olduklarını onlara hemen bildirir. ALLAH, her şeyi hakkıyla bilendir.” 24/Nur64 * “Doğrusu O, göğüslerin özünü bilendir.” 35/Fatır38 * “Gaybın anahtarları ALLAH’ın katındadır. Onları, O’ndan başkası bilemez. O, karada ve denizde olan her şeyi bilir. O’nun bilgisi olmadan bir tek yaprak bile düşmez. Yerin karanlıkları içinde gömülen her tane, yaş ve kuru hiçbir şey yoktur ki, mutlaka apaçık bir Kitap’tadır.” 6/En’am59 “Bu, ALLAH’ın sınırsız ilminin bir tasviridir. İnsan böyle şeylerden söz ederken bu derece engin ufuklara ulaşma imkanı bulamaz.”Seyyid Kutub * “ALLAH, gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediğini bilir.” 40/Mü’min19 * “O, gizliyi de gizlinin gizlisini de bilir.” 20/Ta Ha7 TAMAMLAYICI BİLGİLER * ALLAH’ın ilmi, kullarınkinden farklı olarak, hiçbir varlık yaratılmamışken de vardır ve varlıklar o ilim sayesinde yaratılmışlardır. Bizler ise o varlıkları bilmemiz suretiyle ilim sahibi olmaktayızdır. Bu durum O’nun ilmi ile bizim ilmimiz arasında bir temel nitelik farkına işaret eder O’nun ilmi varlıkların sebebidir, bizim ilmimiz ise sonucudur. * “Ben bildiğim şeyi var edildiği için bilirim; Senin bildiğin ise Sen bildiğin için var edilir … Açık edip söylediğimi de bilirsin. Susup kendime sakladığımı da bilirsin. Unutup kendimden sakladığımı bile bilirsin. Kendi kuyularıma aklımın iplerini salarım, kendime aklım ermez. Beni benden çok bilensin. Kalbimin kuytularında el yordamıyla dolaşırım; kendime kendim yetmez. Beni benden saklayansın. Bana benden çok sırdaşsın.”Senai Demirci, 99 Esma 99 Dua, 47 * “ALLAH, bütün zaman ve mekanların yaratıcısı olduğu için O’nun ilmi zaman ve mekanla kayıtlı değildir. Önceyi, şimdiyi ve sonrayı Kendinden kaynaklanan bir ilim ile bilir.”Alusi * Bediüzzaman “ALLAH, bütün canlılara, her birine uygun şekilde ve zamanda, ummadığı yerden rızıklarını vermektedir. Bu, sonsuz bir ilimle olur. Bunun için rızka muhtaç olanları, ihtiyaç zamanını ve ihtiyacı bilmek gerekir.”Bediüzzaman Ve bu durum sadece Alim-Rezzak isimlerine özel bir ilişki biçimi değildir. Bir çok isim, Alim ismiyle aynı şekilde bir irtibat içindedir. * “Nur Külliyatında, ilim konusunda enteresan bir ifade yer alır Fiilen bilmek’ Hiç yaratan bilmez mi? O, Latif’tir, Habir’dir.’ 67/Mülk14 ayet-i kerimesi, bu fiilen bilme’yi ders veriyor. Bir örnek Selimiye camiinin mimari özelliklerini biz de biliriz, Mimar Sinan da. Ama onun bilmesi fiilidir. O, Selimiye’nin minarelerini yapar, kubbesini çatarken, ilmiyle kudreti birlikte çalışmıştır. Bizim aynı şeyleri bilmemiz ise bundan çok farklıdır. Bizimkinde, yapılmış olanı sonradan öğrenme söz konusudur … İnsan, kendisine ihsan edilen o azıcık ilmiyle ALLAH’ın Alim ismini tanır. Her şeyin ilimle vücut bulduğunu, hikmetli ve manalı yaratıldığını anlar. Bir hayvan kendi iç organlarından bile haberdar değilken, insanın bu kadar geniş bir sahada ilmiyle dolaşması, onun için büyük bir şereftir. Arzın halifesi olan insan, kendini okuduğu gibi, kendini okumaktan aciz olan yaratılmışları da okumakla vazifelidir.” Alaaddin Başar, Esma-i Hüsna, 70 * Bir insanın sahip olabileceği en üstün ve en değerli ilim ise konusu en üstün ve en değerli olan varlığa ait olabilir Yani ALLAH’a… Evet bütün ilimlerin hedefi, anlamı ve en değerli en üstün olanı, “Marifetullah” yani ALLAH’ı bilmektedir. Bütün kitapların bir tek Kitab’ı Kur’an’ı daha iyi anlamak için okunması gibi bütün ilimler de bir tek ilmi bilebilmek için öğrenilir Marifetullah’ı… * “En şerefli bilgi, konusu en şerefli olan bilgidir. Ve bu da hiç şüphe yok ki, ALLAH bilgisidir’ Marifetullah. Diğer bilgiler de ancak bu en önemli ve en şerefli bilgiye ulaştırdıkları ölçüde değerli ve şereflidir.”Gazali * “Ancak Yüce ALLAH hakkında tam manasıyla bilgi sahibi olmak imkansızdır. İnsan, O’nu tanımak için bütün gücünü harcadıktan sonra, O’nu tanımanın imkansız olduğunu anladı mı, gerçek ve en mükemmel bilgiye ermiş olur. Bundan dolayıdır ki, Hz. Ebu Bekir Bilgi, kulun, O’nun hakkında bilgi sahibi olmaktan aciz olduğunu idrak etmesidir’ demiştir. Bilginin sonu hayret ve dehşettir. O’nu en iyi tanıyan O’nda en çok hayrete düşendir.” Gazali PRATİK BOYUT * Alim isminin bilincine varmış olan Mü’min kul, ALLAH’tan utanır. O’nun her şeyi bildiğini düşünerek, günahın açığından da gizlisinden de kaçınır. * “Alim isminin zikri, zikredenleri gafletten uyararak kalbe Rabbini hatırlatır.”Afifüddin et-Tilmsani, Esmaü’l-Hüsna, 21 * Her insanda baskın olarak tecelli eden ve o insanın kişiliğinin temel karakteristik özelliklerini veren ve tasavvufta adına “İsm-i Galib” denilen bir isim vardır. İsm-i Galib’i Alim olanlar, yaratılışlarındaki temizlik ve ALLAH’ın onları kutsal bir nur ile desteklemesi ve O’nun lütfu sayesinde,hiç kimseden ya da hiçbir yerden bir şey öğrenmeden ve belli bir şey üzerinde tefekkür etmeden kendilerini ilm-i ledün sahibi kıldığı kimselerdir. Alim isminin İsm-i Galib olduğu kimselerin sahip oldukları ilim aslında irfandır. İrfan, ilmin kuru bilgi olmanın ötesinde içselleştirilmesi, yaşanması, o konunun gerçeğine varılması ya da diğer bir deyişle hakkı hak ile ve doğru olarak bilmektir.” KABID TEMEL ANLAMI * Her şeyi sonsuz kudreti altına alan, kavrayıp kuşatan, sıkıp daraltan. Ölüm sırasında ruhları alan kabzeden yaşam sırasında da zaman zaman bazı hikmetlere dayalı olarak insanlara maddi ve manevi darlıklar, sıkıntılar veren. Örneğin bazı insanların, sahip kılındıkları rızık ve nimetlerin geri alınarak sıkıntıyla sınanmaları gibi… “Darlık veren de, bolluk veren de ALLAH’tır.” 2/Bakara245 * “Kulların isyan ve günahlarını önlemek için onların rızıklarını daraltan. İhsan ettiği nimetleri sınırlandıran.”Matüridi TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI “Bazen vermeyen, bazen veren; bir topluluğa vermeyen, diğerine veren; bazen toplayan, bazen dağıtan; öldüren ve dirilten.”Ragıb el-İsfahani “ALLAH, dilediğine rızkı bollaştırır ve azaltır.” 13/Ra’d26 * “Kabıd, varlıkların kabzasında bulunduğu Zattır. Bütün Evren O’nun kabzasında bulunur. Kabıd, kabzettiğinde dürdüğünde artık hiçbir kuvvet, bast ettiğinde yaydığında ise hiçbir ihtiyaç kalmaz.” SadreddinKonevi, Esma-i Hüsna Şerhi, 83 * “Sadakaları kabul edip, mükafatını veren.”Ebu Bekir İbnü’l-Arabi * “Kalpleri, bilgisizlik ve gaflet sebebiyle daraltıp, Kendisine yabancılaştıran. Sadakaları alıp, fakirlere dağıtan.”Kuşeyri, O’nun Güzel İsimleri, 79 * “Emanet vermiş olduğunu geri alan.”A. Yüksel Özemre, Vahye Göre Akıl, 255 * Kıyamet günü evreni, sonsuz gücü ile tahrip eden. TAMAMLAYICI BİLGİLER * Bu isim, “Basıt” genişleten, ferahlık veren ismiyle karşıt anlamlı olmak üzere bir çift oluşturur. Basıt isminden ayrı olarak, tek başına zikrinin vird edilmesi uygun değildir. ALLAH hakkında su-i zanna ve kulun başına bir kısım darlıkların, sıkıntıların gelmesine neden olabilir. Bu ismin zikrini, Basıt ismiyle beraber vird edinen, ALLAH’tan bir heybet ve celal kazanır. Çevre, kendisinden korkup çekinmeye başlar. Vird, A’zam noktasına ulaşabildiği takdirde, gazap ile yöneldiği herhangi bir şeyin mahvına sebep olur. * Kabıd isminin tecellisi, kullar için bir sınavdır. Böyle durumlarda ALLAH kulunu, kaybettiklerinden ötürü isyan/sabır noktasında sınamaktadır. * Kulun, Rabbinden gelen maddi-manevi nimetler karşısında ve dünyadaki sınav süreci devam ederken sınırsız bir rahatlığa ulaşıp şımarması ve yoldan çıkması Kabıd isminin tecellileriyle kesilmektedir ki bu durum, celal içinde bir rahmettir. Aksi halde kul, Cennet birikimini ve liyakatini kaybetmiş olacaktı. * Kabıd isminin tecellisiyle kalbin korku havf hali yaratılmış olur. * “Yüce ALLAH’ın Kabıd isminin tecellisini, uyuyan birinin ruhunun kabz olmasında; sevinçli iken gelen şok haberle sıkıntıya düşme anında; zenginken fakirleşmede; güçlü iken güçsüzleşme anında görebiliriz.”Feyzullah Birışık, Esma-ül Hüsna, 43 * “Kabz yolunu kapatan itidal yoluna uymak, ALLAH’ın şu mealdeki ayet-i kerimesinde anlatılmıştır.” Sühreverdi Böylece elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve ALLAH’ın size verdiği nimetlerle şımarmayasınız. Çünkü ALLAH, kendini beğenip, böbürlenen kimseleri sevmez.’ 57/Hadid23 * Kulların bu dünya hayatında yaşadıkları sınav ve sıkıntılar, Kabıd isminin tecellisiyledir. Bu isim, günahların temizlenmesine, ALLAH’ın kul tarafından daha iyi tanınmasına ve insanın Cennet’e yönelik olarak maddi ve manevi duygularını geliştirmesine vesilesidir. Yoksa ALLAH’ın kuluna sebepsiz yere sıkıntı verip, işkence yapmasının kaynağı gibi algılamak son derece yanıltıcı olur. Kabıd isminin hikmetiyle ve bu dünya hayatında yaşanan her türlü sıkıntıyla ilgili olarak şu ayetler son derece anlamlı ve ufuk açıcıdır “ALLAH, kullarına rızkı bol bol verseydi, yeryüzünde azarlardı. Fakat O, rızkı dilediği ölçüde indirir.” 42/Şura27; “Eğer bütün insanların dinsizliğe imrenecek bir tek ümmet haline gelme tehlikesi olmasaydı, Rahman’ı inkâr edenlerin evlerinin tavanlarını ve çıkacakları merdivenleri gümüşten yapardık.” 43/Zuhruf33 Bu hikmetin bir diğer boyutu, Matüridi’ye göre, rızık kendilerine bol olarak verildiği takdirde insanların o maddi şeylerle meşgul olup, şükürlerini ve kulluklarını zayıflatacak olmalarıdır. Bu nedenle ALLAH, rızkı, dilediğine dilediği kadar vermektedir. * Kabıd isminin tecellilerinden biri, “kabir sıkmasıdır”. Akılla anlaşılmayacak bir biçimde kabir, içine konan herkesi şiddetle sıkar. Bu durum, İmam Celaleddin Suyuti’nin rivayet ettiği bir hadise göre Mü’min için, “Daha önce affedilmeyip, üzerinde kalmaya devam eden bütün günahlara kefarettir.” Kafir için ise, azabın en yumuşağı ve başlangıcıdır. Hz. Huzeyfe’nin anlattığına göre “Bir cenazede Rasulullah Ona Binler Selam ile beraberdik. Mezarlığa vardığımızda Rasulullah kabrin kenarında oturdu, sık sık kabrin içine bakmaya başladı ve şöyle buyurdu Burada Mü’min öyle sıkıştırılır ki damarları ve kasları şiddetten kopar. Kafirin ise üstü ateşle dolar.” Ahmed bin Hanbel, Müsned Tirmizi’nin rivayet ettiği başka bir hadiste ise kabir sıkıştırmasının özellikle dikkat edilmeyen idrar serpintilerinden kaynaklandığı haber verilmektedir. * Big Bang sürecinin başlangıcında bütün evren on üzeri eksi otuz üç cm. boyutlarındadır. Yani, bir santimetrenin milyonda birinin, milyonda birinin, milyonda birinin, milyonda birinin, milyonda birinin, binde biri boyutlarındadır. Kütlesi yani ağırlığı ise bu gün sahip olduğu ağırlığın aynıdır. Bu durum, Kabıd isminin en çarpıcı ve ALLAH’ın sonsuz kudretinin en göz alıcı örneklerinden biridir. Said Alpsoy, ALLAH’ın Varlık Delilleri, 33 * Bitki, hayvan, insan bütün canlıların, bütün genetik özellikleriyle tek bir hücrede programlanmış olması gibi olaylar da, Kabıd isminin tecellisine ait diğer ilginç örneklerdir. * Nötron yıldızlarının durumu ise Kabıd isminin tecellisinin bir diğer çarpıcı örneğini oluşturur. Orta büyüklükte bir yıldız yakıtını bitirip süpernova haline dönüştükten yani patlayıp kütlesinin bir kısmını uzaya savurduktan sonra nötron yıldızı halini alır. Atom yapısı değişen eski güneş Kabıd isminin tecellisiyle o denli sıkışır ki, yoğunluğu hayal bile edilemeyecek düzeye ulaşır. Güneşin kütlesi yaklaşık on kilometre çapında bir kürenin içine sıkıştırılmış durumdadır. Alan Lightman, Yıldızların Zamanı, 49 Bir diğer anlatımla Bir çorba kaşığı nötron yıldızı maddesinin ağırlığı yaklaşık on milyar tondur. Halil Kırbıyık, Babillilerden Günümüze Kozmoloji, 83 * “Kelimenin sonundaki dad’ harfi, dilimizde kalın d’ ile z’ arası bir ses verir. Bu sebepten bazen d’, bazen z’ olarak telaffuz edilmektedir.”Nureddin Ünal, Esma’ül Hüsna, 52 PRATİK BOYUT * “Rahattaki kalp kabza uğrayıp sıkışır, berrak akıl depresyona duçar olur. Bunların hepsi, ALLAH’ın Kabıd isminin tecellileridir … Kabz zamanlarında nefsin ve bedenin muzdarip olur, fakat insanın bu hali sabır ile dengelenmeli ki sabır, imanın yoldaşıdır ALLAH, sabredenleri sever.” 3/Al-i İmran146 Kabz zamanlarından istifade etmeye bak, çünkü imanını kuvvetlendirerek seni Yaratıcına yaklaştırma ve O’nun sevgilisi kılma vesilesi olabilir … Edep, kabz halinde ortaya çıkabilecek olan problemleri karşılayıp, çözme vasıtamızdır. Böyle zamanlarda bizi odaklanamama, akıl karışıklığı ve şüpheye düşmekten koruyabilir … Ya Kabıd’ ölüm meleği olan Azrail’in virdidir.”Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 73 * “Kabz, Yüce ALLAH’ın kuldaki hakkıdır. Bast ise kulun Yüce ALLAH’tan elde edebildiği payıdır. Böylece kul için, Yüce ALLAH’ın kendisindeki hakkını yerine getirmek, kendisinin Yüce ALLAH’tan olan payını elde etmekten daha önemli ve önceliklidir. Yüce ALLAH’ın kabzı halinde kul sızlanmaktan kaçınmalıdır. Yüce ALLAH’ın bast etmesi halinde ise edebi terk etmekten sakınmalıdır. İki durum da büyük bir tehlikedir.” Şeyh Ebu Ali Dakkak * “Her insanın kabzı bastına göre, bastı da kabzına göre olur. Bazen kabzın sebebini tayin etmek, kabz sahibi için zor olur. İnsan kalbinde bir kabz bulur, fakat sebebini ve bu durumu gerektiren şeyi bilemez. O zaman bu tür kabz sahibi için kurtuluş yolu, bu hal ve vakit geçene kadar teslimiyet göstermektir. Çünkü zoraki hareketlerle bu tür kabzı kendinden uzaklaştırmak veya kendisine gelmekte olan kabz halini iradesi ile gidermeye hazırlanmak, kabz halini daha da fazlalaştırır. Bazen bu çeşit davranışlar kötü bir edeb eseri olarak ta görülebilir. Kul, vaktin hükmüne kendini teslim ederse,çok yakında kabz hali kaybolur. Çünkü Sübhan ve Yüce olan Hak Kabz ve bast eden ALLAH’tır.’ 2/Bakara245 buyurmuştur. Bazen bast aniden gelir. Birden sahibine isabet eder, bunun sebebi bilinmez. Gelen bast, sahibini silkeler ve hafifletir. Bu durumda bast sahibi için kurtuluş yolu, sükunetini korumak ve edebe uymaktır. Çünkü bu halde bast sahibi büyük bir tehlikeye maruz kalabilir.”Kuşeyri, O’nun Güzel İsimleri, 79 * “ALLAH dostlarında kabz ve bast tecellilerinin anlamı sıradan insanlara göre, çok farklıdır. Onlarda, kulun yaşadığı bast hali, Hakk’ın sevdiği kulunu kıskandığının ve Kendisinden başka bir şeyle sevinip, rahatlamasını istemediğinin; bast hali ise Hakk’tan sevdiği kuluna bir sitem geleceğinin işaretidir.”Hucviri * “Kendilerine hikmet ilham edilen ve özlü sözler verilen kulların da sıkıntılı kabz ve ferah bast oldukları zamanlar vardır. Bu kullar, ferah bast hallerinde ALLAH’ın ayetlerini ve güzel nimetlerini insanlara hatırlatarak, onların kalplerine ferahlık verirler. Sıkıntılı kabz hallerinde ise ALLAH’ın yüceliğini, büyüklüğünü, azabını çeşitli bela ve musibetlerini, ALLAH’ın düşmanlarından intikam alışını insanlara hatırlatarak, onları uyarır ve korkuturlar.”Gazali * “Kul, ALLAH’ın Kabıd ismini kendine örnek edinerek, ehil olmayan ve hak etmeyen kimseye mal, ilim ve hikmet vermemelidir.”İzz b. Abdüsselam İLGİLİ HADİSLER * Efendimiz Hz. Muhammed Ona Binler Selam bütün ekonomik sıkıntıları, Kabıd isminin tecellileri kapsamında değerlendirmiştir. Bu anlamda, fiyatların aşırı yükselmesinden şikayet eden sahabilerin, önlem olarak, fiyat dondurulması taleplerine cevap verirken “Fiyat olgusuna hükmeden, rızkı daraltıp genişleten, insanların geçimine dayanak olan nimetleri lütfeden ALLAH’tır.” Tirmizi buyurmuştur. BASIT TEMEL ANLAMI * Kabzedip daralttığını genişletip ferahlatan basteden “ALLAH’ın elleri açıktır. Dilediği gibi verir.” 5/Maide64 * Dilediği kullarını maddi ve manevi rahatlığa ulaştırarak, rızıklarını genişleterek sınayan “ALLAH, dilediğine rızkı bollaştırır.” 13/Ra’d26 * “Bütün zaman, mekan ve varlıklarda; ilim, yaratma, cisim ve rızık gibi her işteki genişlik, ferahlık ve bolluk yalnız O’nun rahmet ve iradesiyle meydana gelen.” İsmail Mutlu TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * Bazen Basıt sıfatının tecellisinin devamı ilahi bir tuzak ve ALLAH’ın azgın kuluna hazırladığı azabın ön işareti olabilir. Sadreddin Konevi, şu tespitiyle bu noktaya dikkat çeker “Tuzakların en tehlikelisi, nimetlerin azaba maruz kalana gönderilmesidir. Yüce ALLAH, şöyle buyurmuştur O kafirler, kendilerine mühlet vermemizin, kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Onlara sadece günahlarını arttırsınlar diye mühlet veriyoruz. Onlar için zelil ve perişan eden bir azap vardır.” 3/Al-i İmran178 * Basıt sıfatının tecellisinin kullar için ciddi bir imtihan boyutu oluşturduğunu Hz. Ömer de dile getirmektedir “Belalarla sınandık sabrettik, lütuflarla sınandık sabredemedik” sözüyle veciz bir şekilde bu gerçeğin altını çizmiştir. * “Dilediği kuluna ihtiyacından daha fazlasını vererek onu başka kullarından üstün kılan.” Halimi * “Verdiği nimeti geri almayan.” Matüridi * “Kalpleri yayandır. Yani ilim ve marifetle ALLAH’ı bilmekle genişletendir.” Kuşeyri * “Bazı alimler der ki Bast’ın en büyüğü, ALLAH’ın kalplere merhametini yaymasıdır. Böylece kalpler aydınlanır ve günah bataklığından kurtulur.” Kurtubi * İlk yaratılışta ve haşirde ruhları cesetlerle birleştiren. * “Nefsin kötü huylarını gideren. İlahi tecellilerin yolunu açan.” Özemre TAMAMLAYICI BİLGİLER * Bir Kudsi Hadis Kabıd ve Basıt sıfatlarının kullar üzerindeki tecellilerinin ALLAH’ın Hakîm ismiyle nasıl bir ilişki içinde bulunduğunu anlatmaktadır “Mü’min kullarım arasında ancak zenginliğin kendisini hidayet üzere tutacağı kimseler vardır ve eğer Ben onu fakir kılacak olursam, fakirlik o kulu ifsad eder. Aynı şekilde, Mü’min kullarım arasında ancak fakirliğin kendisini hidayet üzere tuttuğu kimseler de vardır. Onları zengin edecek olursam, zenginlik onu ifsad eder. Ben kullarımı onların kalplerini bildiğime göre yönetirim. Şüphesiz Ben her şeyi çok iyi bilenim; her şeyden haberdar olanım.” Tirmizi * “Şunu bilmelisin ki günün başlangıcı, güneş zevale tam orta noktaya erişinceye kadar Basıt ismine aittir. Zevalden sonra günün geri kalanı, güneş batıncaya kadar Kabıd ismine aittir … Basıt ismiyle Kabıd ismi, aralarında bir seneyi bölüşmüş olurlar ki … kış mevsimi ile ilkbahar mevsimi Basıt isminin olur. Zira bu sıfat yaratma çevresi olup bu da yayılma ve genişlemedir … Yaz ve sonbahar alemine gelince, bu iki mevsim Kabıd isminin alemi olup … İnsan için Yaş değişikliğine göre ilk büyüme yani yetişme dönemi duraklama dönemine kadar Basıt isminin etkisindedir. Daha sonra duraklama döneminden kişinin eceli gelinceye kadar Kabıd isminin etkisi altındadır … Ecel ise Kabıd’a aittir.” Afifüddin et-Tilmsani * Yeryüzünün yayılıp uzatılması ve canlı yaşamına uygun hale getirilmesi ya da gölgenin uzatılması gibi fizik/kozmik nitelikli olaylar da Basıt isminin tecellisine bağlanmıştır “Yeri uzatıp yaydık.” 15/Hicr19; “Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmedin mi?” 25/Furkan45 * İnsan kalbinin kanı pompalarken yaptığı ve adına “nabız” dediğimiz vuruş/genişleme hareketi Basıt isminin, sonra gelen büzülme hareketi ise Kabıd isminin tecellisiyledir. Yani insanın, canlılığını ve fiziksel varlığını devam ettirebilmesi de bu iki ismin bir arada ve belli bir uyum içinde tecelli edebilmesine bağlıdır. * “Kabzı, adalet bilip, sabretmeli; bastı, lütuf bilip, şükretmelidir. Kendi kalbindeki tecellilerden kabz ve bastın ne demek olduğunu öğrenip, Yüce ALLAH’ın sırlarını, ehli olmayandan kabz ve ehli olana bast etmeli, yaymalıdır.” Kadızade * “Kalbine reca ümit galebe çalan kimse bast ehlinden olmuş olur.” Kuşeyri * “Kulun, cüz’i iradesini Hakk’ın rızası istikametinde kullanmasıyla kalb ve ruh aleminde bir genişlik hasıl olur. Aksi halde insan ruhi sıkıntılar, günümüz tabiriyle stresler içinde perişan olur.” Alaaddin Başar * “Rahat ve genişlik yani bast dönemlerinde şımarma. Her şey iyi gidiyorken bütün o heyecan ve zevkin içinde ALLAH’ı unutarak kibre düşme ve başarı ve emniyetine sebep olarak kendini görme. O zamanlar, imanın diğer yoldaşı olan şükrü hatırlama zamanlarıdır … Abdülbasıt Basıtın kulu o kuldur ki, gayretinin neticesi olan şeylerden ve mallarından ALLAH’ın muradı gereğince ve kolaylıkla infak ederek ALLAH’ın kullarının kalplerine mutluluk ve neşe getirir … Ya Basıt’, İsrafil’in virdidir. Bu şerefli ismin virdini kim alışkanlık haline getirirse kalp huzuruna ulaşarak stres ve problemlerden kurtulur. Ayrıca geliri artar, sayılır ve sevilir. Diğer insanlara mutluluk verecek hale gelir.” Tosun Bayrak * “Kabz, daima kendinden önceki bir basttan meydana gelir. Bast ise, bazen kendiliğinden de olabilir. Bunun nedeni, ilahi rahmetin genişliğidir. Şu halde her kabzı bir bastın takip etmesi gerekir; ancak her bastı bir kabzın takip etmesi şart değildir. Buna örnek olarak kendilerine azap ettikten sonra, Hakk’ın kullarına kendisiyle merhamet edeceği rahmet’i verebiliriz. İşte bu, kabzdan sonra gerçekleşen basttır. Dolayısıyla bu rahmetin ardından elem verici bir kabzın gelmesi imkansızdır. Bu mertebenin tam olarak gerçekleşmesi ahirettedir. Ya da ahiret ehlinden fenafillah metresine ulaşan kimselerin üzerinedir. Çünkü onlar bast’ meydanında neşeyle dolaşırlar ve ALLAH katından kendilerine ulaşan inayet yardım lütuflarının soluklarıyla ve hidayet nurlarının meltemleriyle daima mutluluk içinde bulunurlar.” Sadreddin Konevi * Sadreddin Konevi’nin yukarıda işaret ettiği duruma bir Sünnetullah ALLAH’ın Kanunu olarak Kur’an’da da dikkat çekilir “O günler… Biz, onları insanlar arasında çevirip dururuz.” 3/Al-i İmran140 PRATİK BOYUTU * Basıt sıfatının zikrini vird edinmek, insanın kalbindeki gam ve sıkıntıyı giderir. Ruhi bunalım ve stresi bitirir. Rızkını genişletir. Kalpteki üzüntü ve merak duygularının yerini ferah ve sevinç duyguları alır. Efendimiz Hz. Muhammed O’na Binler Selam bir duasında Basıt ismine özel bir yer vererek şöyle buyurur “Bereketlerinden, rahmetinden, lütfundan ve rızkından bize bol bol yayıp, ihsan et! ALLAH’ım!” Ahmed b. Hanbel HAFID TEMEL ANLAMI * Alçaltan. ALLAH’ın nimetlerine nankörlük ederek O’nun emirlerine karşı gelenleri bulunduğu makam ve düzeyden azleden. Mü’minleri de rızıklarını azaltmak ya da çoğaltmak suretiyle terbiye eden. * Kafirleri, düşmanlarını ve kendini günaha, ALLAH’a isyana teslim etmiş olan insanları, cezalandırmak ya da uyarmak için maddi ve manevi felaketlere uğratarak alçaltan. * ALLAH’ı inkar ve O’na isyan edenleri, dünya ve ahirette, şan, şeref ve itibar bakımından alçaltan, değersiz kılan ve cezalandıran “Gerçekten münafıklar Cehennem’in en alt katındadırlar.” 4/Nisa145 * Hafıd, düşmanlarını Kendinden uzaklaştırmak suretiyle alçaltan. TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * Hafıd sıfatı, ALLAH’ın “Adl” sıfatına dahildir. * İlimden cehalete, varlıktan yokluğa, sağlıktan hastalığa döndüren. * Kıyamet günü kafirlerin başını eğdirip, onları her anlamda alçaltacak olan “Kıyamet koptuğu zaman… Onun oluşunu yalanlayacak yoktur. O, alçaltıcı, yükselticidir.” 56/Vakıa1-3 TAMAMLAYICI BİLGİLER * Dünyada kendi iradeleriyle manevi alçalmaya uğrayanlar, ahirette Cehennem’e atılmak suretiyle maddi ve manevi bir alçalma yaşayacaklardır. * Hafıd sıfatı, cansız eşya, bitki ve hayvanlardan çok insanlarla ilgilidir. * “İnsan, şehvetin esiri olup, hayvanlar gibi her şeyin zevk ve sefadan ibaret olduğuna inanırsa ALLAH da onu esfel-i safiline alçaltır.” İmam Gazali * Hafıd sıfatının tecellisi büyük ölçüde kulun kendi iradesine bakar. Kul, bilerek isyan ve günahlarda ısrar etmezse ALLAH da onu alçaltmaz. * “Bil ki asıl alçaltılmış kimse; ilahi başarı ve yardımdan yoksun bırakılandır. Başarısızlık ve ümitsizlik içinde bulunan, nefsinin isteklerine yenilen, Rabb’inden bir iyilik görmeyen, kalbinde Rabb’ine dönme gücü bulmayan, dualarına güvenme hissini kalbinde duymayan kimsedir. Bu kimse terkedilmişlikle ödüllendirilmiştir. Daima meşgul ve sıkıntı içindedir. Sıkıntı içinde geceler ve pişmanlık içinde sabahlar. Böylesi için yükselme de alçalma da cezanın birer işaretidir. Kendisine göklerin kapısı açılan kimsenin ruhu yükselir ve müjdelerle sevinir. Kendisine göklerin kapısı açılmayan kimse ise, daha aşağılara iner, sıkıntılar içinde her şeyden ümidini keser. Kişinin işlediği ameller ve ruh dünyası, bu müjde veya sıkıntıların bir göstergesidir. Yüce ALLAH şöyle buyurmaktadır “Artık kim malını, parasını ALLAH için verir ve günahtan sakınırsa… En güzeli de Kelime-i Tevhid tasdik ederse… Biz de onu en kolaya hazırlarız. Kim cimrilik eder, kendi kendini yeterli görür… En güzeli de yalanlarsa… Biz de onu en zora hazırlarız.” 92/Leyl5-10 Fahrüddin Razi * “Yükseltip alçaltan ALLAH olmasına rağmen bil ki sebep hep sensin. Merhametiyle O, vereceği şiddetli dersi, sen kendin fark et de durumunu düzelt diye erteler. Kendini sakın güvende görme, çünkü ister maddi ister manevi olsun halin de hareketlerin de şaşmaz bir şekilde her seferinde ya korkunç bir alçaltılma ya da ödül şeklinde bir yükselmeyle sonuçlanacaktır.” Tosun Bayrak * Hafıd sıfatının bilincine varmış olan Mü’min, batılı ve ALLAH’ın hoş görmediği şeyleri, desteklemez, onların ortadan kalkmaları için gayret gösterir. * “Bir Mü’min, İslam’a zıt görüşleri, batıl inançları, yanlış fikirleri çürütüp, aşağıladığı oranda “Hafıd” isminden ayrı bir feyz alır.” Alaaddin Başar PRATİK BOYUTU * İktidar sahibi zalimlerin helaki için bu sıfatın vird haline getirilip o şekilde ALLAH’a dua edilmesi gerekir. * Hafıd sıfatı, ALLAH’ın Celal’inden haber verdiği ve cezalandırıcılığını ifade ettiği için, dua ve zikir sırasında tek başına değil Rafi ismiyle beraber okunmalıdır. RAFİ TEMEL ANLAMI * Yüceltilmeye hak kazanan kullarını Kendisine yaklaştırarak onların manevi derecelerini yükselten. “Biz dilediğimiz kimseleri çok üstün derecelere yükseltiriz.” 12/Yusuf76 * Onur kazandıran. * “O, dereceleri yükselten Arş’ın sahibidir.” 40/Mü’min15 * “Rızkı yükseltir ve indirir.” Müslim179 TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * Hak edenlere, manevi Mir’ac’ını tamamlatıp velilik mertebesini bağışlayan. * “Hattabi ve Gazali gibi Esma-i Hüsna yazarları “Rafi” sıfatının daha çok soyut alanla irtibatlandırarak dostlarının taat ve amellerini kabul edip, Kendisine yaklaştıran, dünyada da onları aziz kılan’ şeklinde tefsir etmişlerdir. Abdülkadir el-Bağdadi gibi bazı alimler de Hafıd-Rafi sıfatlarının açıklanması sırasında dilediğini alçaltan, dilediğini yücelten’ türünden ifadeler kullanırken bazıları tenzihe uygun olarak yüceltilmeye hak kazanan’ veya alçaltılmaya müstahak olan’ ifadesini tercih etmişlerdir ki isabetli olan da budur.” Bekir Topaloğlu, DİA Cilt34, Sh391 * Rafi sıfatı göklerin ve Tur dağının yükseltilmesi gibi kozmik/maddi nitelikli olaylar anlatılırken de kullanılmakla beraber esas olarak “ manevi dereceleri yükselten” anlamını taşır. TAMAMLAYICI BİLGİLER * Kur’an’da 21 yerde ALLAH’ın sıfatı olarak geçer. * Rafi ve Hafid sıfatlarının tecellisinde Kur’an’ın çok özel bir yeri vardır. Efendimiz O’na Binler Selam bu gerçeğe “Yüce ALLAH, bu Kitap’la nice milletleri yükseltir, nice milletleri de alçaltır.” Müslim,817 hadisiyle dikkat çekmiştir. * “Mücadele Suresi’nin 11. ayetine göre ALLAH, iman eden ve kendisine ilim verilen kimselerin derecelerini yükseltir. Derecelerin yükselmesine ilim neden olur.” “ALLAH, sizden inananları ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin.” 58/Mücadele11 İmam Matüridi * “İlmin mertebesinden daha yüksek hiçbir mertebe yoktur.” Sadreddin Konevi * “Herhangi bir kimseye tasavvufta tevazu galebe ederse bu adı halvette andığı takdirde güzelleşir.” Afifüddin Süleyman et-Tilmsani * “Bu mertebenin Rafi mertebesi hükümlerinden birisi de, teshir/boyun eğdirme’ dir. Çünkü hükümdarların halklarına boyun eğdirmesi örneğinde olduğu gibi, yüksek mertebede olan düşük mertebede olana boyun eğdirir.” Sadreddin Konevi * “Kaderine rıza gösteren kişiyi Yüce ALLAH kapasitesinin üstüne çıkarmakla yüceltir.” Abdülkerim Kuşeyri * “Cenab-ı ALLAH’ın Mü’minleri yükseltmesi demek, her kulun özünde olan sonsuzluğa doğru yükselmesi, vücut endişesinden, ihtiraslarından bir an için kurtulması demektir.” M. Nusret Tura * “Rafi sıfatının bilincine varmış olan Mü’min kul, hakkı görünce kaldırır. Haklıya arka çıkar. ALLAH dostlarını yükseltmek için onların yardımlarına koşar.” İmam Gazali * “Kendisinde Rafi sıfatının tecelli ettiği bir kimse aynı zamanda ALLAH’ın Rahim sıfatına da mazhar olur, ondan bütün etrafındakilere ihsan ve iyilik dokunur.” Tosun Bayrak * Rafi sıfatının tecellisine ayna olanlar, bizzat yücelir. Bu yücelme, iman, iman bilinci, takva, İslam’ı yaşama ve bütün dünyada yaşanır kılınması için gayret gösterme şeklinde olur. Yani insan mükemmel bir Müslüman olmaya başlar. * Rafi sıfatının tecellisine araç olanlar ise içinde bulundukları toplulukların ümmet, millet, cemaat, grup yukarda sayılan nitelikler üzerinden yücelmesini sağlar. Bu yönüyle Rafi sıfatı gerçek hidayet önderlerinin karakteristik özelliklerinden birini oluşturur. * Rafi sıfatının kuldaki tecellisinin son noktası, kişinin Cennet’te “Büyük Kurtuluş” makamına ermesi, yani ALLAH’ın sonsuz hoşnutluğunu kazanmasıdır. Bunun somut şekli ise o kişinin ALLAH’ın Cemal’ini seyretmesi şeklinde olacaktır. PRATİK BOYUT * Efendimiz’in ifadesine göre Rafi sıfatına ayna ya da araç olmak isteyenler sabırlı ve mütevazı olmak durumundadır “Kendisine haksızlık yapılan bir kul, buna sabrederse, ALLAH onun onurunu yükseltir. ALLAH için alçak gönüllü olan kulu, ALLAH mutlaka yükseltir.” İbn-i Mace * ALLAH tarafından yüceltilmeyi isteyenler Rafi sıfatını vird edinmelidir. * İnsanlar için “Rafi” sıfatına en hızlı mazhariyet sağlayan, İslam’ın gerçeklerinin anlatılmasına ve insanların manen yükseltilmelerine çalışmaktır. Yani kul, başka insanların gözlerinde İslam’ı yükselttiği oranda kendi de yükselir “İman edip, salih amel işleyenler İslam’ı yaşayanlar için Rahman, gönüllerde bir sevgi yaratacaktır.” 19/Meryem96 MUİZ TEMEL ANLAMI * Dilediğini maddi ya da manevi mülk sahibi kılarak yükselten, aziz hale getiren. * “Ey mülkün sahibi olan ALLAH’ım! Sen mülkü dilediğine verir, dilediğinden çekip alırsın. Dilediğini aziz kılar, dilediğini zelil edersin. Hayır mal Senin elindedir. Senin her şeye gücün yeter!” 3/Al-i İmran26 * Dilediğini dilediği şekilde üstün kılan. İnsanların gözünde onurlu ve saygın hale getiren. * “Üstünlük ancak ALLAH’ın, Rasulü’nün ve Mü’minlerindir.” 63/Münafikun8; “Kim izzet ve şeref istiyorsa bilsin ki, izzet ve şerefin hepsi ALLAH’ındır.” 35/Fatır10 TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * “Muiz, düşmanlarına karşı dünyada dostlarına destek verip onları üstün kılan, ahirette de onları en güzel şekilde ağırlayıp aziz kılandır. ALLAH, dostlarını Kendisine itaat etmede başarılı kılarak onları onurlandırmış ve aziz kılmıştır. Zira ALLAH’a itaat etmekten daha üstün bir izzet yoktur.” Hattabi * “Muiz; kanaat, yakin ALLAH’ın varlığı, iradesi ve kudreti hakkında her türlü şüpheden kurtulmuş olmak ve geçici dünyanın varlıklarına karşı züht ile dilediklerine izzet verendir.” Sadreddin Konevi * “Nimet ve ihsan sebeblerini kolaylaştıran.” Halimi * “ALLAH, istediği kuluna izzet verir, o kul haysiyet ve vekar sahibi olur. Yalancılığa, samimiyetsizliğe tenezzül etmez.” Ali Osman Tatlısu * “ALLAH, hiçbir kulu, nefsinin zilletini gösterecek bilinci lütfettiği kimse kadar aziz, hiçbir kulu da nefsinin yüceliğini vehmettirecek duyguyu verdiği kimse kadar zelil kılmamıştır.” Abdülkerim Kuşeyri * “ALLAH, peygamberleri, onların halifelerini, alimleri, Kendisine tam bir itaatle itaat edenleri, arif kimseleri yükseltip, güçlendirmiştir. Bunun sebebi, bu kişilerin başkalarından yüz çevirerek Yüce ALLAH’a yönelmeleridir.” Afifüddin Süleyman et-Tilmsani * “Rabbim! Beni günahtaki zilletten taattaki izzete yükselt” İbrahim b. Edhem * “ALLAH, dostlarına, Kendisine ibadet ve itaat etmede başarı vererek onları onurlandırmış ve aziz kılmıştır. Çünkü ALLAH’a itaat etmekten daha üstün bir izzet yoktur. ALLAH, dostlarını kanaatkarlıkla aziz kılmıştır. ALLAH, dostlarını, amellerinde ihlaslı ve samimi olmakla aziz kılmıştır. ALLAH, bir kulunu aziz kılmak istediğinde onu Kendisine yaklaştırır ve Kendisine dua edenlerin arasına katar.” İmam Kurtubi * “Bir kul, ALLAH’ın aziz kıldıklarına saygı göstermekle izzete kavuşur. … Secde, nefsin zilleti en ileri seviyede tattığı, buna karşılık ruh ve kalbin izzet ve şeref kazandığı en üstün bir makamdır. Kulun Rabbine en yakın olduğu haldir. ALLAH’a yakınlık ise en büyük izzettir.” Alaaddin Başar TAMAMLAYICI BİLGİLER * “Taberani diyor ki, bize Muhammed İbn Zekeriyya, Rasulullah’ın O’na Binler Selam şöyle buyurduğunu rivayet etti Kendisiyle dua edildiğinde ALLAH’ın icabet ettiği İsm-i A’zam’ı Al-i İmran Suresi’nin 26. Ayet-i kerimesindedir.” İbn Kesir, * “Mülk” maddi şeyler olabileceği gibi manevi nimetler de olabilir. * “Muiz” sıfatı Kur’an’da sıfat olarak değil sadece fiil olarak geçer. * “İzzet ve zillet, fakr ve servet doğrudan doğruya Cenab-ı Hakk’ın meşietine dilemesine ve iradesine bağlıdır.” Bediüzzaman Said Nursi * ALLAH’ın, insanları, kainattaki halifeleri kılması “Muiz” isminin tecellisiyledir “Bir zamanlar Rabbin, meleklere Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım!’ demişti.” 2/Bakara30 Aynı şekilde “Biz, insanı en güzel biçimde yarattık.” 95/Tin4 ayeti de “Muiz” isminin tecellisinden haber vermektedir. * Efendimiz izzet ve zilletin en önemli sebeblerindendir. Ona bağlılık, sevgi ve saygı göstermek ve en önemlisi bize öğrettiği düşünce ve yaşama biçimine uymak, onu tanıyıp sevmek, getirdiği dinin hakim olması için gayret göstermek, kişinin yüceltilmesine, yukarıda sayılanlara karşı ilgisiz kalmak ya da karşıt bir tavır içinde bulunmak ise kişinin aşağılık bir hale düşmesine sebeptir. Bu konuda kendisi “Ben bazı insan topluluklarını yüceltmek, bazılarını da alçaltmak için gönderildim.” İbn Asakir buyurmuştur. * “Bir meyve ağacı yazın yaprak, çiçek açar, meyvelerle bezenir; seyrine doyum olmaz. Kış geldi mi her şeyini soyunur, kuru bir iskelet kalır. Başına karlar yağar, gölgesinde kimsecikler oturmaz. Bu izzet ve zillet safhalarından geçen, sadece meyve ağaçları değildir. Güneş de doğarken azizdir, batarken zelil… Bahar, gelirken azizdir, giderken zelil… İnsan, yürürken azizdir, uyurken zelil… Çocukluk, gençlik derken, olgunlukta bir izzet tecellisi görünüyor. Onu takip eden ihtiyarlık, zillet ve perişanlık yüklü… Derken ölüm… Zilletin doruk noktası ve imanla göçenler için izzetin ilk basamağı… Önünü göremeyen ihtiyar, ölünce Cennet’i seyre başlıyor. Bu izzeti bir yeni zillet takip ediyor Sur’dan korkma ve mahşere çıkma safhası. İnsan, dünyada ne kadar izzet taslamışsa, orada o kadar zillet çekecek… Başını burada ne kadar dikmişse orada o kadar fazla eğecek. Ne kadar harcamışsa o kadar hesap verecek. Ve sonunda bütün azizler bir yana, bütün zeliller bir yana ayrılacak. Mü’minler, ALLAH’ın azizler diyarı’ olarak terbiye ettiği Cennet’e doğru yol alırken, münkir ve müşrikler, zeliller diyarına Cehennem’e düşecekler… İzzet ve zilletin ancak ALLAH’tan olduğu’ hakikati bütün haşmetiyle görünecek. Öyle ise, üzerimizde izzetin tecelli ettiği dönemleri çok iyi değerlendirmek mecburiyetindeyiz. Aziz iken Hakk’ın dergahında zelil olalım ki, zelil olduğumuzda O’nun lütfuyla yine izzete kavuşalım.” Alaaddin Başar * “Muiz’i bilen kimse, O’na hizmet ile kendisini, marifet O’nu bilmek ile kalbini ve müşahede etmekle de gözünü aziz kılmıştır. … “Muiz” kanaat, yakin ve fani diyarın malına karşı zühd ile dilediklerine izzet verendir.” Sadreddin Konevi * ALLAH bir kulunu aziz kılmak istediğinde onun için ciddi bir sıkıntı, önemli bir ihtiyaç yaratıp, onu, Kendisine sürekli dua edip, yalvaranlar arasına alır. * “Ruhun olgunlaşması ancak, hakkı tanıyıp-bilmek ve onu gereğini yerine getirmekle olur. Eğer kul, bunda sabreder ve aç gözlülük göstermezse, Rabb’inin ilahi nurlarını seyretmeye gark olur. ALLAH’ın dışındaki her şeyle ilişkisi kesilir ve O’ndan başkasını düşünemez. İşte mutlak izzet budur.” Fahrüddin Razi * “Nefsin kapris ve isteklerini yerine getirmeyerek onu ALLAH’a boyun eğdirmek. Nefsin onur ve izzeti işte bundadır.” İzz b. Abdüsselam * “ALLAH, Muiz sıfatıyla tecelli ettiği kulunu ahirette Kendisine Ey huzura kavuşmuş insan! Sen O’ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön. Seçkin kullarım arasına katıl. Ve gir Cennet’ime.” 89/Fecr27-30 seslenişiyle karşılayacaktır.” İmam Gazali * Muiz sıfatına araç olan ve zikrine sımsıkı yapışan kişiyi hiçbir şey aşağılık hale getiremez. Ona düşman olanlar korkuya kapılır ve uğraşmaktan vaz geçer. * Muiz, sıfatının zikri Hacı Bayram Veli hazretlerinin özel virdidir. * Muiz sıfatının tecellisine ayna olanlar, herkes tarafından farkedilecek şekilde maddi ya da manevi üstünlük sahibidir. Ve bu durum onlar için ciddi bir sınav demektir. Sahip oldukları üstünlüğü ALLAH’tan ve İslam’dan değil de başka şeylerden bilip o izzeti kibre dönüştürüp-dönüştürmeyecekleri şeklinde… Bu noktada Fatih’in şehzadesi Cem Sultan’ın Papa karşısındaki tavrı iyi bir örnektir. Kaderin hükmü ile Haçlıların elinde esir bulunduğu senelerde Papa ile karşılaşıp, tanışacak olan Cem Sultan’a Vatikan’ın protokol görevlileri, imparatorların bile Papa’nın ayağını öptüğünü söyleyip, kendisinin de hiç olmazsa yere kadar eğilmek suretiyle Papa’yı selamlaması gerektiğini bildirip, ısrar ederler. Cem Sultan ise bir Müslüman olarak en fazla başıyla selam verebileceğini söyler ve bundan fazlasını padişah babasına bile yapmadığını belirtir. Sonuç Cem Sultan’ın dediği gibi olur. Bu izzet ve vakar dolu tavır karşısında etkilenen Papa VIII. Ennosan, tahtından kalkarak Cem’i kucaklar ki bu muameleyi imparatorlara bile yapmamaktadır. Günümüzde İslam’a hizmet ettiğini zannedip de Papa’nın elini öpme zilletine düşenlerin kulakları çınlasın. * Bazen de bir Mü’minin sahip olduğu izzet bakışı bulanık olan bir kısım insanlar tarafından kibir gibi algılanabilir. * “İzzet, kibirden başka bir şeydir. Mü’minin kendi kendisini zelil hale düşürmesi helal olmaz. O halde izzet, insanın kendisini iyi tanıması ve dünyevi bir takım maksatlar için kişiliğini ayaklar altına almaktan kaçınmasıdır. Kibir ise insanın kendini tanımaması ve kendini hak etmediği makamlara çıkarmasıdır… Hak Teala “Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamanızdan ve dinden çıkmanızdan ötürü alçaltıcı bir azap göreceksiniz.” 46/Ahkaf20 buyurmuştur ki, burada izzet sıfatının hak ile ve haklı olmak ile kazanılacağına ince bir işaret vardır.” Fahrüddin Razi, Mefatihu’l-Gayb, * “İzzet, kibirle karıştırılmamalıdır. İzzet, ALLAH’ın çizdiği yoldan ayrılmadan şeref ve haysiyetin muhafazası iken; kibir, kendini başkalarından üstün görme ve haddini bilmeme halidir.” Nurettin Ünal MUZİLL TEMEL ANLAMI * Dilediğinden hak edenlerden verdiği mülkü, mertebeyi, onuru çekip alarak ve rahmetinden uzaklaştırarak onu aşağılık bir hale düşüren. “Ve ALLAH kafirleri rezil, perişan edecektir.” 9/Tevbe2 * “Dilediğini hak edeni, fiillerinden, sıfatlarından ve tecellilerinden bilgisiz ve idraksiz kılan.” A. Yüksel Özemre * “Muzill, inkar edenleri dünyada değişik şekillerde alçaltmakla zelil kılan, ahirette de onları cezalandırmakla ve ebediyen Cehennem’de bırakmakla zelil kılandır.” Hattabi * “Yüzler vardır ki o gün yere eğilmiştir, zelildir.” 88/Gaşiye2; “Kötülük yapanlara da yaptıkları kötülüğün cezası aynen verilir. Ve onların yüzlerini bir zillet ALLAH’tan kurtaracak hiç kimse yoktur. Sanki yüzleri, karanlık geceden parçalara bölünmüştür. İşte onlar da ateş halkıdır. Orada sonsuza kadar kalırlar.” 10/Yunus27 TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * “Muzill, ölümsüzlük diyarının nimetlerinden yüz çevirip, ölümlü dünyanın malına mülküne aşırı arzu duymaları nedeniyle, zorbaların boyunlarını zelil kılan demektir.” Sadreddin Konevi * Bilinçli bir biçimde ALLAH’a ve Efendimiz’e O’na binler selam muhalefet etmek bu dünyadaki en önemli zillet sebeplerinden biridir. Öyleleri Muzill ismine, bütün alemlere ibret olacak biçimde ayna olurlar. En büyük zillete düşürülürler “ALLAH’a ve Rasulü’ne düşman olanlar, onlar en alçaklar arasındadır.” 58/Mücadele20 TAMAMLAYICI BİLGİLER * “Hak Teala, zilleti günah ve isyana bağlamıştır. Zillet, insanın Cenab-ı Hak’la kendi arasına isyan ve günah yoluyla bir perde indirmesidir.” İzzeddin Cemel * ALLAH’a ortak koşup bunu da ALLAH’ın emriymiş gibi göstermeye çalışmak yani şirk suçuna iftira suçunu da eklemek ALLAH’ın kanununa göre bu dünyada yaşanacak bir zillete sebeptir “Buzağıyı tanrı edinenler var ya, işte onlara mutlaka Rablerinden bir gazap ve dünya hayatında bir alçaklık erişecektir. Biz iftiracıları böyle cezalandırırız.” 7/A’raf152 * Muzill sıfatına bir insanın ayna olması ancak o kişinin iradesine bağlıdır. ALLAH’ın rahmet ve adaleti hak etmeyen salih kulların sebepsiz yere, gerçek anlamda zillet demek olan manevi zillete düşmesine izin vermez. * “Biz, bir milletin düşkünleriydik. ALLAH bizi İslam ile şereflendirdi. Ne zaman ALLAH’ın bizi kendisi ile şereflendirdiği İslam’ın dışında şeref ararsak ALLAH bizi alçaltır.” Hz. Ömer * “Bir kul ALLAH’ın zelil kıldıklarından uzak kalmakla zilletten kurtulur.” Alaaddin Başar * Zillet yolunu seçip, özgür iradesi ile ALLAH’ın Muzill sıfatına ayna olmak isteyen bir kulu, ALLAH, nefsinin kapris ve arzularına düşkün yapar. Kendisine dua etmekten uzaklaştırır. * “Bilinmelidir ki, Yüce ALLAH, yaratılmışları bu sıfatın hükümlerinin eserlerinden var etmiş, onları bu sıfatın saltanat mahallinde durdurmuştur. Buna göre zillet, ebedi olarak, yaratılmışın kendi varlığında, sonsuza kadar başkasına ALLAH’a olan ihtiyacını hissetmesidir.” Sadreddin Konevi * İnsanı ALLAH’a en hızlı yaklaştıran sebeb, kişinin O’nun karşısında sahip olduğu acz ve zilleti hissetmesi ve bunu bütün samimiyetiyle, bütün varlığıyla O’na ama sadece O’na dile getirip, itiraf etmesidir. Bayezid-i Bestami hazretlerine ait bir menkıbede bu ince hakikat şöyle anlatılır “Bayezid-i Bestami bir gün kalbine gelen bir ilahi ilhamla sarsılır Ey Bayezid! Eğer beni istiyorsan Bana Bende olmayan bir şeyle gel!’ Bayezid kendinden geçmiş gibidir. Gönül diliyle Rabbine hitap eder Ey Rabbim! Sende bulunmayan nedir ki?’ İkinci bir ilham Bayezid’in kalbini doldurur Çaresizlik, acizlik, zavallılık” Zilletin insana yakıştığı hem çok yakıştığı bir tek yer vardır ALLAH’ın huzuru. * “İlim ehlinin birinden şöyle hikaye olunmuştur Tavaf esnasında bir adam gördüm. Önünde giden muhafızları, insanları sağa sola itip kendisine yol açıyorlar ve o da azametle güya ALLAH’ın Evi’ni tavaf ediyordu. Bir süre sonra aynı adamı Bağdat köprüsü üzerinde, el açmış insanlardan dilenirken gördüm. Adamın tavafta gördüğüm o kibirli kişi olup olmadığını anlamak için kendisine dikkatle baktım. Bana Neden öyle dikkatli dikkatli bakıyorsun?’ diye sordu. Ben de Ben seni, tavaf esnasında durumu şöyle şöyle olan bir adama benzettim.’ diye cevap verdim. Bu sefer adam bana İşte ben oyum! Ben, insanların tevazu göstermesi gereken bir yerde kibirlendim. ALLAH da beni insanların yüceldiği bir yerde işte böyle alçalttı’ diye cevap verdi.” Bursevi * ALLAH’ın takdir ettiği ile yetinmenin izzet, açgözlülük ve hırsın ise hüsran ve zillet sebebi olacağına ve bunun bir sünnetullah ALLAH kanunu olduğuna doğadan bir örnek Şahin yücelerde uçarken, bıldırcın ve keklik etiyle beslenir. Fakat, yeryüzündeki arpa tanesine tamah edince, tuzağa tutulur ve kanatları yolunur. PRATİK BOYUTU * Muzill sıfatı dua ya da zikr sırasında tek başına değil, “Muiz” ismi ile beraber okunabilir. * Muzill sıfatının zikrini vird haline getiren, ALLAH düşmanı kafir ve zalimleri alçaltmakta ALLAH’ın yardımına sahip olur. SEMİ TEMEL ANLAMI * Her şeyi duyan. Birini duyması aynı anda diğerini duymasına engel olmayan “O’nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, Semi’dir, Basir’dir her şeyi işiten, her şeyi gören” 42/Şura11; “Rabbim gökte ve yerde konuşulan her sözü bilir. O, Semi’dir, Alim’dir.” 21/Enbiya4 * Bütün varlıkların bütün dualarını ve yalvarmalarını işiten. TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * Dile dökülmeyip sadece kalpten geçirilenleri de duyan ve bilen. * Sese ve söze dökülmese bile yaratıklarının hallerini ve ihtiyaçlarını bütün halleri ile algılayıp, bilen * “Semi, işitme anlamında icabet etmek cevap vermek demektir. Nitekim Peygamberimiz O’na binler selam Ey ALLAH’ım! İşitilmeyen duadan Sana sığınırım’ buyurmuştur. Yani icabet edilmeyen duadan Sana sığınırım’ demektir. Semi’nin bir anlamı da kabul etmektir. Çünkü rükudan doğrulurken ALLAH hamdeden kimseyi işitti’ yani ALLAH hamd eden kimsenin hamdini kabul etti, denir.” İzzeddin Cemel * Yarattıklarına işitme yeteneğini veren “Eğer ALLAH onlarda bir hayır olduğunu bilseydi, elbette onlara işittirirdi.” 8/Enfal23 TAMAMLAYICI BİLGİLER * Semi sıfatı Kur’an’da kırkbeş kez geçer. * “Cenab-ı ALLAH’ın niteliğini anlayamayacağımız bu sıfatı için, beşeri ifadedeki işitme/duyma’ deyimi ödünç alınmıştır.” Suat Yıldırım * ALLAH’ın işitmesini biraz anlayabilmek için rüyalarımız iyi bir örnektir. Biz de rüyalarda kulak devreye girmeksizin işitmiyor muyuz? * “Gerçek Mü’min, ALLAH’ın gizli ve açık, büyük ya da küçük herşeyi işittiğini bilir ve dilini ALLAH’ın rızasına uygun olmayan sözlerden korur. Yine gerçek bir Mü’min bilir ki, kulak kendisine boşuna değil, ALLAH’ın kelamını dinlemek ve yaşayışını o dinlediği kelama uydurmak için verilmiştir.” İmam Gazali * Kur’an’ı dinlemek, üzerinde düşünmek, anlamak ve algılamaya çalışmak bu sıfatı bilmenin gereğidir. ALLAH, her halükarda Kur’an dinleyenleri övmüş, dostlarına daima Kur’an okumalarını ve dinlemelerini emretmiştir “Kur’an okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin.” 7/A’raf204; “Dinleyin ve itaat edin” 64/Tegabün16 * “İşitmen benzersizdir Senin. Sen ki dilim yokken beni işittin. Sessizliğimi en makbul dua kabul ettin. … Duyuşun eşsizdir Senin. Sensin Semi; en ince sızılarımı bir Sen işitirsin. Semi Sensin, gizli saklı arzularımı bir Sen bilirsin.” Senai Demirci * “İşitmesini ve görmesini, işitilmesi ve görülmesi helal olmayan şeylerden Yüce ALLAH için koruyan kimseyi Yüce ALLAH sever. O zaman kulun işitmesi ve görmesi O’na ait bir iş olur.” Abdülkerim Kuşeyri * “Derler ki, kulağınızdan giren kelimeler gönül deryanızı kirletecek sözler, sesler olmasın. Hak kelamı ilk sırayı alsın. Kulağın da doyumu vardır, çirkin sözlerle doyurursanız Kur’an’ı dinleyemezsiniz.” Şahver Çelikoğlu PRATİK BOYUTU * “ALLAH’ın, söylediği her şeyi işittiğine iman eden bir konuşmacı ya da sözcü mümkün olduğu kadar sık ya Semi’ ismini zikrederse sözleri, dinleyiciler üzerinde daha büyük bir tesir bırakır.” Tosun Bayrak * Bu sıfat, “Basir” sıfatı ile beraber istihbarat görevlilerinin özel virdi olabilir. * Kulaklarından rahatsız olanlar maddi sebeplere başvurmanın yanısıra bu sıfatın zikrini vird edinmelidir. BASİR TEMEL ANLAMI * Her şeyi bütün özellikleriyle algılayıp, gören “O, öyle güzel görür ki…” 18/Kehf26; “Şüphesiz ALLAH göklerin ve yerin gizliliklerini bilir. ALLAH, yaptıklarınızı hakkıyla görendir.” 49/Hucurat18; “O ki gece namaza kalktığın zaman seni görüyor.” 26/Şuara218 * Basir, sonsuz, kudreti, iradesi, ilmi ve hikmetiyle, yaratıklarından dilediğine, dilediği şekilde bir görme yeteneği veren. * Elmalılı M. Hamdi Yazır “Her yönüyle gören. Herşeyin içine dışına, herşeyine vakıf olan. İşlerin sırlarına aşina bulunan.” Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * “Yaratılmışların görme organlarıyla algıladıkları cisimleri ve renkleri, görme organı olmaksızın algılayan.” Halimi * “O, karanlıklar içinde renkleri, bir suya karışmış diğer bir suyu görür. Ne karışmışlık, ne karanlık, ne aşırı aydınlık ne de madde engeli O’nun görme algısını perdeleyebilir.” İmam Şarani * “ALLAH’ın bütün sıfatları gibi görmesi ve işitmesi de eksiksizdir, mutlaktır ve sonsuzdur. Yani her şeyi birlikte görür ve işitir. İnsan karşısındaki şahsın derisinin altını göremediği gibi, kafasında taşıdığı düşünceleri ve kalbinde beslediği arzuları da göremez ve işitemez. Görmesi ışıkla, mesafeyle ve maddi engellerle sınırlıdır, işitmesi de belli frekanslar arasında sıkışıp kalmıştır. Ama bu insan, o kısa ve sınırlı olan görmesini ve işitmesini kıyas unsuru yaparak, ALLAH’ın Semi ve Basir olduğunu bilir.” Alaaddin Başar TAMAMLAYICI BİLGİLER * Basir sıfatı Kur’an’da kırkbir yerde ALLAH’ın bir sıfatı olarak geçer. * “Alimler, Semi ve Basir sıfatlarının “Hayy” kavramı ile yakından ilgili bulunduğunu, hatta onun zorunlu bir sonucu olduğunu kabul ederler. Çünkü hayat sahibi olan bir varlığın cansız nesnelerden farklı olarak işitme ve görme özelliklerine de sahip olması gerekir. İşitme ve görme yetkinlik ifade eden kavramlar olduğuna göre ALLAH’ın bu yetkinliklerden yoksun olduğunu düşünmek mümkün değildir.” Bekir Topaloğlu * “Bu sıfat, kendisini destekleyen sıfatlarla beraber gelerek, ALLAH’ın yarattıklarını denetim altında bulundurduğunu gösterir. Habir’ ismi gizli taraflara, Basir’ ismi ise görülen taraflara ilişkindir. Aynı şekilde işitme ile görme de birbirini destekleyen sıfatlardır.” Suat Yıldırım * “İnsana görme nimetini verendir. Zira insanda görme hissi olmasaydı görmenin ne manaya geldiğini bilemeyecek, Basir sıfatının manasını asla anlayamayacak, Rabbini bu sıfatıyla tanıyamayacaktı.” Ömer Sevinçgül * Yukarıda açıklanan durum ALLAH’ın bütün sıfatları için geçerlidir. Bütün sıfatları insan, kendisindeki tecelliler aracılığıyla tanır. Böylelikle de insanın ve Evren’in yaratılış gayesi gerçekleşmiş olur ALLAH’ bilmek… * Efendimiz, Mü’min bir kul için ulaşılmaya çalışılması gereken ideal manevi durumu “İhsan” kavramıyla isimlendirmiştir. Bu seviye doğrudan Basir sıfatının bilincinde olmayı gerektirmektedir “İhsan, senin ALLAH’ı görüyormuş gibi O’na kulluk etmendir. Her ne kadar sen O’nu göremiyorsan da O seni görmektedir.” Buhari * Bir Mü’min, ya ALLAH’ı görürcesine O’na ibadet eder ya da O’nun her şeyi gördüğünü bildiği için ALLAH’a ibadet eder. HAKEM, HAKİM TEMEL ANLAMI * Başkasına müdahale ettirmeden her şeye hükmeden. * Bütün varlığı Kendi yönetimi altında tutan. * Verdiği hüküm kayıtsız şartsız yerine gelecek olan “ALLAH, hüküm verenlerin en üstünü değil midir?” 95/Tin8 Efendimiz bu ayeti her okuyuşunda Evet, ben de buna şahit olanlardanım’ der ve Mü’minlerin de öyle demelerini emrederdi. Tirmizi * Son hükmü verecek, bütün anlaşmazlıkları çözecek, gerçekleri ortaya çıkartacak olan “Ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda Ben hükmedeceğim.” 3/Al-i İmran55 * Hakla hüküm veren, hakkı yerine getiren, hakla batılı birbirinden ayıran “Eğer benimle gönderilen gerçeğe içinizden bir kısmınız iman ediyor, bir kısmınız ise inanmıyorsa, ALLAH aramızda hükmedinceye kadar bekleyin. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.” 7/A’raf87 * “Hüküm ancak ALLAH’ındır.” 12/Yusuf67 ; “Aranızda O hükmeder. Çünkü ALLAH, Alim’dir, Hakim’dir her şeyi bilen, hikmeti sonsuz” 60/Mümtehine10 * “Hakem, kanun koyup hükmedendir. Bu yetki sadece ALLAH’a mahsustur.” Abdülkahir el-Bağdadi TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * Hakem, Hakîm ve Hâkim kelimelerinin üçü de HKM kökünden gelmekte olup, hepsi de “düzeltme amacıyla engel olma” anlamında ortaktır. “Hâkim’in en belirgin özelliği zulmü önlemesidir. Hakîm’in hikmeti ise, saçmalığı, yanlışlığı engeller. Hakem ise, taraf tutma arzusunu engellemiş olan kimsedir. Böylece bunlar lafız ve anlam yönünden aynı asılda toplanırlar.” Suat Yıldırım, Kur’an’da Uluhiyyet,175 * Hükümlerinde zulüm bulunmayan. * “Hakem, kullarını haksızlık yapmaktan men etmek için, indirmiş olduğu meşru hükümlerle hüküm veren demektir. Dolayısıyla O, vaadinde herhangi bir kuşku olmayan ve fiilinde hiçbir eksikliğin bulunmadığı Hakem’dir.” Sadreddin Konevi * “Layık olanları hidayete eriştirerek; dünya ve ahiret kötülüğünden kurtaran, ilahi emir ve yasak, müjde ve tehdit yoluyla bütün insanlara aynı kötülükleri yasaklayan.” Abdülkahir el-Bağdadi * “Hakem, hüküm ve karar verendir. Hükmün aslı fitne ve fesada engel olmaktır. ALLAH’ın koyduğu bütün yasalar, kulların yararı içindir. Bu yasaların dışındaki her şey yanlıştır, fitne ve fesattır.” Halimi, Akt Edisyon, Esmaü’l-Hüsna,106 * “Hakemin anlamında kalbin rızası üzere hükmeden manası da vardır ki, nefis bu hüküm üzerine boyun eğip itaat eder denilmiştir.” İzzeddin Cemel, El Esmaü’l-Hüsna,196 TAMAMLAYICI BİLGİLER * “Hakem ismi, Kur’an’da beş yerde, “Hayru’l-Hakimin” Hakimlerin en hayırlısı ve “Ahkemu’l-Hakimin” Hakimlerin hakimi şeklinde ALLAH’ın ismi olarak geçmektedir.” İmam Matüridi, Matüridi’de Esma-i Hüsna,69 * Efendimiz O’na binler selam “Hakem, sadece ALLAH’tır. Her türlü hüküm O’na aittir. Ebu Davud diyerek bir sahabinin Ebu’l-Hakem Hakem’in babası şeklindeki künyesini değiştirmiştir. Bu nedenle insanlara Hakem isminin, önüne “Abd” takısı almadan, doğrudan isim olarak verilmesi uygun değildir. Çünkü yukarıda da belirtildiği üzere “Hakem” kanun koyan demektir ve bu yetki sadece ALLAH’a aittir. * ALLAH Şanı en yüce Kur’an’da Efendimiz’den de “Hakem” olarak söz etmektedir. Bu durum, Efendimiz’in emirlerini ve Sünnetini tek tek sünnetler değilse bile bir bütün olarak Sünnet’in genelini bütün Mü’minler için bağlayıcı ve mutlaka uyulması gerekli bir niteliğe büründürür. Bir anlamda Yüce ALLAH’ın “Hakem” sıfatı bu dünyada Efendimiz tarafından temsil edilmekte ya da o “Hakem” sıfatının tecellisine “A’zam” düzeyinde bir araç olmaktadır “Hayır! Rabbine yemin olsun ki, onlar, aralarında çıkan çekişmelerde seni hakem yapıp, sonra da senin verdiğin hükme karşı içlerinde hiçbir burukluk duymadan, tam anlamıyla teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar.” 4/Nisa65 * “Elbette ki, bu ismin tecellisi sadece ahirete özgü değildir. Bu dünyada da bütün varlıklar bu ismin tecellisine mazhardırlar. İnsanı örnek alarak konuşalım İnsanoğlunun dünyaya gelişi gibi ölümü de ilahi hüküm iledir. Organlarının yerleri, şekilleri, büyüklükleri, vazifeleri hep ilahi hüküm ile belirlenmiştir.” Alaaddin Başar, Esma-i Hüsna,82 * “ALLAH ve Rasulü’nün dışında başka hakimlere baş vuranlar, inkar etmeleri emredilen tağutun hükmüne başvurmuşlardır. Kul, tağutu inkar edip hüküm yetkisinin yalnız ALLAH’a ait olduğuna inanmadıkça iman etmiş sayılmaz.” İbn Kayyım, Akt Edisyon, Esmaü’l-Hüsna,109 * İnsanlar arasında hakemlik ve hakimlik yapma durumunda olan kişiler, Hakem sıfatının tecellisine araç kılınmışlardır. Tabii bu işi ALLAH’ın dinine uygun ve dürüst olarak yaptıkları taktirde. * “Hakem ism-i şerifinin tecellisinin mazharı olan kimse Hakem isminin tecellisine hakkıyla araç olan Yüce ALLAH’ın kullarına hükmünü, Yüce ALLAH’ın istediği gibi veren kimsedir.” A. Ziyaüddin Gümüşhanevi * “ALLAH’ın hükmünü reddetmek, O’nun ilahlığını reddetmektir. Yaratan ALLAH olduğuna göre, mülkün hakiki sahibi olup en iyi bilen ve en çok merhamet eden O olduğuna göre, ALLAH’tan daha iyi hüküm koyacak olan kimdir?” Seyyid Kutub, Fi Zilali’l-Kur’an6/167 * “ALLAH, henüz hüküm vermeden önce de Hakim’di. Bu özellik O’ndan başkası için geçerli değildir.” İmam Kurtubi, Akt Edisyon, Esmaü’l-Hüsna,107 * Dünya hayatında başta siyasi alan ve rejim konusu olmak üzere bütün toplumsal alanlarda da hüküm ALLAH’a ait olmak zorundadır. Bu konuda Kur’an’ın ifadeleri son derece net uyulmadığı takdirde yaptırımları son derece ağırdır “Kim ALLAH’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kafirlerin ta kendileridir.” 5/Maide44; “Kim ALLAH’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zalimlerin ta kendileridir.” 5/Maide45; “Kim ALLAH’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar fasıkların ta kendileridir.” 5/Maide47 Yani açıkçası Müslümanların devleti laik değil İslam devleti olmak zorundadır, Anayasaları da Kur’an… * “İnsanlar arasındaki dini ve ideolojik anlaşmazlıklara dünyada son vermek ve hakkı benimseyen toplumları galip getirmek, en azından onların haklı olduğunu herkesin gözü önüne sermek ilahi hakemliğin bir başka çeşididir. … “İslam literatüründe ve Müslüman milletlerin dillerindeki yaygın kullanımdan da anlaşılacağı üzere ALLAH’a nispet edilen “Hakem” ve “Hakim” isimleri, O’nun insanlar arasındaki münasebetlerden çıkan özellikle büyük anlaşmazlıkların nihai hükmünün belirleyicisi olduğu, haklı ile haksızı sonunda belirleyeceği, adil hükmün ve karşı durulmaz gücün sadece O’na özgü olduğunu ifade etmektedir. Bu çerçeve yakın dünyadan ziyade uzak dünyayı ilgilendirmekte, bazan bir insanın hayatını, bazan da bir milletin tarihini kapsamakta, hatta ebedi hayata taşmaktadır.” Bekir Topaloğlu * Yöneticilerin ve insanlar arasında hüküm verme durumunda olan kişilerin sorumlulukları çok daha büyüktür. Böyleleri İslam’ın hukuki ve siyasi boyutları da dahil olmak üzere tam olarak uygulanmasından sorumludur. Kur’an’ın bu konudaki söylemi de son derece açık ve nettir “Ey Davud! Biz seni yeryüzünde halife yaptık. Sen de insanlar arasında adaletle hükmet. Keyfine uyma ki seni ALLAH yolundan saptırmasın.” 38/Sad26 * Hakem sıfatının kapsamının sonsuzluğunu anlamak açısından Afifüddin Süleyman et-Tilmsani son derece öğretici bir bakış açısı sunmaktadır “Bitkiler arasında hüküm sahibi olanlar bahçıvanlardır ki, bir bitkinin diğer bir bitkiye tecavüz etmesine izin vermezler ve ağaçlara sarılan yabancı bitkileri de söküp atarlar. Bu buna benzer örnekler ALLAH’ın Hakem isminin dış görünüşleridir. Gerçek hüküm Yüce ALLAH’ındır.” Esmaü’l-Hüsna,100 PRATİK BOYUT * “Bir kimse huzur ve tam bir temizlik üzere abdest alsa ve sonra gecenin yarısında uyuyakalana kadar “Ya Hakem” zikrine devam etse, kalbi ilahi sırlarla doldurulur. Sözleri tesirli olur ve rakipleri tarafından kabul görür.” Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna,85 ADL TEMEL ANLAMI * Sonsuz adalet sahibi olup, yaptığı ve yarattığı her şeyi tam bir adalet, ölçü ve denge üzere yapan; kusursuz şekilde iş görendir “Rabbinin sözü doğruluk ve adalet bakımından tamamlanmıştır.” 6/En’am115 * Hiçbir şeyde aşırılığa düşmeyen. * “Her şeyi mertebesine, hakkı yerine koyan.” Elmalılı M. Hamdi Yazır, Soyalan, Elmalılı Tefsirinde Kur’ani Terimler ve Deyimler, 43 TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * “Atomlardan yıldızlara kadar Evren’i bütün varlıklarıyla birlikte ölçü altına alıp dengeleyen; canlı cansız her şeye en güzel ve en uygun vaziyeti veren; her varlığa layık olduğu ölçüde varlığını devam ettirme hakkı vermekle sonsuz adaletini gösteren; emrine itaat edenleri ödüllendirirken, haddi aşanları dizginleyen ve hak ettikleri cezayı veren; haşrin büyük mahkemesinde ise mutlak adaletini en geniş ve en mükemmel tarzda gösteren.” İsmail Mutlu, İman Esasları,90 * “Adaletin Yaratan’ı ve Sahibi. Kulu için ezelde neye hükmetmiş ise onu ona eksiksiz olarak veren.” A. Yüksel Özemre, Vahye Göre Akıl,253 * “Adl, ALLAH’ın isimlerinden biri olarak kullanıldığında mübalağa ifade eden bir sıfat olup çok adil, asla zulmetmeyen, hakkaniyetle hükmeden, haktan başkasını söylemeyen ve yapmayan’ anlamına gelir. İslam filozofları adl’ sıfatını, ALLAH’ın her varlığa layık olduğu imkan ve kabiliyetleri bahşetmesi’ anlamına gelen inayet ve cömertlik kavramlarıyla açıklamışlardır. İbn Teymiyye’de muhtemelen bu görüşten yararlanarak adle ALLAH’ın yaratıklarına nimet vermesi ve ihsanda bulunması’ manasını verir. Ehl-i Sünnet’in çoğuna göre ALLAH’ın zatıyla birarada olan Adl’ sıfatı vardır. Gazzali, ALLAH’ın adaletinin ne anlama geldiğini bilmeden O’nun adil olduğunu anlamanın, fiillerini, yaratıp idare ettiği kainatı tanımadan da adaletini kavramanın mümkün olmadığını söyler ve kainatın tanınması konusunda çeşitli örnekler verir.” Bekir Topaloğlu, DİA-1,387 * Adl sıfatının mutlak ve mükemmel tecellisi Kıyamet Günü’nde olacaktır. Dünya hayatında imtihan gereği olarak Adl sıfatı herkesin anlayabileceği şekilde tecelli etmez, göreceli kalır “Biz Kıyamet Günü için adalet terazileri kurarız. Hiçbir kimseye zerre kadar haksızlık edilmez. Yapılan iş Hardal tanesi kadar bile olsa onu teraziye getiririz. Hesap gören olarak Biz yeteriz.” 21/Enbiya47 TAMAMLAYICI BİLGİLER * Adl sıfatı ALLAH’ın sıfatı olarak Kur’an’da yer almamaktadır. Sadece Tirmizi’de geçen Esma-i Hüsna listesinde bulunmaktadır. * “Adl isminin çeşitli dereceleri vardır. Bu derecelere göre, ALLAH’ın bazı fiilleri ihsan ve fazilet olup, diğerleri ise adl ve hikmettir. Adl ve hikmet mahlukata göre daha kapsamlı olduğundan ihsan ve faziletten daha geneldir.” İmam Matüridi, Musa Koçar, Matüridi’de Esma-i Hüsna, 69 * “Rahmeti gereği güneşiyle kafirleri bile ısıtmasıyla ALLAH adildir. Kafirlerin hakkına tecavüz eden bir Müslümanı bile hesaba çekmesiyle ALLAH adildir. Peygamber evladını bile hesaba çekecek olmasıyla ALLAH Şanı en yüce adildir. İlk kulu Adem’in katil oğlunu bağışlamamasıyla ALLAH adildir. Yarattığı ateşin bu dünya için hem Müslüman hem de Kendi düşmanı kafire aynı acıyı vermesiyle ALLAH adildir. Daha rahat, daha güvenli ve daha huzurlu hazırladığı kanunların Kendi peygamberlerini de bağlaması açısından yüceler yücesi ALLAH adildir.” Feyzullah Birışık, Esma-ül Hüsna-2,52 * “Adalet hakikatini kainat sayfalarında okumak mümkündür. Her ruha uygun bir beden, her bedene münasip organlar verilmesi adaletin tezahürüdür. Canlıların yetenekleriyle sahip oldukları donanımları birbirine paralel yaratılmıştır. Bal yapmak isteyen arı gerekli organlara sahip kılınmıştır. Uçmak arzusuyla yaratılan kartal mükemmel kanatlara sahiptir. Öbür canlılar da bu minval üzere yaratılmışlardır.” Ömer Sevinçgül, ALLAH,47 * “Adalet denilince bunun zıddı olan zulüm hatıra gelir. Zulüm, başkasının mülkünde, izni olmaksızın tasarruf etmek’ demektir. ALLAH zulümden münezzehtir; çünkü bütün mülk aleminin tek sahibi ve yaratıcısı O’dur.” Alaaddin Başar, Esma-i Hüsna,85 * Adl sıfatının tecellisine hakkıyla araç olan Müslüman yönetici ve hakimlerin ALLAH katındaki değerlerine baha biçilemez. Dünya yaşamında imtihan sırrı gereği olarak açıkça görülemeyen bu değer, ahirette artık imtihan olmadığı ve bu nedenle perdeleme gereği de ortadan kalkmış bulunacağı için herkes tarafından tam olarak anlaşılacaktır. Bu konuda Efendimiz O’na binlr selam “Gerek verdikleri hükümlerde, gerek aile fertleri hakkında ve gerekse üzerlerine aldıkları işlerde adil davrananlar, Rahman olan ALLAH’ın katında, nurdan koltuklar üzerindedirler.” Müslim, Nesai * Adl sıfatının tecellisine hakkıyla araç olan Mü’min, insanlara adaletle davranır. Fakat bu, yaratılıştaki sırrı anlamayan bazılarının sandığı gibi gözü kapalı bir eşitlik değildir. Hakkı, haklı olana, hakkı oranında vermektir. * A. Osman Tatlısu “Yüce ALLAH adildir, zalimleri sevmez, zalimlerle düşüp kalkanları ve hatta zalimlerle teması olmadığı halde uzaktan onlara imrenenleri ve sevenleri de sevmez.” Esmaü’l-Hüsna Şerhi,91 * İnsanın kendine karşı adil olması, yaşamını yaratılış gayesine uygun olarak yani İslam’ın istediği biçimde kulluk ederek, ALLAH’ı tanımaya çalışmasıdır. Başka bir deyişle, sahip olduğu bedensel ya da ruhsal bütün organ ve yetenekleri İslam’ın koyduğu sınırlar içinde ve ALLAH’ın rızasını niyet ederek kullanmasıdır. * “Adl’in kulu, o kuldur ki, başkalarına yapmak istediğini önce kendi nefsine tatbik eder.” Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna,86 * İnsanlar arası çatışmalarda ALLAH, Mü’min kulları için sadece adalet ya da merhamet tercihlerinden razı olmuştur. Zulme girme hakkı istisna olarak bile olsa söz konusu değildir “Kötülüğün cezası yine onun gibi bir kötülüktür. Kim bağışlar ve barışırsa onun mükafatı ALLAH’a aittir. Doğrusu O, zalimleri sevmez.” 42/Şura40 * “Zalim senin adaletinden korkmalı, mazlum da senin adaletine sığınmalıdır.” İzz b. Abdüsselam, Akt Edisyon, Esmaü’l-Hüsna 237 * “Bir insanın Adl’ isminden feyiz alabilmesi ya da Adl’ isminin tecellisine ayna olabilmesi için, öncelikle kendisine ilahi bir bağış olarak verilen bütün organlarını, akıl, kalb, hayal, hafıza gibi manevi cihazlarını, sevgisini, korkusunu ve daha nice duygularını yaratılış gayelerinde kullanması gerekir. Ancak o zaman, her şeyi yerli yerine koymak ve her hak sahibine hakkını vermekle’ adalet etmiş ve zulümden kurtulmuş olur. Aklını başkalarını aldatmaya ve onlara haksızlık etmeye yoran bir insan, öncelikle kendi aklına zulmetmiş olur. Çünkü o akılla nice ilimler tahsil edebilir ve faydalı işler yapabilirdi. Böylece hem dünyasını hem de ahiretini mamur etmiş olurdu. Muhatabına zarar vermekle ettiği zulüm ise ikinci derecede kalır. Çünkü kendi aklına verdiği zarara karşılık muhatabının, mesela, malına zarar vermiş olur. Yine bir insanın adil olabilmesi için, maddi imkanlarını da adalet üzere kullanması, israftan sakınması, fakirin hakkını alan zekatı eksiksiz vermesi gerekir. Zekat vermeyen insan, hem kendi nefsine, hem de muhtaçlara zulmetmiş olur. Adaletin ikinci şubesine Esma’nın tecellisine araç olma gelince, elinde hüküm ve infaz yetkisi bulunan kimseler, zalimlere hak ettikleri cezayı vermek’ ve bunu yaparken de aşırı giderek zulme girmemek suretiyle, Adl ismine mazhar olur ve bu isimden ayrı bir feyz alırlar.” Alaaddin Başar, Esma-i Hüsna,85 * Ahiretteki cezalar ve bütün olarak Cehennem, yüzeysel bir bakışla zannedileceğinin aksine ALLAH’ın “Kahhar, Müntakim” sıfatlarından önce, esas olarak “Adl” sıfatının tecellisidir. Özellikle geçici bir süre orada kalacak olan bazı Mü’minler için… “İşte bu sizin ellerinizle işleyip gönderdiğiniz günahların karşılığıdır. Yoksa ALLAH kullarına zulmetmez.” 3/Al-i İmran182 * “Dünyadaki adaletsizlikler, insan iradesinin serbest bırakılmasından kaynaklanmaktadır. Yoksa yaptıkları yanına kar kalacak değildir. Unutmamak lazım ki, dünya bir imtihan yeridir. Eğer burada birebir adalet tecelli etse, hiç kimse iradesini istediği gibi kullanamaz ve imtihan sırrı ortadan kalkar. Ahiret olmasa gerçek manada adalet tecelli etmez. Zalimin zulmü yanına kar kalır, mazlum da gözyaşı ile gider. … Dünyada şahit oluyoruz ki, her zalim cezasını çekmiyor. Veya suçunun bedelini, hafif bir ceza ile atlatıyor. Dünyada ALLAH bazı kullarına felaket veriyor. O insan kötü ise, hakettiği için oldu; iyi ise, ALLAH onun manevi makamını yükseltiyor diye düşünüyoruz. Ama ilahi adaletin bu dünyada her zaman yerine geldiğini görmüyoruz. Dolayısıyla, ALLAH’ın adalet sıfatının tecelli edebilmesi için, ölen insanların dirilmeleri; büyük bir mahkemede hesaba çekilmeleri lazım. Ve suçluların hakettikleri ölçüde ceza görmeleri; bunun yanısıra, mazlumların mükafatlandırılmaları lazım.” Nurettin Ünal, Risale-i Nur’dan Esintilerle Esma-ül Hüsna,70,71 * ALLAH’ın Adl sıfatının tecellileri karşısında takınacağı tavırlar Mü’min kulun bu dünyadaki en ciddi sınavlarını oluşturur. Bu konuda İmam Gazali şöyle bir değerlendirme yapmaktadır “Kulun, Yüce ALLAH’ın yaptığı bütün işlerde, hükümlerinde, emir ve yasaklarında adil olduğuna inanması gerekir. ALLAH’ın emirleri ister kendi isteklerine uysun, ister uymasın. İster kendi çıkarlarıyla bağdaşsın ister bağdaşmasın… ALLAH madem ki emretmiştir, doğrudur. O’nun emrini yerine getirmesi lazımdır. Madem ki yasak etmiştir, yine doğrudur. O’nun yasaklarından uzak durması lazımdır. ALLAH’ın emrine uymazsa mutlaka zarara girmiş olur. Çünkü kul bilemez. Onu, Rabbi kendisinden daha iyi tanır, bilir. Kulun, ALLAH’ın yaptığı bütün işlerde haklı ve adaletli olduğunu bilmesi ve buna böyle inanması gerekir. Çünkü, iman, inkarı kökten keser, zahiren bütün itirazları süpürüp atar. Kul, şunu iyi bilmeli ve aklına koymalıdır ki, her şey bir sebebe bağlıdır, o şekilde düzenlenmiştir. ALLAH tarafından nasıl düzenlenmiş ise öylece gerçekleşmektedir. ALLAH’ın düzenlemesinde haksızlık olamaz, ALLAH’ın her dediği doğru ve her yaptığı da adildir.” Akt Şahver Çelikoğlu, el-Esmaü’l-Hüsna Şerhi-3,202 * “ALLAH’ın bütün herkese azap etmesi adaletinden, merhamet etmesi fazlından, onları iki gruba ayırması da hikmetindendir.” İmam Kurtubi El Cami…-1, 4439 * “Söz konusu isim, adaletinden korkulan ve ihsanından ümit kesilmeyen kimseye verilmiştir. Buna göre O’nun fiillerindeki adaleti, sözlerinin doğruluğunun delilidir.” Sadreddin Konevi, Esma-i Hüsna Şerhi, 108 * “Yüce ALLAH’ın kul aleyhine hükmettiği her şey onun hakkında adalettir.” Edisyon, Esmaü’l-Hüsna, 535 PRATİK BOYUT * Adalet, İslam’ın öngördüğü toplumsal ve siyasal düzenin temel kavramıdır. Demokrasinin temel kavramlarını oluşturan “özgürlük ve eşitlik” İslam siyasi düşüncesinde “Adalet” kavramı ile karşılanmıştır. Bu nedenle de “Adl” ismi bu düzeni gerçekleştirmeye ya da geliştirmeye çalışan Mü’minler için en önemli virdlerden biri olmalıdır. LATİF TEMEL ANLAMI * “ALLAH kullarına karşı çok lütufkardır. Dilediğini rızıklandırır.” 42/Şura19 * “Fiillerini yumuşaklık ile gerçekleştiren. Kullarına iyilik ve merhamet eden. Yaratılmışların ihtiyacını en ince noktasına kadar bilip, sezilmez yollarla karşılayan. Zatı duyularla algılanamayan. En gizli ve ince hususları dahi bilen.” Ragıb el-İsfahani, Akt Bekir Topaloğlu, DİA-27, 108 * “Latif, bir işi yapma konusunda yumuşak olmayı ve faydalı şeyleri, yaratıklarından dilediğine güzellik ve incelikle ulaştırmada, işlerin en ince ve en güzel yönlerini kendisinde toplayan Varlık demektir.” İbnu’l-Esir, Akt Edisyon, Esmaü’l-Hüsna, 553 * “Niteliği anlaşılamayan, gizli olan.” İmam Beyhaki, Akt Edisyon, Esmaü’l-Hüsna, 293 TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * “İslam alimleri “Latif”i bir çok değişik anlam ve ifadelerle tanımlamışlardır. Yirmi ikiye kadar çıkan bu tanımları şöyle sıralayabiliriz 1- İbn Abbas ALLAH, kullarına karşı çok lütufkardır.’ 42/Şura19 ayetini, Onlara hoş ve güzel davranandır’ şeklinde açıklamıştır. 2- Onlara iyilik edendir. 3- İyi kimseye de kötü kimseye de iyilik yapandır. 4- Kullarına yumuşak davranandır. 5- Huzuruna çıkışta ve hesaba çekilişte onlara yumuşak davranandır. 6- Rızık vermede kullarına iki yönde iyilik yapandır. Birincisi, onları güzel şeylerle rızıklandırması; ikincisi ise, rızklarını bir defada kendilerine vermeyip israf etmelerine ve savurganlık yapmalarına mani olmasıdır. 7- Kendisini tanımalarını sağlamakla veli kullarına; inkarları nedeniyle hemen cezalandırmamakla da düşmanlarına çok lütufkardır. 8- İnsanlardan ümidini kesip Kendisine sığınan, yönelen ve dayanan kullarına lütuflarda bulunan, onları kabul eden ve onlara yönelendir. 9- İnsanlar arasında kullarının iyiliklerini yayan, kötülüklerini örtendir. 10- Azı kabul edip, çoğu verendir. 11- Dünyada rızkını keserek kimseden öç almayan, ahirette de kimsenin merhametinden ümid kesmediğidir. 12- Adaletinden korkulan ve iyilikleri ihsanı umulandır. 13- Kuluna çalışmasından daha fazlasını veren ve ona gücünden daha fazlasını yüklemeyendir. ALLAH şöyle buyurmuştur Nimetlerini açık ve gizli olarak size bolca verdi.’ 31/Lokman20 ; ALLAH, üzerinizdeki yükü hafifletmek ister.’ 4/Nisa28 14- Kendisine isyan edeni cezalandırmakta acele etmeyen, umut edenin de umudunu boşa çıkarmayandır. 15- Dinine hizmet edene yardım eden ve çokça övendir. 16- İsteyeni geri çevirmeyen, ümit edeni ümitsiz kılmayandır. 17- Hataları affedendir. 18- Kendi nefsine acımayana acıyandır. 19- Ariflerin müşahade ettikleri sırlarla etrafı aydınlatan, dosdoğru yolu onların metodu yapan ve gökyüzünden bardaktan boşanırcasına yağmur yağdırandır. 20- Hayal ile Kendisine ulaşılamayandır. Hayal edilemeyendir. 21- Fiillerin en gizli inceliklerini bilendir. Anne karnındaki cenini yaratması, fışkı ile kan arasından, göğüslerden halis süt çıkarması gibi. 22- Her zorluğu kolaylaştıran ve her kırığı onarıp iyileştirendir.” İmam Kurtubi, Akt Edisyon, Esmaü’l-Hüsna, 293 * “İnsan aklı ve duyularıyla anlaşılamayacak aşkın varlık.” Fahrüddin Razi Akt Metin Yurdagür, Esma-i Hüsna, 135 * “Kullarına bilmedikleri yönden bağışta bulunan, ummadıkları yerden faydaları için sebebler yaratan.” Hattabi, Akt Suat Yıldırım, Kur’an’da Uluhiyyet, 230 * “Latif, seni ihtiyaç ve amacına kibarlıkla ulaştırandır. ALLAH sana lütfetti’ denildiğinde bu, ALLAH, güzellikle seni amacına kavuşturdu’ demektir.” Muhyiddin İbn Arabi, Akt Edisyon, Esmaü’l-Hüsna, 293 * “Merhametli olan, iyilik yapan, küçük büyük her şeyi ve Kendisinden gizli kalmayan sırları bilen” İmam Matüridi, Musa Koçar, Matüridi’de Esma-i Hüsna, 70 * “Yarattığının gerekli olan ihtiyaçlarını şarta bağlı olmaksızın lütfeden.” A. Yüksel Özemre, Vahye Göre Akıl, 256 * “Ebedi olarak mahcubiyette ve hüsranda kalmamaları için kullarına günahlarını unutturucu.” M. Nusret Tura, O’nun Güzel İsimleri, 86 * “Her ne kadar bazı alimler, “Latif”te “lütuf ve ihsanda bulunma” manasının ağır bastığını söylüyorsa da Kur’an’daki bütün kullanılışlarında “hiç kimse tarafından bilinip sezilemeyen en ince noktalara vakıf olma” anlamının hakim olduğu görülmektedir. Özellikle ALLAH’ın, insanların bütün gizli konuşmaları ile zihin ve gönüllerinde barındırdıkları düşünce ve duygulara vakıf olduğunu ve yaratıcı vasfı taşıyan bir varlığın bilmemesinin söz konusu edilemeyeceğini ifade eden ayetlerde 67/Mülk13-14, Hz. Lokman’ın oğluna öğüt verirken her davranışının –hardal tanesi kadar bile olsa, bir kayanın içinde, göklerde veya yerin derinliklerinde de bulunsa- ALLAH tarafından bilinip ortaya çıkarılacağı yolunda uyarıda bulunduğunu beyan eden ayette 31/Lokman16, ayrıca Hz. Peygamberin eşlerine hitap eden ayette 33/Ahzab34 geçen “Latif” isminin bilmeye yönelik muhtevası açıkça ortaya çıkmaktadır. Bunun yanında Hz. Yusuf’un mazhar kılındığı ilahi nimetlerden söz eden 12/Yusuf100, Cenab-ı Hakk’ın indirdiği yağmurla yer yüzünü yeşertmesi ve kullarına dilediği nimetleri vermesinden bahseden 22/Hac63; 42/Şura19 ayetlerde geçen “Latif” isminde “ikram ve ihsan” manasının ağırlık kazandığını söylemek mümkündür. En’am suresinde hiçbir gözün ALLAH’ı idrak edemeyeceği, fakat O’nun yaratılmışların bütün idrak vasıtalarını ihata ettiğini ifade eden ayette ise 6/Enam103 hem Zat-ı İlahiyye’nin belli şartlar çerçevesinde fonksiyoner olabilen insana ait göz idrakinden münezzeh olduğu hem de Kendisinin her şeyi görüp bildiği manası hakimdir. “Latif” yer aldığı yedi ayetin beşinde “Habir” ismiyle birlikte ve ondan önce yer almıştır. Böylece iki isim ilahi ilmin enginliğini ve derinliğini ifade etmede birbirini desteklemiş, ayrıca ALLAH’ın lütuf ve ihsanının yerli yerinde oluşunu vurgulamıştır. Bekir Topaloğlu, DİA-27, 108 * “Kur’an’da Latif ismi Yalnız başına geldiğinde “ihsan” manası hakimdir. Öbür yandan el-Habir vasfına bitiştiği ayetlerde ise, hem bu vasıf hem de kendisinde taşıdığı öbür anlam dolayısıyla , “gizliliklere nüfuz eden” manası galip görünmektedir. Daha doğrusu -geçtikleri muhtevalardan da anlaşıldığı gibi- bu iki kavram, birbirinden ayrılmaz şekilde bir bütün oluşturur; lütfunu bilerek, umulmayan fayda ve yönleri görerek yaptığını hissettirir.” Suat Yıldırım, Kur’an’da Uluhiyyet, 231; “Lokman Yavrucuğum! Yaptığın iş bir hardal tanesi ağırlığınca bile olsa ve bu bir kayanın içinde ya da göklerde ya da yerde bulunsa, yine de ALLAH onu senin karşına getirir. Doğrusu ALLAH Latif’tir, Habir’dir.” 31/Lokman16 TAMAMLAYICI BİLGİLER * Latif ismi Kur’an’da yedi yerde geçmektedir. * “Latif, yararlı olan şeylerin gerçeklerini ve inceliklerini bilen, sonra da bunları sert olmayan, yumuşak bir yolla hak edenlere ulaştırandır. Bu bilgi ve yumuşak fiil, herhangi bir şeyde bir arada bulunduğunda lütuf anlamı gerçekleşmiş olur. Bu anlamın ALLAH’tan başkası için gerçekleşmesi düşünülemez. Çünkü ALLAH’ın her şeyin inceliklerini, gizliliklerini ve gerçeklerini bildiği kuşkusuzdur. O’na göre gizli ve açık şeyleri bilmek aynıdır. ALLAH’ın fillerinde yumuşak olmasının ise zaten bir sınırı yoktur.” İmam Gazali, Akt Edisyon, Esmaü’l-Hüsna, 293 * “Latif, zor olan her şeyi kolaylaştıran, kırılan her şeyi onaran demektir. Bilinmelidir ki Bu ismin hakikatleri ve sırları, varlığın mertebelerine umumi olarak yayılmıştır. El-Latif, “lütuf” kelimesinden türetilmiştir ve anlamı gizlilik ve gizli şeylerin en gizlisi demektir. Letafet de, gölgenin uzayıp çekilmesi demektir. Çünkü göz gölgenin peşpeşe uzayıp, çekilmesinden başka bir şey algılayamaz; gölgenin gerçek aslından çıkıp, tekrar oraya dönüşünün hakikatini görmek bir tarafa, sürekli olan ve algılanabilir durumda bulunan hareketinin de görülmesi mümkün değildir. Çünkü gölge, uzarken dikkate alındığında, varlığın kendisinden çıkmaktadır; aynı şekilde çekilirken de, kendisinden çıktığı şeye çekilmektedir. Bu, gözün şahitliğidir. Yüce ALLAH’ta şöyle demektedir “Sonra onu gölgeyi yavaş yavaş Kendimize çektik kısalttık” 25/Furkan46 bu ayet ise gölgenin çıktığı kaynağın bizzat Yüce ALLAH olduğuna işaret etmektedir. … Buna göre Hak, gölgenin çekilmesini Kendi nefsine izafe ettiği gibi, aynı şekilde gölgenin uzamasını da Kendisine izafe etmiştir. Nitekim Yüce ALLAH şöyle buyurmuştur “Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmedin mi?” Sadreddin Konevi, 25/Furkan45 * “Öyle lütufkarsın ki, güzellerin güzel yüzlerindeki güzelliğe bakacak gözleri, yokluğun körlüğünden Sen çıkarırsın.” Senai Demirci, 99 Esma 99 Dua, 61 * “Latif olan ALLAH Kuluna ve dostuna karşı son derece lütufkardır. Ona bağışta bulunur, lütfu ve ihsanıyla onu kuşatır ve yüksek mertebelere eriştirir. Onu, kolay olana yaklaştırır ve zor olandan ise uzaklaştırır. Onun hoşuna gitmeyen ve sıkıntı veren her türlü imtihanları ve denemeleri onun üzerinde gerçekleştirir. Bu imtihan ve denemelerin meydana gelmesinde, dünya ve ahirette kulu için menfaatler, mutluluklar ve güzel bir sonuç olduğunu bilir. Nitekim peygamberleri, kavimlerinin eziyetiyle ve ALLAH yolunda cihad etmekle imtihan etmiştir. Yine dostlarını da arzu ettiklerine ulaşmaları için hoşlanmadıkları şeylerle imtihan etmiştir. … Kul, gerek yönetme velayet, gerek lider olma riyaset ve gerekse insanlar arasında en sevilen faktörlerden birinin sorumluluğunu üzerine alma gibi nice dünyevi şeylere gözünü diker. ALLAH ise, kulunun dinine zarar vermemesi için onu bu tür şeylerden uzaklaştırmaya çalışır ve kuluna olan rahmetinden dolayı bu tür şeyleri ondan kaçırır. Kul ise bunları elde edemediği için cahilliğinden ve Rabbini yeterince tanımamasından dolayı üzüntülü bir şekilde hala bunları elde etme konusundaki ısrarını sürdüdür. İstekte bulunanlar, ister sözle veya hal lisanıyla istemiş olsunlar, ister isteyen kimse Mü’min ya da kafir ve iyi ya da günahkar olsun, eğer kul, bilmediği nice şeylerin kendisi için hazırlandığını ve bu konuda ona iyiliğin murad edildiğini bilmiş olsa, ALLAH’a hamd eder ve bundan dolayı O’na şükreder.” İbn Kayyım, Akt Edisyon, Esmaü’l-Hüsna, 554 Bu durumda olan bir kul Efendimiz’in O’na binler selam şu duasıyla ALLAH’a sığınmalıdır “ALLAH’ım! Benim isteyip te bana nasip ettiğin şeyleri, Senin sevdiğin şeyleri yapabilmem için bana güç kaynağı kıl! Benim isteyip te bana vermediğin şeylerin yerine de Kendi sevdiğin şeyleri bana nasip et!” Tirmizi * “Kulun “Latif” isminden ilham alarak edinebileceği nitelik şudur ki ALLAH’ın kullarına müşfik davranmak; ALLAH’a ve ahiret mutluluğuna davet ederken şiddet ve taassuba kapılmadan, tartışmaya girmeden nezaket ve yumuşaklıkla hareket etmek. Bu çağrı konusunda takip edilecek en güzel yöntem tumturaklı sözlerden çok daha etkili ve başarılıdır.” İmam Gazali, Akt Bekir Topaloğlu, DİA-27, 108 * “Çocuğu anne karnında kat kat karanlıklar içinde yaratması, ALLAH’ın “Latif” isminin bir cilvesidir. ALLAH cenini orada yaratır, korur ve besler. Doğduğu zaman annesinin memesini ağzına alıp emmesini ilham eder. Çocuk doğar doğmaz, görmeden ve kimseden öğrenmeden hemen memeye yapışır, emmeye başlar. Bütün bunlar ALLAH’ın lütfunun bir tecellisidir. Büyüme çağında da çocuk üstündeki ALLAH’ın lütfunun tecellileri devam eder. İlk aylarda ALLAH dişleri yaratmaz ki, çocuk annesini rahatça emebilsin. Süt dışında gıda alacağı yaşa gelince, ALLAH çocuğun dişlerini bitirir. Dişlerin farklı şekilde, farklı görevleri görebilecek şekilde yaratılması da ayrı bir lütuf tecellisidir.” İmam Gazali, Akt Mehmet Dikmen, Esmaü’l Hüsna,122 * “Elektrik enerjisi, mor ötesi ve X ışınları, ultrason, röntgen, mikro dalga cihazları, internet bağlantıları, uydudan iletişim teknolojisi, ALLAH’ın “Latif” isminin tecellilerindendir.” Mehmet Dikmen, Esmaü’l Hüsna,122 * “Abdüllatif Latif’in kulu o kuldur ki her şeyin iç güzelliğini görebilmesi için onun kalp gözü açılmıştır. Böylece kendisi de o güzelliğe ulaşır ve bütün yaratılmışlarla güzelce iletişime geçerek onları güzelleştirir. ALLAH’ın yarattıklarının üzerine yağdırdığı sonsuz bağışları, inananlara göstererek onları şükre yönlendirir. O, naziktir, sözleri ve hareketlerinde güzeldir. Onun gayretleri bahar yağmuru gibidir Nereye düşerse eşya çiçek açar. Güneşin ışıması gibi, insanların hayatının her köşesini aydınlatır. Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 87 HABİR TEMEL ANLAMI * Maddi-manevi, iç-dış, açık-gizli her şeyi bilen; her şeyden haberdar olan “ALLAH’tan korkun, çünkü ALLAH, yaptıklarınızdan haberdardır.” 59/Haşr18 * “Habir, dilediği şeyden dilediği şey ile haber verendir.” Sadreddin Konevi, Esma-i Hüsna Şerhi, 112 * Habir, “Alim” den farklı olarak, gizli, soyut ve ALLAH’tan başkası tarafından bilinemeyecek olan şeyleri de bilen anlamındadır. * “Her şeyden haberdar olan ve her sırrın mahiyetini dilediğine bildiren.” A. Yüksel Özemre, Vahy Göre Akıl, 255 TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * Nefislerin ne ile huzursuz ve ne ile huzurlu olduğundan, sükûnete kavuştuğundan her zaman haberli olan. * “Habir, kullarının kalplerindeki teslimiyetten haberdar olandır.” Abdullah ibn Abbas, Akt Veli Ulutürk, Kur’an-ı Kerim ALLAH’ı Nasıl Tanıtıyor?, 125 * “ALLAH’a nispet edilen hubr’ kavramında, duyularla algılanmış gibi her şeyin gerçekliğinden ve genellikle insanlara gizli kalan iç yüzünden haberdar olma manası mevcuttur. Habir isminin “haberdar eden” muhbir anlamına da gelebileceği kaydedilmektedir. … “Habir” yirmi altı ayette, ALLAH’ın, insanların yaptıkları her şeyden ve kıyametteki durumlarından haberdar olduğu manasını ifade etmekte ve daha çok müjdeleyici bir üslup taşımaktadır. Beş ayette, yaratılmışların ihtiyacını en ince noktasına kadar bilip sezilmez yollarla karşılayan’ manasındaki Latif’, yine beş ayette gören’ manasındaki Basir’, dört ayette bütün emirleri ve işleri yerli yerinde olan’ anlamındaki Hakim’, dört ayette de hakkıyla bilen’ anlamındaki Alim’ ismiyle birlikte kullanılmıştır. Kelimenin bu kullanılışlarının, manasına zenginlik kattığı, onu pekiştirip açıklığa kavuşturduğu görülmektedir.” Bekir Topaloğlu DİA-14, 378 TAMAMLAYICI BİLGİLER * “Kur’an’ı Kerim’de bir ayette hubr’ masdarı, kırk dört ayette de Habir’ ismi ALLAH’a nispet edilmiştir.” M. Fuat Abdülbaki, Akt Bekir Topaloğlu, DİA-14, 378 * “Büyük küçük, az çok, maddi manevi, cismani ruhani her şey, her eser, her varlık O’nun Habir’ ismiyle kuşatılmıştır.” Ömer Sevinçgül, ALLAH, 49 * “Esma-i Hüsna’yı kendine has bir yöntemle gruplandıran Gazzali, habir’le birlikte dört ismin ilim kavramı etrafında halkalandığını kabul etmiştir. Ona göre Alim’ ismi mutlak manada ilme delalet eder. Habir’, ilmin duyularla algılanamayan batıni kısmını, Şehid de algı alanına yönelik kısmını ifade eder. Hakim’ bilinemeyeceklerin en şereflilerine yönelik iken Muhsi’, ayrıntıları sınırlı bulunan konuları aydınlatan bir isimdir. Bütün bunlardan başka Esma-i Hüsna cetvelinde yer alan, ilmi ve merhameti her şeyi kuşatan’ anlamındaki Vasi’ ismi de Habir’ grubu içinde mütalaa edilmelidir.” Bekir Topaloğlu, DİA-14, 379 * “Naslarda ALLAH’a nispet edilen, yüce Yaratıcıyı niteleyip, tanıtan ve dolayısıyla O’nu manen insanlara yaklaştıran isim ve sıfatların her biri Mü’min üzerinde değişik etkiler yapar. Abdülkerim el-Kuşeyri’ye göre Habir’ isminin kul üzerindeki tesiri, bütün davranışlarına vakıf bulunan Cenab-ı Hakk’a olanca samimiyetiyle güvenip teslim olmak ve her şeyin O’ndan geleceği şuuruna sahip olmaktır. Öyle ki bu mertebeye erişen kul, ihtiyaç ve dileklerini diliyle ifade etmez, sadece kalbinden geçirmekle yetinir. Gazzali ise Habir’ isminin bir yöntem olarak kullanılmasını önerir. Mü’min kul bu ismin ışığı altında kendi varlığını, özellikle psikolojik yapısını teşhis etmeli ve içinde barınan hayvani duygulara karşı cephe alarak onları yenmeli, hile ve tuzaklarından sürekli olarak korunmalıdır. Böyle kullar Habir’ ismini almaya bile layıktır.” Bekir Topaloğlu, DİA-14, 379 *İmam Gazali, insanın “Habir” isminin tecellisine ayna oluşunu, kendi ruh dünyasında gerçekleşen ve başkalarının bilemediği şeyleri vicdanen bilmesi şeklinde açıklar. Akt Alaaddin Başar, Esma-i Hüsna, 90 * “Bilesin ki duaların da talep etmediğin en gizli ihtiyaç ve isteklerin dahi O’na malumdur ve çoğunlukla sen istemeden sana verilirler.” Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 89 *“İmam Matüridiye göre, ALLAH’ın, Kur’an’da sık sık Zatını Habir’ ismi ile vasfetmesinin hikmeti, kulları uyarmaktır. Bu yolla ALLAH, kötülüklere yaklaşmamaları için kullarını uyarmakta ve korkutmaktadır.” Musa Koçar, Matüridi’de Esma-i Hüsna, 71 PRATİK BOYUT *Mü’minler, “Habir” isminin zikrine ve tecellisine sığınarak kendi iç dünyalarının ve kalp alemlerinin en gizli derinliklerini de keşfetmeye çalışmalı ve oralarda bulacakları çirkin duygu ve düşünceleri “Kahhar” isminin zikri ile O’na havale ederek içlerini ve kalplerini temiz hale getirmelidir. * “Abdülhabir Habir’in kulu, o kuldur ki, tam bir algılama yeteneği ile donatılmıştır. Böyle bir kimse olayların tabiatlarıyla birlikte onların şartları ve neticelerinden haberdar kılınmıştır. Bu nimete ulaşmanın birinci şartı kendini bilmektir; kendinin doktoru olmaktır. Öncelikle, kibir, riya, hased, bencillik, öfke ve aşırı dünya sevgisi hastalıklarını ve hepimizin muzdarip olduğu diğer olumsuz özellikleri bir teşhis edelim. Sonra da onları iyileştirmek için azami gayret gösterelim. Bir kimse belli kötü huylar ile malul hasta, fakat bunlardan samimiyetle mahcup ise ve bunlardan kurtulmak istiyorsa ya Habir’ esmasını yapabildiği sıklıkta zikretmek ona yardım edecektir. İman sahibi bir kimse bir işinin neticesinden endişe ediyorsa, o işinin neticesinin rüyada kendisine gösterilmesi için yattıktan sonra uyuyana kadar ela ya’lemu men halak ve hüve’l-Latifü’l-Habir’ Hiç yaratan bilmez mi? O, Latif’tir, Habir’dir. 67/Mülk14 ayetini okuyabilir.” Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 88 * “Habir” isminin tecellisine araç olan Mü’min kul, alemin herkes tarafından bilinemeyecek gizliliklerini öğrenir. Bu isim gizli istihbarat faaliyetleri için büyük bir öneme sahiptir. Bu tür işlerle meşgul olan Mü’minler tarafından özel bir vird haline getirilip, sürekli zikredilmelidir. HALİM TEMEL ANLAMI * Kendisine isyan eden kullarını cezalandırmakta acele etmeyip, onlara her şeye rağmen rahmetiyle davranan, mehil verip, sürelerini uzatan “Eğer ALLAH, insanların yaptıklarına karşılık hemen sorguya çekseydi, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Ama onları belli bir süreye kadar erteler. Süreleri gelince gereğini yapar. Şüphesiz ALLAH kullarını görmektedir.” 35/Fatır45 * “Halim, günahları bağışlayan ve cezalandırmada acele etmeyen, öfkesine yenilmeyen, cahillerin cehaleti ve asilerin isyanı Kendisini öfkelendirmeyendir.” Hattabi, Akt Edisyon, Esmaü’l-Hüsna, 117. Efendimiz bu konuda “İşittiği kötü söze karşı ALLAH’tan daha fazla sabreden kimse yoktur. O’nun çocuğu olduğunu iddia ederler; ama O, yine de onları rızıklandırır, onlara sağlık ve afiyet verir.” Buhari, Müslim buyurmuştur.” * “Sabırlı ve temkinli olan, acele ve kızgınlıkla davranmayıp, ileride meydana gelecek gelişmelere fırsat tanıyan. Kudreti olduğu halde cezalandırmayan. ” Akt Bekir Topaloğlu, DİA-15, 334 TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * “Tövbe ettiklerinde günahkarların kötülüklerini örterek affeden.” İmam Matüridi, Akt Musa Koçar, Matüridi’de Esma-i Hüsna, 72 * “Alimlerin “Halim” ismi etrafında yaptıkları yorumlar, kelimenin sözlük anlamı ve Kur’an’daki kullanılışıyla paralellik arzetmektedir. Kelimenin kök anlamı içinde önemli görülen “kudreti yettiği halde cezalandırmama” ve “tamamen affetmeyip erteleme” noktalarını özellikle vurgulayan alimler “Halim” isminin şu manaları üzerinde de dururlar Cenab-ı Hak, bu ismin tecellisi olarak tövbeleri kabul eder ve günahların bir kısmını affedebilir; ALLAH’a karşı nasıl hürmet gösterileceğini bilmeyenlerin kaba davranışları ve asilerin azgınlıkları O’nu öfkelendirip harekete geçirmez ve aceleye sevketmez. ALLAH hilim gösterir; öyle ki cahiller O’nun olan bitenden haberdar olmadığını sanır, basireti bağlananlar da O’nun görmediği zehabına kapılırlar. Abdülkahir el-Bağdadi’nin ifade ettiği gibi cezalandırmada acele eden fırsatın elden kaçmasından korkan kimsedir. İradesini dilediği zaman gerçekleştirmesi hususunda hiçbir engeli bulunmayan ve suçluyu kaçırma endişesinden münezzeh olan yüce Varlık için hilim bir övgü sıfatıdır. Halimi de ALLAH’ın günahları yüzünden kullarına olan lütuf ve ihsanını esirgemediğini, itaatkar kulunun rızkını verdiği gibi asi kulununkini de verdiğini, iyi kötü bütün insanları yaşatıp bela ve afetlerden koruduğunu belirtir. “Halim” isminin bu tecellisi ALLAH’ın sosyal hayatı yönetmede ve toplumların varlıklarını sürdürmedeki düzenini de açıklamaktadır. Buna göre Tanrı zalimi hemen cezalandırmaz, mazlumun duasını kabul etmekte de acele göstermez. Sosyal hayatta hakim olan bu ilahi düzen insanın irade hürriyetinin ve sorumluluğunun temelini oluşturur. Kur’an-ı Kerim’de, yaptıkları zulüm ve kötülükler yüzünden insanlar hemen ilahi cezaya çarptırılmış olsaydı yeryüzünde hareket eden hiçbir canlının kalmayacağı, yani sosyal düzenle birlikte ekolojik ve fizik düzenin de bozulacağı ifade edilmekte ve bu tür davranışların cezalarının belli bir süreye kadar ertelendiği haber verilmektedir 16/Nahl61; 35/Fatır45. Ayrıca çeşitli ayetlerde, inkarcıların başlarına geleceği haber verilen felaketin bir an önce gelmesini talep ettikleri, fakat belirlenen süreden önce felaketin gerçekleşmeyeceği açıklanır ve ilahi planının hiç aksamadan mutlaka uygulanacağı bildirilir 10/Yunus11; 22/Hac47; 29/Ankebut53. Birçok ayette de Hz. Peygamber’e bu tür meydan okumalar karşısında sabırlı olması tavsiye edilir. Şüphe yok ki bu ilahi tebliğler, insanoğlunun irade ve hürriyetini ve insanlık şerefini korumak, sorumluluğunun bilincine varmasını sağlamak, fert ve toplumun gelişmesini temin etmek amacına yöneliktir. Ancak Kur’an’ın ısrarla üzerinde durduğu ve alimlerin de önemle vurguladığı gibi hak ve adalet eninde sonunda gerçekleşecektir. Adaletin gerçekleşmesi sosyal düzeninin kanunlarına bağlı olarak dünyada olabileceği gibi dini açıdan aradaki sınırın fazla önem taşımadığı ahiret hayatına da ertelenebilir Onlara vaad ettiğimizin azabın bir kısmını sana göstersek de ya da bundan önce seni öldürsek te, yine sana düşen sadece tebliğ etmek, Bize düşen de hesaba çekmektir.” 13/Rad40 Bekir Topaloğlu, DİA-15, 335 TAMAMLAYICI BİLGİLER * Halim, Kur’an’da on bir yerde ALLAH’ın ismi olarak geçmektedir. * “ALLAH, imhal eder mehil verir, süre tanır fakat ihmal etmez.” Anonim * “Özellikle mübarek geceler, affın doruğa yükseldiği değerli zamanlardır. Hem dil, hem de hal ile tevbe edip; günahı günah bilip ondan uzaklaşmak, en güzel ve kabule layık bir dua şeklidir. İnsan bir günahı sebebiyle ALLAH indinde bir trafik kazasına mahkum olmuş olabilir. Fakat o kimse birisine yardım eder, elinden tutar veya sadaka verir yahut güzel bir sözle bir kimsenin gönlünü ferahlatır. ALLAH bu gayretleri karşılıksız bırakmaz. Şiddetli bir kazayı, hafif sıyrıklarla atlatılacak bir duruma indirebilir. Halim’ olan ALLAH, suçluları hemen cezalandırmaz. Fakat insan bunun hikmetini anlamaya çalışmalı ve hatalarından dolayı pişmanlık duymayı bilmelidir. Sadakayla, tövbe ve hayır hasenatla, gelebilecek felaketleri ortadan kaldıracak gayretler içinde olmalıdır.” Nurettin Ünal, Esma’ül Hüsna, 77 * “Halim, amel işlemeyen İslam’ı yaşamayan kimseyi hemen cezalandırmaya kalkmaz. Bilinmelidir ki Bu ismin özelliği, iktidarı ispat etmektir, çünkü iktidarını gerçekleştirmekten aciz olan, halim’ diye isimlendirilemez. Dolayısıyla hilim’ sadece gerçekleştirmeye gücü yettiği halde mühlet vermekle olabilir.” Sadreddin Konevi, Esma-i Hüsna Şerhi, 114 * “Söz konusu kelimenin Halim Kur’an’da bazı seçkin peygamberlerin niteliği olarak kullanılması yanında, özellikle Hz. İbrahim’in “Rabbim! Bana Salihlerden olacak bir evlat ver!” 37/Saffat100 şeklindeki niyazının, “Biz de ona halim yumuşak huylu bir oğul müjdeledik.” 37/Saffat101 tarzında cevaplandırılmış olmasını göz önünde bulunduran İslam bilginleri, hilmin insanlar için çok önemli bir ahlaki erdem olduğuna dikkat çekmişlerdir.” Metin Yurdagür, Esma-i Hüsna, 139 * “İsyankârların ısrarının Yüce ALLAH’ı kararsız kılmaması ve Mü’minlerin düşkünlük göstermelerinin O’nu acil bir şekilde intikam almaya sevk etmemesi O’nun hilmindendir. Yüce ALLAH o derece hilm sahibidir ki, cahil bir kimse O’nu bilmiyor zanneder. O derece günahları örter ki, kör birisi O’nu görmüyor zanneder.” Abdülkerim Kuşeyri, O’nun Güzel İsimleri, 102 * “Çok kimse O’nu inkar ediyor; O’na isyan ve itaatsizlik ediyor ve O’nun güzel kullarına zulmedip kötü davranıyor, dolayısıyla kendi nefslerine zulmediyorlar. Yetimlerden çalınanları yerken bir karın ağrısı bile hissetmeksizin bu cürümleri işlemeye devam ediyorlar. Bunların cezasız kalacağını sakın zannetme. Alim’ olan Hak Teala bilendir. Adl’ olan ALLAH yargılar. Ancak’Halim’ bekler; kullarının pişman olup tövbe edip değişmesini ve yaptıkları zararı telafi etmelerini bekler; böylece yok etmek yerine onları affederek iyi kullara dönüştürür.” Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 89 * “ALLAH kahretsin’ dediklerimizi ALLAH yok etseydi, tek başımıza kalırdık.” Şükrü Özger, Peygamberimizden Dualar ve Esma-i Hüsna, 115 * “ALLAH, tıpkı tertemiz aynalar gibi, Kendi güzel sıfatlarını aksettiren saf ve temiz kalpleri sever. ALLAH, kınamak ve intikam almak yerine hasmının değişip kendisi gibi olacağını bekleyen ve uman halim insanları sever.” Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 89 PRATİK BOYUT * Efendimiz O’na binler selam hilm yumuşaklık hakkında şunları söylemiştir “ALLAH, yarattıklarına karşı şefkatlidir. Bütün işlerde yumuşak davranmayı sever.” Buhari, Müslim; “İmanı bütün olan kişi, ahlakı güzel olup ailesine yumuşak ve iyi davranan kişidir.” Tirmizi, Hakim; “Harise b. Kudame isminde bir sahabi ALLAH’ın Elçi’sine gelerek Ey ALLAH’ın Elçisi! Bana öğüt ver, fakat aklımda tutabileceğim kadar az ve öz olsun’ dedi. Efendimiz ona Öfkelenme!’ buyurdu. Harise, isteğini tekrarladıkça Efendimiz aynı şeyi söyledi. Sonra da Kızgınlık ateşten bir kordur. Öfkelenen insanın gözlerinin nasıl kızardığını, boynundaki damarların nasıl fırlayıp şiştiğini görmez misin? Sizden biriniz öfkelendiğinde ayakta ise otursun. Oturuyorsa yatsın’ buyurdu.” Buhari, Tirmizi * “Halim” isminin zikrini vird edinen Mü’min gazap ve hiddetten kurtulur. Başkaları da ona karşı yumuşak, sabırlı ve hoşgörülü olur. Öfke ve hiddetinden endişe edilen biriyle karşılaşmadan önce ALLAH’ın “Halim” ismine sığınılmalıdır. * Aşırı asabiyet hali ve benzeri sinir hastalıklarına yakalanmış olan Mü’minler bu ismin zikrini mutlaka vird edinmelidir. Hastalık boyutunda olmayıp ta günlük hayatın akışı içinde bir sebepten çok sinirlemiş ve bu haliyle kendine hakim olamayıp bir kötülük yapmaktan, günah işlemekten endişe edenler de hemen o anlarında “Ya ALLAH ya Halim” diye zikretmelidir. * Halim sıfatın tecellisine ayna olabilmek yani, ALLAH’ın kendisine yumuşak davrandığı, günahlarının gereği olan cezaları hemen vermeyip mühlet tanıdığı bir kul olabilmek için bu sıfatın tecellisine irademizle araç olmaya çalışmamız gerekir. Nurettin Ünal’ın anlatımıyla “Bu ismin feyzine mazhar olabilmek için, insanlara tatlı dil ve güzel sözlü davran. Kırıcı olma. Yaratılmışlara karşı halim ol ki, Yaratıcının Halim’ ismine mazhar olasın.” Esma’ül Hüsna, 77 AZİM TEMEL ANLAMI * Akılların kavrayamayacağı biçimde büyüklüğü sonsuz olan. Benzeri hiçbir şey bulunmayan. * Emirlerine hiçbir şekilde karşı gelmek mümkün olmayan ve aciz bırakılamayan. TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * “Azim ve Ali eş anlamlı kelimeler olarak görünüyorsa da, denilebilir ki, azamet ALLAH’ın kudret ve izzetinin dış görümü, kendini belli edişidir; Ulüvv Ali olma, yücelik ise, daha çok O’nun zati varlığının özüyle, Kendisiyle ilgili yönüyle ilgilidir. Ve bu durum O’nun yücelik, azamet kavramına zorunlu olarak dahil değildir. Azim vasfının Ali vasfıyla birlikte zikredilmesi, ilahi azametteki ayrılmaz özelliğe dikkati çekmektedir O, Ali’dir, Azim’dir. Abdülaziz Hatip, 2/Bakara255” Esma-i Hüsna, 180 * “Azim, mutlak olarak Kendisinden kaçınmak ve uzak durmak mümkün olmayandır.” Halimi Akt Edisyon, Esmaü’l-Hüsna, 240 * “Bütün varlıkları her hallerinde kudret ve hakimiyetiyle çekip çeviren. En küçük zerreden Arş-ı Azam’a kadar herşeyi sınırsız isim ve sıfatlarının tecellileriyle kuşatan.” İsmail Mutlu, İman Esasları, 91 TAMAMLAYICI BİLGİLER * Azim ismi Kur’an’da altı yerde ALLAH’ın sıfatı olarak geçer. * ALLAH, büyüklüğü sonsuz ve Kendinden olduğu için “en büyük” değil “Tek Büyük”tür. * ALLAH dışındaki varlıklar için söz konusu edildiğinde bütün “büyüklük” kavramları göreli ve mecazi bir nitelik alır. Gerçekte O’nun dışındakiler için “büyüklük” küçüklük anlamına gelir. Çünkü o şey kendinden de küçük olanlara göre büyüktür. ALLAH karşısında ise bütün varlıklar sadece küçüklüğün derecelerini paylaşırlar. * “Hakkın büyüklüğü ile iman ehlinin kalplerinde zuhur etmesi, onların ilahi isimlerin eserlerini bilmelerine göre gerçekleşmiştir. Buna göre her kim, Hakkın sıfatlarını daha kâmil bilirse, azamet tecellilerinin o kimsenin kalbindeki parıldamaları daha yetkin olur. Bu nedenle Hz. Peygamber şöyle demiştir Sizin aranızda ALLAH’ı en çok bilen ve O’ndan en çok korkanınız benim.” Sadreddin Konevi, Esma-i Hüsna Şerhi, 116 * “Kulların büyükleri peygamberlerle âlimlerdir. Akıl sahibi birisi, onların vasıflarından birini öğrendiği zaman göğsü heybetle dolar. Ümmetinin gözünde peygamber büyüktür. Müridin gözünde şeyh büyüktür. Talebenin gözünde hocası büyüktür. Çünkü aklı onun sıfatlarının tamamını kavramaktan aciz kalır. Eğer talebe ilimce hocasının seviyesine gelir veya onu geçerse artık talebesine nispetle hocası büyük sayılmaz. ALLAH’tan başka varlıklar için düşünülebilen herbir büyüklük mutlaka eksiktir. Mutlak büyüklük değildir. Çünkü ALLAH’ın büyüklüğünden başka her büyüklük, ancak kendisine nazaran küçük olan bir şeye nispetledir. Ortaya kendisinden daha büyük bir şey çıktığı zaman onun büyüklüğü yok olur. Oysa şanı yüce ALLAH’ın azameti böyle değildir. O’nun büyüklüğü mutlak büyüklüktür, bir küçüğe nispetle değildir.” İmam Gazali, Akt Abdülaziz Hatip, 181 * “Azim ismini çok yad ettiğimiz bir yer de rükudur. Rükuda, Sübhane rabbiye’l-Azim’ yani beni en güzel şekilde terbiye eden Rabbim, Azim’dir, bütün noksan sıfatlardan münezzehtir’ demekle, insan terbiyesindeki azameti hatırlatmış oluruz. Bu azamet karşısında eğilme ihtiyacı duyan bir ruh ve bu ihtiyaca cevap verecek şekilde yaratılmış bir beden… İşte, ruhun ve bedenin böyle en güzel bir şekilde terbiye edilmeleri, ancak Azim olan ALLAH’a mahsustur.” Alaaddin Başar, Esma-i Hüsna, 93 * Bu isme gerçekten ayna ve araç olmuş olanlar, başta peygamberler olmak üzere manada, ilimde ve maddede Mü’minlerin önde gelenleri, derecelerine göre bütün hidayet önderleridir. * ALLAH bazı insanları “Azim” isminin tecellisiyle imtihan eder. Bunlar bir şekilde toplum içinde öne çıkmış, devlet adamı, alim, biliminsanı, sanatçı kişilerdir. Bu ağır bir imtihandır. Başarılı olabilmek için sahip olduğu azameti kendinden değil Rabbinden bilmesi dolayısıyla ALLAH’ın kullarına içten gelen bir tevazu ile davranması gerekir. Böyle yaptığı takdirde “Azim” ismine hakkıyla ayna olmuş ve azametini sonsuzluk yurdu, anavatan ahirete de taşımış olur. * “İlmini yaşayan alimi sema melekutunda göklerin ötesinde “Azim” diye çağırırlar” buyurur. Hz. İsa PRATİK BOYUT * Azim isminin zikrini vird edinen takva sahibi Mü’minler, insanlar karşısında saygın ve onurlu bir kimliğe sahip olur. Özellikle zalimler onlardan heybet duyar ve ürker. * İbn Abbas anlatıyor. Hz. Peygamber sıkıntı anında şöyle dua ederdi ALLAH’tan başka ilah yoktur. O, Azim’dir, Halim’dir. ALLAH’tan başka ilah yoktur. O, büyük Arş’ın Sahibidir. ALLAH’tan başka ilah yoktur. O, göklerin ve yerlerin Rabbidir. Ve O, çok değerli Arş’ın Rabb’idir.” Buhari, Müslim * “Abdülazim Azim’in kulu o kuldur ki ALLAH ona, kemal-i azametle Kendi büyüklüğünü gösterir. Hak olandan doğan kuvvetiyle, hakka karşı duranları kınar ve hakka destek olanları ödüllendirir. İhtişam ve kuvvetiyle diğer insanların üstünde görünür, çünkü bu kulun iç büyüklüğü dış görünüşüne yansımıştır. Peygamber Efendimiz buyurmuştur ki Öğrenen ve bildiğini öğreten ve bildiğiyle amel edene Cennet’te Abdülazim denilir. Bir hadis-i şerifte buyurulmuştur ki bir kimse şafak sökmesiyle güneşin doğuşu arasındaki zamanda 100 kere SübhanALLAHi ve bihamdihi, sübhanALLAHi azimi estağfirullah’ çekerse bu dünya başarılarının ardından koşmaktan kaçınmasına yardım edilir, çünkü dünya başarıları onu kovalayacaktır.” Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna,91 GAFUR TEMEL ANLAMI * Her çeşit günahı affedip, üzerini örten. * “De ki Ey kendi canları aleyhine haddi aşan kullarım! ALLAH’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü ALLAH bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, Gafur’dur, Rahim’dir.” 39/Zümer53 TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * “Kim bir kötülük yapar ya da nefsine zulmeder günah işler de sonra ALLAH’tan bağışlanmayı dilerse, ALLAH’ı Gafur ve Rahim olarak bulacaktır.” 4/Nisa110 Kuşeyri “Bu ayette, ömürlerini ve gençliklerini kaymalar ve hatalar içinde boğularak tüketen, daha sonra ömürlerinin son zamanlarında tevbe eden yaşlı kimselerin tevbelerinin kabulüne işaret vardır.” TAMAMLAYICI BİLGİLER * “Kur’an-ı Kerim’in doksan bir ayetinde yer alan Gafur ismi sadece iki ayette tek başına kullanılmış, yetmiş bir yerde Rahim’ ismiyle Gafurun Rahim’ şeklinde, bir yerde aynı manaya gelen zü’r-Rahme’ terkibiyle, bir yerde de Rahimun Gafur’ olarak tekrarlanmıştır. Gafur’un zati bir isim olan Rahim’le birlikte kullanılışı, ona hem süreklilik ve derinlik açısından mana zenginliği kazandırmakta, hem de bağışlayıcılığın sevginin en üstün derecesini oluşturan rahmetten kaynaklandığını göstermektedir. Gafur’un, çok seven, çok sevilen’ manasındaki Vedud’ ismiyle bir ayette yer alması da bir önceki kullanıma benzemektedir. Gafur, bunlardan başka, acele ve kızgınlıkla muamele etmeyen’ anlamındaki Halim’, az iyiliğe çok mükafat veren’ manasındaki Şekur’, ve hiçbir sorumluluk kalmayacak şekilde günahları affeden’ anlamındaki, Afuv’ isimleriyle de kullanılmaktadır.” Bekir Topaloğlu * Gafur, Gafir sıfatından farklı ve üstün olmak üzere, hatalarımızın sadece bu dünyada ve insanlara karşı değil, ruhlar alemi ile melekler aleminde de örtülüp o alemlerin sakinlerinden de gizlenmesini sağlar. Böylece ruhlar ve melekler karşısında da saygınlığımız devam eder. * “Bu ismin Hadi’ ismiyle değişik şekillerde münasebeti vardır. Bununla evliyaların kalbine ve akıllarına gelen şehvetleri affedip, örttüğü gibi kalplerinden dünya hırs ve tamahını örtmüş olur ki işte bu mağfirettir.” Tilmsani * “Gafur ismi Halim ismi ile Hem Mekke hem Medine döneminde inen ayetlerde bir arada gelmiştir. Dikkati çeken husus Mekki ayetlerde Halim, Gafur’ şeklinde geldiği halde, Medeni ayetlerde Gafur, Halim’ şeklinde gelmiştir.” Suat Yıldırım * “Dağlar kadar günahları birden ve sebepsiz olarak dilerse bağışlaması, bağışlamakla kalmayıp, sınırsız ihsanda bulunması, başa kakmasının, karşılık beklemesinin söz konusu olmaması gibi sebeplerden dolayı, ALLAH, Hayru’l-gafirin’dir Bağışlayanların en hayırlısı.” Suat Yıldırım “Sen, bağışlayanların en hayırlısısın!” 7/A’raf155 * “Kullar ne kadar asi olurlarsa olsunlar Hazreti ALLAH’a zararları erişmez ki. Fakat Yüce ALLAH yine onları affeder, yahut tevbe edecekleri, pişman olacakları zamanı bekler. Eğer asinin isyanı yanındakilere bir zarar veriyorsa af zamanı geçmiştir, adalet zamanı gelmiştir.” M. Nusret Tura PRATİK BOYUT * “Kulun ALLAH’tan istiğfar bağışlanma talebinin hem söz hem de fiil ile olması gerekir. Aksi halde istiğfar talebi kişiyi yalancı durumuna düşürür.” Ragıp el-İsfahani * Hz. Ebubekir, Efendimiz’den namazdan sonra okumak için kendisine bir dua öğretmesini ister. Hz. Muhammed, ona şu duayı öğretir “ALLAH’ım! Ben nefsime pek çok zulmettim ve Senden başka günahları bağışlayan bulunmamaktadır. Kendi katından bir mağfiretle beni bağışla, bana acı, şüphesiz ki Sen bütün günahları bağışlayan, merhameti çok geniş olansın!” Buhari ŞEKUR TEMEL ANLAMI * Azıcık bir kulluğu bile çok büyük ödüllerle karşılayan, sınırlı dünya hayatındaki ibadetleri sonsuz Cennet’le mükafatlandıran. “Bunlar, Adn Cennetlerine girerler. Orada altın bilezikler ve incilerle süslenirler. Orada elbiseleri de ipektendir. Ve şöyle demektedirler Hamd olsun ALLAH’a, bizden o kederi giderdi. Gerçekten Rabbimiz, Gafur’dur, Şekur’dur.” 35/Fatır33-34; “ALLAH, onların mükafatlarını tam olarak öder ve lütfundan onlara fazlasını da verir. Çünkü O, Gafur’dur, Şekur’dur.” 35/Fatır30 * “Kullarında az şükre razı olan.” Hattabi, Akt Suat Yıldırım, Kur’an’da Uluhiyyet, 207 TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * “Şakir, kendisine itaat edeni metheden, öven ve ona, nimetten çok sevap verendir. Şekur ise şükrü devam eden ve büyük-küçük ibadet ayrımı yapmaksızın şükrü bütün ibadet edenleri kapsayandır.” Halimi, Akt Edisyon, Esmaü’l-Hüsna, 203 * “Sadakaları alan, Rahman’ın elinden perdeli suret yönünden sadaka isteyen kimsenin elidir. Sadaka, sadaka isteyenin eline düşmeden önce Rahman’ın eline düşer. Yüce ALLAH şöyle buyurmuştur Acıktım Beni doyurmadın.’ Bu rivayet Sahih-i Müslim’de yer almıştır. Buna göre bu sözü söylerken Hak, kulunun üzerinde perdedir; alırken ve verirken ise kul, Hakkı perdeleyen bir surettir. Artık ey nimetlenen talip! Şunu kesin olarak anla ki Sadece ALLAH nimet vermiştir; nimeti kabul eden sadece O’dur; bu nimete karşı şükreden de sadece O’dur. Çünkü O, Şakir’/şükreden ve Meşkur’/şükredilendir. O’ndan başka hiçbir ilah yoktur.” Sadreddin Konevi, Esma-i Hüsna Şerhi, 120 * “ALLAH’ın kullarına şükrü Onları bağışlaması, amellerinin karşılığını vermesi ve onları övmesidir.” Taberi, Akt Suat Yıldırım, Kur’an’da Uluhiyyet, 207 TAMAMLAYICI BİLGİLER * “Şekur ismi üzerine biraz düşünüldüğü zaman insanın yüzü kızarır.” Esma-ül Hüsna, 59 * Abdülkerim Kuşeyri “Benim seçtiğim ve razı olduğum görüşe göre şükrün hakikati Yüce ALLAH’ın bahşetmiş olduğu ihsanı zikretmekle ihsanda bulunana yapılan övgüdür. Buna göre; kulun güzel fiillerinin ve itaatinin zikrini yerine getiren kulunu çokça övmesi anlamında olmasıyla Yüce ALLAH Şekur’dur.” Feyzullah Birışık, O’nun Güzel İsimleri, 105 * “Şekur, dört ayette ALLAH ile bağlantılandırılmış, bunların üçünde Gafur’ isminden sonra, birinde Halim’den önce yer almıştır. Şekur’un bu kullanılışı, kelimenin içeriğinde kulun günahını bağışlaması veya cezalandırılması hususunda acele etmeyip iyilik yapması için fırsat verme unsurlarının bulunduğuna işaret etmektedir.” Bekir Topaloğlu, DİA-38, 493 * “ALLAH’ın Şekur’ veya Şakir’ vasfının, yanlış anlaşılmaması için, bu isimler, hiçbir ayette yalnız başına getirilmemiş, neye işaret ettiklerine açıklık kazandıran, bir başka ilahi isimle beraber bulunmuşlardır. Diğer taraftan yüce ALLAH, bir tenezzül ifadesi olarak, Kendisini böylece vasıflandırmakla, kullarına duyduğu özeni göstermektedir.” Suat Yıldırım, Kur’an’da Uluhiyyet, 209 * “Şükür kavramının temel manasında artmak, ortaya çıkmak, minnet ve övgü duygularını ifade etmek’ unsurları mevcuttur. Alimler, bu anlamlardan hareketle kulun gerçekleştireceği küçük bir ameli bile Cenab-ı Hakk’ın fazlasıyla mükafatlandıracağı hususuna dikkat çekerler. Kulun güzel davranışları ALLAH’ın lütfettiği imkanlar sayesinde meydana geldiğinden aslında O’na yönelik hamd ve şükür niteliği taşır. ALLAH’ın bu tür davranışları ödüllendirmesi din terminolojisinde aynı kavramla ifade edilerek kuluna teşekkür eden’ anlamında Şekur’ ismi kullanılmıştır. Kişinin büyüklerine karşı saygılı davranması onun görevi ise de asil insanlar bu davranışa teşekkürle mukabele eder. Bu da karşılıklı sevgi ve saygıyı çoğaltır. Aynı durum kul ile ALLAH arasında düşünüldüğü takdirde kuldan itaat ve saygı takva, ALLAH’tan şefkat ve mükafat şeklinde ortaya çıkar. Şekur’ ismi Kur’an’da ve hadislerde Gafur’ ve Halim’ isimleriyle kullanıldığından alimler bu ismin muhtevasına ilahi mağfireti de dahil etmiştir. Şekur’ ismine dair ayet ve hadisler ALLAH’ın yaratıklara ve özellikle insana olan lütuf, sevgi ve merhametinin enginliğini göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Nitekim Ebu Hüreyre hadislerinde insanlara eziyet veren bir şeyi bertaraf etme, susamış bir hayvana su verme fillerinin bile ALLAH’ın mağfiretine vesile olduğu belirtilmektedir. Ebu Süleyman el-Hattabi, bu tür ifadelerin basitte görünse daima elden gelen iyi şeyleri yapmaya teşvik niteliği taşıdığını söyler ve bu gibi fiillerin çoğuna gücü yetmeyenlerin azı terketmemesi gerektiğine işaret ettiğini belirtir. Şekur’un bu içeriğiyle ilgili olarak kulun daima ALLAH’a yönelmesinin önemini anlatan bir hadiste ALLAH’ın tövbe eden kulunun bu davranışından duyduğu memnuniyetin tek başına çölde yürüyen bir kimsenin kaybettiği devesini bulduğunda duyacağı sevinçten daha fazla olduğu ifade edilmiştir.” Bekir Topaloğlu, DİA-38, 493 * “Dilbilimciler hamd ve şükür sözcüklerinin aynı anlamda mı yoksa ayrı ayrı anlamlarda mı olduğu konusunda çeşitli görüşler ileri sürmüşlerdir. … doğru olan görüş bunların farklı anlamlarda olduğudur. Buna göre hamd, bir iyilik karşılığı olmaksızın methedileni sahip olduğu niteliklerle övmektir. Şükür ise, yaptığı bir iyiliğe karşılık teşekkür edileni övmektir. … ALLAH, her türlü noksanlıktan uzak olan Zatı ile ve Kendisi için zorunlu olan bütün celal ve kemal sıfatları ile hamd edilmeye layıktır. O, kullarına yaptığı iyilikler nedeniyle de şükredilmeye layıktır. O halde şükür, nimet verenin fiiline karşılık olarak yapılan bir övgü, iyiliğini kabul ve itiraf etmedir. Bu anlama göre Şekur’, kendisine şükredilen teşekkür yapılan anlamındadır. Bazılarına göre de şükür, nimet verenin nimetini samimiyetle ve kendisine itaat etmekle kabul etmektir. Çünkü bazen insan nimeti kabul eder ancak bu kabulü, hafife alma ve alay etme amaçlı olur. Böyle birine şükrediyor’ denmez. Bu yüzden, gerçek şükür, nimet verene şükretmekte eksikliğini itiraf etmektir’ denilmiştir. Bu yüzden Yüce ALLAH Ey Davud ailesi! Şükredin!’ 34/Sebe13 deyince Hz. Davud ey Rabbim! Sana nasıl şükredeyim ki? Benim şükrüm bile Senin bir nimetindir’ demiş, Yüce ALLAH da şöyle cevap vermiştir İşte şimdi Beni tanıdın ve Bana şükrettin ey Davud! Şükretmenin de Benim bir nimetim olduğunu bildin’. Nimete şükürle karşılık vermek, nimetlerin daha da artmasına vesile olur. Yüce ALLAH şöyle buyurur Rabbiniz size şunu bildirmişti Celalim hakkı için şükrederseniz, size olan nimetimi mutlaka arttırırım.’ 14/İbrahim7” İmam Kurtubi, Akt Edisyon, Esmaü’l-Hüsna, 203 * Efendimiz’in O’na binler selam topukları çatlayıncaya kadar gece namazı kıldığını gören bir sahabisi kendisine sordu “Ey ALLAH’ın Elçisi! ALLAH senin geçmiş ve gelecek bütün günahlarını bağışlamış değil midir?” O, cevap verdi “Peki ben ALLAH’a şükreden bir kul olmayayım mı?” Buhari, Müslim * “Ariflerden birisi, Yüce ALLAH’ın Kullarımdan gereği gibi şükredenler çok azdır.’ 34/Sebe13 buyruğu hakkında şöyle demiştir Benden gelen nimeti görebilen azdır. Çünkü şükrün gerçeği, nimeti verenin görülmesiyle nimetin kendisinin görülür olmaktan çıkmasıdır.” Abdülkerim Kuşeyri, O’nun Güzel İsimleri, 106 * “Yüce ALLAH, hiçbir şeyine muhtaç olmadığı halde sana nimetler verendir. Sen ise her an O’na muhtaç olarak şükretmektesin. O halde ihtiyaç ve zaruret nedeniyle yapılan bir şükür, sadece ihsan ve keremin bir gereği olarak verilen nimetlere karşılık yeterli gelebilir mi?” Fahrüddin Razi, Akt Edisyon, Esmaü’l-Hüsna, 205 * Kulların ALLAH’a şükretmeleri ancak kendi iyilikleri içindir ve dünya sınavının da bir gereğidir. Yoksa kulların şükrü ALLAH’ın herhangi bir şeyini arttıracak değildir “Süleyman tahtı yanında duruyor görünce Bu, Rabbimin lütuflarındandır. Bu nimet, şükür mü edeceğim, yoksa nankörlerden mi olacağım diye beni sınamak içindir. Şükreden kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden de bilsin ki, Rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. O, çok kerem sahibidir.” 27/Neml40 * “Bu dünyada bir çekirdeğe karşılık bir ağaç ihsan eden ALLAH, dünyada yapılan ibadet ve şükürlere öyle mükafatlar verecektir ki, ALLAH Rasülü’nün O’na binler selam ifadesiyle, Ne gözler görmüş, ne kulaklar işitmiş, ne de insanın hatırına gelmiştir.’ Şekur’ isminin Cennet’teki tecellisi işte böyle muhteşem, böyle harika ve böyle azim olacaktır.” Alaaddin Başar, Esma-i Hüsna, 97 * “Abduşşekur Şekur’un kulu, o kuldur ki, her şeyi sadece bir hayır tecellisi olarak algılar ve her hayrın da ALLAH’tan geldiğini bilir. Böyle bir kimse daimi bir şükür halindedir.” Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 95 PRATİK BOYUT * “Şükrün üç temel şartı bulunmaktadır 1- Nimet verenin verdiği nimeti kabul edip bunu dile getirmek. 2- Verilen bu nimeti ALLAH’a itaat etmede kullanmak. 3- ALLAH’ın dilemesiyle bu nimetin kendisine ulaşmasına vesile olanlara teşekkür etmek.” İmam Kurtubi, Akt Edisyon, Esmaü’l-Hüsna, 207 * “İnsanlara şükr etmeyen ALLAH’a da şükr etmez” Müsned, Ahmed b. Hanbel * “Her nimetin şükrünün kendi cinsinden olması gerekir.” Bediüzzaman * ALLAH’a yapılacak gerçek şükür ise, bu dünyada O’nun verdiği nimetlerle O’nun emirlerine isyan etmemektir. * “Kul, bütün nimetleri Haktan görünceye kadar şükrün hakkını vermiş olamaz. Nitekim bir rivayette Yüce ALLAH’ın Hz. Musa’ya, Kendisine hakkıyla şükretmesini vahyettiği, bunun üzerine Musa’nın Rabbim, buna kimin gücü yetebilir ki’ dediği, Yüce ALLAH’ın ise şöyle buyurduğu belirtilir Nimeti Benden gördüğünde kuşkusuz ki Bana şükretmiş olursun.” Sadreddin Konevi, Esma-i Hüsna Şerhi, 120 * Şükür, ALLAH’ın kullarına olan nimetlerini arttıran manevi bir sırdır. Mekki, Kutu’l-Kulup’ta bu durumu şöyle değerlendirir “Yüce ALLAH, şükürle birlikte nimetin artacağını kesin ve mutlak olarak zikredip, bu konuda hiçbir istisna yapmamıştır. Oysa şu beş şeyde istisna yapmıştır Zenginlik, duaya icabet, rızık, mağfiret, tevbe. Ayet-i kerimelerde şöyle buyurmuştur ALLAH dilerse, yakında sizi Kendi lütfuyla zenginleştirir.’ 9/Tevbe28; O da dilerse feryat ettiğiniz belayı üzerinizden kaldırır.’ 6/En’am41; ALLAH dilediğine hesapsız rızık verir.’ 2/Bakara212 ;O, dilediğini bağışlar.’ 3/Al-i İmran129; ALLAH bundan sonra dilediğinin tevbesini kabul eder.’ 9/Tevbe27. Hâlbuki ALLAH, hiç istisna yapmadan, şükredildiğinde nimetin artacağını kesin olarak ifade ederek şöyle buyurmuştur “Celalim hakkı için şükrederseniz, size olan nimetimi mutlaka arttırırım.” 14/İbrahim7 * “Bil ki, her aza ve organın kendisine has özel bir şükrü vardır. Nasıl ki dil, şükür sözcükleriyle Rabb’ine şükrediyorsa, diğer organlar da kendilerine göre Rablerine şükretmelidir. Bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber, bütün organların her sabah dile şöyle söylediğini haber verir ALLAH’tan kork! Bizler seninle birlikteyiz. Eğer doğru olursan biz de doğru olur, eğrilirsen biz de eğriliriz.’ Tirmizi Her aza ve organın şükrü, yaratılış amacına göredir. Her organ, ALLAH’ın emrine uymada ve yasağından kaçınmakta kullanılmalıdır. Buna göre bedenin şükrü, organları ALLAH’a itaatin dışında kullanmamandır. Kalbin şükrü, onu ALLAH’ı bilme ve anma dışında şeylerle meşgul etmemektir. Dilin şükrü, onu ALLAH’tan başkalarını övme ve methetmede kullanmamandır. Malın şükrü, ALLAH’ın sevdiği ve hoşnut olduğu yerlerin dışında harcamamandır.” İmam Kurtubi, Akt Edisyon, Esmaü’l-Hüsna, 206 * Mü’minler de “ALLAH’ın ahlakı ile ahlaklanmak” emrinin gereği olarak Şekur isminin tecellisine ayna olmaya çalışmalı yani kendilerine yapılan iyilikleri çok daha büyükleriyle cevaplandırmayı bir kişilik özelliği ve davranış biçimi haline getirmeye gayret etmelidirler. ALLAH’ın rahmet ve inayetiyle… ALİYY TEMEL ANLAMI * Yüce olduğu zannedilen bütün varlıklardan sonsuz derecede üstün olacak biçimde tek ve gerçek yüce olan. * Her şey kendisinin aşağısında emri ve hükmü altında olan. * “Yücelik ve hükümranlıkta Kendisine eşit veya Kendisinden daha üstün bir varlık bulunmayan, mutlak olarak yüce olan, örf, akıl ve din açısından övgüye değer bütün olumlu nitelikleri Kendisinde toplayan, yine örf, akıl ve din açısından yerilmiş bulunan ve uluhiyyetle bağdaşmayan bütün olumsuz niteliklerden münezzeh bulunan kemal sahibi ulu ALLAH” Şerif Cürcani, Akt Bekir Topaloğlu, DİA-2, 370 TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * “ALLAH’ın Aliyy’ olması, hüküm, kudret, işleri yerine getirme, tercih etmek, Kibriya ve galebe anlamındadır.” İmam Matüridi, Akt Musa Koçar, Matüridi’de Esma-i Hüsna, 74 * “O, en hayal edilemeyecek olan yüksekten daha yüksektir. Hiçbir şey O’na benzemez. Kudret, ilim, hüküm ve iradeyle ilgili her kemal sıfatından daha da yüksektedir. Aliyy’, Kendisiyle, Kendisinde ve ancak Kendisine has bir vasıflandırma ile en yüksektir.” Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 96 * “Ragıb el-İsfahani Aliyy’ isminin yer aldığı bir ayeti açıklarken, ALLAH öylesine yücedir ki alimlerin tanımı, ariflerin bilgisi onu kuşatamaz’ demek suretiyle Aliyy’ ismini, zat, mahiyet ve sıfatları bakımından insanın algılama gücünü aşan yücelik ve mükemmellikte olan varlık’ şeklinde yorumlamıştır.” Bekir Topaloğlu, DİA-2, 371 TAMAMLAYICI BİLGİLER *Kur’an’da sekiz yerde ALLAH’ın ismi olarak geçmektedir. * “O’nun ulüvvluğu Aliyy oluşu ve kibriyası hakkında kulların O’nu ululaması ve sadece O’na saygı göstermeleri, Yüce ALLAH’ın ululuğuna ve kibriyasına bir katkıda bulunmaması Yüce ALLAH’ın ulüvvluğundan ve kibriyasındandır.” Abdülkerim Kuşeyri, O’nun Güzel İsimleri, 107 * “En üstün, en kudretli’ anlamına gelen A’la’ ismi de, meşhur Esma-i Hüsna hadisinde yer almamakla birlikte, Kur’an’da doğrudan ve dolaylı olarak Rab’ ismiyle birlikte ALLAH’a nisbet edilmiştir. Hz. Peygamber genellikle dualarına A’la’ ism-i celilini de içeren bir teşbih ile başlardı. Yine onun tavsiyesiyle namaz secdelerinde A’la’ isminin yer aldığı bir teşbih tekrarlanır.” Bekir Topaloğlu, DİA-2, 371 * “O’nun ulüvvluğunu ve kibriyasını bilen kimse, O’nun huzurunda ve Salihlerin önünde tevazu gösterir ve saygıyla zelil davranır. Bu durumda Yüce ALLAH onun kadrini yüceltir.” Abdülkerim Kuşeyri, O’nun Güzel İsimleri, 107 * “Abdülaliyy Aliyy’in kulu o kuldur ki, insanların arasında en yüksek olanların, kendilerini en düşük görenler olduğunu bilir. ALLAH’a kul olmanın bir insanın talip olabileceği en yüksek ve yüce makam olduğunu bilir.” Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 96 PRATİK BOYUT * “Bir Mü’min, ALLAH’ın sıfatlarının yüceliği hakkındaki bilgide ne kadar gelişme gösterirse, Aliyy’ isminden o kadar fazla feyiz alır. Kul, böylece manen ilerlemekle yüce dereceler kazanır ve bu isme daha parlak bir ayna olur ve yine, bir kul aşağılık ve bayağı şeylerden uzak kaldığı ölçüde yükselir ve bu isimden alacağı feyiz de o oranda artar.” Alaaddin Başar, Esma-i Hüsna, 99 * İyas b. Seleme Allah ondan razı olsun babasından naklen der ki “ALLAH’ın Elçisi’nin duaya başlarken şöyle dediğini işittim ALLAH’ım! Seni her çeşit noksan sıfatlardan takdis ederim. Rabbim en yücedir, Aliyy ve çokça karşılıksız bağışta bulunandır. Müsned” Akt Edisyon, Esmaü’l-Hüsna, 565 KEBİR TEMEL ANLAMI * Büyüklüğü sonsuz… Tek ve gerçek büyük olan “Göklerde ve yerde büyüklük yalnız O’nundur.” 45/Casiye37 * “Zatının ve sıfatlarının mahiyeti bilinemeyecek kadar ulu olan.” Bekir Topaloğlu, DİA-25, 162 * “Ululuğu karşısında her büyüğün küçüldüğü mutlak büyük.” Akt Suat Yıldırım, Kur’an’da Uluhiyyet, 237 TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * “Kebir, büyüklük örtüsüyle idraklerin Kendisine ulaşmasından perdelenen demektir.” Esma-i Hüsna Şerhi, 125 * “Kullarını, onlar Kendisini görmeden istediği yere yönelten.” Halimi, Akt Veli Ulutürk, Kur’an-ı Kerim ALLAH’ı Nasıl Tanıtıyor?, 133 * “ALLAH’u Ekber” in tam ve doğru anlamı “En büyük ALLAH’tır” değil, “Büyük, ALLAH’tır” şeklindedir. Çünkü sadece O’nun büyüklüğü sonsuzdur. Zamanla sınırlı değildir ve geri kalanların, kendilerinden küçüklere “büyüklükmüş” gibi gelen özelliklerini O’ndan almalarına karşın, O’nun büyüklüğü Kendindendir. TAMAMLAYICI BİLGİLER * Kebir, ALLAH’ın ismi olarak Kur’an’da altı yerde geçmektedir. HAFİZ TEMEL ANLAMI * Yapılan her şeyi bütün ayrıntılarıyla kaydeden. Her şeyi takdir edilmiş zamana kadar her tür bela, afet ve musibetten koruyan “Doğrusu Rabbim Hafiz’dir” 11/Hud57 *“İşledikleri her şey kitaplardadır. Küçük, büyük hepsi satır satır yazılmıştır.” 54/Kamer 52-53 * “Ne kadar gizli ve farkedilmez olursa olsun hiçbir şeyin Kendisine gizli kalmadığı, hiçbir şeyden gafil olmayan ve mutlaka amellerin karşılığını verecek olan.” İmam Matüridi Akt Bekir Topaloğlu, DİA-15, 116 “Hiç kimse yoktur ki, üzerinde bir koruyucu, bir denetleyici melek bulunmasın.” 86/Tarık4 * Kullarına bağışlamış olduğu manevi nimetleri koruyup, onların devamlılığını sağlayan. “Hiç şüphe yok ki, Kur’an’ı Biz indirdik. Onu koruyacak olan da Biziz.” 15/Hicr9 * A. Yüksel Özemre “Mülkünü ezeldeki hükmüne uygun olarak koruyup, muhafaza eden.” Vahye Göre Akıl, 255 * Sadreddin Konevi “Hafiz, kulu için tevfik’ini yardımını muhafaza eden, teyidiyle nimetlerini üzerine yayan.” Esma-i Hüsna Şerhi, 127 TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * Yanılıp, unutmayan. * Varlıklar arasında istemediği ve hoşlanmadığı şeylerin olmasına engel olan. * Evrende zerre kadar bir şey bile gözetiminden uzak olmayan ve tabiatı dengede tutan. * “Gerek din gerekse dünya konularında kulunu tehlikelerden koruyan; ihmal göstermeme ve gaflete düşmeme konularında Kendisine güvenilen.” Ebu Abdullah el-Halimi AktBekir Topaloğlu, DİA-15, 116 “Yakup dedi ki Onu, size daha önce kardeşini Yusuf’u emanet ettiğim gibi mi emanet edyim? Ancak, ALLAH koruyanların en hayırlısıdır.” 12/Yusuf64 * “İnsanların amellerini tutup saklayan, sözlerini tespit eden, niyetlerini ve göğüslerindeki gizli şeyleri bilen, hiçbir şey Kendisinden kaybolamayan ve gizli kalmayan ALLAH’tır. O, şeytanın şerrinden ve fitnesinden kurtulmaları için sevgili kullarını günah sebeplerinden ve şeytanın tuzaklarından koruyup muhafaza eder.” Hattabi Akt Veli Ulutürk, Kur’an-ı Kerim ALLAH’ı Nasıl Tanıtıyor?, 129 * “Bütün varlıkların her türlü davranış, hal ve hareketlerini kaydeden; milyonları aşan canlı türlerinin nesillerini, tohum ve nutfelerinde muhafaza edip devam ettiren; insanların bütün yaptıklarını sorgulama için inceden inceye kaydeden.” İsmail Mutlu, İman Esasları, 91 * “Her şeyi ömrünün bitişine kadar afet ve belalardan koruyan.” Mehmet Dikmen, Esmaü’l Hüsna, 145 * “ALLAH’ın Hafiz’ ismi hakkında şöyle güzel bir söz nakledilmiştir Sıkıntı zamanında seni şikayet etmekten koruyan, nimet zamanında da seni felaketlerden koruyandır.” Akt; Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 97 * “Söz konusu isimlere Hafiz/Hafız Kur’an’daki kullanılımları da göz önüne alınarak verilen manaları üç grup halinde incelemek mümkündür. a Kainatın düzenini koyup sürdüren; b İlahi mesaja muhatap olan insanları çeşitli tehlikelerden koruyan, onların niyetlerini ve bütün sırlarını bilen, davranışlarını melekleri vasıtasıyla tescil ettiren, dostlarını kötülüklerden koruyan; c Kur’an-ı Kerim’i tahriften, unutulmaktan veya ihmal edilmiş olmaktan muhafaza eden. Gazzali, “Hafiz” isminin manasının “Hafız”a nispetle daha kapsamlı olduğunu ve süreklilik gösterdiğini belirtir. Ona göre “Hafiz”, kainatın varlığını sürdürme yanında tabiatın işleyişinde göze çarpan “zıtların dengede tutulması” gibi daha belirgin bir anlam taşır. Mesela tabiatta su ile ateşin bulunması, suyun ateşi ortadan kaldırmaması ve ateşin suyu tamamen buharlaştırıp yok etmemesi bunun örneklerinden biridir. Bu tür hararet ve rutubet tezadı organik varlıklarda da mevcuttur. ALLAH’ın, tabiattaki bir çok zıtları belli bir denge içinde tutması “Hafiz” isminin bir tecellisidir. Gazzali, “Hafiz” ismini ilgilendiren ve tabiatın işleyişini ortaya koyan başka örnekler de verir. Fahreddin er-Razi ise “Hafiz” isminin kişiyi dini-manevi tehlikelerden koruma fonksiyonuna dikkat çekerek başta şeytan olmak üzere nice ilim ve düşünce adamının basit şüphelerin sevkiyle gerçekten uzak kaldığını ifade etmiş, dolayısıyla insanlığın iyilik, güzellik ve doğruluk namına sahip olduğu baha biçilmez mirasın “Hafiz” isminin tecellisinin bir ürünü olduğunu vurgulamıştır.” Bekir Topaloğlu, DİA-15, 117 TAMAMLAYICI BİLGİLER * “Hafiz” ALLAH’ın ismi olarak Kur’an’da üç kez geçmektedir. * “Hafiz” ismi, bu dünyada Mü’min-kafir, iyi-kötü ayrımı yapmadan herkes için tecelli eder. * “ALLAH’ın bütün varlıkları koruması. Eğer ALLAH’ın bu koruması olmasaydı, varlığı mümkün olan hiçbir şeyin varlığı devam etmezdi. ALLAH, bütün varlıkları tekrar yokluğa dönmekten korumuştur. Gökleri yere düşmekten koruyan ve tutan O’dur Şüphesiz ALLAH, gökleri ve yeri, yıkılmasınlar diye tutuyor. Andolsun ki yerlerinden bir ayrılırlarsa, Kendisinden sonra hiç kimse onları tutamaz.” 35/Fatır41 Fahrüddin Razi, Akt; Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 97 * “Hak Teala, kullarını melekleriyle korumaktadır. Bu melekler, “Hafiz” isminin ince, şeffaf varlıkları ve güzellik dallarıdır.” Afifüddin Süleyman et-Tilmsani, Esmaü’l-Hüsna, 138 * “ALLAH, peygamber ve kitap tanımazlar ve küfre düşüp isyan edenler vardır; onlar nankördürler. Mini minnacık iradeleriyle ALLAH’ın her türlü muhafazasından da olduğu gibi saklayıcı ve tehlike ve zararlardan muhafaza edici uzaklaşırlar. ALLAH da onlara “Hafiz” sıfatı yerine, “her hareketi görüp gözetleyici ve ona göre icabet edici” manasındaki “Rakib” sıfatıyla tecelli eder.” Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 99 * “ALLAH, yarattığı her varlığa kendine zararlı olan şeyleri bilecek bir his ilham buyurmuştur. Bu durum, “Hafiz” isminin tecellilerindendir. Bir hayvan, kimyasal tahlil raporuna muhtaç olmadan kendine zararlı otları bilir ve onları yemez. Kendine şifalı olan bitkileri de bulup onlardan yararlanır. Kulların amellerinin meleklerce yazılması; zerre kadar hayrın da zerre kadar şerrin de zayi olmaktan korunması, “Hafiz” isminin tecellilerindendir. Bu bakımdan insanın ahirette yeniden dirilmesi ve yaptıklarından hesaba çekilmesi ile “Hafiz” isminin yakından ilişkisi vardır. Bir bitkinin tüm özelliklerinin tohumlarında kaydedilip o tohumdan yeni bitkiler yetişmesi de yine “Hafiz” isminin tecellilerindendir.” Mehmet Dikmen ,Esmaü’l Hüsna, 145 * “Her şeyi koruyup gözetir. Bütün varlıkları tehlikelere karşı muhafaza eder. Güzün ölen canlıların öz bilgilerini tohumlarında ve çekirdeklerinde saklar, baharda o bilgilere göre yeniden yaratır. Bitkilerin tohumları, ağaçların çekirdekleri, hayvanların yumurtaları, insanların hafızaları hep “Hafiz” isminin alametleri, örnekleri, ayetleri, işaretleridir. Evrende olup biten her olayı yazdırıp sonsuz ahiret alemine gönderir.” Ömer Sevinçgül, ALLAH Kendini Nasıl Tanıttı?, 60 * “ALLAH, “Hafiz” ismiyle insanlara zararlı şeyleri haram kılmıştır. Onların maddi varlıklarını zehirleyen her türlü maddeyi, fuhşu, alkolü ve benzerlerini haram kıldlığı gibi, manevi varlıklarını zehirleyen inkarı, sapıklığı, cahilliği ve benzerlerini de haram kılmıştır. Bu da “Hafiziyetinin” yani koruyuculuğunun bir tecellisidir.” Abdülaziz Hatip, Esma-i Hüsna, 196 * “En önemli koruma, kalpleri korumadır. Müslümanın dinini her türlü küfür, nifak, fitne, sınırsız arzu ve isteklerden ve her türlü bid’atlerden koruması, korumaların en büyüğüdür. Çünkü bu sayede Müslüman, doğru yoldan ayrılıp başka yollara sapmaktan kurtulur. Yüce ALLAH, Müslümanın sağlam bir duruşa sahip oluşunu Kendisinin sağladığını bize şöyle haber vermektedir ALLAH, sağlam söze iman edenleri hem dünya hayatında, hem de ahirette sapasağlam tutar. Zalimleri ise şaşırtır. ALLAH dilediğini yapar.’ 14/İbrahim27” İmam Kurtubi, Akt; Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 97 * Hayvan ve bitki cinsinden olan bütün canlılara verilen her tür savunma unsuru bu ismin birer tecellisidir. * “Kullardan Hafiz’ vasfına layık olanlar, organlarını, kalbini, dinini ve ahlakını, öfke ve şehvetten, nefis ve şeytanını entrikalarından kurtarır.” Gazali * Güvenlik ve asayiş ile ilgili bütün görevliler için bu ismin özel bir anlamı vardır. PRATİK BOYUT * Maddi ya da manevi herhangi bir tehlike karşısında olduğunu hisseden Mü’min, “Ya ALLAH ya Hafiz” diyerek, Rabbinin koruyuculuğuna sığınmalıdır. * ALLAH’ın Elçisi Hz. Muhammed O’na binler selam buyurmuştur “Sizden biri yatağına girmek istediğinde, yatacağı yeri elbisesiyle silkeleyip kontrol etsin, sonra da sağ tarafı üzerine yatsın ve şöyle desin Ey Rabb’im! Senin adınla yatağıma uzandım, yine Senin adınla kalkarım. Ey ALLAH’ım! Eğer canımı alırsan ona merhamet et. Eğer tekrar gönderirsen, salih kullarını koruduğun gibi onu da koru!” Buhari, Müslim * İnsanın başı sıkıştığı zaman “Hafiz” isminin kapsamına alınması için rahat zamanlarında ALLAH’a kulluk etmekten ve O’nu anmaktan uzak durmaması gerekir. * “Bu ismi bilen kimselerin, ALLAH’ın koyduğu sınırları ve üzerine düşen haklarını koruması gerekir. Böylece iman ve İslam nimeti onun kalbine yerleşir. Öğrendiği ve ezberlediği bütün bilgileri korumaya çalışır. Kul, ALLAH’ın Kendi fazlından bağışladığı bütün güzellikleri korumalıdır. Eskilerden şöyle bir söz nakledilmiştir Kim ALLAH için organlarını korursa, ALLAH da onun kalbini korur. Kim ALLAH’ın hakkını korursa, ALLAH da onun hakkını korur.’ İbn-i Abbas’tan rivayet edilen hadis-i şerifte Hz. Peygamber şöyle buyurur ALLAH’ın hukukunu koru ki, O da seni korusun. ALLAH’ın hukukunu koru ki O’nu yanında bulasın.’ Tirmizi Yüce ALLAH, koyduğu sınırları koruyanları övmüş ve çeşitli vaadlerle onları şöyle müjdelemiştir İşte size vaad edilen budur. ALLAH’a sürekli yönelen, korunması gerekeni koruyan herkese…’ 50/Kaf32 Bu dünyada ve ahirette ALLAH’ın seni koruduğu umudunu taşımanı sağlar.” İzz b. Abdisselam; Akt; Esmaü’l-Hüsna, Edisyon,87 * “Bu kerim isimden faydalanacak kimseler onlardır ki, kendi hal ve durumlarının bozulmasından çekinirler. Bu adın zikri, kişinin hal ve durumunu korur… ALLAH en doğrusunu bilir…” Afifüddin Süleyman et-Tilmsani, Esmaü’l-Hüsna, 139 * Hafıza kuvveti ile ilgili dualar, bu ismin zikri ile yapılmalıdır. * “Sana ihsan edilmiş olan ALLAH’ın muhafaza vasıtalarını iyi kullan. Kendini şer, isyan ve günahlardan koru; başkalarına yardımcı ol ve onları koru; ALLAH’ın Kur’an-ı Kerim’deki, şeriatındaki kelamını ve peygamberlerinin hadislerini hem olduğu gibi koru hem de bütün tehlikelerden muhafaza et ve başkalarının da aynısını yapmasına yardımcı ol. Abdülhafiz’ Hafiz’in kulu o kuldur ki bütün hallerinde, sözlerinde zahiren ve batınen Hafiz’ olan ALLAH tarafından muhafaza edilir. Hakk Tealanın onun üzerindeki muhafazası o denli kuvvetlidir ki ona yakın olan, etrafında bulunan, onu tanıyıp onunla bağlantı halinde olanlar da muhafaza edilirler.” Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 99 MUKİT TEMEL ANLAMI * Maddi ve manevi bütün azıkları yaratıp, ihtiyaç sahiplerinin bedenlerine ve ruhlarına gönderen. * “Ragıb el-İsfahani’nin de içinde bulunduğu bir grup lügat alimine göre “Mukit”in asıl anlamı “koruyup himaye eden”dir, zira hayatiyeti sürdürecek gıdayı vermek “birini koruyup yaşatma” anlamının vazgeçilmez sonucudur.” Bekir Topaloğlu, DİA-31, 138 TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * Her muhtaca ihtiyacı kadar rızık veren. * Gücü yetip koruyan. * “İyiyi iyiliğinden, kötüyü kötülüğünden derecesine göre hissedar eden” İsmail Mutlu, İman Esasları, 91 * “Mukit, rızıklanan her şeyin yiyeceğini belirli bir ölçüye göre takdir eden demektir. Bu ismin iki anlamı vardır. Bunlardan birisi iktidar, diğeri ise rızkı ulaştırmaktır. Buna göre “Mukit”, rızıkları yaratan ve onları her şeye o şeylerin ölçüsüne ve onlara göre ulaştıran demektir. Bunlara örnek olarak, bedenlere yiyecekleri veya müşahede ve iman ehlinin kalplerine de marifeti ulaştırmayı verebiliriz.” Sadreddin Konevi, Esma-i Hüsna Şerhi, 129 TAMAMLAYICI BİLGİLER * “Mukit” ismi Kur’an’da sadece bir ayette geçmektedir. 4/Nisa85 * “Kim güzel bir işe aracılık ederse, onun da o güzel işten bir payı vardır. Kim de kötü bir işe aracılık ederse, onun da o kötü işten bir payı vardır. ALLAH her şeyin karşılığını vericidir.” 4/Nisa85 * “Rezzak” isminden farkı, bu ismin “Rezzak” a göre daha özel oluşudur. Çünkü rızık, azık olanı da olmayanı da içine alır. Azık ise bedenin ve ruhun varlığını devam ettirmesini sağlayan şeylerdir. Bu nedenle azık denince akla ilk olarak besinler ve ruhun gıdasını oluşturan feyzler gelir. * “Mukit, her insana ve hayvana zamanına göre ve peş peşe azığını veren demektir. ALLAH bütün canlıların rızık ve azıklarını, varlıklarını devam ettirecek şekilde veren, daha sonra da kendileri için belirlediği süre bitince bu azıkları kesip varlıklarına son verendir. Mukit ismi bu yönüyle “Müdebbir” ismiyle ilişkilidir. Çünkü “Müdebbir” işleri düzenlemek ve idare etmek anlamındadır. Bu düzen ve idarenin en başında ise, varlıkların yaşamalarını sağlayan azık ve rızıkları düzenleme ve bunları zamanında kendilerine ulaştırma işlemi gelir.” İmam Kurtubi, Akt; Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 326 * “ALLAH her varlığa varlığını sürdürecek kadar azık ulaştırır. Bütün varlıkların rızıklarını yalnız kendi düzeni, tedbiri ve hikmeti gereğince dilediği şekilde dağıtır.” Abdurrahman b. Nasr Sa’di, Akt; Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 327 * “Halimi, “Mukit”e “hayatiyetin gereklerini sağlayan” manasını verdikten sonra ALLAH’ın canlıları birbirini besleyecek bir mekanizma ile yarattığını ifade etmiştir. Şöyle ki canlıların bünyesinden bazı şeyler zamanla çözümlenerek ayrılır ve diğer canlıların da besinini sağlar. Bu, Yaratıcının planladığı zamana kadar devam eder.” Bekir Topaloğlu, DİA-31, 138 * “ALLAH Sübhanehu ve Teala kullarının ve yarattıklarının azıklarını/yiyeceklerini çeşitli çeşitli kılmıştır. Bir kısmının azığını çeşitlerine ve özelliklerine göre yiyecekler ve içecekler kılmıştır, bunlar insanlar ve onların dışındaki hayvanlardır. Bir kısmının azığını taat ve tesbih kılmıştır, bunlar meleklerdir. Bir kısmının azığını manalar, marifetler ve akıllar kılmıştır, bunlar ruhlardır.” Abdülkerim Kuşeyri, O’nun Güzel İsimleri, 111 * “Şunu bil ki azıkların durumu türlü türlüdür. ALLAH kimi varlıkların azıklarını yiyeceklerden, kimilerininkini zikir ve ibadetten, kimilerininkini de ilahi keşif ve müşahedeler türünden yaratmıştır. ALLAH insanı yaratırken ta başından şöyle buyurmuştur “O ki, yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı.” 2/Bakara29 Fahrüddin Razi, Akt; Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 327 * “ALLAH, kime ne kadar ömür tayin etmişse, o kadar da gıda tahsis etmiştir. Bu bitmeden ömür de sona ermez. Bir bebek doğduğunda iki çeşmeden süt akmaya başlıyor. Çocuk için en güzel gıda, anne sütüdür. ALLAH; anaları, yavrularına hizmetkar etmiştir. Yılanlar, çıyanlar, arslanlar, kaplanlar bile yavrularına hizmet etmektedir. Dünyaya gelen her yaratık, kendisi için lazım olan şeyleri hazır buluyor. Su, hava, toprak, güneş her şey hazır… Her varlık rızkıyla yaratılır, kendisi için takdir edilen rızkı bitince gider. Çocuk anne karnında eli, kolu, beyni ve diğer organları iş göremez haldeyken, ağzına kadar getirilen gıda, dünyaya gelişinden sonra gücü ve iktidarı arttıkça kendisinden uzaklaşmaya başlar. Yiyeceğine ulaşması için gayret göstermesi, sebepler peşinde koşarak çabalaması gerekir.” Nurettin Ünal, Esma’ül Hüsna, 90 * “Mukit’in kulu odur ki kendisine, başkalarının ihtiyaçlarının bildirilmesiyle beraber o ihtiyaçları vaktinde, miktarında, geciktirmeksizin ve eksik bırakmaksızın karşılayacak imkanlar da ihsan edilir.” Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 101 PRATİK BOYUT * Efendimiz O’na binler selam “Mukit” isminin tecellisinde Mü’minlere önemli bir noktayı hatırlatmak için “ALLAHım! Muhammed ailesinin rızkını sadece yetecek derecede lütfet!” Buhari, Müslim diye dua etmiştir. Özellikle ihtiyaçtan fazla maddi gıdaların ciddi bir sınav ve çoğu zamanda musibet nedeni olduğunu hatırlayıp Efendimiz’in yukarıdaki duasına uymak ve “Mukit” isminin olabildiğince tecellisi yerine ihtiyaç kadar tecellisini istemek gerekir. *“Mukit isminin zikri insandan yalnızlık duygusunu giderir, ALLAH’a tevekkül etmesini sağlar” Afifüddin Süleyman et-Tilmsani, Esmaü’l-Hüsna, 118 “Mukit” ismine ayna ve araç olmak isteyenler, kendilerinden, özellikle yiyecek-içecek cinsinden şeyler isteyenler karşısında eli açık olmaya dikkat etmelidir. Bu konuda Efendimiz O’na binler selam “Azık isteyene vermemek kişiye günah olarak yeter” Ebu Davud buyurmuştur. HASİB TEMEL ANLAMI * “Alimler genellikle Hasib’ ismini, kafi gelen, hesaba çeken, şeref ve yücelik sahibi’ manaları çerçevesinde ele almışlardır.” Bekir Topaloğlu, DİA-16, 380 * Her çeşit noksanlıktan münezzeh olup bütün yaratılmışların bütün ihtiyaçlarına tek başına yeten “Kim ALLAH’a dayanırsa O, ona yeter” 65/Talak3 * Kullarının bütün yaptıklarını hesaplayıp onları hesaba çeken, en küçük ayrıntıyı bile ihmal etmeyen. Onların amellerinin karşılığını tek başına veren “Yapılan iş Hardal tanesi kadar bile olsa onu teraziye getiririz. Hesap gören olarak Biz yeteriz” 21/Enbiya47 ; “Sizden biriniz, bir başkasına haksızlık etmişse, altın ya da gümüşün bulunmadığı Kıyamet Günü’nden önce dünya hayatında helalleşsin. Kıyamet Günü, haksızlık yapan kimsenin, sevabından yaptığı haksızlık kadar alınır ve haksızlığa uğrayana verilir. Sevabı yoksa, haksızlığa uğrayanın günahlarından alınır ve haksızlık yapana yüklenir.” Buhari TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * “Her şeyi yeterince bilen, koruyan, ceza veya mükafat veren” İbn Manzur, Akt Bekir Topaloğlu, DİA-16, 380 * “Kullarının ancak hesap ile bildikleri en küçük şeyleri ve miktarları, hesaplamaksızın idrak eden. Zira hesaplayan kimse, küçük şeyleri yavaş yavaş idrak eder, toplamı da hesabı bitirdiği zaman bilir. ALLAH’ın herhangi bir şey hakkındaki ilmi ise, sonradan olacak bir şeye dayalı değildir.” Halimi, Akt Suat Yıldırım, Kur’an’da Uluhiyyet, 259 * “O, Kendi kereminden fazlasıyla verendir. Rahmeti ile bela ve musibetleri defedendir. İhtiyaçlar için Kendisine dua edildiğinde ihtiyaçları karşılayandır. Herhangi bir konuda hüküm verdiğinde onu geçerli kılan ve uygulayandır.” Fahrüddin Razi, Akt Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 89 * “Hasib şeref ve yücelik sahibi anlamındadır. En büyük şeref ve şan, bir varlığın başkasından değil kendisinden doğandır. Bundan dolayı soyları ile övünen müşrikler Hz. Peygamber’den rabbinin nesebini anlatmasını istemiş, Cenab-ı Hak da bunun üszerine İhlas Suresi’ni indirmiş ve bu surede her türlü asalet, şan ve şerefin, anne, baba, evlat ve arkadaş gibi hiçbir dış faktör olmaksızın, Zatından dolayı Kendisine ait bulunduğunu beyan etmiştir.” Muhyiddin İbn Arabi, Akt Bekir Topaloğlu, DİA-16, 381 TAMAMLAYICI BİLGİLER * “Hasib” Kur’an’ın üç yerinde ALLAH’ın ismi olarak geçmektedir. * “Hasib, nimetin Kendisinden olduğunu göstermek için, yarattıklarına nimetlerini sayan demektir. Ayrıca O, kulunun nefeslerini sayar ve ihsanıyla kulunun üzüntüsünü giderir. Bilinmelidir ki Bu isim ve bu ismin hükmü, ilim ve cehalet arasında bir berzahtır geçiştir Buna göre bu berzah, ilim derecesine ulaşamamış zan ve tahmin mertebesidir. Bu nedenle Hak, perdeli kimseleri Onlar, iyi işler yaptıklarını zannederler…” 18/Kehf104 ayetiyle nitelemiştir.” Sadreddin Konevi, Esma-i Hüsna Şerhi, 131 * “Kifayet yeterlilik manasını ifade eden hasb’ kelimesi, inkarcıların ve münafıkların İslam dini ile mensupları aleyhine sinsi faaliyetlerine karşı Hz. Peygamber’in ve Mü’minlerin manevi güçlerini korumalarını, ümitlerini yitirmemelerini ve ALLAH’ın kendilerini savunup koruyacağı şuurunu zinde tutmalarını tavsiye eden ayetler içinde yer alır.” Bekir Topaloğlu, DİA-16, 380 * “İbn Furek’e ve Fahreddin er-Razi’ye göre ALLAH’ın insanları hesaba çekmesi, dünyada işledikleri amelleri ve bunların uhrevi karşılığını kendilerine bildirmesinden ibarettir.” Bekir Topaloğlu, DİA-16, 381 * “Kulun Hasib isimden nasibi şu olabilir O, ALLAH’tan başka hiçbir şey düşünmez. ALLAH’ın O’na yeterli olduğunu anlar ve ona göre amel eder. İbadet ettiği zaman, ALLAH’ın Cennet’i için değil de doğrudan ALLAH’ın rızası için; günahtan çekindiğinde de azaptan korktuğu için değil de doğrudan ALLAH yasak ettiği için çekinir ve devamlı olarak ALLAH’ı düşünür. ALLAH ona Celal’ini gösterdiği zaman İşte bu bana yeter, bundan başka bir şey istemem’ der…” İmam Gazali * “Her şeyin varlığı, devamı ve kemali ancak O’nunla mümkündür. İnsanda hayatiyeti sağlayan mekanizmayı ve canlının hayatiyetini koruyan tabiat çevresini yaratan, düzenleyen, yöneten ve sürdüren ALLAH’tır. Mesela anne de çocuğuna yeterli değildir. Çünkü anneyi, memesindeki sütü, çocukta emme eğilimini ve annede emzirme şefkatini yaratan ALLAH’tır. Evrende hiçbir varlık tek başına herhangi bir şeye yeterli olacak konumda değildir.” İmam Gazali, Akt Bekir Topaloğlu, DİA-16, 381 * “Benim kendi varlığım hakkındaki hesabım eksik çıkar. Yokluğumu hesap edip bana yeten Sensin. Benim kendi ihtiyaçlarıma dair hesaplarım yanlış çıkar. İhtiyaçlarımın hesabını bilip kafi eyleyen Sensin.” Senai Demirci, 99 Esma 99 Dua, 74 * “Hasib” isminin bilincine varmış olan kul, yaptığı en küçük bir kulluğun karşılığını bile alacağına inanır. ALLAH’tan başkasına yaranmaya çalışmaz. Tam bir ıhlas sahibi olur. özellikle darlık ve musibet zamanlarında sadece O’na dayanır “ALLAH kuluna kafi değil midir?” 39/Zümer36 ayetine ayna olur. * “Hasib’ isminin tecellisine ayna olan kul, kendini sürekli hesaba çekerek yaşar. Araç olan ise, insanların kendilerini hesaba çekmelerine vesile olacak biçimde onlara yol gösterir. Onların hidayetlerine önderlik eder. ” * “Bu konuda en büyük ilahi lütuf, ALLAH’ın, kuluna dünya nesnelerine karşı herhangi bir arzu ve talep hissi vermemesidir. Çünkü ALLAH’ın kişiyi dünya varlıklarını arzulama duygusundan koruması, bu hissi verdikten sonra ihtiyaçlarını yerine getirmesinden çok daha büyük bir lütuftur.” Abdülkerim Kuşeyri, Akt Bekir Topaloğlu, DİA-16, 381 PRATİK BOYUT “Bu şerefli adla zikredenlerin elde edecekleri meyveler çoktur. Sebeplerle uğraşanlar bunun dışına çıkarak zikirlerini yalnızca Hasib’ manasına gelen Kafi’ adıyla yaparlar.” Afifüddin Süleyman et-Tilmsani, Esmaü’l-Hüsna, 115 CELİL / CELAL TEMEL ANLAMI * Bütün yücelik Celal sıfatları ile donanmış olan ve bütün sıfatları sonsuz kemal halinde bulunan. * “Hiçbir kayıt ve kıyas kabul etmeksizin azamet sahibi, kadrü kıymeti ve mertebesi en yüce olan. TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * Heybeti akılları dehşette bırakan. * Kendisine tazim edilen, uluhiyeti ve aşkınlığı benimsenen. * Mü’minleri yücelten, onların amellerini kabul edip, mükafatlarını arttıran.” Bekir Topaloğlu, DİA-7, 267-268 * Varlığının başlangıcı olmayan. * “Emretmeye ve yasaklamaya layık olan.” Halimi, Akt Musa Koçar, Matüridi’de Esma-i Hüsna, 116 TAMAMLAYICI BİLGİLER * “Celil” ismi, Kur’an’da bu şekliyle değil, “Zü’l-celali ve’l-ikram” olarak Rahman Suresi’nde iki yerde geçer .” * “Bu ismin Zü’l-celali ve’l-ikram iki yönü vardır. İlkine göre ALLAH, yaratılmışlar tarafından yüceltilmeye ve övülmeye layık olandır. Diğerine göre ise ALLAH, yaratılmışlardan dilediğini yücelten ve onlara dünyada ve ahirette lütuflarda bulunandır.” İmam Matüridi, Akt Musa Koçar, Matüridi’de Esma-i Hüsna, 104 * “Celil, ALLAH’ın Zatını sıfatlarından tecrit etmenin ta’til mümkün olmadığını ifade ettiği gibi Zatına izafe edilecek sıfatların yaratılmışlık özellikleri teşbih taşımadığını da ifade eder. Ayrıca O, varlığına delil teşkil edecek harikulade mükemmel nesneler yaratması, duyularla idrak edilmekten ve mahiyetinin akıl yoluyla kavranılmasından münezzeh bulunması açısından da celil yani yüce ve aşkındır.” İmam Gazali, Akt Bekir Topaloğlu, DİA-7, 268 * “Esma-i Hüsna içerisinde yer alan Kebir, Celil ve Azim’ isimleri yakın anlamlı kelimeler olmakla birlikte Kebir’ ALLAH’ın Zatının, Celil’ sıfatlarının, Azim’ ise hem Zat hem de sıfatlarının kemalini ifade etmek için kullanılmıştır. Gazali’nin de belirttiği gibi, doksan dokuz isim içinde eş anlamlı bazı kelimelerin tekrar niteliğinde yer aldığı zannedilirse de gerçekte durum böyle değildir. Çünkü sözlük anlamları yakın veya aynı olsa bile kelimelerin çeşitli alanlarda kullanımıyla kazandıkları manalar, aralarında muhteva farklılığı meydana getirmektedir.” Bekir Topaloğlu, DİA-7, 268 * “Yüce ALLAH’ın yarattığı kimseler üzerinde uygulayıcı gücü ve itaati zorunlu olduğuna göre Kendisine Celil’ ve Celal’ isminin verilmesi gerekir. Bu yüzden ALLAH’ı, diğer insanlardan daha fazla tanıyan ariflerin pek çoğu bu isimlerle O’na dua etmeyi tercih ederler. Ebu Süleyman der ki Celal, ALLAH’ın yüceliğine ve ululuğuna delalet eder. O’nun şanı pek yücedir. O’nun dışındaki her büyük, küçüktür; her üstün, aşağıdır.” Beyhaki, Akt Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 145 * “İlm-i yakini olan kimse O’nun celaline şahit olmuştur. Hakka’l-yakini olan kimse ise O’nun cemaline şahit olmuştur.” Abdülkerim Kuşeyri, O’nun Güzel İsimleri, 116 * “Celil” ismi varlık türlerinin bütününde tecelli eder. “Cemal” ismi ise tek tek o türleri oluşturan bireylerde… “Bir çiçeğe baktığımızda ondaki güzelliğe, ince sanata, renklerindeki ahenge hayran kalırız. Bu güzellik ALLAH’ın “Celil” isminin bir tecellisidir. Bütün çiçeklere birden nazar edebilsek, bu hayranlığımız hayrete dönüşür. Bu kadar çiçeği ayrı ayrı süslemek, aralarında hoş bir ahenk kurmak dev bir tasarruftur, harika bir icraattır. İşte bu azamet, haşmet ve büyükülük manaları, “Celil” isminin tecellisiyledir. Bir kuşun bulduğu bir taneyi zevkle ve heyecanla yemesinde, “Rezzak” isminin bir tecellisini seyrederiz. Bir milyonu aşkın canlı türünün, rakamlara sığmayacak kadar çok fertlerinin birlikte rızıklandırılmalarını düşündüğümüzde, karşımızda bir celal tablosunu buluruz. Ve o muhteşem ziyafette “Celil” isminin bir tecellisini okuruz. Yıldızlar alemini ve büyük denizleri seyrettiğimizde de bakışımıza öncelikle celal tecellisi çarpar. Bu haşmetli tablolarda “Celil” ismini okuruz. Ancak bunların gözler kamaştıran bir güzellikleri de vardır. Her iki tabloda da celal içinde bir cemal tecellisiyle karşılaşırız. “Nur Müellifi” Bediüzzaman bu hakikati, celalin gözünde cemal’ şeklinde ifade buyurur.” Alaaddin Başar, Esma-i Hüsna, 110 * “Geçmiş asırlarda Nuh, Hud, Salih, Lut, Şuayb, Musa peygamberlerin kavimlerinin başına gelen helak mucizeleri hep “Celil” isminin cilvelerindendir.” Mehmet Dikmen, Esmaü’l-Hüsna, 153 * “Mutasavvıflar ALLAH’ın isim ve sıfatlarını Celal’ ve Cemal’ olmak üzere ikiye ayırır ve iki türlü zuhur ortaya çıkma, kendini gösterme ve tecelliden bahsederler. ALLAH’ın kahr ve gazabına gönderme yapan isim ve sıfatlarını celal, lütuf ve rızasına gönderme yapan isim ve sıfatlarını da cemal tabiriyle ifade ederler. Kaşani, celali, Hakk’ın mahiyetinin bilinemeyecek bir şekilde izzet perdesiyle gizli kalması, Zat’ını Kendinden başka kimsenin bilmemesi ve görmemesi şeklinde tarif eder. Perdelenme ve izzet celalin özelliği olduğundan, celalde Hak açısından yücelik ve kahhariyet gücünün her şeye baskın oluşu, kul açısından boyun eğme ve heybet hissetme söz konusudur. Bu tür isim ve sıfatlara sahip olması itibariyle ALLAH’a Celil’ ismi verilmiştir. Celal, ALLAH’ın en yüksek seviyede ululuğunu ifade eder; bu anlamdaki celalin ALLAH’tan başka hiçbir kimse tarafından bilinmesi mümkün olmadığından celal ile ilgili açıklamalardan sadece cemal ilahi güzellik ve bu cemalin celali celalü’l-cemal yani güzelliğin aşkınlığı anlaşılır. Akıl, ALLAH’ın mutlak celalini kavrayamadığından celal denilince mutlak değil göreli celal yani cemalin celali anlaşılmalıdır. … Abdülkerim el-Cili, ALLAH’ın celalinin genelde O’nun yüce vasıflarını ve güzel isimlerini, özel olarak da lütuf ve kerem türünden vasıflarını ifade ettiğini söyler. Celal ile cemal sıfatları arasında bir yönüyle ilkine, diğer yönüyle ikincisine benzeyen Rab’ ve Rahman’ gibi sıfatlarda vardır. İbnü’d-Debbağ ALLAH’ın sıfatlarını celal, cemal ve kemal olmak üzere üçe ayırır. Eğer Hak, bir kimseye ihsan, lütuf, rahmet, iyilik, yakınlık, rıza ve nuraniyet, sevgi ve kerem gibi sıfatlarıyla tecelli ederse o kimse cemal sıfatlarını temaşa halinde bulunur; izzet, kibriya, kahr, cebr, gazab ve kudret gibi heybet ve azamet sıfatlarıyla tecelli ederse bu tecelliye mazhar olan kişi celal sıfatlarını temaşa eder. İlim, kudret, halk ve kayyumiyet gibi ALLAH’a mahsus sıfatları seven ve kamil marifete özlem duyan bir kimse kemal sıfatlarını temaşa halinde bulunur. Cemal sıfatı neşelenme, celal sıfatı fani olma, kemal sıfatı sevme sonucunu verir. Celal sıfatları salik tasavvuf yoluyla ALLAH’ı tanımaya çalışan kişi üzerinde heybet, cemal sıfatları üns sıcaklık, yakınlık, sempati tesiri meydana getirir. Celalin sonucu korkma, sıkılma ve üzülme, cemalin sonucu ümitlenme, rahatlama ve sevinmedir. İbnü’l-Arabi, Kur’an’dan verdiği örneklerle alemdeki her şeyin celal ve cemale bağlı olarak bir karşılıklılık içinde olduğunu göstermeye çalışmıştır. Mesela ALLAH’ın azabı şiddetlidir’ 2/Bakara165,196,211 ayeti, celali; ALLAH tevbeleri kabul eder’ 42/Şura45 ayeti, cemali ifade eder. ALLAH’tan gereği gibi korkun’ 3/Al-i İmran50 celal; Gücünüz yettiğince ALLAH’tan korkun’ 64/Tegabün16 cemal içinde değerlendirilir. ALLAH’ın iki eli’nden maksat ta budur; ALLAH her şeyi bu iki el’ ile yani celal ve cemal ile yapar. Kamil insanlarla, veliler, ALLAH’ın celal ve cemal tecellilerini aynı derecede gönül rahatlığıyla karşılar. Lütfun da hoş kahrın da hoş’ der, tam bir rıza ve teslimiyet hali içinde bulunurlar. Zira bunların ikisi de aynı kaynaktan ve özden gelir, zat mertebesinde hepsi birdir. Mutasavvıflar genellikle insanların karakterlerini celal ve cemal tecellilerinden aldıkları nasip miktarıyla açıklamışlardır. Celal sıfatlarının tecellisine mazhar olan kişiler celadetli ve heybetli olduğundan böylelerine abdülcelil’, cemal sıfatlarının tecellisine mazhar olan kişilere de abdülcemal’ denilmiş, ilkine Hz. Ömer, ikincisine Hz. Ebubekir örnek gösterilmiştir.” Süleyman Uludağ, DİA-7, 240 * “Kullardan Celil ve Cemil olan gören kalplerin lezzet duyacağı güzel ahlakla donanmış olandır. Dış görünüşe kulak asma!..” İmam Gazali * “Celil’ olan ALLAH’ın kulu o kişidir ki, ahlakı kemal üzeredir. Hisleri, düşünceleri ve hareketleri Hz. Peygamberinkilerin izdüşümü olmakla Kur’an-ı Kerim’e uygundur ve dolayısıyla ALLAH onu kudret ve izzetle ödüllendirmiştir. Herkesin kalbine korku salar, çünkü ALLAH bu kula Kendi heybetinden bir cüz vermiştir.” Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 103 * “Celil” ismine ayna olanlar, insanlar arasında saygınlık sahibi olanlardır. Bunun da en sağlıklısı İslam’ı yaşamak, bilmek ve ona hizmet etmek sayesinde elde edilendir. Çünkü para ve statü gibi tamamen maddi/dünyevi nitelikli araçlar yoluyla saygınlık sahibi olanlar için bu durum büyük ihtimalle sonunda kaybedecekleri bir sınava girmek demektir. Oysa ALLAH’ın dini aracılığıyla “Celil”in tecellisine ayna olup, saygınlık kazanmak, sadece dünyada değil ahirette de sonsuzluk boyunca devam edecek gerçek saygınlığa ulaşmak demektir. “Celil” ismine araç olmak ise çok daha büyük bir kazanç ve onurdur. Çünkü öyleleri sadece kendileri saygın olmakla kalmaz çevrelerindeki insanları da İslam vasıtasıyla gerçek saygınlığa kavuştururlar. * “İnsanlar arasında birinin celal sahibi olması demek, başkaları üzerinde uygulayıcı gücü olan ve kendisine itaatten başka yol bulunmayan kimse demektir.” Beyhaki, Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 145 * “Bazen ALLAH’ın Celil’ isminin tecellisi gibi görünen olayların içinden, Cemil’ isminin cilveleri çıkar.” Mehmet Dikmen, Esmaü’l-Hüsna, 156 PRATİK BOYUT * “İş hayatında büyümek, yükselmek, para kazanmak ve makam sahibi olmak gibi büyüklükler peşinde koşan insan, “Celil” olan ALLAH’ın emirlerine uyarak şereflenirse, dünya ve ahirretini abad eder. İnsanlar arasında hürmet göreceği bir makam elde eder. Daha iyi ve huzurlu bir hayat yaşar, hayatının hesabını daha kolay verir. Aksi halde, kendini büyük gördüğü ölçüde küçülür. Dünyasını da ahiretini de berbat eder.” Nurettin Ünal, Esmaü’l-Hüsna, 95 * “Bu adın zikrinin gaflet içinde bulunanlara faydası vardır.” Afifüddin Süleymen et-Tilmsani, Esmaü’l-Hüsna, 178 KERİM TEMEL ANLAMI * Kendisi için hiçbir şey yapılmasa da, karşılıksız olarak verendir. * Sebepsiz, vesilesiz ve istenmeden veren. * Üstünlük çeşitlerinin bütününe sahip bulunan. TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * “Cömert olan, övgüye layık vasıfları şahsında toplayan, cezayı gerektiren davranışları affedip suçluyu bağışlayan.” Ebu’l-Kasım ez-Zeccaci, Akt Bekir Topaloğlu, DİA-25, 287 * “Az da olsa işlenen iyi ameli kabul eden.” İmam Matüridi, Akt Musa Koçar, Matüridi’de Esma-i Hüsna, 76 * “Kerim, seni herhangi bir vesileye muhtaç bırakmayandır.” Cüneyd-i Bağdadi, Akt Abdülkerim Kuşeyri, O’nun Güzel İsimleri, 117 * “Verdiğini önemsemeyen. Üstüne düşüp sorgulamayan.” Haris el-Muhasibi, Akt Abdülkerim Kuşeyri, O’nun Güzel İsimleri, 117 “Hilkatini hikmeti ile bezemekte cömertliğinin sınırı olmayan.” Ahmet Yüksel Özemre, Vahye Göre Akıl, 255 * “Kerim, gücü yettiği halde affeden, vaadini yerine getiren, lütfunu umulanın ötesinde gerçekleştiren, kime ne kadar lütufta bulunduğunun hesabını yapmayan, Kendisinden başkasına başvurulmasına rıza göstermeyen, vefasızlığa sitemle mukabelede bulunup, dostluğu bozacak bir karşılık vermeyen, Kendisine sığınanı yüzüstü bırakmayan, aracı ve şefaatçilere muhtaç kılmayandır.” İmam Gazali, Akt Bekir Topaloğlu, DİA-25, 287 * “Kerim, isyan edenleri, tevbelerini kabul etmekte umutsuz bırakmayan ve onları sorguya çekmeden tevbelerini kabul edendir. Kerim, kime ne verdiğine aldırmayan, Kendisinden isteyenleri boş çevirmeyen, Kendisine sığınanları terketmeyen, bir yanlışlık gördüğünde onu açığa vurmadan düzelten, bir iyilik yapıldığında karşılığını veren ve onu gizleyen, eksiksiz ve kusursuz yüce Varlıktır.” Fahrüddin Razi, Akt Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 32 TAMAMLAYICI BİLGİLER * “Ekrem, ALLAH’ın Zat’ıyla ilgili, Kerim’ ise O’nun fiiliyle ilgili bir sıfattır.” İmam Kurtubi, Akt Esmaü’l-Hüsna, 32 * “Kerim, mutlak fayda verendir. Araplar, bol süt veren, sağıcısını yormayan, arkasını çekmeyen ve sütünü tutmayan koyuna iyi koyun’ anlamında şatü’n kerime’ derler. Araplar bu gibi güzel huyları nedeniyle onu bu şekilde adlandırmışlardır. Şüphesiz Yüce ALLAH’ın, Kendi lütuf ve ihsanından insanlara verdiği birçok yararlar, iyilikler ve güzellikler bulunmaktadır. Bu özelliği nedeniyle O, herkesten daha fazla Kerim’ adını hak etmektedir.” Halimi, Akt Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 32 * “Kerim” ismi Kur’an’da iki yerde, “Ekrem” ismi de bir yerde ALLAH’a ait olarak geçer. * “ALLAH’ın kereminin başka bir görünümü de Hz. Muhammed’i peygamber olarak seçmesi, nübüvvet vazifesi ile görevlendirip Kur’an’ı onun vasıtasıyla insanlara öğretmesidir. ALLAH’ın Kendi Zat’ını –ilim sıfatında olduğu gibi A’lem- Ekrem’ olarak vasıflandırması lütuf ve ihsanının sonsuz olduğunu göstermektedir.” İmam Matüridi, Akt Musa Koçar, Matüridi’de Esma-i Hüsna, 77 * “Zü’l-ikram’ ikram sahibi demektir. İkram, nimet verme anlamındaki in’am’ sözcüğünden daha özel bir anlam taşır. İn’am genel, ikram ise özeldir. Çünkü in’am sahibi, kendi fazlından nimeti hak edene verdiği gibi, katında hiçbir değeri olmayan kimseye de verebilir. Kendisine isyan edenlere, emir ve yasaklarına aykırı davrananlara nimet vermesi bunu göstermektedir. Bu tür nimet, ikram olarak adlandırılmaz. Oysa ikram, nimet verenin değer verdiği, sevgi ve saygı gösterdiği kimselere nimet verdiğinde kullanılır. Örneğin velilere verdiği keramet nimetlerini ifade etmek için ekremehu’ ona ikramda bulundu denilir. ALLAH, başkalarına ikram etmediği nimetleri kendilerine ikram ederek onları onurlandırmış, değer vermiş ve üstün makamlarla onları ödüllendirmiştir. ALLAH, nimetini hak edene de etmeyene de verir. Ancak ikramı, hak edenden başkasına vermez. Ahirette nimetini hak etmeyenlere vermediği gibi. ALLAH kullarına bu dünyada ikramda bulunabileceği onu, ahirete de erteleyebilir. Bu durumda O’nun ikramı bütün varlıklar için genel, hakikat ehli için özel olur.” İmam Kurtubi, Akt Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 145 * “Oku! Rabbin en büyük kerem sahibidir.” 96/Alak3 “ Alimlerimiz Cenab-ı Hakk’ın Ekrem’ vasfı hususunda şunları zikretmişlerdir Nice kerim kimse vardır ki, suç esnasında sabır gösterir, tahammül gösterir. Ama onların ihsan ve keremi, suç işlenmezden önceki tarz üzere devam etmez. Halbuki Yüce ALLAH, suç işlendikten sonra da, ihsanını arttırarak devam ettiği için, Ekrem’dir. … Yukarıdaki ayet, kişiyi ihlasa teşvik eden bir özelliktedir. Buna göre mana, bir şeyler umarak okuma, ancak ve ancak Benim için oku ve işini Bana havale et. Çünkü Ben senin hatırına gelmeyecek şeyleri verecek kadar kerim ve cömertim…’ şeklinde olur. Yine mananın, kendini, insanları İslam’a davete ver. Hiç kimseden korkma, çünkü Ben, sana zor sorumlulukları yükleyip de, daha sonra yardım etmemekten münezzeh olan bir Ekrem’im şeklinde olması da muhtemeldir. Bu ifade de ilmin, insan da bulunması gereken sıfatların en kıymetlisi olduğuna dair bir uyarı bulunmaktadır. Buna göre Cenab-ı Hak sana, yoktan var etmek, can vermek, güç kuvvet sahibi kılmak, rızık vermek keremdir ve rububiyettir. Ama Ekrem’ olan ise, sana ilim verendir. Çünkü ilim sonsuz bir şereftir’ demek istemiştir.” Fahrüddin Razi, Mefatihü’l-Gayb-23, 258 * “İbn Teymiye, Oku! Rabbin en büyük kerem sahibidir.’ 96/Alak3 ayetini tefsir ederken şunları söyler Kerem sözcüğü, bütün iyilikleri, güzellikleri ve bağışları kapsayan bir sözcüktür. Her ne kadar tam anlamı karşılıksız vermek’ olsa da bu sözcükle sadece bu anlam kastedilmemektedir. Sözcük başkasına yapılan her türlü iyiliğe, güzel davranışa ve çok hayra işaret etmektedir. Yüce ALLAH, Kendisinin Ekrem’ olduğunu ism-i tafdil üstünlük belirten isim kipiyle haber vermekte ve Kendisini bize böyle tanıtmaktadır. Bu da sadece O’nun sınırsız ve mutlak kerem sahibi olduğunu göstermektedir. Ayette, Rabbin en büyük kerem sahibidir’ denilerek bu isim mutlak olarak zikredilmekte, falandan daha kerem sahibidir’ denilerek herhangi bir sınırlama yapılmamaktadır. Bu ifade tarzı, O’ndan daha üstün bir kerem sahibinin olmadığına ve O’nun kerem konusunda hiçbir eksik ve kusurunun bulunmadığına işaret etmektedir.” İbn Teymiyye, AktEsmaü’l-Hüsna, 31 * “Şükreden, kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden de bilsin ki, Rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. O, çok kerem sahibidir.’ 27/Neml40 Bu ayet-i kerime, ALLAH’ın teşekküre bile muhtaç olmayarak kullarına iyilikte bulunduğunu, bunun da Kendi Varlığında Kerim’ oluşundan kaynaklandığını ifade buyuruyor.” Abdülaziz Hatip, Esma-i Hüsna,205 *“Bilinmelidir ki Kerim’ ismi, iki açıdan Celil’ ismine tabidir. Bunlardan birisi, Celal’ mertebesinin gerektirdiği zıtları birleştirmek özelliğidir. Aynı şekilde Kerem’in eserleri de iyiyi ve günahkarı kuşatır. İkincisi ise, Celil’ isminin azametini işitip kendisindeki küçüklük ve zilletten dolayı böylesine yüce bir Varlığa ulaşmanın imkansızlığını düşünen kimsenin ümitsizliğini bu ismin ortadan kaldırmasıdır.” Sadreddin Konevi, Esma-i Hüsna Şerhi, 135 * “ALLAH’ın, kullara nimetleri hak etmeden vermesi, daha talepte bulunmadan Kendi lütuf ve keremiyle onlara bağışta bulunması, Kerem’ sahibi oluşunun bir göstergesidir. Örneğin dua eden, Ya Kerimü’l-afuv / Ey Affeden, Kerim!’ der. Bu kul, işlediği herhangi bir fenalıktan pişman olup, tevbe ettiğinde ALLAH’ın onu bağışlaması, affetmesi ve o fenalığın yerine bir iyilik yazması, Yüce ALLAH’ın kerem sahibi olduğunu açıkça göstermektedir. ALLAH tevbe eden kulunu bağışlayacağını ve kötülüklerini iyiliklere dönüştüreceğini bize şöyle haber vermektedir Ancak tevbe ve iman edip salih ameller işleyenler İslam’ı yaşayanlar başka. Çünkü ALLAH, onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Ve ALLAH, Gafur’dur, Rahim’dir bağışlaması sonsuz, rahmeti sonsuz.’ 25/Furkan70 Ebu Zer’den rivayet edilen bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber şöyle buyurmaktadır Şüphesiz ben Cennet’e en son girecek kimseyi de, Cehennem’den en son çıkacak kimseyi de bilmekteyim. Bir adam getirilir ve Ona küçük günahlarını gösterin!’ denilir. Bunun üzerine ona küçük günahları gösterilir ve Sen falan gün şöyle yaptın; filan gün şöyle yaptın’ denilir. O Evet!’ der. Çünkü yaptıklarını inkar edemez. İşlediği büyük günahların da kendisine gösterileceğinden korkar. Ancak ona Her kötülük yerine sana bir iyilik verildi’ denilir. Bunun üzerine adam Ey Rabb’im! İşlediğim daha büyük günahlar da vardı, onları burada göremiyorum’ der. Ebu Zer der ki Bu söz üzerine Hz. Peygamber’in güldüğünü gördüm. Öyle ki azı dişleri görünüyordu.’ Müslim Mü’min kullarının basit ve küçük itaatlerine bile büyük sevaplar vermesi, onları överek onurlandırması ve üstün tutması, ALLAH’ın nekadar büyük Kerem sahibi olduğunu gösterir. ALLAH’ın Bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki Ben de size vaad ettiklerimi vereyim.’ 2/Bakara40 diyerek kullarıyla sözleşme yapması, O’nun kerem ve ihsanını gösterir. Yine Yüce ALLAH’ın ALLAH onları sever, onlar da ALLAH’ı severler.’ 5/Maide54 buyurarak kullarını sevdiğini belirtmesi, O’nun ne kadar kerem sahibi olduğunu göstermektedir. ALLAH’ın O ki yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı’ 2/Bakara29 buyurarak, dünyayı ve içindeki bütün nimetleri kulları için yaratması, onların istifadesine sunması; Rabbinizin bağışlamasına ve genişliği göklerle yer kadar olan, ALLAH’a karşı saygılı olanlar muttakiler için hazırlanan Cennet’e koşun!’ 3/Al-i İmran133 buyurarak ahireti onların kalacağı ebedi bir yurt yapması, O’nun ihsan ve kereminin bir başka göstergesidir. ALLAH, kereminin bir göstergesi olarak, göklerde ve yerde bulunan her şeyi bütün insanların hizmetine verdiğini ve onlara boyun eğdirdiğini belirtmiş ve şöyle buyurmuştur Hem göklerde ve yerde ne varsa hepsini Kendi katından bir lütuf olarak sizin hizmetinize veren O’dur.’ 45/Casiye13” Beyhaki, Fahrüddin Razi, İmam Kurtubi, Akt Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 33 * “Kerim” isminin tecellisine ayna olan her yerde ikram görür. * “Kerim” isminin tecellisine araç olan kendisinden istenmeden verir. * “Yüce ALLAH bazı kulları hakkında keremiyle, bazı kulları hakkında da intikamiyle muamele buyurur, emir ve irade O’nundur.” A. Osman Tatlısu, Esmaü’l-Hüsna Şerhi, 123 * “Bir ömür boyu nefislerinin tatminiyle uğraşan ve şahsi çıkar peşinde durmadan koşan kimseler, Kerim’ isminin feyzinden nasipsizdirler; insanlar arasında makbul sayılmadıkları gibi ALLAH katında da değersizdirler.” Alaaddin Başar, Esma-i Hüsna, 112 *“İnsanlar arasındaki cömertler, ALLAH’ın keremine daha çok mazhar olmuş olanlardır. Onların hediyesi bizzat cömertlik olmuştur. Bunlar, başkalarına bir şeyler veremeyince veya yardım edemeyince hoşnut olmayanlardır.” Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 104 *“Abdülkerim Kerim olan ALLAH’ın kulu o kuldur ki, ALLAH’ın sonsuz cömertliğine şahit olup buna göre yaşayandır. Böyle bir kimse ALLAH’ın cömertliğinin ne olduğunu tam kavrayarak bize verilenlerin hiçbirinin aslen bizim olmadığını bilendir. İlahi ikramlara mazhar olan kim olursa olsun o nimetlere layık değildir ve onları kesinlikle hak etmiyordur. Fakat ALLAH hatalarımızı ve zaaflarımızı kapatır; aynen Abdülkerim de etrafındakilerin hatalarını görmezden gelerek onları başkalarından saklar. ALLAH’ın bizim nankörlüğümüzü affetmesi gibi o da benzer halleri affeder. İnfitar Suresi’nde 6-7. Ayetlerde şöyle buyurulmaktadırEy insan! Kerim olan Rabbine karşı seni aldatan nedir? O Rab ki, seni yarattı, düzenledi ve sana ölçülü bir biçim verdi.’ Rivayet edilir ki Hz. Ömer bu ayeti duyduğunda Doğrudan Senin keremindir ey Rabbim!’ dedi. Muhyiddin İbn-i Arabi Hazretleri Hz. Ömer’in bu yorumunun maksadının, insanların dikkatini, şımarık çocuklarınkine benzeyen hallerine dikkat çekmek olduğunu söylemiştir. Kerim olan ALLAH’ın ölçülemeyecek çoklukta olan nimetlerine kıyasla kulun günah ve isyanı küçülür ve önemsiz kalır. Merhamet ve ihsanın kendisinde tecelli ettiği bir kul, vermede sınır tanımaz ve hediyelerine mazhar olan insanların teşekkürsüzlüklerinde kusur bulmaz.” Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 105 RAKİB TEMEL ANLAMI * Her şeyi kontrolu altında bulunduran, kaydeden, Kendisinden hiçbir şey kaybolmayan ve koruyan “Şanıma yemin olsun ki, insanı Biz yarattık. Ve nefsinin ona neler fısıldadığını biliriz. Çünkü Biz insana şah damarından daha yakınız.” 50/Kaf16 * “Rakib, gizlilikleri ve sırları bilen, görendir. O, her şeyi bilen ve görendir. Hiçbir söz ve konuşma O’na gizli değildir” Fahrüddin Razi * “Rakib, sinelerde saklı olanı ve her canlının yaptıklarını bilen, varlıkları koruyan ve onları en güzel bir sistem ve düzenle yönetip varlıklarını devam ettirendir.” Sa’di TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * Bir şeyin ortaya çıkışını ve gerçekleşmesini gözeten. TAMAMLAYICI BİLGİLER * “Rakip” Kur’an’da üç yerde ALLAH’ın ismi olarak geçmektedir. * “Kulun imanının en üstünü, nerde olursa olsun, ALLAH’ın onunla birlikte olduğunu bilmesidir.” Tirmizi, Akt Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 571 * “O’nun kullarının hallerine şahit olması, yaratıklarını korumasının gerekliliğinden kaynaklanır, böylelikle kulları da, bütün vakitlerinde O’nu gözetirler.” Sadreddin Konevi, Esma-i Hüsna Şerhi, 137 * “İnsanla sorumlu meleğin Rakib’ olarak isimlendirilmesi de bu anlamdan dolayıdır İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında gözetleyen, yazmaya hazır bir melek bulunmasın.” 50/Kaf18 Abdülkerim el-Kuşeyri, O’nun Güzel İsimleri, 119 * Meşhur Cibril hadisinde, Cebrail, Efendimiz’e O’na binler selam “İhsan nedir?” diye sordu. Efendimiz şöyle cevap verdi “ALLAH’ı görüyor gibi ibadet etmendir. Çünkü sen O’nu göremiyorsan da O, seni görmektedir.” Buhari, Müslim * “Saygı duyduğun bir adam sana sürekli baksa kötü bir iş yapamazsın, hep güzel işler yapmaya çalışırsın. Rabbin saygın bir adamdan daha mı önemsiz? Eğer Rakib’ isminin cilvesini üstünde hissetseydin, ömrünü hayırlı ameller yaparak geçirir, günahlardan uzak dururdun. Başkasının ne dediğine fazla ömem vermez, Rabbini razı etmenin yollarını arardın.” Ömer Sevinçgül, ALLAH, 79 * “Murakabe, kulun gizli ve açık bütün durumlarını Yüce ALLAH’ın gözetlediğini kesin olarak bilmesi ve bunu devamlı aklında tutmasıdır.” İbn Kayyım * “Kendisi ile ALLAH arasındaki ilişkiyi takva ve murakabe ile güçlendirmeyenler, keşif ve müşahadeye ulaşamazlar.” Ceriri * “Bazı arifler şöyle söylemişlerdir ALLAH, aklına gelen şeylerde bile ALLAH’ın Rakib’ olduğunu unutmayanların organlarını yanlış hareketlerden korur.” * “Kendi nefislerinde murakabeyi gerçekleştirenler, bir anı bile Rablerinden gafil geçirmekten korkarlar.” Cüneyd-i Bağdadi * “Murakabenin göstergesi, her durumda ALLAH’ın indirdiklerini tercih etmek, O’nun yücelttiklerini yüceltmek, küçük gördüklerini küçük görmektir.” Zün’nun-i Mısri *“Tasavvuf iki kural üzerine bina edilmiştir. Nefsini daima ALLAH’ın gözetimi murakabesi altında tutmak, dışını da İslam’a uygun hale getirmektir.” Ceriri * “Murakabe, açık ve gizli bütün hallerini ALLAH için arındırmaktır.” İbrahim el-Havvas * “Ebu Hafs, Ebu Osman en-Nisaburi’ye şöyle tavsiyede bulunur Öğüt vermek için insanların arasına oturduğunda, öncelikle kendi kalbine ve nefsine öğüt ver. İnsanların seni dinlemek için toplanmalarına aldanma. Bil ki onlar senin sadece dışını gözetlemekte, Yüce ALLAH ise hem dışını hem de içini gözetlemektedir.” Akt Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 176,177,178 * Kulun, nefis ve şeytanın kendisinin başlıca düşmanları olduğunu bilip, onlardan uzak durması Rakib isminin tecellisi sayesindedir. * “ALLAH’ın bu sıfatının ışığında insanlar, sevgi dolu merhametli gözetleyici olan Rakib’ olan ALLAH’a ek olarak ölümcül düşmanımız olan diğer iki gözetleyicinin daha olduğunu bilmelidir. Bunlar, uygun bir anı ve zayıf noktanı bularak sana saldırmak, sahip olmak, işkence etmek ve seni öldürmek için daima gözetleme halindedir. Bu iki uyanık düşman, mel’un şeytan ve doymaz bir egoist olan nefistir. Kuvvet ve istidadınızda bulunan bütün farkındalığı açığa çıkarmayı dilemeli ve sizi dört yanınızdan ve içinizden kuşatmış olan bu iki düşmanın hareketlerini her an gözetlemelisiniz.” Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 106 * “Bu ismin hakikatleriyle tam olarak vasıflanan kimsenin rabbani ilmi ve müşahedeye dayanan irfanı daima artma halindedir.” Sadreddin Konevi, Esma-i Hüsna Şerhi, 137 * “Anlatıldığına göre İbn Ömer, koyun gütmekte olan köle bir gencin yanından geçer ve ona Bana bir koyun sat!’ der. Köle genç Bu koyunlar benim değil’ deyince İbn Ömer Onu kurt yedi dersin’ der. Köle genç Peki ALLAH nerede?’ diye cevap verir. Bunun üzerine İbn Ömer, bu genç köleyi ve koyunları sahibinden satın alır. Sonra da genci azad eder ve aldığı koyunları ona bağışlar. İbn Ömer uzun süre boyunca gencin söylediği Peki ALLAH nerede?’ cümlesini tekrarlar.” Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 179 * “Sufilere göre murakabe; kulun kalbiyle Yüce ALLAH’ı zikretmesinin kula galip olmasıdır. Kulun, kalben sürekli bir şekilde Yüce ALLAH’ın kendi haline muttali olduğunu bilmesi, her nefesinde Yüce ALLAH’ın cezalandırmasının şiddetinden korkması, her anda O’ndan heybete düşmesidir, murakabe.” * Büyük velilerden Sehl-i Tüsteri anlatıyorKüçük yaşta geceleri uyumaz namaz kılardım. Gündüzleri de oruç tutardım. Dayım Muhammed Sevvar, benim bu halimi görür ve memnun olurdu. Kendisi, zamanının büyüklerindendi. Bir gün, huzuruna varıp “Ey alem şeyhi” dedim, “bana öyle haller oluyor ki, gönlüm belli bir şeyde karar kılmıyor, ne yapmamı emir buyurursun?“Ey Sehl!” buyurdu, “daima ALLAH ile ol! Rabbini zikret!” Sordum “O’nu nasıl zikredeyim?” Buyurdu ki “Uykuya dalarken, uykudan uyanınca, otururken, yürürken hep şu kelimeleri söyle ALLAH benimledir. ALLAH beni görür. ALLAH benim şahidimdir.’ Onun emri üzere ben bu kelimelere devam etmekteydim. Bunlar, bana öyle bir manevi neş’e ve zevk veriyordu ki, çok kere cezbeye tutuluyordum. Aradan bir sene geçmişti. Bir gün bana dedi ki Oğlum, sana öğrettiğim o kelimeleri sakın kabre kadar aklından çıkarma ve onlara devam et. Bir kimse Yüce ALLAH ile beraber olursa, ALLAH onun bakıcısı ve şahidi olur. Artık o kimseden Rabbine karşı bir isyan ortaya çıkmaz.” *Bu isim özellikle emniyet ve istihbarat türü işlerle meşgul olanlar için bir çeşit İsm-i galiptir. PRATİK BOYUT “Bu isme mazhar olmuş kişiden başka kimse kendisi ve etrafındakilerin tam olarak şuurunda ve kontrolünde değildir. … Bu ilahi isim, kendisine ihsan ve yakin hediyesi verilmiş Mü’minin virdidir. Onlar ALLAH’ı göremeseler de ALLAH onları her an görmektedir. Sadece suretlerini ve hareketlerini değil, bütün düşünce ve hislerini de böyle bir kimse gizli bir mekanda bir ay boyunca bu ismi yapabildiği kadar çok zikretse kalp gözü başkalarının göremediği sırları görür. Hatta hayvanların, bitkilerin ve cansız varlıkların Cansız gözüken şeylerin lisanını kimse bir şeyi yanlış yere koymuş olsa veya kaybetse, bu ismi okumak bulmasına yardımcı olabilir.” Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 107 * “Hamile bayanların doğum zahmetinden kurtulmak için bu ismi çok okumaları tavsiye edilmiştir.” Mehmet Dikmen, Esmaü’l Hüsna, 161 MUCİB TEMEL ANLAMI * İsteyenlerin isteklerini, dua edenlerin dualarını hikmetine en uygun olan biçimde kabul eden. Mutlaka cevap veren “Rabbiniz buyurdu ki Bana dua edin, size karşılık vereyim.” 40/Mü’min60 TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * Sıkıntıda ve darda olanların imdadına yetişen “Celalim hakkı için, Nuh Bize yalvarıp yakardı. Biz de duayı ne güzel kabul ederiz.” 37/Saffat75 * “Mucib’, kesen’ anlamına gelir. Yani, Kendisi ile dua edenin arasını kabul ile’ kesendir. Buna göre ALLAH, dua edenin duasını hemen kabul etmekte ve imdadına yetişmektedir.” İmam Kurtubi, Akt Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 283 * “İsteyene arzu ettiği şeyi yetiştiren. Buna ALLAH’tan başkasının gücü yetmez.” Halimi, Akt Suat Yıldırım, Kur’an’da Uluhiyyet, 225 * “Kullarının Tevhid’le ilgili iştiyak ve dileklerine icabet eden.” A. Yüksel Özemre, Vahye Göre Akıl, 256 TAMAMLAYICI BİLGİLER * “Mucib” isminin gereği olarak ALLAH’ın kulların dualarına cevap vermesi o duaların aynen kabul edileceği anlamına gelmez. Çünkü insan bazen bilmeden kötü ve yanlış şeyler de isteyebilir “İnsan hayra dua ettiği gibi, şerre de dua eder. İnsan, çok acelecidir.” 17/İsra11 Fakat “Mucib” ismi sayesinde ALLAH bu türlü isteklere aynen cevap vermez, onları belki kulun akıl edip de isteyemediği fakat kişinin kendisi hakkında gerçekten hayırlı olan lütuflarla değiştirir ve insana onları verir. Aynen Kur’an’ın dediği gibi “Bazen hoşlanmadığınız bir şey hakkınızda daha hayırlıdır. Ve hoşlandığınız bir şey de hakkınızda kötü olabilir. ALLAH bilir, siz bilmezsiniz.” 2/Bakara216 * Dua edebi konusunda Kur’an, önemli bir noktaya dikkat çeker “Rabbinize yalvara yalvara ve gizlice dua edin. Çünkü O, haddi aşanları sevmez.” 7/A’raf55 İmam Kurtubi’ye göre duada haddi aşma şu başlıklar altında toplanabilir 1-Yüksek sesle, bağıra çağıra dua etmek. 2-Olmayacağı kesin olan şeyleri istemek. 3-Günah olan bir şey için dua etmek. 4-Uyaklı, asılsız şiirimsi ve İslam’ın onaylamayacağı kelimelerle dua etmek. En makbul dua en içten olan duadır. Ayrıca bağıra çağıra dua etmek, riya ihtimali olduğundan ve kulluk edebine de uymadığından mekruh sayılmıştır. Dua, sessizce, adeta insan ile Rabbi arasında bir sır gibi yapılmalıdır. * Dua edebi ve duanın kabul şartları konularında Efendimiz’in şu uyarılarının dikkatle gözönünde bulundurulması gerekir “Dua edene istediği şey, ya bu dünyada hemen verilir ya ahirete bırakılır ya da üzerinden istediği iyilik kadar kötülük giderilir.” Müsned; “ALLAH’a kabul edileceğinden emin olarak dua ediniz. Biliniz ki ALLAH, gaflet ve oyun içinde olan kalbin yaptığı duayı kabul etmez.” Tirmizi * “Şunu bil ki, duaların kabul edilmesi bir takım şartlara bağlıdır. Bu şartların bir kısmı dua edenin durumuyla, bir kısmı dua edilen ve istenen şeylerle, bir kısmı da zaman ve mekânla ilgilidir. Duanın kabul edilmesine mani olan şeyler ise sayılamayacak kadar çoktur.” İzz b. Abdüsselam, Akt Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 284 * “Mucib bir Rabbin var senin. Dualarına icabet eder, cevap verir. Yakarışlarını karşılıksız bırakmaz. Seni umursar, duyarsız davranmaz. Tabirlerimi hoş gör, adeta duygulu, duyarlı, hassas bir ilahtır Rabbimiz! Bir düşün, böyle olması da ne kadar güzel! Sen Rabbim!’ dedin mi, ALLAH da manen Kulum!’ diyor, seni dinliyor, sana icabet ediyor. Bu şeref yetmez mi sana? Bu güzelliği keşfettiğim günden beri Rabbimi pek yakın hissediyorum kendime. Uzaklarda bir otorite yerine benim can dostum oldu adeta. Ona derdimi, sevincimi anlatabiliyor, kalbimin en ince hissiyatını dile getirebiliyorum. Biliyorum sesimi işitiyor, beni dinliyor, arzularımı biliyor. Sadece benimle mi ilgileniyor? Hayır! Bir karıncanın bile hal diliyle ettiği duasını cevapsız bırakmıyor.” Ömer Sevinçgül, ALLAH, 97 * “Gizli-açık her çağrıya daima icabet etmesi ALLAH’ın şanından, yüceliğindendir. ALLAH, dua mahiyetinde akıldan geçen tek bir düşünceyi dahi asla karşılıksız bırakmaz, boşa çıkarmaz. ALLAH’tan başka duaları duyan ve onlara icabet edebilen yoktur. ALLAH, Kendisinden başka hiç kimsenin duaya icabet edemeyeceğini, insanlara yardım edemeyeceğini şöyle bildirmiştir ALLAH’tan başka yalvardıklarınız da sizler gibi kullardır. Onların ilah olduğu iddianızda Doğru iseniz, çağırın onları da size cevap versinler.” 7/A’raf194 Süleyman Bosnalı, O’nun Adıyla, 122 * “Nur Külliyatında, istidat lisanıyla yetenek diliyle bütün tohumlar tarafından ve ihtiyaç-ı fıtri lisanıyla doğal ihtiyaç diliyle bütün hayvanlar tarafından ve lisan-ı ızdırari ile zorda kalmışlığın diliyle bütün muztarlar zorda kalmışlar tarafından edilen duaların makbuliyeti’nden söz edilir. Bu ifadeden, duanın diğer üç çeşidini de öğrenmiş bulunuyoruz İstidat lisanıyla dua’, fıtri ihtiyaç lisanıyla dua’, ve ızdırar lisanıyla dua’ Bütün çekirdekler, tohumlar, yumurtalar, nutfeler istidat lisanıyla dua ederek, bu istidatlarının yeteneklerinin potansiyel durumdan eylemsel duruma çıkmasını talep ederler. Yeryüzünde sergilenen bütün hayvan ve bitki türleri, bu dualara cevap verildiğini ilan eder ve Mucib’ isminden birer tecelli taşırlar. Fıtri ihtiyaçlarla yapılan dualara iki örnek Göz, görme fıtratındadır, yani yaratılışında görme vardır ve görmek için de ışığa muhtaçtır. Aynı şekilde mide hazmetme fıtratındadır ve rızka ihtiyacı vardır. İşte bu dualara cevap verilerek, güneş bir ışık kaynağı yapılırken, yeryüzü de rızıklarla doldurulmuştur. Izdırar lisanıyla yapılan dua ise çaresizlik içinde kıvranan, tutunacak hiçbir dalı kalmayan ruhların halis bir iltica ile ALLAH’tan yardım dilemeleridir. Bunun en çarpıcı örneği, Yunus aleyhisselamın balığın karnında yaptığı duadır ve bu dua hemen kabul edilmiştir.” Alaaddin Başar, Esma-i Hüsna, 115 * “ALLAH, her duayı işitir ve kabul eder. Dualar üç türlüdür. Dil ile, fiilen, hem dil ile hem de fiilen yapılan dualar. Gayrımüslimlerin keşif ve icadları, fiilen yaptıkları dualardandır. Onlar laboratuvarda, atölyede, fabrikada, tezgahta çalışmışlar; bu emekleri fiili dua yerine geçmiş; ALLAH da bu dualarını kabul etmiş ve sanayide ilerlemelerini; pek çok keşifler ve icadlar yapmalarını nasip etmiş. Müslümanlar dil ile bol bol dua ediyorlar fakat fiil ile dua edenlerin sayısı az. En güzeli, hem dil ile hem fiili olarak yapılan dualardır. Bir çiftçi; Ey rızkımı veren Kerim olan ALLAH’ım! Rızkımı arttır.’ Demenin yanısıra tarlasını en iyi şekilde sürüyor, yani yabani otlardan temizliyor, gübreliyor, tohumun kalitelisini seçebiliyor, çiftçiliğin esaslarını bilip uyguluyorsa; ALLAH onun yaptığı dil ve fiili dualarını kabul eder, en iyi ve bol mahsulü ona nasip eder. Bir hasta doktora Hastayım, bana şu ilacı ver’ dese, doktor onu muayene eder bakar ki, hastanın istediği ilaç fayda yerine zarar verecek, bir başka ilaç verir. Hasta der ki Doktor benim isteğimi kabul etmedi’ Oysa doktor onun isteğini, duasını daha güzel bir şekilde kabul etti. Aslında o hasta ilacı istemiyor. Sağlık istiyor, hastalığının geçmesini istiyor. Doktor bunu bildiği için, onun istediğini değil, derdine derman olacak ilacı verdi.” Nurettin Ünal, Esma’ül Hüsna, 100 * “Yüce ALLAH, Kendisinden ne istendiğini işitir. İsteyeni ve istediği şeyi bilir, dilerse o anda verir; dilerse bir zaman sonra verir, dilerse hiç vermez. Bazan ihtiyaçlarını ortadan kalkması için, şuna buna başvurmak niyetinde bulunan bir kulunun ihtiyaçlarını, onun başvurmayı düşündüğünden farklı yerlerden gönderir. Bu şekilde, o kulunu isteme zilletinden korur. Bazen de bir kulunun dostları, sevenleri birleşir, onun pürüzlü işlerini düzeltmek ve yoluna koymak için elbirliğiyle çalışırlar da hiçbir şeyi başaramazlar. Sonra ALLAH, o işleri başka yollarla halleder, kulunu minnet yükü altında kalmaktan kurtarır. Kısacası, ALLAH’ın her kuluna ayrı bir muamelesi vardır. Kula yaraşan istemektir. Ondan sonra kendi hakkında, Hak’dan ne muamele ortaya çıkarsa, ona memnunlukla razı ve teslim olmaktır.” Tatlısu, Esmaü’l-Hüsna Şerhi, 127 * “Avam; para, pul, karı, koca, apartman ister. Havas seçkinler; parayı, sevap yapıp fakirlere dağıtmak için, ilmi öğretmek için ister. Hassu’l-havass yani tevhid ehli bilir ki, kaza ve kaderin sırları vardır. Hak eğer nasip ettiyse o iş muhakkak olur. Nasip etmediyse kul ne kadar isterse olmaz. Onlar her namazı dua etmeden, sadece şükürle bitirirler. Burada bir incelik vardır. Birisine bir lira harçlık verseniz size teşekkür eder. Ertesi gün siz bir şey vermeden teşekkür eder, dua eder. Hemen kerem eliniz cebinize gider. Yine verirsiniz. Bu, onun şükrünü istemek demektir. Cenab-ı ALLAH, Kendi ululuğu oranında vericidir.” Tura, O’nun Güzel isimleri, 97 * “İslam bilginleri, duaların kabul edilmesinde, dua edilirken yaşanan şuur yoğunluğunun önemine dikkat çekmişlerdir. Böyle bir durumda ALLAH, insan şuurunun yoğunlaştığı tek konu olur. Kulun zihninden O’nun dışındaki bütün ilgi ve istekler silinir. Kur’an bu durumu, kişinin dini ALLAH’a has kılması’ olarak tanımlamaktadır. Fahreddin er-Razi, bu ismin kula yansıttığı görevin Ey iman edenler! Sizi, size hayat verecek şeylere çağırdığı zaman, ALLAH’a ve Rasuü’ne uyun! Ve bilin ki ALLAH, insan ile onun kalbi arasına girer! İsterse arzusunu gerçekleştirmesini önler. Ve siz mutlaka O’nun huzurunda toplanacaksınız.’ ayetinde özetlendiğini belirtmektedir.” Metin Yurdagür, Esma-i Hüsna, 163 * “O, Kendisine dua etmeden önce kulunun duasını kabul eder ve ona hak ettiğinden fazlasını verir. … Dua, Ey ALLAH!’ tarzında bir seslenişten ibarettir. Fakat bu seslenişe Lebbeyk/Buyrun’ diye karşılık verilmesi, dua eden herkes için öncelikle Hak tarafından gelir; bunun ardından olacak şeyler ise, duanın dışındadır. Dua ve seslenişin ardından kulun söylediği ihtiyaçlar ise, aklına gelen ve dua etmesine neden olan şeylerdir; duaya karşılık veren bu talep edilen şeyleri vermeyi taahhüt etmez; dilerse verir, dilerse vermez.” Sadreddin Konevi, Esma-i Hüsna Şerhi, 139,140 PRATİK BOYUT * “Mucib” Kur’an’ın sadece bir ayetinde ALLAH’ın ismi olarak geçer “Ondan bağışlanma dileyin geçmiş günahlarınız için. Sonra da Ona tevbe edin gelecek günahlarınız için. Çünkü Rabbim kullarına yakındır, Mucib’dir.” 11/Hud61 Bu ayetteki vurguya dikkat ettiğimizde görürüz ki, “Mucib” ismi özellikle günahların bağışlanması ve insandaki günah işleme yeteneğinin düzeltilmesi açısından işlevseldir. * Mü’min, Mucib isminin hürmetine kendisine yapılan davetlere ve kendisinden yapılan isteklere bütün gayretiyle olumlu cevap vermeli hele cimrilik ve kibir gibi sebeplerle bunları reddetmemelidir. * Mucib isminin zikrine devam eden kişinin bütün hayırlı dualarının ALLAH tarafından kabul edileceği umulur. * “Abdülmucib’ Mucib olan ALLAH’ın kulu o kuldur ki, Ahkaf Suresi’nde 31. Ayet geçtiği şekliyle ALLAH’ın çağrısını işittiği zaman icabet edendir Ey halkımız! ALLAH’a davet edene uyun ve ona iman edin.” Kul bu daveti kabul ettiğinde ALLAH da onun davetine uyar. Mucib’ sıfatı işte o zaman kulda da kendini gösterir. Abdülmucib’ davet edince herkes icabet edip gelir; çünkü o, ALLAH’a icabet etmiştir, böylece de herkes ona icabet eder. yüce ALLAH bunu Bakara Suresi’nde 186. ayet teyit etmektedir Eğer kullarım Beni senden sorarlarsa, bilsinler ki Ben çok yakınım. Bana dua ettiğinde dua edenin duasına cevap veririm. O halde onlar da Benim emrime uysunlar ve bana iman etsinler ki doğru yola gidebilsinler.” Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 108 * “Bu ismin zikredilmesi onu zikredenin gıybetinin edilmesinin ve aleyhindeki iftiraların önünü alabilir.” Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 108 VASİ TEMEL ANLAMI * Yaratılarının kendilerini ve onlara sunduğu nimetlerini, hikmeti ve rahmeti gerektirdiği zaman sonsuz iradesi ve kudretiyle istediği kadar genişletendir. * İlmi, her şeyi ve her türlü bilgiyi kapsayan, olanı da olmayanı da bilen. * “Zatı, isimleri, vasıfları, fiilleri ve eserleri sınırlandırılamayan.” A. Yüksel Özemre, Vahye Göre Akıl, 258 TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * Dilediklerini rahmetiyle çepeçevre kuşatan “Rahmetim ise herşeyi kaplamıştır. Onu, Bana karşı saygıyla dopdolu olup, günahtan sakınanlara muttakiler, zekatı verenlere, ayetlerimize inananlara yazacağım.” 7/A’raf156 TAMAMLAYICI BİLGİLER * “Vasi” nin sözlük anlamı “genişleten” dir. * “Vasi”, Kur’an’da dokuz yerde ALLAH’ın ismi olarak geçmektedir. * Bu isim Kur’an’da, bilimsel bir mucize örneği olarak, kainatın genişlemekte oluşundan söz eden ayette geçmektedir “Göğü gücümüzle Biz kurduk. Şüphesiz Biz onu genişleticiyiz.” 51/Zariyat47 * “ALLAH’ın kainata koyduğu kanunların hepsinde Vasi’ ismi tecelli eder. Canlıların yaşaması için yaratılan cihazların hepsi de Vasi’ ismini yansıtır. Şöyle ki ALLAH yarattığı tüm varlıkların istisnasız rızıklarını da yaratmıştır. Yaşamaları için onlara lazım olan ağız, burun, göz, kulak gibi temel cihazları da, ihtiyaçlarına göre yaratıp her varlığa ayrı ayrı takmıştır. Bu genelleme ve kapsamlılık, ALLAH’ın Vasi’ isminin tecellisindendir.” Mehmet Dikmen, Esmaü’l Hüsna, 167 * “Vasi ayrıca ALLAH’ın tahammülünün sonsuzluğu olarak ta yorumlanmıştır. Hakk Teala’nın hoşgörü ve af ummanının genişliği içinde insanlığın yanlışları ve günahları ancak birer çöp hükmündedir. Vasi’ye bir işaret de O’nun mahlukatının sonsuz çeşitliliğindedir. İnsanlara bir bakın; hepimiz aynı unsurlardan yaratıldığımız halde hiçbir iki yüz veya hiçbir iki ses tam bir ayniyet arzetmez. Her zerreyi kapsamına alan Hakk’ın vasiliği, aramızda bulunan ve kendilerinden birçok insanın istifade ettiği ehl-i ilimde; alemin dört köşesinde muhtaçlara el uzatan servet sahibi cömertlerde; ayrıca köşe bucağa uzanan adalet hisleriyle büyük bir güven temin eden ve merhamet, nezaket, letafet ve sabır abidesi olan insanlarda da zuhur eder. insanda bulunan diğer tüm şartsız ve sınırsız güzel sıfatlar hep Vasi’nin yansımalarıdır. Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 109 PRATİK BOYUT * Kul bu ismin zikrini yapar ve ALLAH tarafından kabul edilirse darlık ve sıkıntıdan ferahlığa, yokluktan varlığa, esaretten hürriyete kavuşur. * “Abdülvasi Vasi olan ALLAH’ın kulu o kuldur ki, onda her şeyin içkin olduğu bir hikmet ve irfan vardır. Varlığı insan oğlunun yükselme emelinde olduğu bütün mertebeleri içerir. O da kendi yeteneğince öyle bir enginliğe ermiştir ki hiçbir kısıtlama onu sınırlayamaz. Taşıyamadıklarını hissettikleri, büyük iş yükleri ve sorumlulukların altında olanlar bu ism-i şerifi zikre müdavim olurlarsa bir kuvvet ve hafifleme bulabilirler. Haset ve intikam illetlerine tutulanlar bu ismin zikrinde aradıkları şifayı bulabilirler.” Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 109 HAKİM TEMEL ANLAMI * Her şeyi olduğu gibi, gerçek haliyle bilen “Şüphesiz her şeyi bilen ve sonsuz hikmet sahibi ancak Sensin.” 2/Bakara32 * “Her şeyin en iyi yönünü en üstün bir ilimle bilen.” İmam Gazali, Akt Metin Yurdagür, Esma-i Hüsna, 165 * “Hakîm’, hükmünde ve yönetiminde yanılmayandır; yahut peygamber göndermek dahil bütün fiillerinde uygun olanı yapan, hiçbir hatası olmayıp daima isabet edendir.” İmam Matüridi, Akt Bekir Topaloğlu, DİA-15, 181 TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * Hükümlerini tam bir isabetle veren. * Gerekeni, en güzel ve en yararlı biçimde yerine getiren. * “Hakîm’ her şeyi kendi yerine indiren ve yerli yerine yerleştiren demektir.” Sadreddin Konevi, Esma-i Hüsna Şerhi, 144 * “Doğru olandan başkasını söylemeyen ve yapmayan.” Halimi, Akt Suat Yıldırım, Kur’an’da luhiyyet, 177 * “Gazzali, Hakîm’i, varlıkların en yücesini, en üstün ilim ile bilen’ şeklinde tanımlamış, varlıkların en yücesi’ ile zat-ı ilahiyeyi, en üstün ilim’ ile de ezeli, ebedi olan ve gerçek ilimlerle uyum halinde bulunan ilahi ilmi kastettiğini söylemiştir. Buna göre Hakîm’, kendini bilen demek olur.” Bekir Topaloğlu, DİA-15, 181 * “Ebu Süleyman el-Hattabi Hakîm’in fiili yönüne ağırlık vermiş ve bu ismin manasını, nesneleri ölçülü yaratan, kendilerine has fonksiyonları kusursuz bir şekilde yerine getirmelerinin yöntemini kuran’ şeklinde belirlemiştir.” Bekir Topaloğlu, DİA-15, 181 * “Hikmeti, takdirinin önünde olan.” A. Yüksel Özemre, Vahye Göre Akıl, 255 * “Alimler, ALLAH’a dayandırılan hikmet için ilim ve amelde yani fiilde erginliğin doruk noktasında bulunmayı temel anlam olarak kabul etmişlerdir. Buna göre Hakîm’in bir manası, bütün nesneleri ve olayları en üstün ilimle bilen’, diğeri de bütün tabiat nesnelerini ahenkli, sağlam ve sanatkarane yaratıp sürdüren’ şeklinde ifade edilebilir.”Bekir Topaloğlu, DİA-15, 181 TAMAMLAYICI BİLGİLER * “Bütün sözleri ve fiilleri adalete, ilme ve teenniye hilm uygun olan.” Halil b. Ahmed, Akt Bekir Topaloğlu, DİA-15, 181 * Hâkim’, zulmü önleyen; Hakîm’, saçmalığı ve yanlışlığı önleyendir. * “Hakîm” Kur’an’da 91 yerde ALLAH’ın ismi olarak geçer. * “Kelam alimleriyle esma-i hüsna şarihleri, Hakîm’in ilimde ve fiilde kemal’ şeklinde ifade edilebilecek temel anlamından hareket etmiş, bazıları ilimdeki hikmete, bazıları da fiildeki hikmete ağırlık vermiştir.” Bekir Topaloğlu, DİA-15, 181 * “Dünya hayatı ALLAH’ın Hakîm’ isminin tecelli yeridir. Ahirette ise, doğrudan doğruya ilahi kudret tecelli eder. Bu sebeple dünya darü’l-hikmet’, ahiret darü’l-kudret’tir denilmiştir. Dünyada ALLAH’ın kudreti doğrudan ortaya çıkmaz. İlahi kudrete sebepler, perde edilmiştir. Dolayısıyla ALLAH’tan bir şeyin olmasını dileyen kimselerin, sadece O’nun kudretine dayanmaları yeterli değildir. ALLAH’ın kainata koyduğu sebeplere de riayet etmeleri, eşyaya konulmuş hikmet kanunlarına boyun eğmeleri de şarttır. Aksi takdirde başarı elde etmek mümkün değildir.” Mehmet Dikmen, Esmaü’l Hüsna, 169 * “ALLAH’ın sana haram kıldıklarına bir bak; her biri ayrı bir musibettir! ALLAH bu musibetleri, felaketleri yaratmıştır ve O helal ile beraber haramı da yaratandır. Ama haramı yasaklamış, helale de izin vermiştir. O, ayrıca sana itaat etme kuvvetini ve itaatsizliğe meyletme zaafını da verendir. Seni tercihinde serbest bırakmıştır. Bu imtihan sırrı senin imanlı veya imansız oluşunu O’na göstermek için değildir; ALLAH senin her şeyini daha seni yaratmadan evvel biliyordu! İmtihan, sen ve etrafındakiler içindir; imtihanla hem sen kendini bilirsin hem de etrafındakiler seni bilirler.” Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 110 * “Bir kul ibadet amacıyla, Yüce ALLAH’ın sonsuz hikmet deryalarını düşünür, sezebildiği kadar görür, görebildiği kadar imanı kuvvetlenir, parlaklığı artar. Mesela, vücudumuzun devamı için alacağımız gıda girişiyle, vücudumuza zararlı maddeleri atacağımız çıkış yerinin yaradılış tarzını düşünmek bile insanı Ya Rabbi! Ne büyüksün, ne Hakîm’sin!’ demeğe mecbur eder. öyle ya evvelkisi gözlerimize ve burnumuza yakın yaratılmıştır. Çünkü yemeğin nefasetini görelim, duyalım, iştahımız artsın. Bir de eğer yemekte zararlı bir madde varsa veya ekşimiş ise atalım. Fakat iğrendiğimiz dışkıların çıkışı da duyu organlarımıza mümkün olduğu kadar uzak yaratılmıştır.” A. Osman Tatlısu, Esmaü’l-Hüsna Şerhi, 133 * Hikmet, görünürdeki sebeplerin ötesindeki gerçek ve derin sebep; yaratılmışların hayrına ve yararına olan şey. * “Hikmet; zamanla, mekanla değişmeyen hükümlerdir.” Nurettin Ünal, Esma-ül Hüsna, 105 * “Hikmet, varlıkların gerçekliklerini bilip, gereğince amel etmek demektir. ALLAH için hikmet, O’nun varlıkları bilmesidir. İnsanlar için hikmet, ALLAH’ı tanıyıp hayırlar işlemektir. Hikmet, ilahi gerçekliğin sırlarının ilmidir. İlim ve akıl sayesinde gerçeğe isabet etmek demektir. Eşyayı son derece sağlam yaratmaktır.” Ragıb el-İsfahani, Akt Süleyman Bosnalı, O’nun Adıyla, 124 * “Hikmet, bir şeyi yapanın onu ne için yaptığıyla ilgilidir. Yani hikmet, yapanın yapma amacıyla ilgili bir kavramdır. Dolayısıyla bir amaç için yapmayan kimse hakkında hikmet düşünülemez. Hikmeti kabul etmeyen, ALLAH’a tam anlamıyla hamd edemez, O’nu eksikliklerden münezzeh tutamaz.” İbn Kayyım, Akt Esmaü’l-Hüsna, Edisyon,111 * “Yüce ALLAH’ın hiçbir işi hikmetsiz ve faydasız değildir. Fakat gerek emir ve yasaklarındaki, gerek işlerindeki hikmet ve faydaların gayesi, kainatın düzeni ve belirlenmiş olan zamana kadar devamıdır. Yoksa Kendi Zatına ait hiçbir menfaat değildir. Çünkü ALLAH’ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur ve hiçbir beklediği de yoktur.” A. Osman Tatlısu, Esmaü’l-Hüsna Şerhi, 132 * “Arifin varabildiği son nokta cehaletiyle şunu öğrenmesidir Varlıkta ortaya çıkıp, gerçekleşen her şey, ilahi hikmetin avucundadır ve o, Hakîm’ ve Kadîr’in mertebesinden doğmaktadır. * İşte bu bilgi, kişiyi sürekli ferahlatmak ve hoşnut etmenin yanı sıra, nimetlerin ona gelişini hızlandıran bir etkendir. Tevekkül ve işleri Hakk’a havale etme de, buna dayanır.” Sadreddin Konevi, Esma-i Hüsna Şerhi, 145 PRATİK BOYUT * “İlim ve hikmet sahibi olmak, uzağı görmek ve hikmetli iş yapmak isteyenler, Hakîm’ ismini bol miktarda çekerler.” Mehmet Dikmen, Esmaü’l Hüsna, 170 * “Abdülhakîm’ Hakîm olan ALLAH’ın kulu o kuldur ki, yaratılışın sebeplerinin sırları kendisine gösterilir. Her bir yaratılmışın yaratılış sırrına vakıf olduğunda onlara olan davranış ve hareketleri hep o ilme uygun düşer. Bir şeyin yaratılış gayesinden saptığını gördüğünde o sapmayı düzeltebilir. Kendisine verilmiş olan bir görev için kendisini yetersiz bulan veyahut bütün gayretlerine rağmen yaptığı işte başarısız olan bir kimse bu ismin zikrine devam ederse işleri daha iyiye gidebilir.” Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 111 VEDUD TEMEL ANLAMI * Bütün yarattıklarının iyiliğini isteyen ve bu amaçla onlara maddi ve manevi bağışlarda bulunan. * Yarattıklarını çok seven ve onlar tarafından çok sevilen. Onların kalbinde Kendine ve birbirlerine karşı sevgi duygusunu yaratan “İman edip, salih ameller işleyenler İslam’ı yaşayanlar için Rahman, gönüllerde bir sevgi yaratacaktır.” 19/Meryem96; “ALLAH onları sever, onlar da ALLAH’ı severler.” 5/Maide54 * “Kullarını bağışlaması ile seven” Abdullah b. Abbas, Akt Süleyman Bosnalı, O’nun Adıyla, 125 * “Cemalini, isimlerini ve bunların tecellileri olan yarattıklarının güzelliklerini çok seven; rahmetinin güzel meyveleriyle, söz ve fiilleriyle Kendini yaratıklarına sevdiren.” İsmail Mutlu, İman Esasları, 92 TAMAMLAYICI BİLGİLER * “Vedud”, Kur’an’da iki yerde ALLAH’ın ismi olarak geçmektedir. * “ALLAH, marifeti bilinmesi ile dostlar tarafından, af ve merhameti ile günahkarlar tarafından, rızık vermesiyle de bütün canlılar tarafından sevilendir.” Fahrüddin Razi, Akt Esmaü’l –Hüsna, Edisyon, 357 * Hz. Muhammed O’na binler selam “ALLAH bir kulunu sevdiği zaman Cebrail’e Ben falan kulumu seviyorum, sen de sev!’ der. Ve Cebrail onu sever. Sonra da göklere seslenir ALLAH, falan kimseyi seviyor, siz de sevin!’ Bunun üzerine bütün melekler onu sever. Ve sonra o kul yeryüzünde de herkes tarafından sevilir. ALLAH bir kulundan nefret ettiği zaman Cebrail’e şöyle der Ben falan kulumdan nefret ediyorum, sen de nefret et!’ Cebrail de ondan nefret etmeye başlar. Sonra da göklere seslenir ALLAH falandan nefret ediyor, siz de nefret edin’ Ve bütün melekler ondan nefret etmeye başlar. Ve en sonunda yeryüzündeki bütün varlıklar da ondan nefret eder hale gelirler.” Müslim * “Bir kudsi hadisde Ben gizli bir hazine idim. Bilinmek istedim ve varlıkları yarattım’ buyurulur. Nur Müellifi “Muhabbet şu kainatın bir sebeb-i vücududur.” buyurmakla bu gerçeğe işaret eder. Yani Cenab-ı Hak, isimlerinin tecelli etmesini dilemiş ve bu alemi yaratmıştır. Muhyiddin-i Arabi Hazretleri Rahmetim gazabımı geçti’ kudsi hadisini şöyle tefsir ve Te’vil eder ALLAH, dileseydi bütün isimlerini tecellisiz bırakırdı. Zatı, bütün bu tecellilere muhtaç bulunmaktan yücedir. Ama o isimler tecelli etmek ve eserlerini göstermek isterler. İşte Cenab-ı Hak, esmayı hüsnasına rahmetle nazar etmiş, onları tecellisiz bırakmamak için bu alemi yaratmıştır.’ Kendi isimlerini, algılayabilmekten aciz bulunduğumuz bir sevgi ile seven ALLAH, onların tecellisine hizmet eden yaratıklarını da bu sevgi Vedud’ isminden her bir eserini sevmekle birlikte, bu sevgi ve merhametin odak noktası, en mükemmel eser olan insandır. Çünkü bütün ilahi isimlerin aynası, tecelli yeri odur. ALLAH’a inanan, ilahi isimleri okuyan, onların tecellilerinden en büyük ölçüde yararlanmaya çalışan Mü’minler, arif ve alim kişiler, ALLAH’ın sevgisine daha fazla ulaşırlar. Onların en seçkin özellikleri, kalplerinde ALLAH sevgisinin hakim olmasıdır. Bir kulun kalbi, ilahi sevgiyle ne ölçüde dolup taşarsa, ALLAH da o kulunu diğer kullarına oranla o kadar fazla sever. O mutlu kul, böylece Vedud’ ismine parlak bir ayna olur. Nur Külliyatından harika bir tespit “İnsan kainatın en cami bir meyvesi olduğu için kainatı istila edecek bir muhabbet, o meyvenin çekirdeği olan kalbine derc edilmiştir. İşte, şöyle nihayetsiz bir muhabbete layık olacak nihayetsiz bir kemal sahibi olabilir. ” İnsan, evrenin en kapsamlı meyvesi olduğu için, bütün evreni kaplayabilecek bir sevgi, o meyvenin çekirdeği olan kalbine yerleştirilmiştir. İşte şöyle sonsuz bir sevgiye layık olacak, sonsuz bir mükemmellik sahibi olabilir. Sözler Bu şerefli isim için kaydettiğimiz manalardan birisi, yarattıklarını seven ve onların hayrını isteyen’, şeklinde idi. Bu manaya göre, bir kul diğer insanlara ve hatta hayvanlara ve bitkilere, rahmet gözüyle baktığı, onları ALLAH için sevdiği ve onlara yardım ettiği ölçüde Vedud’ isminden ayrı bir feyiz alır.” Alaaddin Başar, Esma-i Hüsna, 122 * “Kulun kalbindeki ALLAH sevgisinin bütün sevgileri geçmesi, bütün sevgilere baskın gelmesi ve diğer sevgilerin hepsinin de O’nun sevgisine bağlı olması gerekir. ALLAH sevgisi bütün amellerin ruhudur. Gizli ve açık bütün kulluk davranışları ALLAH sevgisinden kaynaklanır. Kulun Rabbini sevmesi ALLAH’ın bir lütfu ve ihsanıdır. Kulu gücü ve yeteneği sebebiyle değildir. Yüce ALLAH kulunu sever ve kulunun kalbine de bir sevgi yerleştirir. Sonra ALLAH’ın yardımıyla kul Rabbini sevince, ALLAH da onu bir başkasının sevgisiyle ödüllendirir. Gerçekte bu tam bir ihsandır. Çünkü sebep de O’dur, sebep olunan da O’dur. Seven de O’dur, sevdiren ve sevilen de O’dur. Bundan maksad karşılıklı sevgi değildir. Bu ancak ALLAH’ın, şükreden kullarını, onların şükürleri sebebiyle sevmesidir. Bunların hepsi de kulun çıkarı ve iyiliği içindir.” İbn Kayyım, Akt Şahver Çelikoğlu, el-Esmaü’l-Hüsna-4, 50 * “Bu isim, Kur’an-ı Kerim’de Gafur’ Bağışlayan ve Rahim’ Merhamet Eden isimleriyle birlikte kullanılmıştır. Yüce ALLAH şöyle buyurmaktadır O, Gafur’dur, Vedud’dur.’ 85/Buruc14; Şüphesiz Rabb’im Rahim’dir, Vedud’dur.’ 11/Hud90 Burada ince bir anlam ve sır bulunmaktadır. O da Yüce ALLAH tevbe eden kullarını sever ve buna karşılık günahlarını bağışlar. ALLAH günahlarını bağışladıktan sonra kullarını daha çok sever. Zira onları günah kirlerinden temizleyip arındırmıştır. Yüce ALLAH şöyle buyurur Şüphesiz ALLAH tevbe edenleri de sever temizlenenleri de.’ 2/Bakara222 Dolayısıyla tevbe edenler, ALLAH’ın sevdiği kullardır.” İbn Kayyım, Akt Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 359 * “Vedud’ ismi, Gafur’ Bağışlayan ismi ile Rahim’ Merhamet Eden ismine daha yakın bir anlam ifade eder fakat aralarında fark vardır. Örneğin, kişi kendisine kötülük eden kimseyi bağışlar da, fakat onu sevmeyebilir. Yine sevmediği kimseye merhamet etmeyebilir de. Yüce ALLAH ise, Kendisine tevbe eden kulunu bağışlar, ona merhamet eder ve her şeye rağmen onu sever. Çünkü O, tevbe eden kimseleri sever.” İbn Kayyım, Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 600 * Bütün insani sevgi ve aşkların kaynağı bu isimdir. * Bu ismin “Rahim” isminden farkı, Rahim, merhamet edip, acıyarak veren; Vedud ise sevdiğinden ötürü verendir. O’nun kullarına olan lutufları her iki isimden de ayrı ayrı olabilir. * Manevi/ilmi açıdan aşama kaydetmiş daha seçkin kişiliklere gelince… “Ehl-i Sünnet mezhebinden olan ariflerin yolu böyle değildir. Onlar derler ki Sevgi, gerçek anlamıyla, Yüce ALLAH’ın Zat’ına dönüktür. Manevi olgunluğa ulaşmış Mü’min için uygun olan, O’nu Zat’ı için sevmesidir. O’nun verdiği nimet ve hediyelere sevgi duymak ya da o nimet ve hediyeleri verdiğinden ötürü O’na sevgi duymak noksan bir derecedir. … ALLAH’ı tanımaktan marifetullah gelen, itaat içindeki, ölçülü bir sevgi her Mü’min için mümkün hatta gerçektir ve imanın gereklerindendir. İnsanlar bu yolda yakînlerinin bilgi ve kavrayışlarının durumuna göre farklılık oluştururlar. Müfessir Alusi’ye göre Hal böyle olunca, kulun ALLAH’a sevgisini, sözlükteki gerçekte anlamıyla tefsir etmek vacib zorunlu olur. ALLAH’a itaat ise sevginin sonucudur, fakat ondan başka bir şeydir.’ Kıyamet hakkında soran bir adama Resulullah onun için ne hazırladığı sorusuyla karşılık vermiş, adam Namaz, oruç, sadaka olarak pek bir şey hazırlamadım. Ancak ALLAH’ı ve Resulunü severim’ demişti. O da cevabında Kişi, sevdiğiyle beraberdir’ buyurmuştu. Müslim Bu da gösteriyor ki itaat ile sevgi –birbirini gerektirmelerine rağmen- ayrı şeylerdir. ALLAH’ın kula olan sevgisini Kur’an’ın isbat yani kabul ettiğini görmüştük. Bu sabit olmakla birlikte, kavranması güç olan şeylerdendir. ALLAH’ın kullarına olan sevgisi ise, niteliği bizce meçhul, Yüce ALLAH’ın Kendisine ait bir sıfatıdır. İnsan düşüncesi onu kavrayamaz.’ Alusi Gazzali, kulun ALLAH’a olan sevgisini, gerçek anlamıyla kabul eder fakat ALLAH’ın kuluna olan sevgisinin, bu anlamda olmadığını söyler. İfade güçlüğü sebebiyle, ALLAH’a ait sıfatların beşeri deyimlerle bildirilmiş olduğu üzerinde durur. … Şimdiye kadar anlattıklarımızı özetleyecek olursak Kur’an’a göre insan Rabbini mecazen değil, gerçekten sevebilir. Bu sevgi, ALLAH’ın fiillerinin, isimlerinin, sıfatlarının, Zat’ının mükemmelliğini bilmekten kaynaklanan saf, nezih, taşkınlıktan uzak, kulluğun ve Uluhiyyetin sınırlarını tanıyan, ALLAH’ın iradesini gerçekleştiren, O’na itaati arttıran bir sevgidir. Bu sevgide, ALLAH’ın dünya hayatında kendisine ve öteki yaratıklarına olan lütuf ve ihsanının, aynı şekilde ahiret hayatında beklediği ebedi mutlululğun rolü olsa da, Rabbini bunlardan ayrı olarak Zatı için sever. Çünkü mükemmellik zatı için sevilir. Öbür yandan ALLAH da kulunu sever, bu O’nun bir vasfıdır. Ancak O’nun sevgisi, kulların bildiği sevgiye benzemez. Uluhiyyetin şanına yaraşan, niteliğini bilemeyeceğimiz bir özelliğidir.” Suat Yıldırım, Kur’an’da Uluhiyyet, 163,164,165 PRATİK BOYUT * Bir Mü’min’e verilebilecek bütün lütufların en büyükleri ALLAH’ı bilmek Marifetullah ve ALLAH’ı sevmektir Muhabbetullah. ALLAH sevgisine ulaşmak için Efendimiz şu veciz duayı tavsiye etmiştir “ALLAH’ım! Seni sevmeyi, Seni sevenleri sevmeyi ve beni Senin sevgine yaklaştıracak şeyleri sevmeyi bana nasip et! Senin sevgini bana sıcak bir günde soğuk sudan daha sevimli kıl!” Tirmizi * “De ki Eğer ALLAH’ı seviyorsanız bana uyun ki ALLAH da sizi sevsin. Ve günahlarınızı bağışlasın.” 3/Al-i İmran31 Demek ki ALLAH’a inanan nezdinde O’nu sevmek asıl fıtratı oluşturur. Fıtratta olan bu sevgiye seslenilerek, ALLAH’ın da kendilerini sevmesi için uymaları gereken yola, böylece irşad olunuyorlar. Öte yandan bu ayette sevmek ve bağışlamak’ kavramlarının ilişkisindan anlaşılıyor ki, ALLAH’ın bağışlaması da, kula olan sevgisinden ileri gelir. Normal olarak sevmeyen bağışlamaz. … Kur’an, kimi kişilik özelliklerini imanın gereği sayar ki, bunlar ister istemez sevgiyi içerir. Bunlardan biri rıza’dır. Kul, Rabbinden razı olacaktır. Rıza, şunları gerektirir Kul için en sevdiği varlık, ALLAH olacaktır. Çünkü bütün öbür şeyleri sevip sevmemesini belirleyen kıstas, ALLAH’ın onları sevip sevmemesidir.” Suat Yıldırım, Kur’an’da Uluhiyyet, 161 * ALLAH bir kudsi hadiste kulun kendisini O’na nasıl sevdirebileceğini ve bu sevginin sonucunda neler kazanabileceğini şöyle anlatmaktadır “Hiçbir kulum ona farz kıldığım amel ve ibadetlerden daha sevimli bir şeyle Bana yaklaşamamıştır. Kulum Bana nafile ibadetlerle de durmadan yaklaşır ve en sonunda onu severim. Öyle ki artık o kulumun işiteceği kulağı, göreceği gözü, kavrayacağı eli ve yürüyeceği ayağı olurum. Benden bir şey dilerse onu verir, Bana sığınırsa onu korurum.” Buhari * Hz. Muhammed O’na binler selam “Kim kalbini ALLAH’a bağlarsa, ALLAH, Mü’minlerin kalbinde, onun için bir sevgi ve merhamet yaratır. Herkes onu sever. ALLAH, hayırlı olan her şeyi, ona hızla yaklaştırır.” Taberani * “Kulun Rabbini sevmesi, Rabb’in iki sevgisiyle kuşatılmıştır. Bu sevgilerin ilki, kulun Rabb’ini sevmesinden önce gerçekleşir. Kul, bu sevgi ile Rabb’ini sevmeye başlar. İkincisi ise, kulun seçkin ve samimi kullardan olmasını sağlayan sevgiye karşılık ALLAH’ın kulunu sevmesidir. Bu sevgi, ALLAH’ın kuluna bir teşekkürü sayılır. Kulun Rabb’inin sevgisini kazanacağı sebeplerin en büyüğü ve en önemlisi, ALLAH’ı çokça zikretmek, O’na hamd ve sena etmek, daima O’na yönelmek, O’na dayanmak, farz ve nafile ibadetlerle O’na yaklaşmaya çalışmak, bütün söz ve fiillerde samimiyet ve içtenliği gerçekleştirmek, gizli ve açık hallerde Hz. Peygamber’e tabi olmaktır. Yüce ALLAH bu gerçeği şöyle ifade eder De ki Eğer ALLAH’ı seviyorsanız bana uyun ki ALLAH da sizi sevsin.” 3/Al-i İmran31 Kahtani, Akt Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 358 * “Birçok veli, bu şerefli ismin İsm-i A’zam’ olduğunu söylemişlerdir. Gerçeği arayanlar, emirleri sevgi keyifle yerine getirerek ALLAH’ın salih kullarından olmak isteyenler bu ismi sıkça zikretmelidir.” Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 114 * Sevgisinde hayır ve selamet bulunan ve haram olmayan bir şeye karşı sevgi duymak isteyen ya da o şeyin kendisine karşı sevgi duymasını isteyen Mü’minler bu ismin zikrini vird haline getirmelidir. * Aralarında soğukluk bulunan iki kişinin tekrar birbirleriyle dost hale gelmeleri için “Ya ALLAH ya Vedud” diye zikir yapılabilir. * “Vedud” ismine ayna olanlar ALLAH ve hayırlı insanlar tarafından sevilen ve ALLAH ile O’nun salih kullarına karşı sevgi besleyenlerdir. Bu ismin tecellisine araç olanlar ise özellikle ALLAH’ı kullarına sevdirmek için gayret gösterenlerdir. Böyle bir şeref bu dünyada ulaşılabilecek gerçek yüceliklerin en uç noktalarından birini oluşturur. ALLAH’ın kullarına sevdirilmesi işinin başlangıcı oluşturan ve manevi/ilmi anlamda henüz ilk aşamada bulunan insanlara uygun olan metodu ise O’nu, nimetlerini anlatarak sevdirmeye çalışmaktır. MECİD/MACİD TEMEL ANLAMI *Kendi varlığı ve yaptığı her şey sonsuz derecede şerefli olan, her türlü övgüye layık bulunan “O, Arş’ın Sahibidir, Mecid’dir.” 85/Buruc15 *“Zatı yüksek şerefli, fiilleri güzel, nimeti ve ihsanı bol olan.” İmam Gazali, Akt Esma-i Hüsna, Abdülaziz Hatip, 233 *“Mecid’, şeref ile nitelenmiş herkesin üzerinde sahip olduğu şeref ile övülen demektir.” Sadreddin Konevi, Esma-i Hüsna Şerhi, 148 TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI *“Yetkinliğin karşıtı olan her türlü nitelikten münezzeh, lütuf ve ikramı bol” Bekir Topaloğlu, DİA-28, 238 TAMAMLAYICI BİLGİLER *“Mecid” Kur’an’ın iki ayetinde ALLAH’ın ismi olarak geçmektedir. *“ALLAH’ın Zatı en yücedir. Bütün fiilleri güzeldir. Bağışı, ikramı ve ihsanı pek boldur. Zatın yüceliği ile fiillerin güzelliği bir araya geldiğinde Mecid’ ortaya çıkar. Her ikisi de ALLAH da bulunduğu için O, Macid’dir. Fakat Mecid’, mübalağa ifade ettiği için Mâcid’den daha geniş anlamlıdır.” İmam Gazali, Akt Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 302 *“Genellikle alimler, Mecid’ ismini Yüce ALLAH’ın Zat’ına ve sıfatlarına yönelik olmak üzere iki açıdan yorumlamışlardır. Zat’a yönelik yorum O’nu acz ve eksiklikten, yani yaratılmışlık özelliklerinden uzak ve münezzeh tutmayı, fiillerine yönelik yorum da lütuf ve ihsanının çok olduğunu belirtmeyi amaçlamıştır. Bunların ikisi de Zat-ı İlahiye’yi yetkin sıfatlarla niteleme noktasında birleşir.” Bekir Topaloğlu, DİA-28, 238 *“Mecid’in manasında iki unsur vardır. Bir tanesi Zatını her türlü Kendisine ulaşma teşebbüsünün üzerinde ve ötesinde kılan izzet ve kudretidir, bu izzet ve kudretten dolayı Kendisinden çekinilir ve Kendisine hürmet gösterilir. Bir diğeri de güzel fiil ve sıfatlarında göründüğü üzere O’nun şan ve şerefidir, bunun için de hamd edilip sevilir.” Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 115 *“Halimi’ye göre bir kimseye Mecid’ denmesi için şu iki unsurun bir arada bulunması gerekir Ulaşılamayacak bir izzet ve şevketi olacak, fakat bu şevketinin yanında güzel özellikleri ve fiilleri de bulunacaktır. Yüce ALLAH, Kendisine erişilmekten münezzehtir; bununla beraber ihsan eden ve nimet veren, fazl ve lütuf sahibidir ki insan nimetlerini saymaktan acizdir.” Suat Yıldırım, Kur’an’da Uluhiyyet, 169 * “Bilinmelidir ki Bu isim, şeref’, yücelik’ ve niteleyen herkesin nitelemesinden, herkesin teşbihinden ve tenzih eden herkesin tenzihinden daha yüce olmak’ anlamlarına sahiptir. Çünkü Hakk’ı niteleyen herkes, belirli bir özellik ile kalır; Hak ise, Kendisini o özellikten tenzih eder.” Sadreddin Konevi, Esma-i Hüsna Şerhi, 148 *“Abdülkerim el-Kuşeyri, ALLAH’ın insanlara lütfettiği, fakat çok kimsenin farkına varmadığı nimetlerden birinin de inanmışların kalplerini o hal üzere devam ettirip, hayatlarında geçirdikleri zamanları bozucu unsurlardan arındırması olduğunu belirtir.” Bekir Topaloğlu, DİA-28, 238 *“Yüce ALLAH’ın dost edindiği kullarına kerem ve iyilikleri ifadeye sığmaz, ölçüye gelmez. Mesela Onları temiz ahlak sahibi olmakta, iyi işler yapmakta başarılı kıldıktan ayrı olarak; yaptıkları o güzel işleri, kazandıkları seçkin vasıfları sebebiyle onları över, sitayişlerde bulunur. Kusurlarını affeder, kötülüklerini yok eder.” Mehmet Dikmen, Esmaü’l Hüsna, 224 *“İnsanlar arasında sevgi ve saygıyla anılan, övgüyle bahsedilen, şeref ve onurla hatırlanan tüm insanlar, ALLAH’ın Mecid’ ismine mazhar ayna olmuş kişilerdir.” Mehmet Dikmen, Esmaü’l Hüsna, 180 *“Ebu Zer diyor ki ALLAH Rasulüne sordum İhlaslı olarak yaptığı ameller nedeniyle insanların kendisini sevdiği ve övdüğü kimseler hakkında ne buyurursunuz?’ O, şöyle cevap verdi Böyle bir sevgi ve övgü ahirette göreceği büyük mükafatlar için Mü’mine verilen büyük bir müjdedir.” İbn-i Mace PRATİK BOYUT * “Kulların amellerinin kendilerine döneceği sabit olduğuna göre, bu durumda Hakk’ı övdükleri Mecd’in de kullara dönmesi gerekir. Buna göre kul, Hakk’ı takdis etmekle mukaddes’; Hakk’ı tenzih etmekle münezzeh’; Hakk’ı yüceltmek/temcid’ ile kendisi de mümecced/yüceltilmiş’ olur.” Sadreddin Konevi, Esma-i Hüsna Şerhi, 150 BAİS TEMEL ANLAMI *“Bais’, genel anlamıyla, mümkünleri yokluktan varlığa; varlıktan uyku ve uyanıklık halinde berzaha; berzahtan haşre gönderen demektir.” Sadreddin Konevi, Esma-i Hüsna Şerhi, 151 *Kıyamet günü ölüleri diriltip, mezarlarından çıkartacak olan. TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI *“ALLAH, güçleri yetmediğinde ve zayıf düştüklerinde kullarına yardım gönderen, onlara destek veren ve günahtan sonra yaptıkları tevbeyi kabul edendir.” Fahrüddin Razi, Akt Süleyman Bosnalı, O’nun Adıyla, 126 *Gönüllerde saklı olanları açığa çıkaran. İnsan aklına yeni düşünceler ilham eden. *Bu dünyada da ölü kalpleri diriltip, hidayet veren. *Peygamber gönderen. *Bu dünyadaki göreli ve/veya mecazi diriltme, uyandırma, tazeleme, hatırlama fiilleri gerçekleştiren. Kalplerdeki ölmüş heyecan ve duyguların dirilmesi; zihindeki unutulmuş bilgilerin hatırlanması; sonbaharda ölmüş tabiatın ilkbaharda yeniden canlanması gibi… İmam Gazali TAMAMLAYICI BİLGİLER *Bais’ ismi Kur’an’da geçmemektedir. *“Bi’setin diriltmenin hakikati, bir şeye hayat vermek ve hareket etmesini sağlamaktır. Ölüleri diriltecek ve onlara hayat verecek olan, onları ilk kez var eden ve yaşamalarını sağlayan Yüce ALLAH’tır. İnsanları dinine davet etmesi için peygamberler gönderen, böylece kullarının Kendisine ibadet ve itaat etmesini sağlayan O’dur. İsrailoğullarının üzerine bazı kullarını gönderen O’dur. Kırıkları iyileştirip yeniden sağlığına kavuşturan yine O’dur. Bütün bu eylemler hareket ettirmeye ve ortaya çıkarmaya dayanmaktadır. Sadece sebepler değişmektedir.” İbnül-Arabî, Akt Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 48 *“Gazali, Bais’ ile Halık’ kavramları arasında bir bağlantının mevcud olduğunu kabul etmekle beraber özellikle Ba’s’ kökünün sadece ahiret hayatındaki ikinci ve son yaratmayı ifade etmediğini, bunun yanında ilk yaratmadan sonraki bir çok yaratmanın her biri için de kullanılabileceğini belirtmiştir. Gazali, …ve siz bilmediğiniz durumlarda da sizi yeniden inşa ederek yaratırız’ 56/Vakıa61 ifadesiyle ilk ve son yaratılıştan başka yaratılışların da bulunduğuna işaret eden ayete dayanarak Bais’in özellikle canlıların geçirdikleri evreleri yöneten ilahi kudretin ifadesi olduğunu vurgulamıştır. Zaten muhtelif ayetlerde insanın yaratılış merhalelerine temas edilmektedir. Mesela, Gazali’nin de tahlil ettiği, Ey insanlar! Eğer yeniden dirilmekte şüphede iseniz…’ 22/Hac5 diye başlayan ayette insan yaratılışının toprak-nutfe-alaka-et parçası-rahimde kalma dönemi-çocukluk-erginlik ve ihtiyarlık merhalelerine temas edilmektedir. Gazali bunlara, ruh-duyuların idraki-temyiz kudreti-akıl’ şeklinde sıraladığı insanın psikolojik ve zihni varlık safhalarının yaratılışını da ilave etmiş, nihayet velayet ve nübüvvet’ mertebelerini de ekleyerek ALLAH’ın Bais’ ism-i şerifiyle tecelli eden yeniden yaratılış örneklerini zenginleştirmeye çalışmıştır. Yine İmam Gazali’ye göre Bais’, ölüyü diriltmek veya bir tür hayat taşıyan canlıyı başka bir yaratılışla inşa etmek anlamına geldiğine göre bir bakıma ölüm kabul edilen bilgisizliği giderip yerine hayatı simgeleyen bilgiyi koymak da bu ismin bir tecellisi olarak kabul edilmelidir.” Bekir Topaloğlu, DİA-4, 525 *“Bais’ ismi için İmam Gazali Hazretleri İkinci bir inşa ile ölüleri dirilten’ manasını verir. Bu mana, aklımıza şöyle bir tefekkür levhası açar Ölü elementleri bir araya getirip insan bedeni haline koyan ALLAH, ruhun bedenden ayrılmasıyla ölümü tattırdığı insana, ahiret alemine münasip bir ceset giydirerek, yeniden dirilişi tattıracak ve böylece insan, Cennet yahut Cehennemle son bulacak olan ikinci bir yolculuğa başlamış olacaktır.” Alaaddin Başar, Esma-i Hüsna, 126 *“Bais’ isminin bir manasının da uykudan uyandıran olduğunu belirtmiştik. Uyku bir nimet olduğu gibi uykudan uyanabilmekte büyük bir nimettir ve bir kudret mucizesidir. ALLAH, ölümün küçük kardeşi olan uykudan uyandırarak bir tür yeniden hayata kavuşturmakla da Bais’ olduğunu isbat etmektedir.” Abdülaziz Hatip, Esma-i Hüsna, 238 PRATİK BOYUT *“Gaflet ehli bu adı andığı takdirde faydasını görür.” Afifüddin Süleyman et-Tilmsani, Esmaü’l-Hüsna, 164 *“Abdülbais’ Bais olan ALLAH’ın kulu o kuldur ki onun benliği, şehveti, bedeni arzuları ve bu dünya sevgisi ölmüş ve kalbi tertemiz kılınarak ebedi hayata dirilmiştir. O, ölmeden evvel ölmüş’ ve cehaletin öldürdüğü kalpleri de ilmi ve irfanı ile diriltilebilir hale gelmiştir. Bir kimse ALLAH’ın buyruklarına uygun yaşamamaktaki gaflet ve gevşekliğinin farkına varabiliyorsa, ALLAH’ın azabından korkmadığını biliyorsa ve fakat bu hallerden çekmesine rağmen değişmek istiyorsa bu şerefli ismi sıkça zikretmelidir. O zaman ALLAH’tan korkacak, O’nu sevecek ve O’nun rahmetini ümit ederek halini, hareketlerini değiştirecektir.” Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 119 ŞEHÎD TEMEL ANLAMI *Yarattıklarının bütün yaptıklarına şahid olup, Kıyamet gününde bu şehadetinin dilediği kısmını dilediği kullarına açıklayacak olan. *Bütün varlıkların, olayların ve her şeyin şahidi olan “De ki Benimle sizin aranızda şahit olarak ALLAH… yeter” 13/Ra’d43; “De ki Şahit olarak hangi şey daha büyüktür?’ De ki ALLAH’tır!” 6/En’am19; “ALLAH, adaleti ayakta tutarak, Kendisinden başka ilah olmadığına şahitlik etti.” 3/Al-i İmran18 *“Her şeyi gözetlemiş gibi bilen, hiçbir şey ilminden gizli kalmayan.” Bekir Topaloğlu, DİA-38, 428 TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI *“İnsanların duyularına ve sezişlerine gizli kalan hususları bilen.” Ragıb el-İsfahani, Akt Bekir Topaloğlu, DİA-38, 428 *“Kendisinden hiçbir şey saklanamayan ve hiçbir şeyi unutmayan.” İbn Kesir, Akt Suat Yıldırım, Kur’an’da Uluhiyyet, 154 *“Şehîd, insanların hazır bulunmadıkça bilemedikleri şeyleri bilen, gören ve haberi olandır.” Halimi, Akt Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 208 *“Varlık ve birliğine, elçilerinin ve kitaplarının hak olduğuna, kelamı, fiilleri ve eserleriyle bizzat şahitlik eden.” İsmail Mutlu, İman Esasları, 93 TAMAMLAYICI BİLGİLER *Şehîd’, Kur’an’da on dokuz ayette ALLAH’ın ismi olarak geçmektedir. *Alim ve Habir isimleri Şahid ismine yakın anlamlara sahiptir. *“Rabbinin her şeye şahid olması yetmez mi?” 41/Fussilet53 *“Gazali, asıl anlamı bilen’ olan Şehîd’ ile içerik açısından yakın bulunan diğer ilahi isimlerin özelliklerini şöyle belirtmiştir İlim kavramı kayıtsız olarak düşünüldüğünde Alîm’ ismi, batınî hususlara nispet edildiğinde Habîr’, zahiri konulara izafe edildiğinde ise Şehîd’ isimleri kullanılır.” Bekir Topaloğlu, DİA-38, 428 *“Gördüğü ve tanık olduğu olayları değiştirerek anlatmak, yalan şahitlik yapmak, Şehîd’ ismine ihanet sayılır.” Mehmet Dikmen, Esmaü’ Hüsna, 185 *“Alimler, Şehîd’ isminin temel manasının bilen’ olduğu ve şahidden daha zengin bir içeriğe sahip bulunduğu konusunda ittifak etmiştir. Şehîd’, müşahade yoluyla meydana gelmiş ilme sahip olan varlık’ demektir. Buradaki müşahade, Ebu Bekir İbnü’l-Arabi’ye göre işitme dışındaki duyu vasıtalarıyla elde edilen bilgidir. İnsanlar duyu organlarıyla bilgi edindikleri halde ALLAH bu tür vasıtalardan münezzehtir. ALLAH’ın hem gizli hem de açık olanı bildiğini ifade eden ayetler Şehîd’ isminin içeriğine duyular ötesini de katmakta ve ona her şeyi gerçek kimliğiyle tam olarak bilen’ manasını kazandırmaktadır. Bazı alimler Şehîd’ isminin, şahid olmak, tanıklık etmek’ anlamına da gelebileceğini belirtmiş ve bu tanıklığın ahiret hayatında sorguya çekilecek insanların dünyadaki davranışlarıyla ilgili olacağını söylemiştir. Bunun yanında Şehîd’in Kendisine şahitlik edilen’ meşhûd manasında kullanılması da muhtemeldir.” Bekir Topaloğlu, DİA-38, 428 *“Şehîd, şehadet olunan anlamına da gelmektedir. Sanki kulları O’nu müşahade etmektedirler. Yüce ALLAH’ın sıfatı olarak Şehîd’ ve Şâhid’, delilleri açıklayıcı, kanıtları aydınlatıcı anlamına gelmektedir. Şâhid’ isminin Şehîd’ olarak isimlendirilmesi de bu anlamdan dolayıdır. Çünkü O, ayrıntısına kadar açıklayıcı ve aydınlatıcıdır. Kişi, Yüce ALLAH’ın kendi eylemlerini bilen ve hallerini gören Şehîd’ olduğunu bildiğinde, O’nun hoşnutluğu için karşılaşmış olduğu güçlüklere şahidlik eder. Rızasını elde etmek için başa gelen güçlükleri küçük görür. Yüce ALLAH Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü sen bizim himayemiz altındasın.’ 52/Tûr48 buyurmaktadır. Hikaye olunduğuna göre Bir adam kırbaçlarla dövüldüğü halde, sabrediyor ve bağırıp çağırmıyordu. Bunun üzerine velilerden birisi ona Bu dövmeler sana acı vermiyor mu?’ diye sorunca adam Evet’ cevabını verdi. Bunun üzerine o şahıs Niçin feryad etmiyorsun?’ diye sorduğunda Hazır bulunanlar arasında beni gözetleyen sevgilim de bulunmaktadır. Bağırıp çağırdığımda O’nun katında onurumun gitmesinden korkuyorum,’ cevabını vermiştir. Bir karınca veya sivrisineğin vermiş olduğu eziyete dahi sabredemediği halde, Hakk Sübhanehu ve Teala’nın sevgisini iddia eden kişi bu iddiasında nasıl sadık olabilir ki!? Ehl-i Marifet ALLAH’ı bilenler O’nun dışında yakınlık kurulacak hiçbir kimseyi talep etmemişlerdir. O’nun dışında başka hiçbir şeyi talep etmemişlerdir.” Abdülkerim Kuşeyri, O’nun Güzel İsimleri, 131 *“Seni görür gibi yaşamak en güzel haldir. Senin beni gördüğünü bilmem, benim Seni görmem demektir. Senin gördüğünü görmek en güzel tecellidir. Sen göstermezsen kendime bile körüm; gözler görmeye bahanedir. Senin nazarına değmek en güzel ayrıcalıktır.” Senai Demirci, 99 Esma 99 Dua, 86 *“Şehîd diye savaşlarda düşmanın öldürdüğü kimselere denir. Asıl dikkatlerinizi çekmek istediğim bu kelimedir. Bu deyimin vatan ve millet uğrunda ölenlere verilmesi anlamlıdır. Çünkü büyük bir feragatla kendisini feda ederek, ALLAH, ALLAH’ diye düşmana hamle ederken ölmek sırasında ilahi sırlardan bazılarına vakıf olduğu da kesindir.” M. Nusret Tura, O’nun Güzel İsimleri,103 PRATİK BOYUT *“Rahmetin bolca indiği ve ALLAH’a yaklaşmanın daha çok hissedildiği zamanları ve anları gözetlemek, bu vakitlerde ibadet yapmak ve yakarışlarda bulunmak. Yüce ALLAH şöyle buyurmaktadır Güneşin batmasından gecenin kararmasına kadar olan namazları akşam ve yatsı güzel kıl. Bir de, okunan Kur’an’la seçkin olan sabah namazını. Çünkü sabah Kur’an’ının şahitleri vardır.’ 17/İsra78 Sabah namazında okunan Kur’an’a ALLAH’ın ve meleklerin şahitlik yaptığı söylenmiştir. Kimi müfessirler ise, gece ve gündüz meleklerinin şahitlik yaptığını; çünkü görev değişimi için gökten inen ve göğe çıkan meleklerin sabah namazında buluştuklarını söylemişlerdir. Zira sabah namazı gündüzün ilk, gecenin ise son namazıdır. Bu yüzden gece ve gündüz melekleri bu namazda bir araya gelir ve okunan Kur’an’a şahit olurlar. Bu görüşü gündüz melekleri ile gece meleklerinin sabah namazında toplandıklarını ileri sürenler, Ebû Hüreyre’nin rivayet ettiği Cemaatle kılınan namaz, kişinin yalnız kıldığı namazdan 25 derece daha üstündür’ sahih hadisinin ardından söylediği şu sözü delil göstermişlerdir Dilerseniz şu ayeti okuyunuz Güneşin batmasından fecenin kararmasına kadar olan namazları akşam ve yatsı güzel kıl. Bir de okunan Kur’an’la seçkin olan sabah namazını. Çünkü sabah Kur’an’ının şahitleri vardır.’ 17/İsra78 Bu ayette elbette genel şahitlik kastedilmemektedir. Çünkü ALLAH, zaten her şeyi gören ve şahit olandır. Dolayısıyla burada kastedilen şahitlik, ALLAH’ın gecenin son yarısında dünya semasına indiği, ibadet eden kullarına yaklaştığı ve onları merhametle gözleyip hazır bulunduğu özel şahitliktir.” İbn Kayyim, Akt Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 210 *“Başkalarının yanında kötülükten, günahtan utanan ve çekinen insan, yalnız kaldığında rahatça günah işleyebiliyorsa; ALLAH’ın Şehîd’ isminin anlamı üzerinde tekrar tekrar düşünmelidir.” Nurettin Ünal, Esmaü’l Hüsna, 113 *Yaptığı şeyin haram olduğunu bile bile kendini günah işlemekten alıkoyamayan insanların bol bol Ya ALLAH ya Şehîd’ zikri yapmaları gerekir ki, bu sayede kalplerinde ALLAH’ın Şehîd’ oluşunun nuru oluşsun ve bu çirkin halden kurtulabilsinler. HAKK TEMEL ANLAMI *Bütün gerçekliklerin hakikatlerin kaynağı olan mutlak ve sonsuz gerçeklik hakikat “Onlar, ALLAH’ın apaçık gerçek olduğunu anlayacaktır.” 24/Nur25; “ALLAH, Hakk’ın ta kendisidir.” 22/Hac6 *“Her hakikatin Kendisinden alındığı, Zatıyla var olan hakiki Mevcud.” Gazali, Akt Suat Yıldırım, Kur’an’da Uluhiyet, 216 *“Bizzat ve sürekli olarak var olan, gerçekliği mevcut bulunan, varlığı ve uluhiyyeti fiilen tahakkuk eden.” Bağdadi, Akt Bekir Topaloğlu, DİA-15, 152 *“Varlığın yegane hakikati olan, gerçekte yegane var olan.” A. Yüksel Özemre, Vahye Göre Akıl, 155 TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * “Sözünde yalan, vaadinde aykırılık ve fiilinde hikmetsizlik bulunmayan.” Ebu Bekir İbnü’l-Arabi, Akt Bekir Topaloğlu, DİA-15, 152 *Varlığı değişmeden duran. *Hakkı batıldan ayıran. *Ahirette hak sahiplerine haklarını veren. *“Hikmete uygun olarak yaratan ve yaratılmışlar için de hikmete uygun olarak yaratılan Ragıb el-İsfahani, Akt Bekir Topaloğlu, DİA-15, 152 *“Hiçbir fiili çirkin olmayan.” Ebü’l-Beka el-Kefevi, Akt Bekir Topaloğlu, DİA-15, 152 *“Hükmünü yerine getiren.” İmam Matüridi, Akt Musa Koçar, Matüridi’de Esma-i Hüsna, 83 TAMAMLAYICI BİLGİLER *“Hakk”, ALLAH’ın ismi olarak Kur’an’da dokuz yerde geçmektedir. *“Hakk’ odur ki Zatı kendindendir ve o Zat diğer her şeyin var olması için tek sebep ve gerekli şarttır.” Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 120 *“Hakk’, varlığı hakiki halde bulunan Zatın ismidir. Yani varlığı daima sabittir. Yüce ALLAH’ın Zatı, yokluğu kabul etmediği gibi, herhangi bir değişikliği de kabul etmez. Hakikaten var olan, değişmeye uğramayan yalnız ALLAH’tır. Tüm varlıklar yoktan yaratılmışlar; ALLAH’ın vücut ve hayat vermesi ile ortaya çıkmışlardır. ALLAH’ın onlara belirlediği ömrü tamamlayıp varlık sahnesinden çekileceklerdir. Dolayısıyla, Hakk’ ismine ALLAH’tan başka hiçbir varlık layık değildir.” Mehmet Dikmen, Esmaü’l Hüsna, 187 *“O gün ALLAH onlara hak ettikleri cezalarını tam olarak verecek ve onlar ALLAH’ın apaçık gerçek el-Hakku’l-mübîn olduğunu anlayacaktır.” 24/Nur25 “Ayetine göre Hakk’, inkarı mümkün olmayan, ispat edilmesine gerek duyulmayan, varlığı kabul edilendir. Buna göre Yüce ALLAH’ın varlığı, kabul edilmesi gereken şeylerin ilkidir. O’nun varlığı, kabul etme emri henüz insanlara gelmeden kabul edilmiştir. Bu yüzden varlığı inkar edilemez. Yüce ALLAH’ın varlığına işaret eden deliller olmasa da O, vardır. Bununla birlikte bütün varlık alemi, O’nun varlığının apaçık delilidir.” Halimi, Akt Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 100 *“Hak Teala, enfüs nefislerin ve afakın dış dünyanın, dünyaya ait bütün bağların üstünde, onların uyum noktalarına ve zorunlu varlıklarına hükmedendir. Bütün hak mertebeleri O’nundur, O’ndan dolayıdır, O’nun içindir. Bütün manalarında hakkın karşıtı batıldır ki, bunlar imkansızlık, yokluk, helak olma, hata, zulüm, haksızlık, abes, saçma ve boş anlamlarına gelir.” Elmalılı M. Hamdi Yazır, Akt M. Yaşar Soyalan, Elmalılı Tefsirinde Kur’ani Terimler ve Deyimler, 134 *“Ehl-i Tasavvuf, kendi varlıklarının gerçekte yokluk olduğunu görünce, dillerinde ALLAH’ın isimlerinden biri olan “Hakk” ismi sürekli tekrarlanmaya başladı” İmam Gazali *“ALLAH Hakk’tır, en büyük gerçektir. Soyut bir kavram, bir hayal, bir kuruntu, bir varsayım değildir. Zihinden bağımsız olarak nesnel bir var oluşa sahiptir. Kişinin var demesiyle var olmaz, yok demesiyle de yok olmaz. Deniz yüzeyindeki pırıltıların kaynağının güneş olması gibi, ALLAH da bütün hakikatlerin kaynağıdır. Hakikatler Hakk’ isminin belirtileri ve görünümleridir. Hak terimi bilgi’ bakımından, dış alemde bulunanın zihindeki bilgiye uygun olması’ diye tanımlanır. Söz gelişi ben elma isimli bir meyveyi var biliyorum. Bu bir bilgidir. Eğer elma dış alemde varsa benim bilgim hakikattir. Dış alem’ duyu alanına giren maddi alemden ibaret değildir. Ben, ALLAH Haktır’ demekle, ALLAH gerçekten vardır, benim vehmimin ürünü değildir, benim duyularım ve algımdam müstakil bir varlık sahibidir’ demiş oluyorum. ALLAH maddi olmayan fakat eserleriyle gerçekliğini gösteren bir Varlıktır.” Ömer Sevinçgül, ALLAH, 84 *“Kur’an’da bu kelimenin hikmetin gereğine göre yapılmış iş ve yaratılmış varlıklar’ anlamında kullanılması, ALLAH’ın fiillerinin de hak’ olarak nitelenmesini gerektirmektedir.” Metin Yurdagür, Esma-i Hüsna,177 *“ALLAH’ın Zatı hak olduğu gibi O’ndan gelen ve O’na dönen her şey de haktır. Ayrıca emrettiği ve yasakladığı hususlar uyarınca hareket etmek te kullar için haktır yani gereklidir.” Ebü’l-Kasım ez-Zeccaci, Akt Bekir Topaloğlu, DİA-15, 152 *“Gazali, Hakk’ı Zati isimlerden saymış ve onun Esma-i Hüsna içinde lafza-i celalden hemen sonra geldiğini söylemiştir. Ayrıca Gazali, Hakk’ın kapsadığı var oluşu hem zihin hem obje hem de marifet açısından değerlendirmiş ve Zat-ı İlahiyenin gerek zihnen gerekse tabiat nesnelerinin şehadetiyle en belirgin şekilde ispat edilen ve en iyi tanınabilen bir varlık olduğunu belirtmiştir.” Bekir Topaloğlu, DİA-15, 152 *“ALLAH Sübhanehu ve Teala’nın isimlerinden, tasavvuf erbabının dilinde en çok dile getirilen isim el-Hakk’ ism-i şerifidir. Zira ehl-i tasavvuf, fillerin şuhudundan görülmesinden sıfatın şuhuduna yükselmişlerdir. Ardından da sıfatların şuhudundan Zatın şuhuduna yükselmişlerdir.” Abdülkerim Kuşeyri, O’nun Güzel İsimleri, 133 *“Hakk’ isminin tecellilerini, çepeçevre sarılı olduğumuz gerçekler’ dünyasında bir derece seyredebiliriz. Mesela, Dünyanın Güneş etrafında döndüğünü söyleyen bir insan, hakkı ifade etmiş olur. çünkü bu hüküm gerçektir, olup bitene uygundur. Bunun aksini iddia edenler ise batıl bir fikre sapmış olurlar. Fizik alemindeki bütün değişmez kanunlar, Hakk’ isminden bir tecelli taşırlar. Aynı şekilde, bir insan, ALLAH’a ilahi fermanın bildirdiği gibi’ inanıyorsa, bu inancı haktır. Bunun dışındaki inançlar batıldır, çünkü hakikate zıttırlar. Hakk’ ismini yad eden bir insan, bütün varlık aleminin durmadan değiştiğini görür ve kalbini değişmekten münezzeh olan ALLAH’a bağlar. Hak dine yönelen bir insan, onun dışındaki bütün batıl anlayışların kul yapısı olduğunu ve bunların da değişmekten kendilerini kurtaramadığını kesin olarak bilir ve batıl inançlara gönlünü kaptırmaz.” Alaaddin Başar, Esma-i Hüsna, 132 *“Yüce ALLAH’ın hak sahibi olduğunu anlayan bir kimse O’nun hakkını kendi payına tercih eder.” Abdülkerim Kuşeyri, O’nun Güzel İsimleri, 133 *“Halîk’ın nâmütenâhî adı var, en başı Hak; Ne büyük şey kul için hakkın elinden tutmak.” M. Akif Ersoy PRATİK BOYUT *Efendimiz O’na binler selam özellikle teheccüd namazı duasında “Hakk” kavramını yoğun olarak vurgulamıştır “ALLAHım! Sen Hakk’sın, vaadin hak, sözün haktır; Sana kavuşmak haktır, Cennet hak, Cehennem haktır; peygamberler haktır; kıyametin kopması haktır.” Buhari VEKİL TEMEL ANLAMI *Yarattıklarının işlerini üzerine alan, onlardan daha iyi yapan “Karar verdin mi de artık ALLAH’a dayan. ALLAH, Kendisine dayananları sever.” 3/Al-i İmran159 *“Kullarının teslimiyetle Kendi’ne havale ettikleri işlerini ezeli takdire göre sonuçlandıran.” A. Yüksel Özemre, Vahye Göre Akıl, 258 *“İşlerini Kendisine bırakanların işlerini, kendilerinden daha mükemmel yapan.” Nurettin Ünal, Esma’ül Hüsna, 116 *Bütün işler sonunda Kendisine döndürülecek olan. TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI *“Vekil, varlıkların Kendisine ait olduğunu, emir verme yetkisinin yalnız Kendisinde bulunduğunu, Kendisinden başka hiç kimsenin bir şeye malik olmadığını bilerek her işin Kendisine havale edildiği yüce varlıktır.” Halimi, Akt Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 360 *Yardımı kullarına yetip, onları başkasına muhtaç bırakmayan “Sen de onlara aldırma ve ALLAH’a dayan. Sana vekil olarak ALLAH yeter.” 4/Nisa81 TAMAMLAYICI BİLGİLER *“Vekil”, ALLAH’ın ismi olarak Kur’an’da on dört yerde geçmektedir. *“Dikkati çeken bir durum da şudur Bu isim, her zaman tek başına gelmiş hiçbir yerde bir başka ilahi isme bitişmemiştir.” Suat Yıldırım, Kur’an’da Uluhiyyet, 110 *“Vekil’ yeterli demektir. Bunun anlamı, kullarının maslahatlarına Kendisini vekil edinip, buna yeterli gelen ve menfaatleri bulunan şeylerle onları zengin kılan demektir. O da kullarını belirli bir süreliğine kendi menfaatleri uğruna tasarruf etmeye vekil kılmıştır.” Sadreddin Konevi, Esma-i Hüsna Şerhi, 157 * “ALLAH’ı vekil tayin etmek O’nun tüm vaadlerini kabul etmek demektir. Cennetine, Cehennemine, Rezzak oluşuna, Rahim oluşuna, dualara icabet edici oluşuna, her an görür ve işitir oluşuna birer onaylamaktır O’nu Vekil’ olarak görmek.” Feyzullah Birışık, Esma-ül Hüsna, 78 *“Kainattaki her şeyin yerine başka bir tane ikame edebilir, fakat hiçbir şey O’nun yerine başka bir varlık ikame edemediği gibi, O’na dayanmaksızın kendi ayakları üstünde de duramaz.” Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 122 *“Yüce ALLAH Kendisine yoluyla tevekkül edenlerin işlerini en iyi bir neticeye ulaştırır. Gerçi O’na hiçbir şey vacib değildir. Yani hiçbir şeyi yapmaya veya yapmamaya mecburiyeti yoktur. O’nun iradesi çerçevelenemez; isterse yapar, istemezse O’na zorla yaptıracak bir kuvvet yoktur. Fakat O’nun razı olacağı bir surette işler Kendisine bırakılırsa hayırlı ve karlı olanı işler; adeti ve hikmeti budur.” A. Osman Tatlısu, Esmaü’l Hüsna Şerhi, 147 *“Bu vasıfta aslolan, kendisine tevdi edilen işte müstakil olmaktır. Mü’minlerin gerekenleri yaptıktan sonra Artık, ben işimi ALLAH’a bırakıyorum.’ 40/Mü’min44; ALLAH bize yeter. O, ne güzel Vekil’dir.’ 3/Al-i İmran173 demesi de, bu ismin işaret edilen özelliğini göstermektedir. … Ebu İshak ez-Zeccac Artık, ben işimi ALLAH’a bırakıyorum.’ 40/Mü’min44 ayetini delil olarak kullanarak, bu ismin gerekenleri yaptıktan sonra işin ALLAH’a havale edilmesi anlamına geldiğini belirtmektedir.” Metin Yurdagür, Esma-i Hüsna, 177 *“Vekil vasfı, bir yandan ALLAH, öbür yandan insanlar hakkında kullanılmıştır. İnsanlar için olduğunda içerikten, kontrol edici, bekçi’ anlamlarına geldiği görülmektedir. Dikkati çeken nokta şudur insanlar hakkında daima olumsuz cümlelerde kullanılmıştır. Yani vekillik vasfı insanlardan uzak kaldırılmıştır. Dolayısıyla bu vasfın insanlara hiç verilmediği söylenebilir. Mesela, Hz. Peygamber’e hitaben Sen onlara vekil değilsin.’ 42/Şura6; De ki Ey insanlar! Size Rabbinizden hak gelmiştir. Artık kim doğru yola gelirse ancak kendisi için gelir. Sapan da kendi zararına sapar. Ben, sizin üzerinize vekil değilim.’ 10/Hud108. Şu ayette ise şeklen değilse bile mana bakımından menfidir Haydi siz dünya hayatında onları savundunuz. Ya kıyamet günü ALLAH’a karşı onları kim savunacak? Ya da kim onlara vekil olacak?’ 4/Nisa109. Şu halde, bu vasıf yine insanlara verilmemiştir.” Suat Yıldırım, Kur’an’da Uluhiyyet, 110 *“Bil ki, kişinin bir yaratılmışı kendisine vekil kılması durumunda vekilin kendisinden ücret talep edeceği muhakkaktır. Bazen vekil, sahibinin malı hakkında ihanette bulunur. Bazen de vekil, onun hakkında yapmış olduğu tasarruflarda yanılgıya düşebilir. Yahut sahibi için en doğru ve en olgun karar kendisine gizli kalabilir. Vekil olarak Yüce ALLAH’tan razı olan kimseye Yüce ALLAH ücret verir, emellerini gerçekleştirir, ona övgüde bulunur. Emellerinin kendisini bulamayacağı, isteğinin ayrıntılarının kuşatamayacağı şeyleri bahş etmekle hallerinin incelikleri hakkında ona lütufta bulunur. Ayrıca Aziz’ ve Celil’ olan ALLAH’ı vekil kılan bir kimseye, Yüce ALLAH’ın haklarını, farizalarını ve üzerine gerekli olan bütün ödevleri istisna etmek konusunda da kendi nefsine karşı ALLAH için vekil olması da kendisine lazım gelir. Bu konuda gece ve gündüz kendi nefsine karşı mücadele eder, bir an dahi olsun gevşek davranmaz. Bir göz açıp kapaması kadar dahi olsun kusura düşmez.” Abdülkerim Kuşeyri, O’nun Güzel İsimleri, 136 *“İmam Kurtubi, güzel bir soruya dikkat çeker ve şöyle der Eğer desen ki, madem ALLAH bütün kulların rızkını ve işlerini üstlenmiş onlara kefil olmuş, o halde açlıktan ve susuzluktan ölenlerin durumu nedir? Buna şöyle cevap verilebilir Yüce ALLAH, hiç kimsenin ruhunu, bu dünyada kefil olduğu ve garanti ettiği rızkını tamamlamadıkça almaz. Hz. Peygamber bir hadislerinde bu noktaya şöyle işaret eder Hiçbir kul, rızkını tamamlamadıkça ölmeyecektir.’ Hakim Bu hadis, daha fazla açıklama gerektirmeyecek kadar açıktır.” Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 361 *Kur’an, takva sahibi Mü’minlerin İslamda ulaştıkları mükemmellik derecesini bir çok ayetinde onların Rablerine gösterdikleri tevekkül üzerinden vurgular ve över “Onlar ki, halk kendilerine Düşman İnsanlar size karşı toplandı, onlardan korkun’ deyince, bu, onların imanını bir kat daha arttırdı ve ALLAH bize yeter. O, ne güzel Vekil’dir’ dediler.” 3/Al-i İmran173; “Mü’minler o kimselerdir ki, ALLAH zikredildiği zaman yürekleri ürperir. O’nun ayetleri kendilerine okunduğu zaman, bu onların imanlarını arttırır. Ve sadece Rablerine güvenirler.” 8/Enfal2; “Doğrusu o Benim ihlaslı kullarım üzerinde senin şeytanın hiçbir hakimiyetin olmayacaktır. Vekil’ olarak Rabbin yeter.” 17/İsra65 *“Abdülvekil Vekil olan ALLAH’ın kulu o kuldur ki, ALLAH’a tam, mutlak bir imanı vardır ve böylece Vekil’ sıfatına mazhar olur. her sebep ve etkende Hakk’ın elini görme halinden bütün sebep ve etkenlerin dahi kaybolduğu bir hale terfi eder. Hayatını tamamen en yüce Vekil’e terkeder ve bunun neticesi olarak O’nun güvenilir, emin kulu olur. ALLAH’ın vekaleti böylece onda tecelli eder. … Fatih Sultan Mehmed’in hocası Akşemseddin Hazretlerinin İstanbulun fethi esnasında bu ismi sürekli zikrettiği rivayet edilir.” Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 124 PRATİK BOYUT *Efendimiz O’na binler selam buyurdu ki “Kim evinden çıkarken ALLAH’ın adıyla. Ben ALLAH’a tevekkül ettim. ALLAH’tan başka güç ve kuvvet sahibi yoktur’ derse, kendisine Hidayete erdin, korundun ve himaye edildin’ denilir. Bunun üzerine şeytan diğer bir şeytana Hidayete eren, korunan ve himaye edilen bir adamı nasıl saptırabilirsin?’ der.” Tirmizi KAVİ TEMEL ANLAMI *“Nitelik ve nicelik bakımından üstün kuvvete sahip olan.” Ebu İshak ez-Zeccac, Akt Bekir Topaloğlu, DİA-25, 68 *“Hiçbir ferdi ve birimi dışarıda kalmamak üzere bütün kainatı etkisi altında bulunduran ve hiçbir şeyden etkilenmeyen.” Fahrüddin Razi, Akt Bekir Topaloğlu, DİA-25, 68 *Kullarına güç ve kuvvet veren. TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI *“Kendi üzerinde hiçbir eser ve iz kabul etmeyip, yarattıklarının üzerinde iz ve etki bırakan.” Fahrüddin Razi, Akt Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 285 *Düşmanlarını kahretmeye gücü yeten “Bunların gidişatı da Tıpkı Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin gidişi gibi… Onlar da ALLAH’ın ayetlerini inkar etmişlerdi de, ALLAH da onları bu günahları nedeniyle çarpıvermişti. Gerçekten ALLAH, Kavi’dir, Şedidü’l-İkab’dır cezası çetin” 8/Enfal52 TAMAMLAYICI BİLGİLER *“Kavi” Kur’an’da dokuz yerde ALLAH’ın ismi olarak geçmektedir. *“Kavi’nin ayrıca kuvvet veren’ mukvi anlamına gelebileceği söylenmiştir. Nitekim Kur’an’da, Hz. Hûd’un kavmine verdiği öğütler nakledilirken bağışlanmalarını dileyerek ALLAH’a döndükleri takdirde O’nun güçlerine güç katacağını ifade ettiği haber verilmiştir Ey halkım! Rabbinizden af dileyin. Sonra O’na tevbe edin ki, üzerinize göğü yağmuru bol bol göndersin. Gücünüze güç katsın.” 11/Hûd52 Bekir Topaloğlu, DİA-25, 68 *“Mümkünleri var olup olmaması ortada bulunanlar, yaratılmışlar mümkün hale getiren İlahi kuvvettir. Mümkün olan bir şey tercih edilmiş olmasaydı var olamazdı. İşte tercih keyfiyeti Kavi’ isminin manasındadır. … Kavi’ adının bütün İlahi adlarda tasarrufu vardır. Çünkü adlarının tümünün manaları, Kavi’ adının hakikatında vasfedilmişlerdir.” Afifüddin Süleyman et-Tilmsani, Esmaü’l-Hüsna, 137 *“Kavi’ ismine mazhar olan bir kul, madden ve manen kuvvetli olur; gazap ve şehvet gibi nefsani kuvvetlere karşı koyabilir.” Alaaddin Başar, Esma-i Hüsna, 137 PRATİK BOYUT *“Kavi” isminin ihlasla zikrine devam edenler eğer haklarında hayırlı ve selametli olacaksa ALLAH tarafından maddi ve manevi güç sahibi kılınırlar. *“Halvette hastalanan veya zikri zayıf olan bir kimse bu adı anarsa dağılan düşünce ve zikrini yeni baştan zakirde toplamış olur… ALLAH en doğrusunu bilmektedir.” Afifüddin Süleyman et-Tilmsani, Esmaü’l-Hüsna, 137 METÎN TEMEL ANLAMI * “Fiillerinden dolayı Zatına herhangi bir zorluk ve yorgunluk gelmeyen, kudreti sonsuz.” İbnü’l-Esir, Akt Bekir Topaloğlu, DİA-29, 414 * “Her şeye tam bir teslimiyetle boyun eğdiren; hiçbir fiilinde hiçbir güçlükle karşılaşmayan; hiçbir varlık, vasıta ve cisim fiillerine hiçbir cihetle engel olmayan.” İsmail Mutlu, İman Esasları, 93 TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * “Bütün mükevvenatın yaratılmışların uyumunu temin eden.” Özemre, Vahye Göre Akıl, 256 TAMAMLAYICI BİLGİLER *“Güç ve kuvveti azalmayan, güçsüz düşmeyendir. Bu durum yalnız ALLAH için geçerlidir. O’nun dışındaki bütün varlıklar, zamanla güçlerini kaybeder ve zayıf düşerler. Bu değişim ALLAH için imkansız, varlıklar için mümkündür.” Halimi, Akt Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 285 *“Metîn’, ilahlık ve birlik sıfatlarında durumu çok açık olandır. Buna göre zü’l-kuvveti’l-metîn’, açık kuvvet sahibi demektir.” Hattabi, AktEsmaü’l-Hüsna, Edisyon, 285 * “Metin”, Kur’an’da sadece bir ayette ALLAH’ın ismi olarak geçmektedir “Şüphesiz rızık veren ancak Metin’ olan ALLAH’tır.” 51/Zariyat58 * “Bu vasıf, kuvvet, iktidar ve şiddet belirtir. Yüce ALLAH’a fiillerinde meşakkat, külfet, yorgunluk ulaşmadığını gösterir.” Suat Yıldırım, Kur’an’da Uluhiyyet, 249 * “Gazzali ve Fahreddin er-Razi’nin yorumlarından anlaşılacağı üzere yakın anlamlı iki isim olan Kavî’ ile Metîn’den ilki ilahi kudrete konu teşkil eden her şeyi kapsaması açısından nitelikte; ikincisi, çok güçlü olması bakımından nicelikte kudret sıfatına ait kemal mertebelerini ifade eder. Buna göre Kavî’, bütün mümkinatı etkileyen’, Metîn’ ise dıştan gelebilecek hiçbir etkiyi kabul etmeyen’ manasına gelir. Kur’an-ı Kerim’de, kainatın yaratılıp yönetilmesinden ötürü ALLAH’a hiçbir yorgunluk ve zorluğun gelmediğinin bildirilmesi 50/Kaf38; 85/Buruc12 Metîn’ isminin manasını pekiştirmektedir. Ebu’l-Hasan el-Eş’ari ise Metîn’ ile Velî’ dost ve yardımcı ismini birlikte düşünmüş ve ortak anlamlarını ALLAH’ın Mü’minlere yönelik lütfu, ihsan, dostluk, yardım ve başarıya ulaştırması’ şeklinde belirlemiştir.” Bekir Topaloğlu, DİA-29, 414 * “Yüce ALLAH tam bir kuvvet sahibi olmak yönünden Kavî’dir derken, gücünün çok şiddetli olması bakımından Metîn’ olduğunu belirtmeliyiz. Metanet, kuvvetin şiddetini belirtir. Bu ise, hiç kimsenin yardımına muhtaç olmadığını, hiç kimsenin O’nun iradesine karşı koyamayacağını, kuvvet ve kudretinin sağlamlığından hiç kimsenin kurtulamayacağını ifade eder.” Nurettin Ünal, Esma’ül Hüsna, 120 * “Kavî’, her şeye etki eden, Metîn’, hiçbir şeyden etkilenmeyen manasına gelir. Yani, Kavî’ isminin tecellisi karşısında bütün yaratılmışlar zayıf, hakir ve aciz kaldıkları gibi; Metîn’ ismi karşısında da yaratılmışların azı çoğu, büyüğü küçüğü fark etmez, hiç biri o Metîn’ kudreti yoramaz, aciz bırakamazlar.” Alaaddin Başar, Esma-i Hüsna, 138 * “ALLAH’ın isimlerini açıklamaya çalışanlar Zü’l-kuvveti’l-metîn’ metîn kuvvet sahibi olan ifadesini tam ve mükemmel güç olarak açıklamışlardır. Aynı kök kelimeden türeyen metanet de, tam ve eksiksiz güç anlamındadır. Buna göre el-kuvvetu’l-metîn’, güç ve kuvvetin sonudur, ötesi yoktur.” Fahrüddin Razi, Akt Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 285 * “Kur’an’da, daha çok kafirlerin hakkı ortadan kaldırmak amacıyla kurdukları bütün düzenlerin ALLAH tarafından mutlaka imha edileceğini belirten ayetlerde kullanılan keyd’ teriminin de bazı ayetlerde Metîn’ olarak nitelendiği görülmektedir.” 7/A’raf183; 68/Kalem45 Metin Yurdagür, Esma-i Hüsna, 181 * “Matüridi, ALLAH’ı, yaratılmış varlıkların sahip olmadığı ve aklın algılayamayacağı bir metanetle vasıflandırmayı mümkün görür.” Musa Koçar, Matüridi’de Esma-i Hüsna, 85 * “ALLAH’ın güçlü ve kuvvetli olarak yarattığı her unsur, ALLAH’ın Kavî’ ve Metîn’ ismine mazhardır. Buna göre dağların sağlamlık ve sabitliği, rüzgarın yıkıcı gücü, suyun taşkın akışı, ateşin takıp yutuculuğu bu kuvvetini Kavî’ ve Metîn’ isminden almaktadır.” Mehmet Dikmen, Esmaü’l Hüsna, 195 * “Hakk’ın metanetinin bir yönü, O’nun ALLAH ismini lafızda veya yazıda başka birisinin Kendisiyle isimlenmesinden korumuş olmasıdır.” Sadreddin Konevi, Esma-i Hüsna Şerhi, 161 * “Yüce ALLAH’ı sağlamlık ve şiddet ifade eden Metîn’ şeklinde vasfetmek, Dinler Tarihi’nin şu gözlemlerini hatırlatmaktadır. Dinler Tarihçisi M. Eliade şöyle der İlkel insanın şuurunda, maddenin sertliği ve devamlılığı Kutsalın kendini ifade etmesini’ hierophanie gösterir. Taşlar kutsal sayılmışsa bu, her şeyden önce taşın var olmasındandır. Taş, olduğu gibi kalır. Üstelik vurur; insan ona çarpar. Bedeniyle olmasa bile bakışıyla çarpar. Böylece onun sağlamlığını ve gücünü görür. Kaya, insana varlığının nezaketini, geçiciliğini aşan bir şeyler telkin eder. Bir mutlak varlık biçimi… O’nun dayanıklılığı, hareketsizliği, büyüklüğü ve tuhaf şekli, insanda olan şeyler cinsinden değildir. Bunlar, kamaştıran, korkutan, cezbeden bir varlığı gösterirler. İnsan onlarda, kendi varlığında bulunmayan, başka bir dünyaya ait bir taraf bulur. İnsanlar hiçbir zaman taşa taş olarak tapmış değildirler. İnsan onun sakladığı ifade ettiği bir başka şeyden dolayı ona bağlanmıştır. Bir kaya, bir çakıl taşı ya bir şeyi taklid veya temsil ettiği, yahut bir başka yerden geldiği için saygı görmüştür. Tapınma hedefi olan taşlar, dini bir fonksiyondan ziyade, sihri bir fonksiyon gerçekleştirirdi. Taşlar, tapılmaktan çok elde edilmek istenen sonuçlar için kullanılmışlardır. Kuzey ve Güney Amerika’da, Yunan’da, Fransa ve bazı Avrupa ülkelerinde Afrika, Hindistan, Pasifik adaları, Mezopotamya, Madagaskar ve İsrailoğullarında taş ve taş anıtlarla ilgili bir kült görülür. Tevrat ve İncil’in Kaya’ vasfını Tanrı’ya dayandırdığını, hatta bazen bunun, özel isim durumunda O’nu vasıflandırdığını biliyoruz. Cahiliyye Araplarının kutsallaştırdıkları şeyler arasında taşlar, kayalar da vardır. Belki de Kur’an, ALLAH’ı Metîn’ olarak vasfetmekle, insanlıkta yaygın olan bu eğilimi, -kaya somut bir vasıf vermeksizin, fakat kayada aranan sağlamlık, devamlılık, şiddet gibi özellikleri taşıdığını belirtmek suretiyle – kanalize etmek istemiştir.” Suat Yıldırım, Kur’an’da Uluhiyyet, 249 * “Abdülmetîn’ Metîn olan ALLAH’ın kulu o kuldur ki kendisine ALLAH’ın kudretinin her zerrede hüküm sürmesi sıfatının sırrı verilmiştir.” Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 126 * “Bu ismin hükmü en çok keşif ehlinde ortaya çıkar Hakka teorik deliller ile inanan kişi, kendisine bir şüphe geldiğinde bu şüphe inancına zarar verir ve onu bu kuşkuyu gidermeye veya daha güçlü bir delil ile inancını pekiştirmeye yönlendirir. Eğer metanet, bu kişinin itikadının özelliklerinden birisi olsa, gelen kuşku kendisine tesir etmezdi.” Sadreddin Konevi, Esma-i Hüsna Şerhi, 162 PRATİK BOYUT * Metîn’ zikri özellikle maddi ya da manevi bir zorluk karşısında kalmış olanlara ve kalplerinin günah isteği karşısında güçlendirilmesi gereken takva sahiplerine tavsiye edilir. * “Metîn’ isminin sırrına eren bir kul, sabır ve kuvvet sahibi olur. Kimse onu haktan ayırıp batıla saptıramaz.” Alaaddin Başar, Esma-i Hüsna, 138 * “Birinde sağlamlık görür isen yahud herhangi bir kimseyi tevbekar görürsen bunun Yüce ALLAH’ın Metîn’ adından olduğunu bilmelisin. … Bu adın zikri halvet erbabına zarar getirir. Fakat din hakkında istihza edenlere faydası olur. Bu gibiler, bu adı zikrettikleri takdirde onlara ALLAH korkusu ve tam inanç verir.” Afifüddin Süleyman et-Tilmsani, Esmaü’l-Hüsna, 177 VELÎ/MEVL TEMEL ANLAMI *“Varlıkların bütün işlerini ve ihtiyaçlarını üzerine alan, bütün yardımlar ve başarılar Kendisinden gelen.” İsmail Mutlu, İman Esasları, 93 * Genel olarak bütün Mü’minlere, özellikle sevdiği salih kullarına yardım eden “…iman edenlerin yardımcısı velisi ALLAH’tır. Kâfirlerin ise yardımcısı yoktur.” 47/Muhammed11; “Yoksa onlar ALLAH’tan başka dostlar mı edindiler? Hâlbuki dost yalnız ALLAH’tır.” 42/Şûrâ9; “…ve ALLAH’a sımsıkı sarılın. Sizin Mevlanız efendi, sahip O’dur. O ne güzel Mevla, ne güzel yardımcıdır Nasîr!” 22/Hac78; “Mü’minlere yardım etmek de üzerimize hak borç olmuştur.” 30/Rûm47 * “Seven, yardım eden.” İmam Gazali, Akt Suat Yıldırım, Kur’an’da Uluhiyyet, 188 * “Kullarını seven ve işlerini üstlenen.” Kadı Beydavi, Akt Suat Yıldırım, Kur’an’da Uluhiyyet, 189 TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI *“Her nesnenin batınî dostu. Dilediği kulunu huzuruna kabul ederek ona dostluğunun idrakini lütfeden.” A. Yüksel Özemre, Vahye Göre Akıl, 258 TAMAMLAYICI BİLGİLER * Velî’, Kur’an’da on üç yerde ALLAH’ın ismi olarak geçmektedir. Mevla ise Kur’an’ın on iki yerinde ALLAH’ın ismi olarak geçer. Ayrıca Veli’ insanlar için de kullanılırken, Mevla’ sadece ALLAH için kullanılmıştır. * “Mevla, kendisinden yardım ve destek beklenendir. ALLAH gerçek mülk sahibi olduğu için kulun O’na sığınmaktan başka çaresi yoktur.” Halîmî, Akt Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 337 * “Velî’, işleri düzenleyen ve idare edendir. Bu yüzden şehrin yöneticisine vali’, yetimin haklarını üstlenene de yetimin velîsi’ denilmiştir.” Halîmî, Akt Esmaü’l-Hüsna, 337 * “ALLAH, salih kullarının Velî’si, Kendisine itaat edenlerin yardımcısıdır. Bu ise; ALLAH’ın dostlarına yardım etmesi, düşmanlarını kahreylemesi şeklinde tecelli eder. Velî’, dostları tarafından sevilendir, onları günahlarından kaçındırmak suretiyle dostlarına yardım eder.” Mehmet Kasadar, Esma’ül-Hüsna, 157 * “ALLAH, Mü’min kullarının isteklerine cevap vermek, onlara ikram etmek açısından evlâ olandır.” İmam Matüridi, Akt Musa Koçar, Matüridi’de Esma-i Hüsna, 86 * “Bu ismin hükmü, Mü’minlere yardımla ilgili olarak, iki türlüdür Bunlardan birincisi, onları yokluk karanlığından varlık nuruna çıkartmakla genel anlamda yardım etmesidir; ikincisi ise, kendilerine ait ilmin darlığından ALLAH’a dair ilmin genişliğine özel anlamda çıkartmakla yardım etmektir.” Sadreddin Konevi, Esma-i Hüsna Şerhi, 163 * Bu iki ismin bilincine varmış olan Mü’minler, kâfirlerle, onlar tarafından korunmalarını ve himaye altına alınmalarını da içerecek biçimde bir dostluk ilişkisi kuramazlar. Bu durum Mü’minlerin hiçbir biçimde kâfirlerle sosyal ilişki kuramayacakları manasına gelmez. Fakat velayet’ anlamına gelecek şekildeki bir dostluk ilişkisinde karşı tarafın himayesi ve dolayısıyla buyruğu ya da en azından etkisi altına girmek söz konusudur. Mü’minlerin kâfirleri velî’ edinmeleri durumunda ise yukarıda işaret ettiğimiz sakınca oluşacağından böyle bir şey söz konusu olamaz. Kur’an bu konuda çok açık bir biçimde Mü’minlerin kimleri velî’ edinebileceğini bildirmektedir “Sizin dostunuz sadece ALLAH, O’nun Peygamberi ve ALLAH’a boyun eğerek namaz kılan, zekat veren Mü’minlerdir.” 5/Maide55 Bu emre karşı gelmenin cezası ise ALLAH’ın dostluğunu ve yardımını kaybetmek olacaktır “Mü’minler, Mü’minleri bırakıp da kâfirleri velî koruyucu edinmesin. Kim böyle yaparsa, ALLAH ile ilişiğini kesmiş olur.” 3/Al-i İmran28 Bu ayette işaret edilen durumun tek istisnası, o an için maddi açıdan zayıf durumda olan Mü’minlerin, bu dengesizlik ortadan kalkıncaya kadar bir süre bazı kâfirlerin himayesine girebileceklerini belirten Kur’an ruhsatıdır. Ayetin devamı şöyle diyor “Ancak onlardan gelebilecek bir tehlikeden korunmanız başka.” 3/Al-i İmran28 Hatta kâfirlerin sırdaş edinilmeleri bile yasaklanmıştır “Ey iman edenler! Sizden olmayanları sırdaş edinmeyin. Onlar size kötülük etmekten geri durmazlar. Sizin hep sıkıntıya düşmenizi isterler.” 3/Al-i İmran118 * Ve bütün tarihsel süreçlerin sonunda galip gelecek olanlar daima ALLAH’ın dostları olacaktır “Kim ALLAH’ı, Rasûlü’nü ve iman edenleri dost edinirse; şüphesiz ki ALLAH’ın taraftarları galip geleceklerdir.” 5/Maide56 Fakat bu arada bu sınavda bazı Mü’minler kaybedip elenebilecektir. * “ALLAH Velî’ ismiyle, yardımsız bırakılan kullarının yardımcısıdır. Yardıma muhtaç olduğu halde başkaları tarafından yüzüstü terkedilen, her türlü destekten yoksun bırakılan çaresizlerin yardımcısıdır. Çünkü böyle durumlarda genellikle kul gerçek yardımcısı olarak O’nu hatırlar. Yalnızca O’ndan medet ister. O’nun himayesine sığınır. Bütün sebepler o kulun gözünden düşmüştür. Doğrudan doğruya sebepleri elinde bulundurana yönelir. ALLAH da böylesine içten ve halisane yapılan bir yardım çağrısını cevapsız bırakmaz. Hemen görünen ve görünmeyen ordularıyla harekete geçer. Bütün yardımcılara bedel o kulunu, içinde bulunduğu sıkıntı ve mazlumiyetten kurtarır. Tarih bunun örnekleriyle doludur. Özellikle ALLAH dostları olan peygamberlerin ve onların varisleri olan gerçek alim ve Salihlerin hayat hikayeleri bunun en açık delillerindendir.” Abdülaziz Hatip, Esma-i Hüsna, 254 * ALLAH’ın velisi dostu olmanın insana kazandıracağı eşsiz değer bir kudsi hadiste şöyle ifade edilmiştir “Bir kimse Benim velilerimden birine düşmanlık ederse, ona karşı savaş ilan ederim.” Buhari * “ALLAH ile aranda sevgi ve sadakat kapısı açılmış olsaydı, artık başka bir sevgili ve dost aramazdın. ALLAH seni Rububiyeti için seçseydi, asla rahmetini senden ayırmazdı. O’na hakkıyla saygı gösterseydin, seni Kendisinden başkasına muhtaç etmezdi. Yaratıkların sevgisini senden uzaklaştırdığı zaman sevin, çünkü bu O’nun sana önem verdiğini gösterir.” İbn Atâullah İskenderî, Akt Şahver Çelikoğlu, Esmaü’l-Hüsna Şerhi-4, 231 * “Abdülveli Velî olan ALLAH’ın kulu o kuldur ki, kendisinde iman sahibi herkesin dostluğu zuhur eder. Saf ve mütedeyyin olan herkese dosttur.” Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 127 PRATİK BOYUT * İnsanlar arasındaki sevgi, saygı ve dostluklar Velî’ isminin tecellisi sayesindedir. O nedenle arkadaşlarıyla arası bozulan Mü’minler kaybettikleri dostlukları yeniden kazanabilmek için Velî’ ismini zikretmeli ve bu ismin tecellisi için gerekenleri yapmalıdır. * “Kula gereken şey, ALLAH’ın dostluğunu velayetini kazanmağa çalışmaktır. ALLAH’ın dostluğunu kazanan, başka dost aramaya muhtaç olmaz. ALLAH’ın dostluğunu kazanmak, ALLAH dostlarının sıfatlarıyla sıfatlanmaya bağlıdır. Onların başlıca sıfatlarıTam bir imanla ALLAH’a gönül bağladıkları gibi, O’nun emirlerini, hükümlerini yerine getirirler. ALLAH’ın rızasına uymayan hallerden daima korunur ve şüpheli şeylerden sakınır dururlar.” A. Osman Tatlısu, Esmaü’l-Hüsna Şerhi, 156 * “ALLAH’ın dostu, ALLAH’ı sever. O’nun hükümlerinin hakim olması için çalışır. ALLAH’ın dostlarına dost olur, ALLAH’ın düşmanlarını kahreder. Kendisini ALLAH’tan alıkoyan nefis ve şeytanı da mağlub eder. böyle olan bir kimse ALLAH’ın veli kullarındandır.” İmam Gazali, Akt Abdülaziz Hatip, Esma-i Hüsna, 258 * “Evliyanın Yüce ALLAH’ın evliyası olarak isimlendirilmesi; ancak ALLAH’ın dininin yardımcıları ve O’na itaat etmenin taraftarları olmasından dolayıdır. … Kendi nefsi için intikam almayan kimse için Yüce ALLAH intikam alır. Kendi nefsi için başarı istemeyen kimseye Yüce ALLAH başarı ve yardım verir. … Yüce ALLAH’a itaatte uygunluk hususunda süreklilik göstermesi de bunun alametlerindendir. Öyle ki, kötülüğü ve yasak olan bir şeyi yapmayı kastettiğinde Yüce ALLAH bu şeyi işlemekten onu koruyacaktır. İtaat hususunda bir gevşeklik göstermeye meylettiğinde bu iş ona kolaylaştırılmayacak hatta ondan uzaklaşma hususunda yardım ve destek verilecektir.” Abdülkerim Kuşeyri, O’nun Güzel İsimleri, 141,143 HAMÎD TEMEL ANLAMI * “Bütün kemal sıfatlarını taşıyan, bütün iyilik ve güzelliklerle övülen, sayısız lütuf ve nimetlerine şükredilen.” Bekir Topaloğlu, DİA-15, 458 * “Ezelden ebede kainattaki bütün nimet ve ihsanlar karşılığında, hal ve dil ile her kimden ve her kim için yapılırsa yapılsın sayısız hamd, şükür ve övgüler yalnızca Kendisine ait olan.” İsmail Mutlu, İman Esasları, 93 * “Sıfatlarında ve fiillerinde övülen.” Ebu’l-Hasan Eş’arî, Akt Bekir Topaloğlu, DİA-15, 458 TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * “Övülmeye ihtiyacı olmayan, Zatı hamde layık olan.” Elmalılı M. Hamdi Yazır, Akt M. Yaşar Soyalan, Elmalılı Tefsirinde Kur’anî Terimler ve Deyimler, 137 * “Kendisine hiçbir yerginin yönelmediği varlık. Dıştan bir sebep olmaksızın Zatıyla övgüye layık bulunan.” İmam Mâtürîdî, Akt Bekir Topaloğlu, DİA-15, 458 * “Övülen, gönül hoşluğuyla bağlanılan, şükredilen.” Abdülkahir Bağdadî, Akt Bekir Topaloğlu, DİA-15, 459 * “Mâtürîdî, Hamîd’in iki ayrı yönü olduğunu belirtir. İlkine göre Hamîd’, Mamûd’tur. Bu manaya göre ALLAH doğrudan Kendisine hamd edilmeye layık olandır. Diğerine göre ise ALLAH, insanların güzel yönlerini ve işledikleri iyi fiilleri över. Çünkü gerçekte bu fiiller ALLAH’ın yardımıyla gerçekleşmiştir. Diğer bir manaya göre Hamîd’, yaptığı işler nedeniyle kınanamayan’ anlamındadır. Buna göre ALLAH, Kendisini inkar edeceğini bildiği bir kişiyi yaratır. ALLAH’ın bu yaratmasının belli hikmetlerinin olması nedeniyle bu tür fiillerinden dolayı kınanması mümkün değildir.” Musa Koçar, Mâtürîdî’de Esma-i Hüsna, 87-88 TAMAMLAYICI BİLGİLER * Hamîd’, Kur’an’da on yedi yerde ALLAH’ın ismi olarak geçmektedir. * “Yaptıklarında, söylediklerinde, dininde ve takdirinde Hamdolunan.” İbn Kesir, Akt Suat Yıldırım, Kur’an’da Uluhiyyet, 152 * “Mâtürîdî, kelimenin öven’ manasına da gelebileceğini söyler. Şöyle ki ALLAH insanların güzel fiil ve davranışlarını över ve kendilerini mükafatlandırır. Aslında kulları bu fiillere muvaffak kılan yine Kendisidir. Bekir Topaloğlu, DİA-15, 458 * “Hamîd ismine öven’ manası verildiği takdirde ALLAH’ın bizzat Kendisini övmesi de kelimenin muhtevası içinde düşünülebilir. * “Hamd o ALLAH’adır ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. Ahirette de hamd O’na mahsustur.” 34/Sebe1 * “Bu isim hakkında üç imam aynı görüştedirler. Bunun anlamı ise, Yüce ALLAH ihsan buyursa da mani olsa da hamd ü senayı hak etmiştir. Şükür ise ancak ihsan ve bağış karşılığında olur.” Afîfüddîn Süleyman et-Tilmsani, Esmaü’l-Hüsna, 86 * “Kimden gelirse gelsin, kime karşı olursa olsun tüm övgüler, medihler, senalar, şükürler O’na özgüdür.” Ömer Sevinçgül, ALLAH, 89 * “ALLAH, bütün isimleriyle de Hamîd’dir.” Suat Yıldırım, Kur’an’da Uluhiyyet, 152 * “Fatiha suresinde, hamdin, yani bütün medih ve senanın, ancak Rabbü’l-Alemin, Rahman, Rahim ve Maliki yevmiddin olan ALLAH’a ait olduğunun beyan edilmesi, ALLAH’ın diğer bütün isimlerinin de hamd ve senaya layık oldukları konusunda bir irşad ve bir işarettir.” Alaaddin Başar, Esma-i Hüsna, 142 * “Şükür ve medih övgü unsurlarını bir arada olarak ihtiva eden hamd’i karşılayacak Türkçe asıllı bir kelime yoktur. Bizdeki övmek’ sadece medih ve sena karşılığıdır.” Suat Yıldırım, Kur’an’da Uluhiyyet, 152 * “ALLAH’a yaptığı her şeyden dolayı, mutlak surette hamd olunur. İşlerinde bir yanlışlık düşünülemeyeceği için O, bollukta da darlıkta da hamdedilmeyi hak eder. Çünkü O’nun işlerinde bir yanlışlık düşünülemez.” Hattabi, Akt Suat Yıldırım, Kur’an’da Uluhiyyet, 152 * “Şüphe yok ki canlı cansız, şuurlu şuursuz bütün kainatın sahip olduğu iyilik ve güzellikler yaratıcısına aittir. Bu gerçekten hareket eden İmam Mâturîdî gibi alimler, başkalarına yöneltilmiş bile olsa bütün övgülerin ALLAH’a mahsus olduğunu söylemişlerdir. Fakat tabiattaki her şey iyi ve güzel midir, yerilecek bir nesne veya olay yok mudur? Muhyiddin İbnü’l-Arabî’ye göre yerilecek yönü bulunan her şeyin mutlaka övülecek bir yanı da vardır, onun övülecek yanı ALLAH’a aittir.” Bekir Topaloğlu, DİA-15, 459 * “Yiyip içtiğimiz nimetler için de ALLAH’a hamd ederiz. Burada hamd, şükür manasında yapılmışsa da biraz düşünüldüğünde, bu şükürde de bir medhetme ve senada bulunma manasın saklı olduğu görülecektir. Mesela, soframızda ekmek, peynir, yumurta ve zeytin bulunmuş olsun. Biz bu nimetler için ALLAH’a şükretmekle, aslında şöyle demiş oluruz Buğday toprağın eseri değildir. Toprağı ve suyu buğday haline getirmek bir ilahi sanattır ve ancak ALLAH’a mahsustur. Aynı şekilde, zeytin de zeytin ağacının becerisi değildir. İneği süt, tavuğu yumurta fabrikası haline getiren ancak ALLAH’tır. Öyle ise bütün bu nimetler için ancak ALLAH’a şükür ve hamd etmeliyim. Hamdin şükürden farkı, insana ulaşmayan nimetler için de hamd edilebilmesidir. Mesela, bütün hayvanların dünya sofrasında birlikte rızıklanmalarını düşünen insan, bu muhteşem ziyafetin sahibi olan ALLAH’a hamd ve senada bulunur.” Alaaddin Başar, Esma-i Hüsna, 142 * “O’na hamd etmek, O’na şükretmek anlamında alınırsa, bu durumda nimetin görünmesinden değil de nimet vericinin görünmesinden ibaret olmuş olur. Davud şöyle yakarmıştır İlahi! Benim Sana şükretmem Senden bana verilmiş bir nimet iken Sana nasıl şükür edebilirim ki?’ Bunun üzerine Yüce ALLAH İşte şimdi Bana şükretmiş oldun!’ buyurmuştur.” Abdülkerim Kuşeyrî, O’nun Güzel isimleri, 146 * “Varlık alemindeki en küçük parçacıklar bile O’na hamd eder ve hamd edilmesine şahitlik yapar. Bu yüzden gökler, yer ve ikisi arasında bulunan her şey O’nu hamd ile tesbih eder. Yüce ALLAH bu gerçeği şöyle dile getirir Yedi gök, yer ve bunlarda bulunanlar O’nu tesbih eder. O’nu hamd övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Ama siz onların tesbihlerini anlamazsınız.” 17/İsrâ44 İbn Kayyım, Akt Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 124 * “Mülk ve hamd, ALLAH hakkında eş anlamlıdır. Mülkünün ve kudretinin kuşattığı her şey, O’nun hamdini de kuşatmaktadır. Dolayısıyla O, mülkünde övülendir. Hamdiyle birlikte mülk ve kudret, O’nundur. Dolayısıyla yarattığı şeylerden birinin, mülkünün ve kudretinin dışına çıkması imkansızdır. Yine yarattığı şeylerden her hangi bir şeyin, hamdinin ve hikmetinin dışına çıkması da mümkün değildir. … Hamd, sıfatların en genişi ve övgülerin en kapsamlısıdır. Çoğunlukla ilme götüren yollar ve alemin zerrelerine, parçacıklarına, emrin ve yasağın detaylarına ileten yollar, gerçekten çok geniştir. Çünkü isimlerinin, sıfatlarının, fiillerinin, hükümlerinin, adaletinin, düşmanlarından intikam almasının, ihsanda bulunma hususunda dostlarına yaptığı lütfunun hepsi, hamd ile ilgilidir. Yaratma ve emretme ancak hamdiyle gerçekleşir ve ortaya çıkar. O’nun hamdinin gayesi, her şeye hayat vermektir. Her şeyin var olması O’nun hamdiyle olur. Varlık aleminde O’nun hamdini araştırma ve izlerini ortaya çıkarma, basiret sahibi ve derin görüşlü kimselerin tanıklık ettiği bir iştir. İbn Kayyım, Akt Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 588,589 * “Terkib edildiği ilahi isimlere dikkat edilince görüleceği gibi, Hamîd, Mecîd’ birbirini destekler. Azîz’ isminin Hamîd’ ismine bitiştirilmesi ise çok önemlidir. Çünkü birincisi mutlak kudret ve galebeyi ifade eder. Böyle olanın, zorunlu olarak sevilen, sayılan, övülen kısaca Hamîd’ olması gerekmez. ALLAH’ın Hamîd’ bir Azîz’ olduğu ise, böylece belirtilmiştir. Ganî, Hamîd’ ise, başka manalar arasında bir de şunu ihtiva eder. ALLAH başkalarının hamdiyle Hamîd’ değildir, Zatında Hamîd’dir. Başkalarının hamdinden esasen bağımsızdır.” Suat Yıldırım, Kur’an’da Uluhiyyet, 153 * “İnancı, ahlakı ve diğer davranışları övgüye layık olan kimse hamîd niteliğini taşır ki bu, Hz. Muhammed’dir. Sonra ona yaklaşan peygamberler, veliler ve alimler gelir. Fakat hiç kimse yergiden ve eksiklikten uzak olmadığına göre mutlak manada Hamîd’ sadece ALLAH’tır.” İmam Gazali, Akt Bekir Topaloğlu, DİA-15, 459 * “Sıkıntı ve bolluk zamanlarında, şiddet ve rahatlık anlarında yalnız O’na hamd edilir. Çünkü O, Hakîm’dir, her şeyi yerli yerinde yapar. Hiçbir fiilinde hata yapmaz ve yanlışlık bulunmaz. O, her durumda övülmeyi hak edendir.” Hattabî, Akt Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 120 * “Hamd, övmeyi ve hamd edileni sevmeyi gerektirir. O’nu seven ama O’nu övmeyen, O’na hamd etmiş sayılmaz. Herhangi bir nedenden ötürü O’nu öven ama O’nu sevmeyen de hamd etmiş olmaz. Dolayısıyla O’nu sevmedikçe ve övmedikçe O’na hamd edilmiş olmaz. Övgü ve sevgi bunları gerektiren nedenlere bağlıdır. Hamd edilenin eksiksiz ve üstün sıfatlara sahip olması, insanlara ihsanda bulunması O’na hamd etmeyi gerektiren nedenlerdir.” İbn Kayyım, Akt Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 121 PRATİK BOYUT *“Şakik-i Belhi kemal derecesinde bir hamdin üç kademesini şöyle ifade eder Erişilen nimetin ALLAH’tan geldiğini bilmek, O’nun verdiğine rıza göstermek ve nimetinin gücü, bedeninde bulunduğu sürece O’na asi olmamak.” İmam Kurtubi, Akt Şahver Çelikoğlu, Esmaü’l-Hüsna Şerhi-4, 256 *Efendimiz’in dualarında hamd daima özel olarak vurgulanmıştır. Örneğin rükudan doğrulurken şöyle derdi “Ey Rabbimiz! Gökler, yer ve ikisi arasındaki her şey dolusunca, bunlardan başka Senin dileğince Sana hamd olsun.” Müslim; “Zikrin en üstünü Lâ ilâhe illALLAH’, övgünün hamdin en üstünü ise Elhamdu lillah’tır.” Nesaî; “Kim üç defa Elhamdülillahi Rabbi’l-Alemin, hamden kesiran tayyiben mübareken fihi ala külli halin. Hamden yuvafi niameh veyükafi mezideh’ Her hal ü karda nimetlerine layık ve onların artmasına vesile olacak en güzel şekilde hamdü senala, alemlerin Rabbi olan ALLAH’a olsun!’ derse; koruyucu melekler Ey Rabbimiz! Bu kulunun Seni tenzih etmesi ve Sana hamdetmesinin bütününü kavrayamıyor ve onu nasıl yazacağımızı bilemiyoruz’ dediklerinde Yüce ALLAH onlara Onu kulumun dediği şekilde yazınız’ diye vahyeder.” Buhari; “Cennete ilk çağrılanlar, bolluk ve sıkıntı anlarında ALLAH’a hamd edenlerdir.” İmam Münziri, Tergib ve Terhib *“Hz. Peygamber, sevindiğinde şöyle derdi Hamd, nimet veren ve ihsanda bulunan ALLAH’a mahsustur.’ Böylece Peygamber, hamdi hüküm ve eserinin sınırlılığıyla sınırlardı. Sıkıntıdayken ise şöyle derdi Her halde ALLAH’a hamd olsun.’ Bu hamd, mutlaklığı ve her şeyi içermesi itibariyle, sevinç halindeki hamdden daha büyüktür. Çünkü Hakk’ın nimet vermesinin bir yönü de, sıkıntı halinde bulunan bir kimseye övgüyü ilham etmesi ve onu Kendisine hamd ettirmesidir. Böylece onu aşırılıktan ve azaptan korur. Böylece Hak, kendisine ilham ettiği hamd ile iç dünyasına afiyet verir, bunun ardından da, sıkıntısını gidererek afiyetini daha da arttırır.” Sadreddin Konevi, Esma-i Hüsna Şerhi, 166 *“Hamd etme şerefinden nasiplenen bir insan, ALLAH’ın ihsanıyla, beğenilen ve medhedilen bir kul olur; böylece bu isimden ayrı bir tecelli nuruna daha kavuşmakla şereflenir, yükselir ve yücelir.” Alaaddin Başar, Esma-i Hüsna, 142 *“Abdülhamîd’ Hamîd olan ALLAH’ın kulu o kuldur ki, ALLAH Zatını kendisine en güzel sıfatlarıyla açar. Böyle bir kimse de bütün bu ilahi güzellikler tecelli eder. sadece ALLAH’a hamd eden, sadece O’nu öven bu kimseyi bütün insanlar över.” Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 129 MUHSÎ TEMEL ANLAMI *Gizli ve açık olan her şeyi bütün ayrıntılarıyla tek tek bilen “ALLAH Onlarda bulunan her şeyi ilmiyle kuşatmıştır. Ve her şeyi bir bir saymıştır kaydetmiştir.” 72/Cin28 *“Her bir tecellinin hesabını en ince ayrıntısına kadar yapan ve kaydeden.”A. Yüksel Özemre, Vahye Göre Akıl, 256 TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI *“İlmiyle maddi ve manevi bütün herşeyi kuşatan; ne Zatı ve ne de ilmi hiçbir şekilde kavranamayan. Bildirdikleri dışında hiçbir şey bilinemeyen; dünyada kullarının küçük büyük bütün yaptıklarını bilen ve mahşerde sayıp dökecek olan.” İsmail Mutlu, İman Esasları, 93 *“Muhsî’, insanların ilimlerinin kuşattığı ve kuşatmadığı bütün olayların sayısını ve miktarını bilendir. O, canlıların alıp verdiği her nefesi, rızkı, insanların itaat ve günahlarını, yakınlığını, yağmur ve kum tanelerinin sayısını, bütün bitkileri, hayvan türlerini, ölüleri ve canlıları bilendir. Kısaca ALLAH, bütün varlıkların sayısını, kalanları ve yok olanları bilendir. Bu sıfat ALLAH’ın, insanlar gibi çoklukları nedeniyle varlıkların sayılarını idrak etmekten aciz olmadığını ispatlamaktadır. O, bütün varlıkları ve sayılarını bilendir. Varlığı bütün varlıkları kuşatmıştır. O’nun adı en yücedir.” Halîmî, Akt Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 299 TAMAMLAYICI BİLGİLER *Muhsî’, Kur’an’da ALLAH’ın ismi olarak geçmemektedir. *“Bu ilahi isim Alîm’ ismiyle yakından ilgilidir. İkisi arasında ince fark, Müzeyyîn’ ziynet veren, süsleyen ismiyle Mülevvîn’ ismi arasındaki fark gibidir. Bilindiği gibi, bir şeye ziynet vermenin, yani süslemenin bir vasıtası da onu renklerle donatmaktır. Buna göre ALLAH’ın Müzeyyîn’ isminde, Mülevvîn’ ismi de dahildir. Ama, renk verme ayrı bir fiil olduğundan, Mülevvîn’de yine müstakil bir isim olmuş ve bizi renkler alemini tefekküre sevk etmiştir. Bunun gibi, ALLAH’ın Alîm’ ismi, her şeyi, her şeyiyle bilen’ manasına umumi bir isimdir. Sayıları bilmek’ de bu isim içerisine dahil olmakla birlikte, ayrı bir kemal olduğundan, müstakil bir isim olmuştur.” Alaaddin Başar, Esma-i Hüsna, 143 *“Genel olarak ibadetlerimizi, özel olarak ta tesbih, zikir ve dualarımızı belli sayılarda tekrar ediyoruz. Bu ibadet, dua ve zikirlerin belli zamanlarda, belli sayılarda, belli şekil ve şartlarda yapılmasının sayısız fayda ve hikmetleri sayıları bir tür şifreye, telefon numarasının rakamlarına veya anahtarın belli sayıdaki girinti ve çıkıntılarına benzetmek mümkündür. Nasıl ki; şifredeki bilgiler, rakamlar veya şifre neye göre düzenlenmişse onlar aynen uygulanmadığı takdirde o şifreye bağlı olan o sonuca ulaşamıyorsak veya anahtarda belli sayıdaki girintili çıkıntılı özellikler o anahtarın ait olduğu kilittekilerle aynen örtüşmediği zaman o kilit açılamıyorsa, belli maksatlar için öngörülmüş olan belli sayıdaki dua ve zikirler de o miktarda ve şartlarda olmadıkları zaman o maksatlar elde edilememektedir.” Mehmet Dikmen, Esmaü’l Hüsna, 203 *Sayılarla, saymak ve hesap yapmakla meşgul olanlar Muhsî’ ismine ayna ya da araç olmuş demektir. *“Hesapsız davranan, hesabın ağırlığı altında ezilmeye mahkumdur.” Nurettin Ünal, Esma’ül Hüsna, 127 MÜBDİ TEMEL ANLAMI *Varlıkları, bir örnek, model olmaksızın ve herhangi bir madde kullanmaksızın yoktan yaratan “Yaratmaya başlayan O’dur. Sonra onu çevirip yeniden yapar. Bu, O’nun için pek kolaydır.” 30/Rûm27 TAMAMLAYICI BİLGİLER * “Mübdi”, Kur’an’da ALLAH’ın ismi olarak geçmemektedir. *“Bütün ilahi isimlerin Mübdi’ isminin icad ettiği şeylerde bir hükmü bulunduğu gibi, bu ismin de bütün ilahi isimlerde bir hükmü vardır.” Sadreddin Konevi, Esma-i Hüsna Şerhi, 170 *“Varlıkların yaratılışı iki tarzdadır Birisi ibdâ’, diğeri ise inşâ’. İbdâ’, daha önce yapılmış bir başka şeyi taklid etmeden, bir şeyi ilk ve son olarak en mükemmel ve misilsiz şekilde yaratmak demektir. Ne Güneş Sistemi bir başka sistemden örnek alınarak yaratılmıştır, ne insan, ne de bir başka canlı. Bunların hepsinde Mübdî’ ismi tecelli etmiştir. Bütün varlık aleminin çekirdeği olan Nur-u Muhammedi de ibdâ ile vücut bulmuştur. … Her şeyin kendisine has müstakil özellikleri vardır. Bu yönüyle her şey, bir eşi ve benzeri olmaksızın, ilk defa dünya yüzüne gelmektedir. Ve bu yaradılışta Mübdi’ ismi tecelli etmektedir. İnşâ ise, hikmet alemi olan bu dünyada, bazı şeylerin bir anda yahut zamansız olarak değil de, belli bir zaman dilimi içerisinde ve kademeli olarak yaratılmasıdır. İnşâda, terbiye fiili’ daha hakimdir. … Kendi simamıza ve parmak izimize bakalım. Bu yüz ve bu iz ilk defa yaratılmıştır. Daha önce bir benzeri görülmemiştir. Buna göre insanın bedeni nutfe, alaka dönemlerinden, çocukluk gençlik çağlarından bir inşâ ile geçmiş olsa bile, onun ruhu, simasının şekli ve daha nice hususiyetleri ilk defa vücut bulmakta ve Mübdi’ isminin bir tecellisini sergilemektedir.” Alaaddin Başar, Esma-i Hüsna, 145 PRATİK BOYUT *“Abdülmübdi’ Mübdi olan ALLAH’ın kulu o kuldur ki, Yaratıcının sırrına arif olur ve ALLAH ona her şeyin aslını ve kaynağını açar. Böylece her şeyin başlangıcına şahit olmuş olur.” Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 132 *Bu ismin virdi düşük yapma ihtimali bulunan hamile hanımlara tavsiye edilebilir. MUÎD TEMEL ANLAMI *Öldükten sonra tekrar yaratan “ALLAH’ı nasıl inkar edersiniz? Oysa siz, ölüler idiniz. Sizi O diriltti. Sonra sizi öldürtecek, sonra tekrar diriltecektir. Ve en sonunda O’na döndürüleceksiniz.” 2/Bakara28 “Kendi yaratılışını unutarak Bize misal getirmeye kalkışıyor ve Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?’ diyor. De ki Onları ilk defa yaratmış olan… O, her türlü yaratmayı gayet iyi bilir!” 36/Yasin78-79 TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI *“Muîd’, iade eden demektir. Varlıkların ilahi ilimle planlandıktan sonra bu dünyaya gönderilmeleri, ilim dairesinden kudret dairesine geçiştir.’ Bu geçiş, ibdâ’ ile gerçekleşir. Dünya faslının sona ermesiyle, bütün nefisler ölümü tadarlar ve yeniden ilim dairesine geçerler. İşte, ahirette bu varlıkların ikinci kez kudret dairesine geçirilmeleri, bir iadedir ve Muîd’ isminin tecellisiyledir. Konuyu ruh yönünden ele aldığımızda şöyle de diyebiliriz. İnsanın esası ruhtur ve ruha verilen hayat sıfatı onda ebediyen kalacak, geri alınmayacaktır. İnsanın ölmesiyle, ruh hayatiyetini yine devam ettirir ama beden artık elinden gitmiştir. Meyveyi sadece seyir ve tefekkür eder, fakat tadına bakamaz. Çünkü dil elinden gitmiştir. Diğer cismani lezzetler de bununla karşılaştırılabilir. İşte mahşere çıkışta, ruh yeniden beden iade edilecek ve bu yeni dirilişle ruh, cismani lezzet ve elemleri almaya yeniden başlayacaktır. Bu ism-i şerifi yâd eden bir Mü’min, ölümün mutlak yokluk olmadığını bir kez daha hatırlayacak ve beden-ruh beraberliğiyle geçirdiği bu hayatın, ölümle son bulmayacağını, bedeninin daha mükemmel bir şekilde kendisine yeniden iade edileceğini hatırlayacaktır.” Alaaddin Başar, Esma-i Hüsna, 147 TAMAMLAYICI BİLGİLER * Muîd’ ismi Kur’an’da ALLAH’ın ismi olarak geçmemektedir. *“Tabiatta her şey sürekli bir değişim içinde olup ilahi sıfatların tecellileri sonucu daimi bir yaratma ve yok etme mekanizmasına tabidir.” Bekir Topaloğlu, DİA-31, 431 *Bir kudsi hadiste şöyle buyurulmaktadır “İnsanoğlu Beni yalanlamış ancak buna hakkı yoktur. … Onun Beni yalanlaması ALLAH beni yarattı fakat tekrar diriltecek değildir’ şeklindeki sözüdür. Halbuki yaratmayı ilkin gerçekleştirmek eğer bir zorluk sözkonusu olacaksa onu tekrar etmekten daha zordur.” Buhari *“Her Müslüman, ALLAH’ın ilk kez ve ahirette ikinci kez yaratan olduğunu bilmelidir. O, bütün varlıkları örneksiz ve mükemmel bir şekilde yaratmıştır. Yok olduktan sonra onları tekrar yaratacak olan O’dur. O’nun tekrar yaratması bir ihtiyaçtan değil, bir hikmet gereği kudretinin bir göstergesi içindir.” İmam Kurtubi, Akt Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 300 *“Hak, bir şeyi yaratmayı bitirdiğinde, başka bir yaratmaya döner. Yoksa varlıktan giden bir şeyin aynını iade etmez çünkü Hak böyle bir şeye gerek duymaz. Nitekim bu durum, şu ayet-i kerimede belirtilmiştir O, önce yaratmaya başlar, sonra iman edip salih amel işleyenlere İslam’ı yaşayanlara adaletle karşılık vermek için tekrar yaratır.” 10/Yunus4 Sadreddin Konevi, Esma-i Hüsna Şerhi, 171 PRATİK BOYUT *Muîd’ isminin zikri, manen gaflette olanlara tavsiye edilebilir. *Muîd’ ismi kaybolmuş bir insan ya da herhangi bir eşyanın aranmasında da zikredilebilir. MUHYÎ TEMEL ANLAMI *“Hayatla ilgisi bulunan varlıkta hayatı yaratan, can veren.”Bekir Topaloğlu, DİA-31, 78 “ALLAH’ı nasıl inkar edersiniz? Oysa siz, ölüler idiniz. Sizi O diriltti.” 2/Bakara28 TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI TAMAMLAYICI BİLGİLER *“Muhyî”, Kur’an’da iki yerde ALLAH’ın ismi olarak geçmektedir. *“Ebû Bekir İbnü’l-Arabî, ALLAH’ın yaratma fiilinin on bir tecellisini şöylece sıralamıştır İlkin Âdem’i yaratması, ondan insan türünü meydana getirmesi, sperm ve döş yatağı vasıtasıyla üremeyi sağlaması, sorguya tabi tutulmaları için mükellefleri kabrinde canlandırması, kıyamette bütün insanları yeniden diriltmesi, Kur’an’da belirtildiği gibi 3/Âl-i İmrân169-171 şehidlere kıyamet gününden önce hayat vermesi, hadislerde haber verildiği üzere hayvanların da kıyamet gününde canlandırılması, yağmur indirmek suretiyle yeryüzünün bitkiyle donatılması, kalplerin iman nuruyla ihya edilmesi, üzüntü ve keder yüzünden ölüm derecesine gelmiş gönüllerin neşe ve sevinçle hayata kavuşturulması, iyi insanların hatırasının yaşatılması.” Bekir Topaloğlu, DİA-31, 79 *“Bütün hayatlar O’nun yaratmasıyla var olmuştur. Şimdi bir akarsu hayal et. Üstündeki kabarcıkların parlayıp söndüklerini görürsün. Her kabarcık bir an parlar, ışık verir sonra kaybolur. Parlamaları güneşe delildir. Onlar söndükten sonra başkalarının parlaması ise, ışık kaynağının yani Güneş’in baki olduğunu gösterir. Kabarcıklar ve onların ışıkları fani, ışık verici olan Güneş bakidir. Zaman da bir ırmaktır, akar. Hayat sahipleri zaman nehrinin kabarcıklarıdır. Hayat nuruyla parlar, sonra ölümle yiterler. Bunlara hayat nurunu gönderen ezeli bir güneş olacaktır elbette. Parlamaları buna alamettir. Sönmeleri ve yerine gelenlerin hayat sahibi olması ise, bu hayat kaynağının devamlı olduğuna delildir. Böylece, tüm hayatların fani, onlara hayat veren Zat’ın baki olduğunu anlarsın.” Ömer Sevinçgül, ALLAH, 44 *“Hayat dirilik, can ise diride olan kuvvet ve kudret manasını ifade etmektedir. Cansız dediğimiz şeyler; taş, demir, kalsiyum, azot ve benzeri maddelerdir. ALLAH canlıları, on altı elementten yaratmıştır. Görüldüğü gibi ALLAH, cansız elementlerden canlıları yaratmaktadır. Cansız cisim vardır, hayatsız cisim yoktur. Mesela plastik, cansız bir cisimdir. Ama atomlardan yaratılmıştır ve elektronlarında devamlı hareket olduğu için hayatlıdır. Hareket hayattır ve hayat ta ALLAH’ın sıfatıdır. Fizik diliyle söylersek; cansız cisimlerdeki statik enerji, kinetik hale dönüştürülebiliyor. Gemileri, santralleri çalıştıran uranyum buna bir örnektir. Mıknatıs cansızdır, fakat başka demirleri kendine çekiyor. Demek ki cansız dediğimiz cisimlerdeki enerji, ALLAH’ın Hayat sıfatının bir görünümüdür. ALLAH’ın Hayat sıfatı, cansız cisimlerde enerji, bitkilerde can, hayvanlarda ruh hali ile görünür. İnsanlarda buna şuur ilave edilir. Hayat, can, ruh, şuur; bir makine gibi varlıkları hareketlendirmektedir.” Nurettin Ünal, Esma’ül Hüsna, 132 PRATİK BOYUT *Efendimiz O’na binler selam “Her kul, ölmüş olduğu hal üzere diriltilecektir.” Müslim buyurmuştur. * “Muhyî” isminin virdi özellikle hastalar için tavsiye edilir. *“Abdülmuhyî’ Muhyî olan ALLAH’ın kulu o kuldur ki kalbini diriltmiştir. Bu dünyanın hayvani özellikleriyle dolu olan bir kalp ölüdür. Bu dünyadan arınmış olarak Hakk’tan gayrıya mihman olmayan kalp ise canlıdır ve ALLAH’ın hakiki evi de odur. … Benliğinin kölesi olduğundan dolayı ızdırap çeken bir kimse yorgunluktan uyuya kalana kadar bu ismin zikrine müdavim olursa nefsani arzularını kontrol etmeye muktedir olabilir.” Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 134 MÜMÎT TEMEL ANLAMI *Ezeli ilminde takdir ettiği ecel geldiği zaman canlıları öldüren “Her canlı ölümü tadacaktır.” 3/Al-i İmran185 TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI * “Hayat görevinden terhis eden, kullarını fani dünyadan baki aleme götüren, kulluğun zorluklarından azad eden.” İsmail Mutlu, İman Esasları, 94 TAMAMLAYICI BİLGİLER *“Mümît’, ALLAH’ın ismi olarak Kur’an’da geçmemektedir. *“ALLAH ölüm ile sağlıklı ve güçlü olanların gücünü yok eder. O, her şeyi yaşatan ve öldüren, her şeye kadir olandır. ALLAH, yaşatma sıfatı ile övündüğü gibi, öldürme sıfatı ile de övünür. Bu, hayır ve şerrin, yarar ve zararın yalnız O’ndan geldiğini, mülkünde hiçbir ortağı bulunmadığını, yalnız Kendisinin baki ve ebedi olduğunu, Kendisinin dışındaki bütün varlıkların fani olduğunu bilmemiz içindir.” İmam Kurtubi, Akt Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 312 * “Bulutun oluşumu Muhyî’ adındandır; bunun dağılıp parçalanması da Mümît’ adındandır. Yağmurun yağması Muhyî’ adınındır. Suyun bir yönden içilerek, diğer yönden yok olup gitmesi de Mümît’ adınındır. Bitkinin su ile beslenmesi Muhyî’, bitkilere musallat olan afetler Mümît’, bir tohumun bitkiye dönüşmesi aynı şekilde Muhyî’, bitkinin değişmesi Mümît’ ve bitkilerin yetişmesi Muhyî’ adından kaynaklanır. Bitkilerin hayvan gıdası haline dönüşmesi Muhyî’, cahilin cehaleti ise Mümît’, dünyanın içindekilerle yok olması Mümît’, ahiretteki kıyam Muhyî’, beka alemi ile Cennet alemi Muhyî’, Cehennem’deki azap yerlerine giriş, yokluk ve benzeri yerler Mümît’; Cehennem’deki ateşin kendi içinde alevlenmesi Muhyî’, ahiretin rahatlık ve nimeti tümüyle Muhyî’nin tecellileridir. Nefsin, zihni tasavvurları, doğruları ve dışarıdan gelen uyarıları benimsemesi Muhyî’, bunların nefis tarafından kabul edilmemesi ve unutma halleri Mümît’… Yasaklama, cimrilik Mümît’; el açıklığı, bağış Muhyî’… Serbest hareket, Muhyî’; bunun karşılığı olan sükun ve hareketsizlik, Mümît’… Kelimeler ve sözler, Muhyî’; suskunluk ve anlamamazlık Mümît’… Bir şeyi dinleyip, manalarını anlamak, Muhyî’; zihin yorgunluğu, usanç, tembellik ve unutkanlık Mümît’… Güzellik alemi, Muhyî’; helal alem, çoğunlukla, Mümît’…Cesaret ve kahramanlık, Muhyî’; cebanet yani korkaklık Mümît’… Himmet, düşünce, kanaat ve uyanıklık, Muhyî’; tembellik, başarısızlık, haya ve gevşeklik, Mümît’… Firar, kaçmak, Mümît’; ferahlık, sevinç ve iştiyak, Muhyî’… Dilde beyan yeteneği, fesahat ve açık sözlülük, Muhyî’; anlamsız konuşma ve kekemelik, Mümît’…” Afîfüddîn Süleyman et-Tilmsânî, Esmaü’l-Hüsna, 108 *“Bir tohumun ölümünü düşün! Dikkatle incelersen birbirini izleyen harikalar görürsün onda. Tohumun ölümü bitkinin hayatını netice veriyor. İnsan da ebedi bir alemde yeniden hayat bulmak üzere ölür, gözden kaybolur. Bedeni yoprak altında çürür ama ruhu berzaha gider, orada kıyameti bekler.” Ömer Sevinçgül, ALLAH, 45 *“Ölüm bir halden başka bir hale geçiştir. Kayısı ağacı ölür, çekirdek isimli tabuta gömülür. Çekirdek toprağa girer, tekrar kayısı ağacı olarak boy gösterir. Öyle ise ölüm; bir hayat şeklinden bir başka hayat tarzına geçiştir.” Nurettin Ünal, Esma’ül Hüsna, 135 *“İnsanın canını; hastalık, trafik kazası, düşman kurşunu veya Azrail almaz. Hayatı veren kim ise, alan da odur.” Nurettin Ünal, Esma’ül Hüsna, 134 PRATİK BOYUT *“Abdülmümît’, Mümît olan ALLAH’ın kulu o kuldur ki, kalbindeki şehvet, dünya sevgisi ve her türlü menfilik ALLAH tarafından öldürülmüştür. Böylece bu kalp gerçek hayata ermiştir. Nefsin menfi güçleri bir kişinin kalbinde öldüğü zaman o kalbin sahibi ilahi nur ile aydınlanır. Bu nurun kendine ikram buyurulduğu kimseler etrafındakileri de aydınlatırlar. Böyle kimseler ilahi ve ebedi hayatı soluklayarak hayatlarını sürdürürler. Bu ism-i şerifi sıkça zikreden bir kimse nefsinin menfi etkilerini ve bu dünya lezzetlerine dönük olan şehvetini kontrol altına alır hale gelebilir. Bu ismin zikri ayrıca zakire, Mü’minlerle ittifakta ve düşmanlarına galip gelmede yardımcı olur.” Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 136 HAYY TEMEL ANLAMI *Asla ölmeyen ve daima diri bulunan. Bütün yönleriyle tam bir hayata sahip olan. Bütün canlılara hayatı veren “Sen, Hayy’ olan ALLAH’a güvenip, dayan!” 25/Furkan58 *“Hakkında ölüm geçerli olmayan Varlık.” Ragıb el-İsfahanî, Akt Bekir Topaloğlu, DİA-16, 549 TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI *“Hayy, gücünü kaybetmeyen ve yok olmayandır.” Abdullah ibn-i Abbas, Akt Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 126 *“Hiçbir şeyden gafil olmayan, hata yapmayan, yerde ve gökte zerre miktarı kadar da olsa hiçbir şey Kendisinden gizli kalmayan. Ebediyen ölmeyen. Fakat bu mana herkes tarafından bilinir. Hayy’ olmanın özü, övgüde son noktada bulunmak demektir. Övgüde son noktada bulunan yegane varlık ise ALLAH’tır.” İmam Matürîdî, Akt Musa Koçar, Mâtürîdî’de Esma-i Hüsna, 91 *“İbn-i Sina ise Hayy’ isminin ALLAH’ın alim ve fail oluşuyla açıklanabileceğini kabul etmekle beraber, tevhid ilkesine ve ilim sıfatına ağırlık veren sıfat anlayışının gereği, bu ismi dıştan bir etkileyici olmaksızın Zatını, Kendi mahiyetiyle bilen’ şeklinde açıklamıştır. Buna göre Hayy’, var olan zatın kendisinden gizli kalmaması, bir anlamda varlığının şuuruna sahip bulunması’ manasına gelir.” Bekir Topaloğlu, DİA-16, 550 TAMAMLAYICI BİLGİLER *“Hayy”, Kur’an’da beş yerde ALLAH’ın ismi olarak geçmektedir. *“Hayy’ isminin kullanıldığı üç ayette Kayyûm’ ile birlikte yer aldığı görülmektedir 2/Bakara255; 3/Al-i İmran2; 20/Tâhâ111 Öyle anlaşılıyor ki Kayyûm’, her şeyin varlığı Kendisine bağlı olup kainatı idare eden’ şeklindeki mana ve muhtevasıyla Hayy’ ismi ve sıfatını fonksiyonel hale getirmektedir.” “İbn Cerîr et-Taberî, ilgili ayetlerin tefsirini yaparken Hayy’ ismine başlangıcı ve sonu olmayan ezeli ve ebedi’ manası verdikten sonra bu isme kainatı yönetme esasından hareketle anlam verenlerin de bulunduğunu kaydetmektedir. Yine Taberî, Hayy’ isminin üç ayette tevhid cümlesi içinde yer aldığına bakarak Tanrı kabul edilmeye ve tapınılmaya layık olacak varlığın ebediyen hayy olması gerektiği hususunu vurgulamıştır.” Bekir Topaloğlu, DİA-16, 550 * “Kelam alimleri arasındaki bazı farklı anlatımlar bir yana hayat sıfatının statüsünü şöylece belirlemek mümkündür Tabiatın olağanüstü bir düzene sahip bulunuşu Yaratıcısının Âlim’ ve Kâdir’ olduğunu gösterir. Âlim’ ve Kâdir’ sıfatlarının Hayy’ olmayan bir varlıkta bulunması aklen imkansızdır. Bu açıdan bakıldığında bazı kelamcıların da belirttiği gibi Hayy’ sıfatının mevcudiyeti zaruri olarak bilinir. Aynı düşünce çizgisinden ayrılmamak şartıyla Âlim’ ve Kâdir’ sıfatları yerine ALLAH’ın fiil sahibi faal oluşunu esas almak da mümkündür. Buna göre, Büyük bir sanat eseri olduğu apaçık bulunan tabiatın yaratıcısının iradi bir fail fail-i muhtar olmaması düşünülemez, bu özellik de ancak Hayy’ olan varlık için söz konusudur’ şeklinde bir ispat yapılabilir. Kısacası Hayy’ ismi veya hayat sıfatı, bununla diğer ilahi sıfatların mevcudiyet ve sıhhat kazandığı temel bir kavram konumundadır. Ebü’l-Bekâ’nın da işaret ettiği gibi sübûti sıfatlar için de Zât-ı İlâhiyyeyi aşıp bazı şeylerle alaka kurması gerekli olmayan, başka bir deyişle nispet ve izafet özelliği taşımayan yegane sıfat hayat sıfatıdır. Örneğin, ALLAH bilen ve gücü yetendir’ denildiğinde, Neyi bilen ve neye gücü yeten?’ gibi bir soru akla geldiği halde, ALLAH, Hayy’dir’ denilince akıl benzer bir soru sormaya ihtiyaç duymaz. Bütün İslam alimleri, ALLAH’ın Hayy’ oluşunun, canlılarda görüldüğü gibi türe ait organizmanın dengesini ve itidalini koruması gibi bir şarta ve ayrıca ruhun mevcudiyetine bağlı olmadığı noktasında ittifak etmiştir. Kur’an-ı Kerim’de ALLAH’ın Zat’ına dayandırılan Ruh’ 15/Hicr29; 21/Enbiya91 ALLAH’ın onunla hayat kazandığı manasına gelmeyip, Ruh’un da ALLAH’ın yarattıklarından biri olduğunu gösterir.” Bekir Topaloğlu, DİA-16, 550 * “ALLAH’ın, zihinlerin dışında, hakiki olarak var olması, Kendisini bize kabul ettiren Varlık olması Hayy’ olmasıyla mümkündür. Kur’an’ın bildirdiği imanın, tanrısız dinlerden farklı olması, ALLAH’ın Hayy’ olmasıyladır. Kur’an’ın tanıttığı ALLAH’ın mitolojilerdeki hayatiyeti olmayan ölü tanrılar gibi olmaması, özellikle O’nun Hayy’ olmasından ileri gelmektedir. Çünkü bizim beşeri anlayışımızda hayat, varlıktaki bütün kemal sıfatlarının aslı olan bir vücud sıfatıdır. İlim, kudret, irade, kelam, işitme, görme, rahmet, adalet, gadap, hilm, halıkıyyet, rezzakiyet vb. gibi sıfatların şartıdır.” Suat Yıldırım, Kur’an’da Uluhiyyet, 203 *“Her canlının hayatı kendine göre hakikattir. ALLAH’ın hayatının ise hiçbir benzeri yoktur. ALLAH olmasaydı, ne hayat olurdu, ne hayattan eser olurdu, ne de varlıktan.” Alusi, Elmalılı, Akt Veli Ulutürk, Kur’an-ı Kerim ALLAH’ı Nasıl Tanıtıyor?, 94 *“Bütün diğer isimlerin gerçekleşmesi için, önce “Hayat” sıfatının bulunması gerekir. Bu sıfatın kemali, başka şeyleri, başkalarını canlandırma, yani diriltme sırrına ulaşmasıyladır. Canlandırmak için, diriltmenin en yüce mertebesi, cismi bedeni canlandırmak değil de, insanların ruhlarını ilmi hayatla diriltmektir. İnsan ruhuna ilimle canlılık kazandırmaktır. Cismi canlandırmak, her ne kadar bir mucize ise de ve çok az gerçekleşirse de ruh bedenden çok daha şerefli olduğundan, nefsi eğitip ruhu ilimle canlandırmak, bedeni diriltmekten çok daha şerefli bir iş ve hizmet Kur’an-ı Kerim’de “Ölü iken diriltip, kendisine insanlar arasında yürüyeceği bir nur verdiğimiz kimse…” 6/En’am122 buyuruyor. Fakat cismi diriltmek anlaşılacağı üzere yalnız ALLAH’a mahsustur. … ALLAH, Kur’an’da “O’nu hamd övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur.” 17/isra44 buyuruyor. Zorunlu olarak buradan şu anlam çıkar Her şeyin O’nu tesbih etmesi, canlı olmasına bağlıdır. Bu da zorunludur. Yani bir şey O’nu tesbih ediyorsa, zikrediyorsa, o şey mutlaka diridir. O’nu zikredebilmesi için önce bilmesi, tanıması gerekir. Bilmek ve tanımak ise hayata bağlıdır. Yani bilebilen her varlık hayat sahibi demektir ki Yüce ALLAH, buna işaretle Her yaratık kendi duasını ve teşbihini öğrenmiş bilmiştir.’ 24/Nur41 buyurmuştur. Hayatsız ilim düşünülemez.” Müeyyedüddin el-Cendi, Akt Şahver Çelikoğlu, el-Esmaü’l-Hüsna Şerhi-4, 377,378 *“Hayy’ isminin Abdülkadir Geylani Hazretlerinin ism-i galibi olduğu söylenmiştir.” Mehmet Dikmen, Esmaü’l Hüsna, 217 PRATİK BOYUT *Efendimiz O’na binler selam “Hayy” ismini zikrederek şu şekilde dua etmiştir “Ey ALLAH’ım! Sana teslim oldum, Sana inandım, Sana dayandım, Sana yöneldim ve Senin için mücadele ettim. Beni saptırmandan Senin izzet ve üstünlüğüne sığınırım. Senden başka ilah yoktur. Sen Hayy’sın asla ölmeyen ve daima diri olansın. İnsanlar ve cinler ise ölürler.” Buhari *“Hayatı kurtarma, iyileştirme, hayatı uzatma gibi hayata hizmet türlerinde görev alan herkes, ALLAH’ın Hayy’ ismine mazhar olmuş kimselerdir. İtfaiye ve sağlık mensupları, hayat kurtarma ekipleri, hastalıkları tedavi için çalışan doktorlar ve bilim adamları, bu sınıfa girerler.” Mehmet Dikmen, Esmaü’l Hüsna, 218 KAYYUM TEMEL ANLAMI *“Sonu olmayan ve varlığı daim olan.” Hattabi, Akt Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 126 * “Varlığı için hiçbir sebebe ihtiyacı olmayan, bizatihi varlıkta kalabilen; fakat bütün yaratılmışlar O’nun iradesiyle ve yaratmasıyla varlıklarını sürdüren ve vücutta kalan. Zerreler ordusundan yıldızlar ordusuna kadar bütün varlıkları hassas bir denge ve ölçü ile ayakta tutan ve önemli vazifelerde çalıştıran.” İsmail Mutlu, İman Esasları, 94 *Her şeyin varlığını devam ettiren, Evren’i yöneten, ayakta tutan “Şüphesiz ki ALLAH, gökleri ve yeri, yıkılmasınlar diye tutuyor.” 35/Fatır41 TEMEL ANLAMIN AÇILIMI VE İKİNCİL ANLAMLARI *“Kayyum, kaim’in mübalağasıdır. Her şeyi ayakta tutan’ demektir. Bunun manası, Bir şeyin kıyamı, yani bir varlık olarak ayakta durabilmesi neye bağlı ise onu sağlayan’ ALLAH, her şeyin kaderle belirlenmiş olan vaktine kadar ayakta durması için sebeplerini de yaratmıştır. Onun için her şey ALLAH ile kaimdir.” Mehmet Dikmen, Esmaü’l Hüsna, 219 *“Yarattıklarını koruyup, idare eden, işlerini düzenleyen.” Katade, Akt Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 125 *“İyi ya da kötü yaptıklarının karşılığını vermek için her canlının başında duran ve onu gözetleyen.” Hasan-ı Basri, Akt Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 126 *“Her fiil ve buyruğunda adaleti ayakta tutup, hikmeti gerçekleştiren.” İmam Maturidi, Akt Bekir Topaloğlu, DİA-25, 108 *“Her canlının fiil ve davranışını sanki tepesinde duruyormuş gibi tesbit edip canlının varlığını sürdüren.” Bekir Topaloğlu, DİA-25, 108 TAMAMLAYICI BİLGİLER *Kayyum, Kur’an’da üç yerde ALLAH’ın ismi olarak geçmektedir. *“Matüridi, Kayyum’ isminin, insanların amelleriyle, rızıklarıyla ve bütün evrenle ilgisinin olmasından dolayı bu ismi, İsm-i A’zam’dan saymaktadır.” Musa Koçar, Matüridi’de Esma-i Hüsna, 92 *Ariflerin bir çoğu, Hayyu’l-Kayyum’un İsm-i A’zam olduğunda müttefiktirler. *“Bu ismin yüksek anlamını ancak Yüce ALLAH bilir. Çünkü varlığı sadece Kendi Varlığına dayalı olan ancak O’dur. Bütün kainatın ve yaratılmışların varlığı ve varlıkta kalması, O’nun kudretiyle ve varlıkta tutmasıyladır. Bundan alınacak hisse, kulun günah işlememesi ve yar olamayandan kesilmesidir.” Kadızade, Büyük Amentü Şerhi, 89 * “Rebi b. Enes Kayyum’ bütün nefisleri rızıklarıyla muhafaza eden ve hazır tutan anlamına gelir, der. Örneğin Araplar şöyle derler Filanca bu beldenin işiyle kaimdir. Yani filan bu beldenin her şeyinden sorumludur.” Afifüddin Süleyman et-Tilmsani, Esmaü’l-Hüsna, 79 *Kayyum, ALLAH’ın kusursuz güç, kuvvet ve üstünlüğe sahip olduğunu gösterir. O, yalnız başına kaimdir varlığını devam ettiren. Ayakta kalmak için hiçbir yönden kimseye ihtiyacı yoktur. O, kendi kendine yetendir ve başkasına muhtaç değildir. O’nun dışında her şey O’na muhtaçtır. Her şeyi ayakta tutan ve koruyan O’dur. Bu, O’nun mükemmel gücünü gösterir. Bu her iki isim Hayy ve Kayyum, O’nun bütün kemal sıfatlarını, eksiksiz güç ve kudretini ve tam müstağni oluşunu kapsar. Bu yüzden bu iki isimle ALLAH’tan yardım dileyen, sanki bütün isim ve sıfatlarıyla ALLAH’tan yardım dilemiştir. Yardımı dilenen ve umulan rahmet, yaratılmışların değil ALLAH’ın bir sıfatı olarak istenmektedir. Senin izzet ve üstünlüğüne sığınırım’ diyerek, ALLAH’ın izzetinden sığınma talep eden kimse, ALLAH’ın Mü’min kullarını üstün tutmak için yarattığı izzetten değil, ALLAH’ın Kendisinin bir sıfatı olan izzetten sığınma talep etmektedir. … Kul, ALLAH’ın bütün fiili sıfatlarını kapsayan Kayyum ismini tanıdığında, her şeyin O’nun desteği ile ayakta kaldığını, varlığını devam ettirdiğini, her canlıyı O’nun ayakta tuttuğunu ve koruduğunu görür. Yüce ALLAH’ın kimseye muhtaç olmadan yalnız başına kaim olduğunu, O’nun dışındaki bütün varlıkların ancak O’nunla var olabildiklerini, varlıklarını devam ettirdiklerini, O’nun her şeyi düzenleyip idare ettiğini, kimini üstün tutup kimini alçalttığını, iyilik edenlere sevap, kötülük edenlere de azap ulaştırdığını görür. ALLAH’ın kaim olmakla asla uyumadığını, zaten uyumanın O’na yakışmayacağını, herkese adil davrandığını, kimine bol kimine az rızık verdiğini, asla şaşırmadığını, unutmadığını ve yanılmadığını anlar. Kainatı bu şekilde görmek ve anlamak, ariflerin ulaşabildiği bir mertebedir. Rububiyet mertebesi işte budur. Bu mertebeden daha üstün olan mertebe ilahlıktır. O ise ancak peygamberlerin görebileceği bir mertebedir. İlahlık mertebesinde, ALLAH’tan başka ilah olmadığı, O’nun dışındaki her şeyin batıl ve geçersiz olduğu Hakke’l-yakin’ Kesin bir gerçeklik ile görülür.” İbn Kayyım, Akt Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 126,127 *“ALLAH insanın ayakta durmasını yerdeki çekim kanununa, bedenin canlı olmasını ruh kanununa, Ay’ın düşmemesini Dünya’nın çekimine, Dünya’nın dönmesini de Güneş’in cazibesine bağlamış ve bu yaratıklarında Kayyum’ ismini tecelli ettirmiştir. … Dünya’da iman ehli yaşadıkça, kıyametin kopmayacağı dikkate alındığında, iman ve ibadetin de kainatı bir bakıma yakta tutttukları ve Kayyum ismine bir başka şekilde ayna oldukları anlaşılır.” Alaaddin Başar, Esma-i Hüsna, 155,156 *“Göklerde ve yerde bulunan tüm varlıklar O’nun Kayyum’ ismiyle bağlıdır. Bu irtibat bir an bile kopsa, hepsi yok gölgeni düşün. Sen olmasaydın gölgende olmazdı. Şu halde gölgen seninle varoluyor ve varlıkta kalıyor. Kendi başına var olamıyor, varlıkta kalamıyor. Tüm Evren Rabbimizin varlığı yanında bir gölgeye benzer. Gerçi gölgenin vücudu vardır, fakat pek zayıftır. Kendi başına ayakta kalamaz. Evren ve içindekiler de vardırlar, bir hayal, bir kuruntu, bir yanılsama değillerdir; fakat varlıkları o ezeli Kayyum’a dayanır.” Ömer Sevinçgül, ALLAH, 43 *“Ruh, bedeni terkedince beden aynı gibi görünsede nefes almaz, görmez, işitmez ve hareket etmez hale gelir ve nihayet bozulup çürümeye başlar, çünkü onu bir zamanlar idare eden ve bir arada tutan şey ruh idi. Hayatın, varlığın ve bütün vücuddaki düzen ve uyumun kaynağı ruhtur. Hikmeti, güzelliği, kuvveti, en ufak bir hücreye ve bir atoma kadarki bütün bir hayatıyla vücud, her an ruha muhtaçtır. Ruhun bedeni terketmesiyle bütün bu geçici vasıflar da ruh ile beraber bedeni terkederler. Aynı şekilde yaratılmış kainatın her bir atomu canlı kalmak için her bir an Kayyum’ tecellisiyle gelen ilahi bağışlara muhtaçtır. Bu ilahi bağışlar, ALLAH’ın özel bir muradıdır. Kainattaki her şeyde, o şeyin varlığını sürdürmesi ve gelişmesi için gereken ihtiyaçlara uygun bir şekilde, değişik şekil ve kuvvetlerde ortaya çıkar. İşte bu ilahi murad iledir ki her bir atom, ihtiyaçlarının tatmini için gereken sebepleri temin eder. Yüce ALLAH bu bağışlarını bir an durduracak olsa hiçbir şey hayatta kalamaz.” Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 139 PRATİK BOYUT *“Saliklerin ALLAH’a yürüyenlerin tecrübe edip kabul ettiklerine göre, Ya Hayyu ya Kayyum la ilahe illa ente’ Ey diri ve kaim olan! Senden başka ilah yoktur duasını okuyan ve bunu tekrarlayan kimsenin kalbi ve aklı dirilir. Şeyhülislam İbn Teymiyye, bu duaya gerçekten çok düşkündü. O’nu dilinden hiç düşürmezdi. Bir gün bana şöyle dedi Kalbin diri olması için bu iki ismin çok büyük etkileri vardır’ İbn Teymiyye bu iki ismin, İsm-i A’zam olduğuna işaret etmekteydi. Bir defasında onun şöyle dediğini işittim Kim sabah namazının sünneti ile farzı arasında kırk defa Ya Hayyu ya Kayyum la ilahe illa ente birahmetike estesiğ Ey diri ve kaim olan! Senden başka ilah yoktur. Rahmetinle yardım diliyorum derse, kalbi dirilir ve asla ölmez.’ Esmaü’l-Hüsna ile ibadet etmenin onunla dua etmenin kıymetini bilen; emir, yaratılış ve kulun istek ve ihtiyaçları arasındaki gizli ilişkiyi fark eden, bunun gerçekliğini daha iyi kavrar.” İbn Kayyım, Akt Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 128 *“Hayy ve Kayyum isimleri, kemal sıfatları ve mükemmel olan muhtaç olmama =Gani ile kudret sıfatlarını düzenlemektedir. Bu iki isimle yardım isteyen kimseler sanki Yüce ALLAH’ın bütün isimleriyle ve bütün dıfatlarıyla yardım istemektedir. Dolayısıyla sıkıntılardan kurtulmanın, üzüntüleri gidermenin ve istekleri yerine getirmenin söz konusu olduğu yerde bu iki isimle yardım istemek en doğru olandır.” İbn Kayyım, Akt Esmaü’l-Hüsna, Edisyon, 603 *“Kayyum ismini tasavvufi yaklaşımla yorumlayan Abdülkerim Kuşeyri’ye göre ALLAH’ın bütün nesne ve olayları yönetimi altında bulundurduğunun bilincini yaşıyan kimse, sürekli tedbir alma endişesi ve başkasına boyun eğme zahmetinden kurtulup gönül rahatlığıyla yaşar, böyle bir kimse için dünya önemsenecek bir değer taşımaz.” Bekir Topaloğlu, DİA-25, 108 *Daha az uyumak isteyenler Kayyum’ isminin zikrini vird edinmelidir. *“Değerli zamanının büyük bir bölümünü uykuda heba eden bir kimse uyumadan önce Elif lam mim, ALLAHu la ilahe illa hüve’l-hayyu’l-kayyum 2/Bakara255 ayetini okursa, hayatını uykuya feda etmek hastalığından kurtulabilir.” Tosun Bayrak, Esmaü’l-Hüsna, 140 Esma isminin anlamı genç anne ve baba adayları tarafından merak ediliyor. Son dönemlerde çok fazla duyulan isimlerden biri haline gelen Esma isminin anlamı anne ve babalar tarafından merak edilmeye başladı. Pembe renge yakın olan ve kökeni Arapçadan gelen Esma isminin anlamını araştırdık. ''Esma isminin anlamı nedir?'' ’Esma ne demek?’ sorularına isim analizimiz…Esma isminin anlamı nedir?1. Arapça "İsim" Sözcüğünün çoğul halidir, isimler, Etkileyici, yaptırıcı3. Kader, nasip, talih4. İsimler, namlar, adlar5. Cilveli, çok güzel Kulaklar, İşitme. - Esmaül-Hüsna Allahın Güzel İsimleri. - Hz. Esma Hz. Ebu Bekirin Kızı, Hz. Aişenin Kuran-ı Kerim’de geçer Araf 180Cinsiyeti KızKökeni ArapçaEsma isminin özellikleriEsma en çok kullanılan 79. isimleri arasında, en çok kullanılan 39. insanlardır, onlar için eğlenceden ziyade öncelikle iş gelir. Bu yüzden girdikleri ortama hemen ayak uyduramazlar. Kendilerini mesleklerine adamış insanlardır ve zamanı boşa geçirmeyi hiç sevmezler. Özel hayatlarında aceleci değil yavaş adımlar ile hareket ederler. Genellikle soğukkanlı bir yapıdadırlar. İlgili Haber İlgili Haber Zehra isminin anlamı, Zehra ismine benzer isimler - Mubahat Günah veya sevap olmayan işler. Seraphine asil, yanan. Mübahat Övünme, kendini övme. Bu listede Serhat ismine uygun kız isimleri listelenmektedir. İsim hakkında Geçen senenin en popüler kız isimleri neler? Herhangi bir haber sitesine baktığımızda Zeynep'in en popüler kız ismi olduğunu … Serra İsmi Kuranda Geciyor Mu son dakika haberleri ve en önemli gelişmeleri Posta Gazetesi resmi sitesinde. Serra İsmi Kuranda Geciyor … Sabahat Güzellik. Ən məşhur pomada rəngləriBartu küçükçağlayan turşYan fleyta mahnı vərəq kitabı pdfArtvin akademik təqvimiFurkan dede ne mezunuNə. giriş apkBülent börek franchise pulsuz 2022 2013. 2. 19. Kız için Lalin ve Gece isimleri kardeşim ve benim favorilerimiz. Masal ismi de kızlarda kullanılan değişik isimlerden. Dila ismini ben de çok Zehra isminin anlamı. Çok beyaz ve parlak yüzlü. Hz. Muhammed’in kızı Hz. Fatıma’nın lakabı. 2012. 8. 31. adını ZEHRA ISTIYORUZ ama ablası FATMA ona uygun olsa mı kaldık babası zehrayı ben dedım dıyo kafa yormuyor. Rusçada " Dünya " İbranicede "sınır" manasını taşır. Farsçada, emir veren komutan demektir. Arapçada ise, " tartışma " … Serra isminin yanına yakışan isim olarak ise Ece, Melek, Seray, İnci, İpek, Eda, Ela, İdil, Bilge, Nil ve Buket isimleri önerilebiliyor. ANASAYFAYA … Aybike isminin yanına yakışan isimler nelerdir? 4 gün önce Aile kategorisinde isimler 29 puan tarafından soruldu. 0 oy. 9 cevap 45 göst. Vallaha ben de çoook düşündüm ayça Babamız istedi bende duru ismine bayıldım rabbim duru bir yaşam sağlayın bu yaşananlar kız çocuklarına yapılanlar derken Serhat İsmine Uygun İsimler, Serhat İsmiyle Uyumlu İsimler Bebeğinize hala isim bulamadınız mı? En popüler kız bebek isimleri ALEV Yanan cisimlerin görüntüsünü tarif etmek için kullanılan bir kelime O, yani, bana uyunuz, dediği zaman, Allah’ın karşısında yer almaya çalışan, tanrılığı beşeriyete indiren bir benlik değil; aksine zavallı insanlığı şirk ve bayağılık … hüdaverdi. mum. hüdaverdi isiminin arapça yazılışı هدا وردي. Nermin isiminin arapça yazılışı نرمين. Hülya Şak isiminin arapça yazılışı هليا شاك. İrem … Serra İsminin Anlamı Nedir? Serra İsmi Ne Demek, Ne Anlama ...2. Ecrin isminin yanına yakışan isim olarak ise Su, Melek, Eslem, Deva, Azra, Sıla, Mina, Naz, Tuana ve Serra isimleri önerilebiliyor. … 2021. 8. 27. Bu bağlamda; internet üzerinden kız bebek isimleri, erkek bebek isimleri araştırmaları yapılmaktadır. 2021. 2. 5. Serra isminin yanına yakışan isim olarak ise Ece, Melek, Seray, İnci, İpek, Eda, Ela, İdil, Bilge, Nil ve Buket isimleri önerilebiliyor. Ahu isminin yanına yakışan isimler nelerdir? 0 oy . 234 göst. 2 gün önce Aile kategorisinde isimler 15 puan tarafından soruldu. Ahu isminin yanına yakışan … 2020. 11. 9. A HARFİ İLE BAŞLAYAN EN GÜZEL KIZ İSİMLERİ. Azra. Medine'nin bir diğer adı olan Azra ismi Kuran'da yer almaktadır. El değmemiş anlamına sahiptir Alp ve Serhat İsmiyle Uyumlu Erkek İsimleri. Seralp Baş yiğit. Alpat Yiğit, cesur, yürekli kimse. Alpkanat Yiğit, cesur, yürekli kimse. Sebükalp Hızlı, … Bebeğinize hala isim bulamadınız mı? En popüler kız bebek isimleri ALEV Yanan cisimlerin görüntüsünü tarif etmek için kullanılan bir kelime brawl stars adları ingilis dilindəvolkan dəmirəl vikipediyatənha ürəkyuxuda mərhum nənəni görməküsküdar emirgan bərəwindows loader gezginler Tarsus starkent saytıİdman tv hd tezlikDemirdöküm f5 hatasıElif akmanın qatili kimdir_Foreca iznikTam 2022 İdmUbis karatekinVodafone online islemlerİcra xətası xətası reklam Esma isminin anlamını, Esma isminin analizini ve Esma ismiyle ilgili birçok bilgiyi bu sayfadan öğrenebilirsiniz. Hızlı menüden istediğiniz kısma geçiş yapabilirsiniz. Esma İle İlgili BilgilerEsma isminin cinsiyeti Kız, PembeEsma isminin kökeni ArapçaEsma ismi Kuran’da geçiyor mu? ✔Evetreklam Hızlı MenüEsma İsminin AnlamıEsma İsminin İstatistikleriEsma İsminin ResmiEsma İsminin NumeraolojisiEsma İsminin Anlam FalıEsma İsminin Kader Sayısı Ve Kişilik ÖzellikleriEsma İsminin AnaliziEsma İsminin Anlam YorumuEsma İsmi Caiz Mi?Esma İsmili ÜnlülerEsma İsminin Arapça YazılışıEsma İsminin Çince YazılışıEsma İsminin Japonca YazılışıEsma İsminin Hiyeroglif Mısır YazılışıEsma İsminin Parmak Alfabesiyle YazılışıEsma İsminin Anlamıreklam Esma isminin anlamı, Esma ne demektir, Esma ne anlama gelir? Esma isminin anlamı1. Adlar. 2. Kulaklar, işitme. – Esmaü’l-Hüsna Allah’ın güzel isimleri. – Hz. Esma Hz. Ebu Bekir’in kızı, Hz. Aişe’nin isminin sözlük anlamı ç. a. esma esk. Adlar, esma Cinsiyet KızAdlar, İl İl, Kaç Tane Esma var?Esma İsminin İstatistiklerireklam Esma isminin Türkiye sıralaması 504Türkiye’de kaç tane Esma isminden var? kaç tane Esma isminden var? 22463Esma isminin kullanım sıklığı Türkiyede her 595 kişiden birinin ismi isminin harf sayısı 4 Türkiyede En Çok Kullanılan İsimler İçin TıklayınEsma İsminin ResmiEsma ismi bir resim olsaydı nasıl görünürdü? Bu eğlenceli fikir Türkiye’de sadece olarak bizde! Esma isminin anlamından yola çıkarak şöyle bir resim hazırladık. Cinsiyete takılmayın. =Esma İsminin Numeraolojisireklam Esma isminin baş harflerine karşılık gelen alfabe sııra numaralarının toplamı olan numeraloji sayısına aşağıdan İsminin Anlam Falıreklam Esma isminin falına baktık ve sonuçları sizin için derledik!Karakterinizin en belirgin özelliği özgürlükçülük. Bir kişiye ya da bir yere bağlanmaktan hoşlanmıyorsunuz. Monoton bir yaşam size göre değil. Bulunduğunuz ortam sizi mutlu ediyor olsa bile, oraya bağlanmak istemiyorsunuz. Hayatınızın her alanında böyle davranıyorsunuz. Kısıtlanmayacağınız işlerde çalışmak istiyorsunuz. Özgürlüğünüze gelen en ufak bir tehdit istifa etmenize neden olabiliyor. Bu nedenle, "kendi işinizi kurma ve patron olma" taraftarısınız. Baskıcı bir aileye sahipseniz genç yaşta evden ayrılabilirsiniz. Kimsenin size karışmadığı, rahat bir yaşam kurmak istiyorsunuz. Özgürlüğünüze olan düşkünlüğünüz karşı cinsle olan ilişkilerinizi de etkiliyor. Kıskanç ve sizi kısıtlayan biriyle beraber olmanıza imkan yok. Aradığın özellikler ise "neşe ve zeka"Esma İsminin Kader Sayısı Ve Kişilik ÖzellikleriEsma isminin kader sayısını bulurken aşağıdaki tablodaki rakamları izlemelisiniz. Esma isminin her harfine karşılık bir kader rakamı belirlenmiştir. Bunların toplamı Esma kader sayısını 5 + s 1 + m 4 + a 1 = => 1+1 = 2Kader sayınız 2. Şimdi kader sayınıza göre numeroloji yorumunuzu Numeroloji AnaliziMümkün olan en iyi ortaklardan birisisiniz. Sevgi dolu bir kalbiniz var ve barış yanlısı bir karaktere sahipsiniz. Olan biteni eleştirmekten kaçınmıyorsunuz ve eleştirilerinizi yaparken kimseyi kırmamaya önem gösteriyorsunuz. İlişkilerinizde aşırı bağımlısınız. Ayrıca etrafınızda gelişen olaylara çok duyarlı davranıyorsunuz. Çok fazla detaycısınız ve bunun zararlarını görmektesiniz. Aşırı detaycılıktan kaçınmalı ve yalnız İsminin AnaliziEsma isminin analizi baş harflerinin taşıdığı anlam ile dünyası çok karışıktır. Üzüntü ve sevinci bir arada yaşayabilir ve bundan rahatsızlık kurmak onun için bir eğlencedir. Ve bunu yaparken aşırıya kaçmaktan hiç korkmaz. ve zeki olduğu kadar başarılıdır. Özellikle ticaret faaliyetlerini sever ve başarılı algılama duygusu gelişmiştir. Mantıklı düşünme en üst gizil gücünüz paylaşımcılıktır. Sempatinizi ve anlayışınızı geliştirmeyi öğrenmelisiniz. Paylaşım sadece iki kişi arasında olmaz, gurup içinde işbirliği yapmayı öğrenin. Nazik ve saygılı olun, siz titiz ve arkadaş canlısı bir kişisiniz. Evrensel barışı sağlamak için çalışacaksınız. Paylaşımcılık her zaman için sadece iki kişi arasında değildir, bu ortaklığı tüm evrene hayatınızı paylaşanlar arasında uyum yaratarak ortaya koyacaksınız. Her zaman geri planda kalmayı tercih ediyorsunuz. Tinsel çalışmalarınızı kollektif olarak yapacaksınız. Duygusal doğanız sizi yeteneklerinizi gizleyecek kadar mütevazi yapıyor. Hayata ilgisizlikle bakmaya çalışın, aksi takdirde aşırı duygusal tepkileriniz size zarar verebilirEsma İsminin Anlam Yorumuİsimler kendisini taşıyan kişiye bazı özellikler katar. Esma isminin sizi anlatan, kişiliğinizi yansıtan bazı özellikleri İsmi Caiz Mi?Esma ismini çocuğuma koyabilir miyim, anlamı uygun mu diye düşünüyorsanız, aşağıda araştırmalarımızın sonucunu görebilirsiniz. Dinen caiz olup olmadığına ve konulabilir olup olmadığına dikkat etmeniz ne güzel.✔ Esma ismi caiz olmayan isimler listesinde yok. Yani bu ismi çocuğunuza koyabilirsiniz. Fakat isim koyarken Esma isminin anlamına dikkat edin!reklam Esma İsmili ÜnlülerEsma isimli ünlüleri, içinde geçen veya Esma isminin anlamına benzeyen terimleri araştırdık. Bu ilginç bilgilere aşağıdan 99 ismi Allah’ın isimleri ya da Allah’ın 99 ismi Arapçaاَلأَسْماَءُ الْحُسْنَى, El Esmâ ül Hüsnâ / En Güzel İsimler, Kur’an ve hadislerde Allah’a izâfe edilen fiil veya sıfatlardan türetilmiş veya doğrudan Allah’ı ifâde amacıyla kullanılmış olan isimlerdir. Esma Recepova Esma Recepova Makedonca Есма Реџепова, dünyaca ünlü Roman kökenli Makedon sanatçı, derlemeci ve şarkı sözü yazarı. Esmahanım, Akçakoca Esmahanım, Düzce ilinin Akçakoca ilçesine bağlı bir Sultan Abdülaziz’in kızı Esma Sultan d. 1873 – ö. 1899 Osmanlı padişahı Abdülaziz’in bir Sultan III. Ahmet’in kızı Esma Sultan d. 14 Mart 1726 – ö. 13 Ağustos 1788 Osmanlı padişahı III. Ahmet’in Sultan I. Abdülhamit’in kızı Esma Sultan d. 17 Temmuz 1778 – ö. 9 Haziran 1848 Osmanlı padişahı I. Abdülhamit’in Sırrı Grbavica, 2006 Almanya, Avusturya, Bosna-Hersek, Hırvatistan yapımı drama filmi. Türkiye’de Grbavica, Esma’nın Sırrı adıyla gösterime girmiştir. Esma Sultan Esma Sultan Osmanlı tarihinde adı geçen aynı adı taşıyan birden fazla padişah kızlarından herhangi biri olabilirEsma Sultan Yalısı Esma Sultan Yalısı, İstanbul, Ortaköy’deki sahil İsminin Arapça YazılışıEsma isminin Arapça dilinde ve Arap alfabesiyle yazılışına aşağıdan ulaşabilirsiniz. اسمهEsma İsminin Çince YazılışıEsma isminin Çince dilinde ve Çin alfabesiyle yazılışına aşağıdan ulaşabilirsiniz. Not Çince anlamı Esma İsminin Japonca YazılışıEsma isminin Japonca dilinde ve Japon alfabesiyle yazılışına aşağıdan İsminin Hiyeroglif Mısır YazılışıEsma isminin eski Mısır’da nasıl yazıldığını merak ediyor musunuz?Esma İsminin Parmak Alfabesiyle YazılışıEsma isiminin Türk işaret dilinde ve parmak alfabesiyle yazılışını aşağıdaki hareketli resimlerle öğrenebilir ve işitme engelli sağır insanlara isminizi İsim ArayınEsma anlamı ile yetinmeyip tanıdıklarınızın da isminin anlamını öğrenin. Ve onları Tepki Ver!Beğen Kalp Hahaha Oha Üzüldüm Yuh2417451 ESMÂ-İ HÜSN İZAHI BURÇLARI VE İNSANA ETKİLERİ“En güzel isimler” demek olan esmâ-i hüsnâ, naslarda Kur’an ve Sünnette Allah Teâlâ hakkında kullanılan isim ve sıfatlardan oluşur. Kurân-ı Kerîm de ve peygamberimizin hadislerinde Cenâb-ı Hakka nisbet edilen birçok isim bulunmaktadır. Bu durum bizzat Kuran tarafından şu şekilde ifade edilmektedir “En güzel isimler Allahındır. Ona bu isimlerle dua edin. Onun isimleri hakkında eğri yola sapanları bırakın. Onlar yaptıklarının cezasını göreceklerdir” [A'râf 7/150]. Peygamberimiz ise “Allah Teâlânın doksan dokuz ismi vardır. Bunları sayan cennete girecektir” [Tirmizî, Daavât, 82] okumanın değişik usulleri vardır. Ebced değerleri kadar okuma usulü en yaygın olanıdır. Mesela Hay esması ebced değeri 18 bu isim bu şekilde hesaplanıp okunacağı gibi esma kaç harfliyse harf adetiyle ebced değeri çarpılarak çıkan rakamla da meşgul olunur Hay ismi El takısı hariç 2 harflidir 2*1836 gibi veya bu ismin değeri 18 kendiyle çarpılarak 18*18 324 çıkan rakamla meşgul olunur ki zaten maksadın tam husulü için bu usulle uygulanmalıdır. Veya harf sayısı 4 ise 4 ile çarpılır 16 çıkar buna bin ilave edilerek 16 bin defa o esma ile meşgul olunur ki bu usul esma okumalarının iksiri azamıdır. Veya velilerin en çok uyguladığı okuma usulü ki örneğin ihtiyaca göre iki isim seçtik ehad ve samed bunların ebced değerleri ehad13 samed134 bunları toplar 134+13147 çıkar buna bin ilave edilerek 147 bin olarak meşgul olunur ki bu büyük bir usuldür riyazetlerde esma vazifelileriyle irtibata geçmenin usullerinden biri de yollarında salike başında bulunan mürşidi onun meşgul olacağı esmayı ve zikri tavsiye eder salikte verilen usulle manevi terakki sağlar. Esmalarda asıl kast her ne kadar seyr makamlarında ilerleme manevi terakki elde etme olsa da esmaların belli zamanlarda belli maksatlar için kullanılması da ihtiyaçlara göre kuranın tavsiyesidir Ayette De ki “Rabbinizi ister Allah diye çağırın, ister Rahman diye çağırın. Hangisiyle çağırırsanız çağırın, nihayet en güzel isimler O’nundur el-İsrâ, 1 7/110 ayetin deki ister Allah diye ister rahman diye çağırın ayetinden alimler ayrıca ihtiyaca uygun olan esma hangisi ise Allah ise Allah esması Rahman ise Rahman esmasıyla meşgul olunması gerektiğini de anlamış ve esmaların üzerine çalışmışlar çalışma şekillerini özelliklerini tesbit edip bizlere ulaştırmışlardır Rabbim onlardan razı olsun bizde şimdi alimlerimizin esmalar hakkında verdikleri bilgileri kısaca toparlayarak hem dağınık halde olan bilgilerin toparlanması hem hangi burca hangi esmalar bakar o burcun hastalıklarında hangi esmalar faydalıdır gibi bilgileri Müslüman kardeşlerimize kolaylık olsun diye bir araya getirerek bu çalışmayı yapıyoruz Tevfik Allah Aslan burcu Pazar - GÜNEŞ ŞEMS Bu burcun tabiatı kuru sıcak olup, anasırı ates ve gezegeni Sems Günes dir. Aslan burcunun cinsiyeti erkek, madeni altın, günü Pazar, gecesi Persembe ve buhuru Uddur. Rengi sarı, Dost burcu ikizler,düsman burcu Bogadır. Tabiatı itibariyle düsmanı dört unsurdan biri olan Sudur. Gününün harfi Fe, günün Esması Ferdün, ulvi melek Rukyail, Ardi burcun genel hastalıkları şunlardır Kalp ve sırt bölgeleri hassastır. Kalp rahatsızlıkları, kalp romatizması, çarpıntı görülür. Kalp krizi riskleri oldukça fazladır. Dengeli bir hayat, aşırı yorulmamak ve üzülmemek sağlıklı kalmaları için çok önemlidir. İleri yaşlarda kilo sorunları olur ki bu kalp krizi riskini artırır. Sırt, adale ağrıları, omurga ve bel kemiği rahatsızlıkları olabilir. Mikrobik hastalıklara istidat artar, ateş yükselir.. Kova burcundan zıt etki ile dolaşım sistemi rahatsızlıkları, bacak ağrıları, bacağın alt kısmında hassasiyet görülebilir. soğuk safra ve sevdadan mütevellit baş ağrıları da burçta olup bu rahatsızlıkları olanlar aşağıda kendi burçlarının Esmalarından hastalıklarına uygun olanlarla meşgul olurlarsa biiznillah Aslan burcun Esmaları 1- ALLÂH اَللَّهُVarlığı zorunlu olan ve bütün övgülere lâyık bulunan, her türlü eksiklik ve noksanlıklardan uzak, bütün kemal sıfatları kendinde toplayan, eşi ve benzeri bulunmayan zâtın özel ve en kapsamlı adıdır. Allaha nisbet edilen isimler hâs özel ve âm cins olmak üzere ikiye ayrılır. Allah adı özel isim; Rab, Rahmân, Rahîm gibi isimler ise, Allahın özel ismine nisbetle anılan isimlerdir. Allah ism-i şerifi, Cenâb-ı Hakkın has ismidir. Bu itibarla diğer isimlerin ifade ettiği bütün güzel vasıfları ve İlâhî sıfatları içine alır. Diğer isimler ise, yalnız kendi mânalarına delâlet ederler. Bu bakımdan Allah isminin yerini hiçbir isim tutamaz. Bu isim, Allahtan başkasına ne hakikaten ve ne de mecazen verilemez. Diğer isimlerin ise, Allahtan başkasına isim olarak verilmesinde bir mahzur yoktur Kadir, Celâl gibi. Yalnız bu isimlerin başına, insanlara izafe edildiklerinde, “kul” mânâsına gelen “abd” kelimesinin ilâvesi güzel olur [Abdülkadir Kadirinkulu ismi gibi].ALLAH ebced değeri -66-4356 Vazifeli Melekler İsrafil-Ardi Kardeyuşin bu esmayı şems saatinde meşgul olmaya devam eden nuru ilahiye kavuşur. Bu isim zata baktığından ve bütün esmaları içinde barındırdığından dolayı tarikatta seyr makamlarında ilerleme bu esma ile başlar Nakşi yolunda salike ilk bu esma kalb dersi olarak beş bin adet verilir ve kalbin masivanın etkisiyle unuttuğu yüce zatı tekrar öğretir hatırlatır latifeler bu isme ısındırıl ki salik manevi terakki de bu esmanın feyziyle ilerleyebilsin cezbe makamlarına ulaşabilsin. nefsi emare levvame bu esma bereketiyle aşılır hemen çabucak geçilir. Bu esma ile meşgul olanlarda ilahi bir nur ve heybet belirir bu isim ulvi ve sufli bütün nefsin ve makamların aşılmasında en etkili ve seri esmayı güneş doğduğu saatte yazıp üzerinde taşıyan ve zikriyle meşgul olan kişi cin ve şeytanların şerrinden emin ve mahfuz olur. Her türlü kötülüklerden korunur büyüklerin yanında haceti reva olur. İnsanlar arasında mahbub olur. Yine bu yazıyı üzerinde taşıyana sihir ve büyü yapılmışsa bozulur. Yine bu isim gümüş üzerine Cuma günü oruçlu bir şekilde kazılıp kısmeti bağlı kadın ve kızların üzerinde taşıtılsa kısmetleri çıkar. Bir kimse bu gümüş üzerindeyken yolcuğa çıkacak olsa her türlü şerden korunur sağ salim vatanına döner. Aynı şekilde bu gümüşü saralı birisi üzerinde taşısa bu illetten Gazaliye göre Cuma günü bin kere Ya Allah diye okuyanlar evliyalar sınıfına katılırlar. Yine Cuma günü namazdan önce yüz defa “Ya Allah, Ya Hu” diyen kimsenin hayırlı dileği gerçekleşir. Her gün bin defa “Ya Allah “ diyen kimse mesafe katederek temiz bir kalbe, yani Kalb-i Selîme erişir. Bir hastaya iki yüz kere okunsa eceli gelmedikçe şifa bulur. Vakit namazlarının sonunda yüz defa “La İlahe İllâ Hû” demeye devam edenler kalp katılığından, gafletten ve unutkanlıktan kurtulurlar. Dualarımıza “Allâhümme” ile başlamak kabulüne işarettir.“Vallâhu Gâlibün Alâ Emrihî” Yusuf 21 süresindeki bu ayeti yetmiş bir defa okumak hayırlı bir işte başarılı olmaya vesiledir. DenenmiştirER-RAHMÂN اَلرَّحْمَنُ 298 Hamyail-Tarfyail Esirgeyen, bağışlayan, şefkat ve merhametinin eserleriyle bütün kâinatı dolduran, mümin-kâfir, sevdiği-sevmediği ayırt etmeksizin bu dünyada bütün mahlûkatına sayısız nimetler veren, ezelde bütün yaratılmışlar hakkında hayır ve rahmet irade buyuran, hayatları için lüzumlu olan bütün rızkları veren. Allahı bu ismiyle anan kimseye hak teala rahmet nazarıyla tecelli eder. İsmi Abdurrahman olan şahıslar bu isimle Allahı andıklarında daima ilahi yardıma mazhar olurlar. Bu esmayı Ebced sayısı kadar şems saatinde zikrine devam edenlerin kalbi genişler müşahade makamına yükselir. Ve cümle muradına kavuşur. Her gün yüz defa “Ya Rahman” diyen kimsenin merhamet duygusu gelişir. Cuma namazından sonra yüz defa “Ya Rahman” diyenler unutkanlıktan ve gafletten kurtuldukları gibi kalpleri de nurlanır. Cuma günü ikindi namazından sonra Ya Allah Ya Rahman diye güneş batana kadar sayısız zikredip akabinde haceti haktan istese revadır. Rahman ismi korktuğu bir zalimin yüzüne karşı 50 kez okunsa onun şerrinden korunmuş olur. Bu ismi temiz bir kap içine yazıp tembel ve zekası kuvvetlenmesini istenilen şahsa içirilse zekası artar tembelliği اَلرَّحِيمُ 258 Hanail-Cerail Bağışlayan, esirgeyen, rahmeti herşeyi kuşatan, kâinattaki bütün nimet ve ihsanlar af ve rahmet, şefkat ve merhamet kendi eseri olan ve âhirette müminlere sonsuz nimetler ihsan edecek olan, pek ziyade merhamet edici; verdiği nimetleri iyi kullananları daha büyük ve ebedî nimetler vermek suretiyle mükâfatlandırıcı. Rahmân ism-i şerîfinden Allah Teâlâ;nın ezelde bütün mahlûkatı için hayır ve rahmet irade buyurduğu anlaşılır, Rahîm ism-i şerîfi ise, mahlûkatı arasında irade sahipleri, hususan müminler için rahmet-i İlâhiyyenin tecellisini ifade eder. Bu ismi şems saatinde zikre devam edenler dünya ve ahiret saadetini elde ederler rızıkları genişler zalimlere karşı okunsa galip gelirler. Bu isim vucuttaki gazabı, kasveti, kederi giderir. Bu ismi sayı kıymeti kadar bir kağıda yazıp devamlı ağlayan bebeğin boynuna assalar ağlaması kesilir. “Er-Rahim” ism-i şerifi yazılıp ağaç köküne dökülürse o ağacın meyveleri bol olur. Aynı ism-i şerifi kağıda yazıp bir bardaktan onun suyunu içirdiği kimse, suyu içene karşı bir sevgi ve ilgi duyar. Bu üç ismin birleştirilmiş bismillahirrahmanirrahim şekilde meşgul olunması bir çok faydaları içinde barındırır. Bunlardan bazıları şunlardır. Bir kimse her ne murad için olursa olsun besmeleyi 786 kere okursa ve yedi gün buna devam ederse her türlü muradına nail Yatarken 21 defa besmele okursa her türlü şerden korkudan kötü ölümden emin Bir zalimin veya düşmanın yüzüne 51 kere okursa şerrinden emin olur3- Güneş doğarken güneşe doğru 600 kere okuyup 600 salavat okursa devamlı kesintisizrızka nail olur zengin olur4- 786 defa suya okuyup bir kimsenin sevgisini celp için o kimseye içirse derhal 786 defa suya okunsa ve vesvese sahibi içse vesveseden kurtulur. Aklı giden içse aklı geri gelir. Hafızası az olan içse zeki olur lakin gün doğarken ve yedi sabah içmesi Sabah namazından sonra defa okuyanın keşfi açılır olacak şeyleri rüyasında görür7- Bir tabak içine 40 defa yazılıp su veya zemzem ile hangi hastaya içirilirse şifa bulur Allahın Bir kağıda 35 kere yazıp eve asılsa o evden her türlü şer def olur cin ve insan şerri dokunmaz dükkana asılsa ticareti artar9- Muharrem ayının birinci gününde 130 defa yazsa hamile olana ve akrabasına ömrü müddetince musibet gelmez10- Evladı yaşamayan veya evladdan mahrum olana 100 defa yazıp muska edilse evladı olur ve yaşar. 100 kere yazılıp tarlaya gömülse mahsulü bol olurbereketi artar11- 70 kere yazılıp bir ölünün kefenine konsa münker ve nekir halinden ve kabir azabından emin Kurşun üzerine yazılıp oltaya bağlansa avı çok 21 kere yazılıp “Selamün ala nuhun fil alemin” ayeti Saffat 79 hurufu mukatta Ayrık olarak ile yazarak su ile zehirlenen kimseye içirilse Besmeleyi yazıp aynaya her gün kırk defa baksa ve Ali İmran 26 ayetini okusa az vakitte zengin olur ayet budur.Kulillahumme malikel mulki tu;til mulke men teşau ve tenziul mulke mimmen teşa;, ve tuizzu men teşau ve tuzillu men teşa;, bi yedikel hayr, inneke ala külli şey;in Rahman ve rahimi 50 kere yazıp üzerine 150 kere besmele okursa her haceti eda olur16- 14 gün oruç tutup o müddet zarfında her namazın peşinden bin besmele okusa ruhanilerle görüşür17- 190 kere muska yapıp harbe girse silah tesir etmez hasta dahi 7 badem üzerine bakır iğne ile rahim ismi şerifini yazıp her badem üzerine 331 defa okuyup dilediği kimseye yedirse yiyen kimsenin ziyadesi ile muhabbetine sebep Besmele-i şerifeyi bir daire içene 8 defa yazıp fetih suresinin son ayetlerini etrafına yazıp muska yapılsa o muskayı taşıyanı her kes sever, her kese güzel görünür ve herkesin hürmet ve muhabbetini اَلسَّلَامُ 131 Garail-Deriyail Esenlik veren, sulh ve barış temin eden, yaratıklarını selâmette kılan, her türlü kusur, acizlik, noksanlık ve başkalarının kendisine kusur, noksan ve zarar vermesinden sonsuz derecede uzak ve emin bulunan, yaratıklarına huzur ve emniyet bahşeden, her çeşit ârıza ve hâdiselerden sâlim kalan; her türlü tehlikelerden kullarını selâmete çıkaran; Cennetteki bahtiyar kullarına selâm eden. Bu ism-i şerif, Kuddûs ismi ile yakın bir mana ifade etmekte ise de Selâm ismi, daha ziyade istikbale aittir. Yani Cenâb-ı Hakk;ın gerek zâtı, gerek sıfatı ileride en ufak bir tegayyüre, bir değişikliğe, bir zaafa uğramaktan münezzehtir. O, ezelde nasılsa ebedde de öyledir. Bu ismi devamlı zikreden her türlü belalardan görünen görünmeyen afetlerden yangın, deprem, selden salim olur. Bu ismi temiz bir kaba 66 kez yazıp su ile sildikten sonra vesvese ve evham sahibine içirilse kalbinden şüphe evham kaybolur. Bu isim yasin suresinde Selamun kavlem mir rabbirrahim ayetiyle beraber gelmiştir bu ayetle meşgul olunsa bir çok sırra vakıf olunur. Selam isminin cinni, saralı ve ciddi hastalıklarda büyük büyük bir etkisi vardır hatta tıbben çaresi olmayan hastalıklarda dahi biiznillah etkilidir. Bu ismin 4 lü vefkini ceylan derisine yazıp üstünde taşıyan felaketler anında mahfuz olur. Eğer bir kimse mühim bir hacet için Çarşamba gününden başlayıp on beş gün süreyle, günde yedi yüz on sekiz defa selamun kavlen min rabbin rahim ayetini zikrederse, o mühim işi gerçekleşir, hacetine nail olur. Bu Selam ismini kaza ve belalardan korunmak için hafız ismiyle beraber okunması daha faydalıdır. Aynı şekilde rızık darlıkları veya sıkıntı anlarında Ya Selam Ya Basit isimleriyle okumak çok faydalıdır. Aynı şekilde gözlerinde sıkıntısı olanlar veya kulaklarında Ya selam Ya Semi Ya Basir isimlerini zikretseler sıkıntıları اَلْخَالِقُ 731- Dahail-Hakyail-Tamhail Yaratan, bütün yaratıkları takdirine uygun olarak gerekli şartlarla birlikte yaratan, her şeyin varlığını ve varlığı boyunca görüp geçireceği halleri, hâdiseleri tayin ve tesbit eden ve ona göre yaratan, yoktan var eden. Bu ism-i şerîfin mânasında iki husus vardır a Bir şeyin nasıl olacağını tayin ve takdir etmek, b O takdire uygun olarak o şeyi îcad etmek. bu ismi şems saatinde zikre devam eden kişi bir işe başladığında fenalıklar zuhur etmez ayıpları çıkmaz. Bilim dünyasında yeni projeler üretmeye keşif ve ilham kaynağı olur eğer zikredilirse. Bu ismi işleri düğümlenmiş çözümlemesi gecikmiş kişiler 5115 veya 5106 defa zikredip hacetini haktan isterse revadır. Gece yatmadan önce yüz defa “Ya Hâlık” ism-i şerifini okuyan ve “Ya Rabbi filanca yakınımın hâlini bana bildir” diye dua edenin Allahu Teala duasını kabul eder ve haberini alamadığı yakını olan kişinin durumunu rüya veya ilham yolu ile kuluna bildirir. Çocuğu olmayanlar Halik ismini Bari ve Musavvir isimleriyle beraber zikretmeye devam ederlerse biiznillah çocukları olur. Yeri gelmişken özellikle Rahim içi hastalıklarında bu ismin tek başına zikredilmesi hastalığı ilerletir. Her ne kadar tirmizi hadisinde esmalar arasında Şafi ismi yoksa da bu isim Rabbimizin kuranda ve Efendimizin Hadislerinde bildirilen Esmalardan bir isimdir ve hastalıklara şifa verici demektir ki bu isimle ebced değeri kadar 391 meşgul olunup akabinde hastalığın olduğu yere sağ el konulup Efendimizin yaptığı dua kiAllahümme ezhibil base rabbennasi işfi ve enteş şafi la şifai illa şifauke şifaen la yuğadiru segama. Anlamı İnsanların Rabbi Allahım hastalığı gider şifa ver şifa veren sensin senin şifandan başka şifa yoktur. Öyle bir şifa verki hiç hastalık bırakmasın. Diye dua edilir eğer Halıg ismi Şafi ismiyle beraber meşgul olunursa rahimdeki hastalıklara faydalıdır. Ayrıca Şafi ismi değeri kadar yazılıp bir kaba veya kağıda zemzem suyuyla veya nisan yağmuruyla siler ve bu suyu üç gün aç karnına içerse biiznillah şifaya kavuşur. Bu uygulama her hastalığa kim yüz gün, günde bin üç yüz altı defa zikrederse, batını temizlenir, gönlü mesrur, müşkülleri kolay olur. Yöneldiği her şey zahmetsiz ele geçer. El attığı her sanatta başarıya ulaşır, halktan müstagni olur. Her kim Cuma günü güneş doğmadan önce doksan mim yazar, yazma esnasında devamlı ya halık ya muhit esmalarını zikreder ve bunu üzerinde taşırsa, dilediği her hacet gerçekleşir. Bir bağ ya da tarlaya asılırsa afetlerden emin ve muhafazada اَلْبَارِئُ 213 Selsail-Eryail İbni isa bu esmanın gezegeni olarak müşteriyi zikretmiştir Örneği, modeli olmaksızın bütün varlıkları yaratan, eksiksiz yaratan, eşyayı ve her şeyin organlarını birbirine uygun bir halde yaratan. Her şeyin vücudu birbirine münasib olarak yaratıldığı gibi, hizmeti ve faydası da umumî âhenge uygun yaratılmıştır. Şems saatinde zikrine devam eden hasmına galip çıkar gam ve kederden kurtulur ve insanlar yanında sevilir. Doktorların bu esmayla devamlı meşgul olmaları hastalarınada şifa kaynağıdır. Aynı şekilde ince işlerde çalışanlarında bu esmayla meşgul olmaları büyük faydadır. Yine işlerini kaybedenler işyerinde her hangi bir sebepten dolayı makamını kaybedenlerde bu isimle meşgul olurlarsa kaybettiklerini en kısa sürede tekrar kazanırlar. Yedi gün üst üste her defasında yüz kere “Ya Bari” ism-i şerifini okuyanlar, bedensel ve ruhsal rahatsızlıklardan ve her türlü afetten kurtulurlar Aynı şekilde bu ism-i şerifi okumaya devam edenler kabirlerinde meleklerden bir arkadaşa sahip olup yalnızlık, korku ve karanlıktan kurtulmuş اَلْخَافِضُ 1481 Akyail-Kimyail-Denail Alçaltan, düşüren, zillete düşüren, inançsızları ve emrine muhalefet edenleri alçaltan, zelil kılan, yukarıdan aşağıya indiren. Allah Teâlâ, istediği kulunu yukarıdan aşağı atıverir. Şan ve şeref sâhibi iken, rezîl ve rüsvây eder ve bu muamelesi çok defa, kendisini tanımıyan, emirlerini dinlemeyen âsiler, başkalarını beğenmiyen mütekebbirler ve hak, hukuk tanımayan zâlim zorbalar hakkında tecellî eder. Kahriye olan isimlerdendir Zühre veya zuhal saatinde meşgul olsa düşmana galip gelir düşmanları darmadağın olur. Muradı hasıl olur. Bu esmayı Rafi esmasıyla beraber okumak faydanın husulüne اَلرَّافِعُ 351 Merkıyail-Aliyail Yücelten, yükselten, derece derece yukarı kaldıran, müminleri yükselten, izzet ve şeref veren, inananları ve emrine itaat edenleri yükselten; maddî manevî her türlü rütbe iradesinin elinde olan ve istediğini bu rütbelere yükselten. Allah Teâlâ, istediği kulunu indirdiği gibi, istediği kulunu da yükseltir. Şan ve şeref verir. Bazı gönülleri iman ve irfan ışığı ile parlatır, yüksek hakikatlardan haberdar eder. Allah;ın yükselttiği insanlar, çok defa melek huylu, tatlı dilli, insanların ayıplarını, kusurlarını örtüp eksiklerini tamamlayan; onlara malıyla, bedeniyle, bilgisiyle, nasihatiyle yardım eden nazik, kibar insanlardır. Onlar bu istikametten ayrılmadıkça Allah da bu nimeti kendilerinden almaz. Şems saatinde zikrine devam eden ali mertebelere yükselir gam ve kasavetten kurtulur. Aynı şekilde Şems saatinde meşgul olsa matlubunun kalbini kendine çekmekte gayet kuvvetli bir terkiptir. Bu esmanın zikrine devam edenler özellikle iş yerlerinde, ilmi alanlarda yükselmelerine sebeptir. Düşmanlarına karşı izzet ve heybet sahibi olurlar. Bir çok çözümünde müşkil olan hastalıklarda bu isimle şifalar ihsan edilir. Şems saatinde adeti kadar zikretmek vesvese ve evham sahiplerinin şifasına vesiledir. Başla alakalı hastalıklarda baş ağrıları, göz rahatsızlıkları, geniz, sinüzit, ağız yaralında şifadır adeti kadar şifa ayetleriyle beraber suya okunur ve suyu içilir. İbadet ve taatte gevşeklik, tembellik yaşayanlar kullukta şevk muhabbet ve devamlılığı kazanmak isteyenler özellikle ehli Tarik olanlar bu esmayı kuranda geçtiği mümin suresinin 15 ayetiyle beraber zikrederlerse hak teala yardım eder. Yine bu esmayı ilgili ayette geçtiği şekliyle ki rafi’ud deracati Zül arş olarak zikredenler de maksatlarına ulaşırlar. Zulmünden korkulan bir kimsenin yanına girmeden önce 70 defa “Yâ Râfi ism-i şerifini okuyan, o kimsenin zulmünden emin اَلْمُعِزُّ 117 Kafahail-Mutyail Aziz kılan, izzet ve şeref veren, yücelten, bütün izzet doğrudan doğruya irâdesine bağlı olan; dilediğini dilediği şekilde aziz kılan, ağırlayan. İzzet ve zillet, birbirine zıd mânalardır. İzzet kelimesinde “şeref ve haysiyet”, Zillet kelimesinde ise “alçaklık” mânası vardır. Bunlar hep Allah Teâlânın, mahlûkatı üzerindeki tasarrufları cümlesindendir. Halk içinde aziz olmak için Merih saatinde zikredilse maksadı hasıl olur. Zillete düşmüş itibarı varken itibarını yitirmiş, fakirlik ve miskinlik halinde olanlar zikrine devam ederlerse hak teala aziz eder. Kendisinden bir şey saklansa arkadan dalavere çevirseler bu esmanın bereketiyle bu işleri yapanlar ve yaptıkları şeyler ortaya çıkar. Şems saatinde zikrine devam edenler dünya ve ahiret saadetini kazanır. Bu ism-i şerîf Hacı Bayram-ı Veli Hazretlerinin ve pazartesi geceleri akşam ve yatsı namazları arasında yüz elli defa “Yâ Muizz” ism-i şerifini okuyanın heybeti ve saygınlığı artar. Aynı zamanda bu ism-i şerife devam edenlerin kalbine Allah korkusu yerleşir. Allah Teala, bazılarını kanaat ve rıza ile aziz, ve bazılarını hırs ve tama ile zelil kılar, Muiz esmasını Aliimran 26-27 ayetleriyle beraber hacetlerde kullanmak bir اَلْبَصِيرُ 302 Melhail-Katyail Gören, gizli ve açık her şeyi her haliyle çok iyi gören, sonsuz kudret ve hikmetiyle her canlıya lâyık gözü ve görme kabiliyetini ihsan eden, iyi gören. Allah Teâlâ herkesin gizli açık yaptığını ve yapacağını görüp durmaktadır. Karanlıklar O;nun görmesine mâni olamaz. Karanlık gibi, yakınlık-uzaklık, büyüklük-küçüklük gibi insanların görmelerine engel olan şeyler de O;nun görmesine mâni olmaz. Şems saatinde zikrine devam eden izzet bulur makbul biri olur sözü muteber saatinde meşgul olsa büyük tesiri vardır. Bayanlar için muhabbet okunsa kamer saatinde meşgul olunmalıdır. Müşahade keşf elde etmek için şems saatinde 312 defa zikrine devam edilir ara verilmezse rüya, yakaza, ilham gibi haller tezahür eder bir çok şeyleri olmadan görmeye başlar gözleri her geçen gün daha da kuvvetlenir. Gözlerinde görme sıkıntısı olanlar rahatsızlıkları olanlar devam ederlerse Ya Şafi Ya Nur Ya Basir şeklinde sıkıntıları zail olur. Her kim ya semi’ ya basir şeklinde günde beş yüz iki defa zikre devam ederse, hiçbir zaman hali perişan ve hiç muhtaç olmaz. Bu ismi günde bin altı yüz beş defa okumaya devam eden kimse havassın sırlarına vakıf kim yedi bin üç yüz beş defa okursa bütün muratlarına altı bin altı yüz elli defa okunmaya devam edilirse, insanların içlerinde olan ve isimlerine vakıf olunur. Ya Semiu Ya Basir isimlerinin beraber zikredilmesi göz ve kulak rahatsızlıklarına şifadır. Bu isme birlikte devam edenlerin her şeyi görme yetileri gelişeceği gibi duyma yetileri de gelişir gayba vukufiyetleri artar. Bu isimlerin beraber zikrinin bir diğer bereketi de hafızayı kuvvetlendirir. Heybet ve haya sahibi اَلْحَكِيمُ 78 Galail-Derdyail Her şeyi yerli yerinde yapan, hükmü hikmetli olan, hikmet sahibi, bütün işleri hikmetli, bütün emirleri ve işleri yerli yerinde olan, her şeyi en kısa yoldan, en faydalı, en kolay ve en güzel bir şekilde yaratan. Boş iş yapmayan, her bir şeyde sayısız faydalar gözeten ve bunu yaratıkları üzerinde tecellileriyle gösteren. Allah Hakîm dir. Faydasız, boş ve tesadüfî bir işi yoktur. Her emir ve fiilinin her yönüyle sonsuz fayda ve maslahatları vardır. Her yarattığı mahlûk, her yaptığı iş bütün kâinat nizamı ile alâkalıdır. Kâinatın umumî nizamı ile tenâkuz teşkil eden hiçbir hâdise, bir mahlûk, bir iş yoktur. En zararlı görülen mahlukatın bile yaratılmasının hikmeti vardır. Fare gibi zararlı görülen hayvanlar tamamen yok edildiği durumlarda bu husus açıkça görülmüştür. Bu sefer başka sorunlar ortaya çıkmıştır. Şems saatinde meşgul olsa cümle ulema makamına ulaşır. Zühre saatinde meşgul olmana hikmeti ilahiye öğretilir. Yaptığı her hangi bir işte mani ve engelle karşılaşan bu ismi zikretse engelleri aradan kaldırılır işlerine galip gelir. Hakîm” ism-i şerifini her gün 78 defa okuyan, korkulacak durumlara düşmez, büyük dertlerden kurtulur. Bu esmanın Alim ve Rafi esmalarıyla beraber zikredilmesi hikmet ilimlerini öğrenmeyi hızlandırır ve manevi yükselmeyi gerçekleştirir. . Hakim ismine ism-i azam dairesinde mazhar olanlar hiçbir kimseye hiçbir soru sormadan bütün sorulara ilahi tecelli sırrıyla şaşmaz ve doğru bir şekilde cevap verirler. Hangi ilimden sorulursa sorulsun mutlaka doğru cevap verirler. Said Nursi Hazretleri Hakim esmasını ism-i azam olarak elde edip, bu esmanın sırrına vukuf olduğundan hiç kimseye soru sormamış, her sorulana doğru cevap vermiştir. Bu ismin zikrine beş yüz kırk beş defa devam hacetlerin gerçekleşmesi için çok faydalıdır. Bazıları bu mübarek ismin Hz. İsa’ya mensup olduğunu beyan etmişlerdir. her kim bu ismi yazar, su içine koyup bir bağ ya da tarlaya serperse, oranın bereketi bol, afetlerden mahfuz اَلْعَدْلُ 104 Gatail-Aryail Adaletli, mutlak adalet sahibi, her şeyi yerli yerine koyan, aşırılığa meyletmeyen, kâinatı bütün varlıklarıyla birlikte ölçü altına alıp dengeleyen; canlı cansız her şeye en güzel ve en uygun vaziyeti veren; her varlığa lâyık olduğu ölçüde varlığını devam ettirme hakkı vermekle sonsuz adaletini gösteren; emrine itaat edenleri mükâfatlandırırken, haddini aşanları dizginleyen ve hak ettikleri cezayı veren; haşrin büyük mahkemesinde ise mutlak adaletini en geniş ve en mükemmel tarzda gösteren, tam adâletli. Adalet, zulmün zıddıdır. Zulüm kelimesinde; incitme, can yakma mânası vardır. Zulmetmiyerek herkese hakkını vermek ve her şeyi akıl ve mantığa, hikmet ve maslahata uygun olarak yapmak da adalet demektir. Allah Teâlâ Âdil;dir. Zâlimleri sevmez. Zâlimlerle düşüp kalkanları ve hattâ sadece uzaktan onlara imrenenleri ve sevenleri de sevmez. Haddi aşan haksızlık yapanlara karşı Zühre saatinde 140 kere meşgul olunur. Şems saatinde meşgul olsa talihinde kapalılıktan emin olur. Ve talihi güzel ahlaktan kurtulup ahlakı hamide sahibi olur. Tansiyon dengesizliklerinde kolesterolde şeker hastalıklarında bu isim faydalıdır dengeler. Bu esmaya devam eden zulme uğramayacağı gibi zulumde etmez adalet sahibi olur. Bu esma bilindiği gibi Hz. Alinin ismi azamlarından biridir cünnetül esma başında yönetici olanların bu isimle meşgul olması gerekir ki adelet sahibi اَلْخَبِيرُ 812 Mahyail-Fehiryail-Asiyail Her şeyin iç yüzünü, gizli tarafını bilen, her şeyden haberdar, göklerde ve yerde, görünen ve görünmeyen âlemlerde en gizli sırtardan, en saklı şeylerden haberdar olan, ilminin dışında hiçbir şey bulunmayan; her şeyin gizli-açık, küçük-büyük her halini bilen. En küçüğünden en büyüğüne kadar bütün eşya ve hâdiselerden Allah haberdardır. Onun haberi olmadan hiçbir hâdise cereyan etmez. Şems saatinde zikrine devam eden gizli sırlara muttali olur. Muhabbet için Şems saatinde erkek için meşgul olunur. bayan için kamer saatinde meşgul olunur kimin niyetine okunsa bu saatlere dikkat etsin zarar görmemesi için. Taleb ettiği bir şeyin mahiyetini öğrenmek için 818 kere Zühre saatinde meşgul olunur. İstihare ettiği şeyi rüyada görmek isteyen Mülk suresi 14 ayetini Ela ya;lemu men halak ve hüvel Latifül Habir 124 kere okuyup uykuya yatsa istihare ettiği şeyi kusursuz görür. Hafıza, zeka ve unutkanlık rahatsızlıklarında bu isim zikredilse ve devam edilse hafıza ve zekası kuvvetlenir. Hadi Habir Mübin Allamul guyub esmalarını günlük 400 defa zikredenler ariflerin bilgilerine mazhar اَلْغَفُورُ 1286 Şekvail-Henyail Çok bağışlayan, çok affedici, bütün günahları bağışlayan, sonsuz rahmetiyle dilediğinde küçük-büyük bütün günahları bağışlayan, mağfireti çok. Allah Teâlâ;nın mağfireti çoktur. Bir kulun kusuru ne kadar büyük ve çok olursa olsun onları örter, meydana çıkarıp da sâhibini rezîl etmez. Kusurları insanların gözünden gizlediği gibi, melekût âlemi sâkinlerinin gözünden de gizler. İnsanların görmediği bâzı şeyleri melekût melekler ve ruhlar âlemi sâkinleri görürler. Gafûr ism-i şerîfi, kusurların onların gözünden de gizlenmesini ifade eder. Şems saatinde meşgul olunsa Hak Tealanın affına mazhar olmaya sebeptir. Aynı şekilde esir ve hapis olanlar bu ismin zikrine devam etseler saatinde meşgul olanların hallerine kimse vakıf olamaz. Bu ismin zikrine devam edenler düştükleri her türlü korku ve endişeden uzak olurlar. Amirlerinin sıkıntı vermesinden korkanlar bu ada sığınmalıdır. Bu esma Dili tutulan kişilere yazılıp suyu içirilse şifadır aynı şekilde ateşli hastalıklara da şifadır ağrı ve sızıları keser. Afüv Ğafur Gaffar isimleri büyük musibetlerde beraber anılırsa acıları dindirir. Kanser ve migren gibi rahatsızlıklarda Şafi esmasıyla beraber zikrine devam edilmesi اَلشَّكُورُ 526 Gayail-Tavyail Mükafatlandıran, az amele/iyiliğe çok sevap veren, kullarının bütün şükür ve sâlih amellerinden haberdar olan, şükredenlerin nimetlerini arttıran; en küçüğünü dahi zayi etmeksizin bütün iyiliklere bol bol sevaplar ihsan eden, kendi rızâsı için yapılan iyi işleri, daha ziyadesiyle karşılayan. Şükür, iyiliği, iyilikle karşılamak demektir. Şükür, Allah Teâlâ;ya karşı kulun yapması gereken bir vazifesidir. Şekûr ise, az tâat karşılığında çok büyük dereceler veren, sayılı günlerde yapılan amel karşılığında âhiret âleminde sonsuz nimetler lûtfeden demektir. Şems saatinde muradı için okunur. Zühre saatinde bayanlar ve zalimlerin zulmünden halas olmak için okunur. Şems saatinde devam eden kazalardan ve belalardan korunur. Izdırap ve gamdan halas olurlar. Bir bardak suya kırk bir defa “Yâ Şekûr” ism-i şerifi okunup birazı içilir, kalanı da yüze ve gözlere sürülürse gönül darlığı ve bunalma gibi hallerden kurtulur. Gözlerin nuru artar, iyi görmeleri sağlanır. Aynı zamanda bu işlemin yapılması rızkın bolluğuna, kalbin de ferahlamasına sebeb olur. Bu isme devam edenler Günden güne rızkları artar. Aileleriyle bereket içinde bir ömür sürerler. Suphanallahi vebi habdihi suphanallahil azim duasına günde 100 defa devam edenler Şekur esmasını da ebcetsel sayı değerince anarlarsa bütün sıkıntılar, yerini sevince bırakır. Her kim cumartesi günü on üç vav yazar ve yazma esnasında adet gözetmeksizin devamlı ya hakim ya şekur okur. Sonra, hacetinin gerçekleşmesi için mushafın arasına koyarsa hacet ve isteği gerçekleşir bu ismin zikrine devamlılık nimetleri artırıcı olduğu gibi bırakmak nimetlerin kesilmesine اَلْعَلِي 110 Kebrail-Atyail Pek yüce, yüce, yüceltici, izzet, şeref ve hükümranlık bakımından en yüce, aşkın, zât, sıfat ve isimleriyle her türlü kusur ve noksandan uzak, mümkün ve düşünülebilecek ve tasavvur edilebilecek her türlü derece ve merte¬belerin üstünde olan, her hususta, herşeyden yüce olan. Yüksekliğin hakikî mânası şudur a Allah;tan daha üstün bir varlık düşünülmesi imkânsızdır. b Bir benzeri veya ortağı veya yardımcısı yoktur. c Şânına yaraşmayan her şeyden uzaktır. d Kudrette, bilgide, hükümde, iradede ve diğer bütün kemâl sıfatlarında üstündür. Şu halde Alî, her şey kendisinin altında, emrinde ve hükmü altında olan zât demektir. Şems saatinde meşgul olsa ululardan olmaya sebeptir. Yüce mertebelere ulaşır kadri yüce olur. Lakin hiç terk etmemek lazımdır. Gurbette olan birinin Ali isminin zikrine devamı, izzet ve ikramla vatana dönmeye vesile olur. Tanınan bir şahsiyet olmak için müşteri saatinde meşgul olunur. Şems saatinde bu ismi zikre devam edenler her gittikleri mecliste itibar ve hürmet görürler. Ali adını Alim esmasıyla beraber zikretmek bilgi kapılarının açılmasına sebeptir. Birinin kulağına bir şey kaçtığında ya ali ya azim ya halim ya azim okunursa biznillahi teala dışarı çıkar Hayız veya nifas halinde bir kadının bu ismin zikrine Müteal ismiyle beraber devam etmesi, onun bu hallerde gelecek tehlikelerden emin olmasını sağlar. Cuma gecesi on dokuz tı harfi yazılır, aded gözetmeksizin uyuyana kadar ya A’li ya kuddus zikrine devam edilirse, o gece rüyada Hz. Peygamberin cemaliyle müşerref اَلْمُقِيتُ 550 Melhayil-Kutyail Rızıklandıran, besleyen, idare eden, bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratıp veren, bilip gücü yeten ve koruyan, her şeyi lâyıkıyla gözeten, iyiyi iyiliğinden, kötüyü de kötülüğünden derecesine göre hissedar eden; maddî ve manevî her türlü rızkı veren, her yaratılmışın azığını ve gıdasını tayin eden. Bu mânaya göre Mukît, Rezzak mânasınadır. Yalnız Mukît, Rezzâk tan daha hususîdir. Rezzak, azık olanı da olmayanı da içine alır. Şems saatinde zikrine devam eden hasmına galebe eder. Bedenin sıhhat bulması için Zühre saatinde 550 defa zikrine devam edilir. Bir bardak suya 21 defa “Yâ Mukît” ism-i şerifi okunduktan sonra bu su çok ağlayan çocuğa içirilirse, çocuğun ağlaması kesilir. Ayrıca bu ismin zikrine devam edenler açlık hissi yaşamazlar özellikle oruç tutarken açlıktan sıkıntı yaşayanlar için iyidir. Her türlü beden rahatsızlıklarında bu isim şifa kaynağıdır. Bedensel olarak zayıf olanlar bu isimle kuvvet kazanırlar. Kıtlık zamanlarında bu ismin zikredilmesi uzun süre açlığa dayanmaya اَلْجَلِيلُ 73 Azail-Cehtiyail Şanı yüce, erişilmez, yüce kudreti ile her şeyi yoluna koyan, yücelik sıfatları bulunan, azamet sahibi, bütün celâl sıfatlarıyla sıfatlanmış olan; varlıkların türleri üzerinde icraat ve tecelliyatlarıyla rubûbiyetinin ihtişamını gösteren; birliğini ve yüce zâtına lâyık muhteşem sıfatlarını bildiren, celâdet, ululuk ve heybet sâhibi, celâl sıfatları ile muttasıf. Celâdet ve ululuk, Allaha mahsustur. Onun zâtı da büyük, sıfatları da büyüktür. Fakat bu büyüklük, cisimlerdeki gibi hacim veya yaşlılık itibarı ile değildir. Zamanla ölçülmez, mekânlara sığmaz. Şems saatinde meşgul olunsa hevadan ve nefsin azgın isteklerinden Letafet sahibi olur nice latif şeyler müşahede eder. İlahi tecelliyatın gizliliğine mazhar için Zühre saatinde meşgul olunmalıdır. Her gün “Yâ Celîl” ism-i şerifini okuyanın değeri ve meziyetleri artar. Sözü dinlenir. Zalimlerin saldırısına maruz kalanlar bu ada devam ederlerse kısa sürede zalimler dize gelir, her biri bir felakete uğrar. Esmaya devam edenler tehlikeli yerlerden emniyet içinde geçerler İnsanlar, cinler ve Arslan gibi vahşi hayvanlar bile bu ismin zikriyle meşgul olandan korkarlar. Önemli istek ve hacetlerde Malikel mülk zül celali vel ikram şeklinde meşgul olmak hacetlerin kabulune اَلْبَاعِثُ573 Legranail-Yahtıyail Ölüleri dirilten, öldükten sonra dirilten ve şuur sahibi yaratıklarına peygamberler göndererek emir ve yasaklarını bildiren; sayısız insan, hayvan ve bitkileri hayat sahnesine çıkaran; haşirde bütün ölüleri tek bir emirle diriltip kabirlerinden çıkaran ve onları yüce huzurunda toplayan, ölüleri diriltip kabirlerinden kaldıran; gönüllerde saklı olanları meydana çıkaran. Şems saatinde meşgul olan Lütfi ilahiye mazhar olur ve her işte muvaffak olur. Başarı sağlar. Kapalı olan işleri açılır ve düzene girer. Gönlün nurlanması iç sıkıntı ve kasavetten kurtulmak için kamer saatinde zikrine devam edilir. Bu esma kalp, damar rahatsızlıkları, saç dökülmesi, akıl ve beden kuvveti ve tıbben çare olmayan hastalıklara şifadır. Hastalıklarda uygun esmalarla beraber zikredileceği, mesela tıbben çare olmayan hastalıkta Ya Şafi Ya Bais gibi Hacetlerinde Fettah ismiyle beraber zikredilse hacetleri reva اَلْحَيُّ 18Rabail-Cehyail-Hahtiyail Diri, daimî, ezelî ve ebedî olup ölme ve yok olma gibi arızalardan uzak bulunan; kâinattaki bütün hayat izleri ve canlı fertler üzerinde taklit edilmez mühürleri bulunan. Hayy, diri demektir, bunun zıddına meyyit denir ki, ölü mânasına gelir. Allah Teâlâ ölmez, daima hâzır ve nâzırdır. Yaşayan mahlûkatın hayatını veren de Odur. O olmasaydı hayattan eser olmazdı. O daima fenâdan, zevalden, hatâdan münezzehtir. Şems saatinde bu esmanın zikrine 324 defa devam etse kalbi nurlanır ve kalbinde tasarruf hasıl olmaya başlar. Şems saatinde 518 defa hasta üzerine okunsa şifaya kavuşur. Esir ve hapistekiler okusa kurtulurlar. Uzun ve bereketli bir ömre sahip olur. Ayetel-Kürside geçtiği gibi bu ismi Kayyum ismiyle beraber Allahu la İlahe illahuvel Hayyul Kayyum zikretmek her türlü hayrı celb eder ilahi nur ve feyzi ihsan eder. Her türlü hacetlerin icabetine sebeptir. Bu isimlerin rivayetlerde ismi azam olduğu bildirilir. Hay ismi idrisin ismi azamıdır. İsmi İdris olanlara bu esmanın ayrıca faydası göre Efendimizin de bu isimlerle çok dua ettiği bilinir özellikle Bedir savaşı günü secde de bu isimlerle dua etmiştir. Bu isim özellikle göz ağrıları hastalıklarıyla beraber diğer bütün hastalıklara şifadır. Yalnız ciddi rahatsızlıklarda en az 7 gün hastanın üzerine اَلْقَادِرُ 305 Cebiryail Kudretli, her şeye gücü yeten, kendisine hiçbir şey ağır gelmeyen; zâtından ayrılmaz ve ezelî olan kudretine acizlik asla bulaşmayan, Allah Teâlâ, kudretine bir ayna olmak üzere kâinatı yaratmıştır. Şems saatinde zikrine devam edenler Ticarette işleri açılır. Yolculuklarda kuvvet ve fayda bulur. Güçsüzlerin bu isime devamları güç kuvvet sahibi olmalarına sebeptir. Düşmanlarına galebe etmek isteyenler bu isimle meşgul olurlarsa onları alt ederler. Bu ismi sancılı hastalıklarda yazıp bal ile silip ve üzerine sayısı kadar zikredip hastaya içirilse şifadır. Kayıp olan hakkında bilgi edinemeyenler bu isimle hakka tevessül etseler kayıpları ifşa olur. Her abdest aldığında bu ismi zikreden düşmanlarının şerrinden emin olur. Bu ismin Melik Kadir Muktedir isimleriyle beraber zikrine devam izzet heybet ve Düşmanlarına karşı kalibiyyet اَلْمُقْتَدِرُ744Hakyail Herşeye gücü yeten, kudretli, sonsuz ve sınırsız kudretine bütün varlıkları itirazsız itaat ettiren, kuvvet ve kudret sâhipleri üzerinde istediği gibi tasarruf eden. Allah Teâlâ her şeye karşı mutlak ve ekmel surette Kâdirdir. Her şeye kâdir olduğu içindir ki, dilediği şeyi yaratır ve isterse onda dilediği kadar kuvvet ve kudret de yaratır. Şems saatinde devam eden kimse her işinde başarılı ve düşmanlarına galip gelir. Muktedir isminin zikrine devam etmek, büyük makamlara ulaşmak, düşmanın yenilgisi ve makamından azli için mücerrebdir. Günde 100 defa “Yâ Muktedir” ism-i şerifini okuyan, unutkanlıktan ve aciz olmaktan kurtulur; bedeni ve aklı kuvvetli olur. Sanat erbabının bu isimle meşgul olması onlar için çok faydalıdır. Kemik ve Eklem rahatsızlıklarının genelinde kadir Muktedir Kaviy isimleri اَلْأَوَّلُ 37 Tahtyail İlk, ezeli, varlığının başlangıcı olmayan, başlangıcı olmadığı gibi, bütün varlıkların başlangıcı da Onun ilim ve kudretine bağlı olan; her şeyin ilk hali ve aslı Onun ezelî ilminin düsturlarıyla tanzim edilen, her varlıktan mukaddem olan. Allah Teâlâ bütün varlıklar üzerine mukaddem olup kendi varlığının evveli yoktur. Kendisi için asla başlangıç tasavvur olunamaz. Merih saatinde zikrine devam edenler her işte başarılı olurlar. Aynı şekilde bir iş yapmadan önce bu ismi zikredip işini yapsa başarılı olur. Eğer bir kimsenin kaybı olsa, Cuma gecesinden başlayıp kırk gece her gece bin defa bu ismi zikrederse kayıbı geri gelir. Eğer başka bir haceti dahi olsa gerçekleşir. Çocuk talebi için de mücerrebdir. 4 Cuma üst üstte her Cuma bin defa zikretmek üzere bu uygulamayı yapsa biiznillah çocuk sahibi şekilde hamilenin düşük yapmaması için Evvel ismini Mübdi ismiyle beraber zikretse veya elini karnına koyup zikretse çocuğa bir zarar gelmez. Yâ Evvel Yâ Âhir Yâ Zahir Yâ Bâtın esmasını günde 41 defa okuyan Hızır a اَلْوَالِي 47 Beğgamzail Yöneten, sahip, kâinata hâkim olup onu yöneten, her şeyin dizginini elinde tutan; varlıkları idare, hâkimiyet ve tasarrufu altında bulunduran, mahlûkatın işlerini yoluna koyan, bu muazzam kâinatı ve her an olan biten hâdisatı tek başına tedbir ve idare eden. Allah Teâlâ bütün varlığı idare eden, biricik ve en büyük vâlidir. Diğer vâliler ve hükümdarların idaresi, O;nun izni ve müsaadesi iledir. Ve onların velâyet ve idaresi, son derece noksandır. Allah;ın velâyet ve tedbiri ise sınırsız, gerçek ve hakikîdir. Her şey emri ve iradesi altındadır. Her şeyi bilir. Ondan habersiz mülkünde hiç bir şey cereyan etmez. Âdile mükâfatını, zâlime cezasını eksiksiz verir. Sebepler, O;nun icraat ve idaresinde yardımcı değil, sadece izzet ve haşmetini gösteren birer perdedirler. Hakikî tesir, O;nun saatinde zikrine devam edeni herkes sever hatta düşmanları dahi dost olur. Cuma günü 1000 defa “Yâ Vâlî” ism-i şerifini okuyarak dua edenin duası kabul olur, işleri kolaylaşır. 47 defa “Yâ Vâlî” ism-i şerifini okuyan her türlü afetten kurtulur. Tarikat yolunda sülük edenler bu simi çok anmalıdır. Her hangi bir makamı isteyenler bu isimle meşgul olup istedikleri şeyi belirtmelidirler ayın 14-15-16 günlerinde yapılırsa yorgunluklarda tembelliklerde bu ismi Ya Vali Ya Müteali ismiyle beraber zikredenler yorgunluktan kurtulur uyuşuklukları اَلْعَفُوُّ 156 Ğazyedail-Temzail Affeden, affedici, bağışlayan, hiçbir sorumluluk kalmayacak şekilde günahları affeden, günahları silen, çok affeden ve affetmeyi seven, affı çok. Allah Teâlâ, günahları silen, onları hiç yokmuş gibi kabûl edendir. Bu mânaya göre bu isim, Gafûr ismine yakındır. Ancak arada şu fark vardır Gufran Günahları örtüvermek demektir. Afv ise, günahları kökünden kazımaktır. Günahları kökünden kazımak, o şeyi örtmekten daha saatinde devamlı zikreden şahıs geçici heveslerden kurtulup daima letafet üzere olur. Zalimlerin zulmünden korunmak için bu isim daima zikredilirse korunmuş üzüntülere düçar olanlar Afüv Gaffar Gafur esmalarını birlikte zikrederlerse üzüntülerinden kurtulurlar. Kötü hasletleri olanlar günlük Afüv ismine 100 kere devam etseler bu kötü isteklerden ve şeytanın vesveselerinden korunmuş VEL-İKRÂM ذُو الْجَلَالِ والْإِكْرَام 1100 Tafyail-Merhyail Şan ve şeref sahibi, ululuk ve ikram sahibi, azamet ve kerem sahibi, sonsuz büyüklük, azamet ve yüceliğiyle beraber, canlı mahlukâtına ihsan ve ikramlarıyla iltifat eden, hem büyüklük sâhibi, hem fazl-ı kerem sahibi. Celâl; büyüklük, ululuk manasınadır. Büyüklük alâmeti olan ne kadar kemâlât varsa hepsi Allah;a mahsustur. Mahlûkattaki kemâlât, O;nun kemâlinin zayıf bir gölgesi ve işaretidir. Allah Teâlâ aynı zamanda büyük bir fazl-ı kerem sâhibidir de. Mahlûkat üzerine akıp taşmakta olan sayıya gelmez, sınır kabûl etmez nimetler hep O;nun ihsanı ve ikrâmıdır. O nimetlerin zerresinde olsun hiç kimsenin hakkı yoktur. Bu isimler, içerik itibariyle incelendiği zaman kiminin Allah;ın zâtıyla, kiminin kemal sıfatlarıyla, kiminin fiilleriyle, kiminin tevhid ve tenzihle ve kiminin de kâinatın idaresiyle ilgili isimler olduğu görülür. Tümünün bir arada değerlendirilmesiyle ortaya çıkan kompozisyon şudur Allah Teâlâ kemal sıfatları ile nitelenen, her türlü noksanlıktan münezzeh, varlıklar üzerinde etkin biridir. Allah Teâlâ hakkında doğru bir anlayışa ulaşabilmek için, bu isimlerin tümünü bir arada düşünmek gerekir. Şems saatinde zikrine devam eden şeref izzet saadet bulur. İnsanlar ve cinler hürmet ederler korkarlar. Yâ Zül Celâli vel İkram” ism-i şerifini günde 100 defa okuyan, keramet sahibi olur ve halk arasında ikram, iltifat ve hürmet “Yâ Zül Celâli vel İkram” isminin de ismi azamdan olduğu bildirilir. Her türlü korku endişe taşıyanlar bu isimleri zikrederlerse korkularından ve korktuklarından emin اَلْغَنِي 1060 Hatyail Hiçbir kimseye ve hiçbir şeye muhtaç olmayan, kendi dışındaki her şey O;na muhtaç, sonsuz zengin olan; hiçbir cihetle kâinata ve mevcudata ihtiyacı bulunmayan, çok zengin ve her şeyden müstağnî. Gani, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, herşey yanında mevcud bulunduğu için hiçbir şekilde başkasına müracaat mecburiyetinde kalmayan zât demektir. Şems saatinde zikrine devam eden mal mülk sahibi ali mertebelere ulaşır. Rızık darlıklarında bu isimi diğer Rezzak Muksit gibi isimlerle zikretmek rızkın genişlemesine bereketlenmesine için bu isim cumartesi sabahları sayısı kadar zikredilse maksad hasıl şekilde bir beladan veya hastalıklan kurtulmak niyeti ile sayısı kadar okusa namaz kılınıp peşininden bin defa Ya Gani Ya Galib şeklinde zikretse ve haktan hacetini dilese reva olur. Cimrilik hasislik gibi hasletleri olanlar bu ismi Şekur ismiyle beraber zikrederlerse cimrilikleri cömertliğe اَلْمَانِعُ 161 Finyail Engel olan, istediği şeylere engel olan, dilemediği şeyin gerçekleşmesine müsaade etmeyen, kötü şeylere engel olan, varlıkları hadlerini aşmaktan ve saltanatına ortaklıktan men eden; zararlı ve tehlikeli sebepleri izni dışında yaratıklarına zarar vermekten alıkoyan; dilediğinden dilediği şeyi esirgeyen, bir şeyin meydana gelmesine müsâade etmeyen. İyi ve kötü pek çok arzularımız vardır ki biri bitmeden biri ortaya çıkar. Yaşadığımız müddetçe bunlar ne biter, ne de tükenir. Biz de bu arzularımızı elde etmek için çalışır dururuz. Her arzumuz bir takım sebeplere, sebepler de Mâni; mani olan ve Mu;tî veren olan Allahın emrine bağlıdır. Allah Teâlâ isteyenlerin isteklerini, dilerse verir; o zaman isteyenin tuttuğu sebepler çabucak meydana gelir. Mu;tî ism-i şerîfinin mânası budur. Allah Teâlâ bazı isteklere de müsaade etmez. O zaman isteyenin yapıştığı sebepler kısır kalır, ne kadar çabalanırsa çabalansın netice vermez. Bu da Mâni; ism-i şerîfinin tecellîsidir. Kullarının başına gelecek felâket ve musibetleri önlemek, geri çevirmek de yine Mâni; ism-i şerîfinin tecelliyatındandır. Şems saatinde zikrine devam eden her zaman ve her yerde kaza ve belalardan mahfuz olur. Düşmanları olanlar onların şerrinden korunmak için bu adı çok ansınlar. Aralarında soğukluk bulunan, dargın olan eşlerden biri yattığında içinden “Yâ Mâni” ism-i şerifini okumaya devam ederse araları iyi olur. Bu ismi Kanser ve salgın yayılabilen hastalıklarda zikredilirse şifadır. Beyin urlarına rahim kilslerine de aynı şekilde şifadır. Vucut yaralarında da şifa ayetleriyle beraber bu isim bir miktar suya zikredilip suyu hasta hem içse hemde biraz şişlerin yaraların olduğu yere sürse اَلْهَادِيُّ 20 Şe’atail Yol gösteren, lâyık gördüğü kullarını hidâyete erdiren, hidayeti yaratan, istediği kulunu hayırlı ve kârlı yollara muvaffak kılan, muradına erdiren, her yarattığına neye ihtiyacı varsa, ne yapması gerekiyorsa onu öğreten, murada erdiren, her bir varlığı tam bir hikmetle yaratılış gayesine doğru ileten; dünyevî ve uhrevî her konuda bütün zarar ve menfaatleri gösterip doğru yola sevk eden. Hidâyet; Allah Teâlâ;nın lütuf ve keremiyle kullarına, sonu hayır ve saadet olacak isteklerin yollarını göstermesi veya o yola götürüp muradına erdirmesi demektir. Sadece hayır yolunu ve sebeblerini göstermeye irşâd; neticeye erinceye kadar o yolda yürütmeye de tevfîk denir. Hidâyetin karşılığı dalâlettir. Dalâlet, doğru yoldan bile bile veya gaflete kapılarak sapmak demektir. Hidâyetin neticesi îman, dalâletin neticesi îmansızlık ve küfürdür. Şems saatinde zikrine devam eden delaletten şaşırmışlıktan kurtulur. Hidayet nurları kalbine akar. Zahiri ve Batini lütüflara yolda olmayan günahkarların iyi kul olmaları için bu ismi onların yerine başkaları da onların niyetine zikredip hacetini haktan isterse müstecabtır. Devlet büyüklerinin bu ismi fazlaca anmaları halkı onlara bağlamasına sebeptir. Yolunu kaybetmiş bulamayanlarda bu ismi zikrederlerse ياَلْبَاقِ 113 Tuğyail-Atyail Kalıcı olan, hep kalan, varlığını sonu olmayan, varlığı sürekli olan, zât, sıfat ve isimleriyle dâimi olan; her türlü yokluk ve fânilikten münezzeh bulunan; kendisine ölüm arız olmayan. Bu ism-i şerîf “varlığın devamını” bildiren bir kelimedir. Varlığın devamı, önü ve sonu olmamakladır. Önü olmamak mülâhazasıyla Allah Teâlâya Kadîm, sonu olmamak mülahazasıyla Bâkî denir. Bu mânalara yakın Ezelî ve Ebedî ism-i şerifleri de vardır. Allah Teâlânın varlığı, devam bakımından zaman mefhumu içine girmez. Çünkü zaman denilen şey, kâinatın yaratılmış olduğu andan itibaren sonsuzluğa doğru akışının derecelerini gösteren bir mefhumdur. Şu halde, zaman yaratılmışlarla başlamıştır ve onlarla bitecektir. Kâinat yokken zaman da yoktu, fakat Allah Teâlâ vardı. Kâinat biter, zaman da biter, fakat Allah Bâki’ saatinde zikrine devam edenin batınında hicap perdeleri kalkar. Hal üzere baki kalır. Dünyanın faniliğini nefsin geçiciliğini hakkın bakiliğini tam bir idrak halinde anlar masivayı terk eder. Tariki Nakşi yolunda Hatme-i Haceganlar da bu isim okunur. Yâ Bakî” ism-i şerifini 1000 defa okuyan, her türlü endişe ve tasadan kurtulur, düşmana mağlup olmaz. Korku anında 100 defa “Yâ Bakî” ism-i şerifinin okunması insanı korktuğundan emin kılar. Bu ismin zikrine devam ömrü uzatır, işleri sağlamlaştırır, evlad ve mülkün kalıcılığını sağlar. Bir kimse günde yüz kere bu ismin zikrine devam eder, Cuma geceleri de bin defa okursa duaları kabul olup geri çevrilmez. Malının eşyalarının hububatın üzerine bu isim okunursa mal teleften اَلرَّشِيدُ 514 Sertyail Yol gösteren, bütün işleri isabetli ve hedefine ulaştıran, irşad edici, hiç kimseye danışma ihtiyacı duymadan, bizzat, iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan en güzel şekilde ayırıp kullarına da bunu gösteren; kâinatı bütün varlıklarıyla istikâmet üzere hikmetle, en kısa ve en kolay yola sevk eden, bütün işleri ezelî takdîrine göre yürütüp, bir nizam ve hikmet üzere âkıbetine ulaştıran; her şeyi yerli yerine koyan, en doğru şekilde nizama sokan. Reşîd isminde iki mâna vardır a Doğru ve selâmet yolu gösteren. Bu mânada Hâdî ismiyle eş mânaya gelir. b Hiçbir işi boş ve faydasız olmayan, hiçbir tedbirinde yanılmayan, hiçbir takdirinde hikmetsizlik bulunmayan zât mânasındadır. Şems saatinde zikrine devam eden kimse dünya ve ahrette yüce mertebelere ulaşır. Bu zikrin bereketinden kişi feraset erbabından ehli nazardan olur yani insanları sadece bakışlarıyla zahiri ve batını hastalıklarına şifa olur onları irşad namazından sonra 100 defa “Yâ Reşîd” ismi şerifini okuyanın ibadetleri kabul ve hareketleri kusurlu olanlar Sakar olanlar günde 1000 defa “Yâ Reşîd” ism-i şerifini okumaya devam ederlerse tedbirde hata etmez hale gelir, kendilerine çeki düzen verirler düzelirler. Bu isim hakkında Hasan-ı Basri ve Muhyiddin-i Arabi hazretleri de ismi azam demişlerdir. Ayrıca; Caferi Sadık, Şeyh Şibli, Hacı Bayram-ı Veli ve Mecdeddin-i Aksarayi kaddas Allahu sırrahu hazaratlarının da zikridir. İki cihan saadetine erişmek için; yegane ilaçtır. Belki de; hayat iksiridirES-SABÛR اَلصَّبُورُ 298 Hehyail Çok sabırlı, bütün âsilere lâyık oldukları cezayı vermeye her an gücü yettiği halde onları cezalandırmada acele etmeyen; sabırsızlıkla henüz zamanı gelmeyen bir işi yapmaya tevessül etmeyen ve bütün sabırlıların sabrı onun yardım ve rahmetiyle var olan. Allah, bir işi, vakti gelmeden yapmak için acele etmez. Yapacağı işlere muayyen bir zaman koyar ve onları koyduğu kanunlara göre -zamanı gelince- icra eder. Önceden çizdiği zamandan, -bir tembelin yaptığı gibi- geciktirmez. Ve keza -bir acelecinin yaptığı gibi- zamanı gelmeden yapmağa kalkmaz. Bilakis her şeyi, hangi zamanda yapılmasını takdir buyurmuş ise, o zaman yapar. Şems saatinde zikrine devam eden dünya ve ahrette yücelir. Kalp göğüs iç daralması yaşayanlar bu ismi zikirle sözler sahibi olan düzelir kötü ahval kendinden gider başkasının yerine niyetlenip de okunabilir. Güneş doğmadan önce 100 defa “Yâ Sabûr” ismi şerifini okuyan, belâ ve musibetler anında sabır ve metanetli olur. kendisine ibadetlerin en kıymetlilerini yapmak nasip olur. Hastaya 33 defa şifa niyetine okunan “Yâ Sabûr” ism-i şerifi şifaya sancılı hastalıklarda ya Sabur Ya Cemil ismi beraber zikredilirse sancı Gününün Cin Padişahı Pazar günü, Ebu Abdullah Müzhib;dir. Tacı vardır ve çadırı yündendir. Yardımcılarının giyimi beyazdır buna bağlı cin liltahtildir. bunlar rugyail adlı meleğe bağlıdır. İnsanlara sıkıntı veren Cinnisi ismi Haksah ibni Teymuz dur. Bu Cin taifesinin mekanı sarp dağlar ve büyük ağaç dipleridir. Bu burca mensup olana sıtma gibi tasallut eder. Hastanın karnı ve kasığı şişer. Bazen hastanın iki omuzunun arasına oturur. O an hastanın ellerinden ayaklarına doğru bir ağrı girer. Bu ağrı sanki bir et parçası olana kadar devam eder. Bu durum hastada uzun süre kalır ve çeşitli hastalıklar meydana Yengeç burcu Pazartesi - AY KAMER Bu burcun tabiatı nemli soguk olup, anasırı Su ve gezegeni Kamer Ay dir. Yengeç burcunun cinsiyeti disi, madeni gümüs, günü Pazartesi, gecesi Cuma ve buhuru Misktir. Günün Harfi Cim Rengi beyaz, Esması Cebbar, Ulvi Cebrail Ardi burcu Boga, düsman burcu Hamel;dir. Tabiatı itibariyle düsmanı dört unsurdan biri olan burcun genel hastalıkları Göğüs kafesi, memeler ve mide en hassas bölgeleridir. Gastrit, ülser, 12 parmak bağırsağı, pankreas, bağırsak iltihapları görülebilir. Hazımsızlık sorunları olur. İleri yaşlarda kilo sorunları yaşanabilir. Duygulardaki ani değişikler, duygusal hassasiyet mideyi etkiler. Üşütme gaza neden olur. Hava değişikliklerinden çabuk etkilenirler. Lodos, aşırı baş ağrısı yapar. Süt bezleri iyi çalışır. Memelerle ilgili rahatsızlıklar, kadın üreme sistemi bozuklukları görülebilir. Güneş ışınlarına karşı hassasiyet vardır. Vücut enerjisini yitirir, yorgunluk olur. Oğlak burcundan gelen zıt etki ile iskelet sistemi, dizler ve deri hassasiyeti olur. Yengeçlerin bünyeleri kuvvetli değildir. Acı, ağrı, rahatsızlıklara dayanıksız olur, hastalığını çok büyütür, endişe ve evham yüzünden ufak bir şeyi Seretan Yengeç Burcun Esmaları EL-MU;MİN اَلْمُؤْمِنُ 136 Gadzail-Hekyail Güven veren, inananları güvenlikte kılan, vaadine güvenilen, muhafaza ve himayesiyle her korkuyu gideren, her tehlike ve felâketten kurtuluş ve güven veren, gönüllerde iman ışığı yakan; kendine sığınanlara aman verip onları koruyan, rahatlandıran. Allah Teâlâ, kalblere iman ve hidayet bağışlayarak oralardan şübhe ve tereddüdleri kaldırmıştır. Kendine sığınanlara aman verip korumuş, emniyetle rahatlandırmıştır. Zühre saatinde bu ismin zikrine devam edenin kalbi nurla dolar dünyevi ve uhrevi hacetleri reva karşı galip gelir. Gıybet edenlerin gıybetinden mahfuz olur. Her türlü hastalığa okunduğunda faydası vardır özellikle her türlü göğüs hastalıklarına daha saatinde bu isimle meşgul olanlar şeytanın şerlerinden mahfuz olurlar. Aynı şekilde malı ve canı ve dili yalandan korunur. Her gün bin defa okuyan bulaşıcı hastalıklardan emin olur. Vesvese evham gibi durumlarda bu adı yazıp su ile sildikten sonra içenin evhamı اَلْمُصَوِّرُ 336 Seydail-Sakyail Şekil veren, her şeye şekil ve özellik veren, her bir yaratığa titizlik ve maharetle sanatlı bir şekilde farklı suretler giydirerek sanatının güzellik ve mükemmellikleri gösteren. Allah Teâlâ herşeye bir suret, bir özellik vermiştir. Herşeyin kendisine göre şekli, dıştan görünüşü vardır ki, başkalarına benzemez. Mesela İnsanlar arasında tamamiyle birbirinin aynı iki insan yoktur. Bundan daha garibi, parmak uçlarındaki çizgilerdir. Bu çizgiler, insanların sayısı kadar değişiktir ve hiçbiri ötekine uymaz. Şu halde insanın hiç taklit olunamayacak imzası, bastığı parmak izidir. İşte bunlar, Allah Teâlâ;nın Musavvir isminin tecellileridir. Kamer saatinde bu ismin zikrine devam edenler bir çok sırlara rüyalarında vakıf olurlar ve yine istedikleri şahsın rüyasına bu ismi zikirle girebilirler. Çocuğu olmayan bir ailede Kadın Yedi gün oruç tutup her iftar anında yirmi bir defa “Ya Musavvir” ism-i şerifini okur Erkek ise; Üç gün oruç tutarak “Ya Musavvir” ismi şerifini yirmi bir defa bir bardak suya okur ve onunla iftar ederler. Bu günler içerisinde dua edip bir arada olurlarsa Allah;ın izni ile bir evlada kavuşurlar. Bir hatırlatma alimlerin bu isimle ve ne için okunması gerektiği ve adetleri ihlal etmeyin bu isim alem-i berzah ve Misal alemiyle bire bir alakalı olduğundan Bir Mürşidin izni olmadan çok fazla bu isimle meşgul olmayın Alimlerin belirttiği ihtiyaçlarda ve adetlerde meşgul olun ki bu esmanın bereketi olarak Alemi Berzah ve mana kapıları açılırsa sapıtmayın çünkü bu ismin o alemin kapılarını açıcı bir özelliği var. Çocuğu devamlı düşük olan hamile kadınlar bu Esmayı Hac suresi 5 ayetinde ki bu verdiğim yerle beraber okurlarsa inşallah bir daha düşük yapmazlar. Bismillahirrahmanirrahim ve nukirru fil erhami ma neşau ila ecelim musemmen summe nuhricukum tiflen Dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde durduruyoruz. Sonra sizi bir çocuk olarak çıkarıyoruz. Hac 5EL-VÂSİ; اَلْوَاسِعُ137 Takdihail-Talhiyail Bol veren, evreni kucaklayan, ilmi ve merhameti geniş olup her şeyi kuşatan, kudret, rahmet, bağışlama, iş ve fiilleri, tecellî ve tasarrufları, sıfat ve isimleri, bütün varlıkları içine alacak kadar geniş olan. Kullarına bol bol nimetler veren. Allah;ın ilmi, rahmeti, kudreti, afv ve mağfireti geniştir ve her şeyi kaplamıştır. Allah;ın ilminden hiçbir şey gizlenemez, ikram ve ihsanına bir nihayet yoktur. Zuhalde zikrine meşgul olsa gam ve kederden kurtulur istediğine nail olur. Aynı şekilde kamer saatinde meşgul olanında kalbi genişler keder ve sıkıntıdan kurtulur. Rızkında bolluk olur. Haset ve kin gibi kötü hasletleri olanlara faydalıdır. Bu ismin de iç sıkıntısı kalp çarpıntısı göğüs darlıkları ve göğüs hastalıklarına faydası vardır ama en fazla karaciğer akciğer ve dalak rahatsızlıklarında faydalıdır. Zor ve meşekkatli işlerde çalışanlar bu ismi zikrederlerse her işleri kolaylaşmaya başlar. İşleri iyi olmayanlar evinde meşakkat ve rızık darlığı olanlarda bu ismi zikir edelerse hak teala genişlik ihsan eder. İlminin keşfinin ahlakının çoğalması genişlemesini isteyenler Arşı taşıyan meleklerin duası ile beraber bu ismi zikrederlerse bunlara kavuşurlar okunacak ayet Esteizu billah rabbena vesi;te kulle şey;ir rahmetev ve ilmen Ey Rabbimiz! Senin rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır Mümin 7 EL-VEDÛD اَلْوَدُودُ 20 Cegail-Hehyail Çok seven ve sevilen, müminleri seven, iyi kullarını seven, onları rahmet ve rızasına erdiren, cemâlini, isimlerini ve bunların tecellîleri olan mahlukâtının güzelliklerini çok seven; rahmetinin güzel meyveleriyle söz ve fiilleriyle kendini yaratıklarına sevdiren, sevilmeye ve dostluğu kazanılmaya biricik lâyık olan. Vedûd;un, seven ve sevilen olmak üzere iki manası vardır. Allah Teâlâ, kullarını çok sever, onları lütuf ve ihsanına garkeder. Sevilmeye lâyık ve müstehak olan da ancak O;dur. Kamer saatinde bayanları teshir için okunur. Okunan şahsın üzerine teshir olur . kalbi okuyana sevgiyle dolar. Kamer saatinde bu ismin zikrine devam edenlerin kalplerinden masiva silinir. Muhabbetullah hasıl olmaya başlar çalışan aslında bunun için çalışmalı bu isim Mevlana Hazretlerinin Baskın esmasıdır. Her kim ağzını zevcesinin ağzına dayayıp yirmi defa bu ismi zikreder, sonra dilini onun ağzının içine sokarsa uzak durmaya bir an bile dayanamayacak büyük bir sevgiyle onu sever. Üzerine 1000 defa “Yâ Vedûd” ism-i şerifi okunan tatlı bir yiyeceği yiyen eşler arasında muhabbet ve sevgi daha da artar. Sabah evden çıkmadan önce, 21 defa “Yâ Vedûd, Yâ Rahim” ism-i şeriflerini okuyan kimse, o gün insanlardan sevgi ve merhamet اَلْبَاطِنُ62Ahityail Gizli, zât ve mahiyeti gizli olan, zâtının görülmesi ve mahiyetinin bilinmesi açısından duyuların ve aklın idrakinden gizli olan, duyu organları ile idrâk edilemeyen, her şeyin gerçek yüzüne vâkıf olan; her şeyin iç yüzüne şahitlik eden; zuhurunun şiddetinden [Mûsâ tayin ettiğimiz vakitte gelip de Rabbi ona hitab edince “Ya Rabbî! Göster bana Zatını, bakayım Sana!” dedi. Allah Teâla şöyle cevap verdi “Sen Beni göremezsin. Ama şimdi şu dağa bak, eğer yerinde durursa sen de Beni görürsün!”. Derken Rabbi dağa tecelli eder etmez onu un ufak ediverdi. Mûsâ da düşüp bayıldı. Kendine gelince dedi ki “Sübhansın ya Rabbî. Her noksanlıktan münezzeh olduğun gibi, dünyada Seni görmemizden de münezzehsin. Bu talebimden ötürü tövbe ettim. Ben ümmetim içinde Seni görmeden iman edenlerin ilkiyim!” Araf 7/143], sınırsız büyüklüğünden ve zıddının olmayışından dolayı mahlukâtın gözünden gizlenen, ancak eserleriyle varlığını gösteren. Allah Teâlâ;nın varlığı hem âşikardır, hem gizlidir. Âşikârdır, çünkü varlığını bildiren delil ve nişanları gözsüzler bile görmüş ve bu hakikatler hakikatı yüce varlığa, eşyanın umumî şehadetini sağırlar bile işitmiştir. Gizlidir. Çünkü biz Onu künhüyle bilemeyiz. Amma varlığını kat;î surette biliriz. Kamer saatinde zikrine devam edenin kalbi nurlanır kederleri dağılır Bu ismi Ya Zahir Ya Batın şeklinde zikredenler fena düşünceler den halas olurlar sırlara müttali olurlar. Bu isimi el-evvelu el-ahiru el-zahiru el-batınu esmalarıyla zikrederse insanların gizledikleri bütün sırlar, o kimseye keşf olur. Her varlığın batınını ve zahirini görür ve bilir. Eşyanın havassı, zahiri ve batıni ilimler ona malum olur. Bu ismin kalbi hastalıklar yanı sıra mide bağırsak rahatsızlıklarına da faydası Alem Günün Cin PadişahıPazartesi günü. Abdullah el-Hiyem ibni Ehlim Mürre;dir Müreh. Tacı vardır. Çadırı yündendir ve yardımcılarının giyimi beyazdır. Müslüman olup adını Yusuf olarak değiştirmiştir. Mekanı Mardin;in Musaybin ilçesi olup oranın sakini ve kralıdır. 150 cm boyunda olup elleri, olduğundan daha uzun bir görüntüye sahiptir. İki hizmetkârı da kendisine benzer. Şimşek hızına sahiptir. Bu cin, elleri arasında bu dini kabul eden cin padişahıdır. Aynı zamanda Cin suresinin hadimidir. Buna bağlı cinin ismide mehtahtildir. Bunlar Cebrail a s sıkıntı veren Cinnisi ismi Meymun ibni Zenki Cin taifesinin mekanı boş evler, harap yerler ve kabirlerdir. Bu burcun Cinnisi Kiliselerde İncil okur. Kuş gibi uçarak her yerde hazır olur. Bu burç sahibinin üzerine uçarak konar ve sıtma gibi tasallut eder. Hasta nın bütün bedeni kesik kesik olur. Yüzünün rengi gider. Hasta geceleri uyku uyuyamaz ve korkarak sabahlar. Gündüzleri ise ağrı ve sızılardan rahat ve Hamel Koç Burcu Salı - MARS MERİH Akreb Akrep burcu Bu burcun tabiatı nemli soğuk olup, anasırı Su ve gezegeni Merih Mars tir. Akrep burcunun cinsiyeti disi, madeni demir, günü Salı, gecesi Cumartesi ve buhuru Sandal;dır. Günün harfi Şin, Esması Şekur,Rengi Kırmızı, Ulvi Semsamail Ardi Ahmer Tabiatı itibariyle düsmanı Ates; Koç burcu Bu burcun tabiatı kuru sıcak olup, anasırı ates ve gezegeni Merih Mars tir. Hamel burcunun cinsiyeti erkek madeni demir, günü Salı, gecesi Cumartesi ve buhuru Sandal;dır. Dost burcu ikizler, düşman burcu Yengeçtir. Tabiatı itibariyle düsmanı dört unsurdan biri olan Su HastalıklarıAkrep Burcu Üreme ve genital organları hassas olur. Kasık ağrıları, mesane, idrar yolları, genital organlarla ilgili rahatsızlıklar görülmesi mümkündür. Erkekte prostat, kadında rahim ve yumurtalık rahatsızlıkları olabilir. Kalın bağırsak sorunları, iltihaplanma, polip, fıtık, basur, cinsel salgı bezleri, üreme organları hastalıklarına istidat vardır. Aşırı hırslı oluşları sinir gerilimlerine yol açar. Sinir ve asabiyet görülebilir. Boğa burcundan aldıkları zıt etkiyle boğaz, koku ve tat alma organları da hassas Burcu Baş bölgesi hassastır. Baş ağrısı, ateş yükselmesi, migren, yüz nevraljisine sık rastlanır. Baş, kafatası, şah damarı, yüzle ilgili sorunlar, beyin iltihabı, adale rahatsızlıkları, ileri yaşlarda yüksek tansiyon görülebilir. Aşırı heyecan ve telaş beyni zorlar. Aceleci, ani ve atak oluş yüzünden kazalara açıktır. Kanamaya istidatlıdır. Adrenalin bezi fazla çalışır. Terazi burcundan gelen zıt etki böbrek ve bel bölgesinde de hassasiyet verir. Koçlar genelde sık hastalanmazlar, bünyeleri oldukça EsmalarıEL-AZÎZ اَلْعَزِيزُ 94 Mendail-Menciyail Yenilmeyen, yegâne galip olan, ulu, galip, izzet, kudret ve bütün kudsî sıfatlarıyla acizlik ve kusurlardan uzak olan, bütün varlıkları acizlik, zayıflık ve tezellül içerisinde kendisine boyun eğdiren, mutlak galip, karşı konulamayan güç sahibi, mağlûp edilmesi mümkün olmayan galib. İzzet sıfatı, Kur;an;da birçok yerlerde azab âyetleri bahsinde gelmiştir. Fakat bu ism-i şerifin yine birçok defa Hakîm ism-i şerîfi ile birleştiği görülür. Bunun mânası Allah Teâlâ;nın kudreti galibdir, fakat hikmeti ile kötülerin cezasını tehir eder, kötülük edip durmakta olan insanları cezalandırmakta acele etmez, demektir. Merih saatinde zikrine devam eden büyükler indinde izzete ve lütfa mazhar olur. Hasmına galip gelir ve düşmanları kahr olur. Bu Esma Yusufun devamlı meşgul olduğu isimdir bunun bereketine Mısıra sultan olmuştur. Bu isim kahra da ve lutfa da şamildir. Yani Kahrı ve Lutfu ve Tesiri kendinde toplayan bir isimdir. Dilediğine galip gelmek için Müşteri saatinde de okunur. 40 gün her sabah namazından sonra kırk bir defa “Ya Azız” ism-i şerifini okuyan kimse borçtan kurtulup zengin olur. Kalbi her türlü şüphelerden arınır, temizlenir. Zillete düşenler, fakir düşenler, zulme uğrayanlar, kendilerine içten içe düşmanlık besleyenler ki kişi onları bilmese bile Devamlı zikriyle meşgul olurlarsa hak teala onları düşmanlarından korur ve bu müşküller den اَلْجَبَّارُ 206 Cayil- Dilediğini zorla yaptırma gücüne sahip olan, iradesini her durumda yürüten, yaratılmışların halini iyileştiren, sonsuz ve sınırsız büyüklük ve kudret sahibi olan; bütün varlıklar bütün yönleriyle doğrudan doğruya kudretine bakan ve emrine boyun eğen; hiçbir şey hiçbir cihetle mutlak kudretine karşı koyamayan, kırılanları onaran, eksikleri tamamlayan; dilediğini zorla yaptırmaya muktedir olan. Bu ism-i şerif cebir maddesindendir. Cebir, “kırık kemiği sarıp bitiştirmek, eksiği bütünlemek” mânasına geldiği gibi, “icbar etmek”, yani, “zorla iş gördürmek” mânasına da gelir. Bu mânaya göre Allah Teâlâ Cebbâr;dır. Yani, kırılanları onarır, eksikleri tamamlar, her türlü perişanlıkları düzeltir, yoluna kor. Cebbâr;ın ikinci mânasına göre de; Allah Teâlâ kâinatın her noktasında ve her şey üzerinde dilediğini yaptırmağa muktedirdir. Hüküm ve iradesine karşı gelinmek ihtimali yoktur. Merih saatinde zikrine devam eden zalim münafık ve yalancılar üzerine galip gelir. Zikre devam ederse hakkında hiçbir söz söyleyemezler. Bu isimle Zalimleri kahredebilir. Bu isim kahriye isimlerindendir. Haksız yere hapse giren veya esir düşen kimse kırk gün sabah namazından sonra yirmi bir kere “Ya Cebbar,” ism-i şerifini okumaya devam ederse hapisten kurtulur. Bu ismi kemik çıkık ve kırıklarında ve kemiksel rahatsızlıklarda, zikretmek اَلْقَهَّارُ 306 Şegail-Vahyail Yenilmeyen, yegâne galip, isyankârları kahreden, bütün varlıkları emir ve iradesi altında bulunduran, hiç kimse hükmünden kaçıp kurtulamayan. Kahr, bir şeye, onu hor ve hakîr kılacak veya mahv ve helâk edebilecek sûrette galib olmaktır. Allah Teâlâ Kahhâr;dır, her vechile üstün ve daima galibdir. Kuvvet ve kudretiyle her şeyi içinden ve dışından kuşatmıştır. Hiçbir şey O;nun bu ihâtasından dışarı çıkamaz. Ona karşı herşeyin boynu büküktür. Kahrına yerler, gökler dayanamaz. Kahr ile nice azıp sapmış ümmetleri ve milletleri mahv ve perişan etmiştir. Merih saatinde meşgul olan mazlumlar düşmanlarına hasetçilerine ve zalimlere galip ismi okumaya devam edenlerin kalplerindeki dünyaya ait sevgi ve endişelerin yerini Allah sevgisi alır. Kötü hasletlerden اَلْمُذِلُّ 770Tehmail-Şartyail İtibardan düşüren, değersiz kılan, alçaltan, zillet veren, dilediğini müstahak olduğu şekilde zillete düşüren, hor ve hakîr eden. İzzet ve zillet, birbirine zıd mânalardır. İzzet kelimesinde “şeref ve haysiyet”, Zillet kelimesinde ise “alçaklık” mânası vardır. Bunlar hep Allah Teâlâ;nın, mahlûkatı üzerindeki tasarrufları cümlesindendir. Merih saatinde zikrine devam eden zalim ise mazlum olur kötü ahlaktan kurtulur. Aynı şekilde Merih saatinde meşgul olan düşmanlarından kurtulur ve selamet اَلْقَوِي116Şerail-Mutyail Kuvvetli, güçlü, her şeye gücü yeten, kudretli, kuvveti bütün kâinata hâkim ve bütün eşyayı zapteden ve bütün varlıkları hükmü altına alan, çok kuvvetli. Merih saatinde zikrine devam edenlerin bağlı olan bütün işleri açılır. Zorluklar kolaylaşır ve düşmanlarına hasmına karşı galip gelir. Aynı şekilde Merih saatinde meşgul olunmak fethe sebeptir. Akşemseddin hazretlerinin virdidir. İstanbul’un fethinde bu esma ile çok meşgul olmuştur. Ayrıca cennet mekan Fatih Sultan Mehmet Han’a bu esmayı öğretti. Oda fetih de daima bu esma ile meşgul ve kemiksel zayıf olanlar bu isimle meşgul olurlarsa güçlenirler özellikle kemik zayıflıkları ismin zikrine devam edenlerin hepsi zor işlerde başarılı olurlar yolculuklarda sıkıntı anlarında bu isimle meşgul olmak sıkıntıları hafifletir aslında kişiyi tahammül ehli şekilde batini darlık sıkıntılarda da çok oldukça kuvvetlendiren esmalardandır. Savaş gibi çok meşakkatli durumlarda bu ismi Ahzab 25 ayetindeve kanellahu kaviyyen aziza_Allah, kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir. Geçtiği şekilde okumak çok faydalıdır zaten bu ayet savaş ayetidir. Aynı şekilde diğer dünya ile ilgili işlerde ise Ya Kaviy Ya Kadir şeklinde zikretmek daha اَلْوَلِي46Hakayil-Kehyail Dost, yardımcı, müminlere dost ve yardımcı, kullarının işlerini üzerine alan, sevdiklerine dost olan ve yardım eden, varlıkların bütün işlerini ve ihtiyaçlarını üzerine alan, bütün yardımlar ve muvaffakiyetler kendisinden gelen, kendisine iman ile bağlananları her zaman yardım, himaye ve yakın dostluğuyla koruyup gözeten. Allah, sevdiği kullarının dostudur. Onlara yardım eder. Sıkıntılarını, darlıklarını kaldırır, ferahlık verir. İyi işlere muvaffak kılar. Her çeşit karanlıklardan kurtarır, nurlara çıkarır. Artık onlara korku ve hüzün yoktur. Herkesin korktuğu zaman, onlar korkmazlar. Merih saatinde veya Zühre de zikrine devam edenlerin manevi makamlarda ilerlemeleri ve sonlarına varmaları kolaylaşır aynı zamanda alemi manadan kapı açılmasına da sebeptir bu isim. Her kim altmış gün, günde dört yüz otuz iki defa veliyyun hamid zikrine devam ederse, bütün mahlukat ona dost olur, bütün herkes tarafından kabul görür. Evine her girişinde bu ismi zikreden kişinin eşi itaatli ve mahbup olur. Cuma günü ikindi namazından sonra güneş batana kadar sayısız bu ismi zikredip haktan hacetini isteyenin haceti reva olur. Bu ismin zikrine devam edenlerin hiçbir işleri ters gitmez dünyalık ve ahiretlik makam ve mevki sahibi dahi olmasına اَلْمُمِيتُ 490 Tebrayil-Atyail Öldüren, ölümü veren, kullarını fani dünyadan baki âleme götüren, canlı bir mahlûkun ölümünü yaratan. Allah, yarattığı her canlıya muayyen bir ömür takdir etmiştir. Canlı varlıklar için ölüm mukadder ve muhakkaktır [“Her canlı ölümü tadacaktır” Âl-i Imrân 3/185, Enbiya 21/35, Ankebut 29/57]. Hayatı yaratan Allah olduğu gibi, ölümü yaratan da yine O;dur. Ancak bu ölüm, yok oluş, hiçliğe gidiş değil, bilakis fâni hayattan bâkî hayat geçiştir. Merih saatinde zikrine devam edenlerin kötü ahlakları düzelir nefsi ıslah niyetiyle bu ismin kullanılması çok faydalıdır. Müşteri saatinde düşmanlarına hasetçilerine karşı okuyan onların şerlerinden korunur buda kahriye esmalarındandır. Vesvese ve evhamlarından şizofren türü rahatsızlıklardan kurtulmak niyetiyle bu isim zikredilse bu hasletler kişiden kaybolur. Bu esmanın tam açılımı ise zıttı olan Muhyi ismiyle beraber zikredilmesindedir. Bu ismin salgın hastalıklara veya hepatit gibi rahatsızlıklara çok faydası vardır. Özellikle de ur, kist ve vucutta geçmeyen çıbanlara karşı faydalıdır. EL-VÂHİD اَلْوَاحِدُ19Letyail Bir, zâtında, sıfatlarında, işlerinde, isimlerinde ve hükümlerinde asla ortağı veya benzeri ve dengi bulunmayan, bölünüp parçalara ayrılmaması ve benzerinin bulunmaması anlamında tek, eşi bulunmayan; birliğinin tecellisiyle kâinatı bir fabrika gibi çalıştırıp varlıkları o fabrikanın çarkları ve bir vücudun azaları gibi birlik, dayanışma ve bütünlük içerisinde birbirinin yardımına koşturan. Merih saatinde zikrine devam edenin kalbi masivadan kurtulur vahdet deryalarına dalar boş hayal ve emellerle uğraşmaz. Kalbi nur ile dolar. Cuma güneş doğarken bu ismin zikrine devam edenlerde heybet vakar belirir gören herkes اَلْمُنْتَقِمُ 630Talyail Günahkarları/suçluları adaleti ile müstehak oldukları cezaya çarptıran, asilerden intikam alan, emir ve yasaklarına karşı gelenleri, helâl dairenin dışına taşanları cezalandıran; din düşmanlarına, hakkı alçaltmak için çalışanları er veya geç, hatır ve hayale gelmez felâketlerle perişan eden. Allah Teâlâ;nın intikamı vardır. Asilerin belini kıran, canilerin hakkından gelen, taşkınlık yapan azgınlara hadlerini bildiren şübhesiz ki O;dur. Merih saatinde zikrine devam edenler düşmanlarına ve zalimlere karşı galip olurlar. Bu isimde kahriye esmalarındandır. Herhangi bir yer ve sebepten dolayı hakkına tecavüz edilmiş olan haksızlığa uğramış olanlar bu ismi zikredip hakka sığınsalar hak teala ona bunu yapandan intikamını alır. Bu ismin büyük özelliklerinden biride cinlere karşı etkili olmasıdır bu ismin zikrine devam edenlere cinler asla اَلضَّارُّ1001Sarfyail Dilediğini zarara sokan, zarar veren, her türlü zarar elinde bulunan ve Onun izniyle var olan; bir hikmete binâen zarar vermek istediği bir kimseden o zararı geri çevirecek kendisinden başka hiç kimse bulunmayan, elem ve zarar verici şeyleri yaratan. Merih saatinde zikrine devam edenin düşmanları kahrolur kendisine bir zarar ilişmez. Cuma günleri bu ismin zikrine devam edenler hak tealaya yakınleri artar. Her türlü semavi ve arzi felaketlerden korunmak için bu ismi Nafi ismiyle baraber zikretmek gerekir. Manevi darlık sıkılma hallerinde basit vasiu esmalarıyla okumak Gününün Cin PadişahıSalı günü, Mihrez el-Ahmer;dir. Tacı, altındır ve çadırı yündendir. Yardımcılarının giyimi, kırmızıdır. İblis;in çocuklarından biridir. Kırmızı renkte ve insan görünümündedir. İnsanlara tasallut ettiğinde musallat olduğunda burunlarından kan akıtır. Kuyuları kurutur. Ateşten yatanların çoğuna halisünasyon gösterme yeteneğine bağlı cin gahtahtildir. bunlar Semsemail adlı meleğe bağlıdır. Bu günün burclarının cinni isimleriKoç Burcu Cinnisinin ismi Eba Leys ibni Seylüb deniz kenarı, çeşme ve kuyu başlarıdır. Bu burca mensup olan kişiyi rüzgar gibi tutar. O kişi sıtmalı gibi titremeye başlar ve güçsüz kalır. Vücudunda ve içerisinde şişlikler olup yüzü ve gözleri şişer, gözleri kararır. Rengi kızarır, yemek yemez, başı ağrır ve harareti çok olur. Geceleri ise zahmeti daha fazla olup, uyku burcunun Cinnisi ismi Yemhur ibni Cezzab Cin taifesinin mekanı deniz ile göl kıyıları, çeşme, kuyu ve su başlarıdır. Bu burca mensup olan kişiye rüzgarı ile vurduğu zaman, o kişinin bütün azaları buz gibi olur. Yemek yemez, görmesi güçleşir ve işitmeside ağırlaşır. Harareti çoğalır ve gözleri kararır, zaman zaman bayılır. Hastalığı ilerledikçe yürümesi zorlaşır ve elleride uyuşur .İkizler ve Başak BurcuÇarşamba - MERKÜR UTARİDCevza İkizler burcu Bu burcun tabiatı nemli sıcak olup, anasırı hava ve gezegeni Utarid Merkür dir. İkizler burcunun cinsiyeti erkek, madeni civa, günü Çarsamba, gecesi Pazar ve buhuru ise Mastakidir. Günün harfi Sa Esması Sabit Ulvi Mikal Ardi Burkan rengi Mavi Dost burcu Aslan, düsman burcu Balıktır. Tabiatı itibariyle düsmanı dört unsurdan biri olan Basak burcu Bu burcun tabiatı nemli soğuk olup, anasırı Toprak ve gezegeni Utarid Merkür tir. Basak burcunun cinsiyeti disi, madeni civa, günü Çarsamba, gecesi Pazar ve buhuru ise Mastaki;dir. Günün harfi Sa Esması Sabit Ulvi Mikal Ardi Burkan rengi Mavi Dost burcu Akrep, düsman burcu Yay dır. Tabiatı itibariyle düsmanı dört unsurdan biri olan Hava; Hastalıklarıİkizler Burcu Sinir sistemleri pek güçlü değildir. Ayrıca omuzlar, kollar ve eller hassastır. Köprücük kemiği kırıkları, omuz ve kol ağrıları olur, parmaklarla ilgili sorunlar, sinirsel rahatsızlıklar görülebilir. Kekemelik, konuşmayla ilgili problemlere rastlanabilir. Sindirim sistemleri çok çalışır. Bu yüzden kilo almaları zordur. Fazla merak sinir sistemini yorar. Vücut direnci azalır, yorgunluk, uykusuzluk Burcu Sindirim ve merkezi sinir sistemleri hassastır. Psikomatik hastalıklar görülür. Hastalık hastası olabilirler. Aşırı titizlikten dolayı sinirsel kökenli yaralar, tırnak iltihaplanması, çıbanlar gibi çeşitli rahatsızlıklara yakalanmaları mümkündür. Bağırsak sorunları, kolit, karın zarı iltihabı, ayakları üşütünce mide yanması, hazımsızlık, gaz rahatsızlıkları olur. Evhamlı oluşları ülsere neden olabilir, kara sevda hastalığına da tutulmaları mümkündür. Balık burcundan aldıkları zıt etkiler sonucu ayakları oldukça hassas olur. Başakların bünyesi kuvvetli değildir fakat sağlık kurallarına, temizlik ve beslenmelerine dikkat ettikleri için sağlıklı olurlar. Hastalık konusunda aşırı titizlenmeleri kendilerini sık sık hasta sanmalarına neden EsmalarıEL-FETTÂH اَلْفَتَّاحُ489 Tefhayil-Lehyail Açan, iyilik/hayır kapılarını açan, zorlukları kolaylaştıran, her şeye hâkim olan, hakemlik yapan, basit basit maddelerden yarattığı sayısız ve mükemmel varlıkların ve türlü türlü canlıların suretlerini ayrı ayrı, muntazam bir tarzda veren, her birisine lâyık ve farklı birer şekil giydiren. Fettâh kelimesi, feth;den gelmektedir. Feth ise, “kapalı olan şeyi açmak” mânasınadır. Kapalı bir şeyi açmak a Maddî olur; bir kapıyı, bir kilidi açmak gibi. b Mânevî olur; kalbden tasaları, kederleri atıp gönlü açmak gibi. Onun için bitkilerin çiçek açması, tohum ve çekirdeklerin sünbül vermesi, rızık ve rahmet kapılarının açılması hep Fettâh ism-i şerifinin tecellîsindendir. Utarit saatinde zikrine devam edenlerin her işleri asan olur. Enfüsi ve Afaki Hicap perdeleri açılır. Dünyalığın kazanılması ve matlub edilen şeylerin kazanılmasında bu isim çok faydaldır. Her sabah ismi zikredenin rızkı bol işleri kolay olur. Rızık darlıkları yaşıyanlar bu ismi Rezzak ismiyle beraber zikrine 121 kere devam ederlerse kapalı işleri açılır rızkı genişler ve celp eder. Bu ismin Tarikat erbabına çok faydası vardır. Bu ismin zikrine devam edenler dünya ve ahrette mahzun olmazlar. İlmi ve bilimsel işlerde olanlar bu ismin zikriyle meşgul olurlarsa ilerlemelerine yeni projelere imza atmalarına sebeptir. Aynı şekilde manevi ilimlerde ilerlemek isteyenlerde zikretmelidir. Fetih suresinin ilk ayetleri inna fetahna leke fetham mübina ayetiyle beraber bu ismin meşgul olunması her kapalı işleri açmaya yarar fetih suresi ve yasin suresiyle bu isim hacetlerde kullanılması mücerreptir. Bu ismin Yasin suresiyle riyazet şeklide vardır ki hayırları celp eder ledünni ilimlerin kapılarını açmaya yarar yeter ki kişi sabretsin ve hakka riayeti yerine getirsin. Bu ismin define gibi gizli gömülü şeylerin keşfinde de faydası vardır. Aynı şekilde çocukları olmayanlar nisa 1 ayetiyle beraber bu esmayı zikre devam ederlerse hak teala çocuk ihsan eder. İlahi bağışlara maddi ve manevi ermek için bu ismi Vehhab ismiyle beraber zikretmek çok اَلْعَظِيمُ1020Ahfevayil-Kanyail Büyük, azametli, zâtının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılmayacak kadar ulu, bütün varlıkları her hallerinde kudret ve hâkimiyetiyle çekip çeviren, en küçükten en büyüğe her şeyi sınırsız isim ve sıfatlarının tecellileriyle kuşatan, bütün büyüklüklerin sâhibi. Azamet, büyüklük mânasınadır. Hakikî büyüklük Allah;a mahsustur. Yerde, gökte, bütün varlık içinde mutlak ve ekmel büyüklük, ancak O;nundur ve herşey O;nun büyüklüğüne şâhiddir. Bu sıfatta da Allah;a herhangi bir denk bulunması muhaldir. Utarit saatinde zikrine devam eden izzet heybet saadet ve mertebe sahibi olur. Şems saatinde zikredenler halkın üzerine sözlerini geçirirler devlet erkanının amirlerin bu isimle meşgul olmaları hem ilerlemelerine sebeptir hemde emirleri altındakileri idare etmelerine sebeptir. bu isminde hastalıklara şifa verici özeliği vardır. Bu ismin Ayetelkürsinin sonunda aliyyül azim şeklinde zikrine devam etmek nazar haset cin rahatsızlıklarında büyük bir faydası zikreden Bu şahsa kötü düşünce dahi besleyemezler beslerlerse anında kendilerine döner. Birinin kulağına bir şey kaçtığında ya ali ya azim ya halim ya azim okunursa biznillahi teala dışarı çıkarMÂLİKÜl-MÜLK مَالِكُ الْمُلْكِ212Terhyail Mülkün gerçek sahibi, kâinatın, ezelden ebede tek gerçek sahibi ve mutlak hâkimi, Allah Teâlâ mülkün hem sâhibi, hem hükümdârıdır. Mülkünde dilediği gibi tasarruf eder. Hiçbir kimsenin O;nun bu tasarrufuna itiraz ve tenkide hakkı yoktur. Dilediğine verir, dilediğinden alır. Mülkünde hiçbir ortağa ve yardımcıya ihtiyacı saatinde zikrine devam edenlerin şanları itibarları ve malları çok olur. Devlet büyüklerinin bu ismin zikriyle meşgul olmaları iktidarlarını yükselmek isteyenler işlerinde başarılı ve yükselmek isteyenler bu ismin zikrine devam etmelidirler. Yâ Mâlikül Mülk” ism-i şerifini günde 100 defa okuyanın kalbi üzüntü, sıkıntı ve yaramaz fikirlerden arınır, helal mal ile zenginliğe اَلْمَلِكُ90Hihyail Hükümran olan, buyrukları tutulan, görünen ve görünmeyen âlemlerin sahibi ve idarecisi olan, mülk ve saltanat en yüksek mertebesiyle sadece kendisine âit olan, bütün mahlûkatın hakikî sâhibi ve mutlak hükümdârı. Allah;ın, ne zâtında ve ne de sıfatında hiçbir varlığa ihtiyacı yoktur, bilâkis herşey zâtında, sıfâtında, varlığında ve varlığının devamında O;na muhtaçtır, bütün kâinatın hakikî sâhibi, mutlak hükümdârıdır Utarit saatinde zikrine devam eden seferde ve normal zamanda her türlü kazadan ve beladan mahfuz olur. Zahiri ve batını güçlü olur. Bu ism-i şerifi şafak vaktinden fecirden sonra 120 yüz yirmi defa okuyan kimse zengin olur. Öğle vaktine yakın bir zamanda 90 doksan defa “Ya Melik” ism-i şerifini okuyan kederden ve sıkıntıdan kurtulur. bu ismi Melikül Guddüs şeklinde okumakta da çok fazla faydalar vardır. Nefsin pis hasletlerinden kurtulmada tezkiye etmede çok etkili olan isimlerdendir. Bu ismin zikrine devam etmek kalpteki hicapların açılmasına Gününün Cin PadişahıÇarşamba günü, Burkan;dır. Tacı vardır ve çadırı yündendir. Yardımcılarının giyimi, bağlı cin fehtahtil Mikail bağlıdır. bu burçların cinni isimleriİkizler cinni ismi Cabir ibni Mervan dır .Bu Cin taifesinin mekanı viran mahaller, değirmen içleri ve yol aralarıdır. Bu burca mensup olan kişiye rüzgarı ile çarpınca o kişinin dizlerinin bağı çözülür, elleri ayakları ve bütün mafsalları titrer. Başı ağrır, gözleri kararır ve vücudunun kuvveti kalmaz. Devamlı sancısı olup, konuşmaya dermanı kalmaz. İştahı olmaz, harareti düşer ve uyku uyuyamaz. Geceleri hastalığı iyice cinni ismi Derşür ibni Merşür cin taifesinin mekanı pis yerler ve yol geçitleridir. Bu burca mensup olan kişinin vücuduna hava gibi girip, humma gibi tasallut eder. Karnı ve kasıkları şişer. Ayaklarında ve diz kapaklarında ağrı başlar. Kalbide ağrıdan yanıp, gece gündüz hiç rahat yüzü ve Balık Burcu-Müşteri-Perşembe - JUPİTER MÜŞTERİKavs Yay burcu Bu burcun tabiatı kuru sıcak olup, anasırı ates ve gezegeni Müsteri Jüpiter dir. Yay burcunun cinsiyeti erkek, madeni kalay, günü Persembe, gecesi Pazartesi ve buhuru Ladendir Rengi harfi Zı Esması Zahir, Ulvi Sarfeyail Ardi Şemhuraş. Dost burcu Kova, düsman burcu Balık;tır. Tabiatı itibariyle düsmanı dört unsurdan biri olan Su; Balık burcu Bu burcun tabiatı nemli soguk olup, anasırı Su ve gezegeni Müsteri Jüpiter dir. Balık burcunun cinsiyeti disi, madeni kalay, günü Persembe, gecesi Pazartesi gecesi olup, buhuru ise Laden;dir Rengi harfi Zı Esması Zahir, Ulvi Sarfeyail Ardi Şemhuraş. Dost burcu Boga, düsman burcu ikizlerdir. Tabiatı itibariyle düsmanı dört unsurdan biri olan HastalıklarıYay Burcu Karaciğerleri ve bacakların üst kısımları hassastır. Kalçalar ve uyluk bölgesi ile ilgili kilo sorunları olur. Romatizma, siyatik, gut, kuyruk sokumu ağrıları çekebilirler. Dişlerle uğraşmaları gerekebilir. Diş eti rahatsızlıkları, kemik erimesi görülebilir. Karaciğer hassasiyetinden kaynaklanan alerjiler, kansızlık, zafiyet olabilir. El ve ayaklar soğuk olur. İkizler burcundan aldıkları zıt etki ile sinir sistemleri zayıftır. Sinirsel kökenli rahatsızlıklar geçirebilirler. Ciğerler ve bronşlar da hassastır. Bünyeleri güçlü değildir. Küçük hastalıkları bile önemli gibi abartabilirler. Ama iyimser oluşları sayesinde kendilerini bırakmazlar. Hasta oldukları zaman bile hareketliliklerini kaybetmezler. Her zaman kullanabilecekleri bir enerjileri Burcu Ayakları ve sinir sistemleri oldukça hassastır. Psikomatik rahatsızlıklara istidatları çoktur. Karamsar ve agresif oldukları zamanlarda içki, ilaç, uyuşturucu gibi maddelere meylederler. Fazla yemek yüzünden kilo sorunları olur. Ayaklarını iyi korumalı, dar ayakkabılar giymemeli ve üşütmemelidirler. Gut, nasır, tırnak iltihapları, taban, ayak defarmasyonu gibi sorunları olabilir. Vücutları su tutmağa çok müsaittir. Sulu şeylerden zehirlenme görülebilir. Mikrobik hastalıklara dirençleri azdır. Çabuk üşütebilir, mikrop kapabilirler. Lenf sistemleri de zayıftır. Başak burcundan gelen zıt etki ile bağırsakları ve sindirim sistemleri de hassas olur. Hasta olunca güvenlerini kaybeder, evhamlı olurlar. Bu yüzden geçimsiz davranabilirler. Her şeyden bir mana çıkarır, hayal güçlerini olumsuz yönde çalıştırarak kendilerini mutsuz ederlerBurcun EsmalarıEL-KUDDÛS اَلْقُدُّوسُ 170-Gadzayil-Enyail-Linyail Tertemiz, yüce, her türlü hatâdan, gafletten, aczden ve eksiklikten çok uzak ve pek temiz, her eksiklikten münezzeh; dalâlet ehlinin kendisi hakkındaki her türlü asılsız düşüncelerinden uzak; kâinatı bütün varlıklarıyla temizleyen ve güzelleştiren. Allah, hissin idrâk ettiği, hayâlin tasavvur ettiği, vehmin tahayyül ettiği, fikrin tasarladığı her vasıftan münezzeh ve müberradır. Müşteri saatinde 170 kere okumaya devam edenlerin sırları açığa çıkmaz evham vesevese hayalet görenler bu ismin zikrine devam ederlerse kurtulurlar. Aynı şekilde bu esma tarikat yollarında gidenler için ve nefsin pis hasletlerinde temizlemeye en faydalı esmalardandır. Kalbin güçlenmesine manevi olarak çok faydalıdır aynı şekilde kalbi rahatsızlıklarda bu isim inşirah suresiyle okunması şifadır. Göğüs hastalıklarınada hakeza şifadır. Ruhun manevi gelişiminde de buesma çok tesirlidir. Hz. Alinin ismi azam esmalarındandır. Bu esmanın zikrine devam eden gittiği her yerde itibar görür izzet eko sistem halinde olan temizlikler yağmur, rüzgar, toprağa dönüşme ve benzeri hep Kuddüs adının tecellisiyle olur. Bu adın ruhanileri etkileme gücü vardır. Gayp alemlerinin açılması ,sıkıntıların giderilmesi bu esma tecellisiyle açığa çıkar. Bu esmayı çalışanlar Subbuhun Kuddüsün Rabbuna ve Rabbül Melaiketi ve Ruh duasını da çalışırlarsa gaybın sırları ortaya çıkmaya başlar yedinci kat semanın melekleri bu isimle meşguldur bu dua ayrıca Vitr namazı kılınıp selam verilince hemen 3 kere okumak sünnettir.. Bütün kötülüklerden korunurlar. Bütün kötü işler hayra dönüşür. Ruhaniler kendisini uyku uyanıklık arasında ziyaret ederler. Cuma gecesi on dokuz tı harfi yazılır, aded gözetmeksizin uyuyana kadar ya A’li ya kuddus zikrine devam edilirse, o gece rüyada Hz. Peygamberin SAS cemaliyle müşerref olunur. Eğer bu yazılı kağıt suya atılır ve o sudan içilirse kalbde nur hasıl üstte taşınırsa büyükler katında aziz ve muhterem olunur. Bir kılıç üzre yazılırsa o kılıç çok keskin Abdülkuddus ve İshak olanlarda bu esma çok اَلْمُهَيْمِنُ145-Garyail-Tatyail Gözeten, gözetici ve koruyucu, hükmü altına alan, kâinatın bütün işlerini gözetip yöneten, bütün yaratıkları her türlü hal, hareket ve davranışlarında görüp gözeten; herşey denetim ve koruyuculuğu altında bulunan. Allah, yarattığı mahlûkatının amellerini, rızıklarını, ecellerini bilip muhafaza eder. Bütün varlığı görüp gözeten, yetiştirip varacağı noktaya ulaştıran ancak O dur. Müşteri saatinde meşgul olan konuşması etkileyici sözü muteber ve düşmanlarına galip olur. Muradın hasıl Yunus batın halde bu esma ila meşgul olmuştur. Güzel bir gusül abdesti alıp sakin bir köşede 100 yüz defa “Ya Müheymin” ism-i şerifini okuduktan sonra dua edenin şeref ve izzeti artar, dileği yerine gelir. Bu ismin zikrine devam edenler edep ve ahlaka riayet etmelidirler ki bu ismin tam faydasını görsün. Eğer buna riayet ederse ilim ve irfan sahibi olur bir çok gizliliklere rüya veya mukaşefe yollu mazhar bela ve sıkıntılardan korunmak için bu adın çok etkili yönü günlük en az 5000 defa okumaya gayret edenler bir çok gizliliklere ve merak ettikleri bilgilere اَلْمُتَكَبِّرُ662-Şerayil-Sencayail Ululuk sahibi, yegâne büyük, azamet ve yüceliğini izhar eden, yaratıkların bütün sıfatlarından sonsuz derecede yüksek olan; varlıklar dünyasında büyüklüğünü gösteren; kendini zâtına lâyık sıfatlarla tanıtan, her şeyde ve her hâdisede büyüklüğünü gösteren. Büyüklük ve ululuk, ancak Allaha mahsustur, varlığı ile yokluğu Allahın bir tek emrine ve iradesine bağlı bulunan kâinattan hiçbir mevcut, bu sıfatı ismin esmasına müdavemet edenler halkın ve büyüklerin indinde muteber olurlar büyüklerin yanın her türlü hacetleri görülür. . Bu esma cinni ve insi düşmanları olanlara bir zırh gibidir. Günaha girmekten kendini alıkoyamayanlar bu esmaya devam ederlerse, dileseler de günahlara girmeye cesaret edemezler. Cinniler bu esmadan çok çekinirler. Mütekebbir esmasının tecellisi cinnileri mahvedip öldürebilir. Ruhani hastalıklara uğrayanlar bu adı anmakla büyük yararlar sağlarlar. Düşmanı çok olanlar bu ada devam ederlerse düşmanlarını tümü zelil ve perişan duruma düşer. Esmaya devam edenlerin sözleri herkes tarafından dinlenir. Bu adı ananlarda korkunç bir heybet oluşur. Öyleki hiç kimse onların yüzüne bakarak konuşmaya cesaret edemez Gerdek gecesinde güzelce abdest alıp iki rekat namaz kıldıktan sonra; el açıp “Ya Mütekebbir” diye zikredip peşinden dua eden çiftler, Allah;ın lütfü ihsanı ile yumuşak huylu ve güzel yaratılışta, halûk evlat sahibi olurlar. Kibir büyüklük gurur gibi hasletleri fazla olanlar özellikle tarikatta yeni olanlara bu hasletlerini kırmada çok etkili bir ve zorbalara karşı bu isim kahriye esmaları gibi kahredici özelliğe اَلْعَلِيمُ 150-Henayil Her şeyi bütün incelikleriyle bilen, hakkıyla bilen, ezelden ebede her şeyi bütün yönleriyle, hiçbir şey hiçbir şekil¬de hiçbir zaman ilminden gizlenemeyen, her şeyi çok iyi bilen. Allah, her şeyi tam mânasıyla bilir. Her şeyin, içini, dışını, inceliğini, açıklığını, önünü, sonunu, başlangıcını, bitimini çok iyi bilendir O, olmuşları bildiği gibi, olacakları da aynı şekilde bilir. Onun için, olmuş-olacak, gizli-açık söz konusu değildir. Bunlar, insanlar hakkında geçerli olan mefhumlardır. İnsanların bilmesi nisbî belli oranda ve ârızîdir geçicidir. Allahın bilmesi ise, -bütün isim ve sıfatlarında olduğu gibi- zâtîdir. Onun için O;nun bilmesinde dereceler bulunmaz Müşteri saatinde meşgul olsa düşmanları para pare olur. Ayrıca kalp tesiri içindir. Aynı şekilde dost düşman herkesin sevgisini kazanmaya sebeptir. Bu isim özellikle öğretmen ve öğrencilere yarar sağlayan bir addır. Kavrama gücünün yükseğe çıkması bu ismi anmakla söz konusu olur. Bu esmanın kalbi nurlandırma hikmeti de vardır. Alim esmasına devam edenler zaman içerisinde çok büyük bir kavrama gücü elde ederler. Ruhani alemleri anlama algılama hassası kazanırlar. Alim esmasına ilave olarak Ya Allemel Guyup; kelimelerini de zikredenler kısa sürede kimi garip şeyleri görmeye başlar. Yakaza, rüya haliyle başlayan bu güzellikler esmayı zikredenin istidadına göre keşif dairesine doğru kayabilir. Öğrenci olanlar günde 150 defa bu adı anıp ders çalışmaya başlarlarsa çalıştıkları bilimde oldukça başarılı olmaya başlarlar. Her geçen gün kavrama güçleri artar. Alim esmasını çalışanlar her gün sabah ve akşam üçer kez Bismillahillezi la yadurru me;asmihi şey;ün fil ardı ve la fissema; vehüves Semi;ul Alim derlerse, bütün belalardan ve musibetlerden Allah;ın yardımıyla Alîm” ism-i şerîfmi günde yüz defa okuyanların kalbinde şüphe ve evhamdan eser kalmaz. Alim;bütün sırları ve gizli olanları bilen demektir. Olan ve olacak olan ondan saklı değildir. O eşyanın ilmini yaratılıştan önce de sonra da bilendir. Bu ismin zikrine devam futuhat-ı kalbiye ve marifet-i ilahiyenin hasılı hacetlerin gerçekleşmesi için mücerrebdir. Her namazdan sonra on kere zikrine devam keşf-i gaybiye için çok faydalıdır. Çocuklarına 1225 Hadi Alim Halim ve Kavi esmalarını bebekliklerinde üzerlerine veya suya okuyup bunu içirseler o çocuk zamanın büyük ilim erbabından olur biiznillah. Hafıza ve akli gerileme sıkıntısı yaşanlarada hakeza bu şekilde uygulansa اَلْقَابِضُ903-Abayil-Şeratyail Daraltan, canlıların ruhunu alan, rızkı tutan, başta ruh, kalb ve nefisler olmak üzere bütün varlıkları bütün halleriyle kudret elinde tutan; maddî, manevî bütün darlık ve sıkıntılar sadece iradesiyle gerçekleşen, dilediğinin maddî ve manevî rızkını daraltan. Bütün varlıklar Allah Teâlâ;nın kudret elindedir. İstediği kulundan, ihsân ettiği serveti, evlâd ve iyâli, yahut hayat zevkini, gönül ferahlığını alıverir. O adam zenginken fakir olur yahut evlâd acısına boğulur yahut iç sıkıntısına, ıstırap ve huzursuzluk içine düşer. İşte bu haller, Kâbıd isminin tecellileridir. Müşteri saatinde bu ismi kulanana şer adına her işi başarılı olur. Matlubunun kalbini kazanmada celbinde faydalı bir esmadır. Alimlerin çoğunluğuna göre bu esma aslında tek başına okunması caiz değildir bu esmanın zıttı olan Basit esmasıyla beraber okunması tavsiye edilmiştir. Bu esmalar beraber zikredilirse her türlü sıkıntı maddi ve manevi darlık maişet rızık kalp sıkışması göğüs hastalıkları çözümlenmeyen düğümlenen işler vs. hepsinin çözümünde iki isim çok karşı günlük sayısı kadar okuyanlar düşmanlarından emin olur. Kırk gün boyunca; birer lokma ekmek üzerine “Yâ Kâbıd” ism-i şerifini yazıp yemeğe devam edenler açlıktan emin olurlar riyazet ve çilelerde açlığa dayanmak için bu isim kullanılırdı eski اَلسَّمِيعُ180Şeyail-Fenciyail İşiten, ezelden ebede varlıkların bütün seslerini biri diğerine engel olmaksızın işiten; iyi işiten. Allah Teâlâ işitir. Kalblerimizdeki sözleri ve işitilmek şanından olan her şeyi işitir. Mesafeler, onun işitmesine perde olamaz. Birini işitmesi, ötekilerini işitmesine mâni olmaz. Her hâdiseyi aynı derece açık olarak işitir. Müşteri saatinde meşgul olsa ve matlubun muradı ve hayrı hasıl olur onu tesir eder. Perşembe günü Duha Namazından sonra beş yüz defa “Ya Semi” ism-i şerifini zikredenin duası kabul olur her hangi şekilde korkuları olanlar iki rekat namaz kılıp Selamdan sonra 131 kere ya Selam, 180 kere de ya Semi’ esmaları okunursa korkulan şeylerden emin olunur. Şeyh Receb Bursinin açıkladığı gibi, bir çini kap içerisine misk ve zaferanla yazılıp üzerine zeytin yağı konulduktan sonra kulağı az işiten ya da sağır birinin kulağına damlatılırsa şifa bulur. Bu ismin çifti sayılan basir esmasıyla beraber okunması büyük hayırları kim ya semi’ ya basir şeklinde günde beş yüz iki defa beşyüz veya 1001 defa zikre devam ederse, hiçbir zaman hali perişan ve hiç muhtaç istekleri daim kabul görür. Bu isimlerin göz kulak gibi her türlü rahatsızlıklara faydası vardır şifadır. Bu isimlerin birde bazı esmalarla kullanılması çok çabuk bir şekilde keşfi açıcı özelliğe اَلْكَبِيرُ232-Mentehayil Büyük, ulu, zâtının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılamayacak kadar ulu, sınırsız isim ve sıfatlarıyla ilmimizi aşan sonsuz büyüklük sahibi olan, büyüklükte kendisinden daha büyüğü düşünülemeyen. Allah Teâlâ kibriyâ sâhibidir. Kibriyâ, zâtın kemâli demektir. Her bakımdan büyük, varlığının kemâline hudut yoktur. Bütün büyüklükler O;na mahsustur Müşteri saatinde zikriyle meşgul olunur. Padişahlar indinde haceti makbul olur. İzzet ve şeref bulur. Günde yüz defa “Yâ Kebîr” ism-i şerifini okuyan, borçlu ise borcundan kurtulur, işini kaybeden tekrar işine “Yâ Kebîr” ism-i şerifinin yüz defa okunduğu yemeği yiyen dargın eşler barışırlar. İki yüz otuz iki defa “Yâ Kebîr” ism-i şerifini okuyan kimse ilim ve marifet ile mükafatlandırılır. Manevi terakki de faydalıdır özellikle ehli sülük manevi takılma hallerinde bu ismin bereketiyle bulunduğu yeri geçer. Bari esmasıyla beraber bu isim zikredilirse ervah alemini müşahade اَلشَّهِيدُ319-Vekayail-Nuryail Her şeyi görüp şahit olan, her şeyi gözlemiş olarak bilen, bütün varlıkları her an müşâhadesi altında bulunduran; varlık ve birliğine, elçilerinin ve kitaplarının hak olduğuna, konuşması, fiilleri ve eserle¬riyle bizzat şahitlik eden, her zamanda hâdiselerin dış yüzünü bilen ve her yerde hâzır ve nâzır olan. Allah, mutlak surette herşeyi bilmesi bakımından Alîm;dir. Hâdiselerin esrarını, iç yüzünü bilmesi yönünden Habîr;dir. Dış yüzünü bilmesi yönünden ise Şehîd; zikrine devam edenin kalbi şad olur. Müşteri saatinde meşgul olunmak teshiri ekberdir Düşmanlarına karşı daima galip olur. Kaybolan bir nesne veya kimse için bir kağıdın dört köşesine şehid hakk yazılır, ortasına da kaybın adı da kağıdın ortasındaki boşluğa yazılır. Gece yarısı dışarı gökyüzünün altına çıkılır, gökyüzüne nazar edilerek yetmiş kere eş-şehidü’l-hak zikredilir. O kayıb kısa bir süre de ortaya çıkar. Bu esmaya devam edenlerin nefsi yavaş yavaş halktan kopup Hakk;a dönmeye başlar. İstese de, topluluk içine girip onlarla düşüp kalkamaz, uzlet ehli olur. Ailesi ve çocukları kendisine asi olanlar bu ada devam ederlerse çocukları ve ailesi itaat dairesine girip sözünü dinlemeye başlarlar. Düşmanları çok olanlar bu adı anarak Şehid olana havale ederlerse düşmanlar hezimete uğratılırlar. Bu isme devam edenlerin kalbi Allah;ın murakabesine doğru çekilip gider, bütün zor işlerin üstesinden rahatlıkla gelmeye başlarlar. Bu adın kerameti ile gayp aleminin varlıkları gölge halinde isme devam edenlere görünmeye başlarlar. Ayrıca, Allah bu adı anana heybet ve vakar verir. Bu ada devam edenler şehitlik mertebesini elde ederler ve şehit giderler. Virdi yaptıkları yerde bile esmanın tecellisiyle şehit olmaya aşık olup şevkle şehit düşmeyi dilerler. Tehlikeli hastalıkların şifasında da bu ad oldukça etkilidir, adın şifa verici özelliği de vardır. Şehit düşenler bu adın tecellisiyle bu alemden çekip giderken, ne kadar feci bir şekilde ölseler de ölümün acısını duymazlar; Allah;ın ikramı olarak öldüklerini de bilmezler. Dünya hayatına benzeyen bir yerde yaşamaya devam ederken Rableri tarafından gıdalanırlar. Bu esmanın aşkına yananlar şahadetin kan kırmızı güllerine aşık olup dünya hayatından kalp ellerini çekerek şehitler gibi sırlı ve yanlız bir hayat sürerler, onlar gibi de bu fani dünya konağından göçüp giderler; şehit olan ashab-ı Bedirin ruhani nefeslerini, yanlarında hazır bulup onlardan çok ciddi yardım esma özellikle şehit olan ashabların ve bütün şehitlerin ism-i azamıdır. Bu yüce zatların başında da Hazret-i Hamza ra gelir. Esmanın ebcetsel değerinin şuheda-yı Uhud ashaplarının sayısına yakın olması oldukça düşündürücüdür İtaatsiz, söz dinlemeyen çocuğun ya da eşin alnından alınan bir saça 1000 defa “Yâ Şehîd” ism-i şerifi okunursa bu kimselerin ahlakı huyunun güzel olması için sabah namazından sonra çocuk uyurken yüzüne doğru 21 defa “Yâ Şehîd” ism-i şerifi okunup simaya nazar edilir, dua edilir EL-HAMÎD اَلْحَمِيدُ62Şernayil-Bıtyail Övülen, Övgüye ve takdire lâyık, zâtındaki sonsuz kemalâtıyla her hamd ve övgüye nihayetsiz derecede lâyık olan; ezelden ebede kâinattaki bütün nimet ve ihsanlar karşılı¬ğında, hal ve dil ile her kimden her kim için yapılırsa yapılsın sayısız hamd, şü¬kür ve övgüler yalnızca kendisine ait olan, ancak kendisine hamd ü senâ olunan, bütün varlığın diliyle biricik övülen, medhedilen. Hamd; ihsan sâhibi büyüğü övmek, tâzim fikri ve teşekkür kasdiyle medh ü senâ etmektir. Her mevcûd, hâl diliyle olsun, kâl diliyle olsun, Allah Teâlâ;yı tesbih tenzih ve takdîs mukaddes kılmak, büyüklemek etmektedir. Bütün hamd ü senâlar O;na mahsustur. Hamd ve şükürle kendisine tâzim ve ibâdet olunacak veliyy-i nimet ancak O; 62 defa “Yâ Hamîd” ism-i şerifini okuyan, ahlakı ve hareketleriyle öğülmeye layık bir hale ulaşır. Aklı kuvvetlenir ve zeki ki bu ismi bir kap içerisine yazar, üzerine su koyar ve sudan içerse, fuhuş, rezillik gibi kötü ahlakı zail olur, isim altmış iki defa yemeğe okunur ve kötü ahlak sahibi birine yedirilirse o kötü ahlakı iyiye kim Perşembe günü otuz ayn yazar, yazma esnasında ya mahmud ya kerim zikreder ve bunu üzerinde taşırsa, kendisine iman-ı kamil ve güzel ahlak ihsan edilir. Halk arasında salah bulur ve salahıyla meşhur olur. Her kim Cuma günü namazdan sonra iki yüz kere ya Allahü’l-mahmudu fi külli fialihi zikrini yaparsa istediği her hacet kim altmış gün, günde dört yüz otuz iki defa veliyyun hamid zikrine devam ederse, bütün mahlukat ona dost olur, bütün herkes tarafından kabul اَلْمُبْدِئُ56-Nekveyail-Kehyail İlkin yaratan, her şeyi yokluktan çıkaran, kudret ve iradesiyle varlıklara ilk yaratılışlarında yoktan, hiçten vücut veren, onlara gerekli olan şeyleri de hiçten icat edip ellerine veren, mahlûkatı maddesiz ve örneksiz olarak ilk baştan yaratan. Mübdi, bir mânada îcad demektir. Muîd ism-i şerîfi de îcad mânasına gelir. İcadın bir benzeri daha evvel yaratılmış, meydana getirilmiş ise iâde; değilse, yani benzeri, maddesi olmayan yeni bir şey ise ibdâ denir. Müşteride zikrine devam edenler istediklerini rüyasında görürler ve istediklerine düşük yapmaya müsait olan kimseler eşleriyle birlikte bu ism-i şerifi okumaya devam ederler ve biiznillah sıkıntılarından kurtulurlar. Çocuğu olmayanlar hakeza bu ismi zikrine devam etseler çocuk sahibi olurlar. Rahim hastalıklarına şifadır. Bir kimse küçük parmağını veya elini hamilenin karnına koyar ve evvel ismiyle mübdi ismini okursa düşük yapmaktan emin ve muhafazada ismi Muid ismiyle beraber daima zikredenler ledünni ilimlerden nasiplerini alırlar. Ve bilim insanlarının bu isimle meşgul olması yeni projeler üretmesine sebeptir. Sanat erbabına da çok اَلْقَيُّومُ156-Tukyail-Cehtıyail Kendi kendine var, varlığı için hiçbir sebebe ihtiyacı olmayan, bizatihi varlıkta kalabilen fakat bütün eşya onun iradesi ve yaratmasıyla varlıklarını sürdüren ve bütün varlıkları hassas bir denge ve ölçü ile ayakta tutan ve önemli vazifelerde çalıştıran, gökleri, yeri, her şeyi ayakta tutan; her şeyin varlığı kendisine bağlı olup kâinatı idare eden. Kayyûm, kâim;in mübalâğasıdır. “Her şey üzerinde kâim” demektir. Bunun mânası “Bir şeyin kıyâmı, yani, bir varlık sâhibi olarak durabilmesi neye bağlı ise, onu veren” demektir. Allah Teâlâ, her şeyin mukadder olan vaktine kadar durması için sebeblerini ihsân etmiştir. Onun için herşey Hak ile zikrine devam eden ebedi saadet bulur ve asla bulunduğu mevkiden düşmez. Az uyumak isteyen kimsenin 156 defa “Yâ Kayyûm” ism-i şerifini okuması tavsiye yemeğin her lokmasında “Yâ Kayyûm” ism-i şerifinin okunmasıyla gıdalar mideye nur olur. Zehirlere namazının sünnetiyle farzı arasında 40 defa “Yâ Hayy, Yâ Kayyûm lailahe ente” duasını okumaya devam eden her türlü hayrı celb eder ve istekleri reva olur. Dünyaya ve ahirete yönelik menfaatler edinir. Rivayetlerde İsmi Azam El Hayy ve El Kayyûm ism-i şerifleri ism-i azam olarak nitelenir. Ayetelkürsi 313 defa okunup peşinden bu isimlerin sayısız zikredilip istekde bulunulması müstecabtır. Bu esmalar zat esmalarından olduğundan tekil halde okumamakta fayda vardır. Bu isimlerde ismi azam isimlerindendir. Efendimiz de malumunuz bedir savaşında secdede daima bu isimleri zikrederek haktan nusret talep etmiştir ve Rabbimiz 3 bin melekle yardım etmiştir. Düğümlerin çözülmesinde önemli anlarda maddi ve manevi her sıkıntıda çok etkili ki hayatın devamı ikamesi bu isimlerin tecellileriyle اَلصَّمَدُ134-Gamedyail Her şey kendisine muhtaç olduğu halde kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan, muhtaç olmayan, hâcetlerin bitirilmesi, ızdırapların giderilmesi için tek merci, ihtiyaç ve dileklerde kendisine müracaat edilen, arzu ve bütün istekler kendisine sunulan. Allah Teâlâ, her dileğin biricik merciidir. Yerde, gökte bütün hâcet sâhipleri yüzlerini O;na döndürmekte, gönüllerini O;na bağlamakta, el açarak yalvarmalarını O;na arzetmektedirler. Buna lâyık olan da yalnız O; zikrine devam edenlerin kalpleri nurlanır ve asla darlık görmezler. Yâ Samed” ism-i şerifini hergün 100 defa okuyanın isteklerine Allahu Teala kafi gelir, imdadına yetişir. Seher vaktinde 134 defa “Yâ Samed” ism-i şerifini okuyan, haramdan sakınanlardan olur. 100 defa “Yâ Ferd, Yâ Samed” ism-i şeriflerini okumaya devam edenler, Allah;tan hakkıyla korkan Allah dostlarından olur. Kötülüklerden sakınır, Allah düşüncesini hakim tutarlar. Sıkıntı darlık anlarında bu isimle meşgul olunması sıkıntı ve darlıkları giderir. Bu isim malumunuz ihlas suresinde geçer onun ihlasın elde edilmesi takvayı yakalamak için bu sure ve esmayla çok meşgul olmak gerekir. Bu sureyi çok okuyanlar malumunuz İman selametiyle ölürler. Bu surenin hizmetlilerinden birinin adı da bu isimdedir Abdussameddir. Bu sureyi çok okuyanlara Şeytan imanlarına bir zarar veremez. Yine gebe kalmak istemeyen bir kadın bu ismin zikriyle meşgul olsa gebe susuzluk anlarında bu adı zikredenler açlık ve susuzluk duymazlar bu esmada riyazetlerde eskiden bunun için kullanılan اَلتَّوَّابُ409-Halyail Tövbeleri kabul edip, günahları bağışlayan, kullarını tövbeye sevkeden ve tövbelerini kabul eden, isyanından dönen kullarının tövbelerini her zaman kabul eden; sevdiği kulunun günahla bağlantısını kesen ve tövbeye muvaffak kılan. Bu ism-i şerîf, tevbe;nin mübalâğa sîgasıdır. Tevbenin asıl mânâsı dönmektir. Kulun isyan yolundan dönmesi saatinde zikrine devam edenin her ne haceti varsa dergahı izzette kabul Namazından sonra 300 defa “Yâ Tevvâb” ism-i şerifini okumaya devam edenlerin tevbeleri kabul yere zulme uğrayanı zulümden, zalimin elinden kurtarmak için 10 defa “Yâ Tevvâb” ism-i şerifi namazlardan sonra 41 defa “Yâ Tevvâb, Yâ Rahim” ism-i şeriflerini okuyan, geçim sıkıntısından kurtulur, rızkı bollaşır nefsine zulmetmiş kişiler bu esma ile hakka sığınsalar Mevla tövbelerini kabul eder. Aynı şekilde bu ismi bir kağıda yazıp suya koyup üzerinede bu isim okunup asi olanlara içirilse Mevla onlara tövbe ihsan اَلْمُقْسِطُ209-Raytayail Adaletle hükmeden, adaletli, her fiil ve icraatında hak ve adaleti gözeten, adaletten ayrılmayan, bütün işlerini denk, birbirine uygun ve yerli yerinde yapan, mazluma acıyıp zalimin elinden kurtaran. Allah Teâlâ en üstün bir adalet ve merhametin sahibidir. Kullarına muamelesi merhamet ve adalet üzeredir. Yapılmış olan hiçbir iyiliğin zerresini bile karşılıksız bırakmaz. İnsanların birbirlerine karşı işledikleri haksızlıkları da düzelterek hakkı yerine getirir. Müşteri saatinde zikrine devam eden borçlu borcundan kurtulur. Hapis esir hürriyetine kavuşur. Her gün 100 defa “Yâ Muksit” ism-i şerifini okumaya devam eden geçimsiz ve hırçın tabiatlı kimse, bu istenmeyen huylarından kurtulup anlayışlı, hoşgörülü ve şefkatli hale gelir. Aynı zamanda şeytanın kendisine namazda verdiği vesveseden kurtulur. Kavgalı olunan kişi ile görüşmek gereği olduğu taktirde 209 defa “Yâ Muksit” ism-i şerifini okuyup “Allahümme innî es;elüke bismikel afuvvul muksit entedfeu anni gazabi kavgalı şahsın ismi” duası 12 defa yapılırsa o şahsın kötülüğünden emin olunur. Hiddet ve gazap anlarında bu isim afüv ismiyle beraber okunsa gazab ve hiddeti geçer. Hakeza karşıdakinede okunsa ismin vefki çok ağlayan çocuklarda faydalıdır yazılıp taşıtılırsa اَلْجَامِعُ114-Telhayail Bir araya getiren, toplayan, birbirine benzeyen, benzemeyen ve zıd olan zıt şeyleri bir araya getirebilen, toplayıp düzenleyen, kıyamet günü hesaba çekmek için mahlûkatı toplayan, zât, sıfat, isim ve fiillerinde her türlü kemâli toplayan; en büyük mahlukâtındaki hikmet ve sanat numunelerini en küçüğüne de yerleştiren, eser ve fiillerinde zıtları bir arada kullanarak büyüklüğünü gösteren; haşirde bütün mahlukâtı yüce divanında toplayan, istediğini, istediği zaman, istediği yerde toplayan. Cem, dağınık şeyleri bir araya toplama demektir. Allah Teâlâ, vücudlarımızın çürüyerek suya, havaya, toprağa dağılmış zerrelerini tekrar birleştirecek, bedenlerimizi yeni baştan inşa edecektir. Allah Teâlâ birbirine benzeyen şeyleri bir araya getirip topladığı gibi, birbirinden ayrı varlıkları da bir araya getirmektedir. Onların iç içe birlikte yaşamalarını temin etmektedir. Sıcaklık ile soğukluk, kuruluk ile nemlilik gibi birbirine zıd unsurları bir arada tutması da yine Allah;ın Câmi; isminin tecellisindendir. Müşteride zikrine devam eden cümle mahlukat arasında makbul olur. kamer süreyya menzilene girdiğinde Fatiha ve Mülk suresiyle iki rekat namaz kılınır. 207 defa da ya Cemil ya Cami’ esmaları okunur, dua ve niyazda bulunulursa arzu edilen şeye ulaşılır. Cami İsm-i Şerifi Cebrail,Azrail,Mikail, İsrafil, Aleyhümesselam hazretlerinin isimlerinin baş harflerinden meydana gelmiştir. Bir kimseyle görüşmek ya da kaybettiğini bulmak isteyen, 3 defa Duha suresini okuduktan sonra “Allâhümme Yâ Câmiünnâsi li yevmin la raybefıh, innAllahe la yuhliful mîâd. İcma; beyni ve beyne kaybettiği eşya veya şahsın ismi” duasını, kaybettiğini bulmaya veya görüşmesini yapıncaya kadar okumalıdır. “Yâ Câmî” ism-i şerifini 114 defa okumaya devam eden, sevdiklerine kavuşur. Dargın oldukları akrabalarıyla barışmak isteyen, parmaklarıyla sayarak 114 defa “Yâ Câmî” ism-i şerifini okuduktan sonra ellerini kapatıp 11 defa salavatı şerife okuyup dua etmelidir. Bu isim toplayıcı esmalardandır onun için kaybolan her şeye uygulanır bir araya gelmeleri istenenler, kaçanların gelmesi, ulvi ve sufli maddi ve manevi toplayıcıdır gaflet اَلْبَدِيعُ86-Hafyail-Şekceyail Örneksiz ve maddesiz yaratan, kâinatı yoktan, taklitsiz, modelsiz ve benzersiz bir surette yaratan, onu bin bir isminin sonsuz güzellikleriyle süsleyen, örneksiz, misalsiz, acîb ve hayret verici âlemler îcad eden, çok güzel yaratan, eşi ve örneği olmayan, sanatkârane yaratan, zâtında, sıfatında, fiillerinde, emsâli görülmemiş olan. Bedî;, mübdî mânasınadır. Mübdî, ibdâ eden, yani örneği bulunmayan bir şeyi îcad eden demektir. Allah herhangi bir kuluna peygamberlik veya velilik vererek üstün kılmışsa, bu üstünlükle o kul, kendi zamanındaki diğer insanlara nisbetle bedî; eşsiz, misilsiz zikrine devam eden haline göre terakki eder bu esmanın ehli Tarık olanlara seyrde çok faydası vardır. Bilindiği üzere Hz. Alinin celcelutiye kasidesi bedi demektir bu kasidenin kullanım esmalarındandır ki sırrı çoktur. Bu esmayı mühim hacetlerde 2 rekat namaz kılıp peşinden bu ayeti Bedius semavati vel ard, ve iza kada emran fe innema yekulu lehu kun fe yekûn.bakara 117 ayetini 70 101 veya 277 kere okuyup sayısız bedi ismini de okuyup sonra haktan hacetini dilese biiznillah müstecabdır. Bu esmanın bir sırrı da her şeyi çabuklaştırıcı özelliği vardır. Her hangi bir isteğinizde ona uygun esmaların yanında veya okumaların bu esmayıda zikretmek istediğiniz çabucak kabulune vesiledir. Bazı risalelerde nakledilmiştir ki; bu isim işlerin düzelmesi için çok faydalıdır. Bunu isteyen kimse iki rekat namaz kılıp peşinden yukarda verdiğim ayeti 1001 diğer rivayette 70 bin defa zikrederse bütün müşkülü asan olur. Yine çocuğu olmayan bu isimleri mübdiu musavvir esmalarıyla zikrederlerse çocukları olur. Hakeza düşük yapanlarda bu isimleri okurlarsa biiznillah düşük yapmaz. Sanat erbabının bilim erbabının bu isimle meşguliyeti bir çok yeni keşiflere imza atmalarına sebep olur. Şeyh Bursi buyurmuştur ki; bu ismin zikrine çokça devam eden kimseye Cenab-ı Hak rızk marifeti ihsan eder. Bu ismin diğer bir özelliği de içinde alim esmasını da barındırmasıdır ilim sahibi olmak isteyenler bu esmanın zikrine devam ederlerse bir çok hususta bilgi sahibi olur. Hakeza hafıza ve zekasının artmasını isteyenlerde okumalıdırlar. Aynı şekilde bu ismi allamul ğuyub ismiyle okuyanlar hatta alim ve hakem isimlerinide ekleyerek okuyanlarda gaybi hikmetler bilgileri açılır. Bu isim yazılarak korunması istenen malın içine konulsa zararlardan korunur. İş yerlerinde haksızlığa uğramış, işinden olmuş makımdan azledilmiş kimselerin aynı makamı kazanmaları için bu ismin zikrine devam ederlerse kaybettikleri geri Gününün Cin PadişahıPerşembe günü, Şemharuş;tır Şemhurış. Tacı vardır ve çadırı yündendir. Yardımcılarının giyimi,beyazdır. Çok bilge bir görüntüye sahiptir. Görüntü itibariyle insana çok benzer. Görevi; altın, hazine vs. işlere hakimlik yapmak ve bu işleri bağlı cin Sarfayail adlı meleğe bağlıdır. Bu burcun cinni isimleriYay BurcuCinin ismi Karakaş ibni Veşvaş Cin taifesinin mekanı viran yerler, kapı arkaları ve hamam burca mensup olan kimseye rüzgarı ile vurduğu zaman, o kişinin dizlerinin bağı çözülür, uyku uyuyamaz, kasıkları çok ağrır ve kuvveti kalmaz. Başı döner, gözleri kararır ve bazı zaman aklını kaybeder. Harareti çoğalır ve geceleri ise hastalığı Burcu Cinin ismi Şeşter ibni Şeman burca mensup olan kişiyi rüzgar gibi tuttuğu zaman, gözüne Kara Köpek şeklinde görünür ve avazı O kişinin kulağına giderek vücudunun tüyleri diken diken olur. Daha sonraları hastanın başı ağrır ve sıtmalı gibi titremeye başlar. Rengi değişir ve hararetide çoğalır. Yemek yemez ve bütün azaları kesik kesik olur. Bazı zamanda aklını ve Boğa Burcu- Zühre- Cuma - VENÜS ZÜHREMizan Terazi burcu Bu burcun tabiatı nemli sıcak olup, anasırı Hava ve gezegeni Zühre Venüs dir. Terazi burcunun cinsiyeti erkek, madeni bakır, günü Cuma, gecesi Salı ve buhuru Lüban;dır Rengi gri-beyaz. Günün harfi Ha Esması Habir ulvi Anyail Ardi Ebyad. Dost burcu Yay, düsman burcu Oglak;tır. Tabiatı itibariyle düsmanı dört unsurdan biri olan Boga burcu Bu burcun tabiatı kuru soguk olup, anasırı toprak ve gezegeni Zühre dir. Venüs Boga burcunun cinsiyeti disi, madeni bakır, günü Cuma, gecesi Salı ve buhuru Lübandır. Günün harfi Ha Esması Habir ulvi Anyail Ardi Ebyad Dost burcu Yengeç, düsman burcu Aslan dır. Tabiatı itibariyle düsmanı Hava HastalıklarıTerazi Burcu Böbrekler ve bel bölgesi en hassas kısımlardır. Sırtın alt tarafında adale, kemik ve sinir uçları ağrıları olur. Yorgunluk, ağır yük taşımak belde ağrı yapar. Siyatik ve bel fıtığına yol açabilir. Nefrit, lumbago, soğuk algınlığı, bulaşıcı hastalıklara karşı dirençleri azdır yorgunluklar yaşar. Şişmanlamamak için sık sık yapılan rejimler sorun olur. Zıt burç olan koçtan gelen sert etkilerle baş bölgesi, gözler hassas olur. Görme bozuklukları, gözde çeşitli rahatsızlıklar, kızarma, kanlanma, şişme gibi durumlar olabilir. Terazilerin canları çok tatlıdır. Zor bir hasta olurlar. Aşırı ilgi ve sevgi görmek, naz yapmak isterler. Aksi halde huysuz Burcu Boğaz, boyun ve ense bölgesi hassastır. Troid bezi, yutak, ses telleri, bademcikler, kulaklarla ilgili sağlık sorunları sık görülür. Kilo almaya istidatlıdır. Kilo ile ilgili diyabetik rahatsızlıklar, tansiyon, astım, soğuk algınlığı, anjin, hassas organlarla ilgili iltihaplanmalar olabilir. Aşırı yemek vücudun hastalıklara karşı savunma sistemini bozabilir. Akrep burcundan gelen zıt etki ile cinsel organlar, salgı bezleri, boşaltım sistemi de hassas olabilir. Erkeklerde prostat, kadınlarda yumurtalık ve rahim hastalıkları görülebilir. Boğalar genel olarak kuvvetli bir bünyeye sahiptirler. Kendilerini daima genç hissederler. Yaşlanmayı kabul etmezler. Açık havayı, gezmeyi ve yürümeyi sevdikleri için sağlıkları genellikle iyi EsmalarıEL-GAFFÂR اَلْغَفَّارُ1281-Ğafrayail-Ceriyail Çok bağışlayan, kusurları/günahları örten, mağfireti pek bol olan, daima affeden, tekrarlanan günahları bağışlayan, sonsuz rahmet, fazl ve keremiyle kullarının günahlarını çokça bağışlayıp silen. Gafr, örtmek ve sıyânet etmek korumak mânâsınadır. Allah müminlerin günahlarını örter. Dilediği kullarını da günahlardan sıyânet eder, korur. Bu, onlar için en büyük nimetlerden biridir. Zühre saatinde meşgul olsa büyüklerin ve zalimlerin hışmından emin olur. Düşmanlarına galebe gözünün senden başkasını görmemesi içinde Zühre saatinde meşgul olunur. Cuma namazından sonra yüz defa “Ya Gaffar” ism-i şerifini okuyanlar affa mağfirete mazhar olurlar bu ismin vefkini her hangi bir ayın son günlerinde yazıp taşıyan düşmanlarından emin olur. Savaş meydanlarında mahfuz olur düşmanları görmezler. Yaptığı gizli işlerin ayan olmaması için bu isimle meşgul olunmalıdır. Yine bu isim yapılan hata ve günahlarda sığınılacak isimlerdendir. Bu ismin gafur şekur hamid tevvab gibi isimlerle okunması kötü işlerin iyliklere dönüşmesine katı kalplilerin yumuşamasına günahkarların kötü yolda olanların bağışlanıp hidayete ermelerine Vesiledir. Tarikat yolcularının ilerlemelerine zulmet hicaplarından geçmelerine yardımcı esmalardandır. Bu ismi Afüv gafur esmalarıyla beraber zikredilmesi büyük bela ve musibetlere karşı çok faydalıdır. Acıları dindirir. Kanser ve migren gibi rahatsızlıklarda Şafi esmasıyla beraber zikrine devam edilmesi şifadırEL-VEHHÂB اَلْوَهَّابُ14-Ğafzeyail-Hatyail Hibe eden, karşılıksız veren, karşılık beklemeden bol bol veren, sayı ve hesaba sığmaz çeşit çeşit nimetleri, türlü türlü rahmet hediyelerini her varlığa lâyık olduğu şekilde, her an ve karşılıksız olarak ihsan eden, çeşit çeşit nimetleri devamlı bağışlayıp duran. Vehhâb kelimesi hibe kökünden gelmektedir. Hibe, “herhangi bir karşılık ve menfaat gözetmeden birine bir malı bağışlamak” manasınadır. Vehhâb ise, “Her zaman, her yerde ve her şeyi çok çok ve bol bol veren ve karşılık beklemeyen” demektir. Zühre saatinde meşgul olsa veya Her saatte meşgul olsa hatta 5 vakitte namazların akabinde daima zikretmiş olsa dünya darlığı görmez zengin olmadan ölmez. Dua arasında yedi defa “Ya Vehhâb” ism-i şerifini okuyanın duası kabul olur. Her Duha namazından sonra, secde vaziyetinde iken on dört defa “Ya Vehhâb” ism-i şerifini okuyan manevî iklimlerde hakikat ilmi gibi ilerler. Rızık darlıklarında rızık esmalarının yanında bu isimde zikredilirse maksat çabuklaşır. Her hangi bir yerde bir istekte bulunan 21 defa bu ismi istediği şahsın yüzüne karşı okusa isteğini verir. Çocuğu olmayanlar ve bir şeyi isteyipte elde edemeyenler hallerine uygun esmalarla bu ismi okumaları hakeza aynı faydalıdır. Manevi ilimlerde ilerlemek isteyen fettah vehhab alim gibi esmalarla çok meşgul olmalıdırlar. Bu esmanın zikrine devam eden ve kulluğunda titiz davrananlara bu ismin tecellileri mazhar olur bu şahsa maddi ve manevi itaat etmeyecek hiçbir varlık yoktur. Bu esmalar yakini bilgi ve imanı artırıcı esmalardandır. Akıl ve zeka sorunu yaşıyanlara bu isim yazılıp üzerinede 1001 defa zikredilip suyunu hastaya içirse düzelir. Bu esmanın diğer bir özelliği de hiç ummadığın yerlerden hayırlı kapıları aralamasıdır bu isim manevi ilimlerin kapılarından biridir. ER-REZZÂK اَلرَّزَّاقُ308-Gadmeyail-Cehiryail Bol bol rızık veren, rızıklandıran, azıkları yaratıcı, bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratıp veren, her bir yaratığın rızıklarını ayrı ayrı, tam bir ölçü, intizam, rahmet ve hikmetle aksatmaksızın vakti vaktinde veren, yaratılmışlara, faydalanacakları şeyleri ihsân eden. Rızık, Allah Teâlânın bilhassa yaşayan mahlûkatına faydalanmalarını nasib ettiği her şeydir. Rızık yalnız yenilip içilecek şeylerden ibaret değildir. Kendisinden faydalanılan herşeye rızık denir. Maddî rızık, her türlü yiyecek ve içecek, giyilecek ve kullanılacak eşya, para, mücevher, çoluk-çocuk, vücudun çalışma kudreti, bilgi, mal-mülk, servet gibi şeylerdir. Manevî rızık ise, ruhun ve kalbin gıdası olan şeylerdir. Başta iman olmak üzere insanın manevî hayatına ait bütün duygular ve o duyguların ihtiyacı olan şeyler, hep manevî rızıktır. Zühre saatinde meşgul olamaya devam eden malı tahsil eder dünyalık kapısı açılır maddi ve manevi rızık darlığı çekmez. Sabah namazından sonra evin sağ köşesinden başlayarak her köşede on defa “Ya Rezzâk” ismi şerifini okuyup evinin dört bir köşesini dolaşanların evlerinde bereket artar. Yirmi bir gün yemeklerden önce “Ya Rezzâk” ismi şerifini yüz defa okuyanın zihni açılır ve ilmî incelikleri kavraması kolay olur. Rızık bolluğu için her gün yüz yirmi bir kere “Innallahe hüverrezzaku zül kuvvetil metin Zariyat 58 Ayeti celîlesini okuyanın rızkı bol olur. Ya Fettâh, Ya Rezzâk ism-i şeriflerini günde yüz yirmi defa okuyanın Cenab-ı Hak rızkını kolaylaştırır ve kapalı kapıları açar. Kısmet kapalılıklarında ve her türlü hacetlerde yasin suresinin her mubininde yukardaki ayeti 121 kere okuyup Ya Rezzak Ya Fettah Ya Vehhab zikrini sayısız okuyup yasini tamamlasa ve haktan dileğini istese müstecabtır. Tarikat yolcularında bu ismin manevi rızık kapılarını açıcı özelliği vardır. Borçu kişiler zikrine devam ederse borçtan kurtulur. Kazançlarını helalinden kazanırlar. Unutmayın bu esma bütün rızıkları içine alan bir esmadır maddi manevi her şeyi. Aslolan insanın bu esma ile baki kalacak rızıklara talip olup fani olan dünya rızıklarına talip olmamasıdır. Alttaki ayette çok büyük hikmetler vardır. Önemli isteklerde hacetlerde bu ayetleri mümkünse 2 rekat namazın içinde fatihadan sonra okuyup namazı kılmak eğer mümkün değilse başka ayet sure okunur namazın bitiminde bu ayetleri 41-70 kere okuyup peşinden Ya Rezzak Ya Vehhab zikrini okuyup haktan isteğinde bulunsa haceti revadır. Bu ayetlerde gerçekten çok sır saklıdır. Mesela bir özelliğinide yazayım her hangi bir işinize birileri engel oluyor veya isteğiniz var yerine getirilmiyor hakkınızken bu ayetleri 41 kere okuyup hakka tevessül edin düğümler yeftehillahu lin nasi mir rahmetin fe la mumsike leha, ve ma yumsik fe la mursile lehu mim ba;dih, ve huvel azizul hakîm. Ya eyyuhen nasuzkuru ni;metellahi aleykum hel mim halikin ğayrullahi yerzukum mines semai vel ard, la ilahe illa huve fe enna tu; insanlar için ne rahmet açarsa, artık onu tutacak engelleyecek yoktur. Neyi de tutarsa, bundan sonra onu gönderecek yoktur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. Ey insanlar! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Allah’tan başka size göklerden ve yerden rızık veren bir yaratıcı var mı? O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde nasıl oluyor da haktan döndürülüyorsunuz? Fatır 2-3EL-BÂSİT اَلْبَاسِطُ72-Tafhayail-Bastyail Bollaştıran, rızık dağıtan, rızkı genişleten, ömürleri uzatan, ruhları bedenlerine yayan, bütün zaman, mekân ve varlıklarda, ilim, yaratma, cisim ve rızık gibi her işteki genişlik, ferahlık ve bolluk yalnız Onun rahmet ve iradesiyle meydana gelen, maddî ve manevî rızıkları çoğaltan, açan, genişleten. Allah, istediği kuluna da yepyeni bir hayat verir, neşe verir, rızık bolluğu verir, bu da Bâsıt isminin tecelliyatıdır. Zühre saatinde meşgul olsa dünya esiri olanların dünyayı kalben terk etmesine sebeptir. Sadreddin Konevi Hazretleri “Ya Bâsıt” ism-i şerifi bereketiyle çok büyük lütfü ilahiye kavuşmuştur. Yine mal ve mülkü artırıcı genişletici özelliğe sahibtir. Duha namazından sonra; On defa “Ya Bâsıt” ismi şerifini okuyanın rızkı ve şerefi artar. Ellerini yağmur yağarken veya ay bedir halindeyken göğe doğru kaldırıp yetmiş bir defa “Ya Bâsıt” ism-i şerifini okuyarak yüzüne süren kimse fakir olmaz, zenginleşir ismi Muhammed olanların baktığı esmalar basit ve vedud esmalarıdır bu isimdekiler bu esmaları okumaya devam ederlerse hayatta hiç sıkıntı yaşamazlar. Sıkıntı darlık musibet anlarında ve güğüs daralmaları kalp sıkışmaları damar tıkanıklıklarında manevi daralmalarda ki bunlar kabıd esmasının tecellileridir bu ismi okurlarsa zikriyle meşgul olurlarsa bütün darlıkları اَللَّطِيفُ129-Rafeyail-Katyail-Atıfyail Müşfik, lütüfkar, varlıkların en ince noktalarını bilen, yaratılmışların ihtiyacını en ince noktasına kadar bilip sezilmez yollarla karşılayan, varlıkları en nâzik incelikler ve güzellikler içinde yaratan, her bir canlıya lütufkarlıkla ihsan ve ikramlarda bulunan; ince ve sezilmez yollardan kullarına çeşitli faydalar ulaştıran. Zühre saatinde meşgul olsa bir dileği için nereye giderse gitsin dileği olur. Her gün yüz otuz üç defa “Ya Latif İsm-i şerifini okuyanların zor işleri kolaylaşır. Her Gün Altı yüz Doksan Sekiz Defa “Bismillahil Latif” diyenin ne dileği varsa Allah;ın izni ile yerine gelir rızkı bollaşır ilahi tecellilere mazhar olur. Sıkıntı ve maişet darlıklarında Fatiha ve aşağıdaki ayetle iki rekat namaz kılınır. Sonra 129 kere yada sayısız ya Latif esması okunursa keder ve üzüntü izale olur. Okunacak ayetAllahu latifum bi ibadihi yerzuku mey yeşa;, ve huvel kaviyyul kullarına çok lütufkârdır, dilediğini rızıklandırır. O, kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir. Şura 19İşleri bozulan kişi bu ismin sayısınca zikrine devam ederse işleri düzelir. Bu isim İcabeti çabuk esmalardandır. hapse esarete düşen maddi darlık ve borç sıkıntısı yaşayan, şiddetli bir hastalıktan yatan zalimlerin zulmune haksızlığa uğrayan bu isimle hakka tevessül ederlerse hak teala bulunduğu sıkıntıları giderir. Tarikat erbabı olanlara da manevi seyr halinde düştükleri sıkıntı ve tıkanmalarda bu adın faydası çoktur. İstihare ettiği şeyi rüyada görmek isteyen Mülk suresi 14 ayetini ki Latif esması bu ayette geçer 124 kere okuyup uykuya yatsa istihare ettiği şeyi kusursuz görür. AyetEla ya;lemu men halek, ve huvelletifulhabîr ayetinin bir çok hassaları vardır hastalara şifa vesilesi olur, belaları def eder, musibetleri geri çevirir, fakirliği önler, gaib den haberler alır, defineler hazinelerle alakalı çeşitli bilgileri öğrenme fırsatı olur bu hassalarından faydalanmak isteyenler bu ayetlerle ibni mubarekin tavsiyesiyle meşgul olmalıdır okuma adeti 2012 bu ilimlerle meşgul olup görümü tam olmayanlar bu ayetle ve Kaf suresi 22 ayetiyle meşgul olurlarsa inşallah çok faydasını göreceklerdir zaten görümü olanlarda veya cinlerle bakım yapanlar görümü olmadan mendel yapanlar bilginin doğru ve hızlı olmasını istediklerinde bakım anında bu ayetle meşgul olsunlar maksatları hasıl esmaya devam edenler her türlü semavi arzi kazalardan korunurlar. Latif esmasının ruhanileri çeken toplayan azametli bir sırrı vardır. Bu esmaya devam edenler ruhani alemlerle irtibat kurabilirler. Sıkıntı içinde kalıp bunalıma düşenler bu adı zikir vasıtası kılarak dua ettiklerinde içinde bulundukları felaketlerden kurtarılırlar. Bu esmaya devam edenler oturmaları kalkmalarıyla oldukça kibar olurlar. Tıpta çaresiz kalınan hastalıklardan kurtulmada bu esmanın azametli bir sırrı vardır. Latif esması Mehdi Aleyhisselamın ism-i azam esmalarından biridir. Bu esmaya devam edenler hoşlarına gitmeyecek bir muamele ile karşılaşmazlar. Kaderin kaza oklarını rüyalarında atlatma bereketine nail olurlar. Esmanın,belaları atmada, işleri kolaylaştırmada, rüya alemlerinde isteneni görmede çok büyük bir yararı vardır. Kim bu esmaya devam ederse ruhani alemle kolayca irtibat kurabilir, o alemlerdeki sırlara ulaşabilir. Bu adla yapılan dualar çok seri bir şekilde karşılık bulur. Bunalımlı felaketli anlarda bu ada sarılmak kurtuluşa vesile olurEL-HASÎB اَلْحَسِيبُ80-Sehayail Matyail Hesab gören, hesaba çeken, herkesin hayatı boyunca yapıp ettiklerinin, bütün tafsilât ve teferruatiyle hesabını iyi bilen; kullarına yeten; sonsuz acizlik ve hadsiz düşmanlara karşı mahlukâtın imdadına kudret ve rahmetiyle yetişen, her şeye ve herkese her ihtiyacı için kâfi gelen. Allah Teâlâ, neticesi hesapla bilinecek ne kadar miktar ve kemmiyet varsa hepsinin neticelerini hiçbir işleme muhtaç olmadan doğrudan doğruya ve apaçık bilir. Zühre saatinde meşgul olunsa teshir etmeye istidat kazanır. Cimri hasis olanların üzerine okunsa o kötü huyundan kurtulur. . Şeyh Bursi buyurmuştur ki; Perşembe gününden başlayıp yedi hafta, günde yetmiş kere hasbiyallahü’l-hasib zikrine devam edilirse, taleb edilen her şey gerçekleşir. Her şey yeterli gelir ve korkulan her şeyden kurtulunur. Bu isme devam hesabların düzgün çıkması ve karışık işlerin aralanıp düzelmesi için mücerrebdir. Bu ismin yetmiş defa zikrine devam hasid ve gammazların şerrinden korunmak hususunda çok faydalıdır, düşmanı def’ için de mücerrebdir. Güneş doğmadan önce seksen defa “Yâ Hasîb” diye bu ism-i şerifi okumaya devam edenin; akrabaları ile arasındaki dostluk ve sevgi bağları kuvvetlenir. Aynı zamanda, düşmandan, hırsızdan, nazardan ve tüm kötülüklerden emin olur. Muhasebeci olanlar hesapla işlerini yapanlara çok faydalıdır. Matematik dersleri kötü olanlar anlamayanlar bu isimle meşgul olsunlar. Yine mahkeme gibi durumları olanlar hesap ve ifade verecekleri durumlarda bu isimle meşgul olurlarsa biiznillah faydasını görürüler. EL-KERÎM اَلْكَرِيمُ270-Vefayail-Rafzeyail Şerefli, cömert, çok cömert, fazilet türlerinin hepsine sahip, bütün hayatları binlerce duygu, âlet ve organlarla donatıp süsleyen; sonsuz rahmet hazinelerinin süslü ve tatlı nimetlerini karşılık beklemeden önlerine seren, sonsuz keremi, yarattığı bütün sanatlı mahlukât üzerindeki tezyinat ve bunların terbiyelerindeki dikkat ve titizlikle açıkça görünen, keremi, lütuf ve ihsânı saatinde meşgul olunsa gamları def olur malı ziyade artar. Bayanlar için gayet kuvvetlidir. Erkek için müşteri saatinde meşgul olmak lazımdır. Zührede devam eden Hak’ka karşı hatalardan arınır. Hastaların üzerine okunsa şifa olur. Uykudan önce 270 defa “El-Kerîm” ism-i şerifini okuyan kimse halk vasıtasıyla Hakk;ın ikramına erişir kerim isminin bin altı yüz yetmiş altı defa zikrinde ve bu zikre devamda; izzet ve kerem sahibi olma, işlerin açılması ve rızkın artması, bereket konularında çok büyük faydalar vardır. Bu simin zikrine devam dünya ve ahiret maksadına ulaşmaya, izzet ve kerem sahibi olmaya sebeb olur. Bu isim rızık ve bereketin anahtarıdır. Perişanlığın ortadan kaldırılması hususunda çok faydalıdır. Bu ismin zikrine devam edildiği zaman umulmadık yerlerden rızık ulaşır. Zenginlik için; sabah namazından sonra bir kere Vakı’a suresi okunmaya ve bin kere de ya kerim ya vedud esmaları zikredilmeye devam edilirse bir seneye varmadan Allahu teala o kimseyi zengin eder. Bütün halktan önde olur, zenginliği her göreni şaşırtır. Bu adın cömertliğe bakan bir tecellisi vardır. Esmaya devam edenler maddi manevi cömert olmaya başlarlarER-RAKÎB اَلرَّقِيبُ312-Beyhayail-Samsıyail Gözetleyen, gözeten, gözetleyip kontrol eden, mahlukâtın hareket, davranış, hal ve işlerini devamlı kontrol ve gözetimi altında tutan, bunları kaydeden, bütün varlıklar üzerinde gözcü, bütün işler murakabesi altında bulunan. Bir şeyi koruyan ve devamlı kontrol altında bulundurana rakîb derler; bu da bilgi ve muhafaza ile olur. Allah Teâlâ, bütün varlıkları her lâhza gözetip duran bir şâhid, bir nâzırdır. Hiçbir şeyi kaçırmaz. Her birini görür ve herkesin yaptığına göre karşılığını saatinde meşgul olmak saadeti kazandırır. Muradının hasıl olmasına sebep olur her ne dilese müstecab olur. 312 defa “Er-Rakîb” ism-i şerifini okuyan kimse, çalınmış malını bulur. Yolcu ise evine, ailesine ism-i şerifini okuyan hamile bayanlar, doğum esnasında zahmet çekmekten kurtulup kolay doğum yapar. Vasıtaya binildiğinde yirmi beş kere “Yâ Rakîb” ism-i şerifinin okunması tavsiye edilmiştir. Bu ismi şerif manevi bir yolunda salikin Muhsinlerden ihsan makamından çabucak nasiplenmesi için bu esmayla meşgul olması çok faydalıdır. Bu esmaya devam edenler yavaş yavaş Allah;ın koruması altına girerler. Allah esmaya devam edenlerin işlerine kolaylık verip yardım eder. Düşmanları çok olanlar bu esmaya devam ederlerse düşmanların saldırısına karşı korunurlar. Korku içinde kıvranan, sebebi belli olmayan bir huzursuzluk içinde olan,ailesinde huzur bulunmayanlar bu esmaya devam ederlerse bu illetlerden kurtulurlar. Bu esmanın tecellisinide çok büyük esrar vardır. Özellikle evinde nazar, haset ya da sihir olanlar; şer ve sıkıntı eksik olmayanlar bu esmaya devam ederlerse sihirden, nazardan, hasetten ve sıkıntıdan eser kalmaz. Sihri, nazarı, hasti vurup kahreden yok eden bir tecellisi vardır bu azametli adın. O eve ne kadar büyü yapılmışsa seri bir şekilde etkisini yitirir. Cinni şeytanlar Rakip esmasının tecellisinden kahrolup yanarlar. Bu esma olağanüstü bir enerji yaymaktadır; bu enerji de şer dairede kalan her şeyi yakıp mahvetmektedir. Bu isme devam edenler giriştikleri her işte bir kolaylık yolu bulurlar, önlerindeki engeller birer birer kaldırılır. Bu da esmanın tecellisinin açığa çıkmaya başlaması sonucu ortaya çıkar. Bu ada devam edenlere bir sekine gelir ve işlerinde yardımcı olur. Nereye yönelse Allah;tan yardım görür. Bu ismin bazı ayetlerle okuma usulü vardır ki çok hızlı bir şekilde kişiyi ğayb alemine ulaştırır ve bilgilendirir. Müşahede makamlarından nasiptar eyler. Kişide aşırı derece bir heybet ve izzet oluşur. Bu ismin riyazetine asla bilen birileri Mürşidin kontrolü ve izni olmadan girilmemelidir. Define hazine gibi gömülü olan yerlerde bu ismi çokca zikretmek definenin görünmesine mani olan hicapları perdeleri kaldırır. EL-HAKEM اَلْحَكَمُ68-Şedyail-Fehyail-Hatyail Anlaşmazlıklarda son hükmü veren, hükmedici, iyiyi kötüden, ayırt edici, varlıklar dünyasında ve haklı ile haksız arasında hiçbir ada¬letsizliğe, yanlışlığa ve itiraza yer bırakmayacak şekilde hükmeden, hakkı yerine getiren. O;nun hükmü olmadan hiçbir şey, hiçbir hâdise meydana gelemediği gibi, O;nun hükmünü bozacak, geri bıraktıracak, infazına mâni olacak hiçbir kuvvet, hiçbir hükûmet, hiçbir makam da yoktur. Zühal veya kamer saatinde meşgul olunur. Bayanlara teshir için. Erkekler için müşteri saatinde meşgul olmak gerekir. Hasta üzerine okunduğunda Allah’ın izniyle şifa bulur. Hakem ismi bilimlere hükmetme, sırları açığa çıkarıp yayma, başkaları üzerinde etkili olma tecellisini açığa çıkaran bir esmadır. Bu adı ananların sözleri her yerde geçerli olur ve kabul edilir. Özellikle öğretmenlere, avukatlara, idarecilere bu adın çok büyük bir yararı vardır. Hakim adı yalnız dünyevi değil ruhani alemleri de kapsayan bir esmadır. Bu adı ananlar ruhani alemlere de hükmedip söz geçirebilirler. Gece yarısı altmış sekiz defa “Ya Hakem” ism-i şerifine devam eden kimse ilim, adalet ve hilmin birleşmesinden doğan hikmet sıfatını kazanır. Bilindiği üzere Hz. Alinin ismi azam esmalarından biride hakemdir. Bu ismin hakim adlün alim esmalarıyla beraber okunması hikmet kapılarını açar kalbinden diline hikmetler akar. EL-MECÎD اَلْمَجِيدُ57-Vekayail-Retyail Şanlı, şerefli, şerefi yüksek, zâtı şerefli, fiilleri güzel olan, her türlü övgüye lâyık bulunan. Bu ism-i şerîfin mânasında iki mühim unsur vardır a Azamet ve kudretinden dolayı yaklaşılamaz olmak. b Yüksek huylarından, güzel işlerinden dolayı övülüp sevilmek. Zühre saatinde meşgul olanın Cenabı bari Teala’dan dünyevi ve uhrevi hacetleri kabul olur. Fiili ne işe niyet etse o işte hayır bulur gerçekleşir. Kamerî ayların 13, 14 ve 15. gününü oruçlu geçirip iftar vakitlerinde “Yâ Mecîd” ism-i şerifini 100 defa okuyan 50 yaşına geçmemişse baras illetinden kurtulur. Baras; Tedavi edilmesi mümkün olmayan, vücutta beyaz lekeler meydana getiren hastalığın sebeplerinden en büyüğü Çarşamba günü hacamat yaptırmaktır “Yâ Mecîd” ism-i şerifini her gün 62 defa okuyanın sahip olduğu şan ve şeref artar. Bu adın pek çok dairede tecellisi vardır. Şifa vermede oldukça etkilidir. Bu ada devam edenler sedef ve kalp hastalıklarından salim kılınırlar ve şifaya ve cinniler bu adı anana yaklaşıp ona vesvese verme gücünü kendilerinde bulamazlar. Ruhi bunalım geçirenler bu ada devam ederlerse şifa bulurlar. Bu ada devam edenler başkalarının kalbinde taht kurarlar. Dostluğu aranılan biri olurlar, herkesçe sevilirler. Ailerinde huzur ve bereket olur iki rekat namaz kılınıp hastanın üzerine Selamdan sonra 90 kere ya Melik, 75 kere ya Mecid esmaları zikredilirse sıhhat bulur. Aynı şekilde kendisi içinde yapsa sağlıklı ve nimet bol ve devamlı olur. Bu ismi bais esmasıyla beraber zikretmek insanlar arasında yükselmeye اَلْحَقُّ108-Gakhayail-Teyhayail-Bermiyail Fiilen var olan, varlığı ve ulûhiyyeti gerçek olan ve hiç değişmeyen, ibâdete lâyık ve her hakkın sahibi olan. Hak, varlığı hakikî bulunan zâtın ismidir. Yani, varlığı daima sâbittir. Allah Teâlâ;nın zâtı, yokluğu kabûl etmediği gibi, herhangi bir değişikliği de kabûl etmez. Hakikaten vâr olan yalnız Allah; saatinde zikrine devam eden nefsinde varlık duygularından sıyrılır. Kaybolan bir nesne veya kimse için bir kağıdın dört köşesine şehid hakk yazılır, ortasına da kaybın adı da kağıdın ortasındaki boşluğa yazılır. Gece yarısı dışarı gökyüzünün altına çıkılır, gökyüzüne nazar edilerek yetmiş kere eş-şehidü’l-hak zikredilir. O kayıb kısa bir süre de ortaya çıkar Bu ismin yüz sekiz defa zikrine devam hakkın alınması için mücerrebdir. Kalbin tenviri, batının safa bulması ve insanların kalbinde olanı keşf için her gece kalkılıp iki rekat namaz kılınır. Sonra eller semaya kaldırılıp yüz kere ya Hakk denilir. Bu şekilde bu zikre devam edilirse istenilen gerçekleşir. Bin defa “Yâ Hakk” ism-i şerifini okuyan; kötü akibetten kurtulur. Hayırlı işlerde başarılı olur. Sabahları 100 defa “La İlahe İllAllahul Melikul hakkul mubîn” şeklinde dua etmeye devam edenler zengin olur. Heybet sahibi olurlar. Bu ismin zikrine devam edenler büyüklerin yanında hacetleri reva olur ismin vermiş olduğu heybetten büyükler etkilenirler. Bu ismin bir diğer özelliği de batıl olan şeyleri yok etmektir. Hayal görenler, şizofren hastalıklar yaşayanlar bu ismi okusalar şifaya kavuşurlar. Tılsımları sihirleri özellikle cinler tarafından yapılan ve şahsa halüsinasyon gibi gösterdikleri sihirleri yok اَلْوَكِيلُ66-Setveyail-Kehyail- Her şeyi uhdesine alan, güvenilip dayanılan, kulların işlerini yerine getiren, bütün varlıkları bütün halleriyle idare eden, bütün ihtiyaçlarını karşılayan, bütün hal ve davranışlarını bilen ve gözeten; kendisine tevekkül edenlerin her şeyine kâfi gelen, usûlüne uygun şekilde, kendisine tevdi edilen işleri en güzel şekilde neticelendiren. Kendisine iş ısmarlanan zâta vekîl denir. Allah Teâlâ en güzel ve en mükemmel vekildir. İşlerin hepsini tedvîr döndüren, tedbîr tedbir eden ve idare eden Odur. Fakat kendisi hiçbir işinde vekile muhtaç değildir. Zühre saatinde zikrine devam edenler muratlarına ererler ve belalardan emin saatinde bayan için meşgul olunur. Erkek için müşteride fazlasıyla hararete sebeptir. 66 defa “Yâ Vekîl” ism-i şerifini okuyan yangından, selden, yıldırım, zelzele ve fırtınadan zarar görmez Hayır ve rızkı artar. İsmi hilal ve Muhammed olanlar bu ismin zikrine devam ederlerse çok faydasını görürler. Efendimizin isimlerinden biridir bu Vekil kolaylaşması için 2 rekat namaz kılıp selamdan sonra 46 defa ya Veli, 66 defa ya Vekil ve 20 defa da ya Vedud esmaları zikredilirse, zorluklar kolaylaşır, arzu edilene ulaşılır. Bu ismin zikrine devam edenler asla hayatta rızıksız erbabı Bu isimle hakka yaklaştıkçada hikmet sahibi olurlar. Ve tevekkülün son derecesine olaşırlar müttakilerden olurlar. Hasbiyallahu ve nimel vekil veya hasbunallah ve nimel vekil şeklinde okumaya devam edenler her türlü hayrın kapısını açmış olurlar her türlü sıkıntı darlık kederden bu dua sayesinde mahfuz olurlar. Aynı şekilde dünya ve ahrette Hakkın her hususta kişiye kafi gelmesini isteyen her gün 7 defa bu evradı behaiyede geçen duayı yapsın. Hasbünellahü li dinina hasbünellahü li dünyana hasbünellahül kerimü lima ehemmena Hasbünellahül halimül kaviyyü li men beğa aleyna Hasbünellahüş şedidü li men kadena bi su’ Hasbünellahür rahıym ındes sam Hasbünellahür raufü ındel mes’eleti fil cedes Hasbünellahül latiyfü ındel mizan Hasbünellahül kadiru indes sırat Hasbiyellahü la ilahe illa hüve aleyhi tevekkeltü ve hüve rabbül arşil azıym EL-MUHSÎ اَلْمُحْصِيُّ148-Kehıtyail-Gasheyail Her şeyi kaydedip sayan, bilen, her şeyi tek tek ve bütün ayrıntılarıyla bilen “Bilinmeyen nice hazineler ve görünmeyen gayb aleminin anahtarları O’nun yanındadır. Onları kendisinden başkası bilemez. Karada ve denizde ne varsa hepsini O bilir. O’nun haberi olmadan bir tek yaprak bile düşmez. Yer altı tabakalarının karanlıkları içindeki tek bir tane, hasılı yaş ve kuru hiç bir şey yoktur ki açık, net bir kitapta bulunmasın” En'âm 6/59], ilmiyle maddî ve manevî bütün her şeyi kuşatan; ne zâtı ve ne de ilmi hiçbir şekilde ihata edilemeyen, bildirdikleri dışında hiçbir şey bilinemeyen; dünyada kullarının küçük-büyük bütün yaptıklarını bilen ve mahşerde sayıp dökecek olan, herşeyin sayısını bir bir bilen. İlmi herşeyi ihâta eden ve herşeyin miktarını bilip eksiksiz tastamam sayabilen Allah;dır. Allah Teâlâ, herşeyi olduğu gibi görür ve bilir, yani bütün mevcûdatı toptan bir yığın hâlinde birbirinden seçilmez karışık bir şekilde değil; cinslerini, nevilerini, sınıflarını, ferdlerini, zerrelerini birer birer saymış gibi gayet açık görür ve bilir. Zührede zikrine devam edenler ahrette hesabını kolay verirler. İnsanları etkilemek, cezbetmek isteyen kimse, 20 lokma ekmeğe, her birine yirmişer defa “Yâ Muhsî” ism-i şerifini okuyup dilediğine yedirirse isteğine kavuşur. Anlayışında zekasında hafızasında eksiklik olanlar bu ismin zikrine devam ederlerse bu hasletleri kaybolur. Bu ismin zikrine devam edenlerin gaybi bilgileri artar. Hesap işleriyle uğraşanlar hasip esmasıyla beraber zikrine devam ederlerse hata yapmazlar. Hesap verilecek yerlerde mahkemede bu isimlere sığınanı hak teala korur hesaplarını kolay verirler adalet tahakkuk eder. Yine bu ismin zikrine devam edenler bela ve musibet anlarında ilahi yardıma mazhar اَلْمُحْيِِي58-Fedveyail-Keryail Dirilten, hayat veren, can veren, cansız maddelerden canlı maddeler yaratan, hayatı veren ve onu rızıkla devam ettiren; hayat için gerekli olan şartları hazırlayan; bütün canlıları vasıtasız olarak kudretiyle ihya eden ve ölüleri dirilten; manen ölü kalpleri imanla hayatlandıran; kışta ölen sayısız canlıları baharda yeniden dirilten, sağlık veren. Allah Teâlâ, cansız maddelere hayat ve can verir. Her gün, her saat, her saniye yeryüzünde milyonlarca varlık hayat bulup dünyaya gelmektedir. Bütün bunlar, Allahın emr ü fermaniyle, yaratmasıyle ve müsaadesiyle olmaktadır. Allah yoğu var edip hayat verdiği gibi, ölüyü de tekrar canlandırabilir. Buna ihyâ, yani diriltme denir. Hayatı hiç yoktan veren zâtın, ölülere yeniden hayat verip diriltmesi elbette son derece kolaydır. Asıl zor olan bir şeyi ilk defa yapmaktır. Yapılanın tekrarı ise zikrine devam eden daima sıhhat üzere olur. Bu isim Hz. İsa esmalarındandır. Bir hastaya adedince 7 gün üst üste “Yâ Muhyî” ism-i şerifi okunduğu taktirde hasta sıhhat bulur. Günde 68 defa “Yâ Muhyî” ism-i şerifini okuyan haksız yere mahkum edilmişse hapisten yarışmalarda galip olur, sevdiğinden ayrılmaz. Her gün 68 defa “Yâ Muhyî” ism-i şerifini okuyan iman ve irfan nuruyla hayat bulur, hayra ulaşır. Bu ismin zikrine devam edenlerin maddi ve manevi canlanırlar kalpleri hayat bulur hidayet nuru inkişaf eder. Bu ismin mümit ismiyle beraber zikrinde devam etmek nefsin bütün pis hasletlerinden temizlenmesine اَلْوَاجِدُ14-Acyail-Hatyail Bulan, istediğini istediği anda bulan, istediği her şeyi bulabilen, elinden hiçbir şey kaçmayan, sonsuz derecede varlıklı olan, hiç bir şeye ihtiyacı olmayan. Kendisi için lüzumlu olan şeylerin hiç birinden mahrum olmayan. Zühre saatinde zikrinde devam edenlere sihir kar etmez hilekarların hileleri bozulur işe yaramaz.. Evladı olmayanlar zikrine devam ederse hak teala Salih bir evlat verir. Telef olmasından korkulan bir eşyanın üzerine okunursa mahfuz olur. Keşif erbabının cinli rahatsızlıklarda hastaya sıkıntı veren varlığı nerede olursa olsun hemen bulması bu ismin bereketiyledir. Eğer bulmada güçlük çekilirse bu isim zikredilerek bakıma devam edilir. Aynı şekilde kayıp olanların yerlerini tesbit etmede saklı olan şeyleri tespitte bu isimden faydalanılırsa çabucak Ehad اَلْوَاحِدُ13-19-Nevyail-Saceyail- Bir, zâtında, sıfatlarında, işlerinde, isimlerinde ve hükümlerinde asla ortağı veya benzeri ve dengi bulunmayan tek, bölünüp parçalara ayrılmaması ve benzerinin bulunmaması anlamında tek, eşi bulunmayan; birliğinin tecellisiyle kâinatı bir fabrika gibi çalıştırıp varlıkları o fabrikanın çarkları ve bir vücudun azaları gibi birlik, dayanışma ve bütünlük içerisinde birbirinin yardımına koşturan. zührede zikrine devam edenlerin kalbi masivanın bütün kirlerinden temizlenerek vahdete tevhide ererler. Yâ Vâhid” ism-i şerifini her gün 1000 defa okuyanın kalbindeki boş emeller, düşünceler yerlerini Allah sevgisine bırakır. Kalbi nur ile dolar. Maddi ve manevi rızıkları kesilmez. İhlası elde ederler. Bu ismin tarikatta seyr sülükte çok büyük faydası vardır ki tevhid makamlarına kavuşmayı hızlandırır. Bu ismin bir diğer hususiyetide çocuğunun olmasını istemeyen kadın bu ismi zikrine devam ederse çocuğu olmaz. EL-MUĞNÎ اَلْمُغْنِي1100-Ğakyail-Ğakyezeyail Zengin kılan, kullarından dilediğini lütfü ile zengin kılan, dilediğini muhtaç olmaktan kurtaran, zenginlik verip tatmin eden, bütün mevcudatın bütün ihtiyaçlarını tükenmez servet ve hazinelerinden karşılayan ve varlık sahibi her bir yaratığa servet ve zenginliği ihsan eden. Allah Teâlâ dilediğini zengin eder, ömür boyunca zengin olarak yaşatır. Dilediğini de ömür boyunca fakirlik içinde bırakır. Bazı kullarını zenginken fakir, bazılarını da fakirken zengin yapar. Yahya bin Muaz “Kıyamet günü fakirlik ve zenginlik tartılmayacak; fakirliğe ne ölçüde sabredildiği, zenginliğe de ne ölçüde şükredilmiş olduğu hesab edilecek. Mesele, çok fakir veya çok zengin olmak değil, çok sabretmek veya çok şükretmektir”. Zührede zikrine devam edenler maddi ve manevi zenginliğin sahibi günleri cumanın peşinden adedi kadar okuyanlar 2 hafta bu şekilde devam edenler borçluysalar borçlarını öderler maişet darlığı çekiyorlarsa rızıklarında genişleme olur. Duha suresiyle beraber 40 gün okumaya devam edenler istedikleri şeyleri rüyalarında görürler. EN-NÂFİ; اَلنَّافِعُ201-Tahtıyail-Rayhayail Fayda veren, dilediğine fayda veren, bütün hayır ve menfaat elinde bulunan; hayır murat ettiği kimseden o hayrı geri çevirecek kendisinden başka kimse bulunmayan, hayır ve menfaat verici şeyleri yaratan. Menfaatları ve mazarratları, hayır ve şerleri yaratan Allah Teâlâdır. İnsana menfaat ve zararlar belli bazı sebebler altında geliyorsa da, o sebebler o menfaat ve zararların sahibi ve müessiri değil, birer perdesidir. Gerçekte zararın da faydanın da, hayrın da şerrin de yaratıcısı Allahtır. zührede zikrine devam edenlerin düşmanları dost olurlar. Hiç ummadık yerlerden faydaları celp türlü semavi ve arzi felaketlerden korunmak için bu ismi Dar ismiyle baraber zikretmek faydalıdır. Sefer sırasında “Yâ Nâfî” ism-i şerifini okuyan, kötülüklerden emin yolculuğu esnasında 100 defa Yâ Nâfî ismi şerifini okuyan sağ salim karaya ism-i şerîfi günde 201 defa okuyan bol rızıklı ve sağlıklı olur. Yine bu kimsenin mesh ettiği hasta şifa bulur. Çok ağır hastalıklara bu ismin şifa verici özelliği vardır. EN-NÛR اَلنُّورُ256-Edayail-Rehyail- Nurlandıran, aydınlatan, nurun/aydınlığın kaynağı, bütün kâinatı maddeten aydınlattığı gibi, kullarının hayat yolla¬rını akıl nimetiyle, gönderdiği kitap ve peygamberlerle aydınlatan; müminlerin kalplerini iman ile nurlandıran, âlemleri nurlandıran; istediği sîmalara, zihinlere ve gönüllere nûr yağdıran. Bütün eşyayı aydınlatan nûr, şübhesiz ki, Allah;ın zâtının nûrundandır. Çünkü göklerin ve yerin nûru O;dur. Nasıl ki, güneşin aydınlattığı her zerre, güneşin varlığına bir delildir, kâinatın her zerresinde görünen aydınlık da, o aydınlığı yaratan varlığın mevcud olmasına bir delil teşkil etmektedir. zührede zikrine devam edenler eş dost akraba herkesin yanında sevilir hürmet bulurlar. Yemeğin her lokmasında “Yâ Nur” ism-i şerifini okuyan hasta, şifaya kavuşur. Günde 256 defa “Yâ Nûr” ism-i şerifini okuyanın kalbi nurlaır, kalbiyle gerçekleri hissetme gücü kuvvetlenir, sıkıntılardan kurtulur, sözü dinlenir. Bir ay geceleri bu ismin zikriyle meşgul olanlarda kulak daveti gerçekleşir varlıkların sesini duymaya başlar. Kötü yolda olanlara ve kötü ahlak sahibi olanlara bu isim hadi ismiyle beraber okunsa veya kişi zikretse hidayete erer kalbinde iman nuru yolunda olanlar nur 35 ayetiyle ve bu isimle meşgul olurlarsa seyrlerini fenaya ulaştırabilirler. Yerlerin ve göklerin melukutun bir çok sırrı bunlarda inkişaf eder. Her hangi bir haceti olanlar nur 35 ayetini 2 rekat namazın peşinden 35 defa okuyup peşinden bu ismi sayısız zikredip hakka tevessül etse haceti revadır. Gözlerinde sorun olanlar sabah namazının sünneti ve farzı arasında 35 veya 256 kere bu ismi okuyup parmaklarına üfleyip gözlerini meshederlerse şifayap olurlar. EL-VÂRİS اَلْوَارِثُ707-Zekdeyail-Derdyail-Hezyail Servetin, mülkün gerçek sahibi, her şeye varis olan, varlığının sonu olmayan, mülkün ezelî ve ebedî olan; kendinden başka her şey ölüm ve yokluğa mahkûm olan, yaratıklar öldükten sonra da varlığı devam eden ve her şey kendisine dönecek olan, servetlerin geçici sâhipleri elleri boş olarak yokluğa döndükleri zaman servetlerin hakikî sâhibi. Allah Teâlâ mülkün gerçek sâhibi olduğu gibi, gerçek vârisidir de. İnsanların mülk sâhibi olmaları geçici olduğu gibi, varislikleri de geçicidir. Mülkün gerçek vârisi, mülk sâhibi Allah;tır. Kıyâmet hengâmında bütün canlılar ölecek, bütün mülk tamamıyla O;na kalacaktır. Zührede zikrine devam edenler her neye niyet etse ondan mahrum olmazlar sahip olurlar. Güneş doğmadan önce 100 defa “Yâ Vâris” ismi şerifini okuyana sıkıntı, keder ve dert isabet etmez. Yâ Vâris” ism-i şerifini 707 defa okumaya devam eden çocuğu olmayan kimse hayırlı bir evlat sahibi olur Cuma Gününün Cin PadişahıCuma günü Ebyab Ebyed ya da Zevba;dır Zubea. Bunun iki adı vardır. Tacı vardır ve çadırı yündendir. Yardımcılarının giyimi yeşildir. Ay;ın etkisindeki cin padişahıdır. Her yanı beyazdır ve ürkütücü bir şekli vardır. Soğukkanlı bir görünümdedir. Bilgin ve akıllı cin liderlerinden biridir. Emrinde onlarca cin hizmetkârı bulunur. Aşk ve iki şahsı birleştirme gücüne sahiptir. Görüntü olarak ihtişamlı bir kral görümündedir. Davetlere hemen hemen hiç cevap vermez. Buna bağlı cin Anyail adlı meleğe bağlıdırTerazi burcuCinnisi ismi Rabi’ ibni Zeban Zevbaa ibni Mervan Cin taifesinin mekanı virane yerler, çeşme ve kuyu başlarıdır. Bu burca mensup olan kişiye tasallut ettiği zaman kasığına girer. Hasta günden güne kötüleşir, başı şiddetli bir şekilde ağrır ve sarhoş gibi burcu Cinnisi ismi Haytanuş ibni Samsan dır. Yahya ibni Leys de denir.Bu Cin taifesinin mekanı sular ve eski virane yerlerdir. İnsana tasallut ettikleri zaman kuşlar gibi uçup, o kişinin üzerine konar, vücudunu ateş gibi yakar. Bütün bedeni kesik kesik olur. Yüzünün rengi sararır, iki ayağınıda tutup, dizlerinin kuvveti kalmaz. Karnı büyür ve şişer. Kalçaları ve başı ağrır, gözlerini açamaz, iştahı olmaz ve harareti çoğalır. Ayrıca Su içmeside artar ve günden güne hastalığı ve Kova Burcu- Zuhal- Cumartesi - SATURN ZÜHALCedi Oğlak burcu Bu burcun tabiatı kuru soğuk olup, anasırı Toprak ve gezegeni Zühal Satürn dir. Oğlak burcunun cinsiyeti dişi, madeni kursun, günü Cumartesi, gecesi Çarşamba ve buhuru Üzerlikdir Rengi Siyah Günün harfi Ze Esması Zeki Ulvi Kesfeyail Ardi Meymun dur. Dost burcu Balık, düşman burcu Koçtur. Tabiatı itibariyle düşmanı dört unsurdan biri olan Hava Kova burcu Bu burcun tabiatı nemli sıcak olup, anasırı Hava ve gezegeni Zühal Satürn dir. Kova burcunun cinsiyeti erkek, madeni kursun, günü Cumartesi, gecesi Çarşamba ve buhuru Üzerlikdir Rengi Siyah Günün harfi Ze Esması Zeki Ulvi Kesfeyail Ardi Meymun olup, dost burcu Balık, düşman burcu Akreptir. Tabiatı itibarıyla düşmanı HastalıklarıOğlak Burcu Vücutlarının hassas kısımları kemikler ve deridir. İskelet sistemi, dişler, eklemler, diz kapağı ve çeşitli ortopedik sorunları olabilir. Romatizma ağrıları çekebilirler. Deri hastalıkları, egzama, çıban, sivilce görülebilir. Aşırı sabır mide rahatsızlıklarına yol açar. Mide asidi çok salgılanır. Yengeç burcundan gelen zıt etki mide ve sindirim sistemlerinin hassasiyetine sebep olur. Ağır kanlı, sakin oluşları sinir sistemlerinin sağlam olmasını sağlar. Acılara çok dayanıklıdırlar. Başkalarının hemen şikayet ettikleri ağrılara onlar günlerce dayanırlar. Kimseye belli etmezler. Kendilerine dikkat ederler. Hemen doktor ve ilaca sarılmazlar. Gerektiği zaman da tedaviyi disiplinli bir şekilde uygularlar. Etrafını rahatsız etmeyen bir hasta Burcu Adaleleri ve dolaşım sistemleri hassastır. Kan dolaşımı kan serumuyla ilgili sorunlar olur. Zehirlenme, yüksek ateş, kramplar, bacak damarlarında varis görülebilir. Adale ağrıları, baldır, bilek, topuk kısımları rahatsız olabilir. Bilek burkulmaları olur. Dişlerde sorunlar çıkabilir. Aslan burcundan aldıkları zıt etki ile kalpleri ve omurgaları hassas olur. Kovalar genellikle kendilerine iyi bakarlar. Sağlık konularına akıllıca yaklaşır. drı yorgunluklar yaşar. Genel idealleri, umut ve hedefleri düş kırıklığına uğrarsa sağlıkları bozulabilir. Ama akılcı yoldan kendilerine yeni bir ytkön çizerek çabuk EsmalarıEL-HALÎM اَلْحَلِيمُ88-Akayail-Cehtıyail Kızgınlıkla ve acele ile muamele etmeyen, yumuşaklık sahibi, günah ve isyanlarına rağmen kullarını hemen cezalandırmayıp onlar için tevbe ve ümit kapılarını açık bırakan; onları sonsuz rahmet ve keremiyle nzıklandırmaya devam eden. Hilm, suçluların cezasını vermeye gücü yetip dururken bunu yapmamak, onlar hakkında yumuşak davranmak ve cezalarını geriye bırakmaktır. Suçluyu cezalandırmağa iktidarı olmayana halîm denmez. Halîm, kudreti yettiği halde, bir hikmete binaen cezalandırmayana denir. Allah Teâlâ Halîm;dir. Her günah işleyeni hemen cezalandırmaz. Hışım ve gazapta acele etmez, mühlet verir. Bu mühlet içinde yaptıklarına pişman olup tevbe edenleri afveder. Israr edenler hakkında, hüküm artık kendisine devam eden kimse imandan ve kabir azabından emin zikrine devam edenlerin düşmanları def olurlar dağılırlar onların zulmünden emin olur Hz. Musa Firavunun yanına geldiği zaman bu esmayı zikrederdi. “Yâ Halım” ism-i şerifini günde seksen sekiz defa okuyanlar rasgele iş yapmaz, ani kararlarla veya düşünmeden bir işe başlamazlar. Kötü bir kimsenin yanına girerken bu ism-i şerifi okuyanlara o kimsenin zararı dokunmayacağı gibi o kimseden iyilik bile görebilir. İdareciler, günde seksen sekiz kere bu ism-i şerifi okumaya devam ederlerse başarıları sürekli olur. Halım ism-i şerifi gül suyu ile yazılıp, bu su; esnaf iş yerine, ziraatçılar tarlaya, bahçeye serpseler bereket, bolluk olur. Gemiye serpilse gemi batmaktan kurtulur. Eve serpilse tüm kötülüklerden emniyette olur. . Bu esmanın öfkeli insanların gazabının söndürmeden yana büyük bir sırrı vardır. Özellikle sinirli fıtratlar, hem parlayıp çevresine zarar verenler bu esmaya devam ederlerse çok büyük yarar görürler. Öfkeli birinin huzuruna çıkılacağı vakit bu esma ebcetsel sayı değerince çekilip dua edilirse huzuruna çıkılan öfkeli kimse bunu okuyanı güzellikle karşılar. Her gün yüz defa zikredilmesi gönlün sükununa, cehl ateşinin sönmesine ve hışım ve gazabın dinmesine sebeb kimse her namazdan sonra yüz defa zikre devam ederse, kibir, hased, cimrilik gibi ahlak-ı zemimeden kurtulur, ahlakı hastanın başında bir fatiha ve on bir kere de bu isim okunursa hasta şifa gün, günde yüz yirmi yedi defa okunmaya devam edilirse, okuyan kimse hilim sıfatı kazanır, hilm sahibi olur. Cin ve ins ona itaat eder. Cuma günü yüz yirmi sin harfi yazılır, yazma esnasında devamlı ya halim ya mu’id zikredilir ve üstte taşınırsa, bütün halkın gözünde şirin görünür, sayılır ve sevilir, sözü dinlenir kimselerden olunur. Birinin kulağına bir şey kaçtığında ya ali ya azim ya halim ya azim okunursa biznillahi teala dışarı çıkarEL-HAFÎZ اَلْحَفِيظُ998-Denayail-Cefyail Koruyan, muhafaza eden, koruyup gözeten ve dengede tutan, bütün varlıkların her türlü davranış, hal ve hareketlerini kaydeden, insanların bütün yaptıklarını sorgulama için inceden inceye dikkatle kaydeden; milyonları aşan canlı türlerinin nesillerini, tohum ve nutfelerinde çekirdeklerinde, özlerinde, spermlerinde muhafaza edip devam ettiren; bütün varlıkları devamlı gözetimi altında tutan; onları heı türlü zarar ve kötülüklerden koruyan, her şeyi belli vaktine kadar âfât ve belâlardan saklıyan. Hıfz, korumak, demektir. Bu koruma iki şekilde olur a Varlıkların devamını sağlamak, muhafaza etmektir. b Birbirlerine zıd olan şeylerin, yekdiğerlerine saldırmasını önlemek, birbirlerinin şerrinden onları korumaktır. Allah her mahlûkuna, kendine zararlı olan şeyleri bilecek bir his ilham buyurmuştur. Bu Hafîz ism-i şerîfinin tecelliyatındandır. Bir hayvan kimyevî tahlil raporuna muhtaç olmadan kendine zararlı otları bilir ve onları yemez. Kulların amellerinin yazılması, zâyi olmaktan korunması da Hafîz isminin gereğidir. Bu bakımdan âhirette yeniden dirilme ve yaptıklarından hesaba çekilme ile Hafîz isminin yakından alâkası vardır. Kahriye olan isimlerdendir zühre saatinde meşgul olsa düşmana galip gelir. Muradı hasıl saatinde bir hastanın üzerine okunsa şifadır. Günde “Yâ Hafîz” ism-i şerifini okuyan kimse, sudan, ateşten, insanlardan, cinlerden, vahşi hayvanlardan, gelecek korku, panik ve zararların tümünden emin olur. Her kim bu ismi Cuma namazından sonra, ince bir hatla dokuz yüz doksan sekiz defa yazıp koluna bağlarsa, şeytan vesvesesinden, korkudan, yılan ve akrepten ve fasid hayallerden Hakk tealanın korumasında olur. Bir oturuşta üç yüz üç defa fallahu hayrun hafızan ve hüve erhamu’r-rahimin zikrinin okunması düşmanın perişan olması, hastanın şifa bulması, hacetlerin gerçekleşmesi, fakirlikten kurtulunması hususlarında gayet mücerrebdir. Her kim bir oturuşta bin bir defa inna nahnu nezzelna’z-zikra ve inna lehu lehafizun ayetini zikrederse düşman ve hasımlarının dili bağlanır. Bu ismi yeni doğmuş bir çocuğun üzerine okusa veya yazıp taşıtsa her türlü şerden mahfuz olur. Bu isim insi ve cinnilerin zararlarına karşı oldukça etkilidir. Yolculuğa çıkanlar, yolculuğa çıkmadan önce bu adı ebcetsel sayı değeri kadar anıp Allah;a sığınırlarsa Allah onları yolculuk boyunca bütün felaketlerden korur. Korktukları neyse ondan emin olurlar. Bu ad , cinnilerin saldırısına karşı çok etkilidir; hastalık ve felaketlerden korunmaya yarayan çok yüce bir addır. Öğrenciler bu ada devam ederlerse bilgileri kavrama yetenekleri gelişir. Çok büyük bir felaketle baş başa kalacak olanlar, savaş, çatışma, şerli insanların hücumu ve benzeri abdest alıp iki rekat nafile namazı kılıp korunmaya niyet ederek 7 defa ayetel kürsiyi okuyup son okuyuşta ayetel kürsinin velayeuduhu hıfzuhuma vehüvel aliyyül azim; ayetini yetmiş defa tekrarlayıp Hafiz esmasını 998 defa anarak Allah;a sığınırlarsa hiçbir kimse onlara zarar veremez. Ruhaniler ve melekler ordusu, kötülük vermeye çalışanları mahvederler, ona insandan ve cinnilerden gelecek kötülüğü bertaraf ederler. O kimse Allah;ın himayesi altında اَلْمُعِيدُ124-Haygayail-Hafyail Tekrar yaratan, öldürüp yeniden dirilten, ölmüş ve dağılmış, yok olmuş sayısız canlıları her baharda ilk yaratılışlarında olduğu gibi yeniden diriltip inşâ eden yaratan; gönderdiği rızıklarla varlıkların mevcudiyetini her an tazeleyen; mahşerde ise bu ismin azamî derecede tecellîsiyle bütün varlıkları oraya uygun bir tarzda yeniden yaratan. Herşey mukadder olan ömrünü tamamlayıp öldükten sonra, Allah;tan başka kimse kalmaz, fakat varken yok olan bu insanları âhiret günü Allah Teâlâ diriltip yeniden hayatlandırır, yeniden yaratır. Sonra da dünya hayatlarında yaptıkları işlerden hesaba çeker. Zikrine devam edenler fani dünyadan yüzlerini çekerler gafletten kurtulurlar. Utarit saatinde deli divane ve saralı olanlara okunursa şifadır. Günde 100 defa “Yâ Mübdî, Yâ Muîd” ism-i şeriflerini okumak unutkanlık için ilaçtır. Günde 124 defa “Yâ Muîd” ism-i şerifini okuyan ömrünü gafletle geçirmez. Sabahları 124 defa “Yâ Muîd” ism-i şerifini okuyanın kaybettiği eline geçer, işleri yolunda gider. bu ismi Mübdi ismiyle beraber daima zikredenler ledünni ilimlerden nasiplerini اَلْمُقَدِّمُ184-Racyail-Tarafyail Öne alan, istediğini öne alan, ileri geçiren, istediğine, zaman ve mekân yönünden; maddî manevî yönden, şeref ve rütbe bakımından öncelik veren. Allah Teâlâ bütün mahlûkatı yaratmıştır. Ancak seçtiklerini ileri almıştır. İnsanların bazısını dince, dünyaca bazısı üzerine derece derece yükseltmiştir. Fakat bu yükseltme ve seçme, kulların kendi amelleri ile ona lâyık olmaları neticesinde saatinde zikrine devam eden ebediyen saadet bulur adavet bulmaz. Tarikat yolunda olanlar bu ismin zikriyle konakları çabucak aşarlar. Harb zamanında, “Yâ Mukaddim” ism-i şerifini okumaya devam edenler, galip gelirler. Sınav öncesinde bir kaç pirinç tanesi üzerine 184 defa “El-Mukaddim” ism-i şerifini okuyan ve yutan sınavında başarılı olur, en azından stresi az olur. Her hangi bir işte işin ertelenmesi gecikmesi olduğunda bu ismin zikriyle meşgul olunursa aradaki prüz اَلْمُؤَخِّرُ847-Cercyail-Dazveyail Erteleyen, geri bırakan, istediğini geri koyan, istediğini zaman ve mekân yönünden, maddî-manevî yönden, şeref ve rütbe bakımından sona bırakan; her şeyi eceli gelinceye kadar erteleyen; imtihan gereği genellikle kullarının cezasını hemen vermeyip âhiret gününe bırakan. Allah Teâlâ istediğini ileri, istediğini geri aldığı gibi, bâzan da kullarının teşebbüslerini, onların bekledikleri zamanda neticelendirmez, maksadlarını arkaya bırakır. Bunda birçok hikmetleri vardır. Bu hikmetleri araştırmak, sezmeğe çalışmak gerekir. Zikrine devam edenler düşmandan iftiradan, nifaktan emin olur. Zalimlerin zulmü ertelenmiş olur. Günde “Yâ Muahhir” ism-i şerifini okuyan için, sağlam bir tövbe etmek nasip olur ve o kimse takva sahibi olur. 100 defa “Yâ Mukaddim, Yâ Muahhir” ism-i şeriflerini okuyanın gönlündeki zararlı ve gereksiz düşünceler kaybolur, kalbi huzura اَلظَّاهِرُ1106-Ra’zeyail-Ğakkehayail Açık, aşikar, varlığı açık olan, varlığını ve birliğini belgeleyen birçok delilin bulunması açısından aşikâr, varlık ve birliğinin delilleri her şeyde apaçık görünen; bütün varlıklar dış görünüşleriyle ve sanatlı yapılışlarıyla O’nun kudret ve sanatına şahitlik eden, katî delillerle bilinen. Allah Teâlâ;nın varlığı her şeyden âşikârdır. Gözümüzün gördüğü her manzara, kulağımızın işittiği her nağme, elimizin tuttuğu, dilimizin tattığı her şey, fikirlerimizin üzerine çalıştığı her mana, hâsılı, gerek içimizde, gerek dışımızda şimdiye kadar anlayıp sezebildiğimiz her şey O;nun varlığına, birliğine, kemal sıfatlarına şâhiddir. Zühalde zikrine devam eden korkulu rüyalar evham ve hayalden korunmuş olurlar. Aynı şekilde bunlar kimde varsa okusa bu illetten kurtulur. İşrak namazından sonra 900 defa “Yâ Zahir” ismi şerifini okuyanın gözünün nuru artar. Her gün 100 defa “Yâ Zahir” ism-i şerifini okumaya devam edenin kalbinde velayet velilik nuru belirir. Yine Günde “Yâ Zahir” ism-i şerifini okumaya devam eden, bazı ilahi sırlardan haberdar olur. “Yâ Zahir” “Yâ Bâtın” ism-i şeriflerini 100 defa okuyan, şeytanın vesvesesinden kurtulur. Yine zahir ve batın esmalarını beraber devamlı zikredenlere eşyanın sır ve hikmetleri izhar olur açılır. Her kim elli gün, günde 6,502 defa bu ismin zikrine devam ederse düşmanları maglub ve kahr olur. Her kim güneş doğarken bin kere okursa asla kör olmaz, körlükle ilgili bir hastalığa mübtela olmaz. Her kim bu ismi kuşluk vakti beş yüz defa zikre devam ederse, kalbi nurlanır ve gaflet uykusunda risalelerde naklolunmuştur ki; bu ismin zikrine devam iksir-i ahmer gibidir Hasta olan bir kimse için; bu ismin ilk harfi olan zı harfi Cuma gecesi dokuz yüz on defa yazılır ve taşınırsa şifa bulur. Düşmanın zararlarından korunmak için gece 2 rekat namaz kılıp selamdan sonra 900 zahir esması okuyup hakka tevessül eden düşmanın her türlü zararından kurtulur. Bu ismin saklı gömülü olan şeyleri bulmada da çok faydası vardır. Bir kılıca bu ismi yazıp savaşa giden korunmuş olur. Merak ettiği veya öğrenmek istediği bir şeyi rüyada öğrenmek isteyen bu ismi nur ve basit esmalarıyla beraber 2 rekat namaz kılıp selamdan sonra sayısız okuyup yatarsa arzu ettiği şey ona gösterilir. Yâ Evvel Yâ Âhir Yâ Zahir Yâ Bâtın esmasını günde 41 defa okuyan Hızır a rastlar. Bu ismi Ya Zahir Ya Batın şeklinde zikredenler fena düşünceler den halas olurlar sırlara müttali olurlar. Bu isimi el-evvelu el-ahiru el-zahiru el-batınu esmalarıyla zikrederse insanların gizledikleri bütün sırlar, o kimseye keşf olur. Her varlığın batınını ve zahirini görür ve bilir. Eşyanın havassı, zahiri ve batıni ilimler ona malum اَلرَّؤُفُ287-Eriyail-Şevyail Şefkati olan, şefkati çok, rahmet ve şefkatiyle her bir canlının üzerinde titreyen; en gizli ve en küçük ihtiyaçlarına cevap veren; son derece merhamet ve şefkat sahibi. Zikrine devam eden saadeti ebedi sahibi olur. Sinirlendiği anda 10 defa “Yâ Rauf ism-i şerifini ve 10 defa salavat-ı şerife okuyanın hiddeti kaybolur, sevaba kavuşur. Haksızlığı uğrayan bir kimsenin zalimin elinden kurtulması için 287 defa “Yâ Rauf ism-i şerifi okunur. Eşlerden biri haram işler ve diğerini de aynı haramı işlemeye zorlarsa, zorlanan eş, 287 defa Ya Rauf ism-i şerifini okuyup dua ederse haram işleyen eş ıslah olur, o haramı terk eder. Bu esmanın zikrine devam eden kötü ahlak sahibi katı kalbi birisi bu kötü hasletlerinden Gününün Cin PadişahıCumartesi günü, Meymun Ebu Nuh;tur. Tacı vardır ve çadırı yündendir. Yardımcılarının giyimi, siyahtır. Görünüm olarak yaşlıdır ve elinde bir asa ile dolaşır. Çenesinde yedi kıl vardır. Genelde kuyu kenarları ve harabe yerlerde dolaşır. Uçma özelliğine de sahiptir. Babasının adı, Deybac Afif; aynı zamanda zühreninde bağlı cin Kesfiyail adlı meleğe Burcu Cinnisi ismi Bülbüle ibni Küzzab dır .Bu Cin taifesinin mekanı viraneler, pis yerler ve yol geçitleridir. Bu burca mensup olan kişiye rüzgar gibi vurduğu zaman, o kişiye uyku hayal olur. Daha sonra bütün azasına girer ve o kişinin başı ağrır, sarhoş gibi olur. Yüreği yanar, yemek yemez ve sıtmalı gibi titrer. Ellerinin ve ayaklarının kuvveti kalmaz. Aklı gider ve rahat uyku Burcu Cinnisi ismi Keşkatür ibni Beşyaş burca mensup olan kişiye rüzgar gibi vurduğu zaman, iki küreği arasına girer. O kişinin yemek yemesi azalır ve harareti çok olur. Başı ağrır ve kuvveti kalmaz. Öyle kuvvetli tutarki, o kişinin aklı gider ve geceleri hastalığı daha şiddetli olur .Esmaların Vücutta Tesir Bölgeleri veya Esma Vücut HaritasıBurada verilen bilgiler esmaların genelde vücutta tesir bölgeleridir. Rahatsız olan bölgelerin baktığı esmalarla meşgul olunursa inşaAllah şifa ihsan edilir. Ama unutmayın maddi rahatsızlıklarda bunlar doktor tedavisinin yanı sıra uygulanacak alternatiflerdir. Genelde tesir bölgeleri verilen yerlerdir. Sizde esmaların kendi vücudunuzda baktığı yerlerin doğru olup olmadığını kıyaslayabilirsiniz. Abdestli bir şekilde kıbleye dönerek oturun ve tamamen vücudunuzu rahatlatın gözlerinizi yumun beyninizi bütün gereksiz düşüncelerden arıtın. Sadece okuyacağınız esmaya odaklaşın ve esmayı zikre başlayın mesela Ya Vasiu Ya Vasiu şeklinde ve vücudunuzda bu ismi zikrederken hangi uzvunuzda veya bölgede değişiklikler olduğunu hissetmeye çalışın normalde kalbi odaklamayı başardıysanız esmanın 10 defa okunmasıyla maksat hasıl olur. Eğer okumanıza rağmen olmuyorsa kalbinizi iyi toparlamadınız demektir. Esmanın Tesir ettiği bölgede yanma, sızı, seğirme, hafif sancı şeklinde hissedebilirsiniz. Esmanın tesir bölgesi zikri esnasında çok bariz bir şekilde kendini belli eder. Bu usulün benzeri eskiden bazı tarikat şeyhlerince talebelerinin İsmi Azam esmasını bulmada kullandıkları usuldür. Şeyhe bir talebe geldiğinde önce onu riyazete sokar oruçlu hayvansal gıdalardan uzak kara üzüm hurma vs. şeylerle iftar ettirir ve gece- gündüz ibadetle uğraştırır ruhu hafifletirlerdi 7 ile 40 gün arasında talebinin durumuna göre, bu süre bitince talebeyi önüne oturtur ve esmaları tek tek söyler talebenin de tekrar etmesini isterdi ve kontrol ederdi talebe hangi esmayı okurken daha çok şevk ve iştiyakla okur. Hangi esmayı daha iştiyaklı okursa o ismi zikir olarak telkin eder ve tarikat yollarında ilerlemesi sağlanırdı. Bu usül aslında kişinin havas ilimlerinde verilen ebced hesabıyla ismi azamını bulma usülünden daha sağlıklı ve doğruluğu yüksek bir usuldür. Bizler bu ilimlerle meşgul olanlara bu usulü tercih etmelerini tavsiye ederiz. Ama unutmayın yol rehbersiz gidilmez. Ne olursa olsun bir bilenin dizinin dibinde olmak her zaman getirisi fazla götürüsü azdır. Tek başına danışmadan yola çıkanlar yolu bilmediklerinden yolda kalmaları, kaybolmaları kaçınılmazdır. Evet bu kısa bilgilerden sonra, amacımız bu ilimlerle uğraşanlara ve esmaların özellikleri, yüceliğinin bilinmesi “ve huve meaküm eyne ma küntüm” Hadid 4 her nerede olursanız o sizinle beraberdir ayeti sırrınca Müslüman kardeşlerimin bu tür bilgiler verilerek imanlarının artmasına vesile olmak, onların esmalardan faydalanmalarına vesile olmak ve bu fakiri de belki dualarınızda anarsınız ümidiyle bunları izah alem Vücut Haritasına gelince ALLAH Bütün esmaları içinde barındırdığından bütün vücuda bakan bir esmadırRAHMAN Beynin Tamamı göğüsRAHİM Kalp, burun üstü, Rahim bölgesiMELİK Sol gözKUDDÜS Sağ göğüs KaraciğerSELAM Başın Tepe noktasıMÜMİN Başın arka tarafıMÜHEYMİN İki ayak diz kapağından aşağıAZİZ Sol taraf BeyinCEBBAR Sol göğüs AkciğerMÜTEKEBBİR Sadır-Beyin TepeHALİK Diyafram ve üzeri, sol BöbrekBARİ Sol sırt kemiği, sağ kolMUSAVVİRSol omuz kol ve Vücudun yanlarıGAFFAREklem yerleri bacak ve kol yanlarıKAHHAR Sol ayak içi, göbek üstüVEHHAP Alın Sağ-Sol kulaklar Sağ ayak ve sol ayakaltıREZZAK Mide sol kaval kemiğiFETTAHBaşın sağ orta kısmı, damarlarALİMAlın şakak, göğüs kompleKABİD Sol kürekBASİTSol kolun dışıHAFİDBurun üstü, sinüsRAFİ Sağ el üstü, sol ayakMUİZZ Sağ kulak ve sağ bacak damarlarıMÜZİLLAlın ortası sağ elmacık kemiğiSEMİBeynin tepesi gözler ve kulaklarBASİRGözler, Sağ kol damarlar, ApandisitHAKEMSağ ve sol el işaret parmaklarıADLTansiyon, sağ göz ve sol bacakLATİF Göbek ve kollar, Tansiyon, şekerHABİR Alın sol avuç içiHALİMSağ ayak bileği, Sol dirsekAZİM Yemek borusuGAFUR Alın üstü sol ayakŞEKUR Başın ön sağ tarafı iki elALİYY Sol böğür sağ ayak ucuKEBİR Sol kürek altı ve böğürHAFIZSağ dizden aşağı ayakMUKİTSol şakak sol kulak içiHASİB KalpSETTAR Göğüs bölgesi sağ taraf, sağ taraf boğaz ve kulakCEMAL Yüz ve Ayak damarlarıCEMİL Yüz Başın ön kısmıKERİM BöbreklerRAKİB Eller ve AyaklarMUCİB Sağ ve sol baldırlar, bademcik boğazVASİ Damar sertlikleri ve tıkanıklıklardaHAKİM Sağ köprücük kemiğiVEDÜDMesane, kalbin altı ve sağ ayak topuğuMECİDSol yüz ve avuç içleriBAİSGeniz, Kasık ve sağ bacak kaslarıŞEHİDSol böğür sol kolHAKKBaşın sol kısmından sol ayak ucuna kadarVEKİL Beynin sol kısmı, kalp ve kuyruk sokumuKAVİY Kemikler omurilikMETİN Mide kapakçığı, Diyafram ve sağ kolVELİYBaşın sol kısmı ve boğazın sol kısmıHAMİDSol Böbrek altı ve sol kol pazuMUHSİ Sağ bacak kompleMÜBDİ Gırtlak ve nefes borusuMÜİD Sol kürek sol kulak arkasıMUHYİ Kalbin arkası ve sol kolMÜMİT Sol kol sol böğürHAYY Başın tamamı, sağ ve sol kollarKAYYUM Sırt ve kalp damarlarıVACİD Sağ bacak sol kolMACİD Tansiyon sol kolVAHİD Sağ omuz ve karın kaslarıSAMED Bağırsaklar ve MesaneKADİR Başın sol kısmı sol göz sol kulak dahilMUKTEDİR İki omuz ve Boyun köküMUKADDİM Sağ dirsek altı damarlarMUAHHİR Sağ ayak ve lenflerEVVEL Omurilik ve şah damarlarıAHİR Sağ ayak diz altıZAHİR Sol ayak altıBATIN Yüzün sol kısmı ve KarınVALİ Sağ kol pazu, Başın tepesiMÜTEAL Mide ve 12 parmak bağırsakBERR Sindirim sistemiTEVVAB Sol omuz sol kolMÜNTEKİM Yüz sinirleri ve hayal bölgesiAFÜV Sol el üstüRAUF Alın sağ ve sol kolMALİKÜLMÜLK Göğüs kafesi ve sırtZÜLCELALVELİKRAM Karaciğer, Pankreas ve Safra kesesiMUKSİT dudak altı sol kısım göğüs kafesiCAMİ Toplar damarlarGANİY Göğüs komple ve boyunMUĞNİ AğızMANİ Sağ el başın üstü kalbin altıDARR Gırtlak boğaz yemek borusuNAFİ Bel sağ kısım, GuatrNUR Başın tepesi ve kalpHADİ Kalp ve iki ayak altıBEDİ Karın bölgesi bağırsaklar ve rahim içiBAKİ SadırVARİS Kasık ve üreme organlarıREŞİD Omurilik sağ ayakSABUR Sol kulak ve arkasıCELLECELALÜH Göğüs, sol kolRabbimizin bilinmeyen bazı EsmalarıAşağıda verilen esmalar Kuran ve sünnetten çıkarılmıştır. Bu esmalar Hem Havas eserlerinde pek geçmez ve herkesçe de bilinmez hem de 99 Esmanın haricindedir. Bazıları Mevcut olan, bilinen Esmaların içeriğinde vardır. Bazıları ise Müstakil olarak vardır. Rabbimizin bu güzel isimleri de diğerleri gibi bilinsin ihtiyaç halinde vesile edinilsin diye bu konuyu açıyoruz. ER-RAFÎK-REFİK Bu isim Rasûlullahın sahih bir hadisinden alınmadırAllah rafîkdir/nazik bir dosttur. Rıfk ile, yumuşaklıkla muamele edilmesini sever. Sertlikle veya başka bir şekilde yapılana vermediğini rıfk ile/yumuşaklıkla yapılana verir. Müslim III/2004.Malumunuz Efendimizin son anlarında en çok yaptığı dua Refiki ala Teâlâ, fiillerinde yumuşaklıkla muamele eder. Bütün mahlukatı hikmetine ve rıfkına/yumuşaklığına uygun bir şekilde tedrici olarak/aşama aşama yaratmıştır. Bir kimse, Allah;ın yaratma kanunlarına ve O;nun peygamberine uyarak işlerini yumuşaklık, sükunet ve vakar ile yürütmelidir. Bu metod peygamberin metodudur. Bu şekilde işler ona kolaylaşıverir. Özellikle insanlara iyiliği emredip kötülükten sakındırırken ve onları irşat ederken yumuşaklık ve ağırbaşlılık son derece ismin ebced değeri 390/152100-Telhail-Burcu Akreb-Gezegeni MerihMerih saatinde bu ismin zikriyle meşgul olan her işini sukunet ve vakar ile yapar. Özellikle aceleciliği olanlar, tabiatında hışım, sertlik olanlar bu ismin zikriyle meşgul olurlarsa yumuşak huyluluğu Hilmi kazanırlar. Bu ismin diğer mazharı ise Hilmdir. Aynı şekilde zikrine devam edenler maddi ve manevi alem bissavabEL-HAYİY, ES-SETÎRBu isimler, Rasûlullahın şu hadislerinden alınmadırŞüphesiz ki Allah hayâlıdır. Kulu elini Ona uzattığı zaman onu boş çevirmekten haya eder. Diğeri Şüphesiz ki Allah halimdir, hayâlıdır, iffetlidir, haya ve iffeti sever; sizden biriniz yıkanırken kendisini gizlesin. Ebû Davud, II/78; Tirmizî, V/556, İbnu Mâce, II/331. Neseî, I/200; Beyhakî, 1/19Allah hayâ, edeb sahibidir, hayiyy günahları, ayıpları örtendir, setîr hayâyı, edebi, edep yerlerini örtmeyi sever. Biriniz guslettiği zaman avret yerlerini örtsün. Ebû Dâvud, Hammam, 2Canlı olmak, utanmak, yol açık ve işlek olmak anlamındaki h-y-y; kökünden türeyen hayîy utangaç demektir. Allah;ın sıfatı olarak hayiy çirkinlikleri bulunmayan; bağış, nimet ve ihsanı terk etmeyen O;nun rahmeti ve keremindendir, kemâli ve hilmindendir. Kul, Rabbine şiddetle muhtaç olduğu halde O;na karşı açıkça günah işler, -hatta Rabbinin verdiği nimetler olmasa günah işlemeye bile kuvvet bulamaz- Rabbi ise bütün mahlûkattan müstağni soyutlanmış olduğundan ve kereminden dolayı Onun perdesini kaldırıp ayıbını ortaya dökmekten ve Onu hemen cezalandırmaktan haya eder. O, iffet ve hayalıdır, iffet ve haya sahibi olanları sever. Kim bir müslümanın ayıbını örterse Allah da onun dünyada ve âhirette ayıplarını örter. Bu sebeple kulu günah işlediği zaman bunu ifşa etmesini hoş karşılamaz. Bilakis kendisinden ve Allah;tan başka kimsenin bilmediği günahları için tövbe etmesini ve bunları insanlara açıklamamasını ister. O;nun nazarında insanların en kötüsü gece günah işleyip, Allah bu günahını gizlediği halde gündüz bunu ifşa edip anlatandır. Yüce Allah şöyle buyururİnananlar arasında çirkin şeylerin yayılmasını arzulayan kimseler için dünyada da âhirette de çetin bir ceza vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz. Nur 19Hayiy Ebced değeri 28/784 Nezail ; Boğa-ZühreSetir Ebced değeri 660/435600 Rayecail- Terazi-ZühreBu isimlerin zikrine saatinde devam edenler Haya ve iffet sahibi olurlar. Bir çok günah ve hatalarını Mevla örter. İfşa olmasını duyulmasını istemediği bir iş, proje veya sırrını bu isimleri zikre dek saklı tutabilir. Aynı şekilde düşmanlarına karşıda okursalar kendine bir yol bulamaz zararları alem bissavab EN-NASÎRNasîr; faîl kalıbında yardım eden veya yardım edilen anlamına gelir. Çünkü birbiriyle yardımlaşanlardan her biri hem yardım eden, hem de yardım edilen dostunu ve müttefikini teslim etmeyeceğine ve onu zillete terketmeyeceğine dair kendisinden güvence alınan, bu hususta söz veren demektir. Allah Teâlâ en-Nasîr;dir. O;nun yardım etmesi mahlûkun yardım etmesi gibi değildir. Bu ismi kuranda aşağıda ki ayetlerde açıkça gösterici ve yardım edici olarak Rabbin yeter. Furkan 31Allah, dost olarak yeter. Allah, yardımcı olarak da yeter. Nisa 45 O, ne güzel sahip, ne güzel yardımcıdır! Hac 7“ Nasir Ebced değeri 350/122500 Şe’dail- Terazi-ZühreSaatinde zikrine devam edenler daim izzet ve yardım bulurlar. Özellikler yukarda verilen ayetleri veya sadece bu ismi veya ayetleri okuyup peşinde sayısınca bu zikri darlık, sıkıntı, çözülmeyenler işler zamanında okuyup hakka rucu edeni hak teala yardımsız bırakmaz. Özellikle düşmanlarına hasedcilerine karşı Nisa 45 Kasas 35 ayetleriyle beraber okumak onlardan gelebilecek zararları def eder. Manevi ilimlerde ehli tarıkın bu isimle meşgul olması manevi tıkanıklık ve yolda kalma durumlarda çok faydalıdır Rabbimizin Tevfikine alem bissavab ZÛL-FAZLYüce Allah;ın kullarına karşı üstün fazilet sahibi olduğudur. Bu adın mana ve medlulü da ona yakışan bir hu¬sustur ki kullarına karşı olan bağışı ihtiyaçlarının üstünde olmaktadır. Zenginliği sonsuz olduğundan kulların fazla olarak verdiği nesneye ih¬tiyacı yoktur. Bu isim Kuranda şu ayetlerde Kitab ehlinden inkâr edenler ve ne de Allah’a ortak koşanlar, Rabbinizden size bir iyilik gelmesini isterler. Oysa Allah, rahmetini dilediğine tahsis eder. Allah, büyük lütuf sahibidir. Bakara 105O, rahmetini dilediğine has kılar. Allah, büyük lütuf sahibidir. Aliimran 74Ey iman edenler! Eğer Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız; O, size iyiyi kötüden ayırt edecek bir anlayış verir ve sizin kötülüklerinizi örter, sizi bağışlar. Allah, büyük lütuf sahibidir. Enfal 29Zül-Fazl Ebced değeri 1647 Teyail- Yengeç-KamerSaatinde zikrine devam edenler çok fazilet ve izzet sahibi olurlar. Bu ismi gerek sade gerekse Zül celali ve ikram ve Zit Tavl mümin 3 ayetinde geçer esmasıyla beraber her türlü darlık, sıkıntı anlarında zikrederlerse sıkıntıları zail olur. Özellikle maişet sıkıntılarında rızık ayetlerinin peşinden bu ismi sayısınca zikredip hakka sığınanlara Rabbimiz sebepler halk eder sıkıntısını giderir. Basiret ve Furkan sahibi olmak isteyenler bu ismi yukarda verdiğim Enfal 29 ayetiyle beraber devamlı zikrederse maksadına nail olur. Allahu alem bissavabMÜBTELÎEbul-Hakem Berrecan el-Endülüsî, bu adın Ibtilâ; dan müştak oluğunu ve bunun anlamının imtihan yani sınav, tecrübe gibi anlamlara geldiğini söylemektedir. Bu isim kuranda aşağıdaki ayetlerden çıkarılmıştır. Ayetlerden de açıkça görüleceği üzere rabbimizin kullarını imtihan etmesidir. Ayetin ifadesiyle gelen imtihanlara sabredip hakka tevekkül edenler müjdelenmiştir. Sabredemeyenler ise yerilmiştir. Bir zümre kurtulmuşken diğer zümre azaba duçar zaman Rabbi İbrahim’i birtakım emirlerle sınamış, İbrahim onların hepsini yerine getirmiş de Rabbi şöyle buyurmuştu “Ben seni insanlara önder yapacağım.” İbrahim de, “Soyumdan da önderler yap, ya Rabbi!” demişti. Bunun üzerine Rabbi, “Benim ahdim verdiğim söz zalimleri kapsamaz” demişti. Bakara 124Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele. Bakara 155Mübteli Ebced değeri 482 Tefbail- Koç-MerihBu isim mani ismiyle beraber olmasını istemediğiniz işler için saatinde okunursa o işler iptal olur. Bu isim imtihan sıkıntı zamanlarında Vekil, Nasir gibi isimlerle beraber okunursa faydalıdır. Tek başına okumamaya gayret edilsin. Hastalıklarda özellikle tıbbın aciz kaldığı rahatsızlıklarda bu isim mani ve Şafi gibi isimlerle okunursa faydalıdır. Allahu alem bissavabVefiyHak Teâlâ insanların inanç ve amellerine göre hak ettiklerini ödemektedir. Kullarından kendisine bir ödeme yapma¬larını istememektedir. Aksine kullarının hesabını Mürîd adıyla ödemektedir. Bu ödeme işinde “Ben ona ödedim veya onlara öderim.” bu ve benzer sözlerin cümlesi Mûcid adının işidir. Zira her şeyi ödeyen Hak Teâlâ’nın Vefiy adıdır. Bu isimde kurandan çıkarılmıştır.“İman edip salih ameller işleyenlere gelince, Allah onların mükâfatlarını tastamam verecektir. Allah, zalimleri sevmez Aliimran 57Vefiy Ebced değeri 96/9216 Fecail- İkizler-MerkürBu ismin zikrine devam edenler her gittikleri yerde izzet ikram ve saygı görürler. Maişet darlıklarında ve hakkının yenildiği zamanlarda bu isimle meşgul olanlar darlıktan kurtulur ve hakkı ödenir. Özellikle birinde alacağı olup da bir türlü alamayanlar bu ismin zikriyle meşgul olurlarsa maksadları hasıl olur. Bu ismi hacetlerde kullananlar her 10 okumada aşağıdaki duayı da okurlarsa istekleri biiznillah verilir. Yine önemli bir isteği olan bir gece rızaellillah 2 rekat namaz kıldıktan sonra bu ismi bin defa okuyup her 10 da bir kerede duayı okurlarsa hacetleri bi bidâatin müzcâtin, fe evfi lenâ Yâ Vefiy! – Ey herşeyin karşılığını tam olarak veren en VefalıBu ismin en büyük özelliği ise halvette çok faydalıdır. Haktan isteklerinin bir an önce verilmesine sebeptir. Bu husus ehline alem bissavabER-RÂTIK EL-FÂTIKBu isimlerde Kurandan çıkarılmıştır. Aşağıda görüleceği üzere ratk bitişik olma ve fatk ayırma manalarındadır. Her şeyi birleştiren ve ayıran hak tealadır. Kainatta zerreden küreye her cismi, varlığı, birleşikken ayıran, ayrı iken birleştiren edenler, göklerle yer bitişikken, bizim onları ayırdığımızı ve diri olan her şeyi sudan meydana getirdiğimizi görmediler mi? Hâlâ inanmayacaklar mı? Enbiya 30Ratık Ebced değeri 700/ Şesvail- Boğa-ZühreFatık Ebced değeri 580/ Senzail- Koç-MerihBu isimler Tarikat yolunda Tevhid makamlarında meşgul olunan isimlerdendir ki başlangıçtakilere verilmez. Fikir hareketleri ta¬hayyüller ve vehimler şek ve şüpheler ve bunlar arasındaki muhalefetler ve anlaşmalar, bağlanmalar ve ayrılmaların tümü rıtk ve fıtk; görülen sadık ve yalan rüyaların mertebeleri ve birbirine meczolmuş görüntüsü fıtk ve rıtk;dır. Bütün bunlar Allah Teâlâ;nın Râtk adının fiilleridir. Bu sebeple bu adı başlangıç ehli zikir etmez, onların maksad ve muradları ayrılık değil birleşmektir. Ancak arif kimseler bu adı anar. Bu isimlerden ayrı eşlerin birleşmeleri için veya küskünlerin barışmaları için faydalanılır. Aynı şekilde düşmanlarının tuzaklarının dağılması güçlerinin yitirilmesi ve birliklerinin ayrılması içinde sayı değeri ve saatinde faydalanılır. Birde gözleri tam görmeyenler ve şaşı olanlar için faydalıdır. Allahu alem bissavabEL-VÂKÎBu isim Allahu Tealanın koruması demektir. Muiz adı zilletten, tevazu ve teslimiyyet ise koruyucu olan Hak Teâlânın Vâkî adındandır. Keza hastalıklarda şifaya kavuşmak onun Kâfî adındandır. Bunlar olmasaydı, özellikle Mâni adı önleyici olmasaydı nasıl korunabilirdik? Keza Dâfı adı olmasaydı insanlar nasıl yardım görüp kurtulabilirdi? İşte Hak Teâlâ kendi özel adlarının manalarıyla hususan Vâkî adıyla mevcudatını yere inenler, semavî afetlerden Mü’min adının yardımıyla her şeyi vikaye etmektedir. Ateşin alevini söndürerek kulunu ve mevcu¬datını koruyan Gafir ile Cebbar bir şey atılmaz ki, Allah Teâlâ;nın Vâkî adı o şeyi korumuş olmasın. Bu hakikatten dolayı Sallallahü Aleyhi ve sellem efendimizin bir sözü vardır ki, bu sözü ile Vâkî adının hayır ve şerle tavırlarıyla zuhuruna işaret eder “Senin yaptıklarından sana sığınırım. buyurmuştu. Hak Teâlâ Vâkî adıyla ken¬dine sığınanları dünya hayatında bir azap vardır. Ahiret azabı ise daha ağırdır ve onları Allah’ın azabından koruyacak kimse de yoktur. Rad 34Vaki Ebced değeri 107/11449 Sazail- Yengeç-KamerBu ismin zikrine devam edenler her türlü varlığın şerlerinden mahfuz olurlar. Aşırı korku anlarında, korkulacak şeylerle karşılaşılınca, zararlı haşeratlar akrep, yılan vs. ins ve cin korkularında onlardan gelebilecek zararlardan korunmak için bu isimle hakka sığınanı hak teala korur yardım eder. Tüm korkuları zail olur. Korkulu rüya görenler içinde faydalıdır. Allahu alem bissavab

esma nın yanına yakışan isimler