🐵 Fetih Suresi 27 29 Meali
FetihSuresi. Dogrusu biz sana apaçik bir fetih ihsân ettik. 1 Böylece Allah senin geçmis ve gelecek günahini bagislar. Sana olan nimetini tamamlar ve seni dogru yola iletir. 2 Ve sana Allah, sanli bir zaferle yardim eder. 3 Imanlarina iman katsinlar diye müminlerin kalplerine güven indiren O´dur. Göklerin ve yerin ordulari Allah´indir.
FetihSuresi 29 Ayettir, Medine’de nazil olmuştur. Kuran-ı Kerim’in suresi Fetih Suresi Anlamı, Arapça-Türkçe ve Latin Harf okunuşu, Diyanet Meali, Kabe imamından Fetih Suresi Sesli dinle.
27 Andolsun, Allah, Peygamberinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse, siz güven içinde başlarınızı kazıtmış veya saçlarınızı kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram’a gireceksiniz. Allah, sizin bilmediğinizi bildi ve size bundan başka yakın bir fetih daha verdi. 28: O, Peygamberini hidayet ve hak din ile
Giriş Tarihi: 27.07.2022 11:51 Güncelleme Tarihi: 27.07.2022 11:51 Kıyamet Suresi Okunuşu - Kıyamet Suresi Arapça Yazılışı , Türkçe Anlamı, Meali, Tefsiri ve Fazileti
48 FETİH SÛRESİ 29 Ayet. Kuranı Kerim Meali ››. 048. Fetih Süresi Hakkında "Medine döneminde inmiştir. 29 âyettir. Sûre, adını 1, 18 ve 27. âyetlerde geçen “fetih” kelimesinden almıştır. Sûrede başlıca, hicretin altıncı yılında Hz. Peygamber ile Mekke’li müşrikler arasında gerçekleşen Hudeybiye
FETİH: 1 - Doğrusu biz sana apaçık bir fetih ihsân ettik. 2 - Böylece Allah senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlar. Sana olan nimetini tamamlar ve seni doğru yola iletir. 3 - Ve sana Allah, şanlı bir zaferle yardım eder. 4 - İmanlarına iman katsınlar diye müminlerin kalplerine güven indiren O'dur.
Fetih Suresi meali ve okunuşunu sizler için derledik. Medine döneminde inen Fetih Suresi adını ayetle BİST 2.574 -0.06 EURO 18.27 0.06 USD 17.35 0.11 ALTIN 1.024.55 0.28
OcPD4X. Fetih Suresi Meali - Hiç şüphen olmasın ki biz sana parlak bir fethin ve zaferin yolunu açtık. Böylece Allah geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlayacak ve sana bahşedeceği nimetlerini tamamlayacak ve seni dosdoğru yoluna iletecek. Ve böylece Allah sana çok şerefli ve muhteşem bir zaferle yardım edecektir. Zira imanları ve güvenleri artsın diye müminlerin kalplerine huzur ve sükûnet veren O’dur. Çünkü göklerin ve yerin bütün orduları/güçleri Allah’ındır. Allah her şeyi bilen ve her hükmü doğru olandır. Bütün bu ikramlar, Allah’ın mümin erkek ve mümin kadınları, tabanından ırmakların çağladığı cennetlere yerleştirmesi ve kötülüklerini örtmesi içindir. Allah katındaki en büyük kurtuluş işte budur. Öte yandan bu ikramlar, Allah’ın kendisi hakkında kötü düşünceler besleyen inanmadığı halde inanmış gibi görünen ikiyüzlü münafıkların erkeğini de kadınını da, müşriklerin erkeğini de kadınını da cezalandırması içindir. O münafık ve müşriklerin düşünüp tasarladığı ne kadar kötülük varsa hepsi onların başına geçsin. Zira Allah onlara gazap etmiş onları lanetleyerek rahmetinden dışlamış ve cehennemi onlar için hazırlamıştır. Orası ne berbat bir son duraktır! Çünkü göklerin ve yerin bütün orduları/güçleri Allah’ındır. Allah, sınırsız güç sahibi ve her hükmü doğru olandır. – Hiç şüphe yok ki biz seni bir şahit, müjdeci ve uyarıcı bir elçi olarak gönderdik. Böylece, Allah’a ve Allah’ın mesajlarını tebliğ eden elçisine inanıp güvenesiniz, onun davasını savunup destekleyesiniz ve ona saygıda kusur etmeyip her daim Allah’ın yüceliğini dillendiresiniz. Sana biat edenler aslında Allah’a biat etmişlerdir. Zira Allah’ın güç ve kudreti onların gücünün üstündedir. Artık kim bu ahdinden dönerse ancak kendi aleyhine dönmüş olur. Ama kim de verdiği ahde sadık kalırsa, Allah ona ileride muhteşem bir ödül verecektir Bu sefere katılmayan Arap bedevilerden bazıları sana gelerek şöyle diyeceklerdir – Malımız mülkümüz, çoluğumuz çocuğumuzla meşgul olurken seninle beraber sefere katılamadık, Allah’tan bizim için bağışlanma dile! Oysa onlar dilleriyle başka şey söylüyorlar kalplerinde ise başka şey var. De ki – Şayet Allah, size bir zarar vermeyi veya fayda vermeyi dilemiş olsa buna kim engel olabilir? Zaten Allah sizin tüm yapıp ettiklerinizi bilmektedir. Aslında siz, elçinin ve müminlerin bir daha asla ailelerine dönemeyeceklerini zannettiniz. Bu fikir gönüllerinize hoş geldi. Bu yüzden de kötü düşüncelere kapıldınız, böylece de cezalandırılmayı hak eden bir topluluk oldunuz. Kim Allah’a inanmaz ve Allah’ın mesajlarını bildiren elçisine inanıp güvenmezse, iyi bilsin ki biz o kâfirler için alevler püskürten bir ateş hazırladık. Göklerin ve yerin mutlak hükümranlığı Allah’a aittir. O, hak edeni bağışlar hak edeni de cezalandırır. Zaten Allah eşsiz bir bağışlayıcı ve sonsuz rahmet sahibidir. Sefere katılmayarak geride kalanlar, ganimet elde edeceğiniz başka bir sefere çıkacağınız zaman – İzin verin de biz de sizinle gelelim diyerek Allah’ın kendileri ile ilgili hükmünü değiştirmek istiyorlar, onlara de ki – Siz bize asla katılamazsınız zira Allah daha önce sizin hakkınızda böyle buyurdu, onlar da – Hayır, aslında siz bizden ganimeti kıskanıyorsunuz, diyeceklerdir. Bilakis onlar anlayışı kıt kimselerdir. Sefere katılmayan o Arap bedevilere de ki – Çok yakında güçlü bir topluluğa karşı savaşmaya çağrılacaksınız, ya onlarla sonuna kadar savaşacaksınız ya da onlar teslim olacaklar. Eğer bu çağrıya uyarsanız Allah size güzel bir mükâfat verecektir. Eğer daha önce yaptığınız gibi yine yüz çevirecek olursanız bilin ki Allah sizi acıklı bir azapla cezalandıracak. Buna karşı kör, topal ve hasta olanlara savaşa katılmamalarından dolayı herhangi bir sorumluluk yoktur. Ama her kim de Allah’a ve Allah’ın mesajlarını tebliğ eden Elçisine itaat ederse onu da tabanından ırmakların çağladığı cennetlere yerleştirecek, buna karşılık yüz çevirenleri ise acıklı bir azapla cezalandıracaktır. Andolsun ki o ağacın altında sana bağlılıklarını bildirerek biat eden müminlerden Allah razı olmuştur. Allah onların kalbindeki samimiyeti bildiği için onlara iç huzuru ve sükûnet vermiş ve ayrıca onları çok yakın bir zaferle ödüllendirmiştir. Ve elde edecekleri birçok ganimetlerle ödüllendirmiştir, zira Allah sonsuz kudret sahibi ve her hükmü doğru olandır. Allah, size ileride elde edeceğiniz pek çok ganimet vaat etmiş bunu da size acele olarak vermiştir. Düşmanlarınızın ellerini üzerinizden çekmiş, onların size zarar vermesini engellemiştir. Bütün bunlar Allah’ın müminlere vaadini gerçekleştirdiğinin bir işareti olsun ve sizin doğru yolda istikamet üzere kalmanızı sağlaması içindir. Allah size henüz erişemediğiniz ama O’nun tarafından bilinen ve sizin için takdir ettiği daha nice zaferler ve ganimetler vaat etmiştir. Zira Allah her şeye gücü yetendir. Eğer kâfirler sizinle savaşacak olsalardı kesinlikle arkalarını dönüp kaçarlardı üstelik kendilerine sahip çıkıp yardım edecek kimse de bulamazlardı. Çünkü bu Allah’ın daha önceki toplumlara da uygulamış olduğu bir sünnetidir/yasasıdır, zira Allah’ın sünnetinde/yasasında hiç bir değişiklik bulamazsın. Sizi onlara karşı zafere ulaştırdıktan sonra, Mekke vadisinde aranızda barışı sağlayan O’dur. Zaten Allah, yaptığınız her şeyi görmektedir. Evet sizin mescidi harama girmenizi engelleyen, kurbanlarınızın oraya ulaşmasına imkân vermeyenler işte o kâfirlerdir. Fakat orada henüz tanımadığınız mümin erkek ve kadınları bilmeden canlarına kıyarak bir vebal altına girecek olmasaydınız elbette onlarla savaşmanıza izin verilirdi. İşte Allah böylece iman ederek korunmayı hak edeni rahmetiyle muhafaza etmek için size savaş izni vermedi, Şayet kâfirlerle müminlerin ayırt edilme imkânı olsaydı hiç kuşku yok ki kâfirleri acıklı bir azapla cezalandırırdık. Antlaşma yazılırken o kâfirler kalplerine öfke cahiliye taassubu ve asabiyet yerleştirmişlerdi. Oysa o sırada Allah, elçisinin ve müminlerin kalplerine huzur ve sükûnet vererek, bu küstahlığı sükûnet ve serinkanlılıkla karşılamalarını sağlamış ve onların tevhide bağlılıklarını güçlendirmiştir. Çünkü onlar buna hem layık hem de ehildir. Zaten Allah olup biten her şeyi bilmekteydi. Andolsun ki Allah, elçisinin gördüğü rüyayı gerçekleştirmek suretiyle tasdik edecektir. İnşallah gün gelecek kesinlikle siz, güven içerisinde, başlarınızı tıraş etmiş veya saçlarınızı kısaltmış olarak, hiçbir korku duymadan Mescid-i Haram’a gireceksiniz. Çünkü Allah, sizin bilmediğinizi bilir. Ayrıca size çok yakın bir zamanda başka bir zafer daha bahşedecek. Zira gerçek tevhit dinini bütün yönleriyle ortaya çıkarmak için elçisini, doğru yol rehberi ve hak din ile gönderen O’dur. Buna şahit olarak Allah yeter. Muhammed, kesinlikle Allah’ın elçisidir. Onunla beraber olanlar, kâfirlere karşı tavizsiz çok çetin ve birbirlerine karşı ise çok şefkatli ve merhametlidirler. Sen onları Allah’ın lütuf ve rızasına ermek için sürekli rükû ve secdede görürsün, alametleri ise alınlarındaki secde izleridir. Yüzlerindeki samimiyet ve davranışlarıdır. Bu onların Tevrat’taki örneğidir. İncil’deki örnekleri ise şöyledir Onlar filiz vermiş bir tohum gibidir Allah o filizi güçlendirir ve kalınlaştırır ki kökü üzerinde dimdik dursun da ziraatçıyı sevindirsin. Müminlerin böyle güçlenmeleri küffarın öfkeye boğulmasına sebep olur. Allah onlara yani iman edip iyi ve güzel işler yapanlara hem katından sonsuz bir bağışlama hem de muhteşem bir ödül vaat etmiştir.
Fetih Suresi Türkçe Anlamı Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla 1 - Doğrusu biz sana apaçık bir fetih ihsân ettik. 2 - Böylece Allah senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlar. Sana olan nimetini tamamlar ve seni doğru yola iletir. 3 - Ve sana Allah, şanlı bir zaferle yardım eder. 4 - İmanlarına iman katsınlar diye müminlerin kalplerine güven indiren O'dur. Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah bilendir, herşeyi hikmetle yapandır. 5 - Mümin erkeklerle mümin kadınları, içinde ebedi kalacakları, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyması, onların günahlarını örtmesi içindir. İşte bu, Allah katında büyük bir kurtuluştur. 6 - Ve o Allah hakkında kötü zanda bulunan münâfık erkeklere ve münâfık kadınlara, Allah'a ortak koşan erkeklere ve ortak koşan kadınlara azap etmesi içindir. Kötülük onların başlarına gelmiştir. Allah onlara gazap etmiş, lânetlemiş ve cehennemi kendilerine hazırlamıştır. Orası ne kötü bir yerdir! 7- Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. 8 - Şüphesiz biz seni, şâhit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. 9 - Ki, Allah'a ve Resulüne iman edesiniz, ve bunu takviye edip, O'na saygı gösteresiniz ve sabah akşam O'nu tesbih edesiniz. 10 - Herhalde sana bey'at edenler ancak Allah'a bey'at etmektedirler. Allah'ın eli onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdi bozarsa ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah'a verdiği ahde vefa gösterirse Allah ona büyük bir mükâfat verecektir. 11 - Yakında a'râbilerden geri kalmış olanlar sana diyecekler ki, "Mallarımız ve ailelerimiz bizi alıkoydu. Allah'tan bizim bağışlanmamızı dile." Onlar kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler. De ki Allah size bir zarar gelmesini dilerse veya bir fayda elde etmenizi isterse O'na karşı kimin bir şeye gücü yetebilir? Hayır! Allah yaptıklarınızdan haberdardır. 12- Aslında siz Peygamber ve müminlerin, ailelerine geri dönmeyeceklerini sanmıştınız. Bu sizin gönüllerinize güzel göründü de kötü zanda bulundunuz ve helâki hak etmiş bir topluluk oldunuz. 13 - Kim Allah'a ve Rasulüne iman etmezse şüphesiz biz, kâfirler için çılgın bir ateş hazırlamışızdır. 14 - Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. O, dilediğini bağışlar dilediğini azaplandırır. Allah çok bağışlayan çok merhamet edendir... 15 - Siz ganimetleri almak için gittiğinizde geri kalanlar "Bırakın biz de arkanıza düşelim." diyeceklerdir. Onlar, Allah'ın sözünü değiştirmek isterler. De ki Siz bizimle gelemeyeceksiniz. Allah daha önce böyle buyurmuştur. Onlar size "Bizi kıskanıyorsunuz." diyeceklerdir. Bilakis onlar, pek az anlayan kimselerdir. 16 - A'rabilerin geri bırakılmış olanlarına de ki Siz yakında çok kuvvetli bir kavme karşı savaşmaya çağırılacaksınız. Onlarla savaşırsınız veya müslüman olurlar. Eğer itaat ederseniz, Allah size güzel bir mükâfat verir. Ama önceden döndüğünüz gibi yine dönecek olursanız sizi acıklı bir azaba uğratır. 17 - Köre vebal yoktur, topala da vebal yoktur, hastaya da vebal yoktur. Bununla beraber kim Allah'a ve peygamberine itâat ederse, Allah onu, altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Kim de geri kalırsa, onu acı bir azaba uğratır. 18 - Andolsun o ağacın altında Hudeybiye'de sana bey'at ederlerken Allah, müminlerden razı olmuştur. Kalplerinde olanı bilmiş onlara güven indirmiş ve onları pek yakın bir fetih ile mükâfatlandırmıştır. 19 - Allah onları elde edecekleri birçok ganimetlerle de mükâfatlandırdı. Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. 20 - Allah size, elde edeceğiniz birçok ganimetler vaad etmiştir. Bunu size hemen vermiş ve insanların ellerini sizden çekmiştir ki bu, müminlere bir işaret olsun ve Allah sizi doğru yola iletsin. 21 - Bundan başka sizin güç yetiremediğiniz, ama Allah'ın sizin için kuşattığı ganimetler de vardır. Allah herşeye kâdirdir. 22 - Eğer kâfirler sizinle savaşsalardı arkalarına dönüp kaçarlardı. Sonra bir dost ve yardımcı da bulamazlardı. 23 - Allah'ın öteden beri gelen kanunu budur. Allah'ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın. 24 - O sizi onlara karşı muzaffer kıldıktan sonra Mekke'nin göbeğinde onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan çekendir. Allah, yaptıklarınızı görendir. 25 - Onlar inkâr eden ve sizin Mescid-i Haram'ı ziyaretinizi ve bekletilen kurbanların yerlerine ulaşmasını men edenlerdir. Eğer kendilerini henüz tanımadığınız mümin erkeklerle, mümin kadınları bilmeyerek ezmek suretiyle bir vebalin altında kalmanız ihtimali olmasaydı, Allah savaşı önlemezdi. Dilediklerine rahmet etmek için Allah böyle yapmıştır. Eğer onlar birbirinden ayrılmış olsalardı elbette onlardan inkâr edenleri elemli bir azaba çarptırırdık. 26 - O zaman inkâr edenler, kalplerine taassubu, câhiliyet taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah da elçisine ve müminlere sükûnet ve güvenini indirdi. Onları takva sözü üzerinde durdurdu. Zaten onlar buna pek layık ve ehil kimselerdi. Allah herşeyi bilendir. 27 - Andolsun ki Allah, elçisinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse siz güven içinde başlarınızı tıraş etmiş ve saçlarınızı kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram'a gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinzi bilir. İşte bundan önce size yakın bir fetih verdi. 28 - Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderen O'dur. Şahit olarak Allah yeter. 29 - Muhammed Allah'ın elçisidir. Onun yanında bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükûa varırken secde ederken görürsün. Allah'tan lütuf ve rıza isterler. Yüzlerinde secdelerin izinden nişanları vardır. Bu, onların Tevrat'taki vasıflarıdır. İncil'deki vasıfları da şöyledir Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ziraatçıların da hoşuna gider. Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kâfirleri öfkelendirir. Allah inanıp iyi işler yapanlara mağfiret ve büyük bir mükâfat vaad etmiştir.
Fetih Suresi 29. ayeti ne anlatıyor? Fetih Suresi 29. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...Fetih Suresi 29. Ayetinin Arapçasıمُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِۜ وَالَّذ۪ينَ مَعَهُٓ اَشِدَّٓاءُ عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَٓاءُ بَيْنَهُمْ تَرٰيهُمْ رُكَّعًا سُجَّدًا يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِنَ اللّٰهِ وَرِضْوَانًاۘ س۪يمَاهُمْ ف۪ي وُجُوهِهِمْ مِنْ اَثَرِ السُّجُودِۜ ذٰلِكَ مَثَلُهُمْ فِي التَّوْرٰيةِۚۛ وَمَثَلُهُمْ فِي الْاِنْج۪يلِ۠ۛ كَزَرْعٍ اَخْرَجَ شَطْـَٔهُ۫ فَاٰزَرَهُ فَاسْتَغْلَظَ فَاسْتَوٰى عَلٰى سُوقِه۪ يُعْجِبُ الزُّرَّاعَ لِيَغ۪يظَ بِهِمُ الْكُفَّارَۜ وَعَدَ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْهُمْ مَغْفِرَةً وَاَجْرًا عَظ۪يمًا Fetih Suresi 29. Ayetinin Meali AnlamıMuhammed Allah’ın Rasûlüdür. Beraberinde bulunan mü’minler kâfirlere karşı çok sert ve tavizsiz, kendi aralarında gâyet merhametlidirler. Onları görürsün; cemaatle rükû ve secde ederek Allah’ın lutuf ve hoşnutluğunu ararlar. Secde izinden meydana gelen nişanları yüzlerindedir. Onların Tevrat’taki vasıfları budur. İncil’deki vasıfları da şöyledir Onlar filizini yarıp çıkarmış, derken onu kuvvetlendirmiş, derken kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ziraatçilerin pek hoşuna gider. İşte Allah, her devirde böylesine güçlü ve dirençli mü’minler yetiştirerek, onlar sâyesinde, mazlumlara kan kusturan kâfirleri öfkelendirip çileden çıkarır. Allah, bunlar arasından iman edip sâlih ameller yapanlara bağışlanma ve büyük bir mükâfat va Suresi 29. Ayetinin TefsiriBurada, Allah Resûlü beraberinde bulunan ve Kur’an’ın beyânıyla örnek mü’min bir cemaat olan ashâb-ı kirâmın önde gelen vasıfları tablolar halinde beyân edilir. Biirncisi; kâfirlere karşı sert ve tavizsizdirler. اَلشَّد۪يدُ şedîd; güçlü, kuvvetli, cesur kimse anlamına gelir. اَلأشِدَّاءُ eşiddâ onun çoğuludur. Bununla birlikte kendi değerlerine bağlı olup onlardan asla taviz vermeyen kimse mânasına da kullanılır. Sahâbenin kâfirlere karşı sert olması, imanlarının sağlamlığı, prensiplerinin kesinliği, dürüst ve düzenli hayatları sebebiyle kâfirlerin onlara kolay kolay baş eğdirememeleri, korku vererek sindirememeleri, onları herhangi bir menfaat karşılığında satın alamamaları, kolay bir lokma halinde dişleri arasında öğütememeleridir. Onların sertliği, rahmeti, sevgisi ve öfkesi şahsi, maddi maksatlardan dolayı değil, Allah ve Rasûlü’nün rızâsı içindir. Onların şiddeti ve öfkesi, küfre ve isyanadır. Muhabbetleri de iman ve imanın gereklerini yerine getirmeye yöneliktir. İkincisi; ashâb-ı kirâmın, mü’minler olarak kendi aralarındaki ilişkiler dostâne ve merhamet üzere kurulmuştur. Kâfirlere karşı sergiledikleri şiddet ve celadetten, öfke ve kızgınlıktan, haşinlik ve kabalıktan hiçbir eser kalmamıştır. Bu gibi vasıfların, yerlerini bütünüyle engin bir merhamete, şefkate, yumuşaklığa, sevgiye, nezakete, anlayış ve hoş görüye terk ettiği görülür. Sahâbenin ve onların şahsında bütün mü’minlerin, birbirlerine merhametli oluşları hakkında bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur “Onlar, mü’minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı güçlü ve onurludurlar.” Mâide 5/54 Mevlânâ Şemseddin şöyle der “Hakiki dost, Allah Teâlâ gibi mahrem olmalıdır. Dostun çirkinliklerine ve hoşa gitmeyen şeylerine tahammül etmeli ve hatasından hiç incinmemelidir. Dosttan yüz çevirmemelidir, dosta itirâz etmemelidir. Nitekim rahmeti bol olan Allah Teâlâ, kullarının ayıplarından, günahlarından, noksanlarından dolayı onlardan yüz çevirmez; tam bir inâyet ve şahane bir şefkatle onların rızkını verir. İşte garazsız ivazsız dostluk budur.” Ahmet Eflâkî, Âriflerin Menkıbeleri, II, 90 Üçüncüsü; onları hep rükû ve secde halinde görürsün. Cemaat olarak sürekli rükû’ ve secde halindeler. Ne zaman bakarsak bakalım onları hep bu halde görürüz. Zira rükû ve secde hâli, kulluk durumu olarak mü’minlerin ruhunda yer eden en köklü bir haldir. Yani onlar bütün vakitlerini hep kulluk şuuru içinde geçiriyorlar. Her nefeste ruhları, Allah huzurunda rukû ve secde halinde bulunuyor. Dış görünüm itibariyle insanlık gereği sürekli rükû ve secde halinde bulunma noktasında bazı kesintiler olsa da, özleri ve ruhları itibariyle asla kesinti olmamaktadır. Dördüncüsü; onlar, daimi olarak Allah’ın lutuf ve rızâsını ararlar. Bu tablo onların ruhlarının derinliliğini, iç dünyalarının enginlik ve zenginliğini gözler önüne sermektedir. Sürekli Allah’ın lütfunu ve rızâsını talep etmektedirler. Kalpleri ve zihinlerini hep bu düşünce meşgul etmekte ve yaptıkları her işte bu gayeyi gözetmektedirler. Bütün hayatlarını Allah için ve O’nun rızâsını kazanmak için yaşama gayreti içindeler. Bunun ötesinde düşündükleri ve meşgul oldukları başka hedefleri bulunmamaktadır. Zaten bir müminin hayatı boyunca ulaşmak istediği en büyük hedef Allah’ın rızâsını yakalamak olmalıdır. Zira Kur’an’ın bir mümine gösterdiği en büyük hedef, Allah’ın rızâsını kazanmaktır. bk. Tevbe 9/72 Beşincisi; onların alameti, yüzlerindeki secde izidir. Her birinin yüzleri pırıl pırıldır, aydınlıktır. Güneş gibi parıldamakta, ışık ve nur saçmaktadır. Bu sîmaları bu denli parlatan, Allah için yaptıkları secdeler, kıldıkları namazlar, ettikleri samimi kulluklardır. İbadet hali onların her taraflarını bürümüş, onlara derin bir huşû’ ve huzû’, tevazu, safiyet, berraklık, huzur ve sükûn hali kazandırmıştır. Burada “secde izi”nden kasdedilen, secde etmeden dolayı yüzde beliren çizgiler değil, ibâdetin insan ruhunda bıraktığı derin tesirdir. İbadetin canlı, tatlı ve sevimli hazzı onların simalarından okunur. Onların yüzünde Allah’a huşu ile ibâdet etmenin eseri olarak faziletle dolu bir tevazu, bir nûraniyet vardır. Gurur, kibir yoktur.[1] Burada özellikle secde lafzı seçilmiştir. Çünkü secde, insanın Allah’a yaptığı ibâdetin, huşu ve huzu halinin en mükemmel şeklini ifade eder. Altıncısı; onlar mükemmel yetiştirilmiş ekin gibidirler. Bu ekin toprağı yarıyor, filizini çıkarıyor ve çatallanıyor. Derken filizini kuvvetlendiriyor, başak çıkarmağa başlıyor. Derken gövdesi üzere dikiliyor, yükseliyor ve bir düzeye ulaşıyor. Gövdesi sağlam, yan yatmamış, eğilmemiş, dik ve düzgün, kuvvet dolu bir ekin. Bu manzara, ziraatin ne olduğunu bilen, verimli ve verimsiz mahsulü tanıyan ve bitkinin durumundan anlayan kimselerin pek hoşuna gidiyor, onları heyecanlandırıyor ve sevindiriyor. İşte Resûlullah ve ashâbı böyle hoş, mükemmel, muntazam güzel bir ekin gibi yetiştirilmiş bir ordudur. Burada Resûlullah feyzi, ahlâkı, talim ve terbiyesi ile ümmetine hem ruhen hem de cismen verilen hayatî nizam ve neş’enin bir ifadesi vardır. Zemahşerî şöyle der “Bu Allah Teâlâ’nın İslâm milletinin başlayışı ve gelişip büyüme şekli ile ilgili verdiği bir misaldir. Çünkü Allah Resûlü yalnız olarak işe başladı. Sonra Allah Teâlâ onu, ekinin ilk çimi kendinden doğarak etrafını saran filizlerle katlanıp kuvvetlendiği gibi, beraberindeki mü’minlerle güçlendirdi. Buna göre ekin Peygamberimiz, ondan çıkan filizler de ashâb-ı kirâmdır. Dolayısıyla bu, Peygamberimizle beraber ashâbının temsilidir.” Zemahşerî, el-Keşşâf, VI, 10 Allah Teâlâ hem bu güzel vasıfları taşıyan sahâbe-i kirâmı, hem de kıyâmete kadar onların bu vasıflarıyla vasıflanan, bu güzel ahlâklarıyla ahlâklanan, iman ve sâlih amellerle onların izinden yürüyen kimselerin günahlarını bağışlayacak ve onlara pek büyük bir mükâfat olan cenneti ihsan edecektir. Allah Teâlâ, Peygamberine başı da sonu da bağışlanma ve nimet müjdeleyen Fetih sûresiyle böyle açık, parlak ve bundan itibaren meydana gelecek nice fetihlerin anahtarı mevkiinde bir fetih bahşetmiştir. Fetih sûresinin sonu ise özellikle tâlim ve terbiyenin, düzen ve intizamın önemine işaret etmektedir. Dolayısıyla bu terbiye ve intizamın üzerine insanın kalp ve ruh âleminin terbiye edilip orada gerekli düzenlemelerin tamamlanması istikâmetinde Hucurât sûresi başlayacaktır[1] Yapılan iyi ve kötü amellerin izlerinin insanın yüzünde belirmesinin ve yüzlerin zulmet veya nûrâniyetinin ona göre teşekkül etmesinin güzel bir örneğini Osman Nûri Topbaş hocaefendi şöyle anlatır “Merhum Sâmi Efendi Hazretleri ve refâkatinde bulunan merhum pederim Mûsâ Efendi ile Bursa’dan İstanbul’a dönüyorduk. Yalova’da araba vapuruna binmek için vâsıtamızla sıraya geçecektik. Araçların kargaşaya mahal vermeden düzenli olarak sıraya girmesiyle alâkadar olan kâhyâ, bizim arabamıza da yer gösterirken gözü arka tarafta oturan Sâmi Efendi ve Mûsâ Efendi’ye ilişti. Hergün yüzlerce sîmâ ile karşılaşan kâhyâ, şaşkınlık içinde bir an durakladı. Sonra yaklaştı. Arabanın camından içeriye daha dikkatlice baktı; derin bir iç çekti ve şöyle dedi –Allah Allah! Ne garip dünya! Yüzler var melek gibi... Yüzler var Nemrut gibi...»” Fetih Suresi tefsiri için tıklayınız...Kaynak Ömer Çelik TefsiriFetih Suresi 29. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız... İslam ve İhsan
لَقَدْ صَدَقَ اللَّهُ رَسُولَهُ الرُّؤْيَا بِالْحَقِّ ۖ لَتَدْخُلُنَّ الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ إِنْ شَاءَ اللَّهُ آمِنِينَ مُحَلِّقِينَ رُءُوسَكُمْ وَمُقَصِّرِينَ لَا تَخَافُونَ ۖ فَعَلِمَ مَا لَمْ تَعْلَمُوا فَجَعَلَ مِنْ دُونِ ذَٰلِكَ فَتْحًا قَرِيبًا Le kad sadekallahü rasulehür ru’ya bil hakk le tedhulünnel mescidel harame in şaellahü aminıne muhallikıyne ruuseküm ve mükassıriyne la tehafun fe alime ma lem ta’lemu fe ceale min duni zalike fethan karıba Kelime Okunuşu Anlamı Kökü رَسُولَهُ rasūlehu Elçisinin الرُّؤْيَا r-ru`yā rüyasını بِالْحَقِّ bil-Haḳḳi hak ile لَتَدْخُلُنَّ letedḣulunne gireceksiniz الْمَسْجِدَ l-mescide Mescid-i الْحَرَامَ l-Harāme Haram’a امِنِينَ āminīne güven içinde مُحَلِّقِينَ muHalliḳīne traş ederek رُءُوسَكُمْ ru`ūsekum başlarınızı وَمُقَصِّرِينَ ve muḳaSSirīne veya kısaltarak تَخَافُونَ teḣāfūne korkmadan فَعَلِمَ feǎlime böylece bildi تَعْلَمُوا teǎ’lemū sizin bilmediğiniz فَجَعَلَ fe ceǎle ve verdi Abdulbaki Gölpınarlı Abdulbaki Gölpınarlı Ve andolsun ki Allah, Peygamberine gerçek bir rüya göstermiştir; Allah dilerse emîn olarak ve başlarınızı tıraş ettirerek, saçlarınızı kestirip kısaltarak elbette sizi Mescid-i Harâm’a sokacak; gerçekten de o, sizin bilmediğinizi bilmektedir, derken bundan başka da yakın bir fetih ve zafer gerçektir. Abdullah Parlıyan Abdullah Parlıyan Böylece Allah, elçisinin sadık rüyasını gerçekleştirmiştir. Allah dilerse, Mescidi Haram’a güven içinde başlarınız traşlı, yahut saçlarınız kısa kesilmiş olarak ve hiçbir korkuya kapılmadan mutlaka girersiniz. Çünkü O, sizin bilmediğinizi her zaman bilmektedir ve sizin için bunun yanısıra, yakında gerçekleşecek bir zafer takdir etmiştir. Adem Uğur Adem Uğur Andolsun ki Allah, elçisinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse siz güven içinde başlarınızı tıraş etmiş ve kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram’a gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bilir. İşte bundan önce size yakın bir fetih verdi. Ahmed Hulusi Ahmed Hulusi Andolsun ki Allâh, Rasûlüne rüyasını Hak olarak doğruladı... İnşâAllâh, kiminiz kafalarınızı tıraş etmiş ve kiminiz saçlarınızı kısaltmış olarak, güven içinde, ve o gün asla korkmaksızın Mescid-i Haram’a kesinlikle gireceksiniz! Allâh bilmediğinizi bilerek size bundan önce feth-i kariyb yakınlık {kurb} fethi müyesser kıldı. Ahmet Varol Ahmet Varol Andolsun ki, Allah Peygamberinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse Mescidi Haram’a güven içinde, saçlarınızı traş etmiş ve kiminiz de kısaltmış olarak korkmaksızın gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bildi ve bundan önce yakın bir fetih nasip etti. Ali Bulaç Ali Bulaç Andolsun Allah, elçisinin gördüğü rüyanın hak olduğunu doğruladı. Eğer Allah dilerse, mutlaka siz Mescid-i Haram’a güven içinde, saçlarınızı tıraş etmiş, kiminiz de kısaltmış olarak ve korkusuzca gireceksiniz. Fakat Allah, sizin bilmediğinizi bildi, böylece bundan önce size yakın bir fetih nasib kıldı. Ali Fikri Yavuz Ali Fikri Yavuz And olsun ki Allah, gerçekten Peygamberine o rüyayı hak olarak doğru gösterdi. And olsun ki, İnşaallah emniyet içinde bulunan kimseler olarak başlarınızı traş etmiş ve kısaltmış olduğunuz halde korkmazsınız mutlaka Mescid-i Haram’a gireceksiniz. Fakat Allah sizin bilmediğiniz şeyleri bildi de Mekke fethinden önce, yakın bir fetih Hayber fethini yaptı. Hz. Peygamber Hudeybiye seferine çıkmazdan önce bir rüya görmüş ve emniyet içerisinde umre haccını ifa edeceklerini ashab-ı kirama bildirmişlerdi. Fakat Mekke’nin fethi ertesi yıla kalınca, imanı zayıf bazı kimseler "münafıklar" dedi koduya başladılar. Bunun üzerine bu ayet-i kerime nazil olmuştur. Bayraktar Bayraklı Bayraktar Bayraklı Andolsun ki Allah, Peygamberine rüyayı doğru çıkardı. Allah dilerse, Mescid-i Harâm`a güven içerisinde, başlarınızı tıraş ederek ve saçlarınızı kısaltmış olarak korkusuzca gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bilir. Bu rüyadan sonra size yakın bir fetih nasip edecektir. Bekir Sadak Bekir Sadak And olsun ki Allah, peygamberinin ruyasinin gercek oldugunu tasdik eder. Ey inananlar! Siz, Allah dilerse, guven icinde, baslarinizi tiras etmis veya saclarinizi kisaltmis olarak, korkmadan Mescidi Haram’a gireceksiniz. Allah, sizin bilmediginizi bilir. Size, bundan baska, yakin zamanda bir zafer verecektir. Celal Yıldırım Celal Yıldırım And olsun ki, Allah, Peygamberine o rüyayı hakk ile doğru gösterdi Şanıma yemin olsun ki, elbette —Allah dilerse— güven içinde başlarınızı tıraş etmiş veya kırkmış bir halde korkmadan Mescid-i Harâm’a gireceksiniz. O, sizin bilmediğinizi bilir ve ondan önce veya sonra yakın bir fetih verdi veya verecek. Cemal Külünkoğlu Cemal Külünkoğlu Andolsun ki Allah, Resulü`nün gördüğü rüyanın hak olduğunu doğruladı. Allah dilerse, emniyet ve güven içinde, korkmadan, kiminiz başlarınızı tıraş etmiş ve kiminiz kısaltmış olarak Mescidi Haram`a Kâbe`ye mutlaka gireceksiniz. Fakat O, sizin bilmediğinizi bildi ve böylece Mekke`nin fethinden önce daha yakın bir fetih Hayber`in fethini nasip etti. Diyanet İşleri Diyanet İşleri Andolsun, Allah, Peygamberinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse, siz güven içinde başlarınızı kazıtmış veya saçlarınızı kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram’a gireceksiniz. Allah, sizin bilmediğinizi bildi ve size bundan başka yakın bir fetih daha verdi. Diyanet Vakfı Diyanet Vakfı Andolsun ki Allah, elçisinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse siz güven içinde başlarınızı tıraş etmiş ve kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram’a gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bilir. İşte bundan önce size yakın bir fetih verdi. Edip Yüksel Edip Yüksel ALLAH elçisinin rüyasını gerçekleştirdi "ALLAH dilerse, güvenlik içinde, başlarınızı saçlarınızı traş etmiş ve kısaltmış olarak Sınırlanmış Mescide gireceksiniz. Bir korku duymayacaksınız. Sizin bilmediklerinizi bildiğinden, size bundan önce acil bir zafer hazırlamıştır." Elmalılı Hamdi Yazır Elmalılı Hamdi Yazır Andolsun ki Allah, elçisinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse siz güven içinde başlarınızı tıraş etmiş ve saçlarınızı kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram’a gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinzi bilir. İşte bundan önce size yakın bir fetih verdi. Fizil-al il Kuran Fizil-al il Kuran Andolsun ki Allah, Peygamberinin rüyasının gerçek olduğunu tasdik eder. Ey inananlar! Siz, Allah dilerse, güven içinde başlarınızı tıraş etmiş veya saçlarınız kısaltılmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram’a gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bilir. Size bundan başka, yakın zamanda bir zafer verecektir. Gültekin Onan Gültekin Onan Andolsun Tanrı, elçisinin gördüğü rüyanın hak olduğunu doğruladı. Eğer Tanrı dilerse, mutlaka siz Mescid-i Haram’a güven aminiyne içinde, saçlarınızı tıraş etmiş, kiminiz de kısaltmış olarak ve korkusuzca gireceksiniz. Fakat Tanrı, sizin bilmediğinizi bildi, böylece bundan önce size yakın bir fetih nasib kıldı. Harun Yıldırım Harun Yıldırım Andolsun Allah, rasulünün gördüğü rüyanın hak olduğunu doğruladı. Eğer Allah dilerse, mutlaka siz Mescidi Haram’a güven içinde, saçlarınızı tıraş etmiş, kısaltmış olarak korkusuzca gireceksiniz. Fakat Allah sizin bilmediğinizi bildi, böylece bundan önce size yakın bir fetih kıldı. Hasan Basri Çantay Hasan Basri Çantay Andolsun ki Allah, resulünün gördüğü rü’yânın hak olduğunu tasdıyk etmişdir. İnşâallah hepiniz —emniyyet içinde, kiminiz başlarınızı tıraş etdirerek, kiminiz saçlarınızı kısaltarak— korkusuzca mutlakaa Mescid-i haraama gireceksiniz. Fakat Allah sizin bilmediğinizi bildi de ondan önce yakın bir feth yapdı. Hayrat Neşriyat Hayrat Neşriyat Şânına yemîn olsun ki Allah, Peygamberine gösterdiği o rüyâyı hak olarak tasdîk etmiştir. Allah dilerse başlarınızın saçlarını tamâmen tıraş etmiş ve kısaltmış, emniyet içinde kimseler olarak, korkmadan mutlaka Mescid-i Harâm`a gireceksiniz! İşte Allah sizin bilmediğiniz şeyleri bildi de ondan Mekke`nin fethinden önce size, yakın bir fetihHudeybiye anlaşmasını ve Hayber`in fethini verdi. İbn-i Kesir İbn-i Kesir Andolsun ki; Allah, Rasulünün gördüğü rü’yanın hak olduğunu tasdik etmiştir. Allah, dilerse; siz güven içinde başlarınızı tıraş etmiş veya saçlarınızı kısaltmış olarak korkmadan Mescid-i Haram’a gireceksiniz. Allah, sizin bilmediğinizi bilir. Bundan başka size yakın bir zamanda bir feth de verecektir. İlyas Yorulmaz İlyas Yorulmaz Allah, elçisinin rüyasını doğrulamış ve Allah’ın dilemesiyle Mescidi Haram’a güven içinde başlarınızı tıraş etmiş ve namazlarınızı kısaltarak korku duymadan girmenizi sağlamıştır. Allah sizin bilmediklerinizi bilir. Sonra sizin için pek çok, yakın zaferler hazırlamıştır. İskender Ali Mihr İskender Ali Mihr Andolsun ki, Allah Resûl’ünün rüyasının, hak olduğunu tasdik etti. Ve Allah dilerse, siz mutlaka Mescid-i Haram’a emin olarak, başlarınız tıraş edilmiş ve saçlarınız kısaltılmış olarak korkusuzca gireceksiniz. Fakat Allah, sizin bilmediğiniz şeyleri bildiği için, bundan başka daha önce size yakın bir fetih nasip etti. Kadri Çelik Kadri Çelik Şüphesiz Allah, peygamberine o rüyayı doğru ve hak olarak gösterdi. İnşallah Kâbe’ye başlarınızı da tıraş etmiş ve kısaltmış olarak emniyet ve güven içinde korkmadan mutlaka gireceksiniz. Allah sizin bilmediğiniz şeyleri bildiği için Mekke’nin fethinden önce daha yakın bir fetih Hudeybiye barışını nasip etti. Muhammed Esed Muhammed Esed Allah, Elçisi’nin sadık rüyasını gerçekleştirmiştir. Allah dilerse, Mescid-i Haram’a güven içinde, başlarınız traşlı yahut saçlarınız kısa kesilmiş olarak ve hiçbir korkuya kapılmadan mutlaka girersiniz çünkü O, sizin bilmediğinizi her zaman bilmektedir ve sizin için, bunun yanısıra, yakında gerçekleşecek bir zafer takdir etmiştir. Mustafa İslamoğlu Mustafa İslamoğlu Doğrusu Allah, gördüğü rüyayı gerçekleştirmek suretiyle Elçisini tasdik etmiştir Elbet Allah dilerse Mescid-i Haram`a güven içerisinde, başlarınız tıraşlı veya kısa kesilmiş olarak ve asla korkuya kapılmadan gireceksiniz çünkü O sizin bilmediğinizi bilmektedir ve bundan ayrı olarak yakında gerçekleşecek bir fetih takdir etmiştir. Ömer Nasuhi Bilmen Ömer Nasuhi Bilmen Şanıma kasem olsun ki, Allah Teâlâ Peygamberine rüyâsını bihakkın sâdık kılmıştır. Muhakkak ki, Kâbe-i Muazzama’ya inşaallah emînler, başlarınızı traş etmiş ve saçlarınızı kısaltmış olduğunuz halde korkunuz olmaksızın gireceksinizdir. Fakat sizin bilmediklerinizi bildi ve ondan önce bir yakın feth nâsib kıldı. Ömer Öngüt Ömer Öngüt Andolsun ki Allah, Resul’üne rüyâsını bihakkın sâdık kılmıştır. İnşaallah siz emniyetler içinde, başlarınızı tıraş etmiş ve kısaltmış olarak, korkusuzca Mescidi haram’a gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bildi de, bundan önce size yakın bir fetih verdi. Sadık Türkmen Sadık Türkmen Andolsun ki Allah, Resulü’nün gördüğü rüyanın hak olduğunu doğruladı. Allah dilerse, emniyet ve güven içinde, korkmadan, kiminiz başlarınızı tıraş etmiş ve kiminiz kısaltmış olarak Mescidi Haram’a Kâbe’ye mutlaka gireceksiniz. Fakat O, sizin bilmediğinizi bildi ve böylece Mekke’nin fethinden önce daha yakın bir fetih Hayber’in fethini nasip etti. Seyyid Kutub Seyyid Kutub Andolsun ki Allah, Peygamberinin rüyasının gerçek olduğunu tasdik eder. Ey inananlar! Siz, Allah dilerse, güven içinde başlarınızı tıraş etmiş veya saçlarınız kısaltılmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram’a gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bilir. Size bundan başka, yakın zamanda bir zafer verecektir. Suat Yıldırım Suat Yıldırım Allah, Resulünün rüyasını elbette doğru çıkaracaktır. İnşaallah siz kiminiz başını tıraş ettirmiş, kiminiz saçlarını kısaltmış olarak, Mescid-i Haram’a korkmaksızın tam bir güvenlik içinde gireceksiniz. Ama Allah sizin bilemediğiniz şeyleri bildiğinden ondan önce, yakın bir zafer nasib etti. Süleyman Ateş Süleyman Ateş Andolsun, Allâh, Elçisinin rüyâsını doğru çıkardı. Allâh dilerse, başlarınızı kökten traş ederek veya saçlarınızı kısaltarak, korkmadan, güven içinde Mescid-i Harâm’a gireceksiniz. Allâh sizin bilmediğinizi bildi, bundan önce size yakın bir fetih verdi. Şaban Piriş Şaban Piriş Evet, Allah, elçisinin rüyasını hakkıyla doğruladı. Allah’ın dilemesiyle, güven içinde, başlarınızı tıraş etmiş ve saçlarınızı kısaltmış olarak, korkusuzca Mescid-i Haram’a gireceksiniz. Allah, sizin bilmediğinizi bilir. Oraya girmeden önce de yakın bir fetih vermiştir. Tefhim-ul Kur'an Tefhim-ul Kur'an Andolsun ki Allah Peygamberine o rüyayı doğru ve hak olarak gösterdi. İnşallah Kabe’ye emniyet ve güven içinde, korkmadan mutlaka gireceksiniz, başlarınızı da traş etmiş ve kısaltmış olarak. Allah sizin bilmediğiniz şeyleri bildiği için Mekke’nin fethinden önce daha yakın bir fetih Hayber’in fethini nasip etti. Yaşar Nuri Öztürk Yaşar Nuri Öztürk Yemin olsun ki Allah, resulüne o rüyayı hak olarak doğru çıkarmıştır. Allah dilerse, başlarınızı tıraş etmiş, saçlarınızı kısaltmış olarak güven içinde, korku duymadan Mescid-i Haram’a mutlaka gireceksiniz. Allah, sizin bilmediğinizi bildi de bundan önce size yakın bir fetih nasip etti. Yusuf Ali İngilizce Yusuf Ali İngilizce Truly did Allah fulfil the vision for His Messenger ye shall enter the Sacred Mosque, if Allah wills, with minds secure, heads shaved, hair cut short, and without fear. For He knew what ye knew not, and He granted, besides this, a speedy victory.
fetih suresi 27 29 meali