🌚 I Ile Başlayan Ingilizce Nesneler

İngilizce B harfi ile Başlayan Erkek İsimleri – B Harfi ile Başlayan Bayan Kız İsimleri – B Harfli Unisex ingilizce İsimler Listesi , A dan Z ye Kadar İngilizce Erkek bayan İsimler Listesi UNISEX İSİMLER KIZ İSİMLERİ ERKEK İSİMLERİ Bailey Bailey Bailey Baker Baker Baker Bane Bane Baldwin Banks Banks Balin Barr Barr Ballard Barras [] İngilizcedüzensiz fiiller listesinde İngilizcede yer alan ve irregular verbs olan isimlendirilen tüm düzensiz fiilleri sizinle paylaşıyorum. İngilizce Düzensiz Fiiller – Irregular Verbs Base Form Past Simple (V2) Past Participle (V3) arise arose arisen awake awoke awoken be was/were been bear bore born(e) beat beat beaten become became become begin began begun bend bent bent Whichone is the correct English translation of the following sentence?: (Hangisi aşağıdaki cümlenin doğru İngilizce çevirisidir?) "Ben geçen cuma günü yeni bir araba satın aldım." Günlük hayatta sık sık kullanılan ve İngilizce konuşma dilinde en çok tercih edilen g ile başlayan kelimeler ve anlamları şu şekildedir: generation – nesil. garbanzo – nohut. goggle – patlak. grater – rende. grape – üzüm. garble – saptırmak. giddy – sersem. grade – sınıf, seviye. ngilizcede en sık karşılaştığımız ya da en çok kullılan fiiller aşağıdaki gibidir. Eş anlamlı kelimeler ve Özellikle diziler (array) ve nesneler (object) üstüne eğilse de stringler gibi diğer konularda da gayet iyi çözümler sunuyor. lodash'in adı İngilizce alt tire manasına gelen “low dash”'ten geliyor. İngilizce Türkçe Redhouse Sözlüğü’nde (Sev Matbaacılık Ve Yayıncılık A.Ş., 2000) bal- ile başlayan 53, bail- ile başlayan 11, bel ile 43, bil- ile 35, bl.- ile 47, boil- ve bol- ile 20, buil- ve bul- ile başlayan 48 adet sözcük olmak üzere toplam 257 sözcük bulunmaktadır. mhkA. İlginizi Çekebilir C harfiyle başlayan İngilizce eşya ve nesne isimleri ve Türkçe karşılıkları. İngilizce-Türkçe eşya sözlüğü. A – B – C – D – E – F – G – H – I – J – K – L – M – N – O – P – Q – R – S – T – U – V – W – X – Y – Z İngilizcesi Türkçesi Cabinet Dolap Caboose Gemi Mutfağı Cage Kafes Cake Kek Calorimeter Kalorimetre Camera Kamera Camera Fotoğraf Makinesi Candle Mum Candle Holder Mumluk Candlestick Şamdan Candy Şeker Cane Kamış Canoe Kano Canvas Tuval Cap Kapak Cape Pelerin Car Araba Carburetor Karbüratör Card Kart Cardboard Karton Carpet Halı Carton Kutu Cartridge Fişek Castle Kale Chain Zincir Chair Sandalye Chalk Tebeşir Charger Şarj Aleti Chequerboard Dama Tahtası Chess Satranç Chess Satranç Chessboard Satranç Tahtası Chisel Keski Chocolate Çikolata Choke Jikle Chopsticks Çin Yemek Çubukları Circumcision Sünnetlik Citrus Juicer Narenciye Sıkacağı Clarion Zurna Clip Klips Cloak Pelerin Cloakroom Vestiyer Clock Saat Clog Takunya Cloth Bez Clothes Giysi Clothes Hanger Elbise Askısı Coaster Bardak Altlığı Coat Ceket Coffee Table Sehpa Coffin Tabut Coin Bozuk Para Colander Kevgir Collar Yaka Comb Tarak Command Kumanda Compasses Pergel Computer Bilgisayar Cone Koni Confetti Konfeti Console Konsol Container Konteyner Cooker Tencere Cookies Kurabiye Copier Fotokopi Makinesi Cord Kordon Cork Mantar Cornice Korniş Cotton Pamuk Couch Kanepe Cover Örtü Cowboy Hat Kovboy Şapka Cradle Beşik Crane Vinç Crayon Mum Boya Creamer Sütlük Crisper Sebzelik Crown Taç Cup Fincan Curtain Perde Cushion Minder Post Views Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu? Benzer Yazılar O harfi ile başlayan İngilizce kelimeler sayesinde siz de İngilizce bilginizi geliştirebilirsiniz. İngilizce öğrenmek isteyen herkesin Vocabulary yani kelime çalışması yapması gerekmektedir. Daha fazla kelime bilgisine sahip olarak dili kullanma becerilerinizi de en üst seviyeye çıkarabilirsiniz. Bu yüzden bu yazımızda o ile başlayan İngilizce kelimeler ve Türkçe anlamlarının açık listesini bulabilirsiniz. İngilizce Yaz Kampı O ile Başlayan Önemli İngilizce SözcüklerBu kelimeler ile siz de konuşma, yazma ve okuma becerilerinizi geliştirebilirsiniz. En çok kullanılan İngilizce kelimeler arasında o harfi ile başlayan çok sayıda fiil, isim ve sıfat bulunmaktadır. İngilizce öğrenenlerin yakından takip ettiği bu kelimelerden bazıları ve anlamları şu şekildedir owner – sahipowl – baykuşorison – duaovercloud – kapanmak, bulutlanmakown – kendiovoid – ovalovular – yumurtaoil – yağoiled – yağlıoilcan – yağ tenekesioriginator – mucitonion – soğanornament – süsoffstage – kulisoilskin – muşambaoriginative – yaratıcıoriginal – orijinalovercast – bulutuluovercharge – abartmakorigin – menşeioffside – ofsaytoriginality – özgünlükopposite – karşısındaopposing – karşıoppressive – baskıcıoration – nutukorator – hatip, konuşmacıoppressed – mazlum, ezilmişopress – ezmek En Çok Kullanılan İngilizce Kelimeler En popüler İngilizce kelimeler arasında o harfi ile başlayan çok sayıda kelimenin olduğu bilinmektedir. Siz de İngilizce dil bilgisi seviyenizi daha üst kademelere çıkarmak istiyorsanız, bu İngilizce kelimelerle düzenli olarak tekrar ve ezber çalışması yaparak kelime bilginizi zenginleştirebilirsiniz. En çok kullanılan o harfi ile başlayan kelimelerden bazıları şunlardır oriflamme – sancakonus – sorumlulukonslaught – saldırıonset – başlangıçorifice – ağızoffshoot – filizobvious – açık, görünenobviousness – açıklıkoccasion – fırsatoccasional – nadirenorientation – oryantasyonoffensive – saldırgan, agresifoutdoor – açık alan, açık havaoven – fırınoud – udodor – kokuoffal – sakatatoffence – suçoffend – gücendirmekoptician – gözlükçü İngilizce Yaz Kampı O Harfiyle Başlayan İngilizce Kelimelerin Anlamları Bu kelimelelerin çevirileri sayesinde siz de hızlı bir şekilde hangi kelimenin ne anlama geldiğini öğrenip ezberlemeler yapabilirsiniz. Kelime dağarcığınıza yeni ve kullanışlı kelimeler katmak istiyorsanız, o ile başlayan şu kelimelerin anlamlarına da dikkat edebilirsiniz offended – kıgınoffense – suçoveralls – tulumoccupation – meslekoccupacy – işgalobverse – yüzoccult – gizliobligate – mecburobserve – gözlemekobese – şişman, obezobsequious – yaltakçıobstetric – doğumobsolete – eskiobstacle – engelobtuse – genişobliged – zorunluobligor – borçluorgan – orgobnoxious – iğrençobligatory – zorunluobscure – belirtsiz İngilizce Kelimelerin Telaffuzları O ile başlayan İngilizce kelimelerin okunuşları, İngilizce öğrenimine devam eden herkesin yakından ilgilendiği konular arasında yer almaktadır. Daha iyi seviyede İngilizce konuşup yazmak ve okuduğunu anlamak isteyen kişilerin İngilizce kelimelerin telaffuzları konusunda da dikkatli olmaları gerekmektedir. Önce kelimenin okunuşunu dinleyip daha sonra yüksek sesle tekrar ederek telaffuz çalışması yapabilirsiniz. O ile başlayan İngilizce kelimeler arasında bilmediğiniz tüm sözcükleri bu yazımızdan Türkçe anlamları ile bulup ezberleyebilirsiniz. Böylelikle en kısa sürede İngilizce seviyenizi geliştirebilirsiniz. İlginizi Çekebilir Y harfiyle başlayan İngilizce eşya ve nesne isimleri ve Türkçe karşılıkları. İngilizce-Türkçe eşya sözlüğü. A – B – C – D – E – F – G – H – I – J – K – L – M – N – O – P – Q – R – S – T – U – V – W – X – Y – Z İngilizcesi Türkçesi Yacht Yat Yarn İplik Yoke Boyunduruk Post Views 825 Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu? Benzer Yazılar G harfiyle başlayan İngilizce sözcükler, telaffuzu kolay kelimelerden oluşmaktadır. İngilizce bilgisini artırmak ve konuşma, yazma becerilerini geliştirmek isteyen kişilerin kelime çalışmalarına büyük önem vermeleri tavsiye edilmektedir. Vocabulary yani kelime çalışması yaparken G ile başlayan İngilizce kelimeler ve anlamlarına ulaşmak isteyen kişiler, günlük hayatta en çok kullanılan önemli sözcükleri yazımızda bulabilirler. İngilizce Yaz Kampı G ile Başlayan Önemli İngilizce SözcüklerG harfiyle başlayan önemli İngilizce kelimeler, ezberlemesi kolay olan fiil, sıfat ve isimlerden oluşmaktadır. Daha kısa sürede İngilizce bilginizi geliştirmek istiyorsanız, şu kelimelerin anlamlarını da birlikte ezberlemenizde fayda vardır gut – bağırsakgraft – aşıgasoline – benzingold – altıngent – centilmenglacial – buzulgap – boşlukgratis – bedavagenie – cingasket – contagritty – cesurgravel – çakılgenerosity – cömertlikgarbage – çöpgrazier – çobangrass – çimengarland – çelenkgrasshopper – çekirgegiant – devgodfearing – dindargodless – dinsizgenius – dehagulet – gırtlakghazi – gazigas – gazgenetic – genetikgargle – gargaragrim – gaddargrind – eziyetgape – esnemekgarment – giysigoggles – gözlükgrease – gres En Çok Kullanılan İngilizce Kelimeler En fazla tercih edilen İngilizce sözcükler arasında g harfi ile başlayan kelimeleri de bulmak mümkündür. Siz de kısa sürede İngilizce kelime bilginizi artırmak ve g ile başlayan kelimelerle pratik yapmak istiyorsanız, şu sözcüklerin ve anlamlarının iyi bir şekilde öğrenilmesine dikkat etmeniz gerekir grey – grigaol – hapisgroggy – halsizgrippe – gripgreat – büyük, harika, muhteşemgril – ızgaraghost – hayaletgrist – kazançgirl – kızgrime – kirgarb – kıyabetgodfather – mafya babasıgentle – nazikgraven – oynmagull *- martıgird – kuşatmagulf – körfezgushy – konuşkangrinder – öğütücügraduate – mezun olmakgrave – mezarglad – memnun İngilizce Yaz Kampı G Harfiyle Başlayan İngilizce Kelimelerin Anlamları G ile başlayan İngilizce kelimelerin çevirileri internet üzerinden kolaylıkla ulaşılan bilgilerdendir. Günlük hayatta sık sık kullanılan ve İngilizce konuşma dilinde en çok tercih edilen g ile başlayan kelimeler ve anlamları şu şekildedir generation – nesilgarbanzo – nohutgoggle – patlakgrater – rendegrape – üzümgarble – saptırmakgiddy – sersemgrade – sınıf, seviyegum – sakızgun – silahgoddess – tanrıçagenerate – üretmekgraceless – terbiyesizgustatory – tatgulp – yudumginger – zencefilgiraffe – zürafagrace – zarafetgive – vermekgraver – vahimgrabble – yoklamakgizzard – taşlıkgrain – tahılgo – gitmekgather – toplamakgain – kazanmak İngilizce Kelimelerin Telaffuzları G ile başlayan İngilizce kelimelerin okunuşları da üzerinde dikkatle durulması gereken konular arasında yer almaktadır. Her kesin yoğun ilgi gösterdiği İngilizce eğitiminde en kısa sürede ciddi bir ilerleme kaydetmek isteyenlerin mutlaka Vocabulary yani kelime bilgisi çalışmalarını aksatmadan yapması gerekmektedir. İngilizcede ne kadar fazla kelime ezberleyebilirseniz, dil bilgisi seviyeniz de o kadar artacaktır. G ile başlayan İngilizce kelimeler konusunda sık sık dinleme ve sesli tekrar çalışması yaparak kelimelerin doğru telaffuzlarını öğrenip kısa sürede pekiştirebilirsiniz. I ile başlayan İngilizce kelimeler ve anlamlarını aşağıda sıraladık. 1000 adet en çok kullanılan i harfi ile başlayan İngilizce kelime listesi;in-da, -de, evde, gelmiş olan, halinde, iç, içeri, içeride, içeriye, içinde, içine, iktidarda olan, moda, olarak, tutulan, yerindeiberiaiberyaibexdağ keçisiibidaynı yazıda, aynı yerdeaynı yazıda, aynı yerdeibidemaynı yazıda, aynı yerdeicebuz, buza koymak, buzla kaplamak, buzlanmak, değerli taş, dondurma, dondurmak, öldürmek, pasta kaplama şekerlemesi, pırlanta, şekerle kaplamakicebergaysberg, buzdağı, soğuk ve duygusuz kimseiceboatbuzkıraniceboundbuz tutmuş, buzla çevrilmiş, buzla kaplanmışiceboxbuz kalıbı, buz makinesi, buzdolabı, buzhane, buzluk, soğutucuicebreakerbuzkıranicecreamdondurma, dondurmalıicedbuza koyulmuş, buzlanmış, buzlu, şeker kaplanmışicehousebuz deposu, buzhaneicelandizlandaicelanderizlandalıicelandicizlanda, izlandaca, izlanda’ya aiticemanbuzcu, dondurmacıicepackbuz kompresi, buz parçası, buz torbası, yüzen buz kütlesiicepickdağcı kazmasıichbalık bilimiichneumonfiravun faresi, yer köpeğiichorcerahat, iltihap, irinichthyoidbalık gibi, balıksıichthyologybalık bilimiichthyophagousbalık yiyen, balıkçıliciclebuz saçağı, sarkıt biçimindeki buziciclesbuz saçağı, sarkıt biçimindeki buzicilybuz gibi, soğuk bir şekildeicinessbuz gibi olma, buzlanma, buzlu olmaicingbuz kaplama, buz örtüsü, glasaj, pasta kaplama şekeriiconazizlerin resmi, dini heykel, dini resim, ikoniconoclastgeleneklere karşı çıkan kimse, ikon düşmanıiconographyresimleme, resmetmeicosyirmiicterussarılıkictusdarbe, kriz, nöbet, vurguicybuz gibi, buzla kaplı, buzluidbilinçaltı, ilkel benlik, sahsı içgüdüleri’dbilinçaltı, ilkel benlik, sahsı içgüdüleridahoidahoideaamaç, düşünce, fikir, görüş, kanı, niyet, planidealamaç, erek, gaye, hayali, ideal, kusursuz, kusursuz örnek, mükemmel, mükemmel şey, ülküidealismidealizm, idealleştirmeidealistidealistidealisticidealizme ait, toplum için çalışan, ülkücüidealizationideal edinme, idealleştirmeidealizeideal edinmek, idealleşmek, idealleştirmek, olduğundan iyi göstermek, ülküleştirmekidealizedideal edinmek, idealleşmek, idealleştirmek, olduğundan iyi göstermek, ülküleştirmekideallyen iyi şekilde, ideal olarak, kusursuz bir biçimdeidealsamaç, erek, gaye, ideal, kusursuz örnek, mükemmel şey, ülküideasamaç, düşünce, fikir, görüş, kanı, niyet, planideefixesabit fikir, saplantı, takıntıidemaynı, aynı yazar, aynı yazıidenticaynı, eş, ortak, özdeşidenticalaynı, eş, özdeş, tıpkıidenticalnessözdeşlikidentifiablekimliği saptanabilir, teşhis edilebiliridentificationfark gözetmeme, kimlik, kimlik saptama, tanıma, teşhisidentifyaynı saymak, belirlemek, bir tutmak, destek vermek, desteklemek, kimliğini saptamak, tanımakidentifyingaynı saymak, belirlemek, bir tutmak, destek vermek, desteklemek, kimliğini saptamak, tanımakidentikitrobot resimidentityaynılık, benzerlik, hüviyet, kimlik, kişilik, özdeşlikideogramfikir belirten işaret, ideogramideographfikir belirten işaret, ideogramideolizetanrılaştırmakideologicideolojikideologicalideolojikideologistideolog, kuramcıideologydüşünce tarzı, ideolojiidiocyahmaklık, aptallık, geri zekâlılıkidiomdeyim, deyiş, lehçe, şiveidiomaticdeyimlerle dolu, deyimsel, dil özelliklerini taşıyanidiomsdeyim, deyiş, lehçe, şiveidiosyncrasiesaşırı duyarlılık, idiyosenkrazi, mizaç, özellik, yapısal özellik, yaradılışidiosyncrasyaşırı duyarlılık, idiyosenkrazi, mizaç, özellik, yapısal özellik, yaradılışidiotahmak, aptal, geri zekâlı, salakidioticahmakça, aptal, aptalcaidledavare, başıboş, boşta, işsiz güçsüzidlenessavarelik, aylaklık, başıboşluk, boşluk, gereksizlik, haylazlık, tembellikidlerara çarkı, aylak, işsiz, kaldırım mühendisi, tembelidlingaylaklık etme, boşta çalışma, rolântide olma, tembellik etmeidlyaylak aylak, boş bir şekilde, boş boş, tembel tembelidolidol, put, saplantı, tapılan kimseidolaterhayran, putperest, tapan kimseidolatressputperestidolatrousputa tapan, putperestlik türünden, taparcasına sevenidolatryputa tapma, putperestlik, tapmaidoliseputlaştırmak, tapmakidolizeputlaştırmak, tapmakidolizedputlaştırmak, tapmakidylidil, pastoral şiir, rüya gibi durum, saf aşkidyllidil, pastoral şiir, rüya gibi durum, temiz aşkidylliccennet gibi, kır hayatına ait, pastoral, sessiz, sakin, tertemizifama, belirsizlik, eğer, fakat, ise, keşke, -sa, şart, -se, şüpheiflatableşişirilebilir, şişmeiglooeskimo kulübesi, kubbe biçiminde cephanelikiglueskimo kulübesiigneousateş gibi, ateşe ait, ateşten, volkanikigniteateş almak, ateşlemek, tutuşmak, tutuşturmak, yakmakignitedateş almak, ateşlemek, tutuşmak, tutuşturmak, yakmakigniterateşeleme mekanizmasıignitionateşleme, kontak, tutuşma, tutuşturmaignoblealçak, aşağı tabakadan, aşağılayıcı, aşağılık, küçültücü, rezilignominiousaşağılayıcı, aşağılık, küçültücü, rezil, yüz kızartıcıignomityalçaklık, kepazelik, namussuzluk, rezalet, rezillik, şerefsizlik, yüz karasıignoramuscahil, kara cahilignorancebilgisizlik, cahillik, cehalet, habersiz olmaignorantbilgisiz, bilmez, cahil, habersizignorealdırmamak, bilmezlikten gelmek, boşlamak, görmezlikten gelmek, önem vermemek, önemsememekignoredaldırmamak, bilmezlikten gelmek, boşlamak, görmezlikten gelmek, önem vermemek, önemsememekignoringinkâriguanodonotçul kertenkeleikebanaikebana, japon çiçek düzenleme sanatıikonazizlerin resmi, dini heykel, dini resimileusbağırsak tıkanmasıilexçobanpüskülü, pırnaliliackalçaya ait, kıvrımbağırsağa aitiliumböğür, kalça kemiği, karnın yan tarafıilkçeşit, tip, türillahlaksız, belâ, dert, fena, hasta, hastalık, huzursuzca, illet, keyifsizce, kötü, rahatsız, rahatsız bir şekilde, rahatsızlık, sağlıksız, sorun, zar zor, zararlı, zorlaillationanlam çıkarma, çıkarılan sonuç, sonuç çıkarmaillegalgayri meşru, illegal, kaçak, kanunsuz, usulsüz, yasadışıillegalityillegallik, yasadışı olmaillegibilityokunaksızlıkillegibleokunaksız, okunması zorillegitimacygayri meşruluk, piçlik, yasadışı olmaillegitimategayri meşru, haram, hatalı, mantıksız, piç, ters, uygunsuz, yasadışıilleteratebilgisiz, cahil, deneyimsiz, kara cahil, okumamış, okur yazar değil, yanlışlarla doluilliberalbağnaz, cimri, dar görüşlü, hoşgörüsüz, liberal olmayanilliberalismdevletçilik, toplumculukilliberalitybağnazlık, cimrilik, dar görüşlülük, eli sıkılıkillicitharam, illegal, kanunsuz, yasadışı, yasakillimitablesınırsız, sonsuzillimitablenesssınırsızlıkillimitablysınırsızca, sonsuz olarakilliteracybilgisizlik, cehalet, deneyimsizlik, okuma yazma bilmeme, okumamışlıkilliteratebilgisiz, cahil, deneyimsiz, kara cahil, okumamış, okur yazar değil, yanlışlarla doluillnesshastalık, illet, rahatsızlıkillnesseshastalık, illet, rahatsızlıkillogicalmantığa aykırı, mantıksızillogicalitymantığa aykırı olma, mantıksızlıkillumeaydınlatmak, ışıtmakilluminantaydınlatan şey, aydınlatıcı, lâmba, parlakilluminateaydınlanmak, aydınlatmak, ışıklandırmak, ışıtmak, yaldızlı harflerle süslemekilluminatedaydınlatılmış, ışıklandırılmış, ışıklıilluminatingaçıklayıcı, aydınlatan, aydınlatıcı, bilgi vericiilluminationaçıklama, aydınlatma, aydınlık, ışıklandırma, izah, yaldız ve resimlerle süsleme, zihin açmailluminativeaçıklayıcı, aydınlatıcıillumineaydınlatmak, ışıklandırmak, zihin açmakilluminingaydınlatmak, ışıklandırmak, zihin açmakillusionaldatıcı görünüş, aldatma, göz aldanması, hayal, illüzyon, yanılsamaillusionismhokkabazlıkillusionisthayalperest, hokkabaz, illüzyonist, sihirbazillusivealdatıcı, hayali, yanıltıcıillusivenessaldatıcılık, hayalillusoryaldatıcı, hayali, yanıltıcıillustratationaçıklama, çizim, örnek, örnekleme, resim, tanımillustrateörneklemek, örneklerle açıklamak, resimlemek, tanımlamakillustratedörneklendirilmiş, resimliillustratesörneklemek, örneklerle açıklamak, resimlemek, tanımlamakillustrationaçıklama, çizim, örnek, örnekleme, resim, tanımillustrationsaçıklama, çizim, örnek, örnekleme, resim, tanımillustrativeaçıklayıcı, aydınlatıcı, tanımlayıcıillustratorçizimleri yapan kimse, ressam, tanımlayıcıillustriousmeşhur, tanınmış, ünlüillwillgarez, kötü niyetilnesshastalık, illet, rahatsızlıkimagebenzer, benzetme, görüntü, heykel, imaj, kopya, put, resim, şekil, simgeimagerybenzetmeler, görüntüler, hayaller, heykeller, imgeler, tanımlamalar, tasvirlerimaginabledüşünülebilir, hayal edilebilir, tasavvur edilebilirimaginarydüşsel, farazi, gerçek dışı, hayali, imgesel, sanalimaginationhayal, hayal etme, hayal gücü, imgelem, kuruntu, tasavvurimaginativehayal gücü kuvvetli, hayal ürünü, hayalci, hayali, hayalperest, imgesel, yaratıcıimaginativenesshayal gücüimaginedüşlemek, düşünmek, farzetmek, hayal etmek, hayal kurmak, kafasında canlandırmak, sanmak, tasavvur etmekimagineddüşlemek, düşünmek, farzetmek, hayal etmek, hayal kurmak, kafasında canlandırmak, sanmak, tasavvur etmekimagininghayal etmeimagogelişimini tamamlamış böcek, imagoimamimamimbalancedengesizlik, oransızlıkimbargoambargo, ambargo koymak, el koymak, ticareti kısıtlama, yasaklama, yasaklamakimbecileahmak, embesil, geri zekâlı, geri zekâlı kimseimbecilityahmaklık, embesillik, geri zekâlılıkimbibeiçine çekmek, içmek, kafa çekmek, kapmak, öğrenmekimbibingiçine çekmek, içmek, kafa çekmek, kapmak, öğrenmekimbricatebirbirine geçmek, kiremit gibi düzenlenmekimbricatedbirbirine geçmek, kiremit gibi düzenlenmekimbroglioanlaşmazlık, karışık iş, karışıklık, karmaşık durumimbrueboyamak, bulaştırmak, ıslatmakimbueaşılamak, dolduruşa getirmek, kafasına sokmak, telkin etmekimbuingaşılamak, dolduruşa getirmek, kafasına sokmak, telkin etmekimflammationalevlenme, coşma, iltihap, kızma, tutuşturma, yangıimitabletaklit edilebilirimitateandırmak, benzetmek, örnek almak, taklidini yapmak, taklit etmekimitatedsahte, taklit, yapmaimitatingandırmak, benzetmek, örnek almak, taklidini yapmak, taklit etmekimitationemitasyon, imitasyon, suni, taklit, taklit etme, yapayimitativeandıran, benzeyen, taklit, taklit edenimitatorkopyacı, taklitçiimitatorskopyacı, taklitçiimmaculatekusursuz, lekesiz, masum, saf, tertemizimmanenceher yerde bulunmaimmanencyher yerde bulunmaimmanenthazır ve nazır, her yerde bulunan, özünde var olanimmaterialdavayı etkilemeyen, maddi olmayan, önemsiz, ruhaniimmaturegelişmemiş, ham, olgunlaşmamışimmaturitygelişmemişlik, hamlık, toylukimmeasurableölçülmez, sınırsız, sonsuzimmediacydoğrudanlık, dolaysızlık, yakınlıkimmediateacil, derhal, doğrudan, dolaysız, en yakın olan, hemen, şu an ki, yakınimmediatelyderhal, direkt olarak, doğrudan doğruya, hemenimmemorialeski, hatırlanması zorimmenseengin, harika, muazzam, mükemmel, uçsuz bucaksızimmenselypek çok, son dereceimmensenessenginlikimmensitybüyük miktar, çok büyük şey, enginlik, sınırsızlıkimmersebatırmak, daldırmak, gömmek, sokmak, suya daldırmakimmersedbatmış, bulaşmış, dalmışimmersionbatırma, daldırma, dalma, tutulmaimmigrantgöçebe, göçmen, muhacirimmigrategöç etmek, göçmek, göçmen almak, göçmen olarak getirmekimmigrationgöç, göç etme, göçmenlikimminenceyakınlık, yaklaşan tehlikeimminenteli kulağında, yakınimmisciblekarıştırılamazimmobiledurağan, hareketsiz, oynamaz, sabitimmobilityhareketsizlik, sabitlikimmobilizationbağlama, bloke etme, hareketsiz hale getirme, sabitleme, tedavülden çekmeimmobilizebloke etmek, hareketsiz hale getirmek, sabitlemek, tedavülden kaldırmakimmobilizedbloke etmek, hareketsiz hale getirmek, sabitlemek, tedavülden kaldırmakimmoderateaşırı, çok fazla, dengesiz, ölçüsüzimmoderationölçüsüzlükimmodestaçık saçık, edepsiz, terbiyesiz, utanmazimmodestyaçık saçıklık, arsızlık, terbiyesizlik, utanmazlıkimmolatekurban etmekimmolationkurban etmeimmoralahlaksız, terbiyesizimmoralityahlaksızlık, terbiyesizlikimmortalebedi, ölmez, ölümsüz, ölümsüz varlık, sonsuzimmortalityebedilik, ölümsüzlükimmortalizationölümsüzleşmeimmortalizeölümsüzleştirmekimmortalizedölümsüzleştirmekimmovabilitykararlılık, kımıldamazlık, metin olma, sabitlik, sarsılmamaimmovablekararlı, kımıldamaz, metin, oynamaz, sabit, sarsılmaz, taşınmaz, yerinden oynamazimmovablesgayrimenkul, taşınmaz malimmuneayrıcalıklı, bağışık, bağışık kimse, duyarsız, etkilenmeyen, muaf kimseimmunisationaşılama, bağışıklık kazandırmaimmunisebağışıklık kazandırmak, muaf tutmakimmunitiesayrıcalık, bağışıklık, dokunulmazlık, etkilenmeme, muafiyetimmunityayrıcalık, bağışıklık, dokunulmazlık, etkilenmeme, muafiyetimmunizationaşılama, bağışıklık kazandırmaimmunizebağışıklık kazandırmak, muaf tutmakimmunizedbağışıklık kazandırmak, muaf tutmakimmunogenantijen, bağışıklık sağlayan maddeimmunologybağışıklık bilimi, immünolojiimmureduvar çekmek, duvara gömmek, hapsetmekimmutabilitydeğişmezlikimmutabledeğişmez, durağan, sabitimpafacan, küçük şeytan, yaramaz oğlanimpactçarpışma, çarpma, darbe, etki, pekiştirmek, sıkıştırmak, şok, vuruşimpactedpekiştirmek, sıkıştırmakimpactsçarpışma, çarpma, darbe, etki, pekiştirmek, sıkıştırmak, şok, vuruşimpairazaltmak, bozmak, zarar vermek, zayıflatmakimpairedazaltmak, bozmak, zarar vermek, zayıflatmakimpairmentazalma, bozma, bozulma, zayıflatmaimpalaantilop, impalaimpalekazığa oturtmak, kazık sokmakimpalementkazığa oturtma, kazığa oturtulmaimpalpableele gelmez, elle tutulamaz, kavraması zorimpaneljüri olarak yazmakimparityeşitsizlik, oransızlıkimparkpark haline koymak, parka kapatmakimpartaçıklamak, bildirmek, pay vermek, söylemek, uygulamak, vermekimpartedaçıklamak, bildirmek, pay vermek, söylemek, uygulamak, vermekimpartialadil, tarafsız, yansızimpartialitytarafsızlıkimpartingaçıklamak, bildirmek, pay vermek, söylemek, uygulamak, vermekimpassableaşılamaz, geçilmezimpasseçıkmaz, çıkmaz sokak, zor durumimpassibleacı duymaz, duygusuz, hissizimpassionheyecanlandırmakimpassionedateşli, heyecanlı, hırslıimpassivehissiz, kayıtsız, ruhsuz, vurdumduymazimpassivityhissizlik, vurdumduymazlıkimpastekoyu renk boyamak, macun gibi yapmak, macunlamak, yoğurmakimpastokoyu renk boya, koyu renk boyamaimpatiencedayanamama, katlanamama, sabırsızlıkimpatientaceleci, hoşgörüsüz, sabırsız, tahammülsüz, tez canlıimpatientlymeraklaimpawnrehine koymak, söz vermekimpeachitham etmek, mahkemeye vermek, suçlamak, şüphelenmekimpeachmentitham, kabul etmeme, kuşku, mahkemeye verme, suçlama, şüpheimpeccabilitygünahsızlık, hatasızlık, kusursuzluk, mükemmellikimpeccablegünahsız, hatasız, kusursuz, şüphe edilmeyenimpecuniousfakir, parasız, züğürtimpedancealternatif akım direnci, empedans, iç dirençimpedeengellemek, geciktirmek, sekte vurmak, sürüncemede bırakmakimpedimentayak bağı, engel, geciktirme, kekemelik, mani, pelteklikimpedimentalevazım, yükimpedingengellemek, geciktirmek, sekte vurmak, sürüncemede bırakmakimpelharekete geçirmek, itmek, yöneltmek, zorlamakimpelledharekete geçirmek, itmek, yöneltmek, zorlamakimpellentharekete geçiren, itme, mecbur eden, tahrik, zorlama, zorlayanimpellerkompresör çarkı, sevk pervanesiimpellingharekete geçirmek, itmek, yöneltmek, zorlamakimpendasılı olmak, sarkmak, tehdit oluşturmak, yakın olmakimpendingeli kulağında, olmak üzereimpenetrabilityanlaşılamama, delinememe, girilemezlikimpenetrableakıl ermez, anlaşılmaz, girilemez, kapalıimpenitentpişman olmayan, tövbe etmeyenimperativalemir, emir belirtenimperativebuyurucu, emir, emir belirten, emir kipi, emreden, gerekli, mecburi, zorunlu, zorunlulukimperceptiblealgılanamaz, belli belirsiz, farkedilemez, hissedilemez, sezilemezimperfectbozuk, eksik, hikâye birleşik zamanı, kusurlu, tamamlanmamışimperfectioneksiklik, hata, kusur, kusurlulukimperforatedeliksizimperialgörkemli, imparator, imparatora ait, imparatorluk, keçi sakalı, muhteşem, muhteşem şey, üst bagajimperialismemperyalizm, yayılımcılıkimperialistemperyalist, sömürgeci, sömürgecilik taraftarı, yayılımcıimperialisticemperyalistimperiltehlikeye atmak, tehlikeye sokmakimperiousbuyurucu, kaçınılmaz, mecburi, otoriter, zorba, zorunluimperiouslyamiraneimperishablebozulmaz, çürümez, ölümsüz, unutulmaz, yok olmazimperiumegemenlik, hakimiyet, imparator hakimiyetiimpermanentdevamsız, geçici, süreksizimpermeabilitygeçirmeme, geçirmezlik, sızdırmazlıkimpermeablegeçirmez, sızdırmaz, su geçirmezimpersonalkişiliksiz, kişisel olmayan, kişisiz, şahsi olmayanimpersonalitykişiliksizlik, kişisel olmamaimpersonatecanlandırmak, kişileştirmek, taklit etmekimpersonatedcanlandırmak, kişileştirmek, taklit etmekimpersonatingcanlandırmak, kişileştirmek, taklit etmekimpersonationcanlandırma, kişileştirme, taklit etmeimpersonatorcanlandıran kimse, taklitçiimpertinenceküstahlık, saygısızlık, terbiyesizlikimpertinenther şeye burnunu sokan, ilgisiz, küstah, münasebetsiz, saçma, saygısız, terbiyesiz, yersizimpertinentlyarsızca, küstahçaimperturbabilityağırbaşlılık, sakinlik, soğukkanlılıkimperturbableağırbaşlı, sakin, soğukkanlıimperviousdayanıklı, etkilenmez, geçirmez, su geçirmez, vurdumduymazimperviousnessgeçirmezlikimpetigoempetigo, iltihaplı isilikimpetuosityacelecilik, ataklık, şiddet, tez canlılıkimpetuousaceleci, coşkun, düşüncesizce yapılan, hızlı, şiddetli, tez canlıimpetusdürtü, güdü, hız, şiddetimpietyallah’a saygısızlık, dinsizlik, saygısızlıkimpingeçarpmak, el uzatmak, etkilemek, tecâvüz etmek, vurmakimpiousallah’sız, dine saygısız, dinsiz, saygısızimpishafacan, cin gibi, şeytan gibi, yaramazimplacabilityacımasızlık, amansızlıkimplacableacımasız, affedilmez, amansız, bastırılamaz, bitmeyen, yatıştırılamazimplantaklına sokmak, nakletmekimplantationaklına sokma, aşılama, emplantasyon, yerine koymaimplantedaklına sokmak, nakletmekimplantingaklına sokmak, nakletmekimplausibleinanılmaz, makul olmayan, mantıksızimplementalet, araç, donanım, sağlamak, tamamlamak, uygulamak, yapma, yapmak, yerine getirme, yerine getirmekimplementaluygulanması gereken, yerine getirilmesi gerekenimplementaryuygulanması gereken, yerine getirilmesi gerekenimplementationuygulama, yerine getirmeimplementedsağlamak, tamamlamak, uygulamak, yapmak, yerine getirmekimplementsalet, araç, donanım, sağlamak, tamamlamak, uygulamak, yapma, yapmak, yerine getirme, yerine getirmekimplicatebulaştırmak, içermek, içine almak, kapsamak, karıştırmak, sokmakimplicatedbulaştırmak, içermek, içine almak, kapsamak, karıştırmak, sokmakimplicationbulaştırma, dolaşma, dolaylı anlatma, içerme, içine sokma, ima etmeimplicationsbulaştırma, dolaşma, dolaylı anlatma, içerme, içine sokma, ima etmeimplicitima edilen, itirazsız, kesin, tam, üstü kapalıimplicitlydolaylı olarak, kesin olarak, tam olarak, üstü kapalı olarakimplicitnessdokundurma, dolaylı ifade etme, ima, kesinlik, tam olmaimplieddemek istenilen, ima edilen, kastedilenimplodeiçeriye patlamak, içeriye patlatmakimplorerica etmek, yalvarmakimploringrica eden, yalvaranimploringlyrica ederek, yalvar yakar, yalvararakimplyanlamına gelmek, demek olmak, demeye gelmek, gerektirmek, içermek, ima etmek, kastetmekimplyinganlamına gelmek, demek olmak, demeye gelmek, gerektirmek, içermek, ima etmek, kastetmekimpolicykötü politika, tedbirsizlikimpoliteincitici, kaba, nezaketsiz, terbiyesizimpolitelykabaca, terbiyesizceimpolitenesskabalık, nezaketsizlik, terbiyesizlikimpoliticaykırı, politik olmayan, uygunsuzimponderableölçülemez, ölçülemez şey, tahmin edilemez, tahmini imkânsız şey, tartılamazimponderablesölçülemez şey, tahmini imkânsız şeyimportanlam, belirtmek, ifade, ifade etmek, ima etmek, ithal, ithal etmek, ithalat, manâ, önem, önemi olmakimportanceehemmiyet, itibar, kibir, önem, saygınlıkimportantciddi, kendini beğenmiş, kibirli, mühim, nüfuzlu, okkalı, önemli, saygın, sözü geçerimportationithal malı, ithalatimportedithal, ithal edilmişimporterithalatçıimportingbelirtmek, ifade etmek, ima etmek, ithal etmek, önemi olmakimportsithalatimportunateacil, ısrar eden, ısrarla isteyen, sırnaşıkimportunebaşının etini yemek, ısrarla istemek, sıkboğaz etmekimportunityarsızlık, başının etini yeme, bıktırıcı ısrar, sıkıştırma, sırnaşıklıkimposeetkilenmek, kötüye kullanmak, uygulmaya koymak, yararlanmak, yük olmak, yüklemek, zorlamakimposedetkilenmek, kötüye kullanmak, uygulmaya koymak, yararlanmak, yük olmak, yüklemek, zorlamakimposingazametli, etkileyici, heybetliimpositionaldatma, ceza, istenmeyen misafir, kullanma, vergi, yük, yüklemeimpossibilityimkânsız şey, imkânsızlık, olanaksızlıkimpossibleçekilmez, imkânsız, katlanılmaz, olanaksız, olmazimpossible!olamaz!impossiblyinanılmayacak kadar, olanaksız biçimdeimpostvergi, yük, yükümlülükimpostingaldatanimpostordolandırıcı, düzenbaz, düzenbaz kimse, madrabaz, sahtekârimpostsvergi, yük, yükümlülükimposturedolap, düzenbazlık, hile, sahte tavırimpotenceacizlik, etkisizlik, güçsüzlük, iktidarsızlık, zayıflıkimpotencyacizlik, etkisizlik, güçsüzlük, iktidarsızlık, zayıflıkimpotentaciz, etkisiz, güçsüz, iktidarsızimpoundbaşıboş hayvanları kapamak, el koymak, haczetmek, kapatmak, toplamakimpoundedbaşıboş hayvanları kapamak, el koymak, haczetmek, kapatmak, toplamakimpoundingbaşıboş hayvanları kapamak, el koymak, haczetmek, kapatmak, toplamakimpoverishfakirleştirmek, güçsüzleştirmek, verimsizleştirmek, yoksullaştırmak, zayıflatmakimpoverishedfakirleştirmek, güçsüzleştirmek, verimsizleştirmek, yoksullaştırmak, zayıflatmakimpoverishmentfakirleşme, güçsüzleşmeimpracticabilitygeçilmezlik, kullanışsızlık, pratik olmama, uygulanamazlıkimpracticableele avuca sığmaz, geçilmez, kullanışsız, uygulanamaz, yapılamazimpracticalbeceriksiz, kullanışsız, mantıksız, pratik olmayanimpracticalitypratik olmamaimprecatebeddua etmek, lanet okumakimprecationbeddua, lanetimprecatorylanet, lanet olasıimpregnabilityetkilenmeme, zaptedilememeimpregnabledayanıklı, ele geçirilemez, etkilenmez, içirilebilir, zaptedilemezimpregnateaşılamak, aşılanmış, döllemek, döllenmiş, doymuş, emdirmek, emmiş, gebe, hamile, hamile bırakmak, içirmekimpregnatedaşılamak, döllemek, emdirmek, hamile bırakmak, içirmekimpregnationaşılama, dölleme, doyurma, emdirme, empoze etme, hamile bırakmaimpresarioimpresaryo, menejer, temsil düzenleyen kişiimprescriptibledaimi, her zaman geçerli, sürekli, zaman aşımına uğramayanimpressaklına sokmak, baskı yapmak, basmak, damga, damgalamak, el koymak, etki, etkilemek, iz, iz bırakmak, kamulaştırmak, mühür, sıkıştırmak, tesir, zorla askere almak, zorlamakimpressibleaşırı duygusal, duyarlı, hassas, kolay etkilenenimpressionbaskı, belirti, damga, etki, fikir, intiba, iz, izlenim, kanı, taklit, tesirimpressionableaşırı duygusal, duyarlı, hassas, kolay etkilenenimpressionismempresyonizm, izlenimcilikimpressionistempresyonist, izlenimciimpressionisticempresyonist, empresyonistik, empresyonizme dayanan, izlenimciimpressiveetkileyiciimpressivenessetkileyicilikimprimaturizin, kilisenin verdiği basma izni, ruhsatimprintbasmak, damga, etki, etkilemek, intiba, izlenim, kondurmak, markaimprintedbasmak, etkilemek, kondurmakimprintingbasmak, etkilemek, kondurmakimprisonhapsetmek, sınırlamak, tutuklamak, yasaklamakimprisonedhapsedilmiş, tutukluimprisonmenthapis, hapsedilme, hapsetme, tutuklulukimprobablebeklenmedik, olanakdışı, olası olmayan, umulmadıkimprobityhaysiyetsizlik, onursuzluk, şerefsizlikimpromptudoğaçlama, emproptü, hazırlıksız yapılan, hazırlıksız yapılmış şeyimproperaçık saçık, hatalı, münasebetsiz, terbiyesiz, uygun olmayan, uygunsuz, yanlış, yersizimproprietyuygunsuzluk, yanlış kullanma, yanlışlıkimprovabledaha iyi olabilir, düzeltilebilir, geliştirilebilirimproveartırmak, düzelmek, düzeltmek, gelişmek, geliştirmek, ilerlemek, ilerletmek, ıslah etmek, iyileşmek, iyileştirmek, yükselmekimproveddüzelmiş, gelişmiş, ilerlemiş, iyileşmişimprovementartma, düzelme, düzeltme, gelişme, ilerleme, ıslah, ıslah etme, iyileşme, kalkındırma, verimli hale getirme, yenilikimprovementsartma, düzelme, düzeltme, gelişme, ilerleme, ıslah, ıslah etme, iyileşme, kalkındırma, verimli hale getirme, yenilikimproverdüzelten kimse, düzeltici, gönüllü çalışan kimse, reformcu, yenilikçiimprovidenceihtiyatsızlık, israf, tedbirsizlik, tutumsuzlukimprovidentmüsrif, sağgörüsüz, tedbirsiz, tutumsuzimprovinggeliştirici, geliştirmeimprovinglydüzelenimprovisationdoğaçlama, geçici önlem, uydurmaimprovisebaştan savma yapıvermek, doğaçlama yapmak, geçici olarak bulmak, uydurmakimproviseddoğaçtan söylenmiş, eğreti, uydurmaimprovizeddoğaçtan söylenmiş, eğreti, uydurmaimprudenceakılsızlık, düşüncesizlik, ihtiyatsızlık, tedbirsizlikimprudentdüşüncesiz, ihtiyatsız, tedbirsizimprudentlykörü körüneimpudencearsızlık, saygısızlık, terbiyesizlik, utanmazlık, yüzsüzlükimpudentarsız, küstah, saygısız, terbiyesiz, utanmaz, yüzsüzimpugnkarşı olmak, kuşkulanmak, şüphe etmek, yalanlamakimpugnableinkâr edilebilir, şüphe edilebilir, yalanlanabilirimpugnmentinkâr, şüphe etme, yalanlamaimpulseani hareket, dürtü, içtepi, itki, itme, uyarı etkisiimpulsiondürtü, itici güç, itmeimpulsivedürtücü, düşüncesiz, düşünmeden hareket eden, iticiimpulsivelydürtüyle, düşüncesizce, düşünmedenimpulsivenessdüşüncesizlik, düşünmeden hareket etmeimpunitycezadan muaf olma, cezasız kalmaimpureahlaksız, cenabet, iffetsiz, katışık, kirli, pis, saf olmayanimpuritiesiffetsizlik, katışıklık, kirlilik, pislik, saf olmamaimpurityiffetsizlik, katışıklık, kirlilik, pislik, saf olmamaimputablebaşkasının üstüne atılabilir, yüklenebilirimputationatfetme, başkasına yükleme, itham, töhmet, üstüne atmaimputativeitham edici, üstüne atılan, yüklenenimputeatfetmek, itham etmek, suçlamak, üstüne yıkmak, yüklemekimsomniauykusuzluk, uyuyamama hastalığıin-da, -de, evde, gelmiş olan, halinde, iç, içeri, içeride, içeriye, içinde, içine, iktidarda olan, moda, olarak, tutulan, yerindeinabilityacizlik, gücü olmama, iktidarsızlık, olanaksızlık, yetersizlikinaccessibilityerişilmezlik, ulaşılmazlıkinaccessibleerişilemez, ulaşılamaz, yaklaşılamazinaccuracieshata, kusur, yanlış, yanlışlıkinaccuracyhata, kusur, yanlış, yanlışlıkinaccuratehatalı, kusurlu, yanlışinactiondurgunluk, etkisizlik, hareketsizlik, tembellikinactiveatıl, çalışmayan, durgun, etkisiz, hareketsiz, nötr, pasif, tembelinactivitydurgunluk, hareketsizlik, tembellik, tesirsizlik, üşengeçlikinadaptabilityuygun olmama, uyumsuzlukinadaptableuygun olmayan, uyum sağlayamayan, uyumsuzinadequacyeksiklik, yetersizlikinadequateeksik, elverişsiz, yetersizinadhesivesadık olmayan, yapışkan olmayan, yapışmayaninadmissibilitykabul edilmezlik, uygun görülmemeinadmissiblekabul edilemez, uygun görülemezinadvertencedikkatsizlik, kazara olmainadvertencydikkatsizlik, kazara olmainadvertentdikkatsiz, dikkatsizlikten kaynaklanan, kazara olan, yanlışlıkla yapılaninadvertentlydikkatsizce, dikkatsizlik sonucu, kazara, yanlışlıklainadvisabilityakla yatkın olmama, makul olmama, tavsiye edilememeinadvisablemantıksız, tavsiye edilemez, yanlış, yerinde olmayaninalienabledevredilemez, elden çıkarılamazinalterabledeğişmez, değiştirilemezinamorataaşık olunan kadın, seven kadın, sevgiliinamoratoaşık, sevgiliinaneanlamsız, aptal, beyhude, boş, saçmainanimatecansız, donuk, ölü, ruhsuz, sıkıcıinanimationcansızlık, donukluk, durgunluk, sıkıcılıkinanitionboşluk, yetersiz beslenme, zafiyetinanityahmaklık, anlamsız söz, anlamsızlık, boş lâf, saçmalıkinapplicabilityuygulanamazlık, uygun olmamainapplicablealâkasız, uygulanamaz, uymayan, uymazinappositemünasebetsiz, uygunsuz, yersizinappreciabledeğer biçilemeyecek kadar küçük, küçücük, takdir edilemez, ufacıkinapprehensibleanlaşılmazinapproachablemesafeli, ulaşılamaz, yaklaşılamazinappropriateuygun olmayan, uygunsuz, uymaz, yersizinaptbeceriksiz, toy, uygun olmayan, yersiz, yeteneksizinaptitudebeceriksizlik, kabiliyetsizlik, toyluk, uygun olmama, yersiz olmainarmdesteğini çekmek, elini çekmek, silâhsızlanmakinarticulateanlaşılmaz, derdini anlatamayan, dilsiz, eklemsiz, konuşamaz, konuşma özürlüinartificialdoğal, yapay olmayaninartisticsanat değeri olmayan, sanatsal olmayaninattentiondikkat etmeme, dikkatsizlik, ihmal, özen göstermemeinattentivedikkat etmeyen, dikkatsiz, ihmalci, ihmalkâr, önemsemez, özen göstermeyen, özensizinattentivenessdikkatsizlikinaudibleduyulamaz, işitilemezinauguralaçılış, açılış konuşması, açılış töreni, açılış törenine aitinaugurateaçılış merasimi yapmak, açılış yapmak, açmak, başlamak, törenle göreve getirmekinauguratedaçılış merasimi yapmak, açılış yapmak, açmak, başlamak, törenle göreve getirmekinaugurationaçılış, açılış töreni, açma, göreve başlamainauspiciousmeşum, meymenetsiz, şanssız, tâlihsiz, uğursuzinauspiciousnesstâlihsizlik, uğursuzlukinbeingvar olaninboardgemi içi, gemi içinde, gemi içindeki, geminin içineinborndoğal, doğuştaninbredakraba evliliği sonucu olan, doğal, doğuştanincalculabilitybelirsizlik, değişkenlik, hesaplanamazlıkincalculabledeğişken, haddi hesabı olmayan, hesap edilemez, hesaplanamaz, sağı solu belli olmazincandescenceakkorluk, parlaklıkincandescentakkor, akkor hale gelmiş, göz kamaştırıcı, parlakincantationafsun, büyü, büyülü sözler, sihir, sihirli formülincantationsafsun, büyü, büyülü sözler, sihir, sihirli formülincapabilityacizlik, elinden gelmeme, kabiliyetsizlik, yetersizlikincapableaciz, ehliyetsiz, elinden gelmez, elverişsiz, kabiliyetsiz, yetersizincapacitateaciz bırakmak, alıkoymak, yapamaz hale getirmekincapacitatedaciz bırakılmış, alıkoyulmuş, mahrum edilmişincapacitykapasitesi olmama, yeteneksizlik, yetersizlikincapsulateiçermek, kapsamak, kısa ve öz biçimde açıklamak, özetlemekincarceratehapsetmek, kapatmak, sıkıştırmakincarceratedhapsetmek, kapatmak, sıkıştırmakincarcerationboğma, hapsedilme, hapsetme, kapatma, sıkışma, sıkıştırmaincarnatecisimlendirmek, cisimlenmiş, insan şekline girmiş, somutlaştırmakincarnationcanlı örnek, cisimleşme, vücut bulmaincasekabına koymak, örtmekincautiousdüşüncesiz, gafil, hazırlıksız, ihtiyatsız, tedbirsizincendiarismkışkırtıcılık, kızıştırma, kundakçılıkincendiarykışkırtıcı, kundakçı, tahrik edici, yangın bombası, yangın çıkaran, yangın çıkaran kimseincensebuhur, çileden çıkarmak, kızdırmak, pohpohlama, pohpohlamak, sinirlendirmek, tütsü, tütsü kokusu, tütsü yakmak, tütsülemek, yağlama, yağlamakincensedkızgın, öfkeliincensorybuhurdan, tütsü kabıincentivedürtü, güdü, harekete geçirici, isteklendirme, özendirici, özendirme, teşvik edici, teşvik etmeincentivesdürtü, güdü, isteklendirme, özendirme, teşvik etmeinceptionbaşlama, başlangıçinceptivebağlayan, başlama, başlayan, baştakiincertitudekararsızlık, şüphe, tereddüdincessantaralıksız, ardı arkası kesilmeyen, devamlı, sürekliincessantlyaralıksız olarak, ardı arkası kesilmeden, sürekli olarakincessantnessaralıksız olarak, ardı arkası kesilmeden, sürekli olarakincestensest, yakın akraba ile cinsel ilişkiincestuousensest sonucu doğan, ensest yapan, enseste aitinchaz miktar, inç, inçlik, yavaş yavaş hareket ettirmekinchedinçlikinchesinçinchoategelişmemiş, tam oluşmamış, yeni başlamışinchoativebaşlama belirten fiil, başlama ifade eden, yeni başlayanincidenceetki, etki alanı, isabet, oran, rastlantı, tesadüfincidentayrıcalık, ayrıcalık getiren, hadise, kaza, olay, özel durum, perde, yük, yükleyenincidentalbağlı, isteğe bağlı, küçük harcamalar, küçük ve önemsiz, olası, önemsiz olay, özgü, tesadüfiincidentallybu arada, lâf arasında, şans eseri, tesadüfen, yakındaincidentalsküçük harcamalar, önemsiz olayincidentsayrıcalık, hadise, kaza, olay, özel durum, perde, yükincinerateyakıp kül etmek, yakmakincineratingyakıp kül etmek, yakmakincinerationölü yakma, yakmaincineratorçöp yakma fırını, yakma fırınıincipiencebaşlangıçincipiencybaşlangıçincipientbaşlangıç aşmasında olan, yeni başlayanincisedeşmek, hakketmek, kazımak, oymak, yarmakinciseddeşmek, hakketmek, kazımak, oymak, yarmakincisiondeşme, kesik, yarık, yarmaincisiveacı, dokunaklı, kesici, keskin, zekiceincisivenessaçıkgözlük, zekilikincisorkesici dişincitationayartma, kışkırtma, tahrik, teşvik etmeinciteayartmak, dürtmek, kışkırtmak, kızıştırmak, tahrik etmek, teşvik etmekincitementkışkırtma, tahrik, teşvikincitingteşvik ediciincivilitykaba davranış, kabalık, nezaketsizlikinclemencysertlik, soğuklukinclementacımasız, fırtınalı, haşin, sert, soğukinclinableeğilimli, eğrilebilir, istekli, meyilliinclinationbeğeni, eğiklik, eğilim, eğilme, eğim, eğim açısı, heves, meyilinclinebaş eğerek selâmlamak, çalmak, eğilimi olmak, eğilmek, eğim, eğim yapmak, eğimli yüzey, eğmek, meyil, meyletmek, neden olmak, sürüklemek, yatırmak, yatkın olmak, yatmak, yokuş, yönlendirmekinclinedeğik, eğilimli, eğimli, eli yatkın, istekli, meyilli, yatkın, yetenekliincliningeğmeinclinometereğim ölçeği, meyil ölçeğiincloseçevirmek, çevrelemek, etrafını çevirmek, içermek, iliştirmek, kapatmak, kapsamak, kuşatmakinclosedçevirmek, çevrelemek, etrafını çevirmek, içermek, iliştirmek, kapatmak, kapsamak, kuşatmakinclosureçevirme, çevrilmiş yer, çit, duvar, ilişik belge, kapamaincludedahil etmek, içermek, içine almak, kapsamak, katmakincludeddahil, içindeincludesdahil etmek, içermek, içine almak, kapsamak, katmakincludingdahil, içeren, kapsayaninclusiondahil etme, içerme, içine alma, kapsamainclusivedahil, içeren, içine alan, kapsayanincognisanthaberi olmayan, tanımayanincognitoimzasız, kılık değiştirerek, kılık değiştirme, kimliğini gizleyen kimse, kimliğini gizleyerek, sahte kimlik, takma ad, takma adla, tebdili kıyafetincognizanthaberi olmayan, tanımayanincoherenceanlamsızlık, ipe sapa gelmeme, tutarsızlıkincoherencybağdaşmazlıkincoherentabuk sabuk, anlamsız, bağdaşmaz, ipe sapa gelmez, tutarsızincombustibletutuşmaz, yanmazincomebütçe, gelir, kazançincomergöçmen, yeni gelen, yeni gelen kimse, yerine geçen kimseincomesbütçe, gelir, kazançincominggelen, giren, yeni, yeni başlayan, yeni gelenincommensurablebağdaşmayan, kıyaslanamaz, ölçülemez, ölçüsüz, oransızincommensurateeksik, kıyaslanamaz, kusurlu, ölçülemez, oransız, yetersizincommoderahatsız etmek, sıkmak, zahmet vermekincommodiouskullanışsız, rahatsız, zahmetliincommunicableanlatılamaz, paylaşılamaz, söylenilemezincommunicadohücre hapsine çarptırılmış tutuklu, kimseyle görüştürülmeyen tutukluincommunicativeağzı sıkı, ketum, konuşmayan, lâf çıkmazincomparableemsalsiz, eşsiz, kıyaslanamazincomparablykıyaslanamaz biçimdeincompatibilitytezatincompatiblebağdaşmayan, farklı, uyumsuz, uyuşmayanincompatiblitytezatincompetencebeceriksizlik, ehliyetsizlik, eksiklik, yetersizlik, yetkisizlikincompetentbeceriksiz, eksik, yetersiz, yetkisizincompetiblebağdaşmayan, farklı, uyumsuz, uyuşmayanincompletebitmemiş, eksik, kusurlu, tamamlanmamışincompletelyeksik olarak, tamamlanmadan, yarım yamalakincomprehensibilityakıl ermezlik, anlaşılmazlıkincomprehensibleakıl almaz, anlaşılmazincomprehensionakıl almama, anlayamama, idrak eksikliğiincompressiblesert, sıkıştırılamazincomputablehesap edilemez, hesaplanamazinconceivableakıl almaz, anlaşılmaz, inanılmaz, kavranılamazinconclusiveikna edici olmayan, sonuçsuz, yetersizinconditeincelikten yoksun, kaba, kötü yapılmışincongruityaykırılık, bağdaşmama, faklılık, uyuşmazlık, yersizlikincongruousacayip, aykırı, farklı, saçma, uygunsuz, uyumsuz, yersizinconsequencemantıksızlık, tutarsızlıkinconsequentalâkasız, konu dışı, mantıksız, tutarsızinconsequentialalâkasız, konu dışı, mantıksız, önemsiz, tutarsızinconsequentlytutarsızcainconsiderableaz, dikkate değmez, küçük, önemsizinconsiderateanlayışsız, düşüncesiz, ihtiyatsız, saygısız, tedbirsizinconsideratenessdüşüncesizlik, saygısızlık, tedbirsizlikinconsistencyaykırılık, bağdaşmama, kararsızlık, tutarsızlık, uyumsuzluk, uyuşmamainconsistentaykırı, bağdaşmaz, değişken, kararsız, saati saatine uymaz, tutarsız, uyuşmazinconsistentlytutarsızcainconsolableavutulamaz, teselli edilemezinconsonanceahenksizlik, uyumsuzlukinconsonantahenksiz, uyumsuzinconspicuousfarkedilmez, göze çarpmayan, önemsizinconstancydeğişkenlik, döneklik, sabit olmama, sadakâtsizlikinconstantdeğişken, dönek, gelgeç, kararsız, sabit olmayan, sadakâtsiz, vefasızinconsumableharcanamaz, kullanılamaz, tüketilemezincontestableinkâr edilemez, itiraz edilemez, su götürmez, tartışmasızincontinenceçişini tutamama, duramama, kendine hakim olamama, kendini tutamamaincontinentidrarını tutamayan, kendini tutamayan, nefsine hakim olamayanincontinentlyduramayıp, hemen, kendini tutamayarakincontrovertibilityapaçık, inkâr edilemez, su götürmez, yadsınamazincontrovertibleapaçık, inkâr edilemez, su götürmez, yadsınamazinconveniencekülfet, mahzur, rahatsız eden kimse, rahatsız etmek, rahatsızlık, sakınca, sıkıntı, sıkıntı veren şey, sıkıntı vermek, uygun olmama, zahmet, zahmet vermekinconvenientelverişsiz, külfetli, rahatsız edici, sakıncalı, uygunsuz, vakitsiz, zahmetli, zorinconvertiblealtına çevrilemeyen, bozulamaz, değiştirilemez, konvertibl olmayan, paraya çevrilemezincorporateanonim, anonimleşmek, birleşmek, birleşmiş, birleştirmek, dahil etmek, katılmış, katmak, tüzelincorporatedanonim, birleşmiş, katılmış, tüzelincorporatesanonimleşmek, birleşmek, birleştirmek, dahil etmek, katmakincorporatinganonimleşmek, birleşmek, birleştirmek, dahil etmek, katmakincorporationbirleşme, birleştirme, katma, şirketleşmeincorporealcisimsiz, maddi olmayan, maneviincorrecthatalı, münasebetsiz, uygunsuz, yanlışincorrectlyhatalı olarak, münasebetsizce, yanlışlıklaincorrigibleadam olmaz, düzelmez, ıslah olmaz, uslanmaz, yola gelmezincorruptibilitybozulmazlık, dürüstlük, rüşvet yememeincorruptiblebozulmaz, çürümez, dürüst, rüşvet yemezincorruptionbozulmama, çürümeme, dürüstlük, rüşvet yememeincreaseartırmak, artış, artma, artmak, büyüme, büyümek, çoğalma, çoğalmak, çoğaltma, çoğaltmak, üreme, üremek, yavrulama, yükselme, yükseltmek, zam yapmakincreasesartırmak, artış, artma, artmak, büyüme, büyümek, çoğalma, çoğalmak, çoğaltma, çoğaltmak, üreme, üremek, yavrulama, yükselme, yükseltmek, zam yapmakincreasingartırma, çoğalanincreasinglyartan bir şekilde, giderek, gitgide artarakincredibilityakıl almazlık, inanılmaz şey, inanılmazlıkincredibleakıl almaz, inanılmaz, olağanüstü, şaşırtıcıincredulityinanmazlık, kuşkuculuk, şüphecilikincredulousgüvensiz, inanmaz, kuşkucu, zor inananincrementartım, artış, artma, çoğalma, kâr, kazançincriminatesuçlamak, suçlu çıkarmak, suçu yüklemekincriminatedsuçlamak, suçlu çıkarmak, suçu yüklemekincriminatingsuçlayıcıincriminationsuçlamaincriminatorysuçlayıcıincrustkabuk bağlamak, kaplamak, kaplanmakincrustationkabuk, kabuk bağlama, kabuklanma, kaplamaincubatecivciv çıkarmak, kafasında kurmak, kuluçkaya yatırmak, kuluçkaya yatmak, tasarlamak, üretmekincubatedcivciv çıkarmak, kafasında kurmak, kuluçkaya yatırmak, kuluçkaya yatmak, tasarlamak, üretmekincubationcivciv çıkarma, kuluçka dönemi, kuluçkaya yatmaincubatorbakteri üretmeye yarayan alet, kuluçka makinesi, kuvözincubusağır yük, kâbus, kâbus gibi şey, karabasan, sıkıntıinculcatekafasına sokmak, telkin etmekinculcationtelkininculpatesuç yüklemek, suça bulaştırmak, suçlamakinculpatedsuç yüklemek, suça bulaştırmak, suçlamakinculpationitham, suça bulaşma, suçlamaincumbencygörev, ödev, vazife, yükümlülük, zorunlulukincumbentdüşen, görevdeki, görevli, mahalle papazı, memur, üzerine düşen, yükümlü, zorunluincunabulabaşlangıçincurgirmek, maruz kalmak, tutulmak, uğramak, yakalanmak, yaratmakincurabilityçaresi olmama, şifa bulmazlık, tedavi edilemezlikincurableçaresiz, dermansız, iyi olmaz, iyi olmaz hasta, tedavi edilemez, tedavi edilemez kimseincuriousdikkatsiz, ilgisiz, kayıtsız, meraksızincuriouslyilgisizce, merak etmeyerek, meraksızcaincurredgirmek, maruz kalmak, tutulmak, uğramak, yakalanmak, yaratmakincurringgirmek, maruz kalmak, tutulmak, uğramak, yakalanmak, yaratmakincursionakın, baskın, hücum, istila, tecâvüzincurvationiçine eğrilmeincurvedeğmekincusörs kemiğiincusedamgalama, damgalamak, para damgalama, para damgalamakindebtedborçlu, minnettar, müteşekkir, teşekkür borçluindebtednessborçluluk, minnettarlıkindecencyaçık saçıklık, ahlaksızlık, gereksizlik, uygunsuzluk, yersizlikindecentaçık saçık, edepsiz, gereksiz, uygunsuz, yersizindecipherableçözülemez, deşifre edilemez, okunamazindecisionkararsızlık, tereddüdindecisivekarara bağlanamayan, kararsız, kuşkulu, şüpheliindeclinableçekimsizindecorousayıp, ters, topluma ters düşen, uygunsuzindecorumayıp, terbiyesizlik, uygunsuz davranış, yakışmayan hareketindeedaslında, cidden, doğrusu, gerçektenindefatigablebıkmaz, yorulmak bilmez, yorulmazindefeasiblefeshedilemez, iptal edilemezindefectiblebozulmaz, kusursuzindefensibleaffedilmez, mazur görülemez, savunmasız, savunulamazindefinablebelirsiz, şüpheli, tanımlanamaz, tarif edilemez, tarifsizindefinitebelgisiz, belirsiz, kesin olmayan, sayısız, sonsuz, süresizindefinitelybelirsiz olarak, süresiz olarakindefinitenessbelirsizlik, sınırsızlık, sonsuzluk, süresizlikindeliblesabit, silinmezindelicacykabalık, nezaketsizlik, terbiyesizlikindelicatekaba, nezaketsiz, terbiyesiz, uygunsuzindemnificationgüvence, kefalet, tazminat, teminât, zararı ödemeindemnificatorgüvence, kefalet, tazminat, teminât, zararı ödemeindemnifydokunulmazlık vermek, korumak, ödemek, sigorta ettirmek, teminât vermek, zararı ödemek, zararı ödemeyi garanti etmekindemnitycezasını affetme, güvence, koruma, tazmin, tazminat, teminât, zarar ödemesiindentçentik, çentmek, çift nüsha olarak hazırlamak, çökertmek, çukur, diş diş yapma, dişli yapmak, kenarını işlemek, kertmek, paragrafbaşı yapma, resmen istemek, resmi talep, satırbaşı, satırbaşı yapmak, sipariş, sipariş vermekindentationçentik, çentik yapma, diş diş olma, diş yapma, girinti, körfez, koy, paragrafbaşı, satırbaşı yapmaindenteddişlenmiş, dişli, kalıp ile basılmış, senetli, sözleşmeliindentiondiş açma, diş diş olma, paragrafbaşı, satırbaşı yapmaindenturediş açma, diş diş olma, kontrat, senet, sözleşme, sözleşme kâğıdıindenturesdiş açma, diş diş olma, kontrat, senet, sözleşme, sözleşme kâğıdıindependencebağımsızlık, hürriyet, istiklâl, kimseye muhtaç olmayacak kadar gelir, özgürlük, serbestlikindependencybağımsız devlet, bağımsızlık, özgür devletindependentbağımsız, hür, kendi geçimini sağlayan, maddi yönden bağımsız, özgür, serbestindepthderinlemesine, etraflı, geniş kapsamlıindescribableanlatılamaz, belirsiz, tanımlanamaz, tarifsizindespensablegerekli, kaçınılmaz, mecburi, öncelikli, zaruri, zorunluindestructibilitydayanıklılık, tahrip edilemezlik, yıkılmazlıkindestructibledayanıklı, yıkılamaz, yok edilemezindeterminablebelirlenemez, karara bağlanamayan, kararlaştırılamazindeterminatebelirsiz, belli olmayan, kararsızlık, süresi belirsiz, tereddüdindeterminationirade yitimiindeterminedbelirsiz, belli olmayan, kararsızlık, süresi belirsiz, tereddüdindexayarlı aynaya bağlamak, fihrist, gösterge, ibre, indeks, indekse yazmak, indekslemek, işaret, yasak kitaplar listesiindexedayarlı aynaya bağlamak, indekse yazmak, indekslemekindexingayarlı aynaya bağlamak, indekse yazmak, indekslemekindiahindistanindianhindistana ait, hint, hintli, kızılderili, kızılderili dili, kızılderililere aitindichint dil grubuna aitindicatebelirtmek, bildirmek, çıtlatmak, gerektirmek, göstermek, işaret etmekindicatedbelirtmek, bildirmek, çıtlatmak, gerektirmek, göstermek, işaret etmekindicatingbelirtmek, bildirmek, çıtlatmak, gerektirmek, göstermek, işaret etmekindicationbelirti, belirtme, bulgu, çıtlatma, gösterme, işaret, ölçümindicationsbelirti, belirtme, bulgu, çıtlatma, gösterme, işaret, ölçümindicativebelirten, bildiren, bildirme kipi, gösteren, haber kipiindicatorbelirteç, bildirici, gösterge, göstergeç, indeks sayı, indikatör, işaretbelirteç, bildirici, gösterge, göstergeç, indeks sayı, indikatör, işaretindicatorsbelirteç, bildirici, gösterge, göstergeç, indeks sayı, indikatör, işaretindicesfihrist, gösterge, ibre, indeks, işaret, yasak kitaplar listesiindictdava açmak, suçlamakindictablesuçlanabilirindicteddava açmak, suçlamakindictmentdava açma, iddianame, itham, suçlamaindifferencealdırmazlık, duygusuzluk, hissizlik, ilgilenmeme, ilgisizlik, kayıtsızlık, önemsizlik, tarafsızlık, umursamama, umursamazlıkindifferentaldırışsız, berbat, farksız, hissiz, ilgisiz, kayıtsız, kötü, lakayt, önemsiz, şöyle böyle, vasatindifferentlyaldırışsızca, kayıtsızca, kötü şekilde, tarafsızca, vasat biçimdeindigencefakirlik, parasızlık, yoksulllukindigenousdoğal, özgü, yerli, yöreye özgüindigentfakir, muhtaç, yoksulindigesteddüşünülmemiş, düzensiz, hazmedilmemişindigestibleağır, hazmı zor, sindirimi güçindigestiondispepsi, hazımsızlık, sindirim güçlüğüindignantiçerlemiş, kızgın, öfkeli, protesto edenindignantlykızgın, protesto ederekindignationhaksızlık karşısında öfkelenme, içerleme, kızgınlık, kızma, öfkeindignitygurur kırıcı davranış, hakaret, rezalet, saygısızlıkindigoçivitindirectaldatıcı, doğru olmayan, dolambaçlı, dolaylı, endirekt, imalı, kinayeliindirectiondoğru olmayan davranış, dolaylı söz, dolaylı yol, üçkâğıtçılıkindirectlydolambaçlı biçimde, dolaylı olarak, endirekt olarakindirectnessdolaylılıkindiscernibleayırt edilemez, farkedilemezindisciplinedisiplinsizlik, itaatsizlikindiscreetağzında bakla ıslanmaz, boşboğaz, düşüncesiz, gereksiz, geveze, patavatsız, yersizindiscretebölünmemiş, homojenindiscretionboşboğazlık, düşüncesizlik, gevezelik, patavatsızlık, yersiz davranışindiscriminateayırt edemeyen, ayrım yapmayan, fark gözetmeyen, gelişigüzel, rasgeleindiscriminationayıramama, ayırt edememe, gelişigüzellik, karışıklıkindispensabilitykaçınılmazlık, mecburiyet, zorunlulukindispensablegerekli, kaçınılmaz, mecburi, öncelikli, zaruri, zorunluindisposebozmak, elverişsizleştirmek, hasta etmek, hevesini kırmak, keyfini kaçırmak, soğutmakindisposedisteksiz, keyfi kaçmış, keyifsiz, rahatsız, soğumuşindispositiongönülsüzlük, isteksizlik, keyifsizlik, rahatsızlıkindisputabilitysu götürmezlik, tartışmasızlıkindisputableinkâr edilemez, kesin, su götürmez, şüphe edilmez, şüphe götürmez, tartışmasızindissolubilityayrılmazlık, bozulmazlık, çözünmezlikindissolubleayrılmaz, ayrışmaz, bozulmaz, çözünmez, daimi, erimez, sağlamindistinctbelirsiz, belli belirsiz, bulanık, hayal meyalindistinctiveayırt edilemezindistinctlybelirsiz olarak, belli belirsiz, hayal meyalindistinctnessayırt edilemezlik, belirsizlik, bulanıklıkindistinguishableayırt edilemez, benzer, farksızindistinguishablyayırt edilemez bir şekildeinditekâğıda dökmek, kaleme almak, yazdırmak, yazmakinditingkâğıda dökmek, kaleme almak, yazdırmak, yazmakindiumindiyumindividualbaşlıbaşına, birbirinden ayrı, birey, bireysel, fert, kişi, kişisel, özel, özgün, şahıs, şahsi, tekindividualismbencillik, bireycilikindividualisticbireyselindividualitybenlik, ferdiyetçilik, kendine özgülük, orijinallik, özgünlük, şahsiyetindividualizeayrı tutmak, bireyleştirmek, ferdileştirmek, tek tek ele almakindividualizedayrı tutmak, bireyleştirmek, ferdileştirmek, tek tek ele almakindividualsbirey, fert, kişi, şahısindividuateayırt etmek, bireyleştirmek, özgünleştirmekindividuitybenlik, ferdiyetçilik, kendine özgülük, orijinallik, özgünlük, şahsiyetindivisiblebölünemez, bölünemez sayı, bölünmez, kesirsiz sayıindochinahindiçiniindocileidaresi zor, inatçıindocilityidaresi zor olma, inatçılıkindoctrinateaşılamak, beynini yıkamak, doktrinleştirmek, öğretmek, telkin etmekindoctrinationbeyin yıkama, doktrinleştirme, öğretme, zorla kabul ettirmeindoctrinatorbeyi yıkayıcı, doktrinci, öğretmenindolenceağrısız olma, tembellik, üşengeçlik, uyuşuklukindolentağırkanlı, ağrı vermeyen, ağrısız, tembel, üşengeç, uyuşukindomitableboyun eğmez, direnen, yılmazindonesiaendonezyaindonesianendonezya, endonezya dili, endonezyalı, endonezya’ya aitindoordahili, ev içi, içeri, kapalıindoorsevde, eve, içeriyeindorsearkasına yazmak, ciro etmek, desteklemek, onaylamakindorseeciro edilen kimse, lehdarindorsementaçıklama, ciro, destek, onayindorserciro eden kimse, cirocuindraftiçeriye akma, içeriye çekmeindraughtiçeriye akma, içeriye çekmeindrawniçeriye çekilmişindubitablekesin, kuşkusuz, şüphe edilemez, şüphesizinduceikna etmek, indüklemek, kandırmak, sebep olmak, sonuç çıkarmak, teşvik etmek, uyarmakinducementikna, kandırma, neden, rüşvet, rüşvet verme, sebep, teşvik, yönlendirmeinducingikna etmek, indüklemek, kandırmak, sebep olmak, sonuç çıkarmak, teşvik etmek, uyarmakinductalmak, askere almak, başlatmak, resmen göreve almakinductanceindüktans, öz indüksiyoninductedalmak, askere almak, başlatmak, resmen göreve almakinducteeacemi askerinductionaskere alma, başlatma, giriş, ileri sürme, indükleme, indüksiyon, neden olma, resmen göreve başlatma, tümevarıminductivedoğuma neden olan, indükleyici, tümevarımsalinductorindüktörindulgeboyun eğmek, haz almak, hoşgörmek, içmek, izin vermek, memnun etmek, sigara içmek, şımartmak, tutulmak, yüz vermek, zevk almakindulgenceanlayış gösterme, bağımlılık, boyun eğme, günahların kilisece affedilmesi, haz, hoşgörü, müsamaha, şımartma, tutku, yüz verme, zevkindulgentanlayışlı, hoşgörülü, yüz verenindulgentlyanlayışla, hoşgörüyleindulgnenceanlayış gösterme, bağımlılık, boyun eğme, günahların kilisece affedilmesi, haz, hoşgörü, müsamaha, şımartma, tutku, yüz verme, zevkindurateduygusuzlaştırmak, hissizleşmek, katılaştırmak, sağlamlaşmak, sertleşmek, sertleştirmekindurationduygusuzlaşma, katılaşma, sağlamlaştırma, sertleşme, sertleştirmeindustrialendüstri, endüstriyel, sanayi, sanayiciindustrialisationsanayileşmeindustrialismsanayicilikindustrialistsanayiciindustrializationsanayileşmeindustrializesanayileştirmekindustrializedsanayileştirmekindustrializingsanayileştirmekindustriallyendüstriyel olarak, sanayi bakımındanindustriesçaba, endüstri, gayret, hamaratlık, işletmecilik, sanayiindustriousçalışkan, gayretli, hamaratindustriousnessçalışkanlıkindustryçaba, endüstri, gayret, hamaratlık, işletmecilik, sanayiindwellikamet etmek, işlemek, nüfuz etmek, oturmak, oturtmak, yerleşmek, yerleştirmekindwellerikamet eden kimse, oturan kimse, sakinindwellingikamet etmek, işlemek, nüfuz etmek, oturmak, oturtmak, yerleşmek, yerleştirmekinebriatealkolik kimse, ayyaş tip, başını döndürmek, heyecanlandırmak, mest etmek, sarhoş etmek, sarhoş kimseinebriatedbaşını döndürmek, heyecanlandırmak, mest etmek, sarhoş etmekinebriatingbaşını döndürmek, heyecanlandırmak, mest etmek, sarhoş etmekinebriationkafayı bulma, sarhoş olma, sarhoşlukinebrietykafayı bulma, sarhoş olma, sarhoşlukinedibleyenmezineditedbasılmamış, yayınlanmamışineffableanlatılamaz, kelimelerle ifade edilemez, söylenemez, tarifsizineffaceablesilinemezineffectgerçekte, yürürlükte olanineffectivebaşarısız, beceriksiz, boş, etkisiz, geçersiz, kabiliyetsiz, sonuçsuz, yeteneksizineffectivenessbaşarısızlık, etkisizlikineffectualaciz, başarısız, beceriksiz, boş, etkisiz, faydasız, güçsüz, verimsizineffectualnessacizlik, başarısızlık, etkisizlik, güçsüzlükinefficaciousbaşarısız, beceriksiz, etkisiz, faydasız, geçersiz, verimsizinefficacybaşarısızlık, beceriksizlik, etkisizlik, sonuçsuzluk, yetersizlikinefficentehliyetsiz, etkisiz, müsrif, savurgan, tesirsiz, verimsiz, yetersizinefficiencyetkili olmama, faydasızlık, işe yaramama, sonuç vermeme, verimsizlikinefficientehliyetsiz, etkisiz, müsrif, savurgan, tesirsiz, verimsiz, yetersizinelaborateözen gösterilmemiş, özensizinelasticelastik olmayan, esnek olmayan, esnemez, sertineleganceince olmama, kabalık, terbiyesizlikinelegantçirkin, incelikten yoksun, kaba, terbiyesizineligibleelverişsiz, seçilemez, uygun bulunamaz, uygun olmayan kimse, uygunsuz, yetersiz, yetersiz kimseineluctablekaçınılmaz, önüne geçilmezineptacemi, anlamsız, aptalca, beceriksiz, saçma, yersiz, yeteneksizineptitudeacemilik, anlamsızlık, aptallık, beceriksizlik, kabiliyetsizlik, saçmalık, yersizlikineptnessanlamsızlık, beceriksizlik, saçmalık, yersizlikinequabledeğişken, dengesizinequalitydeğişkenlik, düzensizlik, eşitsizlik, farklılık, sapmainequitableadaletsiz, haksız, insafsızinequityadaletsizlik, haksızlık, insafsızlıkineradicableköklü, kökü kazınamaz, sökülemezinerasableçıkmaz, silinmezinerrablehata etmez, yanılmazinerranthata yapmaz, yanılmazinertatıl, dingin, durağan, etkinlik göstermeyen, hareketsiz, tembel, uyuşuk, uyuzinertiadinginlik, durağanlık, etkileşime girmeme, hareketsizlik, süredurum, tembellik, uyuşuklukinertnesscansızlık, durgunluk, hareketsizlik, uyuşuklukinescapablekaçınılamaz, sakınılamazinessentialgereksiz, gereksiz şey, lüzumsuz, lüzumsuz şey, önemsizinestimablehesaplanamaz, paha biçilmezinevitabilityçaresizlik, kaçınılmazlıkinevitablebeklenen, çaresiz, kaçınılmaz, malum, umulaninexacthatalı, yanlışinexactitudehatalı olma, yanlışlıkinexactnesshatalı olma, yanlışlıkinexcusableaffedilmez, bağışlanamaz, mazur görülemezinexhaustibilitybitip tükenmeme, bitmeme, yorulmamainexhaustiblebitip tükenmez, bitmez tükenmez, tükenmez, yorulmazinexorabilityacımasızlık, amansızlık, direngenlik, insafsızlıkinexorableacımasız, amansız, boyun eğmez, merhametsizinexpediencygereksizlik, münasebetsizlik, uygunsuzluk, yararsızlık, yersizlikinexpedientakılsız, akılsızca, münasebetsiz, uygunsuz, yararsız, yersizinexpensivemasrafsız, ucuzinexperienceacemilik, cahillik, deneyimsizlik, tecrübesizlik, toylukinexperiencedacemi, deneyimsiz, tecrübesiz, toyinexpertacemi, beceriksiz, deneyimsizinexpertedlyhabersizceinexpiableaffedilmez, bastırılamaz, telâfi edilemez, yatışmazinexplicableaçıklanamaz, anlaşılmazinexplicablyaçıklanamaz şekilde, izah edilemez biçimdeinexplicitaçık olmayan, çapraşık, karışık, net olmayaninexpressibleanlatılamaz, ifade edilemez, kelimelere dökülemez, tarifsizinexpressiveağzı sıkı, anlamsız, ifade etmez, ifadesiz, söylemezinexpugnabledurdurulamaz, yenilmezinextensodolaylı olarak, enine boyuna, etraflıcainextinguishablebastırılamaz, söndürülemez, sönmez, yatıştırılamazinextricableiçinden çıkılmaz, kaçınılmaz, karışıkinfalliblemuhakkak, mutlâk, şaşmaz, yanılmazinfamousadı çıkmış, berbat, kepaze, kötü şöhretli, rezil, utanç verici, yüz kızartıcı, yüz kızartıcı suç işlemişinfamousnesskepazelik, rezalet, rezillikinfamykepazelik, kötü şöhret, rezillik, utanç verici davranışinfancybaşlangıç, bebeklik, çocuklukinfantbaşlangıç aşamasında olan, bebek, çocuk, çocuksu, küçükinfantaispanyol prensesi, prensesinfanteispanya prensi, prensinfanticidebebek katili, bebek öldürme, çocuk katili, çocuk öldürmeinfantilebaşlangıç aşamasında olan, bebek, bebeklikle ilgili, bebeksi, çocuk, çocukçainfantrypiyadeinfantrymanpiyade, piyade eriinfantrymenpiyade, piyade eriinfarctenfarktüsinfarctiondamar tıkanıklığıinfatuateaklını başından almak, aklını çelmek, çılgına çevirmekinfatuatedaklı başından gitmiş, delicesine aşık, karasevdalıinfatuationdelicesine aşık olma, karasevdaya düşme, sevdalanma, vurulmainfectaşılamak, bozmak, bulaştırmak, enfekte etmekinfectedaşılamak, bozmak, bulaştırmak, enfekte etmekinfectionbozulma, bulaşma, bulaştırma, enfeksiyoninfectionsbozulma, bulaşma, bulaştırma, enfeksiyoninfectiousbulaşıcıinfectiousnessbulaşıcılık, etkilemeinfelicitousmutsuz, tâlihsiz, uygunsuz, yersizinfelicitymutsuzluk, tâlihsizlik, yersizlikinferanlam çıkarmak, anlamına gelmek, sonuç çıkarmakinferenceanlam, sonuç, sonuç çıkarmainferentialanlaşılan, sonuç olarak çıkarılabilirinferioralt, aşağı, aşağı derecede, aşağı derecede olan şey, ast, ast olan kimse, bayağı, değersiz, kalitesizinferiorityadilik, aşağılık, astlık, bayağılıkinfernalberbat, cehennem, cehennem gibi, iğrenç, şeytaniinfernocehenneminferredanlam çıkarmak, anlamına gelmek, sonuç çıkarmakinfertileçorak, kıraç, kısır, verimsizinfertilityçoraklık, kısırlık, verimsizlikinfestbürümek, doldurmak, istila etmek, kaplamak, zarar vermekinfestationbürüme, istila, sarmainfestationsbürüme, istila, sarmainfestedbürümek, doldurmak, istila etmek, kaplamak, zarar vermekinfidelgâvur, imansız, imansız kimse, imansızlara ait, kâfirinfidelityaldatma, hıyanet, ihanet, imansızlık, kâfirlik, zinainfieldçiftliğe yakın tarla, sahanın kaleye yakın bölümü, tarlainfightingiç anlaşmazlık, iç çatışma, yakın dövüşinfiltrategizlice girmek, sızmak, sokulmak, süzmekinfiltrationsızma, süzme, süzülmeinfiltratorajan, casus, köstebekinfinitesayısız, sınırsız, sonsuz, sonsuz olan şey, sonsuzlukinfinitelyson dereceinfinitenesssınırsızlıkinfinitesimalbölünemeyecek kadar küçük değer, son derece küçük, sonsuz küçük, sonsuz küçük değerinfinitivalmastara aitinfinitiveeylemlik, mastar, mastara aitinfinitudesınırsızlık, sonsuzlukinfinitysınırsızlık, sonsuz büyüklük, sonsuzlukinfintesayısız, sınırsız, sonsuz, sonsuz olan şey, sonsuzlukinfirmhalsiz, hastalıklı, kararsız, sakatinfirmaryhastane, revirinfirmitiesgüçsüzlük, halsizlik, hastalık, kararsızlık, kusur, sakatlık, zaafinfirmitygüçsüzlük, halsizlik, hastalık, kararsızlık, kusur, sakatlık, zaafinfixbağlamak, içine koymak, kafasına sokmak, sözcüğün ortasına konan ek, takmak, telkin etmek, tutturmakinflamealevlendirmek, coşturmak, iltihaplanmak, kışkırtmak, kızdırmak, kızmak, tutuşmak, yanmakinflamediltihaplanmış, kızgın, öfkeliinflamingalevlendirmek, coşturmak, iltihaplanmak, kışkırtmak, kızdırmak, kızmak, tutuşmak, yanmakinflammabilityçabuk alevlenme, çabuk kızma, çabuk parlamainflammableçabuk öfkelenir, çabuk tutuşur, kolay sinirlenir, parlayıcı, yanıcıinflammationalevlenme, coşma, iltihap, kızma, tutuşturma, yangıinflammatoryalevlendirici, coşturucu, iltihaplı, tahrik ediciinflatableşişirilebilir, şişmeinflatehava basmak, şişirmekinflatedabartılı, şişirilmiş, şişme, şişmiş, yükselmişinflatinghava basmak, şişirmekinflationabartı, enflasyon, kendini beğenmişlik, şişirme, şişkinlikinflationaryenflasyon, enflasyona ait, enflasyona neden olaninflectbükmek, çekmek, değiştirmek, eğmek, kıvırmakinflectedbükmek, çekmek, değiştirmek, eğmek, kıvırmakinflectionçekim, çekim eki, eğilme, kıvrılma, ses tonunun değişmesiinflexibilityeğilmezlik, kararlılıkinflexibleboyun eğmez, eğilmez, inatçı, kararlıinflexionçekim, eğilme, kıvrılma, ses tonunun değişmesiinflexionalçekime aitinflictatmak, çarptırmak, vermek, vurmak, yamamak, yüklemekinflictingatmak, çarptırmak, vermek, vurmak, yamamak, yüklemekinflictionceza, ceza verme, eziyet, sıkıntıinflorescenceçiçeklenme, çiçeklerin sapları üzerindeki duruşu, gelişmeinflorescencesçiçeklenme, çiçeklerin sapları üzerindeki duruşu, gelişmeinflowakın, akış, giriş, içeriye akma, nehir ağzıinfluenceetki, etkilemek, etkili olmak, ikna etmek, nüfuz, söz geçirmek, tesir, tesir etmek, torpilinfluencedetkilemek, etkili olmak, ikna etmek, söz geçirmek, tesir etmekinfluencingetkilemek, etkili olmak, ikna etmek, söz geçirmek, tesir etmekinfluentakın, içeriye akan, içeriye akmainfluentaletkili, nüfuzlu, sözü geçen, tesirliinfluentialetkili, nüfuzlu, sözü geçen, tesirliinfluenzagripinfluxakın, akış, giriş, içeriye akma, nehir ağzıinfobilgi, haberinfoldkatlamak, kucaklamak, paketlemek, sarmakinfoldingkatlamak, kucaklamak, paketlemek, sarmakinformbildirmek, bilgi vermek, haber vermek, haberdar etmek, ihbar etmekinformalformaliteye uygun olmayan, kanunen geçersiz, laubali, resmi olmayan, teklifsizinformalityformaliteye uymama, geçersizlik, teklifsizlikinformantbilgi veren kimse, haber kaynağı, ihbarcı, ispiyoncu, muhbirinformationbildirme, bilgi, bilgi edinme, danışma, enformasyon, haber, iddia, istihbarat, malumat, şikâyetinformationalbilgi niteliğindeinformativeaydınlatıcı, bilgi verici, öğreticiinformedaydın, bilgi alan, bilgili, haberdar, haberi olan, tahsilliinformerihbarcı, ispiyoncu, muhbir, müzevirinformingbilgi verme, ihbarinfraalt, aşağı, aşağıda, aşağıya, ilerideinfractionbozma, çiğneme, ihlal, tecâvüzinfrangiblebölünemez, bozulamaz, ihlâl edilemez, kırılmazinfraredkızılötesiinfrastructuealtyapı, altyapı tesisleri, savunma sistemiinfrastructurealtyapı, altyapı tesisleri, savunma sistemiinfrequencynadirlik, seyreklikinfrequentaz bulunur, nadir, seyrekinfrequentlyseyrek olarakinfringebozmak, çiğnemek, hakkını yemek, ihlal etmek, tecâvüz etmekinfringedbozmak, çiğnemek, hakkını yemek, ihlal etmek, tecâvüz etmekinfringementbozma, ihlal, karşı gelme, tecâvüzinfringementsbozma, ihlal, karşı gelme, tecâvüzinfundibularhuni şeklindeinfuriateçileden çıkarmak, deli etmek, kızdırmak, kudurtmakinfuriatedçileden çıkarmak, deli etmek, kızdırmak, kudurtmakinfuriatingçıldırtan, çileden çıkaran, sinir bozucuinfusedemlemek, doldurmak, içine dökmek, ilham vermek, kafasına sokmakinfusionaşılama, damara zerketme, demleme, demlenmiş içecek, içine dökme, katma, telkininfusorialhaşlamlılara aitingatheringhasat, hasat toplama, mahsulingeminatetekrarlamakingeniousbecerikli, hünerli, marifetli, usta, ustaca yapılmış, yaratıcı, zekiingeniousnessbeceri, beceriklilik, marifet, ustalık, yaratıcılıkingenuesaf kızingénuesaf kızingenuitybeceri, hüner, marifet, ustalık, yaratıcılıkingenuousaçık sözlü, doğal, içten, masum, saf, saftrik, temiz kalpliingenuousnessaçık sözlülük, içtenlik, saflık, temiz kalplilikingestmideye indirmek, yemek, yutmakingestionmideye indirme, yemeinglenookocak başıingloriousayıp, belirsiz, şerefsiz, tanınmamış, utanç verici, yüz kızartıcıingloriouslyşerefsizceingoinghava parası, içeriye giren, yeniingotkülçe, kütük, tomrukingraftaşılamak, dikmek, sokmak, yerleştirmekingrainham iken boyamak, içine işletmek, kökleştirmekingrainedazılı, içine işlemiş, kökleşmiş, sabitleşmiş, tam, yerleşmişingratenankör, nankör kimseingratiategözüne girmek, sevdirmekingratiatingsokulganingratitudenankörlükingravescentağırlaşan, kötüleşeningredentbileşen, bileşim maddesi, etken, içerik, malzeme, unsuringredientbileşen, bileşim maddesi, etken, içerik, malzeme, unsuringredientsiçindekiler, malzemeleringressgiriş, girmeingrouphizip, örgüt içinde gruplaşan toplulukingrowingbatan, içeriye doğru büyüyeningrownbatık, içe doğru büyümüş, kökleşmişingrowthbatma, içeriye büyümeinguinalkasığa ait, kasıkingurgitatelüplemek, oburca yutmak, tıkınmakingurgitationoburca yutma, tıkınmainhabitikamet etmek, oturmak, yaşamakinhabitableiçinde oturulabilir, yaşanabilirinhabitancyikamet süresiinhabitantoturan, oturan kimse, sakin, yerliinhabitantsoturan, oturan kimse, sakin, yerliinhabitationev, ikametgâh, oturmainhabitedikamet etmek, oturmak, yaşamakinhabitingikamet etmek, oturmak, yaşamakinhalantsoluk çekeninhalationciğerlerine çekme, içine çekme, soluk almainhaleçekmek, iç çekmek, içine çekmek, nefes almak, nefes çekmek, soluk almak, solumakinhaledçekmek, iç çekmek, içine çekmek, nefes almak, nefes çekmek, soluk almak, solumakinhaleriçine çeken kimse, soluk aldırma cihazıinhalingçekmek, iç çekmek, içine çekmek, nefes almak, nefes çekmek, soluk almak, solumakinharmoniousahenksiz, uyumsuzinheredoğal olarak bulunmak, doğasında olmak, özünde olmakinherencedoğal olarak var olma, özünde olmainherentdoğal, doğasında olan, doğuştan olan, özünde olan, yaradılıştaninherentlydoğal olarak, doğasında, doğuştaninheritkalıtımla kazanmak, miras almak, miras olarak almak, mirasa konmakinheritablekalıtsal, miras kalabilir, miras olarak kalaninheritancekalıt, miras, soyaçekim, verasetinheritedbabadan kalma, miras, mirasla kalmışinheritingkalıtımla kazanmak, miras almak, miras olarak almak, mirasa konmakinheritormirasçı, varisinheritresskadın mirasçı, varisinheritrixkadın mirasçı, varisinhibitengellemek, kısıtlamak, tutmak, yasaklamakinhibitedengellemek, kısıtlamak, tutmak, yasaklamakinhibitingengellemek, kısıtlamak, tutmak, yasaklamakinhibitionçekingenlik, engelleme, kısıtlama, menetme, tutma, tutuklulukinhibitiveengelleyici, kısıtlayıcı, menedici, yasak ediciinhibitordurdurucu, önleyiciinhibitoryenlelleyici, kısıtlayıcı, menedici, yasaklayıcıinhighfeatherkeyfi yerindeinhospitablekonuk sevmez, misafirperver olmayan, soğukinhospitablydüşmanca, soğuk bir şekildeinhospitalitykonuksever olmama, soğuklukinhumaninsanlık dışı, merhametsiz, zaliminhumaneacımasız, insafsız, insanlık dışıinhumanitygaddarlık, insaniyetsizlik, zalimlikinhumanlygaddarca, insanlık dışı bir şekilde, zalimceinhumationdefnetme, gömmeinhumedefnetmek, gömmekinhumeddefnetmek, gömmekinimicaldüşman, karşıt, ters, zararlıinimitablebenzersiz, eşsiz, taklit edilemezinimitablenessbenzersizlik, eşsizlikinimitablytaklit edilemez biçimdeiniquitousadaletsiz, haksız, insafsız, kanunsuz, kötüiniquitygünah, haksızlık, kötülükiniqultousadaletsiz, haksız, insafsız, kanunsuz, kötüinitialbaş, baş harf, baştaki, ilk, ilk harf, önsesinitializebaş harflerini yazmakinitiallybaşlangıçta, ilk olarakinitialsismin başharfleri, marka, monograminitiatebaşlatmak, göstermek, öğretmek, önayak olmak, sunmak, üye, üyeliğe kabul etmek, yetiştirilmiş kimseinitiatedsırları paylaşan kimse, üyeliğe kabul edilmişinitiatesbaşlatmak, göstermek, öğretmek, önayak olmak, sunmak, üyeliğe kabul etmekinitiatingbaşlatmak, göstermek, öğretmek, önayak olmak, sunmak, üyeliğe kabul etmekinitiationbaşlama, başlatma, kabul töreniinitiativebaşlatan, girişim, girişkenlik, ilk, ilk adım, neden olan, ön, önayak olma, yasa teklifinde bulunma hakkıinitiativesgirişim, girişkenlik, ilk adım, önayak olma, yasa teklifinde bulunma hakkıinitiatorbaşlatan kimse, önayak olan kimse, öncüinitiatorybaşlangıç ile ilgili, başlatan, ilkinjectenjekte etmek, iğne yapmak, şırınga etmek, sokmak, yerleştirmekinjectedenjekte etmek, iğne yapmak, şırınga etmek, sokmak, yerleştirmekinjectionenjeksiyon, enjekte etme, iğne, lavman, sokulma, zerkinjectionsenjeksiyon, enjekte etme, iğne, lavman, sokulma, zerkinjectorenjektör, püskürtücüinjuctionihtar, kesin emir, mahkeme emri, uyarıinjudiciousdüşüncesiz, mantıksız, tedbirsiz, yersizinjunkızılderiliinjunctionihtar, kesin emir, mahkeme emri, uyarıinjureincitmek, kötülük etmek, sakatlamak, yaralamak, zarar vermek, zedelemekinjureddargın, inciniş, kırgın, yaralı, yaralılar, zarar görmüşinjurieshasar, incitme, kırma, yara, zararinjuriousincitici, kırıcı, onur kırıcı, zararlıinjuryhasar, incitme, kırma, yara, zararinjusticeadaletsizlik, haksızlık, insafsızlıkinkmürekkep, mürekkeple üzerinden geçmek, mürekkeplemekinkinesskaranlık, mürekkeplilikinklingipucu, iz, kestirme, kuşkulanma, sezmeinkpadıstampainkpothokkainkstandhokkalık, yazı takımıinkwellmasaya gömülü hokkainkykapkara, mürekkep gibi, mürekkepliinlaidgömme, işlemeli, kakmainlanddenizden uzak olan, denizden uzakta, iç, içe doğru, içeride, karasal, ülke içi, ülkenin iç kısmıinlawkayıninlayçerçevelemek, dolgu, döşemek, kakma işi, kakma işlemek, kakmacılık, kakmak, mozaik, parke, parke kaplamakinlayingçerçevelemek, döşemek, kakma işlemek, kakmak, parke kaplamakinletgiriş, kakılmış şey, körfez, koyinlyingiç, içine yerleştirilmiş, merkeze yakıninmateoturan kimse, sakin, tutukluinmosten derin, en gizli, en içtekiinnhan, konak, meyhane, otelinnardsbağırsaklar, iç kısımlar, iç organlarinnateallah vergisi, doğal, doğuştan, doğuştan olaninnatelydoğal olarak, doğuştan olarakinnerayrıcalıklı, dahili, gizli, iç, içteki, manevi, ruhsalinnermosten iç, en içtekiinnervatecanlandırmak, cesaretlendirmek, sinir sistemine bağlamak, sinirlerini kuvvetlendirmekinningatış, kısmet, şans, vuruş sırasıinningsatış, kısmet, şans, vuruş sırasıinnkeeperhancı, meyhaneci, otelciinnocencecahillik, günahsızlık, masum olma, saflık, suçsuzlukinnocentaptal, günahsız, masum, saf, saftrik, suçsuz, zararsız, zararsız kimseinnocentlymasum olarak, saf saf, safça, suçsuz bir şekildeinnocuoustehlikesiz, zararsızinnovatedeğişiklik yapmak, yenilik getirmek, yenilik yapmakinnovateddeğişiklik yapmak, yenilik getirmek, yenilik yapmakinnovatingdeğişiklik yapmak, yenilik getirmek, yenilik yapmakinnovationbuluş, değişiklik, icat, yenilikinnovationsbuluş, değişiklik, icat, yenilikinnovatoryenilikçiinnovatorsyenilikçiinnoxiouszararsızinnuendodokundurma, ima, ima etme, taş, üstü kapalı sözinnumerableçok, hesaplanamaz, sayısızinobservancedikkatsizlik, yerine getirmemeinoculateaşı yapmak, aşılamak, vermekinoculatedaşı yapmak, aşılamak, vermekinoculatingaşı yapmak, aşılamak, vermekinoculationaşı, aşı yapma, aşılamainoculatoraşıcıinodorouskokusuzinoffensivekendi halinde, mazlum, zararsızinoffensivenesszararsızlıkinoperableameliyat edilemezinoperativeçalışmayan, etkisiz, geçersiz, hükümsüz, işlemeyeninopportunemevsimsiz, münasebetsiz, vakitsiz, yersiz, zamansızinordinateaşırı, düzensiz, ölçüsüz, oransızinorganicinorganikinosculatebirleşmek, birleştirmek, katmakinpatienthastanede yatan hasta, yatılı hastainpaymentödemeinphaseeş fazlıinpouringiçe akaninputgirdi, giriş, veri girişiinquestsoruşturma, tahkikatinquietudeendişe, huzursuzluk, kaygı, rahatsızlıkinquirearaştırmak, sormak, soru sormak, soruşturmakinquirersoran, soruşturan kimseinquiriesaraştırma, bilgi kaynağı, kaynak, soru, soruşturmainquiringmeraklı, soran, soruşturaninquiryanket, araştırma, bahis, danışma, sorgu, soru, soruşturma, tahkikat, yoklamainquisitionengizisyon mahkemesi, inceleme, sorgu, soruşturmainquisitionalaraştırma, engizisyon, soruşturmainquisitivearaştırmacı, meraklı, soru sorup duran, yersiz sorular soraninquisitivenessçok soru sorma, meraklılıkinquisitorengizisyon mahkemesi üyesiinquisitorialaraştırma, meraklı, soruşturma, soruşturma ile ilgiliinroadakın, baskın, gedik, tecâvüzinroadsakın, baskın, gedik, tecâvüzinrushakın, içeriye hücum, üşüşmeinsgirdiler, iktidar partisi, iktidardakilerinsalubrioussağlığa zararlı, sağlıksız, zararlıinsalubritysağlığa dokunma, sağlıksızlıkinsaneanlamsız, çıldırmış, çılgın, deli, delice, delilere özgüinsanitarysağlığa zararlı, sağlıksızinsanityçıldırma, cinnet, delilik, saçmalıkinsatiabilityaçgözlülük, doymazlıkinsatiableaçgözlü, doymak bilmez, doyumsuz, gözü açinscribeatfetmek, içine çizmek, kaydetmek, kazımak, yazmakinscribediçine çizilmiş, iz bırakmış, kaydedilmiş, kayıtlı, yazılıinscriptionithaf, kayıt, kitabe, yazı, yazıtinscriptivekayıtlı, yazılıinscrutabilityanlaşılmazlık, esrarengizlikinscrutableanlaşılmaz, esrarlı, sırrına erişilmezinsectböcek, haşere, iğrenç tipinsecticideböcek ilacı, böcek öldürücü ilaçinsectivoreböcek yiyen canlı, böcekçil canlıinsectivorousböcek yiyen, böcekçilinsectologyböcekbiliminsectshaşaratinsecureemniyetsiz, güvenilmez, güvensizinsecuritiesemniyetsizlik, güvenilmezlik, güvensizlikinsecurityemniyetsizlik, güvenilmezlik, güvensizlikinseminatedöllemek, ekmek, kafasına sokmak, tohumlamakinseminationdölleme, tohumlamainsensatealdırışsız, delice, duygusuz, hissiz, mantıksızinsensibilityaldırışsızlık, baygınlık, duyarsızlık, duygusuzluk, hissizlikinsensiblebaygın, belli belirsiz, duyarsız, farkında olmayan, habersiz, hissedilmez, hissiz, ilgisiz, umursamazinsensiblyacımasızca, duygusuzca, hissedilmez bir biçimdeinsensitiveanlayışsız, duyarsız, duygusuz, hissiz, katı, katı yürekli, taş kalpliinsensitivenessduyarsızlık, hissizlikinsensitivityduyarsızlık, hissizlikinsentientduyarsız, hissizinseparabilityayrılamazlıkinseparableayrılamaz, ayrılmaz, çok samimi, yakıninsertatmak, eklemek, girmek, ilan, ilave sayfalar, sokmak, vermekinsertedatmak, eklemek, girmek, sokmak, vermekinsertionek, ilan, ilave, sokmainsetarasına koymak, atma, ek, ekli küçük resim, ilave, ilave etmekinshorekıyı, kıyı yakınında, kıyıda, kıyıya doğru, sahildeinsidedahili, iç, iç taraf, içeride, içerisinde, içeriye, içinde, içine, içteki, karıninsideriçerideki, içyüzünü bilen kimse, üyeinsidesiç, iç taraf, karıninsidiousfırsat kollayan, hain, sinsiinsidiouslysinsiceinsidiousnesshainlik, sinsilikinsightanlama, içyüzünü anlama, kavrama, sezmeinsightsanlama, içyüzünü anlama, kavrama, sezmeinsigniaiğaretler, işaretler, nişanlar, rütbe işaretleriinsignificanceanlamsızlık, değersizlik, önemsizlikinsignificancyanlamsızlık, değersizlik, önemsizlikinsignificantanlamsız, cüzi, değersiz, önemsiz, silikinsignificantlyönemsiz olarakinsincereiki yüzlü, sadakâtsiz, samimi olmayan, samimiyetsizinsincerityiki yüzlülük, samimiyetsizlik, yapmacıklıkinsinuateçaktırmadan kabul ettirmek, çıtlatmak, ima etmek, kurnazca yakınlaşmakinsinuatedçaktırmadan kabul ettirmek, çıtlatmak, ima etmek, kurnazca yakınlaşmakinsinuatinggöze girmek için yapılan, imalı, üstü kapalıinsinuatinglyüstü kapalı olarakinsinuationima, üstü kapalı söz, yağcılıkinsinuationsima, üstü kapalı söz, yağcılıkinsipidlezzetsiz, sıkıcı, tatsız, tatsız tuzsuz, yavaninsipiditysıkıcılık, tatsızlık, yavanlıkinsipidnessyavanlıkinsistayak diremek, dayatmak, diretmek, ısrar etmek, kararlı olmak, tutturmak, üzerinde durmakinsistencediretme, ısrar, kararlılıkinsistentacil, inatçı, ısrar eden, ısrarcı, ısrarlı, zorlayıcıinsistingısrar edeninsobrietyaşırılık, ayyaşlıkinsofaruzağa, uzak, uzaktainsolationgüneş çarpması, güneşe koyma, güneşlendirme, güneşlenmeinsoleayakkabı astarı, taban keçesiinsolencearsızlık, aşağılama, küstahlık, saygısızlıkinsolentaşağılayıcı, cüretkâr, küçük düşürücü, küstah, saygısız, terbiyesizinsolentlyküstahçainsolubleçözülemez, çözümsüz, çözünmez, çözünmez madde, erimez, erimez madde, halledilemezinsolvencyborcunu ödeyememe, iflasinsolventbatmış, borcunu ödeyemeyen, borcunu ödeyemeyen kimse, iflas etmiş, iflas etmiş kimseinsomniauykusuzluk, uyuyamama hastalığıinsomniacuykusuzluk hastasıinsomucho derece, o kadarinsoucianceilgisizlikinsouciantendişesiz, ilgisiz, kaygısız, tasasızinspectdenetlemek, kontrol etmek, muayene etmek, teftiş etmek, yoklamakinspecteddenetlemek, kontrol etmek, muayene etmek, teftiş etmek, yoklamakinspectingdenetlemek, kontrol etmek, muayene etmek, teftiş etmek, yoklamakinspectiondenetleme, kontrol, muayene, teftiş, yoklamainspectordenetçi, denetmen, kontrolör, müfettişinspectoratemüfettişler, müfettişlikinspectorshipdenetleme, müfettişlik, teftişinspirationesin, fikir, ilham, nefes alma, telkin, vahiyinspirationsesin, fikir, ilham, nefes alma, telkin, vahiyinspireaşılamak, canlandırmak, esinlemek, içine çekmek, ilham vermek, sebep olmak, soluk almak, telkin etmek, uyandırmak, yaymakinspiredcanlı, çok güzel, heyecanlı, ilhamlı, vahiy almış, yaratıcıinspirerilham kaynağı, ilham veren kimseinspiringaşılamak, canlandırmak, esinlemek, içine çekmek, ilham vermek, sebep olmak, soluk almak, telkin etmek, uyandırmak, yaymakinspiritcanlandırmak, hayat vermek, neşelendirmek, teşvik etmekinspiritingcanlandırmak, hayat vermek, neşelendirmek, teşvik etmekinstabilitydayanıksızlık, değişkenlik, dengesizlik, kararsızlıkinstallatamak, kurmak, monte etmek, yerleştirmekinstallationatama, kurma, montaj, tesisat, üs, yerleştirmeinstallationsatama, kurma, montaj, tesisat, üs, yerleştirmeinstallingatamak, kurmak, monte etmek, yerleştirmekinstallmentatama, bölüm, kurma, taksit, tesisat, üs, yerleştirmeinstallmentsteslimatinstalmentatama, bölüm, kurma, taksit, tesisat, üs, yerleştirmeinstalmentsteslimatinstanceaşama, dava, durum, istek, misal, olay, örnek, ricainstancyacillik, ivedilikinstantacil, an, anlık, bu aya ait, çabuk hazırlanan, hemen olan, ısrar eden, lahza, lâhzainstantaneousani, birden, enstantane, şipşakinstantaneouslyderhal, hemeninstantaneousnessanilik, bir anda olmainstanterderhal, hemeninstantlyanında, derhal, hemen, hemencecikinstatebağışlamak, işe sokmak, vermek, yatırmakinstaurationtazeleme, yenileme, yinelemeinsteadyerineinstepayağın üst kısmıinstigateayağa kaldırmak, ayartmak, fitnelemek, kışkırtmak, körüklemek, kundaklamak, tahrik etmek, teşvik etmekinstigatingkışkırtıcıinstigationkışkırtma, tahrik, teşvikinstigatorfitneci, kışkırtıcıinstilaşılamak, damla damla akıtmak, damlatmak, işlemek, sokmakinstillaşılamak, damla damla akıtmak, damlatmak, işlemek, sokmakinstillationaşılama, damlatma, telkin etmeinstillingaşılamak, damla damla akıtmak, damlatmak, işlemek, sokmakinstillmentaşılama, damlatma, telkin etmeinstilmentaşılama, damlatma, telkin etmeinstinctdolu, içgüdü, kabiliyet, sezgi, yetenekinstinctivedoğuştan var olan, içgüdüselinstituteaçmak, atamak, başlatmak, enstitü, klinik, kurmak, kuruluş, kurum, tayin etmekinstitutedaçmak, atamak, başlatmak, kurmak, tayin etmekinstituteshukuk el kitabı, kurallar, yasalarinstitutionatama, dernek, hapishane, kurma, kuruluş, kurum, kurum binası, tanınan kimse, tesis, tesis etme, tımarhane, yerleşmiş uygulamainstitutionalgeleneksel, kurumsalinstitutionaliseadet haline getirmek, gelenekselleştirmek, huzurevine koymak, kuruma yerleştirmek, kurumlaştırmakinstitutionalisedkurumlaşmışinstitutionalizeadet haline getirmek, gelenekselleştirmek, huzurevine koymak, kuruma yerleştirmek, kurumlaştırmakinstitutionalizedkurumlaşmışinstitutionsatama, dernek, hapishane, kurma, kuruluş, kurum, kurum binası, tanınan kimse, tesis, tesis etme, tımarhane, yerleşmiş uygulamainstructbilgilendirmek, emir vermek, görevlendirmek, öğretmek, okutmak, talimat vermekinstructedbilgilendirmek, emir vermek, görevlendirmek, öğretmek, okutmak, talimat vermekinstructingbilgilendirmek, emir vermek, görevlendirmek, öğretmek, okutmak, talimat vermekinstructionaçıklama, direktif, eğitim, eğretim, öğrenim, talimat, yönergeinstructionaleğitici, eğitim, öğreticiinstructionsaçıklamalar, bilgi, direktifler, kullanma talimatları, talimat, talimatlarinstructiveeğitici, öğreten, öğreticiinstructivenesseğitmenlik, öğretmenlikinstructordoçent, eğitmen, öğretim üyesi, öğretmen, okutmaninstructorsdoçent, eğitmen, öğretim üyesi, öğretmen, okutmaninstructresseğitmen, öğretmen, okutmaninstrumentalet, araç, belge, çalgı, döküman, enstrüman, saz, senetinstrumentalalet, alete ait, aletle yapılan, enstrümentalinstrumentalistçalgıcı, enstrüman çalan kimseinstrumentalityvasıta, vasıta olmainstrumentationaletler, aletlerle iş yapma, orkestrasyoninstrumentsameliyat aletleri, araç gereç, belgeler, dökümanlar, enstrümanlar, malzemeinsubordinateasi, başkaldıran, isyankârinsubordinationasilik, başkaldırmainsubstantialasılsız, gerçek dışı, gerçek olmayan, hayali, temelsizinsufferableçekilmez, dayanılmaz, katlanılmaz, kendini beğenmişinsufficiencyeksiklik, yetersizlik, yetmezlikinsufficientaz, ehliyetsiz, eksik, yetersizinsufflateiçine üflemek, içine vermek, üflemekinsufflationiçine gaz verme, üflemeinsufflatorgaz püskürteci, üflemeyiciinsulantizolasyon maddesi, yalıtma maddesiinsularada, adalı, adaya ait, dar görüşlü, tecrit edilmişinsularityadalı olma, ayırma, dar görüşlülük, tecritinsulateayırmak, ayrı tutmak, izole etmek, tecrit etmek, yalıtmakinsulatedayırmak, ayrı tutmak, izole etmek, tecrit etmek, yalıtmakinsulatingizole, izole eden, yalıtıminsulationizolasyon, yalıtıminsulatorizolatör, yalıtım işçisi, yalıtkaninsulinensülininsultaşağılama, aşağılamak, hakaret, hakaret etmek, hor görme, onur kırma, onurunu kırmak, şerefini iki paralık etmekinsultedaşağılamak, hakaret etmek, onurunu kırmak, şerefini iki paralık etmekinsultingaşağılayıcı, küçük düşürücü, küstah, onur kırıcıinsultsaşağılama, aşağılamak, hakaret, hakaret etmek, hor görme, onur kırma, onurunu kırmak, şerefini iki paralık etmekinsuperableaşılmaz, geçilmez, yenilmezinsupportableçekilmez, dayanılmaz, haksız, katlanılmazinsurablesigorta, sigorta edilebilir, sigortaya tabiinsurancesigorta, sigortalamainsurantsigortalıinsuregarantiye almak, sağlama almak, sigorta etmek, sigorta ettirmek, sigortalamak, temin etmekinsuredsigortalıinsurersigortacıinsurgenceayaklanma, isyaninsurgencyayaklanma, isyaninsurgentasi, ayaklanan, başkaldıran, isyancıinsurmountableaşılmaz, başa çıkılmaz, geçilmez, yenilmezinsurrectionayaklanma, başkaldırma, ihtilal, isyaninsurrectionalasi, isyan niteliğindeinsurrectionaryasi, isyan niteliğindeinsurrectionistasi, isyancıinsusceptibilityduyarsızlık, duygusuzluk, vurdumduymazlıkinsusceptibleduyarsız, elverişsiz, hissiz, vurdumduymaz, yapılamazintactbozulmamış, dokunulmamış, el değmemiş, tamintagliooyma, oyma işi, oymalı taşintakealınan miktar, giriş, girme, içeri alma, tarıma elverişli toprakintangibilityanlaşılmazlık, soyutlukintangibleanlaşılmaz, elle tutulmaz, maddi olmayan, maddi olmayan aktif, manevi, manevi değer, soyutintarsiakakmacılıkintegertam şey, tamsayıintegerstam şey, tamsayıintegralbütün şey, bütünleyici, bütünü oluşturan, integral, tam, tam şey, tamamlayıcı, tamsayılardan oluşan, tek parça, tümlev, türevi bilinen fonksiyonintegrantbütünleyici, tamamlayıcıintegratebirleştirmek, bütünlemek, ilave etmek, integralini almak, katmak, kaynaştırmak, tamamlamakintegratedbirleşik, bütünlemiş, entegre, karmaintegratesbirleştirmek, bütünlemek, ilave etmek, integralini almak, katmak, kaynaştırmak, tamamlamakintegratingbirleştirmek, bütünlemek, ilave etmek, integralini almak, katmak, kaynaştırmak, tamamlamakintegrationbirleşme, birleştirme, bütünleşme, integralleme, tamamlamaintegritybütünlük, doğruluk, dürüstlük, istikamet, sağlamlık, tamamlıkintegumentderi, kabuk, zarintegumentaryderiye ait, kabukla ilgiliintellectualaydın, aydın kimse, entellektüel, zeki, zihinselintellectualityentellektüellik, zihinsel yetenekintellectuallyakıl ile, anlayarak, idrak ederek, zekâ ileintellectualsaydın, aydın kimse, entellektüelintelligenceakıl, akıllı kimse, akıllılık, anlama, anlayış, beyin, bilgi, haberalma, idrak, istihbarat, kafa, zekâ, zekilikintelligencerajan, casus, muhabir, muhbirintelligentakıllı, kabiliyetli, kültürlü, usta, yetenekli, zekiintelligentlyakıllıcaintelligentsiaaydınlar sınıfı, rusya’da devrim öncesi aydınlar sınıfıintelligentziaaydınlar sınıfı, rusya’da devrim öncesi aydınlar sınıfıintelligibilityanlaşılabilirlik, anlaşılırlıkintelligibleanlaşılabilir, anlaşılırintemperanceaşırılık, içkiye düşkünlük, ölçüsüzlük, sertlik, taşkınlıkintemperateayyaş, fırtınalı, ölçüsüz, sert, şiddetli, taşkınintendamaçlamak, azmetmek, düşünmek, hedeflemek, istemek, kastetmek, niyet etmek, niyeti olmak, niyetlenmek, seçmekintendantidareci, müdür, yöneticiintendedistenilen, kasıtlı, kasti, müstakbel, nişanlı, tasarlanmış, yönelikintendingniyetliintenseaşırı, çarpıcı, dikkatli, etkileyici, istekli, koyu, kuvvetli, şiddetli, son derece, yoğunintenselyaşırı derecede, şiddetli biçimde, son derece, yoğun biçimdeintensificationkoyulaştırma, kuvvetlendirme, şiddetlendirme, yoğunlaştırmaintensifiedşiddetlendirmiş, şiddetlenmişintensifierbasınçlı hızlandırıcı, koyulaştırıcıintensifykoyulaştırmak, kuvvetlendirmek, pekiştirmek, şiddetlendirmek, şiddetlenmek, yoğunlaşmak, yoğunlaştırmakintensifyingkoyulaştırmak, kuvvetlendirmek, pekiştirmek, şiddetlendirmek, şiddetlenmek, yoğunlaşmak, yoğunlaştırmakintensionaşırılık, içlem, keskinlik, koyuluk, şiddet, yoğunlukintensityçarpıcılık, gerilim, güç, koyuluk, şiddet, yoğunlukintensiveaşırı, pekiştirmeli, şiddetli, yoğunintentamaç, dalmış, dikkatli, gaye, hevesli, istekli, kararlı, kasıt, maksat, meşgul, niyet, niyetliintentionamaç, erek, gaye, hedef, kasıt, maksat, niyet, planintentionalbile bile, kasıtlı, kasti, mahsus, maksatlıintentionallybile bile, bilerek, isteyerek, kasıtlı olarak, kasten, mahsus, taammüdenintentionedniyetliintentnessarzu, gayret, istekinterdefnetmek, gömmek, toprağa vermekinteractbirbirini etkilemek, karşılıklı etkilemek, perde arasıinteractingbirbirini etkilemek, karşılıklı etkilemekinteractionbirbirini etkileme, etkileşiminteractionsbirbirini etkileme, etkileşiminteractiveinteraktifinterbredmelezlemek, yakınlarıyla birleştirmekinterbreedmelezlemek, yakınlarıyla birleştirmekinterbreedingmelezlemek, yakınlarıyla birleştirmekintercalaryeklenmiş, takvime eklenenintercalatearaya eklemek, takvime eklemekintercalationaraya ekleme, ortaya eklemeintercedearacılık etmek, araya girmek, rica etmek, yalvarmakintercederarabulucu, aracıinterceptalıkoymak, durdurmak, engel olmak, önlemek, sınırları çizilen kısım, tutmak, yakalamak, yakalanan radyo sinyali, yolunu kesmekinterceptingalıkoymak, durdurmak, engel olmak, önlemek, tutmak, yakalamak, yolunu kesmekinterceptionalıkoyma, durdurma, ele geçirme, kesme, önleme, tutma, yakalama, yolunu kesmeinterceptorönleme uçağı, yol kesen kimseintercessionaracılık, rica, şefaatintercessorarabulucu, aracı, başkası adına rica eden kimseinterchangedeğiş tokuş etmek, değişme, değiştirme, değiştirmek, kavşak, takas, takas etmek, yer değişmekinterchangeabledeğiş tokuş edilebilir, yer değiştirebilirinterchangingdeğiş tokuş etmek, değiştirmek, takas etmek, yer değişmekintercityşehirlerarasıintercollegiatekolejler arası, üniversiteler arasıintercomdahili telefon, iç hat, interkomintercommunicatehaberleşmek, ilişkili olmakintercommunicationhaberleşmeintercommunionkarşılıklı ilişkiinterconnectbağıntılı olmak, bağlamak, bağlantılı olmak, bağlı olmak, birleştirmekinterconnectingbağıntılı olmak, bağlamak, bağlantılı olmak, bağlı olmak, birleştirmekinterconnectionbağıntılı olma, bağlantılı olma, bağlı olmaintercontinentalkıtalar arasıintercostaleğeler arası, kaburgalar arasıintercoursebağlantı, görüşme, ilişkiintercrossçaprazlamak, melez elde etmek, melezlemekintercurrentarasında olan, başka hastalığa karışaninterdependbağlı olmak, birbirine bağlı olmakinterdependencebağlılık, dayanışmainterdependencybağlılık, dayanışmainterdependentbağımlı, birbirine bağlıinterdictmenetmek, yasak, yasaklama, yasaklamakinterdictedmenetmek, yasaklamakinterdictionbağlantısını kesme, yasaklamaintereactingbirbirini etkilemek, karşılıklı etkilemekinteresingenteresan, ilgi çekici, ilginçinterestalâka, çıkar, dikkatini çekmek, etki, faiz, görüş, hisse, ikna etmek, ilgi, ilgi çeken şey, ilgi grubu, ilgilendirmek, ilgisini çekmek, istek uyandırmak, merak, nüfuz, önem, ortak olmak, payinterestedçıkarcı, ilgili, meraklı, ortağı, pay sahibi olan, taraflıinterestingenteresan, ilgi çekici, ilginçinterestinglyilginç biçimdeinterfacearayüzey, interfazinterfacesarayüzey, interfazinterferearaya girmek, girişmek, karışmak, müdahale etmek, parazit yapmakinterferenceburnunu sokma, engel, engelleme, girişim, karışma, kurcalama, müdahale etme, parazit, tezatinterferingaykırı düşen, çatışan, karışaninterferometergirişim aracıinterfusekarışmak, karıştırmakinterglacialbuzul çağları arası, interglasiyelinterimara, geçici, geçici olarak yapılan şey, geçici şeyinteriordahili, iç, iç dünya, içerisi, içişleri, içteki, içten, ülke içiinteriorizebenimsemekinterjacentarasında bulunan, arasındakiinterjectarada söylemek, lâf arasında söylemekinterjectionlâf arasında söyleme, nida, ünleminterlacebirbirine geçirmek, geçmek, karışmak, karıştırmakinterlacedbirbirine geçirmek, geçmek, karışmak, karıştırmakinterlacingbirbirine geçirmek, geçmek, karışmak, karıştırmakinterlanguageortak dilinterlardeklemek, karıştırmak, süslemekinterleaveboş sayfa eklemekinterleavingboş sayfa eklemekinterlineastar koymak, satır aralarına yazmakinterlinearsatır arasına yazılmışinterlinkbağlamak, birleştirmekinterlockbağlamak, kenetlemek, kilitlemekinterlockedbağlamak, kenetlemek, kilitlemekinterlockingbağlamak, kenetlemek, kilitlemekinterlocutiondiyalog, konuşmainterlocutorkonuşulan kişi, muhatapinterlocutoryara, geçiciinterloperburnunu sokan kimse, karışan tip, yetkisiz tüccarinterludeantrakt, ara, ara faslı, interlüd, perde arasıintermarriageakraba evliliği, yabancı ile evlenmeintermarryakraba ile evlenmek, yabancı ile evlenmekintermeddleburnunu sokmak, karışmakintermediaresarabulucu, aracıintermediaryara, arabulucu, arabuluculuk eden, aracı, ortaintermediateara, ara sınav, arabulucu, aracı, orta, orta dereceli şeyintermentdefin, gömme, toprağa vermeintermezzoara fasıl, intermezzo, perde arası oyunuinterminablebitmez tükenmez, sonsuz, uzuninterminglebirbirine karışmak, karıştırmakinterminglingbirbirine karışmak, karıştırmakintermissionantrakt, ara, mola, perde arasıintermitara vermek, durdurmak, durmak, kesilmek, tatil olmakintermittentaralıklı, gidip gelen, kesik kesikintermittentlyaralıklı olarak, kesik kesikintermixbirbirine karışmak, karıştırmakintermixingbirbirine karışmak, karıştırmakintermixturebirbirine karışma, karışım, karıştırmainternasistan, gözaltı, gözaltına alınan kimse, gözaltına almak, hapsetmek, kapatmak, staj yapmak, stajyer, stajyer doktorinternaldahili, doğa, iç, içilir, stajyer, yaradılışinternalisebenimsemek, özümlemek, özümsemekinternalizebenimsemek, özümlemek, özümsemekinternallyiçteninternationalmilletlerarası, uluslararasıinternationaleuluslararası devrimci marşinternationalismenternasyonalizminternationalistenternasyonalist, uluslararası hukukçuinternationalizationuluslararası hale getirme, uluslararası yapmainternationalizeuluslararası hale getirmek, uluslararası yapmakinternestajyer doktorinternecineher iki taraf içinde öldürücü olaninternedgözaltına almak, hapsetmek, kapatmak, staj yapmakinterneegözaltına alınan kimseinternetinternetinterninggözaltına almak, hapsetmek, kapatmak, staj yapmakinternistdahiliyeciinternmentgözaltına alma, hapsetme, kapamainternshipdoktorluk stajıinterpellationgensoruinterpenetratebirbirine işlemek, içine işlemekinterphonedahili telefon, iç hat, interkominterplanetarygezegenler arası, uydular arasıinterplayetkileşiminterpolinterpol, uluslararası polis örgütüinterpolateara değerini hesaplamak, arasına sokmak, eklemek, katmakinterpolationara değerini bulma, ekleme yapmainterposearacılık yapmak, araya girmek, araya koymak, ileri sürmek, itiraz etmek, karşı çıkmakinterpositionaraya girme, araya koyma, karışmainterpretcanlandırmak, çevirmek, değerlendirmek, oynamak, tercüme etmek, yorumlamakinterpretationcanlandırma, çeviri, tercüme, yorum, yorumlamainterpretedcanlandırmak, çevirmek, değerlendirmek, oynamak, tercüme etmek, yorumlamakinterpreterçevirmen, tercüman, yorumcu, yorumlayıcıinterpretingcanlandırmak, çevirmek, değerlendirmek, oynamak, tercüme etmek, yorumlamakinterreddefnetmek, gömmek, toprağa vermekinterregnumara, hükümdarsız dönem, yöneticisiz döneminterrelateilişki kurmak, ilişkisi olmakinterrelatedilişkiliinterrelatingilişki kurmak, ilişkisi olmakinterrelationilişki, karşılıklı ilişkiinterrogateifadesini almak, sorgulamak, sorguya çekmek, soru sormakinterrogatingifadesini almak, sorgulamak, sorguya çekmek, soru sormakinterrogationsorgu, soru, soru sormainterrogativesorgu, soru, soru soran, soru zamiriinterrogatorgensoru veren kimse, sorgu yargıcı, sorgulayan kimse, soru soran kimseinterrogatorysoru, soru ifade eden, soru türündeninterruptara vermek, kapatmak, kesmek, sekte vurmak, söze karışmak, sözünü kesmek, yarıda kesmekinterruptedaksak, kesik, kesilmişinterrupterkarışan kimse, kesen şey, sözünü kesen kimseinterruptingara vermek, kapatmak, kesmek, sekte vurmak, söze karışmak, sözünü kesmek, yarıda kesmekinterruptionara, durdurma, fasıla, kesiklik, kesinti, sekte, sözünü kesmeintersectkesişmek, kesmekintersectingkesişmek, kesmekintersectionkavşak, kesişim, kesişmeintersexerdişi, interseksintersexualerdişi, hem dişi hem erkekinterspaceara, aralık, aralık bırakmak, boşluk bırakmakinterspersedeğiştirmek, serpiştirmek, serpmekinterstateeyaletler arasıinterstellaryıldızlar arasıintersticeaçıklık, aralık, çatlak, yarıkinterstitialçatlak, dokular arasındakiintertribalkabileler arasıintertwinebirbirine dolaşmak, birbirine geçirmek, birbirine geçmekintertwinedbirbirine dolaşmak, birbirine geçirmek, birbirine geçmekintertwiningbirbirine dolaşmak, birbirine geçirmek, birbirine geçmekinterurbanşehirlerarasıintervalara, aralık, mesafe, süreintervalsara, aralık, mesafe, süreintervenearacılık etmek, arada olmak, araya girmek, geçmek, karışmak, nüfuzunu kullanmakinterveningaracılık etmek, arada olmak, araya girmek, geçmek, karışmak, nüfuzunu kullanmakinterventionaracılık, arada olma, araya girme, geçme, karışma, müdahale, nüfuzunu kullanmainterventionsaracılık, arada olma, araya girme, geçme, karışma, müdahale, nüfuzunu kullanmainterviewgörüşme, görüşmek, mülâkat, röportaj, röportaj yapmakintervieweebaşvuran kimse, görüşme yapılan kimseinterviewergörüşmeci, görüşmeyi yapan kimseinterweavebirlikte dokumak, birlikte örmekinterweavingbirbirinin içine girmeinterwindbirbirine dolaşmakinterwovenbirlikte dokumak, birlikte örmekintestinalbağırsak, bağırsaklara aitintestinebağırsak, iç, ülke içiintestinesbağırsaklarintimacycinsel ilişki, samimiyet, sıkı dostluk, yakınlıkintimationbildirme, çıtlatma, ima, öneriintimesırası gelince, vaktinde, zamanında, zamanlaintimidategözünü korkutmak, korkutmakintimidatedgözünü korkutmak, korkutmakintimidatinggözünü korkutmak, korkutmakintimidationgözdağı, korkutma, tehditinto-e, haline, içeriye, içine, -yeintolerableçekilmez, dayanılmaz, tahammül edilmezintolerancedayanamama, hoşgörüsüzlükintoleranthoşgörüsüzintombgömmek, mezar olmak, mezara koymakintonatemakamlı okumak, monoton bir sesle söylemekintonationses perdesi, ses uyumu, tonlamaintonemakamlı okumak, monoton bir sesle söylemekintoningmakamlı okumak, monoton bir sesle söylemekintoxicantsarhoş edici, sarhoş edici içkiintoxicantssarhoş edici içkiintoxicatekendinden geçirmek, keyif vermek, sarhoş etmekintoxicatedalkollü, kendinden geçmiş, sarhoşintoxicatingalkollüintoxicationsarhoş olma, sarhoşlukintracardiackâlp içiintractabilitydik başlılık, inatçılıkintractabledik kafalı, inatçı, zorluintramuralbina içinde yapılan, duvarlar içinde olan, okul içiintramuscularkas içiintransigenceinatçılık, uyuşmazlıkintransigentinat, uzlaşmazintransitivegeçişsiz, geçişsiz fiilintrantgiren kimse, yeni başlayan kimseintravenousdamar içiintrenchsağlama almak, siper kazmak, siperlerle kuşatmakintrepidcesur, gözüpek, korkusuzintrepiditycesurluk, korkusuzluk, yiğitlikintricacyanlaşılmazlık, karışıklık, karmakarışıklıkintricatedallı budaklı, girift, karışık, karmakarışıkintrigueayartmak, dalavere, dolap, entrika, entrika çevirmek, fesat, gizlice sevişmek, ilgisini çekmek, kandırmak, şaşırtmakintriguedayartmak, entrika çevirmek, gizlice sevişmek, ilgisini çekmek, kandırmak, şaşırtmakintriguerdalavereci, düzenbaz, entrikacı, fitneci, hilekâr tipintriguingdalavereci, düzenbaz, entrikacı, ilgi çekici, merak uyandırıcı, şaşırtıcıintrinsicasıl, esas, gerçekintrinsicallyaslen, doğal olarakintroducebaşlamak, getirmek, göstermek, içeri sokmak, öğretmek, ortaya koymak, sunmak, takdim etmek, tanıştırmak, tanıtmakintroducedbaşlamak, getirmek, göstermek, içeri sokmak, öğretmek, ortaya koymak, sunmak, takdim etmek, tanıştırmak, tanıtmakintroducingtanıtımintroductionbaşlangıç, getirme, giriş, önsöz, takdim, tanıştırma, tanıtım, tanıtmaintroductionsbaşlangıç, getirme, giriş, önsöz, takdim, tanıştırma, tanıtım, tanıtmaintroductorygiriş niteliğinde olan, tanıtıcıintromissionaraya sokma, içeri alma, içine sokma, kabul etmeintrospectiçgözlem yapmak, kendi duygularını ölçmekintrospectioniçgözlemintrospectiveiçgözlem ile ilgiliintroversioniçe dönüklük, içeriye dönme, içine kapanıklıkintrovertiçe dönük kimse, içine kapanık kimse, kendi içine çevirmek, kendine çevirmekintrovertedkendi içine çevirmek, kendine çevirmekintrudedavetsiz gelmek, izinsiz girmek, tecâvüz etmek, zorla sokmak, zorla sokulmakintruderdavetsiz misafir, zorla giren şeyintrudingdavetsiz gelmek, izinsiz girmek, tecâvüz etmek, zorla sokmak, zorla sokulmakintrugueayartmak, dalavere, dolap, entrika, entrika çevirmek, fesat, gizlice sevişmek, ilgisini çekmek, kandırmak, şaşırtmakintrumentalet, araç, belge, çalgı, döküman, enstrüman, saz, senetintrusiondavetsiz gelme, ihlal, izinsiz girme, tecâvüz, zorla girmeintrusivearaya giren, davetsiz, izinsiz giren, sırnaşık, zorla girenintuitiçine doğmak, sezmekintuitionönsezi, sezgi, seziintuitivesezgileri güçlü, sezgiselintumescencekabarma, şişkinlik, şişlik, şişmeintumescentkabaran, şişeninundateboğmak, sel basmak, su basmakinundatedboğmak, sel basmak, su basmakinundationboğma, sel, su baskınıinurealıştırmak, yürürlüğe girmekinuredalıştırmak, yürürlüğe girmekinvadeakın etmek, ele geçirmek, gaspetmek, içini kaplamak, ihlal etmek, istila etmek, saldırmakinvadedakın etmek, ele geçirmek, gaspetmek, içini kaplamak, ihlal etmek, istila etmek, saldırmakinvaderistilâcı, saldırganinvadingakın etmek, ele geçirmek, gaspetmek, içini kaplamak, ihlal etmek, istila etmek, saldırmakinvalidboş, çürüğe çıkarmak, geçersiz, hasta, hükümsüz, sakat, yararsız, yatalakinvalidateboşa çıkarmak, geçersiz kılmak, hükümsüz kılmak, iptal etmekinvalidatedboşa çıkarmak, geçersiz kılmak, hükümsüz kılmak, iptal etmekinvalidationboşa çıkarma, fesih, geçersiz kılma, gücünü azaltma, iptalinvalidismhastalık, sakatlıkinvaliditygeçersizlik, hastalık, hükümsüzlük, sakatlıkinvaluablepaha biçilmezinvariabilitydeğişmezlik, sabitlik, süreklilikinvariabledaimi, değişmez, değiştirilemez, devamlı, sabit, sabit terim, sürekliinvariablydeğişmeden, devamlı, her zaman, sürekli olarakinvasionakın, ihlal, istila, kriz, nöbet, saldırı, tecâvüzinvasiveakın eden, bozan, çiğneyen, saldıran, yayılaninvectivehakaret, küfür, sövüp saymainvectivesküfür, sövgüinveighazarlamak, çıkışmak, paylamakinveigleayartmak, baştan çıkarmak, kandırmakinveiglementaldatma, baştan çıkarma, kandırmainventatmak, bulmak, icat etmek, uydurmakinventeduydurukinventingatmak, bulmak, icat etmek, uydurmakinventionbulma, buluş, icat, uydurma, yalan, yaratıcılıkinventionsbulma, buluş, icat, uydurma, yalan, yaratıcılıkinventiveorijinal, özgün, yaratıcıinventorbulan kimse, mucit, yaratıcıinventoriesenvanter, envantere işlemek, envanterini yapmak, sayım defteri, stokinventorsbulan kimse, mucit, yaratıcıinventoryenvanter, envantere işlemek, envanterini yapmak, sayım defteri, stokinventrsbulan kimse, mucit, yaratıcıinverseaksi, devrik, ters, ters olma, ters şeyinverselydevrik olarak, ters, ters olarak, tersineinversionakis, devrik olma, eşcinsellik, evirme, evirtim, homoseksüellik, ters çevirme, ters dönmeinverstmentabluka, atama, dışderi, ektoderm, kuşatma, para yatırma, tayin, yatırıminvertdevrik hale getirmek, eşcinsel, evirmek, homoseksüel, lezbiyen, sırasını değiştirmek, ters çevirmek, ters şey, tersini çevirmekinvertebrateiradesiz, omurgasız, omurgasız hayvan, zayıfinvertebratesomurgasız hayvaninvertedbaşaşağı, eşcinsel, tepetaklak, tersinvertingdevrik hale getirmek, evirmek, sırasını değiştirmek, ters çevirmek, tersini çevirmekinvestdonatmak, giydirmek, kuşatmak, sarmak, yatırım yapmak, yatırmak, yetki vermekinvestentabluka, atama, dışderi, ektoderm, kuşatma, para yatırma, tayin, yatırıminvestigatearaştırmak, incelemek, soruşturmakinvestigatedaraştırmak, incelemek, soruşturmakinvestigatingaraştırmak, incelemek, soruşturmakinvestigationaraştırma, gözlem, inceleme, soruşturma, teftişinvestigativearaştırma, araştırmacıinvestigatoraraştırmacı, dedektif, müfettişinvestigatoryaraştırma, araştırmacıinvestingdonatmak, giydirmek, kuşatmak, sarmak, yatırım yapmak, yatırmak, yetki vermekinvestitureatama, resmi elbise, tören, üniformainvestmentabluka, atama, dışderi, ektoderm, kuşatma, para yatırma, tayin, yatırıminvestmentsabluka, atama, dışderi, ektoderm, kuşatma, para yatırma, tayin, yatırıminvestorsermayedar, yatırımcıinvestorssermayedar, yatırımcıinvestors’sermayedar, yatırımcıinvestsdonatmak, giydirmek, kuşatmak, sarmak, yatırım yapmak, yatırmak, yetki vermekinveteracybağımlılık, kökleşme, kronikleşme, müzminleşme, yerleşmeinveteratebağımlı, kökleşmiş, köklü, kronik, müzmin, tiryaki, yerleşmişinvidioushaksız, kırıcı, kıskandırıcıinvidiousnesshaksızlık, kırıcılıkinvigilatesınavda gözcülük etmekinvigilatorsınav gözcüsüinvigoratecanlandırmakinvigoratedcanlandırmakinvigoratingcanlandırıcıinvigorativezindelik vereninvincibleyenilmezinviolabilitybozulmazlıkinviolablebozulamaz, çiğnenemezinviolatebozulmamış, çiğnenmemiş, kutsalinvisibilitygörülmezlik, görünmezlikinvisiblegörünmezinvitationçağrı, davet, davetiyeinviteçağırmak, çekmek, davet etmek, istemek, neden olmakinvitedçağırmak, çekmek, davet etmek, istemek, neden olmakinvitingcazip, çekiciinvocationdua, yakarma, yalvarmainvoicefatura, fatura çıkarmak, fatura etmekinvokeçağırmak, dua etmek, hatırlatmak, yakarmak, yalvarmak, yardım istemekinvoluntarilyistemsiz olarakinvoluntarinessistemeden olma, istemsiz olma, istemsizlikinvoluntaryiradedışı, istemeden yapılan, istemsizinvoluteiçeri kıvrık, karışık, tortop olmuşinvolutioniçe kıvrılma, içeri kıvrık kısım, karışıklık, karmaşa, türevinvolvebulaştırmak, gerektirmek, kapsamak, karıştırmak, sarmak, sokmak, yol açmakinvolvedbulaşmış, dalmış, ilgili, ilişkili, kapılmış, kapsayan, karışık, karışmışinvolvementbağlanma, ilgi, ilişki, karışma, sarmainvolvingbulaştırmak, gerektirmek, kapsamak, karıştırmak, sarmak, sokmak, yol açmakinvulnerabilitysağlamlık, yaralanmazlık, zarar görmezlikinvulnerabledayanıklı, sağlam, yaralanmaz, zarar görmezinwarddahili, derinlemesine, iç, içe doğru, içeriye doğru, ruh hali, ruhsal, saklıinwardlyiçeriye, içinden, içte, içten, maneninwardnessiç dünya, maneviyatinwardsiçe doğru, içeriyeinweavebulaştırmak, karışık dokumak, karıştırmakiodideiyodüriodineiyotioniyonionianiyonyalıioniciyon, iyonikionizingiyonlaşmak, iyonlaştırmakiotaönemsiz şey, yota, zerreiouborç senediipsilateralaynı tarafa aitipsofactosırf bunun için, yalnız bu nedenleiqzekâ derecesi, zekâ katsayısıiredilemez, olamaz, yapılamaziranianfarsça, iran, iranlıiraqirakiraqiirak, irak arapçası, iraklıiraqisirak arapçası, iraklıirascibilityasabilik, çabuk sinirlenmeirascibleçabuk parlar, kolay sinirleniriratekızgın, sinirliirekızgınlık, öfkeirefulkızgın, öfkeli, sinirliirelandirlandairidescencerenk oynaşması, yanardönerlikiridescentoynadıkça renk değiştiren, yanardöneriridiumiridyumirisgökkuşağı, iris, süsenirishirlanda, irlanda dilinde, irlandaca, irlandalı, irlandalılaririshmanirlandalıirishwomanirlandalıirkbıktırmak, canını sıkmak, sıkmakirkedbıktırmak, canını sıkmak, sıkmakirksomebıktırıcı, sıkıcı, yorucuirondemir, demir gibi, demir kaplamak, demirden yapılmış, golf sopası, güç, güçlü, prangalamak, sapasağlam, sert, sıkı, turp gibi, ütü, ütülemek, zincir, zincire vurmakironcladdemir kaplı, katı, sert, şiddetli, zırhlı, zırhlı araç, zırhlı gemiironeddemir kaplamak, prangalamak, ütülemek, zincire vurmakironfoundrydökümhaneironicalaycı, alaylı, ironik, ters anlamlıironicalalaycı, alaylı, ironik, ters anlamlıironicallyalaylı biçimde, çift anlamlı olarakironingütüleme, ütülenecek şeylerironizealay etmek, demir kaplamak, iğnelemek, kafa bulmakironmasterdemirci ustasıironmongerhırdavatçı, nalburironmongeryhırdavat, hırdavatçılık, nalburlukironsprangaironsmithdemirciironworksdemir fabrikası, demirhaneironyalay, demir, demirimsi, demirli, gizli alay, hiciv, ince alay, rastlantı, tersini söyleyerek alay etmeirradianceparlaklık, parlamairradiantışıl ışıl, parlakirradiateaydınlatmak, ışık saçmak, ışık tutmak, ışın tedavisi yapmak, saçmakirradiationaydınlatma, ışık saçma, ışın tedavisi, ışınlamairrationalakılsız, irrasyonel, irrasyonel sayı, mantıksız, oransız, oransız miktar, saçmairrationalitymantıksızlık, oransızlık, saçmalıkirrebuttableçürütülemez, reddedilemezirreclaimabledüzeltilemez, geri istenemez, ıslah olmazirreconcilablebağdaşmaz, barıştırılamaz, uzlaşmazirrecoverabledüzeltilemez, geri alınamaz, karşılanamaz, tahsil edilemez, telâfi edilemezirrecusablereddedilemezirredeemablebozdurulamaz, çaresiz, düzeltilemez, karşılanamaz, telâfi edilemezirredentistirredantist, kaybedilen toprakları geri isteyenirreducibleazaltılamaz, indirgenemezirrefragableinkâr edilemezirrefrangiblebozulamaz, feshedilemez, kırılmazirrefutableçürütülemez, inkâr edilemez, reddedilemez, su götürmezirregularbaşıbozuk, bozuk, çarpık, düzensiz, düzgün olmayan, kuralsız, yamukirregularityaykırılık, bozukluk, çarpıklık, düzensizlik, düzgün olmama, kuraldışılık, kuralsızlık, suçirregularlydüzensizceirrelevancekonunun dışında olma, yersiz olmairrelevancykonunun dışında olma, yersiz olmairrelevantalâkasız, ilgisiz, konu dışı, yersizirreligiondinsizlikirreligiousdin karşıtı, dinsizirremediableçaresiz, dermansız, düzeltilemez, onarılamaz, tedavi edilemezirremissibleaffedilmez, hoşgörülemez, kaçınılmaz, zorunluirremovableoynamaz, oynatılamaz, sabitirreparableçaresiz, düzeltilemez, onarılamaz, tamir edilemezirreplaceableeşsiz, yeri doldurulamazirrepressiblebastırılamaz, durdurulamaz, önlenemez, tutulamazirreproachablehatasız, kusur bulunamaz, kusursuzirresistibilitydayanılamazlık, karşı konulamazlıkirresistibledayanılmaz, karşı konulamazirresoluteiradesiz, kararsız, tereddüdlüirresolutenessirade yitimiirresolutionkararsızlık, tereddüdirresponsibilitysorumsuzlukirresponsiblegüvenilmez, sorumlu olmayan, sorumsuzirresponsivecevap vermeyen, etkilenmeyen, karşılık vermeyenirretrievablekarşılanamaz, onarılamaz, tekrar bulunmaz, telafi edilemezirreverencesaygısızca hareket, saygısızlıkirreverentsaygısızirreversibledönülemez, kesin, ters çevrilemez, tersinmezirrevocabilitydeğiştirilemezlikirrevocabledeğiştirilemez, geri alınamaz, iptal edilemez, kesinirrigatesulamakirrigatedsulamakirrigationsulamairritabilityasabilik, çabuk öfkelenme, sinirlilikirritablealıngan, asabi, çabuk azan, çabuk kızan, hırçın, sinirli, tahriş olanirritantkışkırtıcı, kızdırıcı, rahatsız edici, sinirlendiren, sinirlendirici, sinirlendirici şey, tahriş edici, tahriş edici maddeirritateazdırmak, gıcık etmek, iptal etmek, kaşındırmak, kızdırmak, kurcalamak, öfkelendirmek, rahatsız etmek, sinir bozmak, sinir etmek, sinirini bozmak, sinirlendirmek, tahrik etmek, tahriş etmekirritatedtedirginirritatingkaşındıran, kaşındırıcı, kızdırıcı, rahatsız edici, rahatsız etme, sinir bozucu, sinirlendiren, sinirlendirici, tahriş ediciirritationkaşındırma, kızgınlık, kurcalama, öfke, sinirlendirme, tahrişirruptbasmak, istila etmek, zorla girmekirruptionakın, baskın, istila, zorla girmeirruptivebaskın gibiisaiahibrani peygamberi, isiahisinglassbalık tutkalıislamislâm, islam alemi, islamiyetislamicislâmla ilgiliislandadaislanderadalıislandersadalıislandsadaisleada, adacıkisletadacıkismdoktrin, meslek, öğretiisoeş, eşit, izoisobareşbasınç, izobar, izobar eğrisiisochronouseşfrekanslı, eşzamanlıisolatearıtmak, ayırmak, ayrı tutmak, izole etmek, soyutlamak, tecrit etmek, yalıtmakisolatedayrı, ayrılmış, ıssız, soyutlanmış, yalıtılmış, yalnızisolatingarıtmak, ayırmak, ayrı tutmak, izole etmek, soyutlamak, tecrit etmek, yalıtmakisolationayırma, ayrı durma, izolasyon, karantina, soyutlanma, tecritisolatıonayırma, ayrı durma, izolasyon, karantina, soyutlanma, tecritisolationismsoyutlanma politikasıisolationistsoyutlama taraftarıisometriceş ölçülü, izometrik, pasif jimnastikisometricspasif jimnastikisosceleseşkenar, ikizkenarisothermeşısı eğrisi, izotermisotopeizotopisotopesizotopisraelisrailisraeliisrailliisraeliteisrailli, musevi, yahudiissuableçıkarılabilir, esasa ait, yayınlanabilirissuanceçıkarma, yayınlamaissueakıbet, akıntı, akmak, basım, bildirmek, çıkarma, çıkarmak, çıkış, çıkmak, çocuklar, dağıtmak, ihraç, ihraç etmek, iltihap, irin, konu, mesele, nesil, piyasaya çıkarmak, piyasaya sürme, sayı, son, sonuç, sonuçlanmak, sorun, yayınlama, yayınlamak, yayınlanmakissuedakmak, bildirmek, çıkarmak, çıkmak, dağıtmak, ihraç, ihraç etmek, piyasaya çıkarmak, sonuçlanmak, yayınlamak, yayınlanmakissuelessçocuksuzissuerhisse senedi çıkaran şirketissuingakmak, bildirmek, çıkarmak, çıkmak, dağıtmak, ihraç, ihraç etmek, piyasaya çıkarmak, sonuçlanmak, yayınlamak, yayınlanmakistanbulistanbulisthmusberzah, kıstakitcazibe, çekicilik, cinsel ilişki, ebe, ilişki, o, ona, önemli kimse, onu, şahsiyetitalianitalyan, italyancaitalicsitalik yazıitalyitalyaitchcan atma, can atmak, çok istemek, heves, kaşındırmak, kaşınma, kaşınmak, kaşıntı, uyuzitchinesskaşıntıitchinghevesli, istekli, kaşınan, kaşındıran, kaşındırıcı, kaşınma, kaşıntı, sinir bozucu, sinirlendiriciitchyhevesli, istekli, kaşınan, kaşıntılı, sinir edici, uyuzitemayrıca, bir de, çeşit, dahi, haber, kalem, keza, madde, parçaitemizeayrıntıları ile yazmak, ayrıntılı olarak belirtmekitemizedayrıntılıitemsçeşit, haber, kalem, madde, parçaiteratetekrar tekrar söylemek, tekrarlamak, yinelemekiteratingtekrar tekrar söylemek, tekrarlamak, yinelemekiterationtekerrür, tekrarlama, tekrarlanmaiterativetekrarlamalı, tekrarlayan, tekrarlayıcıitineracygezginlik, seyyarlıkitinerancygezginlik, seyyarlıkitinerantgezici, seyyaritinerarygezi notları, izlenecek yol, seyahat rehberi, yol, yol kılavuzu, yolculukitineratedolaşmak, gezmek, yol almak, yolculuk etmekitskendi, onun, onunkiit’skendi, onun, onunkiitselfbizzat, kendi, kendini, kendisi, sadeceiviedsarmaşık kaplı, sarmaşıklıivoriesbilardo topları, dişler, fildişleri, oyun zarları, piyano tuşları, zarlarivoryfildişi, fildişi rengiivysarmaşıkizzardz harfi Son Yazılar link to Türkiye 4 Köşe Nedir?Türkiye 4 Köşe Nedir?Türkiye 4 Köşe projesi kapsamında Konuşarak Öğren olarak geleceğimizi inşa eden genç neslimize karşı sorumluluk bilinciyle işe koyulduk ve Türkiye’nin dört bir yanındaki genç... link to 4. Sınıf Ünite 6 Fun with Science İngilizce Testleri ve Çözümleri

i ile başlayan ingilizce nesneler